Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
mukarrabin

Üstad'a...

Recommended Posts

Tatlı Zehir

 

Nerede hani bin yıl,

Hayat süren kimseler.

Burnundan bir tane kıl,

Aldırmayan cüsseler.

 

Hayat tatlı bir iksir,

İçinde binbir zehir,

Birden unutuverir,

Tekrar başa dönseler.

 

Ankara, Temmuz 2008

Share this post


Link to post
Share on other sites

Sen bu cihan mülkünü Kaf’tan Kaf’a tuttun tut!

Ya bu alem malını oynayuben yuttun yut!

Süleyman tahtına şah olup oturdun bil!

Dev’e periye düpdüz hükümleri ettin tut!

Ömrün senin ok gibi, yay içinde dopdolu

Dolmuş oka ne durmak, ha sen onu attın tut!

Bu dünya bir lokmadır ağzında çiğnenmiş bil!

Çiğnenmişe ne yutmak ha sen onu yuttun yut!

Çün denize gark oldun, boğazına geldi su,

Deli gibi çırpınma, hey biçare, battın tut!

Yüzyıllar hoşluk ile ömrün olursa Yunus

Son ucu bir nefestir, geç ondan, unuttun tut!

 

Kardeşim, şiirin bana Yunus Emre'nin bu şiirni hatırlattı. Ruhuna afiyet...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Eskiler

 

Eskiler!... Âh eskiler!... Eskimeyen eskiler,

Uzak değildi size, üçler, beşler, yediler,

Şu kıymetli mirası, kimler kimler yediler,

Bu mevsimler yeniler, eskiden de eskiler.

 

Bir akşam vakti idi, aklıma siz düştünüz,

Bir mezarlık önünden geçerken ağır ağır,

Şehir bir kabire dar, ölüm ağırdan ağır,

Anlaşılan o ki; siz, bir hayal, bir düştünüz.

 

Ölümle haşır neşir yedi asırlık devlet,

Ve adım başı taşlar ve fâtiha ruhuna,

Kim yabancılaştırdı bu milleti; ruhuna,

Çok mu ağır geldi ki; taşınamadı devlet.

 

Hayatın ortasında, memâtın soğuk yüzü,

Gaflet uzak, nefs bitap, zevk kayıp, kalp uyanık,

Koca şehir uykuda, birkaç kişi uyanık,

Bir ölüm korkusu ki; kaplamış mahzun yüzü.

 

Sâlâ sesi duyulur, belki düşer hatıra,

“Evet!... Ölüm denilen bir şey vardı hakîkat!”

Sonra bitince sâlâ: “Ölüm var mı hakîkat?”

“Geçen yıl öldü annem, ne acı bir hatıra”

 

Nesil asla yabancı ve geçmişe çok uzak,

İnsan uzak ölüme ve ölüme pek yakın,

Ölüm kokuyor kabir, yakın kabiri yakın,

Bu şehirde dirilmek, belki ama çok uzak.

 

Kaçınız ey insanlar!... Biraz daha kaçınız,

Ölüleri gömünüz Kaf Dağı’nın başına,

Biraz olsun koyarak, ellerini başına,

Bize n’oluyor diye, düşünür ki kaçınız.

 

Ankara, Kasım 2008

Share this post


Link to post
Share on other sites

''Şu kıymetli mirası, kimler kimler yediler''

 

Ben de Ali NFK kardeşim gibi sesleneyim...

 

murai_muhib gönüldaş, şu kıymetli mirası kimler yedi?

Aman aman, ben sordum diye sen söyleme onların kim olduğunu? Bir kaç 50 yıl daha beklemek lazım, bunun için. Yoksa kuruma şeyleri... tamam tamam sen anladın onu...

Yüreğine sağlık. Gayet güzel olmuş...

Share this post


Link to post
Share on other sites

İç içe

 

Bu âlem, bu âlem, başka bir âlem,

İç içe, iç içe, her şey, pâk ve kir.

Eğrisi, doğrusu, binlerce kalem,

Hak ve bâtılıyla, sayısız fikir.

 

Nurlusu, nursuzu, onca adamlar,

Kahkaha, şamata ve derin âhlar.

Arlısı, arsızı, işte madamlar,

İç içe sevaplar ve de günahlar.

 

Kimler ayırt eder, ne türlü bir his,

Kim görür, kim anlar, bilenler var mı?

Kafa yorulası, işte bu bahis,

Düşünce kulvarı, öcü kulvar mı?

 

Düşün biraz düşün, nasıl bir iş bu?

Kaçma gerçeklerden, kaçma uzağa.

Yıkılsın "düşünmek suç" diyen tabu,

Kendinden kaçanlar, düşer tuzağa.

 

Nûr-zulmet, dost-düşman, tabloya göz at,

Elbette fânidir, yıkılır bu han.

İlâhî adalet ve işte hayat,

Herkesin başında, mâlum imtihan.

 

Arama, arama, bulunmaz Çin’de,

İlimden ziyade, bulunası sır.

Sır; bilmekten öte, senin içinde,

Değer düşünsen de, yüzlerce asır.

 

Bu hayat; tiyatro, seyirci akıl,

Çekilir son perde, biter bu oyun.

Ey akıl sahibi!... Bir rûha takıl,

Ve gerçek rolüne, çabucak soyun.

 

 

Ankara, Kasım 2008

Share this post


Link to post
Share on other sites

Devir

 

Bir ses kollarında saniyelerin,

Adım sesleri gibi; tik, tak, tik, tak.

Yolculuk nereye, bir cevap verin,

Nereye akmakta, bu sessiz ırmak?

 

Derken bir ses geldi, saniyelerden;

Nerden başlıyorum akmaya bir bak?

Sordum; saniyeler, söyleyin nerden?

Başladığım yerden, nerden olacak.

 

Deyince, anladım, yolculuk O’na,

Her yolcu zamanla, zinhar varacak.

Bir zandan ibaret, varınca sona,

Başladığı yere, tekrar varacak.

 

Ankara, Mayıs 2009

Share this post


Link to post
Share on other sites

Meçhul Kelime

 

Doymak; lügatında meçhul kelime,

Bin yıl yaşasan da, bir ân sayarsın.

Pek çok şey elinde, hep lime lime;

Olsa da gözünü, ona dayarsın.

 

Verseler ne varsa şu yeryüzünde.

Yetmez bu kadarı, daha diyorsun.

Ebedî açlığın tozu yüzünde,

Ey nefsim gözünü, toprak doyursun.

 

 

Ankara, Mayıs 2009

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bir Adam

 

Bir adam; Karadeniz’de,

Bütün gemileri batmış.

Ve ateşten bir denizde,

Gözü kara kulaç atmış;

Bir adam…

 

Bir adam; benzeri okun;

Dosdoğru, hedefe tutkun,

Azabı içinde yokun,

Kaşını kendine çatmış;

Bir adam…

 

Bir adam; eli dizginde,

Bineği morun renginde,

Cenklerin büyük cenginde,

Her şeyi önüne katmış;

Bir adam…

 

Bir adam; için için,

Ağlayan, peşinde hiçin,

Biricik gayesi için,

Yatağı yorganı satmış;

Bir adam…

 

Bir adam; âşık namzeti,

Davası, bütün izzeti,

Eşi olmayan lezzeti;

Kalbi ve ruhuyla tatmış;

Bir adam…

 

Bir adam; yolcu ezelden,

Gayreti varmak tez elden,

Yüzünü sahte güzelden,

Çevirip, gerçekte batmış;

Bir adam…

 

Bir adam; evet, hülasa,

O adam ki; olsa olsa,

O’ndan başka her ne varsa,

Öylece geriye atmış;

Bir adam.

 

Ankara, Haziran 2009

Share this post


Link to post
Share on other sites

İbâre

 

Bilmem, kaç gün, kaç hafta,

Kaç yıl daha yaşarım?

Nerde, diye sorarım,

Kimde, hangi sahafta?

Ölümsüzlük kitabı,

Söyleyin, hangi rafta?

 

Ecel, henüz uzakta,

Düşüncesi ki; bir zan.

Nasıl uzak, der insan,

Ölü varken kundakta.

Böylesi bir hesâbı,

Yapanlar hep tuzakta.

 

Tadacaktır her nefis,

Lezzetini ölümün.

Neşesidir gönlümün,

Herşeyidir bu bahis.

Bu ölümsüz hitâbı,

İşittin mi ey habis?

 

İşitirim bu sesi,

Yalnızca işitirim.

Ben dirimi bilirim,

Bitene dek nefesi,

Derken, Hakk’ın gazabı!

Yarılır ten kafesi.

 

Hani ölmeyecektim,

Derken, salâm verilir.

Ve kefenim serilir,

Bağlanır çenem, elim.

Sonra kabir azâbı,

Unuttuğum emelim.

 

Fânilerin şehrinde,

Ölüm yoktu sanırdım.

Sözünden usanırdım,

Yaşıyorken içinde.

Ben geçmişken serâbı,

Şimdi kimler peşinde?

 

Ölümsüzlüğe çâre,

Arayan kimse gelsin.

Yüzü yerde gelinsin.

Eşiğine biçâre.

Sensin, ölümün Rabbı!

İşte bütün ibâre.

 

Ankara, Mayıs 2009

Share this post


Link to post
Share on other sites

Anne ve Ölümü

 

Çocuktur, annenin gözünde adı,

Yavrusunun yaşı, kırka da değse.

Kırılır yavrunun, kolu kanadı,

Başında beklerken, annesi ölse.

 

Anne ve ölüm ve yokluk öncesi,

Sanki ölen anne değil de çocuk.

Sır… Evlâdı ölse, duyulur sesi;

Yerine ölseydim, güzel yavrucuk.

 

Çağlayanlar gibi, çağlar pınarlar,

Akıllarsa sanki, hiçte durulur.

Devrilir, devrilmez koca çınarlar,

Yavru; bir kardelen gibi burulur.

 

Ne olur bilense, ağzı bıçağın,

Bağlanmışken çene, gözler önünde.

Bugün olmasaydı ve asıl yarın,

N’olurdu kalınsa, hep dünkü günde.

 

Gördüğüm ne varsa, üstüme gelir,

Benim için artık koptu kıyâmet.

Öksüzlük ne demek, yaşayan bilir,

Allahım el-aman, ya Râb merhamet.

 

Kâr etmez, en yakın, etse teselli,

Var mıydı acaba, anneden yakın?

Bir rüya olsa ya, mutlak tecelli,

Bir vehim!... Her ölüm, fermanı Hakk’ın.

 

Yaşlansa da çocuk kalırmış insan,

Hele bir annenin ölümü ile.

Bütün görünse de, kalırmış noksan,

Bir eksiklik, gelmez târifi dile.

 

Neye benzer insan, annesiz kalsa?

Bir şeyler söyleyin, bir misâl verin.

Ben söyleyim; hemen, kenarda varsa,

Annenin yanına, bir kefen serin.

 

Kaç yıl, kaç gün, kaç ân, geride kaldı,

Ve kaç saat bilmem, şu önümüzde.

Geçmiş günler sanki, sanki masaldı,

Bu gerçek adamlar, kim evimizde?

 

Tâziye, dualar, sonra merasim,

Bu, bu ne acıklı, hazin bir tören.

En çetin mevsimi, ömrün bu mevsim,

Başıma yağanı var mı bir gören?

 

Neden tek kişilik, bu kabir neden?

Ne olurdu sanki, ben de girseydim.

Hiç değilse küçük bir pencereden,

Çağırınca gelip, onu görseydim.

 

...

 

Ankara, Mayıs 2009

Share this post


Link to post
Share on other sites

Hüner

 

Sen dahi anlarsın, nedir mârifet,

Bülbülün kastını, bilirsen eğer.

Ayık gezmek bir âr, yaşamak âfet,

Gül için kendinden, geçmekmiş hüner.

 

Küll var mâdem, cüzü, çıkar aradan,

Bırak, icrâ etsin, hükmünü kader.

Ben olsaydım, deme, sakın ha, aman,

Yâr ne derse onu, seçmekmiş hüner.

 

Bil ki; bir esirsin, nefs zindanında,

Firar ise derdin, gönüldür rehber.

Şu yaşlı cihânın, son devrânında,

Aşkın dergâhına, kaçmakmış hüner.

 

Gün gelir ve bir ân kesilir zaman,

O dem artık her şey, aslına döner.

İşte o dem, o ân, gelip çatmadan,

Vahdet âlemine, göçmekmiş hüner.

 

Âşıkların kalbi, kana boyandı,

Sevene ölüm var, ezelden haber.

Mansur’dan bugüne, hatıra andı,

Ya yâr, ya dâr diye, içmekmiş hüner.

 

Hakîkat yolunda, yürü dosdoğru,

Anlarsın zamanla, düşer perdeler.

Varlığın aslına; yokluğa doğru,

Kolsuz ve kanatsız, uçmakmış hüner.

 

Kapat gözlerini, kalbini dinle,

Korku ile yalvar, ersen her seher.

Gözden de habersiz, bir kırık gönle,

Kan rengi yaşları, saçmakmış hüner.

 

Ankara, Şubat 2008

Share this post


Link to post
Share on other sites

Korkusuz Korkak

 

Gece, uykusunda bir şeyler görse,

Âniden dehşetle açılır gözü.

Karşıda birden bir gölge belirse,

Beyazdan da beyaz, kesilir yüzü.

 

Dilde, eskimiş bir isimdir ihsan!...

Duyarım (evet)ler, daha çok gibi.

Var gibi bir yoktan korkar da insan,

Korkmaz, tek bir Var'dan, sanki yok gibi.

 

 

Ankara, Mart 2009

Share this post


Link to post
Share on other sites

Çağır

 

Ağzımın tadı yok, ne tatsam zehir,

Yok, yok bu dünyada bir tatlı lokma.

Her tâze bayatlar, her yeni eskir,

Her neye baktımsa, sayısız yama.

 

Ruhum bir tutuklu, zindanı beden,

Nasıl ağlamayım, geldim nereden,

Çağır beni çağır, yoku Vâreden,

Gerçekten ibaret gerçek dünyama.

 

 

Ankara, Kasım 2008

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bekliyoruz

 

Şu zamanın haline,

Sabır Allahım sabır.

Bu nasıl bir zaman ki;

Taşı çatlatır asır.

Şimdilerin insanı,

Dansöze taş çıkartır.

Aman kime ne ya hû!

Kıvır hemşerim kıvır.

Sokak köşelerinde,

Köpek insanı tanır.

Ne olacaktı sanki,

Ha evimiz ha ahır.

Nerde kaldı bu yağmur,

Yağdır Allahım yağdır.

İsteyene bakınca,

Bulut bile utanır.

Paran varsa cebinde,

Her bir kapı açılır.

Lûgattan çıkarılmış,

Yitik kelime hatır.

Kalplerin üzerine,

Kapaklanmış bir nasır.

Mescid uzaktır bize,

Bulunur bir manastır.

Büyüğünde edeb yok,

Küçüğü zaten zıpır.

Yaratılış gayemiz,

Bir döngüdür ki; kısır.

Hayvanlarla yarışta,

Vasfımız ya muasır.

Günümüz insanının,

Adamlık notu sıfır.

En favori yarışma;

Kimde en güzel baldır?

Yakın saklayanları,

Boşa yanıyor tandır.

Sevab bize uzaktır,

Ve kayıplarda hayır.

Eyvah başım ağrıyor,

Yetiş, yetiş ey Hızır!

Yasak kelime "Allah"

Kime niçin bu tavır?

Kul Allahın kulu da,

Bilsen nasıl uzaktır.

Akıl alan saraylar,

Ki; şahsına münhasır.

Bir saray ki, ilerde,

Doğdu doğalı hazır.

Değil burası değil,

Öteleri bayındır.

Sen burda yaşa, dense,

Kabul etmez bir katır.

Nerde kahramanımız?

Nerde yiğit bahadır?

Artık geliversin de,

Açılsın yeni çığır

Hep böyle devam etmez,

Bir gün biter bu kahır.

Meryem oğlu İsa’yı,

Bekliyoruz çoktandır.

 

Ankara, Temmuz 2008

Share this post


Link to post
Share on other sites

Kadın

 

Bacakların yerde, başınsa gökte,

Yerle gök arası bir yerdesin sen.

Sendedir iki uç arası nükte,

En güzel için iz, ilâhî desen.

 

Ve sen ki; gözlerin görmeyeceği,

Allah’ın nurundan bir basamaksın.

Gördüm, diyenlerin mutlak gerçeği;

Karanlık ve korkunç çıkmaz sokaksın.

 

Gün gelir ve bir gün toprak olursun,

Gidersin de kalır dillerde adın.

Anlaşılmaz için idrâk olursun,

Susar, anlatırsın, sırları kadın.

 

Ankara, Ağustos 2009

Share this post


Link to post
Share on other sites

Anla

 

İçimde bin korku ve bir ihtimal,

Aklımda, aklımı kemiren vehim.

Cevabı; muamma, çıldırtan sual;

Resmini çizdiğim bu adam da kim?

 

Şekilsiz yüzüyle kuşkularımın,

Doğurduğu adam belki bir hayal.

Ya gerçekse!... İşte korkularımın,

Ardında saklanan hayali masal.

 

Sanki boğazımda korkunç elleri,

Beni öldürecek gibi çocuğum.

Sahi şimdi ölsem, aslında yeri,

Burada bitmeli bu yolculuğum.

 

Dilimden kalbime inmeyen dilek,

Önümde uzayıp giden yollar var.

İçimde, kalbimde ateşten gömlek,

Yetişsin gerçeğin taşıyan rüzgar.

 

Birden fısıldasın göğsüme doğru,

Duymak istediğim, gerçek haberi.

Toz olsun, yok olsun, dehşetli soru,

Bozulsun şüphemin fena ezberi.

 

Kaygılarım duman gibi yükselsin,

Dağılsın ruhumun derin kasveti.

Derinden derinden hep sesler gelsin,

Doğrudur, desinler doğru saffeti.

 

Her şey olur evet ama sen olma,

Gerçeği bir azap şüphe içinde.

Anla, hiç olmazsa bir sen kaybolma,

Hiçlerin içinde, hiçin hiçinde.

 

Ankara, Nisan 2010

Share this post


Link to post
Share on other sites

Gölge

 

Her yerde gölgemin ayak sesleri,

Bir vakit uykuya dalsam, düşümde.

Ardımdan gel, diyor bana, dön geri...

Gece-gündüz, adım adım peşimde.

 

Parmağı var düşsem hangi günaha,

Bütün çıkmazlarda hep onun sesi.

Gölgemin yüzünde birden kahkaha,

Yakarken göğsümü ateş nefesi.

 

Birden kayboluyor, bir nûr görünce,

Ama sonra tıpkı bir sırtlan gibi,

Koşuyor ardımdan olunca gece,

Sokuyor rûhumu bir yılan gibi.

 

Gölgemin dişleri geçiveriyor,

Kalbimin içine, rengi simsiyah.

Gölgemin içinde bir şey eriyor,

Gözümün önünde, akşam ve sabah.

 

Işık kesildikçe, gölgemin boyu,

Uzuyor tâ arşın ötesine dek.

Son noktada kör ve dipsiz bir kuyu;

Bir ışık kesilip, hep bekleyecek.

 

Ve diyecek; işte buraya kadar,

Burası her şeyin, kaçılmaz sonu.

Yakılacak birer birer ışıklar,

Ve sona erecek gölge oyunu.

 

Gölgem ayrılınca kof nesnesinden,

Düşman kesilecek, öz kaynağına.

Tanıyacağım o gün gerçek sesinden,

Bilerek düştüğüm halde ağına.

 

 

Ankara, Ağustos 2009

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...