Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Hâcegân

İdeolocya Örgüsü'nden Bir Soru?

Recommended Posts

SÖZ AÇIK VE BASİT GÖRÜNÜYOR BUNUN MUKABİLİNDE ÇOK GRİFT VE DERİN BİR ANLAM CIKARABİLİRİZ... ÜSTADIN BELKİ BU SÖZLE ANLATMAK İSTEDİĞİ DEMOKRASİ, LAİKLİK , GÜYA EŞİTLİK.... İLKELERİ ÜZERİNE BİRAZ DAHA DÜŞÜNMEMİZ GEREKTİĞİDİR.... ÜSTAD

DEMOKRASİ , LAİKLİK İLKELERİNİN NUHTEVASINDA ASLINDA NEYİ DİKTA ETTİĞİNİ ANLATMISŞTIR... DEMOKARASİ KELİME KÖKÜ OLARAK DEMOKROTARYA DAN GELİR İNSANLAR FARKINDA OLMADAN BELLİ BİR ZÜMRE TARAFINDAN YÖNETİLİR, LAİKLİK İSE LAİZM DEN GELİR

KİLİSE BASKISINA SON VERMEK AMACIYLA CIKARTILMIŞ BİR FİKİRDİR, LAİKLİĞİN TABANINDA İNSANLARI DİNSİZLİĞE YÖNLENDİRMEK AMACI GÜDER TARİHTE BUNLAR AÇIKTIR....BUNLARA DİKKAT ETMEMİZ GEREKTİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM ÜSTAD BU KONULARI BÜTÜN BUUDLARI

İLE İNCELEMİŞTİR KİTAPLARINDA AMA AÇIK OLARAK BEYAN ETMEMİŞTİR... ANLAMAK LAZIM.... KİME VE NEYE HİZMET ETTİĞİMİZİN FARKINA VARMAMIZ GEREK TOPYEKÜN MİLLET OLARAK aLLAH YARDIMCIMIZ OLSUN............

Share this post


Link to post
Share on other sites

''1923'ten beri her devrenin birbirine ekleyerek getirdiği, ruhi, ahlaki, siyasi, idari, içtimai, iktisadi iflas günü...'' İdeolocya Örgüsü'nden...

Share this post


Link to post
Share on other sites

''Şahsiyeti, Fransızların (Lejyon donör) nişanıyla mükafatlandırılan Tanzimat Mecellesine karşılık, boyacı küpü tercüme kazanına sokulup çıkarılmış İşviçreli Türk Medeni Kanunu nedir?

Aynı kazana bir kerecik sokulup çıkarmakla elde edilen Türk Ceza Kanunu?..'' İdeolocya Örgüsü'nden...

Share this post


Link to post
Share on other sites

'...Türk Anayasasının kefaleti altındaki fikir hürriyetiyle, beklediğimiz ihtilal-inkilabı körüklemek de bize ve sıfatlandırdığımız gençliğe düşen borç...' İdeolocya Örgüsü'nden...

Share this post


Link to post
Share on other sites

''...müzelerdeki balmumu tiplerin ellerindeki kırbaçla insanları güttüğü, insanların başına yular arandığı her yerde demokrasi eksiktir. Böyle hükümetlerin şefi de diktatördür.''

İdeolocya Örgüsü'nden...

Share this post


Link to post
Share on other sites

İdeolocya Örgüsü üstadın zirve eseridir benim nazarımda.Çünkü bu eserinde üstad davayı çöplüğünden sarayına uygulama sahasına dökmüştür.Nasıl oluna bileceğini, olmazsa ne oluru ispat dünyasına belgelemiştir.

 

Ama Üstadın davasına hakim olmak iddiasındaki kimi çevrelerin gitgide dahada demokrasi avukatı olmaları hatta buna birde üstadı alet etmeleride beni çok üzmektedir.İnce siyaset falan değil, artık hakikaten inanır olmuşlarki; islamıda demokrasinin içinde arama yada islamın içinden demokrasiye ehliyet alma derdine ve savunmasına düşmüşlerdir.

 

Kim ne yaparasa yapsında bari "el insaf" üstadıda demokratlıkla anmasınlar.

Share this post


Link to post
Share on other sites

''Tamamiyle milli dehanın ve milli haysiyetin ilcası olan, Maraş gibi misalleriyle de teşkilatla da sevk ve idare kağnağından hiçbir selam bile almamış bulunan Anadolu kıyamını bir şahsa veya bazı şahıslar zümresine bağlamaya çalışmak, bu millete edilebilecek hakaretlerin en büyüğüdür.'' Vesikalar Konuşuyor...

Share this post


Link to post
Share on other sites

''Ahlak sukutumuzun artık bir felaket istidadını kazanmaya başladığı bu merhalde başlıca müessir ve mes'ul, Avrupaya en kötü ve kokmuş tarafları ile imrenen taklitçi züppe tipi, onun sabun köpüğünden edebiyatı; ve (Hareket Ordusu)nun arkasından İstanbul'u istila eden ve Şişli muhitlerini kuran Selanik kibarlarıdır.'' (Tanrı Kulundan Dinlediklerim)

 

Şu şifreleri çözene helal olsun: Hareket Ordusu, İstanbulu istila eden, Şişli, Selanik. Hani bu şifreleri çözdüğünüzde, 'taklitçi züppe tipi' yakıştırmasının da kime ve kimlere yollandığını anlarsınız. Anladığınızda da, aman ha... Size kalsın...

 

Şu Şişli de ne esrarlı bir yer...

Share this post


Link to post
Share on other sites

''İstiklal Savaşının mübarek zaferini bütün Garp emperyalizmasının suratına indirilmiş bir şamar diye kabul ve tavsif ettikten sonra, bundan, Türk milletini yoktan var etme gibi bir mana yoğuranlar ve bunu kendi (...) zümrelerine mal etmek isteyenler, ilim ve selim aklın, cevabına o kadar müştak olduğu bu suali, ne cevaplandırmışlar, ne de sorulabilmesine müsait bir havaya imkan bırakmışlardır.'' Vesikalar Konuşuyor

Share this post


Link to post
Share on other sites

Üstad "Dedektif X Bir" mahlasıyla Büyük Doğu Dergisi'nin 6 Ekim 1950 tarihli 29. sayısında kaleme aldığı "Lozan'ın İç yüzü" başlıklı yazıyı, Beddiüzzaman Said Nursi "Emirdağ Lahikası 2 " risalesinde neşretmiş.

 

(Orjinal Sayfa:406)

Berâ-i mâlûmat size gönderildi

 

Büyük Doğu'nun yirmidokuzuncu sayısında; "Lozan'ın İç yüzü" diye yazılan makaleden:

 

İngiliz murahhas heyeti reisi Lord Gürzon, nihayet en manidar sözünü söyledi. Dedi ki:

 

 

- "Türkiye İslâmî alâkasını ve İslâmı temsil rolünü kendi eliyle çözer ve atarsa, bizimle hulûs birliği etmiş olur ve Hristiyan dünyasının hürmet ve minnetini kazanır; biz de kendisine dilediğini veririz."

 

 

Lozan'da Türk murahhas heyeti başkanı bulunan ve henüz hakikî kasıdları anlayamayan İsmet Paşa, bir aralık bütün Hristiyan emellerinin Türkiye'yi mazisindeki ruh ve mukaddesatı kökünden ayırmak olduğunu sezdiği halde, şu gizli ivaz ve teminatı veriyor ve diyor ki:

 

- "Eskiden beri kökleşmiş ve köhne engellerden, (yani an'ane-i İslâmiyet'ten) kurtulmak hususunda besledikleri(yani İsmet'in beslediği) azmin, inkâr edilmez delilidir."

 

Harfi harfine iktibas ettiğimiz bu sözlerle, Türk başmurahhasının yani İsmet'in, eskiden kökleşmiş ve köhne olmuş engellerden kurtulmak hususunda Türk milletine beslediği kat'î azimle ne kasdettiğini ve bunu hangi maksad altında İslâmiyet düşmanlarına ivaz diye takdim ettiğini sormak lâzımdır.

 

Konferansın birinci defasında Türk başmurahhası, bizzât karar vermek vaziyetinde olmadığı ve büyüğüne, yani Mustafa Kemal'e bildirmek zorunda olduğu için, memlekete dönüyor; kendisini Haydarpaşa'dan Ankara'ya götüren tren ve devlet reisini (Mustafa Kemal) İzmir'den Ankara'ya götüren trenle Eskişehir'de buluşuyor. Bir arada ve başbaşa seyahat... Sonra Ankara gizli meclis toplantıları... Fakat esas mes'elelerde daima başbaşa. Mustafa Kemal ile İsmet beraber içtimaları ve karar:

 

"Din öldürülecektir."

 

Lozan Konferansı'nın ikinci sahifesi: ...Artık herşey Türkiye hesabına çantada hazırdır. Yani dini terk ile herşey yapılacak. Yeni hizbin (Kemalizm ve İsmet hükûmeti) bundan böyle bu millette, İslâmiyet'i katletmek prensibiyle hareket etmekte, hasım dünyanın kumandanlarından, yani düşman ehl-i salib kumandanlarından, dini vurmakta daha hevesli olduğu ve örnekler vereceği ve bilhassa hudud dışı değil de, hudud içi ve millî irade yaftası altında çalışacağı şübheden varestedir.

 

Nihaî Vesika

 

Lozan Muahedesinden sonra, İngiltere Avam Kamarası'nda "Türkler'in istiklalini ne için tanıdınız?" diye yükselen itirazlara,

(Orjinal Sayfa:407)

Lord Gürzon'un verdiği cevab:

 

 

"İşte asıl bundan sonraki Türkler bir daha eski satvet ve şevketlerine kavuşamayacaklardır. Zira biz onları maneviyat ve ruh cephelerinden öldürmüş bulunuyoruz."

 

 

Yani Mustafa Kemal ve İsmet'in verdikleri karar, Türk Milletini İslâmiyet ve din cihetinden öldürmek kararıdır.

 

Artık bunun üzerine herşey apaçık anlaşılıyor değil mi?..

 

Gizli anlaşmanın entrikası:

 

Türkler'e dinlerini ve din temsilciliğini feda ettirmek şartıyla, sun'î istiklal işinde gizli anlaşmanın müessiri, tek kelime ile Yahudiliktir. Buna memur-u müşahhas kimse de, şimdi Mısır Hahambaşısı bulunan Hayim Naum'dur. Bu Hayim Naum, bu korkunç teşebbüse evvelâ Amerika'da Türkler lehinde bir seri konferans vermek ve emperyalizma şeflerine, Türk'ün maddesini serbest bırakmaları, buna mukabil ruhunu, tâ içinden ve kendi öz adamlarına yıktırmaları fikrini telkin etmek suretiyle başlamıştır. Yani masonluk hasebiyle Kur'anın ahkâmını kaldırmak, milleti dinsiz yapmak.

 

Hayim Naum müdhiş plânının zeminini Amerika'da hazırladıktan sonra İngiltere'ye geçmiş ve hâlis Yahudi olan Lord Gürzon ile temas ederek şu teklifte bulunmuştur:

 

 

"Siz Türkiye'nin mülkî tamamiyetini kabul ediniz. Onlara ben İslâmiyet'i ve İslâmî temsilciliklerini, ayaklar altında çiğnetmeyi taahhüd ediyorum."

 

 

Aynı Hayim Naum, Türk murahhaslar heyetine müşavir sıfatıyla sokulmanın da yolunu bulmuş, yani Mustafa Kemal ve İsmet'i kendine dost bulmuş. Onun için üçü birleşmiş ve artık arada santralın intizamla işlemesine hiçbir mani' kalmamıştır.

 

Hayim Naum o sırada Ankara'ya kadar da uzanarak plânın muvaffakıyeti için gereken en mühim ve merkezî şahıs nezdinde -yani Mustafa Kemal yanında- emin bulunduğu tesirinin derecesini ölçmek istemiştir. Öyle ki bu tesir, mahud mevzuda Hayim Naum'dan daha heveskâr ve gayretli bir İslâmiyet düşmanına tesadüf etmekle muradına ermiş ve artık Türk'ü içinden vurmanın plânını gerçekleştirmek için her unsur tamamlanmıştır.

 

İşte bu ehemmiyetli vesika, tam tamına Risale-i Nur tercümanının kırk küsur sene evvel hadîs-i şerifin ihbarına dair beyan ettiği hâdiseyi tasdik ettiği gibi; ve Şeriat-ı Ahmediye'ye ihanet eden o dehşetli şahsın mühim bir kuvveti Yahudi olduğu, Yahudi olan Lord Gürzon ile Hayim Naum o ihbarın hakikatını

(Orjinal Sayfa:408)

gösterdiklerini ve yirmibeş seneden beri Nurcuların imhasına keyfî kanunlarla dehşetli zulümlerin hikmetini tam gösteriyor.

 

* * *

Emirdağ Lahikası -2-

Share this post


Link to post
Share on other sites

''İslamiyeti sarıklı hahamlardan öğrenmeye mecbur kalan çocuk veya genç, o sarığın altındaki manayı sökebilecek derecede bir ilk bilgi ve aile murakebesi sahibi değilse yanmış demektir.''

Vesikalar Konuşuyor

Share this post


Link to post
Share on other sites

Sarıklı hahamlardan maksat nedir?

 

Necip Fazıl, Vesikalar Konuşuyor eserinin 285. sayfasında şöyle yazıyor:

''Tevfik Gerçeker'in Altıok ideolocyasına bağlılığı ve ona bağlı din veya dinsizlik adamlarına müzahareti o kadar açıktır ki, bu mevzuda Trabzon Müftüsü Abbas Hacıefendioğlu misali, sarık altından çıkan istavroz kadar korkunçtur. Gerçeker'in adamı olan o sözde müftü, Trabzon'da Devrimciler Derneğine(!) bir konferans vermiş ve İnönü savaşlarının ''Bedr'' gazasından üstün olduğunu iddia etmiştir. Gazetecilere verdiği beyanatta da 'Ben Halk Partili olmakla iftihar ederim!' demiştir.''

 

Aynı kitabın 285 ve 286. sayfalarına bakalım:

''Tertip Şöyledir:

Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Rafet Ulgenap, CHP Trabzon Milletvekili Ali Rıza Uzuner ve Temelli Senatör Ahmet Yıldız, hep beraber, Devlet Bakanı Mehmet Altınsoy'un Ankara'da bulunmamasından istifade ederek Başbakan Suat Hayri Ürgüplü'yü görüyorlar ve hamle ediyorlar:

- Ne yapıyorsunuz? Bu adamı Diyanet İşleri Personel Şefliğine nasıl getiriyorsunuz? Mutaasıbın, Şeraitçinin, Nurcu'nun biri, bu adam!!!

Ve tayini kabul etmiş bulunan Suat Hayri'ye tesir edip, alelusul, evrakı yine aynı masada uyumaya terk ediyorlar. Erce'nin yerine tayini iltimas edilen şahıs, Tevfik Ersan adlı, Vatikan'da papazlık stajı görmüş olan biridir!!! İnanınız, böyledir!!!''

 

Yukarıda ne mi anlatılıyor? Halil Ziya Erce adında 'azami derecede müspet' zatın Diyanet işleri Personel Şefliğine getirilmek istenmesi, Gerçeker tarafından bunun engellenmesi, Erce'nin yerine de malum zatın getirilmesi olayı...

 

Yukarıda ismi geçen Gerçeker ise dönemin Diyanet işleri Başkanı. Necip Fazıl 283. sayfada şöyle diyor:

Diyanet işleri Başkanlığı gibi bir makamda, dini ilim bakımından mutlak şart olan müspet vasıftan mahrumluğu bir tarafa, ruhunda herhangi bir İslami alaka, vecd, aşk, ölçülere riayet kaygısı taşımamaktadır. Kısacası, ne ibadeti ne de hükümlere riayeti vardır.''

 

 

Daha cenaze namazını kıldıramayan Diyanet İşleri Başkanları gördü bu millet... Necip Fazıl'ın aynı kitabında bu bahis de geçer, hem de Üstadın bizzat tanıklığı ile... Bir ara onu da yazarım...

 

İki yukarıda paylaştığım yazı, Vesikalar Konuşuyor'un 392. sayfasından...

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

''Bu milletin başında bulunanlar, acaba Garp dünyasına ne verdiler, ne vermeyi taahhüt ettiler ki, onlar da ona madde planında, mahdut, fakat her mağlubunkinden daha ehven bir hayat hakkı vermeyi kabul ettiler?'' Vesikalar Konuşuyor'dan

Share this post


Link to post
Share on other sites

''Bu milletin başında bulunanlar, acaba Garp dünyasına ne verdiler, ne vermeyi taahhüt ettiler ki, onlar da ona madde planında, mahdut, fakat her mağlubunkinden daha ehven bir hayat hakkı vermeyi kabul ettiler?'' Vesikalar Konuşuyor'dan

 

''Evet efendiler, Garp dünyasına, hem de İstanbul ve Ankara'da kulis arkası pazarlıklarla bir şey verilmiştir; Garp dünyası ise asırlar boyunca orduları ve milyonları mukabilinde alamadığı bu en aziz şeyi, milli rehberler elinden alıverince, bizim hayat hakkımız tanınmıştır.

Bu şey nedir??'' Vesikalar Konuşuyor'dan

Share this post


Link to post
Share on other sites

''İnkılabımızın; misilsiz bir kurtuluş hamlesine dayanan inkılabımızın, bize gösterebileceği, bütün, tamam, eksiksiz ve tezatsız bir ahlak telakkisi var mıdır? Varsa nedir? Bunun kitabı örgüsü, kanunu an'anesi, tatbik sahası nerededir? Ve ayrıca, bütün cemiyetin topyekun ruhunu teşkil eden mukaddesatın dayandığı iman ve mefkure zeminimiz üstünde neler var, yahut neler yok?''

 

Tanrı Kulundan Dinlediklerim / Necip Fazıl...

Share this post


Link to post
Share on other sites

''Ortada, inkılap adına, inkılap kelimesinden başka hiçbir şey yoktur. Daha birçok kof kelime ve tam bir iş ve hakikat yabancılığı...''

 

Tanrı Kulundan Dinlediklerim / Necip Fazıl...

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

'' Ahlak sukutumuzun artık bir felaket istidadını kazanmaya başladığı bu merhalede başlıca müessir ve mes'ul, Avrupaya en kötü ve kokmuş taraflarıyla imrenen taklitçi züppe tipi, onun sabun köpüğünden edebiyatı; ve (hareket Ordusu)nun arkasından İstanbul'u istila eden ve Şişli muhitlerini kuran Selanik kibarlarıdır.''

 

Tanrı Kulundan Dinlediklerim / Necip Fazıl...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Şöyle bir hatırlayalım...

 

 

 

''Sadece maddede ve nazariyede, pazarlıklı bir istiklal karşılığı, manada ve ameliyede düşürüldüğümüz esaret faciasını sona erdirme (...)''

''Hindlilerin ''gulügulü''su gibi ''inkilap, inkilap!'' diye geviş getirmek mi gerçek inkilaba hizmettir; yoksa ona, kaynaklarını tıkadığı eski ahlak telakkimize karşılık yeni bir kaynak açmak kaygısını asla duymamış olduğunu hatırlatmak mı? İşte o zaman inkilap şapa oturacaktır.''

''Cumhuriyet: Bu davanın eğrisi ve doğrusunu düşünmeden Tanzimattan beri gelen çizgiyi açıkta da merkezine ve gizli maksadına ulaştırma, İslam ile bütün alakaları kökünden koparma ve Türk'ü madde planında kurtarıp ruh planında batırma davranışı... Kararlı ve içten ve dıştan planlı...''

''Noksanlarımızı açığa vurmuş olan Garp dünyası, İhtiyaçlarımıza da kefalet etmiş midir?''

'' Düşman silahından kurtuluş umulabilir mi?''

''Atatürk, halk tefekkür ve tahassüsüne dayanmak yerine onu kendi tefekkür ve tahassüsüne dayamak isteyen bir aksiyon üzerindeydi.''

''Serbest Fırka, vatanı yoktan var ettiklerini iddia edenlerin suratına halk eliyle inmiş, yalancılıklarını ihtar edici bir vesile olmuştu''

''1923'ten beri her devrenin birbirine ekleyerek getirdiği, ruhi, ahlaki, siyasi, idari, içtimai, iktisadi iflas günü...''

''...Türk Anayasasının kefaleti altındaki fikir hürriyetiyle, beklediğimiz ihtilal-inkilabı körüklemek de bize ve sıfatlandırdığımız gençliğe düşen borç...''

''Öğrenmemenin vatana ihanet olduğunu en başta öğrenen öğrenci...''

''...müzelerdeki balmumu tiplerin ellerindeki kırbaçla insanları güttüğü, insanların başına yular arandığı her yerde demokrasi eksiktir. Böyle hükümetlerin şefi de diktatördür.''

''Tamamiyle milli dehanın ve milli haysiyetin ilcası olan, Maraş gibi misalleriyle de teşkilatla da sevk ve idare kağnağından hiçbir selam bile almamış bulunan Anadolu kıyamını bir şahsa veya bazı şahıslar zümresine bağlamaya çalışmak, bu millete edilebilecek hakaretlerin en büyüğüdür.''

''Hayret!
Örf ve adet ölçüleri dururken kılığı kanunla biçilmiş ve mecburi kılınmış hangi millet var bu dünyada?..''

''Ahlak sukutumuzun artık bir felaket istidadını kazanmaya başladığı bu merhalde başlıca müessir ve mes'ul, Avrupaya en kötü ve kokmuş tarafları ile imrenen taklitçi züppe tipi, onun sabun köpüğünden edebiyatı; ve (Hareket Ordusu)nun arkasından İstanbul'u istila eden ve Şişli muhitlerini kuran Selanik kibarlarıdır.''

''İstiklal Savaşının mübarek zaferini bütün Garp emperyalizmasının suratına indirilmiş bir şamar diye kabul ve tavsif ettikten sonra, bundan, Türk milletini yoktan var etme gibi bir mana yoğuranlar ve bunu kendi (...) zümrelerine mal etmek isteyenler, ilim ve selim aklın, cevabına o kadar müştak olduğu bu suali, ne cevaplandırmışlar, ne de sorulabilmesine müsait bir havaya imkan bırakmışlardır.''

''Bu milletin başında bulunanlar, acaba Garp dünyasına ne verdiler, ne vermeyi taahhüt ettiler ki, onlar da ona madde planında, mahdut, fakat her mağlubunkinden daha ehven bir hayat hakkı vermeyi kabul ettiler?''

''İnkılabımızın; misilsiz bir kurtuluş hamlesine dayanan inkılabımızın, bize gösterebileceği, bütün, tamam, eksiksiz ve tezatsız bir ahlak telakkisi var mıdır? Varsa nedir? Bunun kitabı örgüsü, kanunu an'anesi, tatbik sahası nerededir? Ve ayrıca, bütün cemiyetin topyekun ruhunu teşkil eden mukaddesatın dayandığı iman ve mefkure zeminimiz üstünde neler var, yahut neler yok?''

''Ortada, inkılap adına, inkılap kelimesinden başka hiçbir şey yoktur. Daha birçok kof kelime ve tam bir iş ve hakikat yabancılığı...''

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...