daüssıla 2 Report post Posted December 24, 2008 Kardeşlerim Biliyorum ki elbette O'na dair yazılan tüm sözler güzeldir ama hani olurya okuyunca efendimizi tüm ruhunuzda,hasretini yüreğinizde hissdersiniz işte öyle şiirleri paylaşmanızı rica ediyorum... Peygamberimiz'e (sav) yazılan ilk şiir daha O doğmadan YEDİ ASIR ÖNCE yazılmış.. bu özel şiir Es'ad Ubu Kerib el-Himyeri'ye aitmiş.. işte o şiir: Şehadet ederim Varlıkları yoktan var eden ALLAHa O'nun tarafından bir elçi gönderilecektir Adı Ahmet olan Ömrüm yetişirse gelişine O'na yardımcı olurdum Hem de amca oğlu.. O zaman Savaşırdım kılıcımla düşmanlarına karşı Siler yok ederdim sinesinden Bütün elem ve kederleri Mutlu olması için Gereken ne ise yapardım.. Bu nasıl bir sevgi,nasıl bir aşk ki ezelden ebede herkes O'na sevdalı..inanan inanmayan herkes O'na hayran.. Rabbim hakkıyla sevenlerden eylesin inşaallah.. O kutlu sevdayı tadanlardan olmak duasıyla.. Share this post Link to post Share on other sites
Hâcegân 226 Report post Posted December 24, 2008 Buda Azizim Mahmudum Hüdayinden olsun vesselam... Sadr-ı cemî' mürselîn Sensin Yâ Rasûlallâh Bedr-i eflâk-i yakîn Sensin Yâ Rasûlallâh Nûrun sirâc-ı vehhâc Alemler sana muhtâc Sâhib-i tâc u mi'râc Sensin Yâ Rasûlallâh Ayîne-i Rahmânî Nûr-i pâk-i sübhânî Sırr-ı seb-a'l-meânî Sensin Yâ Rasûlallâh Şâhidin leyl-i isrâ Sübhânellezî esrâ Câmi-i cümle esmâ Sensin Yâ Rasûlallâh Ey menba-ı lutf u cûd Yerin makâm-ı mahmûd Yaradılmışdan maksûd Sensin Yâ Rasûlallâh Canlar içinde cânân Ma'den-i ilm u irfân Ceddim ü pîrim sultân Sensin Yâ Rasûlallâh Açan râh-ı tevhîdi Bulan sırr-ı tefrîdi Hüdâyî'nin ümmîdi Sensin Yâ Rasûlallâh 1 Share this post Link to post Share on other sites
daüssıla 2 Report post Posted December 24, 2008 YAĞMUR Vareden'in adıyla insanlığa inen Nur Bir gece yansıyınca kente Sibir dağından Toprağı kirlerinden arındırır bir yağmur Kutlu bir zaferdir bu ebabil dudağından Rahmet vadilerinden boşanır ab-ı hayat En müstesna doğuşa hamiledir kainat Yıllardır boz bulanık suları yudumladım Bir pelikan hüznüyle yürüdüm kumsalları Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım Hasretin alev alev içime bir an düştü Değişti hayal köşküm, gözümde viran düştü Sonsuzluk çiçeklerle donandı yüreğimde Yağmalanmış ruhuma yeni bir devran düştü İhtiyar cübbesinden kan süzülür Nebi'nin Gökyüzü dalgalanır ipekten kanatlarla Mehtabını düşlerken o mühür sahibinin Sarsılır Ebu Kubeys kovulmuş feryatlarla Evlerin anasına dikilir yeşil bayrak Yeryüzü avaredir, yapayalnız ve kurak Zaman, ayaklarımda tükendi adım adım Heyula, bir ağ gibi ördü rüyalarımı Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım Yağmur, gülşenimize sensiz, baldıran düştü Düşmanlık içimizde; dostluklar yaban düştü Yenilgi, ilmek ilmek düğümlendi tarihe Her sayfada talihsiz binlerce kurban düştü nurullah Genç Share this post Link to post Share on other sites
daüssıla 2 Report post Posted December 24, 2008 fuzûli 'nin orijinal adı kaside der nati hazret i nebevi olan kasidesi. "Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlara su Kim bu denlü dutuşan odlara kılmaz çâre su Âb-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem Yâ muhît olmış gözümden günbed-i devvâra su Zevk-ı tîğundan aceb yoh olsa gönlüm çâk çâk Kim mürûr ilen bırağur rahneler dîvâra su Vehm ilen söyler dil-i mecrûh peykânun sözin ihtiyât ilen içer her kimde olsa yara su Suya virsün bâğ-bân gül-zârı zahmet çekmesün Bir gül açılmaz yüzün tek virse min gül-zâra su Ohşadabilmez gubârını muharrir hattuna Hâme tek bahmahdan inse gözlerine kara su Ârızun yâdıyla nem-nâk olsa müjgânum n'ola Zayi olmaz gül temennâsıyla virmek hâra su Gam güni itme dil-i bîmârdan tîgun dirîğ Hayrdur virmek karanu gicede bîmâra su iste peykânın gönül hecrinde şevkum sâkin it Susuzam bir kez bu sahrâda menüm-çün ara su Men lebün müştâkıyam zühhâd kevser tâlibi Nitekim meste mey içmek hoş gelür hûş-yâra su Ravza-i kûyuna her dem durmayup eyler güzâr Âşık olmış galibâ ol serv-i hoş-reftâra su Su yolın ol kûydan toprağ olup dutsam gerek Çün rakîbümdür dahı ol kûya koyman vara su Dest-bûsı ârzûsıyla ger ölsem dostlar Kûze eylen toprağum sunun anunla yâra su Serv ser-keşlük kılur kumrî niyâzından meger Dâmenin duta ayağına düşe yalvara su içmek ister bülbülün kanın meger bir reng ile Gül budağınun mizâcına gire kurtara su Tıynet-i pâkini rûşen kılmış ehl-i âleme iktidâ kılmış târîk-i Ahmed-i Muhtâr'a su Seyyid-i nev-i beşer deryâ-ı dürr-i ıstıfâ Kim sepüpdür mucizâtı âteş-i eşrâra su Kılmağ içün tâze gül-zârı nübüvvet revnakın Mu'cizinden eylemiş izhâr seng-i hâra su Mu'cizi bir bahr-ı bî-pâyân imiş âlemde kim Yetmiş andan min min âteş-hâne-i küffara su Hayret ilen barmağın dişler kim itse istimâ Barmağından virdügin şiddet günü Ensâr'a su Dostı ger zehr-i mâr içse olur âb-ı hayât Hasmı su içse döner elbette zehr-i mâra su Eylemiş her katreden min bahr-ı rahmet mevc-hîz El sunup urgaç vuzû içün gül-i ruhsâra su Hâk-i pâyine yetem dir ömrlerdür muttasıl Başını daşdan daşa urup gezer âvâre su Zerre zerre hâk-i dergâhına ister sala nûr Dönmez ol dergâhdan ger olsa pâre pâre su Zikr-i na'tün virdini dermân bilür ehl-i hatâ Eyle kim def-i humâr içün içer mey-hâra su Yâ Habîballah yâ Hayre'l beşer müştakunam Eyle kim leb-teşneler yanup diler hemvâra su Sensen ol bahr-ı kerâmet kim şeb-i Mi'râcda Şebnem-i feyzün yetürmiş sâbit ü seyyâra su Çeşme-i hurşîdden her dem zülâl-i feyz iner Hâcet olsa merkadün tecdîd iden mimâra su Bîm-i dûzah nâr-ı gam salmış dil-i sûzânuma Var ümîdüm ebr-i ihsânun sepe ol nâra su Yümn-i na'tünden güher olmış Fuzûlî sözleri Ebr-i nîsândan dönen tek lü'lü şeh-vâra su Hâb-ı gafletden olan bîdâr olanda rûz-ı haşr Eşk-i hasretden tökende dîde-i bîdâra su Umduğum oldur ki rûz-ı haşr mahrûm olmayam Çeşm-i vaslun vire men teşne-i dîdâra su." 1 Share this post Link to post Share on other sites
Hâcegân 226 Report post Posted December 24, 2008 Yine Hüdayimden: İki cihân sultânının Doğduğu ay geldi yine İlm u meârif kânının Doğduğu ay geldi yine Gelsün şefâat isteyen Bulsun safâ anı seven Ol sâhib-i hulk-i hasen Doğduğu ay geldi yine Bedr-i dücâ şems-i duhâ Verd-i gülistân-ı Hudâ Hakk'ın habîbi Mustafâ Doğduğu ay geldi yine Bir âşık u sâdık kanı Râhat bula cân u teni Sırr-ı hakîkat mahzeni Doğduğu ay geldi yine Anı Hüdâyî kim sever Matlûba bulmuştur zafer Fahr-ı cihân Hayru'l-beşer Doğduğu ay geldi yine Share this post Link to post Share on other sites
daüssıla 2 Report post Posted December 24, 2008 Senin kalbinden sürgün oldum ilkin Bütün sürgünlüklerim bir bak1ma bu sürgünün bir süregi Bütün törenlerin sölenlerin ayinlerin yortularin disinda Sana geldim ayaklarina kapanmaya geldim Af dilemeye geldim affa layikolmasam da Uzatma dünya sürgünümü benim Aşkın bu en onulmazından koparıp Bir tuz bulutu gibi Savuran yüregime Ah uzatma dünya sürgünümü benim Nice yoruldugum ayakabilarimdan degil Ayaklarimdan belli Lambalar egri Aynalar akrep melegi Zaman çarpilmis atin son hayali Ev miras degil mirasin hayaleti Ey gönlümün dogurdugu Büyüttügü emzirdigi Kus tüyünden Ve kus südünden Geceler ve gündüzlerde Insanliga anit gibi yükselttigi Sevgili En sevgili Ey sevgili Uzatma dünya sürgünüm benim Bütün siirlerde söyledigim sensin Suna dedimse sen Leyla dedimse sensin Seni saklamak için görüntülerinden faydalandim Salome'nin Belkis'in Bosunaydi saklamaya çalismam öylesine asikarsin bellisin Kuslar uçar senin gönlünü taklit için Ellerinden devsirir bahar çiçeklerini Deniz gözlerinden alir sonsuzlugun haberini Ey gönüllerin en yumusagi en derini Sevgili En sevgili Ey sevgili Uzatma dünya sürgünümü benim Yillar geçti sapan ölümsüz iz birakti toprakta Yildizlara uzaniphep seni sordum gece yarilarinda Çati katlarinda bodrum katlarinda Gölgendi gecemi aydinlatan essiz lamba Hep Kanlica'da Emirgan'da Kandilli'nin kursuni safaklarinda Seninle söylesip durdum bir ömrün baharinda yazinda simdi onun birdenbire gelen sonbaharinda Sana geldim ayaklarina kapanmaya geldim Af dilemeye geldim affa layik olmasam da Ey çagdas Kudüs (Meryem) Ey sirrini gönlünde tasiyan Misir (Züleyha) Ey ipeklere yumusaklik bagislayan merhametin kalbi Sevgili En sevgili Ey sevgili Uzatma dünya sürgünümü benim Daglarin yikilisini gördüm bir Venüs bardaginda Köle gibi satildim pazarlar pazarinda Günesin sarardigini gördüm Konstantin duvarinda Senin hayallerinle yandim düslerin civarinda Gölgendi yansiyip duran bengisu pinarinda Ölüm düsüncesinin beni sardigi su anda Verilmemis hesaplarin korkusuyla Sana geldim ayaklarina kapanmaya geldim Af dilemeye geldim affa layik olmasam da Sevgili En sevgili Ey sevgili Uzatma dünya sürgünüm benim Ülkendeki kuslardan ne haber vardir Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardir Ask celladindan ne çikar madem ki yar vardir Yoktanda vardan da ötede bir Var vardir Hep suç bende degil beni yakip yikan bir nazar vardir O sarkiya özenip söylenecek misralar vardir Sakin kader deme kaderin üstünde bir kader vardir Ne yapsalar bos göklerden gelen bir karar vardir Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardir Yanmissam külümden yapilan bir hisar vardir Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardir Sirlarin sirrina ermek için sende anahtar vardir Gögsünde sürgününü geri çagiran bir damar vardir Senden umut kesmem kalbinde merhamet adli bir çinar vardir Sevgili En sevgili Ey sevgili Sezai Karakoç Share this post Link to post Share on other sites
Hâcegân 226 Report post Posted December 24, 2008 Buda benim acizane şiirim... Allah'ın sevgilisine laik değil ama... Bağışlayın... Sevgili Bir fırtına ki denizde, Alabora olmadan gizde, Karaya çıkmak için gemide; Kurtuluş timsal bulur sevgilide. Bin bir türlü fikir, Hangisi pak, hangisi kir? Bildirir O bir, tek-bir zikir; Akıl timsal bulur sevgilide. Bugün ne, bugün ne? Uyandık mahşer gününe? Şefaat dileyenin her gününe; Ahlak timsal bulur sevgilide. 1 Share this post Link to post Share on other sites
daüssıla 2 Report post Posted December 24, 2008 [Estağfurullah.. 'Ahlak timsal bulur sevgilide' gerçekten çok güzel dedim ya ben hep okuyorum şiirlerinizi gerçekten çok güzel Rabbim cümlemizi layık eylesin Share this post Link to post Share on other sites
Gökhan Çakmaz 1 Report post Posted December 24, 2008 BU DA BENİM ŞİİRİM: SONSUZLUK VE AŞK bir nur'u bulmuşum anne gözyaşlarımda bir teselli var sanki o güzel adında bir'ide bulmuşum anne rabbin zevkiyle koşmak isterdim onunla gökte elele ve yarına uyanırmış gibi telaşlı, ve ışığına koşmak dileyen sevdalı. ne gurbette geçmişe yenik bir bekleyen ne dünya üstünde kederliyim artık ben bulmuşum sevda denen ebedi sonsuzu bulmuşum ve bulduk seninle yolumuzu .... .... .... GÖKHAN ÇAKMAZ Share this post Link to post Share on other sites
ehl-i_ kalender 4 Report post Posted December 24, 2008 Akhiler buda benim bir şiirim Efendimiz Aleyhisselam için. şiir denemez ya neyse. Allahın Nûru Ahmeddir Ahmed Alemin Sırrı Ahmeddir Ahmed Aşkına Alem Kılındı bilem Yakanki sinem Ahmeddir Ahmed Alemin Aslı Hakikat Vaslı Nebiler Şahı Ahmeddir Ahmed Kuloğlan adım Dinmiyor Zârım Benim hak Yârım Ahmeddir Ahmed Share this post Link to post Share on other sites
kopzan 8 Report post Posted January 13, 2009 SULTANIM Derlerse Sevgili ayakbastı buraya Getirin o diyardan toprağı buraya Getirin de yüzüm süreyim nurlansın Gidince dökün kabrim üstüne nurlansın Düşersem Beytullah yoluna Nasipse bana ölmek Hakk yolunda Tavaf etsem bin kere Gitmem kabrini görmeden bir kere Kültürümün büyük bir parçasıdır Senin sevgin Sevgin olmazsa ben bu kara kalple neyleyim Mutlaktır, görmek isterim nur yüzün Görmezsem ne Hakk’tan ne de yardan geçerim Görmek isterim dünyada yüzün Görmezsem ne gecem olur ne de gündüzüm Can feda Senin bir damla gözyaşın Sensiz ne yaparım ey Gündüz’üm Gayrı görün rüyamda Rasulallah Bilmem ne yapayım dün işledim günah Ya Rasulallah sen önümde gündüz Bense yalvarırım gece gündüz Behaeddin Raşid Han YÜCE (Kardeşim) Share this post Link to post Share on other sites
e-selcuk 25 Report post Posted January 20, 2009 KURBAN OLAYIM Nebiler nebisi güzel Peygamber Geldiğin yollara kurban olayım. Yaradan' dan geldi seninle haber Anlayan kullara kurban olayım... Tek sebebi sensin yaratılanın Tek sebebi sensin yer ve zamanın Kurtaranı sensin bütün varlığın Açtığın ellere kurban olayım... Bizleri hayata sensin bağlayan Bize rahmet için sensin ağlayan O gözlerden dolu dolu çağlayan Nur yüklü sellere kurban olayım... Nurun ile şeref bulan düşlere Gökyüzünde seni gören kuşlara Bağrına bastığın kara taşlara Sen kokan güllere kurban olayım... Seninle nur düştü, nur, kıraçlara Seni saklı tutan dik yamaçlara Sana gölge veren tüm ağaçlara Yaprak ve dallara kurban olayım... Esareti yıktın devirir gibi Husumeti yaktın kavurur gibi Merhamet getirdin savurur gibi Saçtığın küllere kurban olayım... Bir gece yalnızdın Cebrail geldi Kur'an-ı Kerim' den ilk delil geldi İşte o an seni bir korku aldı İşte o hallere kurban olayım... Birgün yola çıktın can pahasına Medine bir yana Mekke bir yana Aşk ile hicrete giderken sana Yol veren çöllere kurban olayım... O gün dostun Ebu Bekir yanında Ve hısmın peşinde çöl ortasında Örümceğin Hira Mağarasında Ördüğü tellere kurban olayım... Ümmetin ağladı hasretin ile Aleme örnektin gayretin ile Zaman değiştirdin hicretin ile Gezdiğin illere kurban olayım... Yüzünde tebessüm var azraile Ölümde korku yok rahmetin ile Allah' ı anıp son nefeste bile Zikreden dillere kurban olayım... Selçuk YILDIRIM Share this post Link to post Share on other sites
Kureyşi 61 Report post Posted June 23, 2009 AHİR ZAMANDA İSTANBUL Ya Resul Allah yine Medine’desin Mescidi Nebevi de sohbettesin Ashabının gönülleri sende, gözleri dudaklarında Ama başları hep yerde İçeri giren Zeyd Bin Harise Mescit kapısında izin beklemekte İzin çıkıyor mübarek dudaklarından Zeyd Bin Harise de bir mektup, uzaklardan Mektubu açıyorsun ‘ Beklenen şey’ diyorsun Sonra ‘Ya Ali, oku’ buyuruyorsun Ve Hz. Ali okuyor ahir zaman mektubunu Günahkar bir beden Allah’a karşı emare bir nefs Ve bunlara rağmen sana aşık bir kalp var Ya Resul Allah Cehenneme layık ellerimden dizilen satırlar Ve gönlümde biriken hatıralar Ey Ashabı Güzin dinleyin Ahir zamanda İstanbul’da doğdum Allah’ın kitabında ‘belde i tayibe’ buyurduğu Efendimiz’ in hadisinde tayyibleşen bu şehirde Artık tayyibliği kalmadı bu beldenin Ne de fethe mahzar bir yanı Aşkla inkarın, sevapla günahın tek kapta yoğrulup Yollara serpiştirildiği bu şehir, İstanbul Bir yanda Eyüp sırtlarında yatan mübarek sahabe Diğer yanda Beyoğlu’ nda semaya çıkan eğlence Bunların hepsi bir şehirde iç içe Sultan Ahmet te maşuka açılan eller Aya Sofya da Fatih’ in küfre karşı isyanı ama neyler Ashap soruyor ‘ Ya Resul Allah Aya Sofya da ne’ Gözlerin doluyor bir an duruyorsun ve bir cümle İstanbulluyu kahreden bir cümle ‘Ahirette Fatih’ in İstanbullu dan alacaklısı’ diyorsun Ashap bir anlam veremiyor ama biz şimdi anlıyoruz Allah’tan senden ve Fatih ten aflar diliyoruz Mahzarına layık Fatih’in emaneti Elimizde sızlatıyor Fatih ‘in kemiklerini Sen iki damla yaş döküyorsun ‘ Ya Ali devam et’ diyorsun Sonra Ya Resul Allah En tepede Süleymaniye Kanuni den emanet bir tepe Rüyasında emrettin ona bu camiyi Mimar Sinan ardınızda dinledi sizi Sonra Yavuz vardı hilafetine sahip çıkan Hicaz’ a hadim olan Abdulhamidler vardı küfre karşı dimdik duran Ama çember daralıyor Küfrün İslam’ın boğazına taktığı çelik çember Yardımlarınla kırdık o çemberi Ama ne çıkar buhranlar geçiriyor Ruh u İslam Ashap soruyor’ Ya Resul Allah bu mektup ne diyor’ Sen hala buruk ; Hakkı söylüyor, hakkı söylüyor Devam et Ya Ali devam etki ümmetim ne halde seyredin Seyredin ki onlara şefaat eyleyin Sonra Ya Resul Allah Alimler geçti bu beldeden Varislerini üzmedik ama dinleyemedik O varisler ki hakkı söylüyor Biz günahkarlar kulak tıkıyor… Eyüp sırtlarında meftun şanlı sahabe Beyoğlu’nda semaya varan eğlence Ey Ashap İstanbul bundan ibaret değil Dinleyin dinleyin ki bizlere şefaat eyleyin Kandiller buruk geçer kuytularda Akıtılan göz yaşları toprak olmakta Minareler semadan haber almakta Müezzinler tutkun. Ezan okumakta Ezan mı okunuyor ne kim bilir Anlamını bilenlerden hürmet edilir Sonra camiler bomboş Saflar düzensiz imamlar kendinden habersiz Özlem var sadece özlem Günaha ara veren alimlerin sana özlemi İstanbul hilale hasret Resule aç İstanbul şahadete susuz günah kusmakta Ve İstanbul ahir zaman şehri Mektuplar yazmakta Asrı saadete Ey Ashap ahir zaman İstanbul da Böyle işte. Günaha doymuş küfür kusmuş Ve imana aç İstanbul İstanbul da İslam böyle işte Günahkar aşığın Share this post Link to post Share on other sites
Kureyşi 61 Report post Posted June 23, 2009 Sultanım; Yıldızlar kararmıştı, ay zaten yoktu Karanlıklar selamlamıştı seni, kainatın güneşini Küçük bir odada Hazreti Amine Yanında Firavun karısı Asiye İmran kızı Meryem, melekutla diz dize Kisra’nın sarayı yıkıntıyla hoş geldin dedi Sabe Gölü kuraklıkla el açtı sana Melekut selatla sultanım dedi Ümmetin sel sefildi bilemezdi seni Kız çocukları son nefesini toprak altında verirdi Acıkınca kesilip, helvadan putlar yenirdi Zorda kalınca Lat’ a Uzza’ ya gidilirdi Ümmetin sel sefildi bilemezdi seni Ve işte sen Ya Resul Allah Kucağındasın Hazreti Amine’ nin Tebrikler cennetin sahibelerinden Salat u selamlar Cibril i Emin’ den Çalınıyor kulağına kainat güneşinin Yahudiler Ahmet dedi, Ben i Sad bereket dedi Kimsesizler baba dedi, Habibim dedi nefes ül Rahman Anam babam sana feda olsun Ya Resul Allah HOŞGELDİN Ben i Sad’da yıkanırken kalbin Süt veriyor devesi Halime’nin Bereket yağdırıyor Rabbim olduğun yere Bu sensin Ya Resul Allah HOŞGELDİN Hazreti Amine saramadı kucağına Oğlum diyemedi en şerefli baba Göz yaşların taşındı Edva ‘ya Bu sensin HOŞGELDİN Ya Habib Allah Melekler selam verirdi sana Dağlar taşlar dile gelirdi karşında Elini tutan bırakır mı bir daha Sensin, bu sensin HOŞGELDİN Ya Resul Allah Mekke’de yaşadığın acılar vardı Hicrette en yakın ahbabın vardı Medine’de hayırlı Ensar vardı İstanbul’a olan sözlerin vardı HOŞGELDİN HOŞGELDİN Ya Resul Allah Sevginin acı yanı özlemdir ya hani Ümmetini eritiyor bu sensizlik hali Gözlerimiz yolda bekleriz seni Bizde deriz inşallah HOŞGELDİN Ya Resul Allah Burak’la çıkmıştın Rabbin katına Layık olamadım ben bu adıma Manevi evlat olsaydım sana Diyebilir miydim bende HOŞGELDİN Ya Resul Allah Kucağında büyüdü Hasanla Hüseyin Hizmetinde serpildi Enes’le Usame Babasından ayrıldı Zeyd bin Harise Anam babam olmasaydı da görseydim seni Diyebilir miydim o zaman HOŞGELDİN Ya Resul Allah Bedir’de ganimet Uhud’ da selamet Hendek’te zarafet özlüyor seni Mekke kokunu çöl nalınını Kusva en hayırlı yükünü bekliyor İstanbul’da emanetler sahibini özlüyor Ümmetin Ravza’nı Kudüs Kubbet’üs Sahra’yı Nefsim hevayı gözetiyor bense sana HOŞGELDİN Ya Resul Allah demeyi özlüyorum Şefaat Ya Resul Allah demeyi ayaklarına kapanıp Ağlamayı istiyorum cenneti değil Seni ve Rabbimi istiyorum Nefsimi zincirle bağladım Hanemi hizmetine hazırladım Canımı yoluna adadım Demeyi özlüyorum Ya Resul Allah Hiç olmazsa şahadet şerbetini içsem Kevser’ e ardından değil en arkandan gelsem Hurileri değil bir kez seni görsem Der miydim o zaman bilemem ama Canım sana feda olsun HOŞGELDİN HOŞGELDİN Ya Hatem ül Enbiya Share this post Link to post Share on other sites
nurulhak 22 Report post Posted July 19, 2009 Naat Seccaden kumlardı.. ................................ ................................ Devirlerden, diyarlardan Gelip, göklerde buluşan Ezanların vardı! . Mescit mümin, minber mümin... Taşardı kubbelerden tekbir, Dolardı kubbelere “amin”.. Ve mübarek geceler dualarımız; Geri gelmeyen dualardı... Geceler ki pırıl pırıl Kandillerin yanardı.. Kapına gelenler ya muhammed, - uzaktan, yakından – Mümin döndüler kapından... Besmele, ekmeğimizin bereketiydi, İki dünyada aziz ümmet; Muhammed ümmetiydi. Konsun –yine- pervazlara güvercinler, “Hû hû”lara karışsın âminler... Mübarek akşamdır; Gelin ey Fâtihalar, Yâsinler! Şimdi seni ananlar, Anıyor ağlar gibi... Ey yetimler yetimi, Ey garipler garibi; Düşkünlerin kanadıydın, Yoksulların sahibi... Nerde kaldın ey Resûl, Nerde kaldın ey Nebi? Günler, ne günlerdi, yâ Muhammed, Çağlar ne çağlardı: Daha dünyaya gelmeden Mü’minlerin vardı... Ve bir gün, ki gaflet Çöller kadardı, Halîme’nin kucağında Abdullah’ın yetimi Âmine’nin emaneti ağlardı. Hatice’nin goncası, Aişe’nin gülüydün. Ümmetinin gözbebeği Göklerin resûlüydün... Elçi geldin, elçiler gönderdin... Ruhunu Allah’a, Elini ümmetine verdin. Beşiğin, yurdun, yuvan Mekke’de bunalırsan Medine’ye göçerdin. Biz bu dünyadan nereye Göçelim, yâ Muhammed? Yeryüzünde riyâ, inkâr, hıyanet Altın devrini yaşıyor... Diller, sayfalar, satırlar “Ebu Leheb öldü” diyorlar. Ebû Leheb ölmedi, yâ Muhammed Ebû Cehil kıt’alar dolaşıyor! Neler duydu şu dünyada Mevlidine hayran kulaklarımız; Ne adlar ezberledi, ey Nebî, Adına alışkın dudaklarımız! Artık, yolunu bilmiyor; Artık, yolunu unuttu Ayaklarımız! Kâbe’ne siyahlar Yakışmamıştır, yâ Muhammed Bugünkü kadar! Hased gururla savaşta; Gurur, Kafdağı’nda derebeyi... Onu da yaralarlar kanadından, Gelse bir şefkat meleği... İyiliğin türbesine Türbedâr oldu iyi. Vicdanlar sakat Çıkmadan yarına, İyilikler getir, güzellikler getir Âdem oğullarına! Şu gördüğün duvarlar ki Kimi Tâif’tir, kimi Hayber’dir... Fethedemedik, yâ Muhammed, Senelerdir. Ne doğruluk, ne doğru; Ne iyilik, ne iyi... Bahçende en güzel dal, Unuttu yemiş vermeyi... Günahın kursağında Haramların peteği! Bayram yaptı yapanlar; Semâve’yi boşaltıp Sâve’yi dolduranlar... Atını hendeklerden -bir atlayışta- Aşırdı aşıranlar... Ağlasın Yesrib, Ağlasın Selman’lar! Gözleri perdeleyen toprak, Yüzlere serptiğin topraktı... Yere dökülmeyecekti, ey Nebî, Yabanların gözünde kalacaktı! Konsun -yine- pervazlara güvercinler, “Hû hû”lara karışsın âminler... Mübarek akşamdır; Gelin ey Fâtihalar, Yâsinler! Yüreklerden taşsın Yine, imanlar! Itrî, bestelesin Tekbîr’ini; Evliyâ, okusun Kur’ân’lar! Ve Kur’ân-ı göz nûruyla çoğaltsın Kayışzâde Osman’lar Na’tını Galip yazsın, Mevlid’ini Süleyman’lar! Sütunları, kemerleri, kubbeleriyle Geri gelsin Sinan’lar! Çarpılsın, hakikat niyetine Cenaze namazı kıldıranlar! Gel, ey Muhammed, bahardır... Dudaklar ardında saklı Âminlerimiz vardır... Hacdan döner gibi gel; Mi’râc’dan iner gibi gel; Bekliyoruz yıllardır! Bulutlar kanat, rüzgâr kanat; Hızır kanad, Cibril kanad; Nisan kanad, bahar kanad; Âyetlerini ezber bilen Yapraklar kanad... Açılsın göklerin kapıları, Açılsın perdeler, kat kat! Çöllere dökülsün yıldızlar; Dizilsin yollarına Yetimler, günahsızlar! Çöl gecelerinden, yanık Türküler yapan kızlar Sancağını saçlarıyla dokusun; Bilâl-i Habeşî sustuysa Ezânlarını Dâvûd okusun! Konsun –yine- pervazlara güvercinler, “Hû hû”lara karışsın âminler... Mübarek akşamdır; Gelin ey Fâtihalar, Yâsinler! Arif Nihat Asya Share this post Link to post Share on other sites
nameless 53 Report post Posted March 8, 2010 Arş’ın kubbelerine adı nurla yazılan İsmi semâda “Ahmed”, yerde “Muhammed” olan Yedi katlı göklerde Hak cemâlini bulan Evvel-ahir yolcusu yâ Hazreti Muhammed Sağnak nur yağmurları inerken yedi kattan O gece sendin gelen, ezel kadar uzaktan Melekler her zerreye müjde verirken Hak’tan O gece sendin gelen yâ Hazreti Muhammed Güneşler, o gecenin nuruna secdederken Yıldızlar meşk içinde, kâinat vecdederken Bütün hamd ü senalar Yüce Rabb’e giderken O gece, sendin gelen, yâ Hazret-i Muhammed Kâbe’de şirk taşları, putlar yere dönerken Cehâlet bayrakları, birer birer inerken Bin yıllık küfr ateşi, ebediyyen sönerken O gece sendin gelen yâ Hazreti Muhammed O gece Save gölü, mu’cizeyle kururken, Kisra saraylarında, sütunlar savrulurken Arz’dan arş’a âlemler rahmetini bulurken O gece sendin gelen yâ Hazreti Muhammed Sen ki; doğum kundağı, ak bulutla örülen Doğar doğmaz, “Allah’a secde” emri verilen Doğudan ve Batıdan, her mahlûkça görülen Kainat efendisi, yâ Hazreti Muhammed Sen ki; asâletine, ezelden hükmedilen, Tertemiz rahimlerle, lekesiz soydan gelen, Beşerî şüpheleri, Kur’ân ilmiyle silen, Seçilen sevgilisin, yâ Hazreti Muhammed. Sen ki; büyük yargıda, şefaat müjdecisi, Bunca âciz beşerin, mahşer günü bekçisi, Sen ki; Kur’ân şahidi, Allah’ın son elçisi, Kurtuluş habercisi, yâ Hazreti Muhammed. Sen ki; Âdem neslini, uçurumdan döndüren, Zulüm sancılarını, şefkatiyle dindiren, İnkâr yangınlarını, irfânıyla söndüren, Âlimlerin sultanı, yâ Hazreti Muhammed. Sen ki güzel huyların, ahlâkın meş’alesi Sabır doruklarında beşerin en yücesi Senin cennet mekanın, fakirlerin hanesi Gönüller hazinesi yâ Hazreti Muhammed Sana şâhit sonsuzlar, ezelden beri her an Sana şahit ayetler her zerre ve her mekan Senden uzak kalmaya nasıl dayanır ki can Sen, her canda cânânsın yâ Hazreti Muhammed Mi’raç gecesi bir bir açılıyorken gökler Seni selamlıyorken her katta peygamberler Öyle bir an geldi ki; durdu bütün melekler Hak’ka yalnız yürüdün yâ Hazreti Muhammed Gönül gözü görmeyen, can gözünü neylesin Dünyada dönmeyen dil mahşerde ne söylesin Mevla, bütün beşeri ümmetinden eylesin Sancağının altında yâ Hazreti Muhammed Hak ile kul vuslatı o ilâhî düğünde Hiç kimseden kimseye fayda olmayan günde Hasatları, has tartan o terazi önünde Noksanları bağışlat yâ Hazreti Muhammed Biliriz ki; hükmü yok bu dünya nimetinin Gönüldür sermayesi ahiret servetinin Sana salat ve selam gönderen ümmetinin Cennetler şahidi ol yâ Hazreti Muhammed Yazarının kim olduğunu tam olarak bilmemekle birlikte,aynı zamanda Mehmet Emin Ay'ın seslendirdiği bir ilahidir de... Share this post Link to post Share on other sites
Kalemdar 293 Report post Posted March 8, 2010 Yandım ya ResulAllah (Gönül Hun Oldu) Gönül hun oldu şevkinden, boyandım Ya Rasûlallah (sav) Nasıl bilmem bu nîrana, dayandım Ya Rasûlallah. Ezel bezminde bir dinmez, figandım Ya Rasûlallah Cemalinle ferahnak et ki, yandım Ya Rasûlallah. Yanan kalbe devasın sen, bulunmaz bir şifasın sen Muazzam bir sehasın sen, dilersen rehnümasın sen Habîb-i Kibriyasın sen, Muhammed Mustafa’sın sen Cemalinle ferahnak et ki, yandım Ya Rasûlallah. Gül açmaz çağlayan akmaz, İlâhi nurun olmazsa Söner âlem, nefes kalmaz, felek manzûrun olmazsa Firak ağlar,visal ağlar, ezel mestûrun olmazsa Cemalinle ferahnak et ki, yandım Ya Rasûlallah. Erir canlar o gül bûy’i revan bahşın hevasından Güneş titrer, yanar didarının bak ihtirasından Perişan bir niyaz inler hayatın müntehasından Cemalinle ferahnak et ki, yandım Ya Rasûlallah. Susuz kalsam, yanan çöllerde can versem elem duymam Yanardağlar yanar bağrımda, ummanlardan nem duymam Alevler yağsa göklerden ve ben messeylesem duymam Cemalinle ferahnak et ki, yandım Ya Rasûlallah. Ne devlettir yumup aşkınla göz, rahında can vermek Nasip olmaz mı sultanım haremgahında can vermek Sönerken gözlerim asan olur âhında can vermek Cemalinle ferahnak et ki, yandım Ya Rasûlallah. Boyun büktüm, perişanım, bu derdin sende tedbîri Lebim kavruldu ateşten döner pâyinde tezkîri Ne dem gönlün murad eylerse taltif eyle kıtmîri Cemalinle ferahnak et ki, yandım Ya Rasûlallah (sav). Yaman Dede Cemalinle ferahnak et ki, yandım Ya Rasûlallah (sav). Yaman dedenin tabiri diğerle YANAN dedenin bu şiiri bana çok tesir ediyor paylaşamak istedim nacizane sevgi ve saygılar Share this post Link to post Share on other sites
mert85 0 Report post Posted March 9, 2010 "Ölüm güzel şey,budur perde ardından haber, Hiç güzel olmasaydı,ölür müydü Peygamber!" (Beni beynimden vurup NFK'ya bağlayan kainat çapında iki dizecik) Share this post Link to post Share on other sites
duruşah 0 Report post Posted April 5, 2010 Kul Yanar! Ey Nebi'm... Toprak sarar, su akar, ateş yanar, gül kanar, Adını anmayan dil yanar, gönül yanar! Yandıkça özleminle kavrulur nice yürek, Hasretinde Resûlüm avuç yanar, göz yanar! Nice çöller yanar özleminde Efendim, Sessizliğinde ey Nebi'm (sav) nice kulak yanar! Vuslat umuduyla nice tenden ruh uçar, Kalp atışında aşk duyulur, işiten canlar yanar! Yok olur hırslar aniden; bütün istekler susar, Yokluğunda Efendim hâyâl yanar, cân yanar! Bir kurşun misali acizlik mıhlanır yüreklere, Gözlerden kalbe düşen yaş yanar, tuz yanar! Tüm renkler nurdur Nebi'nin baktığı yerde, Bakışından eflatun yanar, yeşil yanar, nur yanar! Sonsuz boşluğa gömülür binbir istek, Ardından semâ kararır rüyâ ve hâyâl yanar! Seslenir Mekke'nin Deniz tarafından ebâbil kuşları, Ebrehe'nin yenilgisi yankılanır sancağı yanar! Aşkın için sana açılan ellerin, Avuçlarında gül biter, diğer tarafta sahra yanar! Bu Ezan ki ‘Allahu Ekber!' diye, çağırır sana; Ayrılığınla beş vakit Bilâl yanar, Kul yanar! Kavuşmak bilmeden ey Peygamberler Peygamberi (sav), Ondört asırdır koşarız hep sana, yürüdüğümüz yol yanar! Ravzana bir bakış binlerce ömre bedeldir, ey Nebi'm; Aşkına düşmeyen canda biriken günah bile yanar! Sensizlikte tarûmâr olur gülistanlar, Güller ülkesinde bülbül yanar, gül kanar! Yusuf'un gömleğinden Yakup buldu şifayı, Sensizlik hasretiyle gözden akan kan dolu yaş yanar! Yaratılmazdı bu âlem, "Belâ" demeseydin Efendim, Ateş talihine küskün, yaratıldığın toprak yanar, nur yanar! Sonsuz geceye râm olmuştur puhu kuşu, Her şafak vakti buyruk bekleyen bülbül yanar, gül kanar! Toprak sarar, su akar, ateş yanar, gül kanar, Adını anmayan dil yanar, gönül yanar... Share this post Link to post Share on other sites
gurbuz 1 Report post Posted April 5, 2010 Bir Gece On dört asır evvel, yine bir böyle geceydi, Kumdan, ayın ondördü, bir öksüz çıkıverdi! Lakin, o ne hüsrandı ki: Hissetmedi gözler; Kaç bin senedir, halbuki, bekleşmedelerdi! Nerden görecekler? Göremezlerdi tabi'i: Bir kerre, zuhür ettiği çöl en sapa yerdi; Buhranlar içindeydi, bugünden de beterdi. Sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta; Dişsiz mi bir insan, onu kardeşleri yerdi! Fevza bütün afakını sarmıştı zeminin, Salgındı, bugün Şark'ı yıkan, tefrika derdi. Derken, büyümüş, kırkına gelmişti ki öksüz, Başlarda gezen kanlı ayaklar suya erdi! Bir nefhada insanlığı kurtardı o ma'sum, Bir hamlede kayserleri, kisraları serdi! Aczin ki, ezilmekti bütün hakkı, dirildi; Zulmün ki, zeval aklına gelmezdi, geberdi! Alemlere, rahmetti, evet, Şer'-i mübini, Şehbalini adl isteyenin yurduna gerdi. Dünya neye sahipse, onun vergisidir hep; Medyun ona cem'iyyet, medyun ona ferdi. MEdyundur o ma'suma bütün bir beşeriyyet... Ya Rab, bizi mahşerde bu ikrar ile haşret. Mehmet Akif Ersoy Share this post Link to post Share on other sites
duruşah 0 Report post Posted April 5, 2010 Yanarsam nâr-ı aşkınla yanayım Ya Resûlallah Ezelden bağrı yanmış bir gedâyız Ya Resûlallah Hevâ-yi nefsime tabî olup pek çok günah ettim. Huzûra hangi yüz ile varayım, Ya Resûlallah Şu kâfir nefsin elinden bu dil-i biçâreyi kurtar, Yeter cürm-ü kabahatten usansın Ya Resûlallah Kulun Leylâ’yı mahşer günü ehline eyleme rüsvay, Bu dünyada günahından utansın Ya Resûlallah LEYLA HANIM Share this post Link to post Share on other sites
BeTüL_İHL 1 Report post Posted April 8, 2010 Bencde enn güzeli Medinenin Gülü şiiri M.Fetullah Gülen'in yazdığı ezberlemiştim bu şiiri arada birde aklıma gelir okrum çok ama çok güzeldir... :D Share this post Link to post Share on other sites
MÜNZEVİ 202 Report post Posted February 28, 2012 Yâ Rasûlallah eğer Sen gelmeseydin âleme Güller açmaz bülbül ötmez mechûl esmâ Âdem’e Varlığın mânâsı kalmaz garkolurda mâteme!.... Süleyman Çelebi Share this post Link to post Share on other sites
MÜNZEVİ 202 Report post Posted February 28, 2012 Günahtan gayri yok bir özge kârım yâ Rasûlallah Geçer gafletle her leyl ü nehârım yâ Rasûlallah Serâpâ dolmada defterler a’mâl-i kabîhimle Kirâmen Kâtibîn’den şermisârım yâ Rasûlallah Nide pervâz edem uçmağa ferdâ kalmışım âciz Kemend-i nefs ü şeytâna şikârım yâ Rasûlallah Eşiğin görmeğe bin cânım olsa eylerim kurban O rütbe hadden aştı intizârım yâ Rasûlallah Ölür isem gubâr-ı Ravzana yüz sürmeden tâ haşr Döğünsün taş ile seng-i mezârım yâ Rasûlallah Senin evsâfını kaabil midir etmek Şeref îfâ Ne çâre elde yoktur ihtiyârım yâ Rasûlallah Şeref Hanım Share this post Link to post Share on other sites
vecd_ 166 Report post Posted February 29, 2012 Bu mektup size Efendim.. Size sevdali milyonlar adina yaziyor, size gonderiyorum. Icinden gecenler tam anlamiyla anlatmaya kifayetsiz kaliyor kelimeler, cumleler bir bir devriliyor belki ama size layik olmayan askimi bu mektup ile size sunuyorum.... Sizin asirlar once bahsettiginiz bir asirda yasayan bir ummetinizim. Efendim ben uzerine gunes dogan, namlazlarinda o manevi derinligi yasayamayan, kisaca sizin uzak durmayi emir buyurdugunuz seylere yakin olan biriyim. Geriye donup tukenen yillarima baktigimda size yazacagim, size ovunle bahsedecegim hallerim yok ne yazik. Isminizi duyunca hic hickiriklara bulanamadim. Evet elim kalbimde sizi andim sizin istediginiz gibi ama ben isterdim ki mubarek isminiz anildigi vakit iki bukluk olayim, gozyaslarina buruneyim, anam babam sana feda olsun sana Ya Resulallah diye hickiriklarla bir de ben sesleneyim... Yazik ki sizi sevmekten baska, size yazacagim birseylerim yok benim.... Efendim sizi ruyalarimda gormeyi de cok ama cok isterdim. Sizi gorenler anlattilar sizi, sizin nur cehrenizden bahsettiler, saclarinizi gozlerinizi anlattilar. Sizi gorenler size layik hallerinden belli. Ben sizi gormeye hakkim olmadiginin idrakindeyim, yadirgamiyorum...ama Efendim siz kapilari oyle apansiz calarsiniz ki, camurlarin icinde size uzanan elleri oyle apansiz tutarsiniz ki, belki de bu bende ki umidi soldurmayan.. Efendim eger mektubumu okumaya layik bulursaniz biliniz ki ben ruyalarim da hayalinizi dahi gormeye raziyim... Bir sabah uyandigimida gozlerimde hala duran gozyaslarimin olmasini, yuzumde mubarek ellerinizin sicakliginin gitmemmis olmasini o kadar cok isterim ki... Bazen sizinle uzun uzun konustuklarinizi anlatanlar var, Bilin ki oyle buyuk hayallerim yok benim haddimi bilirim, konusmasaniz da bir nefesinizi duymak dahi kafi gelir bana. Bazende ummetinizden kimilerinin saclarini oksuyor, kimilerine uzun uzun tebessum ediyormussunuz, ah! ne buyuk saadet. Beni de elinizle geri cevirip huzurunuzdan kovmayin ne olur, tebessum etmeseniz de raziyim ama yeterki yuzunuze hosnutsuzlugun ifadesini dusuren ben olmayayim. Ya Resulallah! Cok savrulduk sensizlik girdabinda. Sana gerektigi gibi baglanip gerektigi gibi teslim etseydik kalplerimizi, bu izdiriap olan yasantimiz sukunet'e erecekti elbet. Lakin sahsim adina yapamadim, Tovbelerimi samimiyetsizlik icin de gonderim Rabbime, iyiliklerim riyalara bulandi, cok yoruldum Efendim, su karanliklarda isigina cok muhtacim... Ey Gullerin Efendisi bu hafta sizin kutlu dogum haftaniz.. Bizler kendimize yeni yeni gunler urettik... Annelerimizin, babalarimizin, sevgililerimizin, hatta komsularimizla altin gunlerimiz bile var.. Kisacagi 365 gunun 365'ini de bir hayali avuntu icinde doldurduk kendimizce... Ah! bir bilsen Berat gecesi, Kadir gecesi, Mirac gecesi varken bizler neler nelerle oyalandik hep. Ama Efendim sizi sevenler hergununu her anini sizinle vuslat aniymis gibi yasiyor. Bende bir gul aldim bugun en guzelinden en kirmizisindan ve en guzeli kokanindan. Siz olsaydiniz simdi aramizda eminim kapinizin onu gullerle dolardi. Ben kendi ellerimle vermeye cekinirdim utanirdim belki. Ama uykusuz kaldigim gecenin sabahinda, ilk isiklarla kapinisizin onune birakip sizin icin sectigim gulu, kapinizi calip hizla uzaklasirdim.. Uzaklardan, gulumu ellerinize aldikdan sonra yuzunuze dusen dunyanin en guzel tebessumunu seyrederdim. Size gunun ilk gulunu ben vermek isterdim Efendim... Reha YEPREM Share this post Link to post Share on other sites