Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
nedmanün

" Fıkralar - Mizahî Olaylar " Bu Başlık Altında

Recommended Posts

Serbest Kürsü Bölümündeki tüm fıkralar bu başlık altında toplanmıştır.

 

Dikkat;

 

*Bu başlık altına yazılmayan fıkralar silinecektir.

* Fıkralar Edeb Ahlak ölçüsünde Olmalıdır.

 

 

Hacı Hami

 

Trabzonlu ve Rizeli yaşlılar her hafta sonu maç yaparlarmış.

Her maçı Rizeli yaşlılar kazandığından, bu Trabzonlu yaşlılar

çok üzülürlermiş. Mağlubiyetlerden sıkılan Trabzonlu yaşlılar

biraraya gelmişler ve bu sıkıntıdan kurtulmak için çözüm

üretmeye başlamışlar.

 

Birisi 'Bakınız demiş, iyi futbol oynayan birileri lazım bize,

gidelim Tirapzonspor'dan Hami'yi getirelüm, bir takma sakal

yaparsak kimsecikler oni tanımaz 'demiş.

Diğeri: Olmaz uşağim, tanırlarsa rezil oluruz demiş.

İlki: Hayır demiş tanımazlar tanırlarsa da bu bizim Tirapzona

yeni geldi, adı da Hacı Hami'dir derüz demiş.

 

Peki öyleyse demişler ve yanlarına Hami'yi de alıp o hafta

sonu Rize'ye maça gitmişler. Akşam Trabzona döndüklerinde

karşılayanlar hemen sormuşlar:

- Ula uşağum maçinuz ne oldi?

- Sormayin 2-1 yenildük.

- Golinuzu kim attu?

- Hacı Hami attı.

- E onlarin gollerinü kim attu.

- Hacı Del Piero ve Hacı Roberto Carlos attu.

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Reddedilmeye alismak

Diyojen bir ara nerede bir heykel gorse durup sadaka istemeye baslamis. Sebebini sormuslar, demis ki:

 

"Kendimi reddedilmeye alistiriyorum!"

Share this post


Link to post
Share on other sites

Amerika'da adamın biri işine giderken birden anormal bir trafiğin içine düşer, ama trafik bir santim bile kıpırdamamaktadır.

Bir süre sonra aracının yan camına birisinin tıkladığını farkeder ve camı açar.

- Ne var acaba?

- Teröristler Bush'u yakaladılar. Eğer 1 milyar dolar verilmezse, üstüne benzin döküp yakacaklarmış.

- Haa şimdi anladım bu trafiği...

- Ya işte onun için, herkesten biraz yardım topluyoruz.

- İnsanlar ne kadar veriyor ortalama olarak?

- Valla yaklaşık 5'er litre

 

 

B) :( :) :) :D :)

 

 

bir Amerikalı, bir İngiliz ve bir Iraklı barda oturmuş

içki içiyorlarmış. Amerikalı içkisini bitirince

bardağı havaya fırlatmış, silahını çıkarıp bardağa

ateş edip parçalamış:

Bizde bardaklar o kadar ucuzdur ki biz Amerika'da

ayni bardakla iki kere içki içmeyiz" demiş.

 

İngiliz de bunun üzerine içkisini bitirip bardağı

havaya fırlatmış ve ateş ederek bardağı parçalamış:

"bizim İngiliz kumsallarında bardak yapacak cam için o

kadar çok kumsal vardır ki, ayni bardakla iki kere

içki içmeyiz" demiş.

 

Bunun üzerine Iraklı da buz gibi soğukkanlı bir

şekilde içkisini bitirmiş, bardağı havaya fırlatmış,

silahını çekip Amerikalı ve İngiliz'i vurup öldürmüş:

Bağdat'ta bu İngiliz ve Amerikalılardan o kadar çok

var ki, biz ayni adamlarla iki kere içki içmeyiz" demiş.

Share this post


Link to post
Share on other sites

LATİFE

Şair Ebû Dellame ile Halife Mehdi arasında şöyle bir vakıa geçmiştir:

Ebû Dellame, Abbasi hükümdarlarına bir kaside takdim eder.

Halife kasideyi pek beğenir:

“Sana bu kasiden için ne caize (hediye) vereyim? “

“Efendimiz bendeniz bir av köpeği ister-im.

“Bu kadar güzel bir kasidenin caizesi bir av köpeği olur mu? “

“Efendim kulunuz böyle istiyor.“

Halife Mehdi işe şaşar, ama şairi de kırmak istemez:

“Peki, istediğin gibi sana bir av köpeği versinler.“

“Fakat efendim bendeniz ava ne ile gideceğim? “

“Hakkın var bir de at versinler.“ “Ata nasıl bineceğim? “ “Doğru, güzel bir eğer takımı da versinler.“

“Efendimiz ata kim bakacak? “ “Haklısın, bir de köle versinler.“

“Ama efendim ben atı nerede barındıracağım? “

“Bir de ahır versinler.“

“Köleyi nerede yatırayım? “

“Bir ev versinler.“

“Bu kadar halkı ne ile doyuracağım? “

“1000 altın da haçlık versinler.“

“Efendim...“

Halife Mehdi şairin sözünü kesmiş:

Eğer masrafı idare etmeye bir kethüda, hesapları tutmaya bir katip istersen köpeği geri alırım ha! ..“

  • Like 2

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bi halifelik makamını istemesi kalmış.Aslında onu da isteseymiş tam bi uyanık olcakmış. ;)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Türkler Acıkmadan da Yer

 

Londra'dan Oben Alpaslan'ın gönderdiği nota göre... Aşağıdaki

neşeli olay BBC'de de yayınlanmış... Bir alışveriş merkezinde

ürün tanıtımı yapılıyor. Müşteriler ürünü tadarken kendilerine

beğenip beğenmedikleri soruluyor ve anket yapılıyor. Derken

esmer bir 'bey' oraya yaklaşıyor. 'Tadına bakar mıydınız?'

sorusuyla birlikte peş peşe birkaç tane ürün lüpletiyor... Kız

gülerek soruyor:

 

- Are you pekish sir? (pekish: hafif acıkmış)

- No, I am Turkish, diyor adam...

 

bayyılıyorum bu millete :( :( ;)

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

TEMEL OTOBÜS ŞÖFÖRÜ

Temel bir sirkette otobüs soförüymüs. Bir gün otobüsle sarampolden asagi

 

yuvarlanmis. Otobüsten tek sag Temel çikmis. Ambulansta sormuslar:

 

-Kaza nasil oldu?

Temel de:

 

-Otobüsle cideydum ki iki koyin karsima çiktu, ben de kaza yaptum.

 

Ambulanstakiler çikismislar:

 

-ya koyunlari ezseydin de yolcular ölmeseydi!, demisler.

 

Temel dogrularak cevap vermis:

 

-Ben de öyle yaptim. Birinci koyinu hakladum, ikincisi sarampole kaçtu!

:lol: :lol: :D

Share this post


Link to post
Share on other sites

UNUTKANLIK

Üç tane yaşlı oturmuş, her şeyi unuttuklarından yakınıyorlarmış. Birincisi:

- Ahh ah öyle unutkanım ki merdivenini tam ortasına gelince yorulup dinleniyorum. Sonra merdiveni çıkıyor muydum iniyor muydum, onu unutuyorum, demiş.

İkincisi ise:

- Ahh! Oda bir şey mi? ben anahtarı kapının deliğine sokunca kapıyı kilitliyor muydum, yoksa açıyor muydum, onu unutuyorum, demiş.

Üçüncü ihtiyar ise:

- Allah’a şükür, deyip elini önce kulağına götürüp sonra masaya “tık tık” diye vurmuş. Sonra şöyle demiş:

- Kim o?

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Meteoroloji Neye bakar?

 

Kızılderililer Ekim ayında yaptıkları olağan toplantı sonunda şeflerine 'Gelecek kış hava çok soğuk olacak mı?' diye sorarlar. Şef, kışın soğuk geçeceğini, önlem olarak tüm kabîle fertlerinin yakacak odun toplamasını söyler. İyi bir lider olmanın gereği Şef kasabaya iner ve Amerikan ulusal meteoroloji servisine telefon ederek 'Gelecek kış hava çok soğuk olacak mı?' diye sorar.

 

-Gerçekten soğuk olacak! cevabını alır.

 

Şef geri döner dönmez kabilesini toplar ve kışın çok soğuk geçeceğini, daha fazla yakacak odun toplanmasını söyler.

 

Bir hafta sonra başka bir iş için kasabaya inen Şef, Amerikan ulusal meteoroloji servisine tekrar telefon ederek 'Gelecek kış hava çok soğuk olacak mı?' diye sorar.

 

-Çok soğuk olacak! cevâbını alır. Şef geri döner dönmez kabilesini tekrar toplar ve kışın çok soğuk geçeceğini, daha fazla yakacak odun toplanmasını, hattâ küçük dal parçaları ve çalıların dahî toplanmasını emreder.

 

İki hafta sonra kasabaya inen Şef, Amerikan ulusal meteoroloji servisine tekrar telefon ederek 'Gelecek kış hava gerçekten çok soğuk olacak mı?' diye sorar.

 

-Kesinlikle, gerçekten çok çok soğuk olacak, tüm Kızılderililer deliler gibi yakacak odun topluyorlar! cevabını alır.

 

 

 

Ayy Bizimki çok daha güzel!!!

 

Karı koca yemek yiyor... O sırada masaya yaklaşan heykel gibi güzel bir esmer, adamı selamlayıp geçiyor. Adamın karısı soruyor:

 

-Kim bu afet?

 

Adam:

 

-Eğer mutlaka bilmek istiyorsan söyleyeyim, metresim!

 

Kadın:

 

-Bir de bu kadar pervasızca söylüyorsun. Boşanıyorum senden!

 

Adam:

 

-Yani Etiler'deki apartmanı, Kandilli'deki yalıyı, Göcek'teki tekneyi ve Nice'deki villayi bırakıyorsun...

 

Uzun bir sessizlik olur. Çift yemeğini çatallarken kadın birden sorar:

 

-Şu arkada oturan Fuat değil mi? Yanındaki kadın kim?

 

Adam:

 

-Fuat'ın metresi.

 

Kadın:

 

-Ayy bizimki çok daha güzel!

 

 

 

 

 

 

Türk dediğin işâretle...

 

Temel askerliğini yunan sınırında yapıyormuş. Temel'in cani çok sıkılıyormuş.

Yunan'a bir ıslık çalmış elleriyle 'Havacı mısın?' işareti yapmış, Yunan aldırmamış.

Bir ıslık çalmış elleriyle 'Karacı mısın?' işareti yapmış, Yunan aldırmamış.

Bir islik daha çalmış 'Denizci misin?' anlamında yüzme işareti yapmış, Yunan aldırmamış.

Bir ıslık daha çalmış. El hareketi yaparak 'Topçu musun?' demiş, Yunan aldırmamış.

Bir ıslık daha çalmış 'Gözcü musun?' anlamında dürbün işareti yapmış, Yunan aldırmamış.

Nöbetler değişmiş sıra yine Temel'le Yunan'a gelmiş.

Yunan'a hadi sınıra git demişler, asker de:

- 'Ben oraya gitmem. Orada bir deli Türk askeri var, bana hava kararınca yüzerek gelip sana bir koyacağım gözlerin fırlayacak diyor..'

Share this post


Link to post
Share on other sites

Yahu fıkralar müthişti devamı gelir İNŞAALLAH

Share this post


Link to post
Share on other sites

yogun istek üzerine ....

 

YA HABiBi

Zengin bir Arap kalp ameliyatı geçirecekmiş. Doktorlar, ameliyat öncesi bir tedbir olarak bir miktar kan depolamak istemişler. Ama bu Arap'ın kanı çok nadir bir kan imiş. Bütün dünyayı arayıp taramışlar ve sonunda Kudüs'te yasayan bir yahudide bu kanın olduğu anlaşılmış. Yahudi kan vermeye razı olmuş ve ameliyat da yapılmış.

 

Ameliyattan sonra zengin Arap, kendisine kan veren Yahudiye teşekkürleri ile beraber müthiş bir otomobil ve bir milyon dolar para yollamış.

 

Bir kaç ay sonra Arap'ın bir kere daha ameliyat olması icap etmiş.

Doktorlar yine Yahudi'yi aramışlar ve Yahudi'de tekrar kan vereceğini söylemiş.

Arap yine ameliyat edilmiş. Ancak bu defa kendisine kan veren Yahudiye bir teşekkür notu ile bir kutu Şam baklavası yollamış.

Çok daha kıymetli hediyeler ve para bekleyen Yahudi bu işe çok bozulmuş. Kan verdiği Arap zenginine bir telefon açıp neden bu kadar cimri davrandığını sormuş.

Arap kahkahalar atarak su cevabı vermiş::

'Ya habibi, gözümün nuru. Artik damarlarimda Yahudi kani dolaşiyor!' :)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Fıkralar çok güzel. :P Formdaşım,moderatörüm diye söylemiyorum.Böyle egzantrik, interestıng,fıkraları nerden

 

buluyorsunuz?

 

Bayılacaktım ama ayranım yoktu. :)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Galata'da bir balıkçı bağırıyor:

 

-Canlı balık, canlı balık!

 

Ermenî bir teyze yaklaşıyor ve Ermenî aksânıyla soruyor:

 

-Evladım balıklar tazedir?

 

-Canlı balık, canlı balık!!!

 

-Evladım balıklar tazedir?

 

-Teyze canlı diyoruz ya işte!!!

 

-Aa evladım ben de canlıyım fakat tazeyimdir?

 

daha komikleriyle çok yakında bu başlık altında ..dırınım...

  • Like 2

Share this post


Link to post
Share on other sites

Temel, Fransız ve İtalyan bir gezi sırasında Afrika’da bir kabileye esir düşmüşler...

Yamyamların şefi, her birine bir teklif götürmüş;

“-Öyle bir şey isteyin ki; ben ve kabilem bunu yerine getiremesin... O zaman kurtulursunuz... Yoksa derinizi yüzüp kano yapacağız...”

Önce Fransız’a sormuşlar, Fransız sadece kendi memleketine özgü bir yemek istemiş...

Hemen Fransa’ya gidip yemeği alıp gelmişler ve Fransız’ın derisini yüzüp kano yapmışlar...

Sonra İtalyan’a sıra gelmiş... O da bir İtalyan arabası yapmalarını istemiş... Hemen İtalya’ya gidip bir araba satın alıp geri dönmüşler ve tabii İtalyan’ı da yüzüp kano yapmışlar...

Sıra Temel’e gelmiş... Temel kendi memleketinden bir çatal istemiş... Hemen bir kişi gidip Trabzon’a bir çatal almış gelmiş... Ama hepsi merak içinde...

Şef sormuş:

“-Diğerleri daha zor şeyler söylediler... Sen niye sadece çatal istedin?...”

Temel çatalı kapmış ve baslamış orasına burasına batırmaya ve söylenmiş:

“-Başlarım kanonuza... Alın size kano hadi bakalım nasıl yapacaksanız?...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Amerikan bilim adamları ve pentegon yetkilileri geliştirdikleri yani uçağın denenmesi için arabistana getirirler.Bir arap pilot gelir uçağı havalandırır.Uçak gayet düzgün bir şekilde uçarken birden uçağın dört motorundan birisi patlar.Arap pilot ne olduğunu tam kavrayamamışken uçağın göstergesinde bir yazı belirir "Don't panic.This is american technology." Uçak kalan üç motoruyla uçmaya devam eder.Aradan 5 dakika daha geçer ve bir motor daha patlar.Göstergede yine aynı yazı "Don't panic.This is american technology." .Fakat bir müddet sonra kalan 2 motorda aynı anda patlayınca pily endişelenir fakat göstergede yine aynı yazı. "Don't panic.This is american technology". Uçak kendiliğinden aşağı sağasalim iner.

 

Bunu gören arabistanlı bilim adamları bu teknolojinin altında kalmadıklarını göstermek için aynı uçağı yaparak denenmesi için amerikaya gönderirler.Amerikan pily uçağa biner ve ;

 

1. motor patlar göstergede bir yazı ; "don't panic this is arabic technology"

2.Motor patlar göstergede aynı yazı; "don't panic this is arabic technology"

3. Kalan 2 motor da aynıanda patlayınca göstergedeki yazı değişir;

DON'T PANİC THİS İS ARABİC TECHNOLOGY. REPEAT PLEASE AFTER ME : EŞHEDÜENLAİLAHE İLLALLAH......

Share this post


Link to post
Share on other sites

Nasreddin Hoca ile arkadaşları Konya'da bir eve akşam yemeğine davet edilmişler. Ev eski ve ahşap, bastıkça tahtalar gıcırdıyor, hoca laf atmış :

-Evin tahtaları ses veriyor!

Adam ukala ya :

-Bizim ev pek sofudur, ara sıra zikreder!

Hoca laf altında kalır mı :

-Ya aşka gelip secdeye varırsa? :)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Belediye otobüsünde giderken kız ve erkek iki genç birbirine

bakışmaya ve daha sonra tanışıp konuşmaya başladılar.

Otobüstekiler pür dikkat dinliyor tabii. Bir süre sonra kız

sordu: "Nerelisin?" Çocuk da nereli olduğunu söyledi.

Duyamayan bir arkadaşımız dalmış, birden atıldı: "Nereliymiş

nereliymiş?" Otobüstekiler koptu tabii.

 

***

 

Erzurum'da araç kullanıyorsanız dikkat etmeniz gereken

noktalardan biri (hatta en önemlisi) yayalar. Onlardan birine

çaldığım uzun kornadan sonra gelen karşılık şu oldu: "Hele

gardaş yavaş ol. Araç durur, dadaş yürür!"

 

***

 

Milas'ın bir köyünde yüzme havuzu yapıyorduk. Oradan

anlaştığımız bir ustaya son talimatları veriyorduk. Biz

konuşurken usta 15 yaşındaki çocuğunu gördü. Oğlan bir elinde

sigara arkadaşlarıyla beraber yürüyordu. Ustamız bir hışımla

koşup oğlunu yakaladı. Elindeki sigarayı aldıktan sonra iki

tokat yapıştırdı. Sonra da oğlunun elinden aldığı sigarayı

atmaya kıyamayıp kendisi içmeye başladı!

 

***

Babamın hastanede by-pass olmayı beklediği dönemdi. 2 gündür

uyumuyorduk. Markete gittik. Annem domates almak için uzandı.

Birden elini çekip, "Buyurun siz alın" dedi. Sonra da, "Ay çok

özür dilerim" diye devam etti. Şaşkına döndüm. Domateslerin

arkasında yer alan aynadaki kendi yansımasıyla konuşan annemi

izliyordum. Ardından gülerek yanıma geldi. "Kadının tekiyle

aynı domatese uzandık, sonra da aynı anda özür diledik. Hiç

güleceğim yoktu valla" dedi. Korkumdan 2 tane uyku ilacı

içirip 12 saat uyumasını sağlamıştım.

 

***

 

Dedem de, babaannem de epey yaşlı. Bir gün hatırlarını sormak

için telefon ettim. Telefonu önce dedem, ardından da

paralelden babaannem açtı. Dedem, "Nasılsın yavrum?" dedi.

Babaannem, "İyiyim canım, sen nasılsın?" diyerek karşılık

verdi. Bu telefon konuşması birkaç dakika kendi aralarında

böyle devam etti. Bense gülmekten ağzımı açamıyordum. Sonunda

da birbirlerine, "Hoşçakal" diyerek telefonu kapatmışlardı.

 

***

 

Beylikdüzü - Bakırköy otobüsündeydim (yeşil, doğa dostu, cep

yasak). Adamın birinin cebi çalıyormuş demek ki (sessizde)

otobüs durakta durup orta kapıyı açtığında adam merdivenlerden

inmeden kafasını kapıdan uzatıp, "Abi otobüsteyim otobüste"

dedi ve kafasını tekrar içeri aldı

Share this post


Link to post
Share on other sites

Kamyon Şoförü

 

Genç çocuk, son model BMW'si ile yolda ilerlerken kırmızı

ışıkta durur. Tam o sırada arkadan gelen bir kamyon büyük

gürültü ile arabaya çarpar. İkisi de inerler bakarlar ki

arabanın arkası haşat. Kamyonun şöförü gencin ayaklarına

kapanır:

 

- 'Abicim sen beni affet. Ben 30 yıl çalışsam bunu ödeyemem.

Sen şu kardeşini affet' der.

Çocuk bakar ki adamın hakikaten hali vakti pek yerinde değil.

Adamı affeder ve arabasına binip yoluna devam eder. Çocuk iki,

üç ışık sonra tekrar durur. Derken yine büyük bir gürültüyle

arabasına arkadan çarparlar. Çocuk arabadan iner bir de bakar

ki yine aynı kamyon şöförü arabasına vurmuştur. Ancak bu sefer

şöför kamyondan dışarı çıkmadan sadece kafasını pencereden

uzatır ve:

 

- 'Abi benim ben... Devam et!'

:)

 

Tabela

 

Bir şirketin patronu, çalışanlarının onu ciddiye almamasından

ve saygı göstermeden her zaman kafalarına göre takılmalarından

yakınıyormuş. Birgün şirketten içeri elinde koca bir tabelayla

girmiş. Tabelanın üstünde 'Burada Patron Benim' yazıyormuş.

Onu kapısının üstüne asmış ve dışarı toplantıya gitmiş.

Döndüğünde tabelanın üstünde şöyle bir not varmış:

'Karınız aradı... Tabelasını geri istiyormuş...'

Share this post


Link to post
Share on other sites

UÇAKTA İKİ LAZ...

Temel, İdrisle birlikte uçakla Istanbul'a gidiyormuş. Bir sarsıntı olmuş. Herkeste bir telaş... Pilot konuşmuş:

- Bir motorda arıza var. Ama meraklanmayın, üç motorla da inebiliriz...

15 dakika sonra bir anons daha :

- Bir motor daha stop etti ama telaşlanmayin, iki motorla da ineriz...

10 dakika sonra pilot uçüncü motorun da bozulduğunu ama tek motorla da gidebileceklerini söylemiş.

Temel dayanamayıp:

- Ula İdris, ister misun şimdi törtüncü motor da pozulsun da hepten havata kalalum...

 

--------------------------------------

 

LENSLER

İş adamı Temel uzun süredir numaralı lens takmaktadır. İngilizce bilmediginden uzerinde "L" ve "R"harflerinin bulundugu lens kutusundan şikayetçi olup,maddi olanakları da elverdiğinden bir "Lens Kutusu Fabrikası" açar. Böylece lens kutularında artık Türkçe kullanabilecektir.

Ve yıllardır sorun yaratan sağ-sol kavramına nihayet bir çözüm getirmiştir: "S"ve "S".

 

--------------------------------------

 

GEYİK...

Dursun'la Temel ava gitmişler, bir geyik vurmuşlar. Ama vasıta neyin yok,

köye nasıl götüreceklerini bilememişler. Sonunda köye kadar kuyruğundan

çeke çeke gitmeye karar vermişler. Bir müddet gittikten sonra karşılarına

bir adam çıkmış, "birader," demiş, "bu hayvanı boynuzundan tutup çekseniz

daha kolay olmaz mı?". Bizimkilerin aklına yatmış, boynuzundan çekmeye

başlamışlar. İki saat sonra Temel Dursun'a dönmüş: " Ula Dursun, biz

köyden uzaklaşıyoruz galiba

Share this post


Link to post
Share on other sites

×
×
  • Create New...