Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
Cile54

Her Şehre Bir Nâzım Hikmet Heykeli (!)

Recommended Posts

Hükümetimiz, Nâzım Hikmet’in itibarını iade etti. Bundan böyle o da, T.C. vatandaşı sayılacak. Kararnamenin imzaya açılmasıyla birlikte Türkiyeli komünistler, burun deliklerini havaya kaldırarak homurdandılar:

-”Nazım Hikmet, hep itibarlı yaşadı. Onun yeniden itibara ihtiyacı yoktur. Bakanlar kurulunun kararından sonra, Türkiye itibar kazanacaktır!” dediler.

Breh! Breh! Breh! Nâzım Hikmet ve itibar! Kuzey kutbuyla, Güney kutbu gibi birbirine zıt ve uzak iki nesne. Şimdi soruyorum:

*Nâzım Hikmet, Türkiye’yi, komünizm bataklığına çekmek, dolayısıyla vatanımızı, Moskova’nın sömürgelerinden biri haline getirmek istediği için mi itibarlı bir kişidir?

*Rusya’ya kaçtıktan, Moskova hava alanına indikten sonra, basın mensupları karşısında: “Beni Stalin yarattı. Gözlerimin ışığını ona borçluyum!” diye haykırdığı için mi itibara ihtiyacı yoktur?

*Aynı Nâzım Hikmet, Kuruçev devrinde, Kuruçev’in verdiği emirle, bu defa Stalin’i yerden yere vuran, bir şiir yazdığı Stalin’i lanetleyen bir karakter sahibi olduğu için mi muteber bir kişidir?

*Nâzım, kötü ama çok kötü bir koca olduğu için mi omuzlanmaktadır? Dayısının kızı, oğlunun anası olan Münevver Hanım’a Nâzım’ın reva gördüğü zulüm en katı yürekleri bile kanatacak dehşettedir.

*Nâzım Moskova’da iken “Memed Memed!” diye sayıkladığı ama Varşova’ya annesiyle birlikte çıkıp gelen oğlu Memed’in yüzüne dönüp bakmadığı için mi itibarlıdır?

* Şeyh Bedrettin Destanı’nda: “Yârin yanağından gayri her şeyde/Her yerde hep beraber...” dediği halde, bilmem kaçıncı karısı Vera‘yı, her hafta bir defa da (Vera’nın) eski kocasına gönderdiği için mi üstün ahlâklıdır?

* Ruslar, Nâzım’a katiyen inanmadılar, güvenmediler. Nereye gittiyse arkasına iki sivil polis taktılar. Nâzım Hikmet onlardan yakınlarına: “Gölgem” veya “pasaportum!” diye bahsetti. Ama, kısık bir sesle de olsa Ruslara: “Bu adamları, neden peşime takıyorsunuz? Bana neden güvenmiyorsunuz?” diyemedi. Türkiyeli komünistler, onu bu karakteriyle mi alkışlayıp yüceltiyorlar?

*Bu amansız takibe rağmen utanmadan yalan söylüyordu: “Moskova’da bir halk türküsü kadar hür olduğunu, Moskova’da çok mes’ud yaşadığını” haykırıyordu. Nâzım bu karakteriyle mi üstün adamdır?

*Kore savaşlarına katıldığımızda, Mehmetçiklerimize: “Teslim ol Ahmet/Ya def olup gideceksiniz/Ya denize dökecekler sizi/Teslim ol Türk halkı adına!..” diye başlayan herzeler yazdığı için mi yerli komünistlerimiz ona toz kondurmuyorlar?

Türkiyeli komünistlerimizin; “Her şehre bir Nâzım Hikmet heykeli!” diyerek tepinecekleri günler, uzak değildir. Göreceksiniz.

 

DÜŞÜNDÜKÇE

Yavuz Bülent BÂKİLER

11 Ocak 2009 Pazar

Share this post


Link to post
Share on other sites

Katılıyorum Sayın Çile54. Düşüncelerime tercüman olucu bir yazı yayımladınız. Teşekkürler.

Share this post


Link to post
Share on other sites

merak ediyorum nazım hikmet hayranları ve hatta tapanları onun nerenin vatandaşı olarak olarak öldüğünü biliyor musunuz yine merak ediyorum hem Atatürk ü hem de nazım hikmeti birarada mı seviyorsunuz ve yine merak ediyorum Atatürk ün karşı çıktığı komünizm akımınımı destekliyorsunuz hep merak ederim onu şiirleri için mi yoksa ideolojisi için mi seviyorsunuz

Share this post


Link to post
Share on other sites

Nâzım Hikmet'in zihniyetine ve ona sahip çıkanlara taviz veren zihniyete lanet olsun...

 

Başbakan ve eşi Nazım'dan şiirler okuyor bilmem farkında mısınız?

 

Eskiden Necip Fazıl'dan Ziya Gökalp'ten Yunus'tan okurdu.

Share this post


Link to post
Share on other sites

İade-i İtibar verilmesini oldukça olumsuz bir davranış olarak görmüyorum. Netice itibari ile N.H. Ran bir Türk Şairidir. Bu ülkede önce adamı asarlar daha sonra neden astık, keşke yapmasaydık diyip heykelini diker, caddelere-sokaklara idam edilenlerin isimlerini verirler. Evet evet rahmetli Menderes'ten bahsediyorum.

 

N. Hikmet yakın zaman Türk Edebiyatı'nın görmezden gelinemeyecek bir yüzü olduğunuda hepimiz biliyoruz. Lise Müfredatında edebi kişiliği yer alır. Adamı hem kitaplarınıza koyup onun hakkında sorular soracaksınız sonrada bu adam Türk değil diyeceksiniz, Türklüğünü elinden aldığınızı söyleyeceksiniz. Bu yanlışlığın giderilebilecek iki yolu vardı. Biri N. Hikmet'in ismini Türkiye'den silerek her türlü resmi işlerden çıkartmak, diğeri ise iade-i itibar yapmaktı. İlkinin yapılması şahsi kanaatimce hem yanlış hem imkansız bir olaydı. Akli olan ikinci olayın yapılmasıdır ki öyle oldu.

 

Nazım Hikmet'in hiç yaşamamış olmasını dilerdim. Yaşamayınca da iki yüzlülük, dalkavukluk... gibi özellikleride bünyesinde taşıyamazdı ama yaşadı, öldü, gitti.

 

İsimlere takılmak pek doğru değil. Fikirleri ele almak gerek. Hele bu kişi bir edebiyatçı ise. (Tamam edebi karakteride pek kaliteli sayılmaz bana göre Nazım'ın. Ama sadece bana göre...)

 

Son olarak "Daktilo" isimli arkadaşa şunları söylemek isterim:

 

Başbakan ve eşinin Nazım'ın şiirlerini okumasında hiçbir problem yok. Sen adamın güzel şiirlerine bak. Atilla İlhan'ıda bilirsiniz. "An gelir" ve "Ben sana mecburum" şiirleri okunması gereken şiirler arasındadır. O'nun bu şiirlerini okuyorum diye Atilla İlhan'ın düşüncelerini taşımam gerekmiyor.

 

Selametle.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Üzerinde baskı yapılan herşey daha sonradan iltifata tabi tutulmak zorunda oluyor.Kesinlikle sevmiyorum, yalnış anlaşılmasın, tekrar söylüyorum kimse yalnış anlamasın......

Nazım Hikmet sürgün edilmese bu kadar komünizmle bayraklaşır mıydı?

Deniz GEZMİŞ eğer idam edilmeyip müebbet alsaydı, bu kadar bayraklaşır mıydı?

 

Tamam komünistti, ama açıktan komünistti.Biz çok ciddi bir film seyrediyoruz diye çizgi film seyrettik.Yıllardır gizli komünistlerin bu ülkeye yaptıklarını görmemizin önüne geçtiler.Bakın yeşilçama neresi yeşil?

 

Düpedüz Noel çamı, Adam tarihi bir kahramana bile Haşa tanrım kelimesini kullandıracak kadar etkili olabilmiş.Biz komünizmle mücadele ediyoruz diye, sokaklara, televizyonlara ve komünizme gençliğini emanet eden nesil görmüş bir ülkeyiz.Ve bu olayda korkulacak bir şey yoktur.

 

Zira pirincin içerisinde yer alan siyah taştan korkmaya lüzum yoktur, asıl tehlike pirincin içindeki beyaz taşlardır.

 

Selametle..

Share this post


Link to post
Share on other sites
Nâzım Hikmet'in zihniyetine ve ona sahip çıkanlara taviz veren zihniyete lanet olsun...

 

Başbakan ve eşi Nazım'dan şiirler okuyor bilmem farkında mısınız?

 

Eskiden Necip Fazıl'dan Ziya Gökalp'ten Yunus'tan okurdu.

Esselamü Aleyküm.

 

Daktilo kardeşim, Sen merak etme iade-i itibar taviz vermek değildir.

Sen sevmesen de, ben sevmesem de N.H.Ran bu ülkenin bir değeridir,

Tevellütün kaçtır bilmem hatırlatmak isterim, bilmende fayda vardır diyerek söylüyorum.

Recep Tayyip Erdoğan; Üstad'ın talebesidir.

Ve ondaki Üstad sevgisi merak etme seni de, beni de ezer geçer.

Sen rahat ol...

Selametle...

Share this post


Link to post
Share on other sites
Recep Tayyip Erdoğan; Üstad'ın talebesidir.

Ve ondaki Üstad sevgisi merak etme seni de, beni de ezer geçer.

 

Bu konuyu aydınlatalım.

 

Recep Tayyip Erdoğan, Üstad'ın konferanslarında bulunmuş, kendisiyle yüzyüze görüşmüş olabilir. Hatta, böyle değil ama, günün 24 saatini bilfiil Üstad ile geçirmiş de olabilir.

 

Fakat bu vakıalar, Recep Tayyip Erdoğan'ı, Üstad'ı bütün fikriyatı ve davası ile büsbütün anlamış, benimsemiş, önemsemiş ve hayata geçirmiş biri kılmaz. Fikriyat ve icraatlar birbirini tutmuyorsa, sorun büyüktür.

 

Üstadımın, "Yakınlıktan ötürü, kaçıp gitmiş yakınlık.." mısraları bu konuyu yeterince açıklamama vesiledir.

 

Bildiğim kadarı ile Üstad, birkaç gerçek talebesi haricinde, diğer talebelerini elemiştir.

 

Ya biz...

 

Biz, ya kendi vicdanımızda eleneceğiz ya da talebelik makamına layık olmaya çalışacağız.

 

 

 

Nazım Hikmet mevzuuna gelince, CHP'nin çarşaf açılımının birebir kopyası derim. Oy derdi nelere kadirdir, oy...

Share this post


Link to post
Share on other sites
Bu konuyu aydınlatalım.

 

Recep Tayyip Erdoğan, Üstad'ın konferanslarında bulunmuş, kendisiyle yüzyüze görüşmüş olabilir. Hatta, böyle değil ama, günün 24 saatini bilfiil Üstad ile geçirmiş de olabilir.

 

Fakat bu vakıalar, Recep Tayyip Erdoğan'ı, Üstad'ı bütün fikriyatı ve davası ile büsbütün anlamış, benimsemiş, önemsemiş ve hayata geçirmiş biri kılmaz. Fikriyat ve icraatlar birbirini tutmuyorsa, sorun büyüktür.

 

Üstadımın, "Yakınlıktan ötürü, kaçıp gitmiş yakınlık.." mısraları bu konuyu yeterince açıklamama vesiledir.

 

Bildiğim kadarı ile Üstad, birkaç gerçek talebesi haricinde, diğer talebelerini elemiştir.

 

Ya biz...

 

Biz, ya kendi vicdanımızda eleneceğiz ya da talebelik makamına layık olmaya çalışacağız.

Aynen katılıyorum. Konu sapmasın diye yorum yapmak istemedim ancak yazmadanda edemedim. Kesinlikle doğru! Bu durumun tersinden örneğide Salih Mirzabeyoğlu değil mi? Hatta Üstad S.M.yi çok kez övmemiş midir? Üstad kaç kişi övmüş? Ancak İBDA malum...

Erzurum mitinginde bir çocuğa Sakarya Marşını söylettiler. Arkada Tayyip Erdoğan... Sonra başka toplantıları ve hitapları geldi aklıma. Midem bulandı açıkçası. Vay be dedim nerden nereye... Şeyh dizinden bilmem kimin, ayaktakımının ayağına. Neyse...

Selametle gönüldaşlar.

Tekrar edeyim Tayyip-Gül ikilisini Üstad Hz.nden çok güzel bir şekilde ayırmış sevgili Adıdeğmez. O yazının yüzüsuyu hürmetine bu yorum.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Esselamü Aleyküm.

 

Değerli arkadaşlar, yazdıklarınız sizlerin görüşleridir, benim yazdıklarım ise benim görüşlerim. Benim yazdıklarım beni bağlar, bağladı da zaten, bunu bile bile yazdım, ıkınıp sıkılacak değilim. Ve tekrar ediyorum. R.T.Erdoğan ve Abdullah Gül kendilerine yol haritası olarak edindikleri birkaç kişiden biridir Sevgili ÜSTAD...

Selametle...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Nazım Hikmet'in de KUL olduğunu anlayıp, çıkardıkları göklerden yere indirecekleri gün ne zaman gelecek merak ediyorum.

 

Sayın Bakiler çok cesur bir yazı yazmış.

Share this post


Link to post
Share on other sites

NAZIM HİKMET PUTU

 

Nâzım Hikmet üzerine birkaç yazı yazdım. Türkiyeli komünistler ve Nâzımperestler, âdeta kudurdular. Çünkü putlarına dokundum. İlkel insanlar, putlarına dokunulmasına katiyyen tahammül edemezler. Köpüren ağızlarla sövmeye başlarlar.

 

Kütüphanemde üçyüzseksenbeş şiir kitabı var. Nâzım'ın bütün şiir kitapları onların arasında. Ayrıca onun: Kan Konuşmaz ve Yaşamak Güzel Şeydir Kardeşim romanlarını da gözden geçirdim. 1980 yılından itibaren, yeni Türk Cumhuriyetlerine on defa gidip geldim. O cumhuriyetleri anlatan yüzbir TV programı hazırladım ve sundum. Oralarda, soyumuzun şairleriyle, yazarlarıyla, fikir ve sanat adamlarıyla Nazım Hikmeti de konuştum.

Azerbaycan'da bana dediler ki:

 

"Nazım, yedi yaşında öldürülen bir Japon kızına şiir yazdı. Onun ağzıyla dünyaya seslendi. İyi mi etti? Elbette iyi etti. Ama buraya geldiği zaman, biz ona anlattık ki, Lenin ve Stalin de 140 bin Azerbaycan Türkü'nün öldürülmesine göz yumdular, emir verdiler, üzerimize Ermenileri ve Rus ordularını saldılar. Bizim nice şairlerimiz, yazarlarımız, âlimlerimiz Stalin'in zulmüne uğradı. Bunları bir bir Nazım'a anlattık. Ama o bizim büyük felaketimiz için değil bir şiir, bir mısra bile yazamadı. Niçin? çünkü Japon kızını Amerikalılar, bizim 140 bin canımızı da Ruslar öldürdüler. Nazım Hikmet Rus?un kanlı zulmüne çıt çıkaramadı.

 

Moskova bir gecede bir milyon Ahıska Türküyle Kırım Türkünü yerlerinden yurtlarından etti. 500 bin Özbek kardeşimizi katletti. Nazım bu cinayetler karşısında ağzını açamadı. Çünkü çok korkaktı. O Türkiye'de 12 yıl hapis yattı. Burada da 13 yıl göz hapsinde yaşadı. Sonunda: 'Ben eşeklik etmişim' dedi ama iş işten geçtikten sonra...

Nazım milletimizin, dilimizin dinimizin, vatanımızın en kanlı düşmanı Stalin'e secde etti. Stalin de onu adam yerine koymadı. Nazım'ı, evinin içinde bile göz hapsinde tuttu. Bize karşı kullandı."

 

Nâzım Hikmet üzerinde büyük oyunlar oynanıyor. Oyuncuların maksatları şiir değildir, edebiyat değildir. Maksatları, Nâzım Hikmet vesilesiyle, gençlerimizi Komünizm çıkmazına çekmektir. Türkiye'yi yeni baştan 1980 öncesine sürüklemektir. Yeniden beşbin gencimizin kanına girmektir.

 

Çeşitli zaaflarına rağmen, Nâzım Hikmet 24 ayar bir komünistti de. Eğer o, Komünizmin 1990 yılındaki gümbür gümbür yıkılışını görseydi ya bir kalp krizinden ölüp giderdi veya derhal intihar ederdi. Öylesine mükemmel bir komünistti. Şu mısraları, onun Piyer Loti şiirinden alıyorum:

 

'Bıktık be bıktık/İçinizden biri/Can verebilecekse bile/Açlıktan ölen öküzümüze/Burjuvaysa eğer/Gözükmesin gözümüze.'

 

Basitliği, bayağılığı, iptidâiliği görüyor musunuz?

Peki Nâzım Hikmet, fakir bir aileden mi geliyor? Bin kere hayır! O bir paşa torunu. Dedesi Nâzım Paşa, Boğaziçi burjuvazisinden. Babası Hikmet Bey, Süreyya Sineması Müdürü. Annesi Celile Hanım, yıllarca Paris'te yaşayan bir sosyete güzeli. Dahası var: Nâzım'ın Polonya'da yaşayan, bugün de Borjenskilerolarak bilinen akrabaları, Polonya burjuvazisinin kalburüstü kişileri. Ama Nâzım Hikmet, burjuvazi düşmanı, fakir fukara edebiyatçısı ha?

Nâzım Hikmet zihniyetiyle yaşayanlar, millî birliğimizin ve bütünlüğümüzün amansız düşmanlarıdırlar.

 

DÜŞÜNDÜKÇE

Yavuz Bülent BÂKİLER

02 Şubat 2009 Pazartesi

Share this post


Link to post
Share on other sites

Üstad'ın adını duyunca suratı değişen, 100 Temel Eser içinde okutulmasına şiddetle karşı çıkan, Nazım Hikmet fanatikleri acaba değerli(!) şairlerini ne kadar tanıyorlar, bu kahramanlıklarından (!) haberdarlar mı?...

Share this post


Link to post
Share on other sites
Bu konuyu aydınlatalım.

 

Recep Tayyip Erdoğan, Üstad'ın konferanslarında bulunmuş, kendisiyle yüzyüze görüşmüş olabilir. Hatta, böyle değil ama, günün 24 saatini bilfiil Üstad ile geçirmiş de olabilir.

 

Fakat bu vakıalar, Recep Tayyip Erdoğan'ı, Üstad'ı bütün fikriyatı ve davası ile büsbütün anlamış, benimsemiş, önemsemiş ve hayata geçirmiş biri kılmaz. Fikriyat ve icraatlar birbirini tutmuyorsa, sorun büyüktür.

 

Üstadımın, "Yakınlıktan ötürü, kaçıp gitmiş yakınlık.." mısraları bu konuyu yeterince açıklamama vesiledir.

 

Bildiğim kadarı ile Üstad, birkaç gerçek talebesi haricinde, diğer talebelerini elemiştir.

 

Ya biz...

 

Biz, ya kendi vicdanımızda eleneceğiz ya da talebelik makamına layık olmaya çalışacağız.

 

 

 

Nazım Hikmet mevzuuna gelince, CHP'nin çarşaf açılımının birebir kopyası derim. Oy derdi nelere kadirdir, oy...

 

bizi bu karmaşık ve çetrefilli konuda aydınlatarak üzerimize attığın borcu ömür boyu ödeyemeyiz.iş bu sebeple ömrümün geri kalan kısmını senin sözünden çıkmayarak eda etmeye çalışacam.

 

RTE ye duyduğunuz bu hadsiz öfkenizin sebebini çok merak ediyorum,yemin ediyorum çok merak ediyorum.RTE nin yaptığı her fiil ve eylem sizin gözünüzde oy için yapılmış olarak görünüyor.hatta davos'u da bu bağlamda ele alarak hatta hafiften sırıtarak''oy için yaptı bunu canım bunu bilmeyecek kadar eşşek değiliz heralde'' manasına gelebilecek bir ileti yollamıştınız.sizede bir şey beğendiremiyor adamlar napsa oy için yapılmış oluyor.şimdi size bir soru soracam ama samimi bir şekilde cevap istiyorum delikanlı gibi buraya yazılacak.türkiyedeki siyasi partiler içinde kendinize en yakın gördüğünüz hangisidir,varsa böyle bir parti onun liderini de değerlendirirken üstadın ideolocyasını ve islamı kendinize şablon olarak baz alıyormusunuz?eğer gönlünüzde hiç bir siyasi parti yatmıyor ve RTE yi bu bağlamda objektif olarak değerlendiriyorsanız size şapka çıkarır ve alnınızdan öperim.ve sizi üstadın 'gençliğe hitabesinde' bahsettiği; ''Annesi, babası, ninesi ve dedesi de içinde olsa, gelmiş ve geçmiş bütün eski mümin nesillerden hiçbirini beğenmeyecek, onlara “siz güneşi ceplerinizde kaybetmiş marka müslümanlarısınız !Gerçek müslüman olsaydınız bu hallerden hiçbiri başımıza gelmezdi!” diyecek ve gerçek müslümanlığın “nasıl” ını ve “ne idüğü” nü her haliyle gösterecek bir gençlik…''gençlerden biri olarak değerlendireceğim.ama ama gönlünüzden başka bir siyasi parti geçiyor ve bunu sırf muhalif olduğunuz için söylüyorsanız bilinizki sizi ithamların en ağırıyla itham etmekten çekinmem!.

 

RTE'nin üstadın ideolocyasına paralel olmayan eylem ve icraatlarını da eleştirmişsiniz.burda mühim olan üstadla %100 bir paralellik olması değil,islam davasıyla paralel olması şarttır.çünkü dava tek olunca izlenen metod önemli değil,hedefe doğru olumlu gidiliyormu ona bak sen.yoksa ne rahmetli MENDERES ne de rahmetli TÜRKEŞ üstadın ideolocyasına bağlı idiler.ama her ikisi de üstadın mazharına nail olmuş şahsiyetlerdir.

 

Erzurum mitinginde bir çocuğa Sakarya Marşını söylettiler. Arkada Tayyip Erdoğan... Sonra başka toplantıları ve hitapları geldi aklıma. Midem bulandı açıkçası. Vay be dedim nerden nereye... Şeyh dizinden bilmem kimin, ayaktakımının ayağına
.

 

midenizi bulandıran nedir üstadım?mitingte sakarya marşının okunmasımı dokundu size?şeyh dizinden ayak takımının ayağına derken?şeyh kim,ayak takımı kim?

Share this post


Link to post
Share on other sites

Evet gönüldaş...

Tabiki Sakarya Türküsü'nün söylenmesi değil.

Mesele direk olarak, hayatı boyunca tek bir taviz dahi vermemiş olan, 'biz laik olmasakda laiklere saygımız var'' diyen milli görüş milletvekilini ve topyekün partiyi defterinden silen Üstad Hazretlerinin şiirleriyle ADAM OLmuş bir tipin bu hale gelmesidir.

Mesele 94'te 'hem müslüman hem laik olunmaz' diyen bir tipin şimdi 'türkiye laik sosyal bilmem ne cumhuriyetidir' demesidir.

Mesele bir sakallının dizinin dibinde hiç sıkılmadan ve korkmadan poz veren Belediye Başkanının şimdi o sakallı temsil ettiği, ekonomik, sosyal, hukuksal değerlerin en üstünü olan bir rejim üstü rejime(!) nasıl baktığıdır.

Tartışma ortamı yaratmak istemem ancak sordunuzsa cevap vereyim dedim.

Ben çekilirken, bu konu hakkında cevap yazmayacağımı ve hepinize duacı olduğumu belirtmek isterim.

Vesselam gönüldaşlar...

Hayırlı geceler...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Recep Tayyip Erdoğan'ın Üstad sevgisinden şüpheniz mi var? Yoksa siz niyet okumayada mı giriştiniz? Üstad'ı ağzına almaktan korkulan zamanlarda, Recep Tayyip Erdoğan onun şiirlerini okudu. Hem de alenen... Üstad, Menderes'i savunurken bile demokrasi içinde haraket etmedi mi? Demokrasiyi sevmediği halde... Burada ince bir anlayış yok mu, tabi çözene?

Yahu, Üstad niçin Atatürk'ten hiç söz etmedi, hala anlamadınız mı? Atatürk'ün A sını demediği halde 'Atatürk'e muhalefet kanunu'dan yargılanmadı mı? Ya birde deseydi ne olurdu? Hani siz Tayyib Erdoğan'dan onu istiyorsunuzda... Neymiş, laik sosyal demokrat bilmem ne diyormuş başbakan... Yahu bari sizle en azından gönül temasına geçsin adam. strateji Üstad'ın en büyük özelliklerinden, efendim. Taviz vermeyelim ama, biraz da keskin zekaya sahip olalım. Tayyip Erdoğan'a birde bu gözle bakın efendim. Üstad'ın bir sözünü kelimesi kelimesine değil ama, şöyle hatırlıyorum: Güçlü dış devletlere ( muhtemelen Amerika) hissettirmeden hareket edilmeli, biz güçlenene kadar... Hatırlayan arkadaşlar yardımcı olur inşallah... Aman arkadaşlar Hak olanı kaçırmayalım...

''Bir gün bu gidişle çatlarsa yürek,

Dile vurdukları perçinden gelir. ''

Share this post


Link to post
Share on other sites
Mesele direk olarak, hayatı boyunca tek bir taviz dahi vermemiş olan, 'biz laik olmasakda laiklere saygımız var'' diyen milli görüş milletvekilini ve topyekün partiyi defterinden silen Üstad Hazretlerinin şiirleriyle ADAM OLmuş bir tipin bu hale gelmesidir

yazık yazık! üstadın ideolocyasına namzet olmak istediğinizi ve size güvenen insanlar tarafından üye resminizin altına,göze batacak şekilde yazılan ''ideolocya sınıfı''yazısını gördüğümde sizin adınıza üzülmedim desem yalan olur.daha üstadın,milli görüşü neden sildiğini daha doğrusu milli görüşün tepesindeki bir kaç kişiyi tek defterinden sildiğini geri kalan taban kısmına ise''onlar hariç''dediğinden bi haber olmanız bununla da kalmayıp ülkede ne kadar islam düşmanı mankafa ırkçısı,ulusalcısı,ateisti,solcusu ve liboşunun paçavra gazetelerinde yazdıklarını aynen aktarmanız,ne kadar yalnış fikirler içinde yüzdüğünüzün işanesidir.

 

evet RTE ye üstadın şiirleri ve ideolocyası yön verdi,GÜL de keza..her ikiside adam gibi adam bundan ne bizim şüphemiz ne de onları buraya getiren %50 nin şüphesi var! hadis meali :'Benim ümmetim sapıklık üzere biraraya gelmez. Onun için cemaatten ayrılmayın! Zira Allah’ın kudret eli cemaat üzerindedir. (Taberânî, Mu’cemu’l-Kebîr)

bu insanların adamlığından şüphe duyanlar bu halka yüksekten bakan,hor görenlerdir bunu da kafanıza sokun!!!!bir yanda türkiye nüfusunun yarısı,muhafazakar dindar kesimin tamamına yakını varken çıkıpta bu tarz söylemlerde bulunmak,en başından bu insanlara hakarettir.ondan sonra hadisi şerifi inkar etmektir.

 

Mesele 94'te 'hem müslüman hem laik olunmaz' diyen bir tipin şimdi 'türkiye laik sosyal bilmem ne cumhuriyetidir' demesidir

evet 94 te öyle diyordu.ama 'türkiye cumhuriyeti laik değildir sosyal bir devlet değildir' demiyordu.dikkat edin arada ufak bir nüans var.birincisinde şahıs tanımı 2.sinde ise devlet tanımı var.şahısları değiştirmek kolaydır ama devletin sistem ve rejimini değiştirmek o kadar kolay olsaydı bunca fikir ve aksiyon adamı,,alim şahsiyetler başbakan ve cumhurbaşkanları zindanlarda çürümezdi,dar ağacında sallanmazdı!!bugün de ben laik oldum demiyor,bilakis bugüne kadar hiç kimsenin dokunamadığı kimselere dokunuldu.şunu unutma ki eğer bugün RTE darbe tarzı veya demokrasi dışı bir müdahaleyle ordan indirilse kaybeden hepimiz olacaz.azıcık akıllı olun yahu.adamlar açıkça çıkıp şu mahkeme bizden şu savcı bizden şu general bizden diyorken bunların üzerine giden bir başbakan dinsiz dahi olsa desteklenir.tıpkı üstad bediüzzamanın içki içen dp adayını desteklediği gibi...

 

 

Mesele bir sakallının dizinin dibinde hiç sıkılmadan ve korkmadan poz veren Belediye Başkanının şimdi o sakallı temsil ettiği, ekonomik, sosyal, hukuksal değerlerin en üstünü olan bir rejim üstü rejime(!) nasıl baktığıdır.

 

ah be üstadım gene kitabın ortasından konuşuyorsun.tabiri caizse işkembeden sallıyorsun.o bahsettiğin sakallı (taliban liderini kastediyorsun sanırım)o zamanın şartlarında bir mücahit,anti komünizim savaşçısıydı abd ve cia nın gözünde.bilmezmisin ki abd ve cia kimi desteklerse bizim yardakçı, yandaş,cartel basını da onu destekler.o zamanın konjöktürüyle bugünün şartları aynı değil.çünkü o zamanda ona çağdışı,yobaz şeriatçı gözüyle bakılmıyordu.o yüzden onun dizinin dibinde oturan belediye başkanına da kimse tepki göstermedi ama iş döndü dolaştı taliban abd ye düşman oldu hepsi birden öcü,çağdışı,yobaz şeriatçılar oluverdi ..bu şartlarda birisi çıkıp ta taliban şeyhinin dizinin dibinde oturursa yer yerinden oynar,ama o zaman hiç bir şey olmadı,dikkatini çekerim.tabi arşivlerde o resimleri bulan cem uzan ilk saldırıyı yaptı ardından doğan medya..yahu azıcık aklı olan bu masallara 1 metelik prim vermez.

 

cartel medyasına göre:iflah olmaz bir adam,dün neyse bugün de o,gizli emelleri olan ve günün birinde muhakkak ortaya çıkaracak olan biri.

 

bizden diye tabir ettiğimiz kesimin bir kısmı ise;erbakan ağzıyla, mangalda kül bırakmayan söylemlerle,ama iş icraate geldiğinde kedi olanların ağzıyla:bunlar değişti,islam gömleğini de çıkardılar.bakın dün şeyh dizinde bugün ab kapısında..bunlara oy veren ceheneme gider vs..

 

hepsinin üstüne bu söylenenlerden şunu çıkarıyorum.bu adamlar neden şeriatten bahsetmiyorlar,neden islam rejiminden bahsetmiyorlar neden bu konuda hiç konuşmuyorlar.buna kısa bir cevap verelim,az ve öz.

 

Demokrasyanın tam hakkını isteyerek, kanun yoluyla, fakat sonuna kadar tam hareket ruhunu elde etmedikçe, “ukde-i hayat” ımızda bütün canımız emilecektir!Biz, kanuna aykırı şekilde “İslamı getirin!” demiyoruz; “Demokrasyayı getirin, ötesi kolay!” diyoruz.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Selamlar,

 

Değerli arkadaşlar, alakasız tartışmalarda sınıf aidiyetlerini ortaya atmamanızı rica ediyorum. Sınıf görevlileri için kabul edilen kriterlerle tartışma konusunun bir ilgisi olmadığı gibi, sınıf için bir kişinin yetkin olup olmadığı titiz takipler neticesinde belirlenmektedir ve üyelerin sınıf aidiyetinin sorgulanması da ancak sınıf bünyesinde ortaya konan çalışmaların yetkinlik derecesine bağlı olabilir. Sınıfların asıl amacı Üstad'ı verilen çalışmalar çerçevesinde yorumlayabilmektir. Muhattabınızın şahsi fikirleri sizinkilerle aynı paralelde olmasa dahi, kızgınlıklarınızı bu nokta üzerine yansıtmamaya özen gösterirseniz sevinirim.

 

Saygı ve selamlarımla

Share this post


Link to post
Share on other sites

Politikacıda dâva, ahlâk, irfan ve çilesi diye bir sey mevcut değildir! (Rapor 1)

 

Zor tutuyorum kendimi inanınız. Üslubu bu derece bozmanız, üstelik 4halife devrinden sonra siyasetçiye güven olmaz dövizinin çok kez ıspatlandığı şu dünyada bunu bir siyasetçi adına yapmanız üzücü... Keşke ulvi davamız üzerine yanlış kelam etseydim de böyle saldırsaydınız.

 

'Benim ümmetim sapıklık üzere biraraya gelmez. Onun için cemaatten ayrılmayın! Zira Allah’ın kudret eli cemaat üzerindedir. (Taberânî, Mu’cemu’l-Kebîr)' Bir mümini her halde peygamber(SAV) hadisiyle paramparça etmek, onu hadisle yerin dibine sokmak, haklı-haksız olsun bir müslümana yapılacak en fena iştir. Bir hadis-i şerife kötü tarafından ilk defa muhattab oluyorum. Dağa bağırsaydınız paramparça olurdu. Genede bu son derece yaralayıcı tavırlarınıza, hadise kötü tarafından muhattab bırakmanıza ve hadisele saldırma zekanıza rağmen hakkımı helal ediyorum.

 

Gerisini konuşmaya bile gerek yok.

 

Vesselam...

Share this post


Link to post
Share on other sites
Mesele bir sakallının dizinin dibinde hiç sıkılmadan ve korkmadan poz veren Belediye Başkanının şimdi o sakallı temsil ettiği, ekonomik, sosyal, hukuksal değerlerin en üstünü olan bir rejim üstü rejime(!) nasıl baktığıdır.

 

 

''Sakallı'' denilecek bir şahıs değil o zat.

Afgan mücahidi ve lideri, aynı zamanda derin bir ekonomi ve felsefi bilgisi olan Gulbettin Hikmetyar'dır. Şuur ve Madde adlı kitabını Üstad'ın İdeolocya Örgüsünü okuduktan sonra okumanızı tavsiye ederim. Çünkü ideolocya sınıfına dahil olmanıza rağmen Büyük Doğu mefkuresinin temeli olan İdeolocya Örgüsüne hakim olmadığınız her halinizden belli.

 

Üstad şöyle diyor:

 

1-)Millî Selâmet Partisi'ni balmumu adamlar ve merkezlerindeki nefsaniyet heykelinden temizleyiniz, neferlerinizin ayağındaki postal olalım!

 

 

NOT: Artık 5 zayıfla da sınıf geçilebiliyormuş, eminim hoşunuza gitmiştir...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Sülo gene şaşırttın beni.

Ne utanmaz herifsin sen yahu! Olacak iş değil!

Bir ahlaklı olda milleti kandırmaktan vazgeç sonra gel konuşalım.

Ben o sakallı derken bilerek o lafı söyledim ve gerisini birdaha okursanız o cümlenin o zata hiçbir saygısızlık etmediğimi anlarsınız.

Yahut anlamasan da olur.

Ayrıca sınıfımla ilgili henüz bir çalışmamı okumamana rağmen bu şiddetinin maskeni düşürdüğümden kaynaklı olduğunu biliyorum.

Neyse daktilo neyse. Sen git kendini öv.

Share this post


Link to post
Share on other sites

sevgili kardeşim harun..

 

burdaki varolma amacımız, insanları incitmek,kırmak hele hele kişilerin " hak"sahasını ihlal etmek hiç değil..seni ne şahsen ne de burdaki sanal kişiliğinle tanımam.takınmış olduğum sert tavır genel manada ve bütün olarak senin şahsına değil, bana göre haksız,sana göre haklı bir eleştiriye..bu mesajı yazmama sebep olan nedene gelince, senin bu eleştirileri kendine göre doğru veya yalnış islam ve hakikat adına yapıyor olman,sende hiç bir art niyet veya muhalif bir siyasi parti eğilimi görmemem ve bazı kardeşlerimin hakkında olumlu düşünce belirtmeleri..belki de bunun orta yolu;bu konuda çok hassas kişilerin varlığından haberdar olarak mesaj yazmanız.sizin bir kaç mesajınızı inceleme fırsatım oldu.ve edindiğim izlenim şu oldu:genel manada çok temiz ve halis bir niyete sahip,ama olaylara doğru veya yalnış çok çabuk tepki veren bir kişilik. ama zamanla bunuda aşacağına eminim.o da tek şartla,burda devamsızlık yapmama şartıyla..Allaha emanetsin.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Söz hakkı dönüp şahsımıza gelmişken, kendimce sayın Oktay'ın sualini kısa ve öz olarak cevaplayıp, konuyu yine kendimce noktalıyorum. Zaman, herşeyi gösterir. Bekleyelim, görelim.

 

Beni madem takip ediyorsunuz, şu cümleleri kullandığımı da görmüşsünüzdür.

 

"Karşınızda belli bir partinin sempatizanı yok; bütün partiler kritiğimize açıktır."

 

Yeterince açıktır umarım.

 

Selametle....

Share this post


Link to post
Share on other sites
sevgili kardeşim harun..

 

burdaki varolma amacımız, insanları incitmek,kırmak hele hele kişilerin " hak"sahasını ihlal etmek hiç değil..seni ne şahsen ne de burdaki sanal kişiliğinle tanımam.takınmış olduğum sert tavır genel manada ve bütün olarak senin şahsına değil, bana göre haksız,sana göre haklı bir eleştiriye..bu mesajı yazmama sebep olan nedene gelince, senin bu eleştirileri kendine göre doğru veya yalnış islam ve hakikat adına yapıyor olman,sende hiç bir art niyet veya muhalif bir siyasi parti eğilimi görmemem ve bazı kardeşlerimin hakkında olumlu düşünce belirtmeleri..belki de bunun orta yolu;bu konuda çok hassas kişilerin varlığından haberdar olarak mesaj yazmanız.sizin bir kaç mesajınızı inceleme fırsatım oldu.ve edindiğim izlenim şu oldu:genel manada çok temiz ve halis bir niyete sahip,ama olaylara doğru veya yalnış çok çabuk tepki veren bir kişilik. ama zamanla bunuda aşacağına eminim.o da tek şartla,burda devamsızlık yapmama şartıyla..Allaha emanetsin.

 

Anlaşılmıştır, hallolunmuştur...

Gönüldaşımı en derin muhabbet hissiyle selamlarım...

Share this post


Link to post
Share on other sites
"Karşınızda belli bir partinin sempatizanı yok; bütün partiler kritiğimize açıktır."

yazdığın anda okudum.ama bu kendine siyasi bir partiyi yakın hissetmiyecek diye bir kaide içermiyor.sen bizi koyu fanatik bir akparti sempatizanı mı zannediyorsun?onun için sana bir üst mesajımda bunları neden yaptığını sormuştum.ama senden cevap alamayınca konu muallakta kalarak kapandı.ondan sonra harun kardeşimle devam etti tartışma ve onunla bitti.yaptığım ufak çaplı araştırma sonucunda belli bir siyasi eğilimi olmadığını öğrendim,ve böyle bir mesaj yazma gereği hissettim.ama bu demek değildir seni sevmiyorum veya senden nefret ediyorum.bilakis burdaki her fert bu ideolocyanın parçası olduğu için ayrı bir yeri vardır gönül defterimizde.1994 ten beri yakından olmasa da takip ettiğim türkiye siyasasında değişik parti gruplarını kendime yakın hissetmişimdir.(rahmetli türkeş hayattayken mhp'yi bile).ama biz hiç bir zaman laikçisiyle,solcusuyla,ateistiyle bir olup kendimizden olan bu insanlara hakaret etmedik,onlara karşı cephe almadık.şimdi siz çıkıp bu insanları islam adına dahi yargılama hakkına sahip değilsiniz.o zaman sizin,ulu hakan II.abdulhamide karşı çıkan o müslümanlardan farkınız kalmaz.biz diyoruz ki;kuyruğuna basılan laikçilerin kopardığı ferfada ortak olmayın."biz sizinle aynı çizgide birleşmekten haya ederiz"demelisiniz.velev ki davanızda haklı da olsanız.o zaman can vermek üzere olan sistemin kenelerine daha da güç katmaktasınız.benim en çok kızdığım nokta bu..burada hepimiz bir oy hakkına sahibiz,istemeyen vermez bu kadar basit.yani çıkıpta ortalığı bulandırmanın,"yok şu hareketi şunun için yaptı şöyle bir planı vardı"gibi niyet okumanın hiç manası ve gereği yok.

 

velahsıl kızdığım noktayı açıklayabilmişimdir umarım.bu arada sen antalyada askerlik yapmıştın sanırım yalnış hatırlamıyorsam.:pc:

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...