Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
NAHİDE

Türklerle İlgili Hadisler

Recommended Posts

Arkadaslar bugun bır sıtede Turklerle ılgılı su hadislerı okudum bana pek inandırıcı gelmedi bugüne kadar hıc duymamıstım senetlerininde olması aklımı karıştırdı sahıhlığı hakkında bılgı alabilir miyim.Şimdiden teşekkürler..

 

"Türkler size dokunmadıqı harbetmediği sürece sakın sizde türklere dokunmayınız.(en-Nesei sünen en-Nesei,4:44)"

 

"Sizler;Türklerle çarpısmadıkça kıyamet kopmayacaktır."(el-Buhari,4,s:34,35,156 sahih-i müslim.17,s:37,38 hadıs-i serif)

 

"Allahın "Doğuda" bir ordusu vardır.Onun adını Türk koymustur.kendisine bas kaldıranlardan işte onlar vasıtasıyla intikam alır."(hadisi nakleden kazvini-el Kaşqarlı Mahmut Divan-ı Lüqati`t Türk İstanbul 1333,s:292)"

 

"Türkler dünyaya iki defa hükmedecektir."(hadis-i şerif)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Esselamü Aleyküm.

 

Değerli Arkadaşım,

Daha öncede buna benzer Hadis-i Şeriflerden bahsedildiğini duydum ve okudum.

Müteakip yaptığım araştırmalarda verilen kaynaklarda bu Hadis-i Şeriflere rastlamadım.

Paylaşmak istedim, muhtemeldir ki; sizde kontrol ettiğinizde belirtilen kaynaklarda yukarıda yazılı Hadis-i Şeriflere rastlamayacaksınız. Daha önce ben buna benzer olaylara tanık oldum. Belirtilen kaynakları araştıracağım. Bu arada sizden site adresini alabilirmiyim?

 

Selametle...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Daha evvel belirttim ve yine belirterek ifade edeyim: Bu konular çok hassas ve naziktir. Duyumlarla, şahsi kanaatlerle olacak/oldurulacak şeyler değildir. Burada hadislerden ve sahih hadis rivayet edenlerle bayağı alakalı ve bilgili arkadaşlar/kardeşler var.

 

Ben yukardaki hadisler konusunda -haşa- yoktur, olamaz demiyorum. Lakin pekte vardır gibide bakamıyorum. Bilhassa ''Allah'ın Doğu'da Türk ismiyle bir ordusu vardır'' diye başlayan hadis. Zülkarneyn'e atıf yapılan iddia sanırım.

 

Hakikaten bu hadisler varmıdır, sahihliği ne ölçüdedir, ravisi kimdir ve nerede mevcuttur? Çünkü hadis ilmi ve metodolojisi vardır, bunun dışına çıkmak ve çıkarılmak son derece tehlikelidir, sakattır..

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites
Esselamü Aleyküm.

 

Değerli Arkadaşım,

Daha öncede buna benzer Hadis-i Şeriflerden bahsedildiğini duydum ve okudum.

Müteakip yaptığım araştırmalarda verilen kaynaklarda bu Hadis-i Şeriflere rastlamadım.

Paylaşmak istedim, muhtemeldir ki; sizde kontrol ettiğinizde belirtilen kaynaklarda yukarıda yazılı Hadis-i Şeriflere rastlamayacaksınız. Daha önce ben buna benzer olaylara tanık oldum. Belirtilen kaynakları araştıracağım. Bu arada sizden site adresini alabilirmiyim?

 

Selametle...

 

 

face de bir slaytın başlangıcnda görmüştüm.ilginiz için teşekkürler.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Türklerle moğollar eskiden birlikte yaşıyorlardı.Tek millet sayılıyorlardı.Benim bildiğim eskiden beri Türklerin Allahın cezalandırıcısı inancı var.Hatta moğol istilası sırasındada fasık olmuş müslüman toplumunu cezalandırmak için moğolların yollandığı gibi rivayetlerde vardır.Hatta bir kitapta bir Velinin moğol ordusunun önünde Ricalin olduğu ve 'Vurun ey kafirler vurun bu asi müminlere' dediğini söylediği rivayet ediliyor.NE kadar sahihtir bilnmez tabiiki.Ama şuda bir gerçekki moğollar müslüman olup Türklerle karışınca Türk olmayan bir tane dahi İslam devleti kalmadı yeryüzünde.İkincisiyse moğollar bile Tasavvuf ehli elinde müslüman olmuştur.Oğuzlaramıydı yanlış hatırlamıyorsam Hallac-ı Mansur Kuddise Sirruh hazretlerinin yolladığı tebliğcileri olduğu rivayet ediliyor.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Peygamberimizin bir ırkı işaret etmesi, o ırk şöyle böyle olacak, şöyle böyle yapacak demesi İslamın ruhuna ters düşer. Bilelim ki aynı hadisler araplar içinde uydurulmuştur. Sahih değildir.

Share this post


Link to post
Share on other sites
Arkadaslar bugun bır sıtede Turklerle ılgılı su hadislerı okudum bana pek inandırıcı gelmedi bugüne kadar hıc duymamıstım senetlerininde olması aklımı karıştırdı sahıhlığı hakkında bılgı alabilir miyim.Şimdiden teşekkürler..

 

"Türkler size dokunmadıqı harbetmediği sürece sakın sizde türklere dokunmayınız.(en-Nesei sünen en-Nesei,4:44)"

 

"Sizler;Türklerle çarpısmadıkça kıyamet kopmayacaktır."(el-Buhari,4,s:34,35,156 sahih-i müslim.17,s:37,38 hadıs-i serif)

 

"Allahın "Doğuda" bir ordusu vardır.Onun adını Türk koymustur.kendisine bas kaldıranlardan işte onlar vasıtasıyla intikam alır."(hadisi nakleden kazvini-el Kaşqarlı Mahmut Divan-ı Lüqati`t Türk İstanbul 1333,s:292)"

 

"Türkler dünyaya iki defa hükmedecektir."(hadis-i şerif)

Harun Yaşar bey heralde kaynakları görmediniz Buhari, Müslim,Kaşkarlı Mahmut yalan söylüyor da sen mi doğru söylüyorsun. Hadi ispatlada utandır beni. İslamın özünden bahsediyorsun delilsiz ispatsız ,töbe haşa, iftira mı islamın özü?

Maide suresi 54. ayette ney övülüyor ağaç mı?

Sanırım bu forumda da suyum ısındı. Cehalet, bilmediği şey hakkında hüküm vermeye denir.

Sen Kaşkarlı Mahmut ' a Buhari 'ye Müslüm'e yalancı diyeceksin. //Edit İşte sizin müslümanlığınız. İslamın özü "Allah'ın varlığıdır" dilediğine verir. Zoruna mı gitti? Git ozaman Hakettiklerini düşündüklerinin hakkını Allah'tan al. Beğenmedim bu işini de. Töbe Haşa git töbe et.

 

Yöneticilere bak hele hangi tatlıyı yedirdi bu densiz size. Tövbe et Allaha sığın Yada sözünü ispatla beni utandır. Vesselam...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bu ne şiddet gönüldaş.

Aman sakin olalım. Bende hemen parlarım. Sonra halimiz ne olur? Müslüman müslümanı kırmasın.

Tamam, bilmeden ettiğim kusurdan Allah'a sığındım da seni utandırmak ne kelime.

Hiçbirşey zoruma gitmedi de...

Ben bahsettiğiniz kaynaklarda hiç okumadım böyle şeyler sadece mahalle aralarında birde bazı site köşeleride okudum. Hadisçilerin kitaplarında hangi sayfada olduğunu belirtinizde birde ben bakayım.

Yoksa o şahsiyetlere uydurmacı demedim. Yanlış anladınız.

Share this post


Link to post
Share on other sites

http://www.rahmet.org/index2.php?icerik=fi...amp;ayrinti=567 bu sitede harf sırasına göre bakabilirsin. Hadis numaraları yazılı. Sahih deyildir derken ,lutfette bildiğini söyle. Hadislerin içinde kaynağı olmayanda var. Ama olanlara bir bak. Hadisin sonunda kaynaklar sıralanmış gör artık.

Gardaşım ben ettim sen etme sakin ol. Benim gördüğüm kadarıyla sen vebal altına girdin. Benim senin yanlışını görmenden başka bir derdim yok. Tövbe et ,kibre kapılma

Öyle ben de parlarım diyerekte beni korkutma. Akllıma kötü şeyler geliyor. Sakın ben gümüşhanede teneke camide namaz kılarken gelir pabuçlarımı çalarsın. ben ne yaparım sokakta yalınayak. Bişe değil kurban olsun ama yarın Allahın huzuruna çıkanda ben cayar pabuçları istersem bu kepazeliğin sonu nereye varır?

Ben bir vebal gördüm sen bunu üzerine alma . Allah sonumuzu hayır etsin.

 

 

Türk denen kavimle savaş edene kadar kıyamet kopmaz: Ebu Davud; 4302, 4303, Müslüm; 1912, 2912, Nesei; 3179, 3197, İbn Mace; 4096, Tirmizi; 2312, Buhari; 6c. 2741, 7c. 3367,

Türkler sizi terk edip dokunmadıkça sizde onlara dokunmayın: Ebu Davud; 4302, Nesei; 3178,

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ne alakası var gardaş. Sende pabuçlara talipmisin yoksa. Bunu mu ima ediyorsun. Ben cahil bir insanım anlayışım kıttır.

Lakin kuru gürültüye pabuç birakmam.

 

Bende diyorum bu pabuç niye dilime dolandı. Ayağımızdaki pabucu bile bize çok gördünüz ya ne diyin Allah ıslah etsin...

Share this post


Link to post
Share on other sites
Harun Yaşar bey heralde kaynakları görmediniz Buhari, Müslim,Kaşkarlı Mahmut yalan söylüyor da sen mi doğru söylüyorsun. Hadi ispatlada utandır beni. İslamın özünden bahsediyorsun delilsiz ispatsız ,töbe haşa, iftira mı islamın özü?

Maide suresi 54. ayette ney övülüyor ağaç mı?

Sanırım bu forumda da suyum ısındı. Cehalet, bilmediği şey hakkında hüküm vermeye denir.

Sen Kaşkarlı Mahmut ' a Buhari 'ye Müslüm'e yalancı diyeceksin. //Edit İşte sizin müslümanlığınız. İslamın özü "Allah'ın varlığıdır" dilediğine verir. Zoruna mı gitti? Git ozaman Hakettiklerini düşündüklerinin hakkını Allah'tan al. Beğenmedim bu işini de. Töbe Haşa git töbe et.

 

Yöneticilere bak hele hangi tatlıyı yedirdi bu densiz size. Tövbe et Allaha sığın Yada sözünü ispatla beni utandır. Vesselam...

 

Çok haklısınız "Cehalet, bilmediği şey hakkında hüküm vermeye denir." derken.

 

"Yöneticilere bak hele hangi tatlıyı yedirdi bu densiz size." sözünüz bir önceki satırda kopyaladığım cümlenizle ne kadar güzel uyuşuyor.

 

Ne kadarda güzel hüküm veriyorsunuz işte sizin müslümanlığınız diyerek :sticky:

 

Anlatında öğrenelim nasılmış bizim müslümanlığımız ?

 

İlgili hadislere uydurma demek hiç birimizin haddi değil elbette, araştırmadan etmeden uydurma demekte yanlıştır şüphesiz. Birileri çıkıp öyle dedi diye hakaret etme hakkını kendinizde nasıl buluyorsunuz ? Hataya hatayla karşılık vermek mi müslümanlık ?

 

Konunun seviyeli bir şekilde sürmesini diliyorum, şahıslara hakeret içeren mesajlara izin vermeyeceğim.

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Kaşgarlı Mahmud İslam Alimi değil ki söylediğini dini hüccet sayalım.

 

Pek fazla malumatım yok ama hadis ilminde bir usul var, Kur'an'ın hükümlerine ters manada bir söz doğrudan mevzu sayılıyor, o yüzden kimse yok senedi bu, ravisi şu nasıl inkar edersin ha diye tavırlara girmesin arkadaşlar. Bazen zincir doğru oluyor ama sehven mana yanlış aktarılıyor. Sahabi efendilerimiz de nisyanla maluldu.

 

O yüzden Harun Yaşar kardeşimin tutumu çok yerli yerindedir.

 

Zaten burda asıl mesele şu: Bu hadisler ırk üstünlüğü iddialarının dayanağı haline getirilmeye çalışılıyor. Asıl felaket bu. Çok sabit bir dini hüküm güya Efendimize dayanarak çiğneniyor.

Geçmişte bu dine en büyük hizmeti bize bahşetti rabbimiz, lutfuyla... Ve yine dünyada bir İslami toparlanma olacaksa Türkiye en büyük görevi üstelenecektir tarihi müktesabatıyla... Evet bu böyledir ama Arabın Aceme, Acemin Araba üstünlüğü yoktur, bu da böyledir.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Sayın yöneticiler biliyorum işiniz zor Allah yardımcınız olsun.

 

Neretva kardeşim "O yüzden Harun Yaşar kardeşimin tutumu çok yerli yerindedir." Bu sözlerle Harunu destekleyip onu yanlışa sürükleme. Olayı büyütmeyin. Gardaşım vebale girmiş bırakın töbe etsin. Allah tabiki herşeyin en doğrusunu bilir. Benim gönlüm razı olmadı ,harunun yazısından. Vebal var.

Irkçılık mevzuna çekmeyelim işi. Allah kime dilerse verir. Ben de dilerim Allah tan.

Damal bana derya size/ bülbül bana bağlar size/Harun bana dünya size /Öz alırım post satarım. Bak yüzüne karşıda övdürdünüz bana. Sende tövbe et Harun gardaş . Yoksa hakkımı helal etmemi bekleme vesselam

Share this post


Link to post
Share on other sites
Sayın yöneticiler biliyorum işiniz zor Allah yardımcınız olsun.

 

Neretva kardeşim "O yüzden Harun Yaşar kardeşimin tutumu çok yerli yerindedir." Bu sözlerle Harunu destekleyip onu yanlışa sürükleme. Olayı büyütmeyin. Gardaşım vebale girmiş bırakın töbe etsin. Allah tabiki herşeyin en doğrusunu bilir. Benim gönlüm razı olmadı ,harunun yazısından. Vebal var.

Irkçılık mevzuna çekmeyelim işi. Allah kime dilerse verir. Ben de dilerim Allah tan.

Damal bana derya size/ bülbül bana bağlar size/Harun bana dünya size /Öz alırım post satarım. Bak yüzüne karşıda övdürdünüz bana. Sende tövbe et Harun gardaş . Yoksa hakkımı helal etmemi bekleme vesselam

 

 

Muhterem Kardeşim senin endişeni anlıyorum, yalnız bu sözlerin hangi niyetlerle kullanıldığını da görmezden gelemeyiz.

 

İslam düşmanları ilk iki sözle, bakın gördünüz mü İslamiyet Türk düşmanı, zaten biz zorla müslüman olduk o yüzden hadi vazgeçelim yüzümüzü Batıya dönelim telkinatı yaparken, diğer iki söz ise işi gücü derdi tasası yalnızca Türklük gayreti olanlarca davalarına dayanak olmaktan başka bir amaçla yayılmamaktadır, buna emin olun.

 

Ben çocukluğumda Resimli Eski Türk Destlanları kitapları okudum, Ömer Seyfettinin pek çok eserini okudum, Atsızın bir kitabını okudum, Serdengeçti ağabeyimizi delicesine sevdim... Velhasıl bir şekilde içimde İslam'a ait olmayan bazı duygular neşet etti, bunun muhasebesini yapmakla geçti sonraki yıllarım. O yüzden az çok kanaat sahibiyim, ilk ikisi kesin hadis olsa bile bu şekilde ele alınması hatalı bir tutum.

 

Orda peygamber efendimiz nasıl İslam ordularının Persleri, Bizanslıları yeneceğinden bahsetmişse yine ilerde gerçekleşecek böyle bir vakıayı nakletmiş olabilir. Bu kadar, bununla coşmaya gerek yok; ya da bu Türk düşmanlığı falan değil.

 

Irkçılık mevzuna çekmeyelim diyorsunuz ya bu meseleyi ele alanlar zaten ırk gayretiyle ele alıyor, yoksa bir hadis dersinde yeri gelince o konuda açılmış değil. Zaten bazıları ilk iki hadisi İslama sövmek için kullanıyorlar.

 

Hadisi şerifler gayr-ı İslami gayretlerle ele alınmamalıdır.

Share this post


Link to post
Share on other sites
http://www.rahmet.org/index2.php?icerik=fi...amp;ayrinti=567 bu sitede harf sırasına göre bakabilirsin. Hadis numaraları yazılı. Sahih deyildir derken ,lutfette bildiğini söyle. Hadislerin içinde kaynağı olmayanda var. Ama olanlara bir bak. Hadisin sonunda kaynaklar sıralanmış gör artık.

Gardaşım ben ettim sen etme sakin ol. Benim gördüğüm kadarıyla sen vebal altına girdin. Benim senin yanlışını görmenden başka bir derdim yok. Tövbe et ,kibre kapılma

Öyle ben de parlarım diyerekte beni korkutma. Akllıma kötü şeyler geliyor. Sakın ben gümüşhanede teneke camide namaz kılarken gelir pabuçlarımı çalarsın. ben ne yaparım sokakta yalınayak. Bişe değil kurban olsun ama yarın Allahın huzuruna çıkanda ben cayar pabuçları istersem bu kepazeliğin sonu nereye varır?

Ben bir vebal gördüm sen bunu üzerine alma . Allah sonumuzu hayır etsin.

 

 

Türk denen kavimle savaş edene kadar kıyamet kopmaz: Ebu Davud; 4302, 4303, Müslüm; 1912, 2912, Nesei; 3179, 3197, İbn Mace; 4096, Tirmizi; 2312, Buhari; 6c. 2741, 7c. 3367,

Türkler sizi terk edip dokunmadıkça sizde onlara dokunmayın: Ebu Davud; 4302, Nesei; 3178,

 

Ha ha :sticky: Küçük al-sadri...

Share this post


Link to post
Share on other sites
Sayın yöneticiler biliyorum işiniz zor Allah yardımcınız olsun.

 

Neretva kardeşim "O yüzden Harun Yaşar kardeşimin tutumu çok yerli yerindedir." Bu sözlerle Harunu destekleyip onu yanlışa sürükleme. Olayı büyütmeyin. Gardaşım vebale girmiş bırakın töbe etsin. Allah tabiki herşeyin en doğrusunu bilir. Benim gönlüm razı olmadı ,harunun yazısından. Vebal var.

Irkçılık mevzuna çekmeyelim işi. Allah kime dilerse verir. Ben de dilerim Allah tan.

Damal bana derya size/ bülbül bana bağlar size/Harun bana dünya size /Öz alırım post satarım. Bak yüzüne karşıda övdürdünüz bana. Sende tövbe et Harun gardaş . Yoksa hakkımı helal etmemi bekleme vesselam

Bir geldin pir geldin.

Ben helal ettim de sen istesen et.

Ben mümine kin gütmem.

Vesselam ve hayırlı günler cümle site sakinlerine.

Share this post


Link to post
Share on other sites

selamün aleyküm hepinize ilginizden ve paylaştığınız bilgilerden dolayı çok teşekkürler hepinizin bilgilerinizden özellikle tarık26 kardeşimizin gönderdiği ÖM den oldukça istifade ettim.Allah razı olsun

Share this post


Link to post
Share on other sites
selamün aleyküm hepinize ilginizden ve paylaştığınız bilgilerden dolayı çok teşekkürler hepinizin bilgilerinizden özellikle tarık26 kardeşimizin gönderdiği ÖM den oldukça istifade ettim.Allah razı olsun

 

 

Yani Tarık abiden bahsediyoruz:))))Bu arada Riyazü's salihin de böyle bi hadis okumadım.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Elimde matbu şekliyle varolan "7 Hadis İmamının İttifak Ettikleri Hadisler" (İbrahim el-Hazimi) adlı kaynakta yukarıda bahsi geçen rivayetlerden (nahide arkadaşımızın belirttiği) yalnızca ikinci sırada yer alan rivayete benzer bir Hadis-i Şerif naklolunuyor. Elimdeki matbu kaynakta diğer rivayetlere benzer nakiller mevcut değil. Özellikle, ilk Türkçe sözlük olması hasebi ile nam salmış bir eser olan Divan-ı Lügati’t Türk kaynaklı rivayet, Kaşgarlı Mahmut’un sözlük girizgahını pek de andırır nitelikte olması ve neretva kardeşimizin dikkatleri çektiği noktanın da cari olması nedenleriyle muteber bir rivayet olma özelliğinden uzaktır. Malumunuz Kaşgarlı Mahmut Türkçe’nin Arapça’dan üstünlüğü iddia ettiği eserinin girizgahında şöyle buyuruyor:

"Allah'ın, devlet güneşini Türk burçlarından doğurmuş olduğunu ve Türklerin ülkesi üzerinde göklerin bütün dairelerini döndürmüş olduğunu gördüm. Allah onlara Türk adını verdi. Ve yer yüzüne hakim kıldı. Cihan imparatorları Türk ırkından çıktı. Dünya milletlerinin yuları Türkler'in eline verildi. Türkler Allah tarafından bütün kavimlere üstün kılındı. Haktan ayrılmayan Türkler, Allah tarafından hak üzerine kuvvetlendirildi. Türkler ile birlikte olan kavimler aziz oldu. Böyle kavimler, Türkler tarafından her arzularına eriştirildi. Türkler, himayelerine aldıkları milletleri, kötülerin şerrinden korudular. Cihan hakimi olan Türkler'e herkes muhtaçtır, onlara derdini dinletmek, bu suretle her türlü arzuya naili olabilmek için Türkçe öğrenmek gerekir…"

 

Hadis-i Şerif gibi zaman ve mekan üstü ulvi kelamlar üzerinde bazı amaçlarla tahrifat yapıldığı vakidir ama bu, bizleri bütün Hadis’lerden şüpheye düşecek mevkiye de sevk etmemelidir. Bu noktada muteber kaynaklardan istifade edilmesi en doğru olanıdır. Tahrifat yapanların Huzur-u İlahi’de dile getirecekleri makbul bahaneleri var mıdır bilinmez (!). Hülasa, elimdeki kaynakta Türk lafzının geçtiği ve imamların büyük ölçüde ittifak ettikleri Hadis-i Şerif’i aşağıya yazıyorum. Fakat konu hakkında tam bilgi sahibi olunabilmesi için dipnotların da okunması gerektiğini işaret ediyorum. Bunun dışındaki rivayetlere dair muteber kaynakları olanlar varsa yazabilirler.

 

Saygılarımla.

 

 

1. Türklerle Savaş

 

 

294. Ebu Hureyre (r.a)'tan rivayet edilmiştir: Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmaktadır:

 

"Siz, ayakkabıları kıldan (yapılmış) bir kavimle savaşmadıkça kıya­met kopmayacaktır ve siz, yüzleri kılıflı kalkanlar gibi olan bir kavimle savaşmadıkça kıyamet kopmayacaktır.[135] (Birinci rivayet)

 

(Hadisin lafzı, Buhârî'ye aittir.) [136]

 

Süfyân (ibn Uyeyne), bu hadise; Ebu Hureyre'den naklen şunu ilave yapmıştır: der ki:

 

Gözleri küçük, burunları yassı, yüzleri kılıflı kalkanlar gibi olan....[137]

 

Konu ile ilgili bir rivayet ise şu şekildedir:

 

(Sizler), kıyametin önünde, ayakkabıları kıldan (yapılmış) bir kavimle savaşacaksınız. Yüzleri kılıflı kalkanlar gibidir. Yüzleri kırmızı, gözleri küçük­tür.[138] (İkinci rivayet)

 

Bu hadis(in bu şekildeki metinlerin)i; Buhârî ile Müslim rivayet etmiştir. Yine Buhârî'nin, Kays b. Ebi Hâzim'den yaptığı rivayet ise şu şekildedir:

 

Biz, Ebu Hureyre (r.a)'(ın yanına)a geldik. Ebu Hureyre dedi ki:

 

Ben, Resulullah (s.a.v) ile (sıkı bir şekilde) üç yıl beraber bulun­dum. Ömrümde bu yıllar kadar, söylerken kendisinden işittiğim hadisi ezber etmeye hırslı olmamışımdır. Resulullah (s.a.v.) eliyle işaret ede­rek:

 

Sizler, kıyametin önünde, ayakkabıları kıldan (yapılmış) bir ka­vimle savaşacaksınız. İşte o, (arzın boş yerinde) ortaya çıkacak (olan bir kavim)dir buyurdu.

 

(Hadisin ravisi) Süfyân bir defasında: 'Bunlar, Ehlu'l-Bâzir, yani Farslar'dır. [139]

 

Yine Buhârî'nin konu ile ilgili bir rivayetinin sonunda şu ilave yer almaktadır.

 

İnsanların en iyilerinden bir kısmını, emir (devlet başkanı/yönetici) oluncaya kadar şu idare (=devlet başkanlığı/yönetim) konusunda (bu emirli­ği) arzu etmeyen kimseler (olarak) bulursunuz, insanlar, madenler (gibi)dir. (Kimi halis, kimi karışıktır.) Onların cahiliyette hayrlı olanları İslam (döne-min)de de hayrlı kimselerdir. Sizden birisinin üzerine öyle bir zaman gelecek ki, onda beni görmesi, ona kendisinin bir kat daha ailesi ve malı olmasından daha sevimli olacaktır.[140]

 

Yine Buhârî'nin konu ile ilgili başka bir rivayetinde, Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmaktadır:

 

"Sizler, Arap olmayan (topluluk)lardan olan Hûz ve Kirman (halkıy­la) [141] savaşmadıkça kıyamet kopmayacaktır. Onların yüzleri kırmızı, burunla­rı basık, gözleri küçük, yüzleri kılıflı kalkanlar (gibi)dir, ayakkabıları kıldan yapılmıştır. [142]

 

Müslim'in konu ile ilgili rivayeti ise şu şekildedir:

 

Müslümanlar; yüzleri kılıflı kalkanlar gibi olup kıl elbise giyen ve kıl (ayakkabı) içinde yürüyen bir kavim olan Türklerle savaşmadıkça[143]kıyamet kopmayacaktır.[144] (Son rivayet)

 

Ebu Dâvud ise birinci [145] ile son rivayeti [146] nakletmiştir. Tirmizî ise birinci rivayeti nakletmiştir.

 

Ebu Dâvud ile Nesâî, son rivayeti nakletmiştir. Yalnız Ebu Dâvud, "Kıl (ayakkabı) içinde yürürler" ifadesini nakletmemiştir.

 

----------------------------

 

 

[135] Buhârî, Cihâd 95, 96; Müslim, Fiten 62-66 (2912); Ebu Dâvud, Melâhim 9 (4303, 4304); Tirmizî, Fiten 40 (2216); Nesâî, Cihâd 42; İbn Mâce, Fiten 36 (4096); Ahmed b. Hanbei, 2/319

 

[136] Buhârî, Cihâd 96

 

[137] Buhârî, Cihâd 96

 

[138] Müslim, Fiten 66 (2912)

 

[139] Buhârî, Menâkıb 25

 

[140] Buhârî, Menâkıb 25

 

[141] Said Havva bu konu ile ilgili olarak şöyle der:

 

"Hûz, Kirman ve Türk toplumlarından söz eden hadislerde, aynı toplumlara ait özelliklerin ele alındığını görmekteyiz. Bu özellikler ise Moğol ve Tatar toplumlarına ait özelliklerdir. Bu halkalardan "Türk" olarak söz edilmesi, Kafkas dağlarının arkasında oturan halkların tümünün Türk olarak adlandırılması sebebiyledir. Müslümanlar, bu halklardan bazılarıyla kendi topraklarında çarpışmışlardır. Bu halklardan Osmanoğulları gibi bazıları da, Müs­lüman olmaları sebebiyle Tatar ve Moğol dalgalarının önünden kaçarak batı taraflara yer­leşmişlerdir."

 

B.k.z: Said Havva, İslam Akaidi, Aksa Yay., İstanbul 1996, 3/209-210 {ç}

 

[142] Buhârî, Menâkıb 25

 

[143] Hadiste, Müslümanların Türklerle savaşacağı bildirilmekte ve Türklerin şekli tarif edilmek­tedir.

 

Beyzavî (ö. 691/1291)'nin İfadesine göre; yüzlerinin kalkan gibi olmasından maksat, geniş olmasıdır. Kılıflı olmasından maksat ise, sert ve etli olmasıdır.

 

Ayrıca hadiste kıldan yapılmış elbise giyecekleri bildirilmektedir. Bazı alimler, bu cüm­leyi; kıldan dokunmuş pabuç giyecekleri şeklinde açıkimışlardır. Nevevî (ö. 676/1277)'de bu izahı yapanlardandır.

 

Hadisteki tarife göre, Müslümanlarla savaşacak olan milletin, Tatarlar olması muhte­meldir. Aynî (ö. 855/1451}, Resulullah (s.a.v)'in işaret ettiği ordunun Cengiz Han ve to­runu Hulagu'nun komutasında İslam alemini yakıp yıkan, gaddarlığı dilere destan olan Tatar ordusu olduğuna şöyle işaret etmektedir:

 

"Resulullah (s.a.v)'in haber verdiği bu savaşların bir kısmı, (hicri) 617 tarihinde meydana gelmiştir. Türklerden büyük bir ordu çıkarak bütün Horasan diyarını kılıçtan geçirmiş, bundan sadece mağaralara saklananlar kurtulabilmiştir. Bunlar; Rey, Kazvİn ve Mera-ğa'ya kadar ki bütün İslam beldelerini çiğneyip geçmişler, kadınlarını esir edip çocuklarını kesmişlerdir. Sonra da İsfahan'a ilerleyerek sayısız insanı öldürmüşlerdir. Atlarını camilere doldurup cami ve mescitlerin direklerine bağlamışlardır."

 

Kurtubî (ö. 671/1273)'de, "Tezkire"de Moğol ve Tatarların üç çıkışları olduğunu şöyle be­lirtmektedir.

 

Birincisinde; Maveraunnehr çevresindeki Horasan beldelerinde yaşayan İnsanların tü­münün canlarını kıyıp Sasanoğullarının hakimiyetine son vermişler, Peşaver şehrini ta­mamen yakmışlar, Harezm halkından önlerine geleni öldürmüşler, Rey, Kazvin, Erdebil, Azerbeycan beldelerinin merkezi durumundaki Merağa şehirlerini ve daha başka şehirleri tamamen yerle bir etmişler,

 

ikincisinde ise; Irak'a ulaşıp buranın en büyük şehri olan İsfahan'a saldırmışlar, şehrin halkı hadis ilmiyle uğraşmakta olup yüce Allah'ın yardımıyla Moğola saldırılarına karşı göğüs germişler, Moğolların çoğu öldürülmüş olup okun yaydan çıkması gibi kaçmışlar­dır.

 

Üçüncüsünde ise; Bağdat ve çevresindeki beldeler üzerine saldırıya geçmişler, bu belde­lerde bulunan insanların çoğunu öldürüp buraları viraneye çevirmişlerdir. Ardından çok kısa bir süre içerisinde Suriye ve civarını da ele geçirmişlerdir. Aynu Calut denilen yerde Moğollar ile Müslümanlar karşı karşıya gelmişler, bu savaşta Moğollardan çok sayıda as­ker öldürüldü. Bu yenilgi üzerine Moğolar, Suriye topraklarını terk edip kaçtılar. Daha sonra Fırat'ın arkasına çekilmişler, yenilmiş, perişan olmuş, aşağılanmış ve yüzleri yerlere sürtülmüş olarak geri dönmek zorunda kalmışlardır. Merhum Said Havva ise bu konuda şöyle der:

 

Bu hadisi şerifte kastedilen saldırıların Moğol ve Tatar saldırıları olması muhtemeldir. Hadis metinlerinde "Türk" ismiyle kastedilenlerin, bilinen Türk halkından daha geniş bir kitleyi içine aldığı anlaşılmaktadır. Bundan dolayı hadislerin açıklamalarını yapan ilım adamları, bu bölümdeki hadis-i şeriflerde işaret edilen olayların, Müslümanların Mogol ve Tatar saldırıları dolayısıyla karşı karşıya geldikleri sıkıntılar olduğunu söylemişlerdir. B.k.z: Said Havva, İslam Akaidi, Aksa Yay., İstanbul 1996, 3/207 (ç)

 

[144] Müslim, Fiten 65 (2912)

 

[145] Ebu Dâvud, Meîâhim 9 (4304); Buhârî, Cihâd 96; Müslim, Fiten 62

 

[146] Ebu Dâvud, Melâhim 9 (4303); Müslim, Fiten 65 (2912)

Share this post


Link to post
Share on other sites

selamlar,

 

bu konuya dair aciklayici oldugunu dusundugum bu yaziyi sizlerle paylasmak istedim.

 

selam ve muhabbetle.

 

Hadislerde Türkler

Türk kelimesi Hazret-i Peygamber'in birkaç hadîsinde de geçer: Size ilişmedikleri müddetçe Türklere ilişmeyin. Zira ümmetimin mülkünü onların elinden ilk kapacak olan Beni Kantûra'dır [Ebû Dâvud, Taberânî]; Siz Türklerle dövüşmedikçe kıyamet kopmaz. Onlar çekirge gibi küçük gözlü, basık burunlu, kırmızı meşin gibi suratlı, aynı zamanda keçe ayakkabılıdır [buhârî, Müslim]; Türkler dünya ehlinin hepsine hâkim olurlar [Deylemî]; Âhir zamanda geniş yüzlü, küçük gözlü olan Beni Kantûra gelip Dicle Nehri kenarına inerler. Basra halkından bir fırka bunlarla harb eder ve şehid olur [Ebû Dâvud]; Benim Türk adında bir ordum vardır. Onunla haddi aşanlara haddini bildiririm [Divanu Lügatit-Türk]; Hıfzın onda dokuzu Türklerdedir [Hatîb].

Mamafih hadîslerde tasvir edilen Türk imajının pek de müsbet bir yönü yoktur. Ancak burada geçen Türk tabirinin, gerek ırk hususiyetleri ve gerekse tarihî gerçekler bakımından Moğolları tarif ettiği de şüphesizdir. Nitekim hadîs metinlerinin gelişinden bu anlaşılıyor. Kumral, buğday beniz, açık göz, orta boy gibi genetik hususiyetler taşıyan Türklerin, Moğollarla ortak hiç noktaları bulunmamaktadır. Türkler, Orta Asya'da yerleşen eski bir Âri ırkıdır. Hadîs âlimleri bu hadîslerde geçen Türkler ifadesini, Küffâr-ı Çin olarak tefsir etmiştir. Hadîslerde Türklerden hiç de iyi bahsedilmiyor. O zamanlar Türk kelimesinin, Moğol ve Çinliler için kullanıldığı âşikârdır. Muhtemelen Türkler de yakın bir coğrafyada yaşadığı ve ekseriya hükûmetler Türklerin elinde olduğu için, bu kavimlere Türk denmiştir. Hadîslerde zikredilmek veya zikredilmemek Türklerin İslâmiyete hizmet şerefini eksiltmez. İstanbul'un fethine dair hadîs yeter de artar bile!

---saatli maarif mecmuasi---

Share this post


Link to post
Share on other sites

Oğuzlar Müslüman olasıya kadar Moğol-Tatar-Türk-Oğuz hepsinin genel ismi Türktü.Tüm dünyada böyleydi.Türklerle Moğollarda karışık yaşıyorlardı.Hatta Göktürk İmparatorlugunu oluşturan beylerin 7si Tatar(Moğollara Türklerin verdiği isimdir tüm Moğolları kasdeder.) beğiydi.(Ki bu 5de 2 gibi birşey yapar)Ama Türklerdeyse durum farklıydı, Oğuzlar kendilerine Türkten ziyade Oğuz derdi.Müslüman olduklarında Türkmân-Çoğul Terâkime denildi.Osmanlı Devletindede yörüklere Türk denirdi.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Arkadaşlar bu konuda olmasa bile benzer bir mevzudan bahsetmek istiyorum.....

 

Bu hadisler doğrumudur yanlışmıdır bilemem..En iyisini ve en doğrusunu Allah bilir..

 

Ancak miladi 630 senesinde şöyle bir olay geçiyor.Efendimiz (S.A.V.) birgün Zeynep Annemizin evindeyken sıkıntılanır..Bir nevi buhran basması denen olay gerçekleşir.Bunun üzerine Zeynep Annemiz sorar "ya Resullullah neden sıkıntılandın" diye.Bunun üzerine Hz Peygamber eliyle doğuyu göstererek şunu der:

 

"Zülkarneynin ördüğü duvardan bir iğne ucu kadar gedik açıldı"

 

Malumunuzdur ki bu duvar yecüc mecüce karşı Zülkarneyn tarafından yapılmıştı.Bediüzzamana göre ise Yecüc Mecüc anarşist Çinlilerdir.Yapılan duvar ise Çin Seddidir..

Çinde araştırma yapan Rus ve Polonyalı bilimadamları Çin seddinin Çinliler tarafından değil Türkler tarafından yapıldığını İddaa ediyorlar..

 

Tabi bunların hepsi kesin bilgiler değil.

 

Asıl söyleyeceğim ise şudur:

 

630 Yılında Hz Peygamberin söylediği bu söz esnasında yani Miladi 630 senesinde Göktürk devleti yıkılıyor.Ve Çinliler büyük bir katliam yapıyorlar ve ayrıca Kürşat kırk kişiyle Çin sarayını basıyor...

 

Bu tarihte bu iki olayın üstüste gelmesi ve Allah resulunun eliylew doğuyu işaret ederek bunları söylemesi tesadüfmüdür bilinmez ancak Türklerin İslam tarihinde oynadıkları rol ayan beyan görülmektedir..

Share this post


Link to post
Share on other sites

Selamun aleykum,

 

Arkadaşlar öncelikle şunu belirtmek isterim ki; ''uydurma hadis''diye birşey sözkonusu olamaz.Çünkü hadisler uydurma olmaz.Dün bir başka forumda bu konu üzerine güvendiğim bir kaynaktan alıntı yaparak cevap vermiştim.Aynı alıntıyı burada da yineleyerek, istifadelerinize sunuyorum:

 

 

Ebû Sekîne (ki Muharrerler'den bir kimsedir.) Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın bir sahabesinden naklen anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

 

"Sizi bıraktıkları müddetçe siz de Habeşîleri bırakın. Sizi terkettikleri müddetçe Türkleri terkedin." (Ebû Dâvud, Melâhim 8, (4302).)

 

AÇIKLAMA:

1- Şârihler, "Habeşiler sizi bıraktığı müddetçe onları bırakın" ifadesini: "onlar size saldırmadıkça siz de onlara karşı savaşı ilk başlatan olmayın" şeklinde anlamışlardır. Keza Türklerle ilgili cümleyi de: "Türkler sizi terkettiği, size savaş açmadığı müddetçe siz de onlara taarruz etmeyin, Türkler size taarruz etmede önce davranırsa siz o zaman onlara mukabele edin" şeklinde anlamışlardır. Hattabî (radıyallahu anh) der ki: "Bu hadisin قَاتِلُوا الْمُشْرِكَاقَّةً "Müşriklerle topyekün savaşın..." (Tebve 36) âyetiyle te'lifi şöyledir: Âyet mutlaktır, hadis ise mukayyeddir, mutlak mukayyede hamlonulur ve hadisle âyetin âmm olan hükmü tahsis edilir. Nitekim mecusiler hakkında da böyle yapılmıştır. Zira onlar da kâfir oldukları halde سَنُّوا بِهِمْ سُنَّةَ اَهْلِ الْكِتَابِ "Mecusilere Ehl-i Kitap muamelesi uygulayın" hadisi esas alınarak onlara ehl-i kitap muamelesi tatbik edilerek cizye alınmıştır." Tîbî merhum; nesh ihtimaline yer vererek: "Hadis İslâm'ın zayıflığı sebebiyle varid olmuştur da âyet onu nesh etmiş olabilir" der.

 

2- Habeşlilerin ve Türklerin terkedilmeleri ve savaş dışı bıkakılmalarının sebebini âlimler şöyle açıklamıştır: "Müslümanlarla Habeşliler arasında korkunç çöller, susuz sahralar var. Onlara ulaşmak yorucu, zor ve pek meşakkatli olduğu için, müslümanları bununla mükellef tutmadı. Türklere gelince; onların gücü şiddetlidir, memleketleri soğuktur. İslâm'ın ordusu olan Araplar ise sıcak iklimin insanlarıdır, bu sebeple onları buralara gitmekle mükellef tutmadı. Bu iki sır sebebiyle onları diğer milletlerden ayrı mütâla etti. Ancak onlar zorla İslâm memleketlerine girerlerse, el-iyâzubillah hiçkimseye (hadis yasaklıyor diye) kıtali terketmek câiz olmaz. Zira böyle bir durumda cihâd farz-ı ayn olur. Önceki durumda ise farz-ı kifayedir." Âlimlerin bu görüşünü kaydeden Aliyyu'l-Kâri der ki: "Aleyhissalatû vesselâm, bu mânaya "Onlar sizi terkettikçe..." cümlesiyle işaret buyurmuştur.

 

Hz. Ebu Hureyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

 

"Ayakkabıları kıldan bir kavimle savaşmadıkça kıyamet kopmaz. Siz, yüzleri kılıflı kalkanlar gibi, gözleri küçük, burunları yassı olan bir kavmle savaşmadıkça kıyamet kopmaz." (Buharî, Cihad 95, 96, Menâkıb 25; Müslim, Fiten 62, (2912); Ebu Davud, Melahim 9, (4303, 4304); Tirmizî, Fiten 40, (2216); Nesâî, Cihad 42, (6, 45).)

 

AÇIKLAMA:

 

Burada, Müslümanların mutlaka savaşacakları bir kavmin fizyolojik tasviri yapılmakta, fakat ismi verilmemektedir. Bu tasvire göre, ayakkabıları, koyun yünü, keçi kılı veya deve yünü gibi şeylerden imal edilecektir. Yüzleri de kalkan gibi geniş ve burunları da yassı olacaktır.

Muhaddisler, bu kavmin Türkler olduğunda müttefiktirler. Buharî' nin bu hadisi verdiği bablardan birinin adı; بَابُ قِتَالِ التُّرْكِ "Türklerle Savaş Babı"dır. Hadisin burada kaydedilen vechinde Türk kelimesi geçmezse de, Buharî'nin aynı babta kaydettiği müteakip hadiste Türk kelimesi de geçer: "Küçük gözlü, kırmızı yüzlü, yassı burunlu, yüzleri kılıflı kalkanlar gibi olan, (kıldan ma'mul elbise giyen ve kıl içerisinde yürüyen) Türk(ler)le savaşmadığınız müddetçe kıyamet kopmaz.."

Hadiste, yüzün kalkana benzetilmesi Beyzavî'ye göre yüzün geniş ve yuvarlak olmasındandır, kılıflı denmesi de sertliği ve etinin çokluğundandır.

 

Ayakkabılarının kıldan olmasından maksad, bazı şarihlerce, saçlarının ayakkabılarına değecek kadar uzun olmasıdır. Bazıları da: "Bundan maksad onların, ayakkabılarını örülmüş (keçeleşmiş) kıl ve yünden yapmalarıdır" demiştir. Bugün çobanların ve hatta köylülerin hâlâ kullandıkları ve keçeden yapılan "kepenk"in kastedilmiş olması da muhtemeldir. Ayakkabılarının da kıldan olması, geçmiş devirlerde giyilen ve kılı yolunmamış deriden yapılan çarığa işaret de olabilir. Çarığın iç kısmı, yerin sertliğini hafifletmek maksadıyla keçe ile beslenip takviye edilmesi de hadisi te'yid eden bir durumdur.(1)

 

İbnu Hacer bu hadisin şerhi sadedinde Türklerle ilgili olarak şu açıklamayı sunar: "Sahabe zamanında şu hadis meşhur idi: اُتْرُكُوا التُّرْكَ مَا تَرَكُوكُمْ "Türkler sizi bıraktıkça, siz de onları bırakın (onlarla savaşmayın)." Taberâni bunu Hz. Muaviye rivayeti olarak kaydeder. Hz. Muaviye: "Ben Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın böyle söylediğini işittim!" demiştir. Ebu Ya'la aynı hadisi bir başka vecihten olmak üzere Muaviye İbnu Hudeyc'ten rivayet eder. İbnu Hudeyc der ki: "Ben Hz. Muaviye'nin yanında idim. Ona amilinden Türklerle karşılaştıklarına ve onları hezimete uğrattıklarına dair bir mektup gelmişti. Hz. Muaviye bu habere öfkelendi. Sonra amiline: "Benden emir gelmedikçe onlarla savaşmayın, çünkü ben Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın إنَّ التُّرْكَ تَجْلِي الْعَرَبَ حَتّى تَلْحَقَهَا بِمَنابَتِ الشّيح "Türkler, Arapları sürecek ve yavşan otunun bittiği yerlerde onlara yetişecek" dediğini işittim. Bu sebeple onlarla savaşmaktan hoşlanmıyorum."

 

Müslümanlar Emevîler zamanında Türklerle savaştılar. Müslümanlarla onlar arasında büyük mesafe vardı, burası yavaş yavaş fethedilerek açıklık kapandı. Türklerden çok sayıda esir alındı. Türklerde büyük bir güç ve şiddet bulunduğu için melikler onlara sahip olma hususunda aralarında adeta yarış yaptılar. Öyle ki, Mu'tasım zamanına gelindiğinde askerlerin çoğunluğunu onlar teşkil etti. Zamanla Türkler Melik'e galebe çaldılar, oğlu Mütevekkil'i öldürdüler, sonra birer birer onun çocuklarını öldürdüler. Keza Samanîlerin melikleri de Türklerdendi. Böylece acem diyarlarına da galebe çaldılar. Bu diyarlara sonraları, Sebüktekin hanedanı bunların peşine de Selçukîler hakim oldu. Hakimiyetleri Irak, Şam ve Rum diyarlarına kadar uzandı. Bunların etbaları Zengîler, onların etbaları da Eyyubîler olarak devam ettiler. Türk olan bunlar çoğalarak Mısır, Şam ve Hicaz diyarlarına hakim oldular. Bunlar hicrî beşinci yüzyılda Selçukîlere karşı hücuma geçip memleketi harap, insanları perişan ettiler. Derken Büyük Musibet (et-Tammetu'l-Kübra) Tatarlardan geldi: Hicrî altıncı yüzyıldan sonra Cengiz Han çıktı ve dünyayı ateşe verdi. Bilhassa Meşrık tarafları büyük ekseriyeti ile bu felakete maruz kaldı. Onların şerrinden nasibini almayan belde hemen hemen yoktu. Altı yüz elli altıda, Bağdat'ın harab edilip son Abbasî halifesi Mu'tasım'ın onların eliyle öldürülmesi vukua geldi. Bunların bekayası, topal manasına gelen Leng lakabıyla meşhur Timur adındaki kişi gelinceye kadar tahribata devam ettiler. Timur, Şam diyarına geçti, oraları talan etti. Şam nehrini yakıp harabeye çevirdi. Batı'da Rum, doğuda Hind diyarlarıyla bunlar arasındaki yerlere hakim oldu. Allah onu alıp, çocukları arasına tefrika sokuncaya kadar hakimiyeti uzadı. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın şu sözünde haber verdiği hususların hepsi böyle zuhur etti. اِنَّ بَنِي قَنْطُورَةَ اَوَّلُ مَنْ سَلبَ اُمَّتِى مُلْكَهُمْ "Ümmetimin hakimiyetini ilk defa ortadan kaldıracak olan Benû Kantûra'dır." Bu hadisi Taberâni, Hz. Muaviye rivayeti olarak kaydetmiştir. Benî Kantûra'dan murad Türklerdir.

 

Dendiğine göre, Kantûra, Hz. İbrahim aleyhisselam'ın bir cariyesinin adıdır. Bundan birkısım çocukları oldu. Bunlardan Türkler çoğaldı. Bu rivayeti kaydeden İbnu'l-Esir, makul bulmaz ve reddeder. Ancak şeyhimiz, el-Kamus'ta bunun doğruluğunda cezmeder (kesin kanaat beyan eder). Benî Kantûra'dan muradın Sudanlılar olduğuna dair başka görüş kaydeder.

 

Hadiste geçen "ümmetim" tabiriyle, Aleyhissalâtu vesselâm'ın ümmet-i nesebi kasdettiği, "ümmet-i davet"i kasdetmediğini belirten İbnu Hacer, Türkler hakkında bir başka babta başka bilgiler kaydettiğini ilave eder. İlgili babta şu açıklamalara yer verir: "Türklerin aslı hususunda ihtilaf edilmiştir. Hattâbî: "Onlar Benû Kantûra (Kantûra evladları)dır. Kantûra Hz. İbrahim'in cariyesi idi. Lügatçi Kürau'n-Neml: "Bunlar Deyledir" demiştir. Ancak, "Onlar Türklerden bir cinstir, Guzz da(2) öyle" denilerek bu görüş tenkid edilmiştir. Ebu Amr: "Türkler, Yafes'in zürriyetindendir. Bunlar birçok boylara ayrılır" demiştir. Vehb İbnu Münebbih der ki: "Onlar Ye'cüc ve Me'cüc'ün amca çocuklarıdır. Zülkarneyn, seddini inşa ettiği zaman, Ye cüc ve Me'cüc'den bir kısmı gaibdiler, onlar terkedildiler. Böylece kavimleriyle birlikte (seddin dahiline) giremediler. Bu sebeple (terk kökünden olmak üzere) onlara Türk denildi." Türklerin Tübba neslinden oldukları da söylenmiştir. Keza Efrîdun İbnu Sam İbni Nuh zürriyetinden oldukları, keza Yafes'in kendi sulbünden oldukları, keza İbnu Kûmi İbni Ya'fes zürriyetinden oldukları da söylenmiştir.

 

Bir kısmı, tarihen varlığı bilinen, ırkî taassuba dayanan yorum ve efsane karışımı bu rivayetleri, eski kitaplarda mevcut olanlar hakkında bir bilgi vermiş olmak için aynen kaydettik. Sünnî İslam'ın, gerek Şia tehlikesine karşı dahilî ve gerekse Haçlılar başta olmak üzere dış düşmanlara karşı haricî tehlikelere karşı en az bin yıllık himayesini fiilen deruhte etmiş olan milletimiz hakkında Vehb İbnu Münebbih'ten kaydedilen efsane nevinden rivayetlerle yanlış bir kanaat hasıl olmaması için, asrımızın büyük müfessir ve yorumcusu Bediüzzaman'ın Kur'an hizmeti adına, milletimiz hakkındaki hasbî yorumunu aksettiren birkaç pasajını buraya kaydetmeyi gerekli buluyoruz:

 

"İşte ey ehl-i Kur'an olan şu vatanın evladları! Altı yüz sene değil, belki Abbasîler zamanından beri bin senedir, Kur'ân-ı Hakîm'in bayraktarı olarak, bütün cihana karşı meydan okuyup, Kur'ân'ı ilan etmişsiniz. Milliyetinizi, Kur'ân'a ve İslamiyet'e kal'a yaptınız. Bütün dünyayı susturdunuz, müthiş tehacümatı defettiniz. Ta (Meâlen): "Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, Allah onların yerine öyle bir kavim getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah'ı sever. Onlar mü'minlere karşı alçakgönüllü, kâfirlere karşı izzet sahibidirler. Allah yolunda cihad ederler ve dil uzatanların kınamasından da korkmazlar..." (Mâide 54) âyetine güzel bir masaddak oldunuz..."

 

"Bediüzzaman'a göre, "Türkler Fahr-i Kâinat (aleyhissalâtu vesselâm)'ın da övgüsüne mazhar olmuştur: "Türkler hakkında sena-i Peygamberî muhakkaktır. Birkaç yerde Türklerden ehemmiyetle bahsetmiş hadis var. Fakat bu hadisin hakiki sureti ne olduğunu, yanımda kütüb-ü hadisiye bulunmadığından bilemiyorum. Fakat manası hakikat ve Türk milletinin sena-i Peygamberîye mazhar olduğu hakikattır. Bir nümunesi Sultan Fatih hakkındaki hadistir."

 

Ebu Sa'id radıyallahu anh anlatıyor. "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Sizler, gözleri küçük, yüzleri geniş yuvarlak bir kavimle savaşmadıkça Kıyamet kopmayacaktır. Onların gözleri çekirge gözleri gibi olup yüzleri de kat kat deri ile kaplanmış kalkanlar gibidir. Kıl ayakkabılar giyerler, deriden mamul kalkanlar edinirler ve atlarını hurma ağaçlarına bağlarlar."

 

(1) Tasvir ettiğimiz şekilde çarık ayakkabılar 1950'li yılların ortalarına kadar giyilirdi. Çarığın alt kısmını ve etrafını besleyen keçe vs.'ye de dolak denirdi.

(2) Guzz'un Oğuz demek olduğu açıktır.

Kütüb-i Sitte - Prof. Dr. İbrahim Canan

 

kaynak:sorularla islamiyet

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...