Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
oktay

Bediüzzaman Yaşasaydı Kime Oy Verirdi?

Recommended Posts

Türkiye Cumhuriyetinin kıblesi Batı’dır. Üstelik inkâr-ı ulûhiyetten yana tavır koyan Batı!

 

 

‘Muvahhid ve Müslüman’ Türk halkını şu kıbleye yöneltmek, elbette kolay olmayacaktı. Nitekim ilk dönem idareciler ‘müstebit’ olmayı bile göze alarak, Türk milletini İslam irfanından koparıp ‘Batı Kulübüne’ sokmaya çalıştılar.

 

 

İşte “ilke ve inkılâplar”ımızn temel amacı şu entegrasyona hizmet etmekten ibarettir. Ve tabii ki milletin ihtiyacından ziyade, Batının talepleri, rol oynamıştır o inkılâpların yapılmasında...

 

 

Şunu teslim edelim; o günkü Türk toplumu, Avrupa’nın yakaladığı bilimsel gelişmenin ve o gelişmelerin sağladığı müreffeh hayat seviyesinin çok altında yaşıyordu.

 

 

Osmanlı’nın 1699’da başlayan geri çekilme sürecinde, devletin yeniden inşası ve toplumun ayağa kaldırılması amacıyla birçok girişimler yapıldı. Meşrutiyeti ilan etme dâhil sayısız ıslahat çabaları sergilendi ama olmadı.

 

 

1877’de başlayıp ancak istiklal savaşının hitamıyla son bulan ardışık bir yığın savaş neticesinde Türk toplumunda nerede ise çalışacak nüfus bile kalmamıştı.

 

 

Toplum fakr u zaruret içine düşmüş, okuma yazma oranı yok denecek kadar geri çekilmiş, tarım, ticaret ve üretimde uygulanan yöntemler çağın çok gerisinde kalmıştı. Toplum asıl bu problemlerini çözmek için bir çare beklerken, cumhuriyetin ilk idarecileri, bir zihniyet değiştirme girişiminde bulundular.

 

 

Aslında o çağ insanlarının ciddi bir zihniyet değişimine ihtiyaçları vardı –gerçi o ihtiyaç bugün de duruyor- fakat bu, toplumu İslam’dan ve imandan koparıp, batıya entegre etmek değildi.

 

 

Saltanatın ilgası, cumhuriyetin ilanı -hatta bir parça harflerin değiştirilmesi bile- toplum tarafından yadırganmadı.

 

 

Hatta sonradan bir numaralı rejim karşıtı olacak Bediuzzaman Meclis’e gidip yapılanları alkışlar. Fakat yaptığı görüşmelerden sonra hisseder ki, idarecilerin maksadı, ıslah değil aksine, Türk milletini İslam’dan uzaklaştırmak ve ‘Batı Kulübü’ne sokmaktır.

 

 

Mustafa Kemal’i dini konudaki lakaytlıktan dolayı ikaz eder. Aralarında ciddi bir tartışma çıkar. Milletin dinsiz yaşayamayacağını söyler. Fakat etkili olamadığını görür bu yeni siyaset tarzına siyaset yoluyla karşı konulamayacağını anlayınca kenara çekilir. “Keyfi, küfri, cebri ve askeri” diye nitelediği rejime karşı, toplumu yeniden inşaya yönelir. İmanları takviyeye koyulur.

 

 

Çünkü bu rejimin büyük tahribat yapacağını anlamıştır. Nitekim 1925’teki Tekke ve Zaviye’lerin kapatılmasıyla birlikte, din ve din eğitimi tatil edilmiştir. 1930’de ise din, eğitim müfredatından tamamen çıkarılmıştır.

 

 

Din ve inancın fert, aile ve toplum hayatından tamamen silinmesi için gereken her şey yapılmıştır.

 

 

İşte -1946’yı saymazsak- 1950’de yapılan ilk çok partili seçimlere böyle bir atmosferde gidildi. O, öyle bir seçimdir ki, inananlar için adeta bir ‘bedir savaşı’ gibidir.

 

 

Yıllardır bastırılmış, mevlit okutmasına bile fırsat verilmemiş bu mübarek halk, imanına islamına ve ezanına kavuşacağını bildiği için Demokrat Parti’ye adeta yüklenmiştir.

 

 

Millet, Meclisteki 450 sandalyeden 411’ni –kaosa kalkan elleri hatırladınız mı onlar da 411’di- demokratlara verdi.

 

 

* * *

 

O seçimlerde, artık ‘üçüncü said devresi’ni yaşayan Bediuzzaman, aleni bir şekilde demokrat partiye destek verir. Hatta yer yer talebelerini, DP’li adaylar lehine propaganda yapmakla görevlendirir.

 

 

Bu arada bir talebesi (Tenekeci Ahmet), içki içtiği ve Bediuzzaman’a muhalefet eden CHP’li bir müftünün kardeşi olduğu için DP aday (Tevfik Tığlı) aleyhine propaganda yapar. Kendince iyi bir şey yaptığını sanarak durumu üstadına anlatırlar. ‘Aferin, iyi yapmışsın!’ demesini bekler.

 

 

Bediuzzaman birden bire hiddetlenir ve ‘Derhal git nerede o zat aleyhine konuşmuşsan, lehine konuşacaksın!”der. Şaşırır ama gerçekten de gidip o sarhoş aday için propaganda yapar.

 

 

Peki ‘Euzu billahi min şerri’n-nefsi ve’ş-şeytani ve’s-siyase’ diyen Bediuzzaman’ın ne zoru vardı da böyle yaptı.

 

 

Bediuzzaman, nasıl bir rejim, nasıl bir sistem ile mücadele ettiğini çok iyi biliyordu. Ve nasıl mücadele edilmesi gerektiğini de... Çünkü zaman, cemaat ve şahsı maneviler zamanı idi. Parlamenter sistemde mücadele meclisteki parmak sayısına bağlıydı…

 

 

O yüzden de sadece DP’yi desteklemekle yetinmedi. Demokrat’lara desteğini göstermek ve yaklaşmakta olan ‘darbe’ye (60 ihtilali) karşı tavrını ortaya koymak için 1957 seçimlerinde, ilk defa oy kullandı ve aleni bir şekilde Demokrat Parti’ye mühür bastı.

 

 

Çok hastaydı. Gidecek durumda değildi. Sandığı yanına istedi. Olmayınca, kalkıp o hasta haliyle kendisi sandık başına gitti ve ‘Benim oyum mühimdir’ diyerek göstere göstere DP’ye oy verdi.

 

 

Bediuzzaman ‘demokrat’tır ve ‘meşru hürriyet’ten yanadır. Bireyin hukukunu en kutsal devlet(!) için bile feda etmeyecek kadar insan öncelikli bir anlayışa sahiptir. Mahza merhamet ve insandır onun önceliği… Siyasetini de "Hey efendiler! Ben imanın cereyanındayım. Karşımda imansızlık cereyanı var. Başka cereyanlarla alâkam yok" (Mektubat) diye ortaya koyar

 

 

Onun rejime karşı tavır almasının nedeni, milletin, laiklik perdesi altında, Avrupa’nın ‘dinsiz kısmına’ peşkeş çekilmesidir. Bediuzzaman’a göre bu rejim, öncelikle ‘keyfi’ bir rejimdir. Kanunu istediği gibi eğer büker. Hukuku da yargısı da ‘talimatla’ hareket eder. (Nitekim son 10 -15 yılda bunun sayısın örneklerini gördük.

 

 

Sonra, bu rejim ‘küfri’dir; amacı hakka hizmet etmek değildir. Milletin değerlerini görmezlikten gelmek, onun İslamiyet ile bağlarını kesmek, bütün bütün sukut ettirmek için çabalar. (Bunun da sayısız örneklerini gördük, görüyoruz).

 

 

Üçüncüsü bu rejim ‘cebri’dir. İdarecilerin keyfi ve küfri tasarruflarına karşı halk tavır alacak olsa hemen cebir uygularlar. Sadece son yirmi yılda yaşadıklarımıza bakarsanız bunun da sayısız örneklerini görürsünüz.

 

 

Ve tabii ‘askeri’dir. Keyfilik kanuna, küfrîlik hakkaniyete, cebrîlik halkın idaresine takıldı mı hemen bakarsın asker devreye sokulmuş darbe yapılmış! Bunun da örneklerini biliyoruz…

 

* * *

 

İmdiiii ilk defa, millet, şu keyfî, küfrî, cebrî ve askerî rejimi kuyruğundan yakalamış, ıslah-ı nefs etmeye zorluyor.

 

 

O da var gücü ile direniyor. Artık gizlenmeye bile gerek duymadan iş birlikçilerin birbirini nasıl kolladığı ayan beyan görülüyor.

 

 

Ergenekon örgütü, şu rejimin, varlığını sürdürmesi için nasıl bir dehşet dengesi yarattığını gözler önüne seriyor. Para babalarının, mafyanın, çetelerin ve medya patronlarının, milletti canından bezdirmiş şu rejimi yaşatmak neden derin bir işbirliği içinde olduklarının kanıtları bir bir milletin önüne geliyor.

 

 

Şimdi bir hükümet çıkmış, milletin iradesine konulmuş şu ipoteği kaldırmaya çalışırken, saklı bir cunta halini almış darbeci rejim yanlılarını iş üstünde yakalamışken, devleti, çete ve cuntalardan temizlemeye azimli görünürken, onu zayıflatmak veya arkadan vurmak, hiç de millet ve vatan lehine olmaz!

 

 

Bir takım adayların ahlaken zayıf olmaları veya çıkarcı gözükmeleri nedeniyle, iktidar bir zaafa uğratılırsa emin olabilirsiniz ki bu, Ak Partinin yenilgisi olmayacak. Doğrudan milletin yenilgisi, cuntanın zaferi olacaktır. Vebali de uhrevidir.

 

 

Okuyucularım sık sık “Sen siyasetçi olmadığın ve Ak Partiden de uzak durduğun halde neden bu kadar destekliyorsun” diye soruyorlar.

 

 

Anlatamadım ki bendeniz Ak Parti’yi değil, sivil inisiyatifi destekliyorum. Cuntaya karşı sivil iradeyi,

 

Devletin ‘âli menfaatlerine’ karşı milletin çıkarını,

 

Komploya karşı açıklığı,

 

Örtülü idareye karşı şeffaflığı

 

Devlete karşı milleti ve halka güveni savunuyorum.

 

 

Bunu şimdi Ak Parti hükümeti temsil ediyor ve sözlerim de onların hanesine yazılıyorsa bu beni bağlamaz.

 

 

Bediuzzaman hazretleri de Menderes ya da –kim ve ne olduğu kendisince de malum olan- Celal Bayar için DP’yi desteklemedi. Aksine, karşısındaki zalim, despot ve cuntacı CHP’den ancak o DP sayesinde kurtulabileceğine inandığı için ona taraf oldu.

 

 

Eğer şimdi yaşasaydı emin olabilirsiniz ki, o da bu hükümeti desteklerdi.

 

 

Hele de Ergenekon çetesinin çukurları ve bohçalarının açıldığı,

 

Milletin ahlakını bozmaktan başka amaçları olmayan medya baronlarının pis ilişkilerinin açığa çıktığı,

 

Her türlü darbeciliğe karıştıkları ve hükümetleri devirmek için hiçbir fırsattan geri durmadıkları ayan beyan oraya çıkmış bir kısım emekli askerlerin de yakasına yapışıldığı şu günlerde…

 

Mehmet Ali BULUT

Share this post


Link to post
Share on other sites

Öncelikle, Adnan Menderes'in sağda alternatifi yoktu.

 

Bugün de sağda alternatif var görünse de bu partiler -halk iradesi ve vs. sebepler- ile pasif kaldıkları için, sağda tek alternatif ve kurtarıcı ya da kurtarıcılıktan ziyade, oyalayıcı-geçiştirici gibi görünen AKP yer alıyor.

 

Bediüzzaman Hz. nin kime oy vereceği muamma olsa da bazılarımız için asıl muamma bu partinin ne için oy istediğidir?

Vehametin farkındalar mı değiller mi? Asıl muamma budur...

Share this post


Link to post
Share on other sites

normalde bir yazarın yazısını alıpta başka forumlara kopyala/yapıştır yapmak her ne kadar benim tarzım olmasa da yukardaki yazıya 100 üzerinden 100 verdiğim için aktarmış bulunduk.yazıyı yazan yazarın siyasi parti probagandası gütmediği de aşikar..tıpkı dp'ye oy veren bediüzzaman hz.leri gibi.keyfi,küfri,cebri ve askeri diye nitelendirdiği bir sisteme karşı mücadele veren kim olsaydı oy'unu ona vereceği apaçık ortadayken -ki verdi-bunu alıp ''karşısında muhalefet yoktu''şekline sokarak aslında olayın ruhunu bambaşka yöne çekmeniz bu yazıdan hiç bir şey anlamadığınızı gösterir.

 

çünkü aynı davranışı daha sonra 70'li yıllarda üstad necip fazıl'da yapıyor.aradaki tek fark parti ismi..ve değişmeyen şey ise bu sistemi değiştireceğine inanılan kudret..tabi değiştiremediler o ayrı konu.sonuçta saflarını belli ettiler.

şimdi söz üstad'ın..

 

''İslâm stratejisini patikalarda ve çıkmaz sokaklarda hebâ eden Millî Selâmet Partisi'ne karşı tavrım da, özlediğim parti veya için için yetişme muhitlerini körleştirmekten başka bir rol oynamaması bakımından en büyük takdirle karşılanacağına, iç ve gizli maktâları göremeyenlerce üzüntülere ve şahsım hakkında şüphelere yol açtı.

 

İster gençlik safları, ister parti blokları arasında gûya mânamızdan izler taşıyıp da o izler adına bize nâdanlık gösterenlere topyekûn cevabımız, eski Yunan'ın (Attik) devresinde (lirik) şiirin babası (Pindaros)un, hem de (Perikles) çığırının pırlanta cemiyeti hakkında söylediği bir sözdür:

- "Meğerse ben, bütün bir ömür, katırlara saman yedirmek dururken yemliklerine çiçek doldurmuşum! Vâh emeklerime!"

 

Bu hal o kadar gücüme gitti ki, onun dâvamızı nasıl iflâsa götürdüğünü göstermek için, kalbime, Türkiye çapında bir haykırış koparmak arzusu düştü. Haykırışımı bir basın toplantısı halinde bütün ajanslara ve gazetelere vermeye kadar düşündüm

 

İşte:

"Son zamanlarda MHP'den yana bir gazetede vâki neşriyatım, hâdiseleri, topraktaki süprüntülük ağaç döküntülerinden ele alıp dallara uzanamayan ve köke inemeyen bazı cüceler âleminde, şahsıma ve fikirlerime karşı dil uzatma vesilesi olmuştur.

Vaziyetimi, böylelerine karşı değil de, mâneviyatçı ve mukaddesatçı, sâf ve som Türk Gençliğine ve umumî efkârına belirtmekte isabet görüyorum:

1 - Kurulduğu ândan başlayarak hakkında daima şüpheci bir ihtiyat muhafaza ettiğim, türlü koalisyon ve muvazaalarla hükûmete girdiği günden beri de hiçbir tutum ve davranışını benimsemediğim, kendi öz gazetesinde bile en acı tenkitlere hedef tuttuğum, nihayet 4 yıldır belki 40 mahrem toplantıda gerekli yüksek stratejiye çağırdığım, fakat hiçbir defa hiçbir semere alamadığım ve "Büyük Doğu idealinin düşük çocuğu" diye vasıflandırdığım Millî Selâmet Partisi'ni, güdücüsü bakımından, bugün, devam ettirdiği hal ve tavır üzerine, manevî kursağında ekmeği yatan bir baba hakkiyle, aziz dâvamızın harcayıcısı ve batırıcısı olarak ilân ederim! Ne yazık ki, bugünedek küfrün halis müslümanlar hakkında kullandığı "istismar" kelimesi, şimdi aynı müslümanlar tarafından bu güdücü ve tâbileri hakkında kullanılsa yeredir. Taban münezzeh, fakat zirve müttehim...

2 - Yazılarımda motor ve adale kuvveti olarak gösterdiğim Ülkücüler çevresiyle, beyin ve kalb merkezi diye nitelediğim M.T.T.B. muhitini, herbirinin eksiğini öbüründe tamamlaması, halis milliyetçiliği kabukta değil, ruhî muhtevada bulması ve mutlaka elele kucak kucağa gelmesi gereken iki ana topluluk şeklinde gösterir ve yazılarımdaki temel plânın bu gâyeden ibaret olduğunu belirtirim.

3 - Mebusluğu, Senatörüğü, Bakanlığı, şu veya bu makamı Hakk'ın bana bahşettiği bugünkü manevî makam yanında ancak küçülme diye ele aldığımın bilinmesini diler ve böylece tam bir hasbîlik kürsüsünden haykırırım ki, İslâmı başına taç diye giyecek ve o tacın altındaki gövdeyi sadece taca hizetçi bilecek ve 150 yıllık sahte inkılâplar boyunca bu dâvanın en ince ve üstün stratejisini sürdürecek partiye talibim; onun mevcutlar içinden ve dışından olup olamayacağını dikkatle takip durumundayım ve karanlık ufuklarımızda beklediğimiz müjdeden bazı çakıntılar görmekte ve pek yakında bir güneş bombasının infilâkını beklemekteyim.

 

Bana çatanlara gelince, bunlar, bazı başlıklarına yeni moda kelle resimleri yerine kara sinek markası konulması gereken (amip) kalemler... (Amip)lere kurşun sıkılmaz.

Hakk'ın bu ve öbür dünyada mîzanına inanmış müminlerin rahatlığı içindeyim."

 

Fakat sonradan vazgeçtim. Belki İlâhî bir tecelli ile kendi kendilerini ıslah yoluna girerler diye, işi Allah düşmanlarınca istismar edilmesi mümkün çapta ayyûka çıkarmayı doğru bulmadım ve bir (oto kritik) mahiyetinde bizden bir iki neşir organiyle "Rapor 3"e tahsis etmeyi uygun buldum.

 

Ve işte "bildiri"de beklediğimi kaydettiğim güneş bombası patladı.

Alparaslan Türkeş, 13 Mayıs günü "Türk Milletine Beyanname" başlığı altında kaleme alıp bütün ajanslar ve gazetelere gönderdiği ve milyonlarca nüsha bastırıp her tarafa yağdırdığı tarihî bildiri ile, takip ettiğim stratejiyi taclandırmış ve kendisini hilkatindeki altun mâdenin 24 âyarlık keyfiyeti içinde göstermiş oldu.''

 

Necip Fazıl KISAKÜREK

 

buna ne diyeceksiniz efendi hz.leri? bakın burda muhalefette sağ bir parti var hemde müslüman geçinen,ama üstad oy'nu mhp den yana koyuyor. nedenmi? bakın nededini kendisinden okuyalım.

 

''Böyleyken, değil Türkeş ve C.M.K.P., Roma'daki Vatikan'dan, Moskova'adaki Kremlin'e kadar bütün ideolocya merkezleriyle derhal anlaşmaya ve el ele vermeye hazır olduğumuzu bildirir ve bunun tek şartı olarak şu ana ölçünün kabulünü ileri süreriz:

"Bütün emirleriyle Allah ve Resûlü... Gerisi topyekûn bâtıl!"

 

 

son bir söz:bir parti oyalayıcı-geçitirici gibi görünmek istemez.bu,kendi ayağına kendisi tarafından kurşun sıkmak olur.ne yani tersinden aktörlükmü yapacak?üstadım aslında sizin ne dediğiniz muamma..

Share this post


Link to post
Share on other sites

Cümlemi tekrarlayayım ve merhum başbakanımızı belirteç altına alayım.

"Öncelikle, Adnan Menderes'in sağda alternatifi yoktu."

 

Sağda alternatifi olmayan ve kapkaranlık bir dönemin apak başbakanı olan merhum Adnan Menderes ve onun partisi DP'nin, bugün alternatifi oldukça bol olan ve merhumun çağına kıyasla "keyfiyyet mümessili" bir sağdan, elbetteki küfrün bu son deminde, bel kırıcılığı makamını istemek; en azından bu makamda, bir şekilde kendini belli eden bir kudretin olduğunu sezmek -bilmek dahi demiyorum- bize tabii bir haktır.

 

 

Üstad ne güzel buyurmuş, aynen yazdığınızdan aktarıyorum.

 

''İslâm stratejisini patikalarda ve çıkmaz sokaklarda hebâ eden Millî Selâmet Partisi'ne karşı tavrım da, özlediğim parti veya için için yetişme muhitlerini körleştirmekten başka bir rol oynamaması bakımından en büyük takdirle karşılanacağına, iç ve gizli maktâları göremeyenlerce üzüntülere ve şahsım hakkında şüphelere yol açtı.

 

İster gençlik safları, ister parti blokları arasında gûya mânamızdan izler taşıyıp da o izler adına bize nâdanlık gösterenlere topyekûn cevabımız, eski Yunan'ın (Attik) devresinde (lirik) şiirin babası (Pindaros)un, hem de (Perikles) çığırının pırlanta cemiyeti hakkında söylediği bir sözdür:

- "Meğerse ben, bütün bir ömür, katırlara saman yedirmek dururken yemliklerine çiçek doldurmuşum! Vâh emeklerime!"

 

 

Bu kadar kızmayınız, hiddetlenmeyiniz. Zira karşısınızda belli bir partinin sempatizanı yok; bütün partiler kritiğimize açıktır.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bence oy vermezdi, çünki çok zekiydi, Demokrasiyle birşey olmayacağını görürdü hele AKPnin meydana çıkarttığı Nâİslâmî bir örtüyle örtünmüş kadınları gördükten sonra.İyi hoş Çarşaflı dahi çıkartılmazdı onun mensub olduğu o yüce itikatta.Yapacağı tek şey Talebe yetiştirmeye devâm etmesi olurdu.

Share this post


Link to post
Share on other sites
Bence oy vermezdi, çünki çok zekiydi, Demokrasiyle birşey olmayacağını görürdü hele AKPnin meydana çıkarttığı Nâİslâmî bir örtüyle örtünmüş kadınları gördükten sonra.İyi hoş Çarşaflı dahi çıkartılmazdı onun mensub olduğu o yüce itikatta.Yapacağı tek şey Talebe yetiştirmeye devâm etmesi olurdu.

ben anlamadım öyle örtünenlerden nasıl AKP'yi sorumlu tutuyorsunuz.adamların ne suçu var herkes istediği gibi örtüyor.demokrasi mevzuuna gelince.eğer kurallarına uyuyorsan sana verdiği hakları değerlendirmek zorundasın.demokrasinin ömrünü doldurduğu bir gerçek olsada eğer şu an için değiştiremiyor ve kurallarına da uyuyorsan sana veriği hakları İslam'a en faydalı şekilde değerlendirmek zorundasın.yoksa bu ülke CHP ye kalır.en azından onları durdurmak işin dahada kötüleşmesini engellemek için oy kullanmak zorundasın.ama kurallarına uymazsan bir şey diyemem.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ben hiçbir partiyi tutmam ve savunmamda. Ama gerçekten de arkadaşımın dediği gibi chpnin gelmemesi için akp'den yana tavır takınırım. Başbakanımızı da liderlik vasıfları açısından takdir ederim. Sürekli muhalefette şu düşünce var: yok efendim oğlunun gemiciği şöyle, yok şunun şöyle malı, bunun böyle malı falan...

Peki hiç sormazlar mı kendilerine zamanında chp iktidardayken ne yaptı. Ya da şimdi yine iktidara gelse onlar da kendi adamlarını kayırmayacak mı?

Ben inançlı ve hizmet veren partiye oy veririm. Eğer yolsuzluk da yapmışlar ise ki vicdan meselesi bu, enazından Allahın adını zikredenlerin varoluşu yeterli bir sebep bile olabilir diye düşünüyorum.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ayrıca türban takıp da kot giyenler streç giyenler ve topuklu giyenler mevzusuna hiç girmeyelim. Çünkü öyle bir kesim varki at gözlüğünü takmış sadece onları görmekte... O zavallılara(türban, teseddür düşmanları) karşı türbanı savunurken de hep bu örnekleri vermekteler.

Share this post


Link to post
Share on other sites

konu başlığını görünce bizim memleketteki iki köylünün konuşması geldi...anlatayım...malum ekmek ve şekerin karneyle verildiği dönemlerde iki köylü oturmuş...biri diğerine ..'acaba reisi cumhur ne yirki' diye sormuş..ötekide 'bekmez yir heral' demiş....

Share this post


Link to post
Share on other sites
ben anlamadım öyle örtünenlerden nasıl AKP'yi sorumlu tutuyorsunuz.adamların ne suçu var herkes istediği gibi örtüyor.demokrasi mevzuuna gelince.eğer kurallarına uyuyorsan sana verdiği hakları değerlendirmek zorundasın.demokrasinin ömrünü doldurduğu bir gerçek olsada eğer şu an için değiştiremiyor ve kurallarına da uyuyorsan sana veriği hakları İslam'a en faydalı şekilde değerlendirmek zorundasın.yoksa bu ülke CHP ye kalır.en azından onları durdurmak işin dahada kötüleşmesini engellemek için oy kullanmak zorundasın.ama kurallarına uymazsan bir şey diyemem.

Hocam anlatmak istediğim particilik yapmaz yerine talebelerinin sayısını milyonlara çıkarmaya çalışırdı, şuanın en lazım olan şeyi olan genişçe bir ehl-i sünnet akide kitabı yazardı.Ya'ni bir âlimin yapacağı şeyi yapardı.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Her neyse konumuz Bediüzzaman yaşasaydı kime oy verirdi?

Cevap: Bana oy verirdi...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...