kurşunkalem 56 Report post Posted April 19, 2009 Türkân Saylan aşağı, Türkân Saylan yukarı! Annesi, Katolikmiş... Ne yapalım. Katolikler de, Protestanlar da, Ortodokslar da, Yezidiler de, ateistler de bu ülkede yaşama hakkına sahiptir. Saylan’ın kendisi de Katolik olabilirdi. İnanç farkı, saldırılara mazeret teşkil eder mi? Hasta Katoliklerin hastalığına “oh” mu çekmek lâzım? Hem “Fatih Sultan Mehmed, Hıristiyanları Müslümanlardan ayırmadığı, “öteki”leştirmediği için yeni bir çağ açtı” diyeceksiniz, hem de bir kanser hastasını “öteki”leştireceksiniz. Türkân Saylan Hıristiyanlığı yayıyormuş, misyonerlik yapıyormuş. Siz de kendi dininizin misyoneri olun; dernekler, vakıflar kurun, daha fazla çocuğa burs ve imkân vererek onu geçin. Elbette kimsenin suç işleme imtiyazı yoktur. Ama suç sabit olana kadar da herkes “masum”dur. Bu ilkenin hasıraltı edilmesinin en çok dindar Müslümanları mağdur ettiğini ne çabuk unuttuk. Hani, “düşene vurulmaz”dı dostlar, neden vuruyorsunuz?.. Biz değil miydik, şartlar ne olursa olsun daima mazlumun yanında yer almaya yemin eden “hakikatli” dindarlar?.. Biz değil miydik, “dövene elsiz, sövene dilsiz” dersi verenler?.. Biz değil miydik “Yaradandan dolayı yaradılanı” hoş görenler? Farklı düşünenleri aşağılamak, farklı giyinenleri yargılamak, farklı inananları sorgulamak yazılı mıydı lügatimizde? Ağır ve yoğun kemoterapiden dökülen saçları yüzünden insanlarla dalga geçmenin, hastaya “Oh olsun!” demenin yeri var mıydı kitabımızda? Kendisini taşlayanları bile “Onlar ne yaptığını bilmiyor” diyerek mazur gören, sevgili amcasını öldürenleri bir süre sonra affeden “Sevgi Peygamberi”nin ümmeti değil miydik biz? Örneğimiz o şefkat-hamiyet manzumesi değil mi artık? Her şey kendimizi “güçlü” hissedene kadar mıydı sahi? Kendimizde “güç” vehmettiğimiz an, “güç odakları”nın bir türevine mi dönüştük? Neler oluyor dostlar?.. Siyasal ve parasal anlamda güçlendiğimiz ölçüde, imanımız “güç” mü kaybetti?” Ne oldu tüm hayatı içindeki canlı ve cansızlarla birlikte kucaklayan “sevgi” anlayışımıza? ¥ İleri derecede bir kanser hastasına, belki de ölüme mahkum bir kadına bu hışımla saldırının anlamı nedir? (İsnat edilen “suç” sabit bile olsa)... Yani tümü yalan mıydı “şefkat” ve “merhamet” üzerine attığımız nutukların? Saldırdığınız kadına bir daha dönüp bakar mısınız: Avurtları çökmüş, elmacık kemikleri çıkmış, gözlerinin feri sönmüş, saçları-kaşları dökülmüş; sözün tam manasıyla bir deri bir kemik kalmış hasta bir kadın var karşınızda... Ben baktım: Bakarken de geçmişini düşündüm: Buna rağmen içimde ne Ergenekon dalgalandı, ne intikam hissi uyandı; sadece merhamet hissettim ve şifa diledim. Tamam, ezelden öfkelisiniz ona!.. Sizi çok kızdırmış, çok incitmiş, çok yormuş, çok ezmiş... Güç odakları yanında iken “Allah yarattı” demeden vurmuş ha, vurmuş! Anladık, lakin “dindar Müslüman”la “sıradan Müslüman”, ya da “sıradan insan”ın farkı zaten burada kendini göstermiyor mu? Dindar Müslüman, ezilse de ezmemeli, yorulsa da yormamalı, dövülse de vurmamalı, incinse dahi incitmemeye dikkat etmeli değil mi? Çünkü “Ahsen-i takvim” üzere yaşamayan insan da “Ahsen-i takvim” esası üzerine yaratılmıştır. En azından bu tarafına saygı gösterilmelidir. İşte bu anlayış dindar Müslümanları diğerlerinden ayıran çizgidir. O sevilmese de sevmeyi, anlaşılmasa da anlamayı, görmezden gelinse de görmeyi, tahammül edilmese de tahammül etmeyi, küçümsenmelere, incitmelere, aşağılamalara, kindarlıklara karşı sabretmeyi bilir... Bediüzzaman’ın deyişiyle, “Cennet ucuz değil, Cehennem dahi lüzumsuz değildir!” Başkaları Deniz Feneri’ne farklı, Ergenekon’a farklı bakabilirler... Bu konuda ve her konuda çifte standart kullanabilirler... Deniz Feneri olayında mazlum olanları bile mahkum ederken, Ergenekon olayında “Ergenekon avukatlığı”na soyunabilirler... Bunlar bizi bağlamaz. Biz kendimize bakmalıyız. Biz çifte standart kullanmamalıyız. Başkalarının yaptığının tersini, aynı ilkesizlik, omurgasızlık içinde yapmak, bizi de aynı noktaya götürür. İlkesizlikle eleştirdiklerimizin saflarına düşeriz. Dostlar, “müstehak” bile olsalar, düşenlere düşkün hallerinde o kadar insafsızca vurdunuz ki, korkarım Allah’ın şefkatini tahrik edeceksiniz. Oysa biz, hiçbirimiz hüküm mevkiinde değiliz!.. Öyleyse “cezalandırıcı” yahut “mükâfatlandırıcı” konumda da olmamalıyız. Kendimizde nasıl bir güç vehmediyorsak artık, insanlar hakkındaki hükmü ne mahkemelere bırakıyoruz, ne de (hâşâ) Allah’a... Karar verip infaz ediyoruz! Ben Saylan taraftarı değilim lakin müslümansak ve bunuda bünyemizde 'müslüman öylesine canlı ve diri ol ki seni öldürmeye gelen sende dirilsin' cümlesi ile ezenlere karşı, duruşumuzla onları mahçup edip kendi kurşunlarıyla vurulmalarını izlemek daha manidar geliyor bana... saygımla hatam var ise affola... Quote Share this post Link to post Share on other sites
Hâcegân 226 Report post Posted April 20, 2009 Bu Yavuz Bağadıroğlu'nun yazısı gibime geliyor. Ayrıca, sizde kendi dininizin misyoneri olun ifadesi ilginç geldi bana. Bağadıroğlu'nun güzel niyetinden şüphe etmem tabi ama, ifade biraz sıkıntılı. Dua ile... Quote Share this post Link to post Share on other sites
kurşunkalem 56 Report post Posted April 20, 2009 Bu Yavuz Bağadıroğlu'nun yazısı gibime geliyor. Ayrıca, sizde kendi dininizin misyoneri olun ifadesi ilginç geldi bana. Bağadıroğlu'nun güzel niyetinden şüphe etmem tabi ama, ifade biraz sıkıntılı.Dua ile... Evet Yavuz Bahadıroğlu nun yazısı.Çok güzel değinmiş unuttuklarımızı hatırlatan bir yazarımız...Dualar müşterek inş. Quote Share this post Link to post Share on other sites
Nil_tuna 0 Report post Posted April 26, 2009 Elbette bizler de bir şeyler yapılmasını, ebedi huzur için bu dünyada iyi gençler yetiştirilmesini, sağlam temeller atılmasını istiyoruz fakat kötü ve adaletsiz olan bir durum var : Onlar yapınca "büyük eğitim hareketi", biz yapınca irtica... Bu mantık aslında ülkemizde çoğu müslüman olan halkın mantığı değil, bir avuç denebilecek ama en güçlü organlara yerleşmiş kişilerin görüşüdür: Medya, asker ve sözüm ona aydın ama nursuz kalpli insanlar topluluğu.insanları asıl kızdıran da bu zaten.Kalbimiz selim; ancak hakkımızın bu kadar çiğnenmesi,görüşlerimize saygı duyulmaması,pis ve kötü gösterilmek hiç hoş değil. elbette onların sözüyle olmadık,onlarınkiyle kirlenmeyiz. ama hep diyorum gönlümüze ve dilimize yakışömıyacak fikir ve sözlerden kaçınalım. Neticede haklı olan hakkı bulur. Saygılar. Quote Share this post Link to post Share on other sites
yunuscoskun 4 Report post Posted May 9, 2009 arkadaş kurtulamadık gitti bu güruhtan ne yapsakta kurtarsak kendimizi bu aşşağılıklardan.... Quote Share this post Link to post Share on other sites
qldan_li 0 Report post Posted June 4, 2009 Türkan Saylan'ı sever misiniz?" diye sorarsanız, el cevap hemen ifade edelim: Hiç sevmeyiz! "Türkan Saylan'ın düşünce ve görüşlerine katılır mısınız?" derseniz yine hemen cevaplayalım: Zerrece katılmayız! Ancak "Yiğidi öldür ama hakkını ver" atasözüne göre hareket etmeyi de şart olarak görürürüz! Türkan Saylan'ın sağlık durumu ortada! Ciddi sağlık sorunları yaşıyor! Hani "Bir ayağı çukurda" tabirini de aşan bir görünüm arz ediyor! Ama mücadele azmi ve gece gündüz çalışmaları ile her gün ekranları doldurmaktan geri kalmıyor! Türkan Saylan onca hastalığına ve onca yaşına rağmen kendisini bir köşeye çekip sessiz sedasız ölümü beklemeyi tercih etmiyor! Kendisine karşı alınan hiçbir karar onu sindirmiyor, korkutmuyor! Aksine daha çok mücadeleye sevk ediyor! Bu azim, bu coşku, bu ekrandan ekrana koşuşturma çabası karşısında şapka çıkartmamak mümkün mü? Kendi davası uğruna, kendi inançları uğruna hiçbir şeyden yılmadan çalışmalarını aksatmadan sürdürmeye çabalıyor! Türkan Saylan bu azmi ile takdirlerimizi kazanırken, kendisine bağlı olanlar da O'nu biran bile yalnız bırakmayarak, her an yanı başında yer alarak, desteklerini esirgemeyerek beğenimizi topluyorlar! Ne yalan söyleyelim Türkan Saylan yandaşlarına gıpta ile bakıyoruz! Hiçbiri "Senin bu yaşta aktif politikanın içinde ne işin var?" diye sorma nezaketsizliğini göstermiyor! Böyle bir nezaketsizlik bir yana bir de hepsi Saylan'ın etrafında kenetlenerek kara gün dostluğu nedir cümle aleme gösteriyorlar! Yandaşları hastane ile televizyon kanalları arasında ömrünü tüketmekte olan Türkan Saylan'a "Git evinde torunların ile oyna" gibisinden bir saygısızlıkta da bulunmuyorlar! Yani? Yani kendi davaları açısından Türkan Saylan'ın kıymetini ve önemini biliyorlar, takdir ediyorlar, gereken saygıda kusur göstermiyorlar! Ve ömrünün en zor döneminde Türkan Saylan, yandaşları arasında birlik ve beraberliğin en önemli unsuru haline geliyor! Evet, Türkan Saylan'ı hiç sevmeyiz, görüşlerine zerrece katılmayız ama gösterdiği mücadele azmini takdirden de geri kalmayız, kalamayız! Hatta bu mücadele azmine büyük bir gıpta ile baktığımızı itiraftan da geri durmayız! Bir Türkan Saylan yandaşlarının bu mücadele azmi etrafında gösterdiği birlik ve beraberliğe bakıyoruz bir de kendimize! Üzülerek bizim daha bu tür bir mücadele azmini takdir edecek ve gereğini yerine getirecek anlayışa ulaşamadığımızı görüyoruz! Biz henüz küçük çıkar hesaplarını aşamamış durumdayız! Zeki Ceyhan-Milli Gazete Quote Share this post Link to post Share on other sites
müznib 84 Report post Posted June 4, 2009 Bir delikten mümin iki kere sokulmaz: Müslim; 2998, İbn Mace; 3982, Ebu Davud; 4862 Bu hadis-i şerifi buraya aktarmamdaki amaç Müşrikin biri Peygamber efendimizi bir kere kandırıp esir düştüğünde yalvarıp birdaha yapmayacağını ama serbest kalınca müşrikleri tekrardan fesata düşürerek Peygamber efendimizin üzerine çekmesi sonucu aynı müşrik yakalandığında Efendimiz (s.a.v) bu hadis-i söyleyip ölümle cezalandırmış olmasıdır . (aklımda tam kalmadı kalsa aktarırdım ama özeti böyle ) bilmem anlatabildimmi .? bu kadın müslümanları sokmamışki resmen zehirlemiş misyonerlik yapsa iyi fuhşiyata dair ve vatanı dini bölmeye dair ne varsa elinden geleni yapmış ha saylan öldü gitti biz burda ne yazsak boş ama "müslüman uyanık olmalıdır" zannetmeyinki daha saylan gitti saylan gibilerde bitti sürüsüne ülkemizde mevcut... yakın ve emin olduğum abiden "kardelen" projelerinde nasıl bir oluşumun olduğunu; onun bana aktardığını aynen size aktaracağım. bu arada bunu abimde bana söylüyor idi kocaeli üni. (bu kadar teferruatlı olduğunu bilmesede) okurken .. Burs verilen öğrenciler bi erkek bi kız aynı odada kalacaktır . bir boş oda devamlı olacaktır ve bir misafir erkek gelirse kız öğrencinin biri onunla kalacaktır. bir erkek çocuğununda cuma namazına gittiğini tespit ettiklerinde öğrencinin bursu v.s iptal edilmiştir.. diğer iddianameler zati biliyorsunuz askeriyeye yakın (sızma, istihbarat) muhabbeti yani şimdi sizce bu kadın; misyonermi? pkk eğitimcisimi? yoksa manokyanmıydı? bunu sizin vicdanınıza bırakıyorum ... neyse öldü gitti estağfurullah diyorum muhabbetle .. Quote Share this post Link to post Share on other sites
nurulhak 22 Report post Posted June 4, 2009 Misyonerlik mefhumunu dinimden bahsederken kullanmam,kullanılmasını da sakıncalı bulurum. Misyonerliğin kurucusu sayılan Pavlus ; "Dinimi yaymak için mecusiyle mecusi,yahudiyle yahudi olurum" der. Misyonerlik ile İrşad arasında büyük farklar vardır. Misyonerlik insanları sömürmek,kandırmaktan öteye gecemez. Quote Share this post Link to post Share on other sites
kurşunkalem 56 Report post Posted June 4, 2009 Türkan Saylan artık öldü... Türkan Saylan'lar hiç bir zaman bitmeyeck.Ne onun dayatmaları son bulacaktı bu alemde, ne de ondan sonra geleceklerin sona erecek.Bu böyledir.İslamiyet doğmadan ewelde, doğduktan sonra da firavunlar hiç eksik olmamıştır. Bizler, o ve onun gibiler olmasına rağmen hâlâ burada, ya da başka alanlar da hâlâ varsak,demekki Saylan ve Saylan gibiler boşa kürek sallamış, boşa sıkıntı çekmiş ve çekeceklerdirde..Gönüllerimizi ferah tutalım.. Ve arkadaşlar, her ne kadar bizim gibi olmayı bırakın, bize tahammül dahi edemeyen bir insan için,öldükten sonra bile büyüklüğümüzü ,onlardan olan farkımızı gösterip arkasından artık konuşmayalım...Eminim ki,bu tutumu orada,öte alemde dahi hissedecektir,pişmanlıklarla.. Müslüman öylesine canlı ve diri ol ki,seni öldürmeye gelen,sende dirilsin.... Bin selam... Quote Share this post Link to post Share on other sites
nurulhak 22 Report post Posted June 5, 2009 Davasına sahip çıkma konusunda takdir edilir elbet. Düşmanlardan öğreneceğimiz ne çok şey var aslında. Quote Share this post Link to post Share on other sites
SİDOMA 5 Report post Posted June 5, 2009 ya hu bu kadın ömrü hayatını islama ve onun emirlerıne karşi çıkmakla geçırmiş,çocukla :) rın namaz kılmasını istemıyoruz,bale yapmasını istiyoruz dıyecek kadar ilerı giden,vs bir insan.inançlı öğrencilerı tesbıt edıp burslarını kesen hatta vermeyen nerede inançsız,pkk bılmem ne bela varsa onlara yardımseverlık tarafını gösteren...misyonerlık faalıyetlerı kanıtlanan bir insandı... şimdi üslüb_u beyan aynıyla insandır.sözunden yola çıkarak diyorum ki;öldükten sonra badem gözlü moduna sokmasın bırılerı olayı...hele cenazesındekı müftü beyefendi öyle bir anlattıkı neredeyse bir mürşidi kamılden bahsedıyor sanırsınız :) o ıyılık kanatları inançlılara neden bırer kartal pençesı oldu acaba... bıraksınlar bu işleri...Allah için sevmek ve Allah için buğz etmek amellerın en üstünüdür.ve fasık bır ınsan övüldüğü zaman arş titrermiş....takdır edılecek hiçbırseyı yoktur onun... sevmedım sadece mevlanın rızası için... meftanın hesabı rabbıme kalmıştır...selam ve dua ile.. Quote Share this post Link to post Share on other sites
Murat Aydın 9 Report post Posted June 7, 2009 ne sesli bir ölüm oldu bu ya hu! yazmayacaktım aslında ama dün bile hala bu 'şahıs'tan bahsediyorlardı Tv'de. madem öyle bende zor tutuyorum kendimi, ''konuşurum ulan!'' dedim içimden. Devlet büyüklerinin cenaze törenine katılmamasından tutun da telefon açıp bir başınız sağolsun dememişlermiş, veryansın ediyorlar. ''oh ne iyi etmişler de gelmemişler'' demeyeceğim, demem. :) Gelmelerine ne hacet ki! Sevgili Müftümüz ''cenaze töreninde alkışa değer'' bir konuşma yaptı, herşeye değer. Millet alkışladıkta göğsü bir kabarıyor bir kabarıyor... Gülsen mi ağlasan mı?! Üstelik bozacıların şahidi Ahmet Hakan da tam gaz destekledi bunu. Daha ne olsun, Allah'tan belanızı mı istiyorsunuz, diye sormayacağım, sormam :) heyt be mübarek kadınmış! Quote Share this post Link to post Share on other sites