Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
kurşunkalem

Ahmet Turan Alkan

Recommended Posts

Sağolasın Mecelle!

Mecmua: Zaman GazetesiTarih: 25 Nisan 2009, CtsBunlar Çeşmebaşı dedikodusudur beyler, mahalle çeşmelerinin başında su keşiği beklerken şunu bunu çekiştiren kadınların gıybet ve iftirasından farklı değildir netice bakımından. Fasa fisodur, gayrı ciddidir.

 

Adam gitmiş dağın başına kazıyor; bir defa kazı iznin var mı kardeşim; bu memlekette tarihî eser aramak, Kültür Bakanlığı’nın özel iznine bağlı. Sen alıyorsun eline kazmayı dere tepe cephanelik arıyorsun. Bulduğun da bir şeye benzese? Beşinci sınıf tarihî eser, kıytırık şeyler. İşte bu yüzdendir ki, usule uygun kazı yapılmadığı gerekçesiyle bulunan lav silahlarının hukukî bir mesned taşıması imkânsızdır. Belki de soba borusu, ne bileyim tarımda kullanılan geniş plastik su borusunun ucuna bir şeyler takar lav diye yutturursunuz ahaliye. Neticede cahil milletimiz; inanır.

 

O tabancalar, tüfekler var ya; kesinlikle tarihî eserdir, kaçaktır. Patlamaz onlar, zaten mermileri yeşil küf tutmuş. Taşla ezsen yine infilak etmez. Öyle çakar almaz şeylerle darbe yapılır mı ayol? Hem kimmiş bu darbeciler, çeteciler? Akıl var, yakîn var! Darbeci diye tutup cezaevine konulan adamları toplayıp günübirliğine pikniğe götürseniz, ikindiye kalmaz yorulur, acıkır, hastalanır, perme-perişan olur bunlar. Kısm-ı âzâmı yaşlı, asır-dîde insanlar. Zaten görüyorsunuz, kime tutuklama kararı çıktıysa ertesi güne kalmadan vahim derecede sağlık problemleri nüksetti, apar-topar hastaneye kaldırıldılar, müşahede altında tutuluyorlar. Bu kadarı da bir tesadüf olabilir mi; olamaz elbette!

 

Efendim patlayıcı maddelermiş, plastik bombalarmış; ne malum plastik oldukları, belki cam macunudur bunlar; bilirsiniz hani eskiden camcılar çerçeveyle cam arasına macun çekerlerdi, ondan işte. Belki oyun hamurudur, hatta pekmez bile olabilir. Siz tutuyorsunuz bu muhterem insanları bombacılıkla itham ediyorsunuz, yakışıyor mu?

 

Üstelik bir de şöyle bir durum var; ne zaman sanıklar lehinde bir hava oluşsa, ne zaman basındaki arkadaşlar -eksik olmasınlar- dört bir koldan çalışıp çabalayıp güzel bir rüzgâr estirseler, patt diye bir cephanelik bulunuveriyor. Hay cephanelik kadar sizin başınıza… desem, buyrunuz bizi de darbecilikten alıverirler içeriye. Senin gömmediğin ne malum kardeşim o tarihî eserleri oraya. Hem sen nereden buluyorsun bakalım o silahları, şeyleri? Nereden bulup da gömüyorsun dağ başlarına, sonra gidip elinle koymuş gibi buluyorsun?

 

El bombaları! Nedir el bombası? Demode bir silah. Gerçek olduğu nereden belli? Gidersin bir dökümcüye, verirsin resmini, iki gün sonra sana istediğin kadar sahte el bombası… Götür göm dilediğin yere, sonra kazmacıları, gazetecileri getir… Ooh!

 

Bunları moral bozmak için yapıyorlar, tam, “bu kadar hasta, yaşlı ve muhterem bir insana bu reva görülür mü?” diye yekinecek oluyoruz, haydii bir cephanelik; tam psikolojik üstünlüğü ele geçiriyoruz, al sana bir dinleme kaydı. Onca emek, kampanya foss diye boşa gidiyor.

 

Bilgisayardan anlayan arkadaşlar söylüyor; birader herkesin sesi taklid edilebiliyormuş; korkunç bir şey yahu. Sadece ses taklidi değil, görüntüler de böyle yapılabiliyormuş. Hatta bizim arkadaşın yeğeni var, o demiş ki, “İsterseniz Oktay Amca’yı Hitler’le tavla oynarken, şakalaşırken gösteren bir video yaparım ama biraz tuzluya patlar!” Bak bak bak… Teknolojideki ilerlemeler müthiş azizim…

 

Ha, ne diyordum? Kardeşim adamı oraya silah gömerken gördün mü; suç üstü yakaladın mı? Yok! Belki de çobanlar gömdü oraya, ne mâlum. Çobandır bu, lav silahı da lazım olur, roketatar da… Geçiniz efendim geçiniz. Delil dediğin şudur, “kılıç kında iken”, dört erişkinin şahâdetini isterim ben azizim, anlıyor musun? Şekk ile yakîn hâsıl olmaz vesselâm; sağolasın Mecelle!

Share this post


Link to post
Share on other sites

Özetli-yorum!

 

Son dönemde hükümet, açılım veya fırsat adı altında yanlış işler yapıyor; nitekim Türkiye'yi bölmek isteyen pazarlamacılar boy göstermeye başlamıştır ve biz parti olarak bunu hep söylüyorduk zaten. Bu hükümet, ülkeyi uçurumun kenarına getirmiştir.

25 yıldır bölücü terörle yaşıyoruz ve bunun üstesinden gelemedik ama bu başarısızlıkta en büyük pay iktidarındır, çünkü biz vaktiyle İmralı'dakini yargılayıp mahkûm ettirdiğimizde terör çok azalmıştı. 2002 yılında ise sıfır noktasındaydı, ancak bu tarihte iktidara gelen hükümet, bölücülüğü önemsemedi, terörün kimlik baskısından çıktığı zannıyla bu konuyu durmadan kaşıyarak, kapanan yaraları yeniden kanattı. Bunlar zaten gelir gelmez AB'ye teslim oldular, kapsamlı askerî harekâttan ısrarla kaçındılar, bölücülerin değer ve kimliklerini savunarak Güneydoğu'dan oy almayı hesapladılar. Sayın milletvekilleri, evvelen, hükümet etnik temelli ayrışma ve ayrıştırma çabalarını destekliyor. Türk milleti lafından rahatsız oluyor; bu gidişle Türkiye'nin adı ve İstiklâl Marşı'mız bile tartışılır hale gelecektir.

 

Sâniyen bunlar, bayrağımıza saldıranlara haddini bildiren millet evlatlarına "şoven" diyorlar. 30 bin kişinin katiline "sayın", Mehmetçiğe "kelle" diyorlar. Bunlar 301'i de değiştirdiler. Sâlisen AB ağzıyla konuşarak terörün siyasî hedeflerini haklı gösteriyor, hatta "geçmişte hatalar yapılmış" gibi şeyler söylüyorlar. Bu mevzuda hükümetin en büyük destekçisi ABD, AB ve Kuzey Irak'taki dostlarıdır. Râbian, bunlar teröristin kendiliğinden silah bırakacağını zannediyorlar; sınır ötesi harekât yapılmak istendiğinde "önce de yapmıştık, ne oldu?" diye bahane gösteriyorlar, sonra da el altından terörle pazarlık yapıyorlar. Bunlar Kuzey Irak'taki aşiret ağalarını adam yerine koyuyor ve bunlara inisiyatif veriyorlar.

 

Siyasallaşma adı altında Diyarbakır ve Erbil'de bazı salonlarda tartışma yapıyorlar. Genel af lâfları geveliyorlar. Değerli milletvekilleri, vaziyet budur, hükümet yıllarca rüzgâr ekti, şimdi de çözüm adıyla fırtına biçiyor. Hükümet düğmeye basmıştır. Bunlar öyle kötü işler yapıyorlar ki bizi, kırk satırla kırk katır arasında tercih yapmaya zorluyorlar; halbuki 2002 yılında biz onlara fıstık gibi bir ülke bırakmıştık. Buna sessiz kalmayız, teröre masa başında teslim olmayı fırsat zannetmek kimsenin haddi, hakkı, harcı değildir, olamaz.Bir de mayın meselesi var; bakın uyarıyoruz, tamam temizlensin, iyi olur, tarıma da açılsın bu topraklar fakat hülle yaparak yabancılara peşkeş çekilmesin. NATO'ya bağlı o ajans yapsın. Bu tasarı geri çekilsin, yoksa alnınızda kara bir leke olur çünkü bir filozofumuzun dediği gibi "Hudut kutsaldır".

 

Ha, bir de şu var; Başbakan demiş ki, "Farklı etnik kimliktekiler kovuldu; bunlar faşizan yaklaşımdır vs." Bu sözler kontrolünü kaybetmiş bir ruh halinin eseridir; ecdadını aşağılamayı özgüven zanneden çürümüşlüğün işaretidir. Bunlar, Türkiye'yle hesaplaşmak isteyen Rum ve Ermenilerle aynı saftadır. Böyle densizlikleri ancak Yunan ve Ermenistan basını alkışlar. Başbakan ya özür dilesin ya da şu sorulara cevap versin... Suskun kalırsa millî vicdanda ebediyyen mahkûm kalır. Nitekim ben daha önce grup toplantısında söylemiştim. Bu kafa yapısı artık belli olmuştur; bunlar Kurtuluş Savaşı verdiğimiz için pişmanlık duyan, işbirlikçi zihniyetin günümüze kadar gelmiş uzantılarıdır. Başbakan, dilinin altındaki baklayı artık çıkarsın. Türk milletinden duyduğu utancın gerekçelerini açıklasın ve ilk adres olarak da kendi geçmişine baksın. Sayın milletvekilleri, biraz da ekonomiden bahsedelim; bunlar teğet geçecek dediler ama deldi de geçti. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

 

Yukarıdaki metin, bir muhalefet partisi genel başkanının Meclis grubunda yaptığı 30 bin vuruşluk konuşma metninin, benim tarafımdan onda bir oranında özetlenmiş şekli olup, bugünün mânâsına (27 Mayıs!) dair hiçbir imâ ihtivâ etmemektedir.

 

Burası Türkiye'dir ve Türkiye, böyle bir ülkedir!

 

Ahmet Turan Alkan-zaman/27 mayis 2009

Share this post


Link to post
Share on other sites

Eyvallah, Alkan okuyucularını görmek ne güzel! O'nun okuyucuları genellikle dinamik, pörsümemiş ve iflas etmeye mahkum olmayanlar oluyor. Malum Ahmet Hoca'mız yaşına rağmen dinamik ruhlu birisi. Selamlar, okumaya devam :)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Abim Damat Oluyoor...

 

Aşağıdaki haber, vaktiyle ciddiyeti ve güvenilirliği hakkında bir hayli şehir efsanesi dolaşan bir gazetenin siyaset sayfasından aynen alınmış olup, satır aralarında göreceğiniz italikle dizilmiş ibâreler haber metnine ait değildir ve sonradan ilâve edilmiştir.

Haberin başlığı şu şekilde verilmiştir:

 

"AKP ikinci davadan zor kurtulur"; devamında ise haberin kaynağı olarak ilgili gazetenin dış haberler servisi gösterilmiştir. Şimdi haber metnine geçebiliriz!

 

AKP'nin ikinci bir kapatma davasıyla karşı karşıya olduğu yabancı medya tarafından dünyaya duyuruldu (Aabim damat oluyooorrr/ Sıra da bana geliyoor!)

 

İngiliz Reuters haber ajansı, muhtemel ikinci kapatma davasının daha önce açılan ve Anayasa Mahkemesi tarafından reddedilen birinci kapatma davasına nazaran başarıya ulaşma şansının daha çok olduğunu (Gel bana güzel kız/ Kalbimi çalan hırsız/ Haydi havaya/ Eller havaya...) ve bu kez partinin kapatılabileceği yorumunda bulundu. Ajans analizinde, ikinci davanın, siyasi istikrarsızlık korkusuyla Avrupa Birliği (AB) üyeliğine aday olan Türkiye'den yabancı yatırımcıların kaçışına neden olan geçen yılki ilk kapatma davasından daha ciddi bir şekilde ülke piyasasını vurabileceği tahminini öne sürdü (Dürriyemin güğümleri kalaylıı, aah kalaylıı/ Fistan giymiş etekleri alaylıı/ alaylı amman amaan)

 

 

AKP'ye ikinci kapatma davası açılacağı yönünde iddiaların gazetelerde yoğunlaştığını belirten Reuters (Hey Hey... Pınarbaşı burma burma, yar yar yaar yar aman/ Yaz gelince öter turna/ leylim amman) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın AKP'nin Almanya kaynaklı Deniz Feneri skandalıyla ilgili bağlantısının olup olmadığını araştırdığını öne sürdü (Çayırda buldum seni/ Ellere vermem seni/ Kendime alsam seni/ Sineme sarsam seniii). Reuters ajansı, Anayasa Profesörü Ergun Özbudun'un laik yargının birçok üyesinin AKP'nin kapatılmasını istediğini ve ikinci bir kapatma davasının sürpriz olmayacağını söylediğini aktardı (Üçtür beştir/ Kızlar hoştur/ Dünya boştur/ Haydaaa). Özbudun'un, Deniz Feneri skandalıyla bağlantının kanıtlanması halinde AKP'nin kapatılabileceğini ifade ettiği kaydedildi (Hamamcı teyze/ Hamamcı teyze / Altınlarım çalındı bulamadım / Karakola gittim naynaranaynay...) Birinci kaptama davasıyla ilgili bilgileri, piyasaya olan olumsuz etkisi ve borsanın düşüşünü de aktaran Reuters (Oynamaya geldik oynamaya/Düğün dernek göbek atmaya/Limoncu derler adıma/Kimseler doyamaz tadıma/Ayılana gazoz bayılana limon/Ayılana gazozu da bayılana limooon), Başsavcı Yalçınkaya'nın ikinci kapatma davasının dosyasıyla ilgili henüz resmi bir açıklama yapmadığını da belirtti (Elli, altmıış, yetmiiş, seksen, doksaaan, yüüüzzz!).

 

 

Temel vaktiyle İstanbul'a gelmiş fakat o da ne? Ortalık top seslerinden yıkılıyor adeta. Demiş ki, "Nedir bu"; demişler ki, "Kraliçe Elizabeth geldi, o yüzden top atıyorlar". Aradan saatler geçtiği halde top sesleri kesilmeyince Temel kızmış, "Başımız şişti be, iki saattir bir kariyi vuramadilar gitti!"

 

Dayanın arkadaşlar; siz dışardan, biz içerden kötületelim şu hükümeti!

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ahmet Turan Alkan anlamadığı her konuda ahkam kesmeye çok fena alıştı ve süratle müthiş antipatik bir adama dönüşüyor. Yerli yersiz fazlaca gevezelik yapıyor, az daha uğraşırsa muhafazakar Hıncal olup çıkacak. Eskiden böyle değildi sanki, daha bir haddini bilirdi ve daha bir mutedil konuşurdu. Severdik. Tanınırlığı arttığından mıdır, salon programlarına büyük adam kontenjanından davet eden Ak Parti belediyelerinin sayısı arttığından mıdır, nedendir bilmiyorum; adam İstanbul'a gelince feleğini şaşıran mazbut Anadolu çocuğu gibi dağıtmaya başladı. Efendi son bombasını da Cennet'e salmış. Yazar'ım diye Allah'ın kendi söylediklerini tekzip etmeye, kendince düzeltmeye kalkışmaya hakkının olduğunu sanıyor galiba. Cebrail'den birşeyler geldi de bize mi söylemiyor, bilemiyorum. Hoca 'düşünüyorum' kelimesini kullandığında keskin bir hüküm salmış olmaktan kaçındığını zannediyor herhalde. Ama üzerinde konuştuğu mevzu, bu kelimenin hafifliğini kaldırmayacak kadar hassas.

 

Cennetin, Müslümanların özel kulübü olduğunu düşünmüyorum, orası muttakilere, muhlislere ait, gidince de inşallah göreceğiz."

 

Beyefendi şu anda orayı görmüyoruz diye rahat rahat sallıyor. Yalnız Allah'ın açıkça söylediğinin tersini düşünmek, hadi düşündü bir kere, bunu sözü dinlenen bir adam olarak ifade etmek çok değil, birkaç yıl sonra acı patlayabilir. Baba bulutlarda geziyor. Cennete kimin gireceğini onu yaratandan daha iyi bildiğini filan zannediyor herhalde. Şu tavır, bizzat Allah'ın yarattığı beşeri adalet anlayışı ile yine Allah'ın iradesine hudut biçmeye çalışmaktan başka nedir?

 

Bu sözü bir yerde konuşma yaparken söylemiş. Kaynağım twitter'daki sadık bendegânları olduğu için söylememiş olma ihtimaline de küçücük de olsa bir pay bırakıyorum. Fakat her halukarda koca adamın 6 yaşında çocuk gibi şımarmaya başlaması insanı üzüyor.

  • Like 2

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...