Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
Hâcegân

Kanuncu Ve Kanunsuz

Recommended Posts

Anayasa Mahkemesi üyelerini kim seçer?

Danıştay Üyelerini kim seçer?

Yargıtay üyelerini kim seçer?

Sayıştay üyelerini kim seçer?

Yök üyelerini kim seçer?

Anayasa Mahkemesi 11 asıl ve 4 yedek üyelidir. ''Cumhurbaşkanı, iki asıl ve iki yedek üyeyi Yargıtay, iki asıl ve bir yedek üyeyi Danıştay, birer asıl üyeyi Askerî Yargıtay, Askerî Yüksek İdare Mahkemesi ve Sayıştay genel kurullarınca kendi Başkan ve üyeleri arasından üye tamsayılarının salt çoğunluğu ile her boş yer için gösterecekleri üçer aday içinden; bir asıl üyeyi ise Yükseköğretim Kurulunun kendi üyesi olmayan yükseköğretim kurumları öğretim üyeleri içinden göstereceği üç aday arasından; üç asıl ve bir yedek üyeyi üst kademe yöneticileri ile avukatlar arasından seçer.''

Evet, burada TBMM'nin etkisini görüyor musunuz? Geçelim...

 

Danıştay üyeliğine bakalım. ''Danıştay üyelerinin dörtte üçü, birinci sınıf idarî yargı hâkim ve savcıları ile bu meslekten sayılanlar arasından Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu; dörtte biri, nitelikleri kanunda belirtilen görevliler arasından Cumhurbaşkanı; tarafından seçilir.

 

Danıştay Başkanı, Başsavcı, başkanvekilleri ve daire başkanları, kendi üyeleri arasından Danıştay Genel Kurulunca üye tamsayısının salt çoğunluğu ve gizli oyla dört yıl için seçilirler. Süresi bitenler yeniden seçilebilirler.''

 

Burada TBMM'nin etkisi var mı? Geçelim...

 

''Yargıtaya bakalım... Yargıtay Birinci Başkanı, birinci başkanvekilleri ve daire başkanları kendi üyeleri arasından Yargıtay Genel Kurulunca üye tamsayısının salt çoğunluğu ve gizli oyla dört yıl için seçilirler; süresi bitenler yeniden seçilebilirler.''

Burada TBMM'nin bir iradesi var mı? Geçelim...

 

Ya Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu'na ne demili? Şu HSYK canım...

''Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kurulur ve görev yapar.

 

Kurulun Başkanı, Adalet Bakanıdır. Adalet Bakanlığı Müsteşarı Kurulun tabiî üyesidir. Kurulun üç asıl ve üç yedek üyesi Yargıtay Genel Kurulunun, iki asıl ve iki yedek üyesi Danıştay Genel Kurulunun kendi üyeleri arasından, her üyelik için gösterecekleri üçer aday içinden Cumhurbaşkanınca, dört yıl için seçilir. Süresi biten üyeler yeniden seçilebilirler. Kurul, seçimle gelen asıl üyeleri arasından bir başkanvekili seçer.

 

Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu; adlî ve idarî yargı hâkim ve savcılarını mesleğe kabul etme, atama ve nakletme, geçici yetki verme, yükselme ve birinci sınıfa ayırma, kadro dağıtma, meslekte kalmaları uygun görülmeyenler hakkında karar verme, disiplin cezası verme, görevden uzaklaştırma işlemlerini yapar. Adalet Bakanlığının, bir mahkemenin veya bir hâkimin veya savcının kadrosunun kaldırılması veya bir mahkemenin yargı çevresinin değiştirilmesi konusundaki tekliflerini karara bağlar. Ayrıca Anayasa ve kanunlarla verilen diğer görevleri yerine getirir.''

Görüyor musunuz TBMM'nin ulaşamadığı, yani millet egemenliğne dayalı rejimin uzanamadığı kara delikleri? İş HSYK, Danıştay, Yargıtay, Anayasa Mahkemesi arasındaki müthiş irtibatı sağlamak adamlar için. İşte tam burada meclisin aldığı kararların çoğunluğu ne kadar olursa olsun, kararı geçiremiyorsunuz. Adamlar boşuna demiyorlar yüzde 90 da olsanız para etmez diye...

Türk Milleti adına kararlar alan yargı organların üye seçimleri ile millet arasında göstermelik bir teğetten başka hiçbir bağlantı yok. Bakın yargı bağımsızlığı, yargıyı meclisin irtibat noktasından uzaklaştırarak sağlanmaz, aksine yargıçlar hakimiyeti oluşur... Halbuki, başka ülkelerde, mesela Anayasa Mahkemesininin üyelerinin büyük bir kısmını, bazılarında ise tamamını meclis seçer. Bizdeki tek örneği olmayan bize has bir durum. çünki bu vatan bizlere bırakılmayacak kadar önemli.

Bazılarımız diyecekki; bu üyeleri meclis seçmiyosa da, Cumhurbaşkanı seçiyor ya... Üstelik Cumhurbaşkanını şimdi biz seçiyoruz. Emin olun Cumhurbaşkanının üye seçmesi göstermelik ve sus payı. Çünki adamlar, kaşığı, belli ideolojik görüşe sahip kişilerin bulunduğu köhne bir kazana daldırıp, oradan kaşığa gelen adamları Cumhurbaşkanının önüne servis ediyorlar. Sen Cumhurbaşkanını ne kadar seçersen seç, yine kural koyucuların istediğini seçmiş oluyor o Cumhurbaşkanı. Demokrasi diyen diller, bunları bildikleri halde ve yüzmüze baka baka yalan söylüyorlar. Bu sitende Demokrasi bulunmuyor maalesef...

Eminaoğlu'nun başkanı olduğu kuruluşa değinmiyorum bile. Çünki onun anayasal bir geçerliliği bile yok.

Daha neler var, neler... Bunlarda kanuna uygun ergenekonculuk. Hukuka değil kanuna... Mesela H. Ö, Y. B gibi kişiler kanuncu ergenekon zihniyetinde, Eruygur, Tolon gibiler ise kanunsuz Ergenekoncu...

Yahu bizi Avrupa birliğine niye almıyorlar sahiden?

 

Share this post


Link to post
Share on other sites

''HSYK hakimlerin bağımsızlığını değil, yargı içindeki bir zümrenin otokrasisini temsil etmektedir. Sisteme bakınız: Bakan ve müsteşar dışındaki HSYK üyeleri Yargıtay ve Danıştay tarafından seçilmektedir, ama zaten Yargıtay üyelerinin tamamını ve Danıştay üyelerinin ise dörtte birini bu Kurul seçmektedir. Tam bir kapalı devre yani. Dahası, bütün bu üyeliklerde ‘birinci sınıf’ hakim ve savcı olmak şartı var. Kimin birinci sınıfa ayrılacağına karar verenler de yine HSYK. Peki buna nasıl karar veriyorlar: Esas olarak, gizli sicillere ve Yargıtay ve Danıştay üyelerinin hakimlere verdikleri notlara dayanarak...

 

Yargıdaki bu aristokrasinin aynı zamanda ideolojik bir boyutu da var. Yani, Yargıtay ve Danıştay’ın uyguladıkları seçim yöntemi resmi ideolojiyi benimsemeyen herhangi bir yargıç veya savcının HSYK’ya -ve ayrıca Anayasa Mahkemesi’ne- üye seçilmesine hemen hemen hiç şans bırakmıyor. Böylelerinin -eğer varsa tabii- yüksek yargıçlığa seçilmeleri için tek şans Cumhurbaşkanı’nın Danıştay’a (dörtte bir oranında) ve Anayasa Mahkemesi’ne (11’de 3’ünü) yapacağı atamalar. Bu şans da kimin Cumhurbaşkanı olduğuna ve onun statükodan bağımsız davranabilme ihtimaline bağlı. '' Mustafa Erdoğan /Star 30 Temmuz 2009

 

Görüyosunuz değil mi, devlet nasıl surlar arkasına çekildi... Halbuki tam da bu mevzuuları anlatmak için ve aylar önecesinden yukarıdaki tespitleri yapmıştım. O zamanlar HSYK krizi de yoktu... Görünen köy klavuz istemez... Daha, özerk kurumlara da var, hele sıra onlara gelsin de görün...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Yahu her yanımız ofsayt.

Askerin siyasete ve idareye karışmasından,meclisin egemenlik haklarının kısıtlanmasına kadar.

Misalen MGK.

Siyasetçilerimiz ve askerlerimiz oturuyorlar yuvarlak masaya.Eğer Siyasetçi askerden politik tüyo istiyorsa yanlış,asker siyasetçiden taktik,strateji istiyorsa yanlış.

Hani ne yapıyorlar orada merak konusu.Askeri göz göre göre siyasete sokmak budur işte.

Askerin yeri kışlasıdır arkadaş git dersin gider,dur dersin durur.Fazlası zarar.

Demokratik adamlarız vesselam deriz,arada 3.Dünya'ya caka satarız,ama gel gör ki kayıtsız şartsız egemenlik sahibi milletimin mebusları,o egemenliği kullanamıyorlar.O zaman neden meclis var?

Büyük büyük masaların ardındaki büyük büyük opurtunist abilerimiz(bir çorba kaşığı kadar revizyonizm ekleyin siz) ne derse o!

Yaşasın Oligarşi.Tekrar edin bakayım.

Share this post


Link to post
Share on other sites

''Millî Savunma Bakanı ve Başbakan, Şûra kararlarına şerh koyuyorlar. Necmeddin Erbakan başbakanken bunu başlatmıştı.

Bu şerh şimdilik kıymeti harbiyesi olmayan bir not olarak kağıt üzerinde duruyor. Bu not, Askeri Şura kararlarının yargıya açılması ile ilgili. Yani hukuk devleti olma kararlılığının simgesi.

Yüksek Askeri Şûra kararları yargıya açılacak mı?

Elbette açılacak! Ne zaman? Onu kestirmek mümkün değil. Çok geç olmayan bir zamanda diyebiliriz. Hükümet bunu yaptığı zaman, bu resim böyle olmayacak.

Genelkurmay başkanı siyasî iradenin önünde görüntü vermeyecek.

Başbakan, bakan ve askerler yeni kareyi oluşturacak. '' D.Mehmet Doğan - Vakit

2009-08-03

 

YAŞ kararlarına şerh koyan irade kim? Milletin seçerek işbaşına getirdiği siyasetçiler... Şerh koyan iradenin oyu az olduğundandır ki, neticeye etki edemiyor. Şerh neticesiz kalıyor. Atanmışların dediği oluyor böylece... Hani nerde milli egemenlik... Ara ki bulasın! Meclisin etrafı sarılı; eller havaya! Şaka değil, hoş 10 yılda bir oluyor...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ali Karahasanoğlu - Vakit 2009-09-08

 

 

--------------------------------------------------------------------------------

 

Kadayıfı bulmuşlar, kaymak nerede diyorlar

 

1980’de Hukuk Fakültesi’ne girdiğimden beri, hukuk ile uzaktan yakından ilgili açıklamaları pür dikkat izlerim.. Darbe döneminde yapılan açıklamaları pek dikkate almayalım.

Ama 1982 Anayasası yürürlüğe girmesi ile birlikte, şu klasik söylemi sürekli dinler dururuz: “Türkiye genelinde tüm hakim ve savcıların atamalarını, özlük işlerinin takibini, yüksek yargıya üye seçimini organize eden Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun bir sekreteryası bile yok!”

İlk açıklamaları, “Bunlar sekreteri ne yapacaklar acaba” diye şaşkınlıkla karşılardım.

Zamanla anlaşıldı ki; bağımsızlık istiyorlar. Bağımsızlığı sembolize etme anlamında da, “sekreteryamız bile yok” diyorlar.

Onun içindir ki; “Adalet Bakanı’nın lütfu (1) ile telefonlarımıza bakacak bir memur görevlendiriliyor. Bakan istese, kendi telefonumuza kendimiz bakacağız” eleştirileri de zaman zaman yapılmıştır.

Sadece bu kadar mı?

“Bizim bağımsız bir bütçemiz bile yok!”

Hayır, gecekondu semtindeki bir asgari ücretlinin sızlanışı değil bu.. Milletin oyları ile işbaşına getirdiği hükümetlerin çıkarttığı düzenlemeleri iptal edecek hakimleri belirleyen, bakanları-milletvekillerini yargılayacak mahkeme üyelerini belirleyen, yeri geldiğinde siyasetçilerin milletvekilliği yapmasını önleyecek cezaları veren hakimleri seçen bir kurul bu!

Ve “bir bütçeleri bile yok”

“Bütçe ne işe yarar ki?” diye sormayın.

Onu da süreç içindeki bazı eleştirilerden öğrenebilirsiniz: “HSYK’nın kendisine ait bir daktilosu bile yok. Adalet Bakanlığı’ndan rica ile alınan daktilo ile yazımlarımızı yapıyoruz. Bakan kızıp da daktiloyu alıp götürse, yazışmayı elimizle yapmak zorunda kalırız!”

Durum bu kadar vahim işte!

Zaman zaman dile getirilen, “Kendimize ait bir binamız, bir müstakil makamımız bile yok. Adalet Bakanlığı’nda, meccanen oturan, istenildiği an kapıdışarı edilecek misafir gibiyiz” şikâyetlerini de dinledik yallarca...

HSYK’nın üst yönetimi pek ihtiyacı olmayacağı için dillendirmez ama, hakim ve savcı tabanında çok önemli bir şikâyet de, HSYK kararlarının hukuki denetiminin olmamasıdır.

HSYK kararı verdi mi, işiniz bitti demektir. Bakınız Ferhat Sarıkaya’da olduğu gibi.

11 kişi, “Savcılıktan ihracına” dedi mi, hayatınız kaydı demektir. Bir başka kuruma itiraz, bir başka mahkemeye denetleme.. Hiçbiri mümkün değil.

Bu düzenlemeye de yıllardır itiraz ediliyordu..

Yine hakim ve savcı tabanından gelen bir şikâyet de, HSYK’nın üyeleri arasında kendilerini temsil eden hiç kimsenin olmaması idi.

Evet, HSYK üyeleri hakim ve savcılıktan gelme kişiler ama.. Hepsi, Yargıtay veya Danıştay üyeleri.. Dolayısı ile Yargıtay ve Danıştay dışındaki adliyelerde görev yapan binlerce savcı ile hakimin seçtiği tek bir üye bile, HSYK’da yoktu. Bu da yoğun olarak eleştiriliyordu.

Bu eleştirileri, öyle sıradan sitem gibi algılamayın. Hukuk Fakültesi’nde ders başlar; “HSYK’nın bağımsız yapısı yoktur?..” Yargıtay’da adli yıl açılış töreninde konuşma başlar: “HSYK’nın bağımsız bir mekânı bile yoktur..”

Profesörler saatlerce bunu anlatır.. Barolarda bunlar tartışılır. Adliye koridorlarında, hakimler savcılar bunu konuşur! Ama 27 yıldır, bu konuda tek bir adım atılamaz!

Sanki devlet bölünürmüş gibi, HSYK’ya bir bütçe verilmez. Bir sekreterya verilmez. Bir fiziki mekân tahsis edilmez!

Geliriz AK Parti’nin iktidar dönemine..

Şimdi Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in öncülük ettiği yargısal reform ile, yıllardır eleştirilen yukarıdaki hususların tümü hayata geçiriliyor!

Yeni taslak kabul edildiğinde, artık HSYK’nın sekreteryası da olacak.. Bütçesi de..

Kendisine özel fiziki mekânı da olacak...

HSYK’nın bazı üyeleri de, binlerce hakim ve savcının seçimiyle belirlenecek. Yok öyle, “Ben Yargıtay’a üye seçeyim. Yargıtay üyeleri bana üye seçsin” kısır döngüsü!

Ve “hukuk devleti” ilkesinin gereği olarak, yeni düzenlemeye göre, “HSYK’nın kararları da yargı denetimine tabi tutulacak”

Ama bakıyoruz adli yıl açılışında Yargıtay Başkanı’nın konuşmasına..

Tüm bu sorunlar, 27 yıldır yokmuş, bu şikâyetler 27 yıldır dile getirilirken, küçücük bir adım bile atılamadığı fiilî bir gerçek değilmiş gibi, “Yargısal reform taslağındaki şuna da karşıyız, buna da karşıyız” üslubu ile konuşmalar yapılıyor!

El insaf yani.. 27 yıldır; kendisine ait daktilosu bile olmayan, kendisine ait sekreteri bile olmayan, kendisine ait bir makam odası bile olmayan HSYK’ya, yeni taslak sadece bunları bile kazandırsa, alıp başınızın üstüne koymanız gerekmez mi? ANAP’ı gelmiş.. DYP-SHP’si gelmiş.. CHP’si gelmiş.. DSP’si gelmiş.. MHP’si gelmiş.. 27 senedir hiçbiri bir şey yapamamış da, şimdi AK Parti’den gelen kadayıfın üzerine bir de kaymak mı istiyorsunuz? Bırakın, birçok Avrupa ülkesinde olduğu gibi, Adalet Bakanı’nın da orada bir koltuğu olsun. Ne olur yani?

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...