Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
yunuscoskun

Bir Haşereden Daha Kurtulduk

Recommended Posts

arkadaşlar diyorsunuz ki ölünüz arkasından sövülmez (ortada sövmek yok ) , kesinlikle herşeyin takdiri rabbime aittir (şüphe götürmez ) , bazı arkadaşlar başlık değişsin diyorlar (neden ?) burada herkes kendi fikrini beyan edemiyor mu ? arkadaşlar ben sizin kadar sağ duyulu olamıyorum. bunların maşalığını ettiği islam düşmanlarının islam alemine yaptıklarını biliyorum ve buna karşılık onlara , onların yanında olanlara tek kelimeyle yaşasın kötüler için cehennem diyorum...

 

onlar ateşe çalı taşıyan karga misali taraflarını belli etmişlerdir. madem tarafları belli o zaman diyecek sözde belli. eğer bu çabası , bu eğitim seferberliği hak dava için olsaydı. tabutunu elimizde değil başımızda taşırdık. ama batıl bir dava için , küfür için ise bu durum ben tek kelimeyle lanet dilerim... rabbimden...

 

bir dostumun güzel bir sözüyle benim düşmanıma bile hakkım helaldir...

benimde bana düşman olan birisi dahi olsa herkese hakkım helaldir. hatta türkan saylana dahi şahsi haklarım helal olsun lakin , islam düşmanlığı konusunda yaptığı her konuda hakkımı hiç bir şekilde helal etmiyorum.... şahsım adına bir şey istemiyorum... sadece o ve onun gibilerin yalanladıkları azabı tadmalarını dilerim... rabbimizin sözü haktır...

 

Kardeşim başlık değişsin demiyorum, fikrimice değişsin diyorum. Hani bana göre haşere gelimesi oraya oturmadı ve ben bunu derken kimseye kırıcı bir kelime söylemedim. Tekrar söylüyorum, ben bu kadın eleştirilmesin veya herkes sussun demiyorum ki, bilakis en keskin ifadelerle eleştirilsin ama, belli bir seviye gözetilerek yapılsın diyorum. Bakın bu zihniyeti ne ölçülerde ve nasıl keskin bir duruşla eleştirdiğim ortada. Mesela trradomir de bu kadın hakkında kimse konuşmasın gibi bir şey anladı. Öyle değil, yazdıklarımız ortada.

AKP'nin misyoner evleri kurduğunu iddia eden bu gibi çevrelerin aslında dünya kiliseler birliğinden yardım aldıkları ve hatta büyük bir kısmının mason olduğu... Başörtülü kardeşlerimiz ve dindarlar hakkında söyledikleri kelimeler... Bir ara okula dağıtılan kitaplara bunların ne ahlaksızlık örneği ifadeler kattığını...

Bu kadın öldü ve ben bir ölünün arkasından konuşulmaz demiyorum; üsluba dikkat çekiyorum. İş bundan ibarettir.

Ayrıca trradomir'de haşere kelimesinden hoşlanmadığını söylemiş. Öyle değil mi, trradomir? Hani haşerelik desen neyse...

Share this post


Link to post
Share on other sites

embesil konusunda arkadaş kusuruma bakmasın. Benim derdim uslupla alakalı. Nasıl haşere kelimesini kabul etmiyorsam, Bu kadının cenaze merasiminde segilenenleri de kabul etmiyorum. Olaylara yaklaşım mantığım bu. Yani her iki durumda da bir edebin gözetilmesi. hayır kendi yaşadığı gibi kömülebilir. cenaze merasimi yapılıyorsa edep önemli. henüz ölümü sıcaklığını korurken, işin edep yolunun bu olması gerekir demek istedim

Kuzum sizin oralarda insan sevdiğine insafsız mı der?

Share this post


Link to post
Share on other sites
Ee be neretvacığım madem öyle demedin, 'kanserli kadınla kılıç sallayan herif bir değil' muhabbetinin oradaki işi neydi pardon? Haa, sen yapmamışsın, miki yapmış :) Tamam, ortalama insan öyle düşünüyor diye bunu yazmışsın ama yazında bu vurgu sanki sana ait gibi duruyordu. Yumurtayı anlatmak için gıdaklamak gerekli değil ki be dostum (sadece benzetme yapıyorum, lütfen yanlış anlama, bilirsin seni sever ve yüksek seviyeli yaklaşımlarına saygı duyarım). Bizim yorumlarımız mevzuun arka planına sahip olan şahısları ilgilendiriyor. İnsanları soğutmayacağım diye kuduz bir başörtüsü düşmanının, namaz yerine bale teklif eden karikatür bir yaratığın ardından çenelere perçin vurulmasını isteyen arkadaşlara ses çıkarmasaydım, içimde kalırdı. Bu başlıkta meselenin arkaplanına çok fazla gönderme yok fakat mevcut olanların yeterli olduğunu düşünüyorum. Şu başlığı okuduktan sonra hala laf söyleme sebebimizi bir tarafa bırakarak 'Vay anasını be, yaşlı ve kanser, zavallı bir kadıncağızın ardından neler de söylüyorlar' diyebilecek birisi varsa bu o şahsın has embesilliğidir. Neden? Çünkü bizim mevzuyu ele alış zaviyemiz ve kadının ölüsüne sevinme sebebimiz ortada. 'Embesil olan safımıza gelmesin' diye mısralar attırasım var, gaza geldim. Neyse. Ama dur, madem öyle dedin, arkadaşları uyaralım. Lan! Sevgili embesiller! Biz kadın 'kanserden öldü' veya 'büyük bir doktordu' diye onu eleştiriyoruz, seviniyoruz sanmayın! Bu kadının ne mal olduğunu 5-6 mesaj yukarıdaki alıntıda görebilirsiniz. Biz o sebeplerden, İslami değerlere karşı giriştiği mücadeleden dolayı nefret ediyoruz kendisinden, anladınız mı bakayım? Her zaman ezilmeye, her zaman çenemizi kilitlemeye de gerek yok be abiciğim. Herkes hak ettiği mevkiye göre muamele görsün, en azından bazı mekanlarda olsun, hak ettiği sıfatlarla anılsın. Yok, başlığı okuyan şahıs dini hususlarda insanlara baskı yapılmasından değil de Saylanın yerilmesinden gocunan birisiyse, sadece bu başlığı gördüğü için dönüş yapmaktan vazgeçmez, canını sıkma sen dostum. Bu başlıkta bu noktaların altını sırf bu sebeple çizmemek, 'Kafama balkon düşer' diye sokağa çıkmamak gibi bi şey. Korkulan şeyin olma ihtimali her zaman vardır ama bu ihtimal dikkate alınarak hareket edilmez. Vazgeçerse de siz canınızı sıkmayın onun sorumluluğunu da ben alırım. Tamam? Burası bir gazete köşesi filan olsa tamam da burası için ben bu kadar da çekingen olmamak gerektiğini düşünüyorum. İnsanların hoşuna gitmeyeceği korkusuyla iğrençliği apaçık olan böyle bir şahsa karşı tavrımızı ortaya koymamak, en azından Saylan için gereksiz. Tekrarlamak gerekirse Saylan derecesinde olmayan bir başka şahıs hakkında bunları yazmak kesinlikle doğru olmazdı fakat bu da Saylan be kardeşim, Ebu Cehilin yandan yemişi yani.

 

'Ben Rabbimin vaadettiği zafere kavuştum, siz de size vaadedilen azaba kavuştunuz mu?' ve 'Azabı şimdi tadın bakalım' benzeri vurguları artık siz nasıl yorumlarsınız bilemem, ben oraya girmeyeceğim. Üstad'ın dediğini yapabilecek kadar veli yürekli bir insan da değilim malesef. Biz şu anda sevinme makamındayız, ileride onu da becerebiliriz inşallah.

 

 

:) Etrafta öküz bırakmadın yine... Eyvallah tamam, öyle davran...

 

Ama benim kanaatim, münafıkbaşının cenazesini istemeyerek de olsa kılan Efendimiz bu tarz durumlarda sövmemeyi tavsiye ederdi. (en doğrusunu Allah bilir...)

 

İsmini bilmiyorum ama o etkisiz hale getirilen şairlerden birine, önce saldırılarından vazgeçmesi söyleniyor, bir süre sonra sözünden cayıp yine şiir yazmaya başlayınca, ortadan kaldırılıyor. Bu bize şerri engellemenin esas olduğunu gösterir.

Yahu zaten o da kalmamış, hesabı vermeye gitmiş. Sövmenin ne anlamı var şimdi. Muhsin Reis'in vefatında yapılan yorumları hatırla, nasıl kızdığını hatırla, onlarla bir mi olalalım yani ?

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ha şöyle biraderim, sakin ol da biz de frene basalım. Gördüğün ipte sallananlar çamaşır değil ama, onların içinde başka şeyler de var. Eh, çenem de boyumdan uzun kitaplar yazan muharrirlerinki kadar olmasa da kuvvetlidir, Allah nazardan saklasın. Her neyse, asıl mevzu şahsım değil, geyikte boğulmayalım. Bu tepkiyi verecek birisi zaten çıkmaz, bu tepkiyi gösterecek kişi de embesildir dedim, diyorum, diyeceğim. Hayali müvekkiller bulmaya gerek yok, birisi çizilen sınırlara giriyorsa o öyledir. Allah da onu öyle yaratmış, sıfatını sahibine teslimden gayri ne yapalım?

 

Hahayyt. Başa güreşirken küçük ortadakilerin hevesini kırmak istemem :) Tamam tamam. Şaka.

 

Evet haşere kelimesinden hoşlanmadığımı yazdım. Onun yerine şahsı daha iyi temsil eden, onun taşıdığı özelliklere uygun bir kelime seçilebilirdi. Böyle iken sadece hakaretten ibaret gibi duruyor. Altı dolu olduktan sonra söyledikleriniz hakaretten ziyade tespit olur, onlar güzeldir bana göre. Seninle de, Yunus Coşkun'la da Ayrıldığımız nokta sanırım burası. Bu arada başlıkta 'ölünün arkasından kötü konuşulmaz' manasına gelen alıntılar yapıldı, cümleler kuruldu. Ben de Türkan Saylan ve yaptıklarından ziyade bu yaklaşımı ana merkeze oturtarak yazdım burada. Ben böyle şirret bir kadın hakkında yaşarken söylediğimi ölünce de söylemekten çekinmiyorum.

 

Bu arada gazetede yazmıyorken içimden geçenleri daha dolambaçsız anlatmak bana daha cazip geliyor. Bir de tekrarlayayım, benim bu başlıktaki asıl tepkim saylandan ziyade insanların tavrına... Bunu da ayıralım.

 

Şu halde seninle aramızdaki fark da üslup tercihinden ileri geliyor evet. Gerçi benim Saylan'a ne söylediğime karışmadığını da yazmışsın, ee tüm mevzumuz çıkmayacağından emin olduğum embesillere embesil demem mi yani? Madem öyle, onda da problem kalmamış o zaman :)

 

Neyse Hacegan, olur böyle arada. İnsafsız'a gelirsek, alttan sıcak bir gönderme yapıyorsa, o da lazım belki :D

 

Neretva,

 

'Tebbet suresini indiren Allah'tır, ben ötesini bilmem' deyip sövme mevzuundaki fikrimi belirteyim. :D Yani kötülüğü ortada olan şahısların kötülüğünü altını doldurarak söylemenin ve duruma uygun sıfatları seçmenin, İslami açıdan problem oluşturmayacağı fikrindeyim. Ya da... Fazıl Hüznü başlığında bunların yazılmışı var, fikirlerimi oradan devşir sen, ben burada bir kere daha aynı şeyleri yazmayayım (gerçi bunlar da yeterli). Şerrin kendisine de, şerre ismini veren şahsa da buğz eder, bunu da paylaşırım. O şair ilk etapta söz vermeseydi sağ bırakılacak mıydı? Benzerleri bırakılmış mıdır? Eyvallah, esas olan şerrin engellenmesidir fakat olmuyorsa dili, olmuyorsa da kalbi kullanalım, çekinmeyelim. Mesela ilginç gelecek sana ama bir komünistin üstada sövmesini ben yadırgamam. Varsa bir iddiası cevabını veririm o ayrı, ama bana hiç koymaz. Koysa bile, içimi yaralasa bile adamı anlarım en azından. Benim Muhsin Yazıcıoğlu'yla ilgili meselede kızmama sebep olan iki nokta vardı, birincisi 'hemen ölmesin, sürünsün de altından pislik alsınlar' gibisinden bir cümleyle karşılaşmaktır ki bu hareketi ne ölüme sevinmekle açıklayabilirsiniz, ne de fikir karşıtlığıyla. Bu resmen hayvanoğluhayvanlıktır yani. İkincisi de Muhsin Yazıcıoğlu'nun batacak hareketler yapmaması, en azından bir sükunete girmesiydi. Onun zıddındaki Türkan Saylan ise fikir noktasında kalmayan, despotluğa varan, insanların inançlarının gereği olan tercihlerini aşağılayan, onunla aktif olarak mücadele eden, yani pratiğe aksettirdiği fikir ve davranışlarıyla Müslümanca yaşamayı gücüyle engelleyen bir pislikti. Üniversite kapılarında başlarını açanlar, fikirle ikna olduklarından bunu yapmıyor. Saylan gibi dinozorların zorlaması sebebiyle, Allah'tan utanç duyarak çaresizce bunu yapıyorlar.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Yahu ben embesil kelimesini üzerime aldığım için ve sen aslında başka şey kast ettiğin için kusura bakma dedim. Yoksa şu uslup mevzuu ile alakalı olarak sana tepkim hala var. Seni diğer mesajlarından da tanıyorum. Sen herkese böyle ifadelerle mi hitap edersin. Başa güreşmek gibi bir niyetim yok.

Şimdi de çamaşırları ütülemeye geçtin bakıyorum. İstersen şu sıcak göndermeyi biraz aç...

Üslubun berbat. Hani ben böyle diyorum diye üzerine alınma.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Esselamu aleyküm.

Tamam söylediklerine katılıyorum. Ortada bir gerçek var ise ve malum şahıs bu ayıbını saklamıyorsa, pişman değilse, yanlış bilen insanların aydınlanması bakımından gerçeklerin söylenmesi şarttır. Ama yinede hakaret içeren sözler kullanmak ne derece doğrudur? Tamam iyi bir insan olmadığına hemfikiriz ve yapılan yanlışları, çirkinlikleri söylemek doğruların bilinmesi için mutlak yöntem ama haşere, dinazor, pislik gibi kelimeler kullanmasak daha iyi olmaz mı?

(trradomir kızma :) Amaç kendimce doğruyu söylemek)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Yunus Coşkun kardeş şöyle demiş: ''bunların maşalığını ettiği islam düşmanlarının islam alemine yaptıklarını biliyorum ve buna karşılık onlara , onların yanında olanlara tek kelimeyle yaşasın kötüler için cehennem diyorum...''

Peki hangimizin cennete gireceği garanti?

Share this post


Link to post
Share on other sites

Yok hacegancığım henüz ütülemeye geçmedim. Çamaşırın içindekini henüz yakmak niyetinde değilim. Gerek olursa yaparız tabii.

 

Herkese böyle mi hitap edersin derken? Nasıl? Sert hitap etmekse, elbette hayır. Gereğini hissettiğimde yaparım sadece. Galiba biraz fazlaca gerekiyor. Ne yapayım, insanlar bazen kendi söylediklerini, bazen de kendilerine söylenilenleri anlamıyor. Ötesi mizaç meselesi :)

 

Sıcak göndermeyi madem sen açamadın, ver bana ben açayım. Tüm söylenecekler söylendikten sonra son cümlede yapılan bir latife ile, insaf gibi, sevilen bir insandan beklenen bir hali ifade eden kelimeyi birleştirmek karşıdakinin eğilimine göre ya zeytindalı olarak algılanır, ya da sinirleri tamamen ayağa kaldıran bir hançer. Ben algıyı karşı tarafa bıraktım. Tesiri de iyyi oldu.

 

Aa ne tuhaf be hacegan, ben de kendi üslubumu geneliyle severken senin üslubun hakkında menfi düşünüyorum biliyor musun? Hatta ilk aktif olduğun dönemdeki mesajlarını hatırlıyorum da baygınlık geçirmemek için PC'nin fişini çekmek gelirdi içimden. Sonraları üslubunu biraz daha normalleştirerek bir kıyak geçtin bize, Allah razı olsun :)

 

Onur1, estağfurullah. Başlangıçtan itibaren gelen tüm tavırlar böyle olsaydı keşke. Ben sizinle aynı fikirde değilim, kullanılışındaki sebepler açıkça belirtilmiş kelimelerin yazılmasında bence bir sıkıntı olmaz. Dilimizi korkak alıştırmamayı, biraz da rahatlayabilmeyi yeğliyorum ben. Dinozor kelimesi tam da bu kişiyi tanımlamak üzere varsa ben onu da kullanmayı yeğlerim. Bu benim genel üslup tercihim. Ahlak dersi vermeden kendi üslup tercihlerini savunanlarla da sakince fikir alışverişinde bulunuyoruz zaten. Fakat mevzu kansere ve ölü arkası noktalarına gelince tepki göstermemek güç. Çok galiz noktalara ulaşmadıkça bunlar da müreffehil kulübdür, ruhların yelpazesidir efendim bence. Üstad da canlı-ölü demeden tokatlardı mesela. Bence hoş tercih. Sizce olmayabilir tabii, buna saygı duyarım cidden.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Değerli üyelerimiz, eklemiş olduğunuz mesajlarda kırpılması gereken yerler bulunmaktadır. Üsluplara dikkat etmeye çalışınız. Lütfen uyarımızı dikkate alarak konuyu/tartışmayı uzatmayınız. Bundan sonrası için aksi durumlarda gereken yapılacaktır.

 

Ölen kişi Ahmet Emin Yalman tipli bir zihniyet olup yaşamında inananları sevindirecek bir şey yapmamıştı. Kalbimden zerre miktarda üzülme duymayacak kadar kendisinden nefret ettiren bir insana, bilgilerim değil vicdanım bile rahmet okuyamıyor. Keşke rahmet okutturacak birşeyler yapabilseydi.

 

Saygılarımızla...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Yıl 2007, aylardan Nisan.

Askerdeyim ve her akşam olduğu gibi haber izlemek üzere gazinoda tvnin başındayız.

Tarih malum, e-muhtıra ile çalkalanıyor ortalık.

O günlerde Saylan tvlerde demeç veriyor.

Diyor ki;

 

"Menderes'e ne oldu? Sonu ne oldu? Biz istemezsek bu ülkede hiçbirşey olmaz" odaklı cümleler ve ardından bikaç kelam daha. En sonda ise işte o ürkütücü tez "BU ÜLKENİN KIZLARI NAMAZ KILMAMALI BALE YAPMALI"

 

Saylan dendi mi hep bu siyah cümle gelir aklıma.

Keşke tersini savunmuş olsaydı da ben de arkasından bir Fatiha okusaydım.

 

Geçenlerde (Nisan 2009) Merhum Yazıcıoğlu'nun Ankara Kocatepede kılınan binlerin aktığı, gözyaşlarının aktığı, uhuvvetin aktığı cenazesinden Aydınlıkevler'deki işyerime dönerken bindiğim halk otobüsünde karşımda bir kızcağız. Yaşı ya 13 ya 14. Ortaokul öğrencisi. Üniformalı ve boynundaki kokarttan anlaşıldığı kadarıyla Ya Yükselen ya Yükseliş Koleji öğrencisi. Ben çevemle ilgisiz kitabımı okuyordum ki karşımda son derece özgüveni yüksek bir biçimde Cumhuriyet'ini açtı ve başladı satıraralarında göz gezdirmeye.

Bu tabloya bakınca "Saylan davasına bir mensup daha yetişiyor heyhat" düşücesi içinde öylesine üzüldüm ki birşey yapamıyor olduğuma, "yanlış yoldasın" bak şu yol düz, berrak ve doğru" diyemediğime. Desem de anlatamayacak olduğuma.

 

İşte kıymetli dostlar İslam'ı öylesine yaşamalıyız ki o huzur görenlere öylesine yansımalı ki.

Gören "Acaba bu huzurun kaynağı ne?" demeli. Cevap her halimizden İslam İslam İslam diye kalp atışı ritminde dökülmeli.

 

Ve öylesine mesai harcamalıyız ki bu Üstad'ın Büyük İnkılap diye çerçevelediği kavrama.

Yeni nesillerin de ömrü en masumu bilaro salonunda başlayıp, diskolarda barlarda tükenmemeli.

Bilardo salonları, boş vakit sarf yeri kahvehaneler, tempo, akıl ve fikir sarf yerleri diskolar barlar, faydasız arkadaş yığını partilerde ve daha sayamadığım olanca malayani ile geçmemeli.

 

Münevver şahıslarıyla müstakbel ve muvazzaf anneler İslam'ı yaşamalı ve tek derdi evi olup kulluk, evlat ve ev işleri üçgeninde HUZURUN zirvesinde gezinmeli.

Muteber şahsıyla müstakbel ve muvazzaf babalar bir vakit namaz dahi kaçırmadan helal rızk peşinde koşarak akşama hanımına ve evlatlarına kavuşacak olmanın buhranını yaşamalı.

Akşamlar birlikte okuyarak öğrenerek sohbetle muhabbetle geçmeli.

Ve eğer bir gün, "Cemiyetin bu halinden, TV başında fazladan* geçirilen saatlerinden dolayı sen de mesulsun" denilirse şaşmamalı.

 

Sevgili kardeşlerim vaktimimzi nelere harcadığımızı birkez daha gözden geçirelim.

Ve en basit tabiriyle, önce nefsime sonra sizlere seleniyorum; "malayaniyi terkedelim ve ilme ve amele sarılalım."

İşte o zaman merhum Yazıcıoğlu'nun cenazesini dolduran o kalabalık dünyaya hakim olacaktır.

En yakın örneği için Bkz: ŞANLI OSMANLI TARİHİ.

 

Selam ve dua ile...

 

 

 

* Fazla'nın ölçüsü: Haber dışında herşey. Hatta belki başka kaynaktan mümkün ise haber bile asla.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Güzel, Trradomir kardeşim...

Bir içim su gibisin...

Hani fotoğrafını çekiyorum da... Bu yüzden biraz daha yazsan iyi olur. Mesela benden bahsedebilirsin.

 

Değerli üyelerimiz, eklemiş olduğunuz mesajlarda kırpılması gereken yerler bulunmaktadır. Üsluplara dikkat etmeye çalışınız. Lütfen uyarımızı dikkate alarak konuyu/tartışmayı uzatmayınız. Bundan sonrası için aksi durumlarda gereken yapılacaktır.

 

Ölen kişi Ahmet Emin Yalman tipli bir zihniyet olup yaşamında inananları sevindirecek bir şey yapmamıştı. Kalbimden zerre miktarda üzülme duymayacak kadar kendisinden nefret ettiren bir insana, bilgilerim değil vicdanım bile rahmet okuyamıyor. Keşke rahmet okutturacak birşeyler yapabilseydi.

 

Saygılarımızla...

 

 

Değerli kardeşim, ben mesela İsmet İnönü'nün mezarı başında bir Elfatiha okuyamadım. Gönlüm buna razı olmadı. Aynı şey Saylan için de geçerli ama ortada bu siteye yakışmayan bir ifade biçimi var. (Bu ifade biciminin trradomir'le alakası yok.)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Trradomir show.. Bazı arkadaşların saçlarının tel tel olduğunu görür gibiyim :)

Kim bilir bu konunun sonu nereye kadar gidecek.İzlemekteyim :)

Share this post


Link to post
Share on other sites
Trradomir show.. Bazı arkadaşların saçlarının tel tel olduğunu görür gibiyim :)

Kim bilir bu konunun sonu nereye kadar gidecek.İzlemekteyim :)

 

 

Bu ne biçim iş... Bari seyyar satıcılıkta yapsaydın; bu talihsiz dalaşmadan sen de bir şeyler kazanırdın.

Share this post


Link to post
Share on other sites
Bu ne biçim iş... Bari seyyar satıcılıkta yapsaydın; bu talihsiz dalaşmadan sen de bir şeyler kazanırdın.

Evet, arkadaş çöpçülükten çok kazanıyor, size de geniş anlayış kapasiteli yüksek zekasının pırıltılarından süzdüğü akıl damlalarından sunuyor. Ben olsam sayın yüksek bayık üslup makamı temsilcisinin dediğini tutardım. :) Ha uşak, terbiyenu yerum senun! :)

Share this post


Link to post
Share on other sites
Değerli üyelerimiz, eklemiş olduğunuz mesajlarda kırpılması gereken yerler bulunmaktadır. Üsluplara dikkat etmeye çalışınız. Lütfen uyarımızı dikkate alarak konuyu/tartışmayı uzatmayınız. Bundan sonrası için aksi durumlarda gereken yapılacaktır.

 

Ölen kişi Ahmet Emin Yalman tipli bir zihniyet olup yaşamında inananları sevindirecek bir şey yapmamıştı. Kalbimden zerre miktarda üzülme duymayacak kadar kendisinden nefret ettiren bir insana, bilgilerim değil vicdanım bile rahmet okuyamıyor. Keşke rahmet okutturacak birşeyler yapabilseydi.

 

Saygılarımızla...

Selamlar,

 

Bu mesajın anlaşılması çok mu zor arkadaşlar?...

 

Hacegan 2 gün, trradomir ise 5 gün süreyle forumdan uzaklaştırılmıştır.

 

Saygı ve selamlarımla...

Share this post


Link to post
Share on other sites
Guest
This topic is now closed to further replies.

×
×
  • Create New...