Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
yavuzlenk

Osmanlı Nasıl Battı? Cevabı...

Recommended Posts

Serfiraz Sultan’ı Cazibesine kapılan Padişah Abdülmecit masraflı bir düğünle evlendi. Serfiraz Sultan’ın lüks harcamaları, Saray Entrikalarına karışması, en görkemli sarayda yaşama isteği, ancak Avrupa’dan borç para alınarak karşılanabildi. İstanbul’da Saray Halkı ve paşalar saltanat sürerken Anadolu insanı aç ve perişandı.

 

Serfiraz Sultan, uzun boylu, ince belli, “baygın bakışlı”, Fettan mı fettan… Görünüşü ise “Masum bir ceren” misali… Ama Kadın efendinin durumu biraz farklı. Koskoca Osmanlı Devletinin padişahı Abdülmecit’in “meftun olduğu” aynı yastığa baş koyduğu eşi. Osmanlı tarihinin 1855 yılı mühim olayları yazılırken Serfiraz Sultanın başının altından çıkanlar baş sıraya geçmiş. Serfiraz hanım, II. Mahmut devrinde getirilen saray kadınlarının fes ve yaşmak giymelerinin verdiği serbestlik ile “temaşa ederek” gözünü dışarı çevirmek geleneğini getirdi. Vakitli vakitsiz halk arasına çıktı. Gözüne kestirdiği güzel delikanlılara baka kaldı. Tarabya taraflarında çalgıcılıkla uğraşan bir Ermeni delikanlısını da vuruldu. Küçük Fesli olarak bilinen Ermeni delikanlısı güzel şarkılar söylüyor ve iyi ney çalıyordu. Allah biliyor ya belki de davul ve zurna çalması da yerinde idi. Serfiraz Ermeni oğlanı ile gizliden gizliye buluştu. Yıldız sarayının korulukları onların gizli aşklarına sahne oldu. Ermeni delikanlısının aşkını gizleyemeden etrafına anlatması bir anda dikkatleri üzerine çekmesine sebeb oldu. Bir gün akşam üzeri Ermeni delikanlısı Beyoğlu’nda kahvehanede arkadaşları ile sohbet esnasında iken kapı açıldı. İçeri gözleri kan çanağına benzeyen kızgın ve de hışımlı bir Arnavut zebanisi girdi. “A be küçük fesli zındığı nerede?” diye bağırdı. Tabancısını eline aldı. Ayaklarına doğru kurşunları sıkmaya başladı. Küçük Fesliyi vurmamıştı ama, korkudan da ödünü koparmıştı. Küçük fesli, derhal ailesi tarafından Büyükada’ya gizlenmek üzere saklandı. Olay örtbas edilmek istendi. Herkes biliyordu ki Serfiraz Sultan Ermeni oğlanı ile aşkı uğruna hesapsız kitapsız harcamalara girmişti. Avrupa’dan getirilen elbiseler sarayda hizmetçilere verilen bahşişler, sarsar ve kuyumculara verilen siparişler hesabı bir hayli kabarıktı. Küçük fesli, bir gün sahilden Beşiktaş’a çıktı. Mahalle arasından evine doğru giderken köşe başında iki kişinin saldırısına uğradı. Bıçaklandı. Ve tez zamanda öldü. Olay bir anda İstanbul’daki İngiltere, Fransa ve Rusya elçilerinin müdahale etmesine sebep oldu.

 

Serfiraz hanım, saraya gelin olarak ve Ermeni delikanlısına aşık olmadan evvel, saray kadınlarının masrafları yılda ancak bin keseyi zor buluyordu. Serfirazla birlikte kadın efendilerin dışarı çıkıp, gizlenmeye başlamaları, sefahat kapılarını aralamaları ile sarayın masrafları bir hayli kabardı. Sadece Serfiraz’ın yıllık masrafı 125.000 keseye ulaştı. Diğer masraflarla birlikte saray masraflarının toplamı 288.000 keseye ulaşmıştı. Saray kadınlarının, damat paşalarının yiyip içmesi, hadsiz hesapsız harcamalarda bulunmaları kısa zamanda Osmanlı bütçesinin büyük açıklar vermesine sebeb oldu. Tabii sınırsız harcamalara zamanın Maliye Bakanı Hasip Paşa ve Padişah Hazinesine bakan Muhtar Paşaların her isteyen saraylıya para ayırmaları sebeb oluyordu. Saray kadınlarının hazineyi yiyip bitirmesi Anadolu ve Rumeli ordularının güç durumda kalmalarına da sebeb oldu. Serasker Rıza Paşa mevcut duruma karşı çıktı. Serfiraz’ın ve ona destek veren Maliye ve Hazine-i Hassa bakanlarının harcamalarının sınırlandırılmasını istedi. Olayı Serfiraz duydu. Kıyametler koptu. Gece olduğunda Padişah çok sevdiği Serfiraz’ın odasına geldiğinde kapıları kapanmış olarak gördü. ”

 

- Niçin açmıyorsun?” diye sorduğunda aynen şu cevabı aldı:- Rıza Paşa gibi bir herif bizim terbiyemize memur imiş. Bu surette biz edebsiz imişiz. Edebsiz olanlar böyle edebsizlik edebilir!…”Padişah yalvardı. Serfiraz’ın istemediği adamları devlet görevinden azledeceğini vaad etti. Öylece odanın kapıları açıldı. Karısının koynuna girdi. Saray kadınlarının artan harcamalarına kaynak bulmak için Fuad Paşa Avrupa banker piyasasında yüksek faizli borç aldı. Serfiraz’a ayda harcaması için 20.000 kuruş maaş bağlandı. Hatta Padişah kendisine hazineden verilen 15.000 kese paranın 5.000 kesesini götürüp Serfiraz’a teslim etti. 1850′li yılların sonlarına doğru Osmanlı’nın Rumeli’de sınır bekleyen vatanı koruyan ordularının toplam harcamaları yıllık 800.000 keseye ancak ulaşıyordu. Oysa aynı yıl saray masrafları ve kadınların harcamaları da aynı miktara ulaşmıştı. İstanbul’un namlı terzilerinden Rum asıllı Köçekoğlundan saraya gelen pusulada da “saray kadınlarının borcu 800.000 kuruş olarak” yazılmıştı… Vermek mümkün mü? Haydi bakalım Avrupa piyasasından biraz daha borç para bulalım… Maliye Nazırı’nın, Padişahının kafasını kurcalayan en öneli dert bu!… “Alışmış kudurmuştan beter” derler ya…. Türk tarihinde Serfiraz’ın ve onun gibileri varlığını da inkar etmek mümkün değil.

 

(Kaynak: A. Cevdet Paşa, Tezakir.)

Share this post


Link to post
Share on other sites

vay be alt tarafı serfinaz diyordum.hiç de öle değilmiş.sağolasın

 

selametle

Share this post


Link to post
Share on other sites

OSMANLININ batisi 100 sene kadar bir zaman birimi icinde oldu

ABDULHAMIT HAN allah ondan razi olsun 30 sene ömrünü uzatti cöküsün ama kisa ve öz OSMANLInin batma sebebi son dönemlerde kurandan uzaklasmak CIHADi ihmal etmek ve birazda ALIMLERIN MÜCDEHIDlerin azalmasiydi

SELAMETLe

Share this post


Link to post
Share on other sites

Hayrete sayan.. gozumuze sokulmus bir hurrem karakteri vardi ki lanse edilen kadar entrika ustasi degildi. Bu kadin da az degilmis hani.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Seyyah İbn Battuta ise ona "Osmancık" denildiğini aktarır. Geçimini koyunlardan elde ettiği ürünlerle sağlarmış. Hatta bir ara fetheddikleri bir şehrin pazarına götürmüşler.Osmancık'ı ve buradaki satıcılardan "bac" yani vergi almanın beylik hakkı olduğuna inandırmaya çalışmışlar. Osman Gazi, elinin emeği olmadan böyle bir "hava parası" nın nasıl olup da hakkı olabileceğini anlamamış bir türlü. Böylece yağlı gelirini elinin tersiyle reddetmiş.

Zaten öldükten sonra terekesinden altın ve gümüş adına değerli herhangi birşey çıkmaması da bu tok gözlülüğünü yeterince gösteriyor. Terekesinden çıkanlar şunlardan ibarettir: Denizli bezinden yapılmış sarık, at için zırh takımı, bir tuzluk, bir tahta kaşık, bir başlık, bir çift çizme, Alaşehir dokumasından kırmızı renkli sancaklar, bir kılıç, bir tirkeş(okluk), bir mızrak ve misafirlerine ikram için üç sürü koyun. (Mustafa Armağan- Osmanlı Mahrem Tarihi)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...