Murat Aydın 9 Report post Posted July 28, 2009 Soruyu yönelten : Mehmet Köprülü Cevaplayan : SETA (Siyaset-Ekonomi ve Tarih Araştırma Vakfı Genel Koordinatörü İbrahim Kalın) Soru : -Öne çıkan bir vasfınız da akademisyenlik. ABD ve Türkiye'de bunun farklı tecrübelerine şahit oldunuz. Akademisyenlik küresel anlamda nerede duruyor, Türkiye'de ne anlama geliyor? Cevap: -Bir ilim kurumuna, yani üniversiteye mensup olmak anlamında akademisyenlik onur verici bir sıfat. Dünyaya yeniden gelsem herhalde yine bu mesleği seçerdim (gerçi fotoğrafçı olmayı da hayal etmişimdir ama ilim hep daha ağır basıyor). Akademisyenlik, insana bazı imkanlar sunduğu gibi büyük sorumluluklar da yüklüyor. Her şeyden önce elde ettiğiniz ilmin hakkını vermek zorundasınız. Bilmekle yapmak arasında yakın bir ilişki var. Herşeyi bilmek mümkün değil ama insanın bildiğiyle amel etmemesi daha kötü birşey. Fakat bir de ''profesyonel akademisyenlik'' diye de bir tehlike var. Yani yaptığımız ilim, bilgi üretme işini, ahlaki ve sosyal kaygılardan arındırılmış, adeta mekanik bir şekilde yapmak. Detayda kaybolup büyük bir resmi kaçırmak. Ağaçlara bakarken ormanda kaybolmak. Akademizm, ciddi bir tehlikedir. Yer yer üretkenliği, yaratıcılığı öldürür. Çünkü amaç bazen bilgi sahibi olmak, bilgiyle kemale ermek ve yol göstermek değil, akademik ünvan elde etmektir. Maalesef Türkiye'deki üniversite sistemi akademisyenleri böyle bir akademizme icbar ediyor. Maddi olarak orta sınıfa zar zor dahil olan akademisyenler, bir de bir sürü siyasi baskı altında bulunuyor. Akademideki fikir özgürlüğü çok ciddi bir sorun. Türkiye'deki insanlar okudukça aydınlamıyor; tersine bazen kafaları daha da kararıyor. Akademik özgürlüğe açıkça karşı çıkan bir sürü profesör, dekan, rektör var Türkiye'de. Sürekli baskı altında olan, işini kaybetme yahut hakketiği ünvanı almama korkusunu yaşayan bir ilim adamının dürüst, samimi ve yaratıcı olması mümkün değil. Bu yüzden Türkiye'de yaklaşık 80 bin akademisyen var ama akademik üretim dünya sıralamasının çok çok altında. Aslında Türkiye'de azımsanmayacak bir akademik-ilmi-bilimsel birikim var. Bu birikimi doğru kanalize edebilirsek önümüzdeki 15-20 yıl içerisinde üniversiteyi tekrar kendi ayakları üzerine kaldırabiliriz. Üreten, rekabet edebilen, hür ve bağımsız bir şekilde konuşabilen, çözüm üreten bir üniversiteye şiddetle ihtiyacımız var. Türkiye'nin 21.yüzyılın önde gelen aktörlerinden biri olması için güçlü ve bağımsız bir akademiye ihtiyaç var. Genç Dergi - Mart 2008 -s.36 Quote Share this post Link to post Share on other sites
yavuzlenk 26 Report post Posted July 29, 2009 Kıytırık,kopya tezlerle doçent,profesör olan,işinin hakkını vermek şöyle dursun aldığı maaşı sadece başörtüyle savaşarak hak edeceğine inanan akademisyen tiplerden memleketimizde bayağı mevcut olduğundan ben bu kitleye olan saygımı yitirdim. Oxford'un coğrafi farklılıkları dışında tek farkı onu Oxford yapan akademisyenleri.Bizimkilere baksana bir.Komik. Quote Share this post Link to post Share on other sites