Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
Metafor

Müslüman Aktivistler

Recommended Posts

İslâm dünyasında genç ve heyecanlı bir kesim, son kırk yıl boyunca hayaller ve ütopyalar peşinde koştu, İslâmî bilgeliğin ışığında gerçekçi olamadı. Müslümanları oyalayan doktrin ve sistemlerin başında aktivizm gelir.

 

Aktivizm, bir tarifine göre "Şiddete taraftar ve yönelik doktrin ve sistemdir."

 

Pakistan'da bir İslâm cumhuriyeti kurulmuştu ama gerçek ve ideal bir İslâm cumhuriyeti değildi.

 

Mevdudî ve arkadaşları siyasî bir parti kurdular. Onlar için şiddete taraftardılar demeyeceğim. Yasal sınırlar içinde çalıştılar ama o İslâm cumhuriyetinde onların İslâm partisi yıllar boyunca başarılı olamadı, iktidara geçemedi. Halbuki seçimler hür idi.

 

Mısır'daki aktivist Müslümanlar şiddete başvurdular. Onlar da başarılı olamadı.

 

Şu anda Basra körfezinden Atlantik sahillerine kadar geniş Arap dünyasında bir tek gerçek İslâm devleti yoktur.

 

Mısır'ın anayasasında "Devletin dini İslâm'dır" yazıyor ama gerçekte öyle midir?

 

Aktivistlerin edebiyatı kuvvetliydi ama planları programları, doktrin ve sistemleri değildi.

 

İslâm fıkhının ahkam-ı sultaniye denilen; devlet işleriyle, hilafet ve halife ile ilgili bir bölümü vardır. Burada "Hurucu 'ale's-sultan" faslı bulunur. Aktivistler, geleneksel fıkha bağlı olmadıkları için onun bu bölümündeki hikmetlere önem vermediler ve başarısız oldular.

 

İslâm aktivizmi Pakistan'dan, Mısır'dan Türkiye'ye sıçradı. 1970'li, 80'li yıllarda radikal Müslümanlar denilen hızlı, aksiyoncu, az veya çok şiddete yönelik ve dönük gruplar oluştu.

 

İran'da Humeynî devrimi olunca Türkiye radikalleri çok ümitlendiler. Sünnîlik ile Şiîlik arasındaki temel farklılığı bilseydiler bu kadar ümitlenmezlerdi.

 

Suudî Arabistan'da hakim olan İbn Teymiyecilik, selefîlik, Vehhabîlik aslında aktivist bir zihniyete sahiptir. İbn Teymiye Moğollarla savaşmak üzere ihvan grupları oluşturmuştu. Muhammed ibn Abdilvehhab, kâfir ve müşrik ilan ettiği Müslümanlara karşı Vehhabî ihvan hareketini kurmuş ve bedevîler ve çapulcular bu yolla hayli ganimet toplamışlardı.

 

Aktivist Müslümanlar genellikle geniş ve derin bir siyaset, âmme hukuku, sosyoloji kültürüne sahip değildir. İslâm'a bakışları da İbn Teymiye'nin, Muhammed ibnAbdilvehhab'ın gözlüğü iledir.

 

Elbette samimî idiler. Lakin samimî olmak yanılmamak için bir garanti değildir.

 

Türkiye'deki aktivist, radikal, hızlı, harekete ve (bazen) şiddete yönelik İslâmcılara bakalım: Nereden nereye geldiler?.. Otuz kırk sene önce ateşli nutuklar atan, cihad edebiyatı yapan, tavizsizliğin ve ihlâsın kahramanları gibi görünen birtakım Müslümanlar şu anda bozuk ve kirli dedikleri sistemin haram nimetlerini, necis rantlarını devşirmekle meşgul değiller mi?

 

Örnek aldıkları merhum Seyyid Kutub, diktatör Abdünnasır'dan af dilememiş ve idam sehpasına gülerek gitmişti.

 

Bizim nice Seyyid Kutubçumuz kutsal dâvâlarını satmadılar mı?

 

Türkiye'deki Müslüman aktivistlerin bir kısmı büyük çelişkiler içinde oldular. Hem Humeynici, hem Vehhabî sempatizanı olanlarını gördük.İki zıt nasıl bir araya gelir?..

 

Cemalüddin Afganî'yi (aslında İranîdir) kılavuz kabul edenlerin akıbetleri elbette hayr olmayacaktı.

 

Aktivistlerin büyük hatâlarından biri de tashih-i itikad meselesine önem vermemeleri, dikkat etmemeleridir. Sünnî kontekst içinde, itikadın sahih olması maddesi birinci maddedir.

 

Bir darbe yaparız, iktidarı ele geçiririz ve arzu ettiğimiz İslâm devletini kurarız... İslâm devleti kurmak bu kadar kolay ve ucuz mudur?

 

İslâm'ı iyi bileceksin ve iyi anlamış olacaksın. Fıkıh bileceksin, ahkam-ı sultaniye bileceksin, hurucu 'ale's-sultan hükümlerini bileceksin.İslâm tarihini bileceksin. Müslümanların niçin geri kaldıklarını bileceksin... Âmme hukuku bileceksin...Daha çok şey bileceksin... İlim, irfan, engin kültür, ahlâk, fazilet....

 

Aktivist gruplar devlet ile rejim arasındaki farkı bile ayırt edemediler ve yıllar boyu devlet yıkılsın tamtamları çaldılar.

 

Şiddete yönelik olmak mânâsında aktivizm İslâm dünyası ve Türkiye Müslümanları için iyi bir sistem ve metod değildir.

 

Yakın tarihin acı tecrübeleri artık bu gerçeği hepimize iyice öğretmiş olmalıdır.

 

Müslümanların en büyük problemi medeniyet meselesidir. İslâm dünyası İslâm medeniyeti ile medenîleşecek, kurtuluş ondan sonra gelecektir.

 

Yakın tarihte Müslümanlar el-Cezire televizyonunu ve internet gazetesini kurdular ve dünya çapında bir başarı kazandılar.El-Cezire hepimize örnek olmalıdır. İslâm dünyası bu gibi kurumlar ve bu gibi başarılarla yükselir, zilletten izzete, esaretten hürriyete geçebilir.

 

Dünya çapında ve karşıtlarımızınkilerden daha vasıflı ve güçlü üniversiteler, yine çok güçlü ve vasıflı okullar, çok güçlü araştırma kurumları, çok yüksek bir sanat...

 

İslâm dünyasının belini büken en büyük zaaf bedeviliktir.Zihniyette ve kültürde bedevilik...

 

İslâm'ın bir necat ve salah doktrini vardır. Bunu bilmeden ve uygulamadan, "Bir darbe yaparız, iktidarı alır, İslâm devletini kurarız..." hayalleri ile bir yere varamayız.

 

Müslümanlar İbn Teymiye'nin, Afganî'nin aktivizmi ile bugünkü duruma geldiler.

 

Bunun alternatifi vardır: Gazalî'lerin, Muhyiddin Arabî'lerin, Abdülkadir Geylanî'lerin, Mevlânâ'ların, İmamı Rabbanî'lerin ve benzerlerinin yolu... Şeyh/İmamŞamil'lerin, Emîr Abdülkadir Cezâirî'lerin yolu...

 

İslâm'ı insanlığa yaymak için kılıç yolunu mu seçelim, gönül yolunu mu?

 

İslâm'da elbette cihad fi sebilillah vardır. Bunu inkâr eden dinden çıkar. Çünkü cihad Kitab ile sünnet ile icmâ-i ümmet ile farzdır. Lakin cihadın üstünde ilim ve irfan olması gerekir. Kur'ân'ı iyi bilen, Peygamberi (Salat ve selâm olsun O'na) ve Sünnetini iyi bilen, Selef-i Sâlihîn'i iyi bilen sâlih ve fâzıl önderler ve rehber kadrolar olacak ki, hakkıyla cihad yapılabilsin.

 

Hindistan'da Ekber Şah adında zalim, dinsiz, ekfer bir sultan vardı. İmamı Rabbanî hazretlerinin bu zalime nasıl muhalefet ettiğini ve sonunda Allah'ın kendisine nasıl başarı verdiğini dikkatle okuyup öğrenmeliyiz.

 

Kur'ân'a, Sünnete, icmâ-i ümmete, hikmete uymayan metodlarla, bir sürü bid'atle necat ve i'tila (kurtuluş ve yücelme) bulamayız.

 

Bir kamyonete patlayıcı madde dolduracak, bunu kalabalık bir yerde patlatacak. Bir yığın suçsuz, zavallı insanı öldürecek. Kundaktaki bebekler, iki büklüm ihtiyarlar, torunun elinden tutmuş bir nine, alışverişe çıkmış kadınlar...Her yer masum ve suçsuz insanların cesetleriyle dolu...Buna cihad denilebilir mi?

 

Gerekiyorsa, şartları varsa, hikmete uygunsa cihad yapılabilir...

 

Rastgele, körü körüne cihad ve aktivizm yapılamaz.

 

Vaktiyle çoğu Mason ve Dönme olan Jön Türkler ve İttihadçılar da Cihad-ı Mukaddes ilan etmişlerdi.Sonunda ne oldu? İmparatorluk battı. Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olduk.

 

28 AĞUSTOS 2009

 

Mehmet Şevket Eygi

Share this post


Link to post
Share on other sites

Allah razı olsun, müthiş bir yazı olmuş... Uzun süredir kıvrana kıvrana ne yapmalı hangi yolu seçmeli diye düşündüğüm meseleler...

 

Yalnız bir husus var ki yazıda bahsi geçen dava satma meselesi bilakis bedevi değil hadari özelliğidir. Bahsedilen kurumsallaşma yolunda şehir hayatı var, nimetlere kapılma var. Eyginin gösterdiği yolda bu türlü tuzaklara düşülme ihtimali çok daha fazladır. Dünya tarihi şahittir ki nimet olgun olmayan insanı azdırır, şımartır, davasından saptırır...

 

Zaten bunu başaramadığımız için bu muhalif selefi yorumlar ortaya çıkıyor. Mükellef bir sofra başında olduğu halde sadece yetecek kadar, dengeli ve sağlıklı beslenmek, damak keyfine değil de vitamine minerale proteine dikkat etmek çok çok zor bir iş; öyle her baba yiğidin harcı değil...

 

Yapılması gereken budur, ama yapamıyoruz. Ve eğer yapamamaya devam edeceksek o sofraya tekme atıp her şeyi devirmek daha hayırlıdır gibi geliyor bana...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Doyurucu bir makale.

Tamda bu aralar nereden başlamalı diye düşünürken isabet oldu.

Allah razı olsun.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Allah razı olsun mehmet şevket eygi ağbi negüzelde yazmış. nekadarda güzel tespit etmiş . aslında bir bakımada dümenci yatak odası cihatçılarına tokat gibi bir cevap olmuş. gerçi bunları tokat manyağı yapsak nolur! işin aslını düşünürsek mevla vurmuş bunlara tokadın kıralını. nasılmı? Allah rasulü s.a.v 'bidat ehline tövbe etmek nasip olmaz buyuruyor' hadisi şerifinde. mehmet şevki eygi abi sonzamanlarda epey ugrasıyor bunlarla.artı bilinçsizce bunarın peşine takılanlarıda ayıktırıyor birbakıma . kalemi dert görmesin inşallah.....

Share this post


Link to post
Share on other sites

Örnek aldıkları merhum Seyyid Kutub, diktatör Abdünnasır'dan af dilememiş ve idam sehpasına gülerek gitmişti.

 

öncelikle mehmet şevket eygi ehl-i sünnete büyük emeği geçmiş hala da geçen bir insandır...Allah razı olsun..hergün yazılarında tek yazdığı ehl-i sünnetin doğru yol olduğudur..fakat seyyid kutup için merhum lafını kullanması hoş değil zira kendisi Hazreti Osmana bazı uygunsuz kelimeler kullanmış ve yazdığı tefsir de de ebabil kuşlarının aslında daha farklı olduğunu söylemiş birdir...ehli sünnete bu yaptıkları aykırıdır...bunu Üstad da doğru yolun sapık kollarında belirtmektedir...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Çok şükür Rahman'ın rahmeti, rahmet temennisinden rahatsız olan insanların kontrolünde değil...

 

(Trra'ya selam ederim, sevgi kelebeği iş başında)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Allah Cezanızı Versin!..

İSLAMCILIĞIN cıcığını çıkarttınız, Allah belânızı versin!.. Ben çoğunuzun o eski mücahitlik günlerini bilirim, ne nutuklar atıyor, mangallarda kül bırakmıyordunuz. Sonra mücahitlik postunu çıkardınız müteahhit oldunuz.

 

Müslümansan, hangi meşreb ve mezhepten olursan ol, mutlaka doğru ve dürüst olmak zorundasın. Siz yıllar var ki, doğruluk şişesini taşa vurup paramparça ettiniz. Allah bin kere belânızı versin!

 

Namaz kılıyor, günde onlarca defa Allah'tan sirat-ı müstaqime (doğru yola) kılavuzlamasını lisan ile niyaz ediyorsunuz ve hayatta tam tersini yapıyorsunuz.

 

Bre uğursuzlar!..

 

İslam'da devlet ve belediye bütçelerini hortumlamak var mıdır?

 

Rüşvet almak var mıdır?

 

Haram yemek var mıdır?

 

Her türlü emanete hıyanet etmek var mıdır?

 

Yalan söylemek, halkı aldatmak var mıdır?

 

Arsa ve arazileri yapılaşmaya açarak, binalara fazla kat çıkma izni sağlayarak haram komisyonlar almak var mıdır?

 

İhalelere fesat karıştırmak var mıdır?

 

Haram yollarla süper zengin olmak var mıdır?

 

Size beddua ediyorum. Allah belanızı versin!.. İki yakanız bir araya gelmesin!.. Haram servetlerinizi huzur içinde yiyemeyin emi!..

 

Müslümanların yüzünü kara çıkarttınız... Başınız belâdan kurtulmasın

Share this post


Link to post
Share on other sites

Kıyametlere Hazır Olunuz...

Tüm Yazıları

 

 

--------------------------------------------------------------------------------

 

İstanbul Elimizden Çıkar mı?

 

İKİ tür kıyamet vardır. Küçük kıyametler...Büyük Kıyamet... İnsanın ölümü onun küçük kıyametidir. Devletlerin batışı, büyük savaşlar, katliamlar (soykırımlar), büyük âfetler, büyük zelzeleler, barbarların istilâları ve yakıp yıkmaları, öldürmeleri de hep birer küçük kıyamettir. Bir de, dünyanın ve insanlığın sonu olan büyük Kıyamet vardır ki, henüz vuku bulmamıştır ama gelip çatması yakınlaşmıştır. (Bu asıl Kıyameti kapital K harfi ile yazıyorum.)

 

1453`teKostantaniye şehrinin Türkler tarafından feth edilmesi, Bizans`ın kıyameti olmuştur.

 

O tarihte İstanbul`da bulunan Venedikli cerrah (doktor) Nicolo Barbaro, şehri Türklerin kuşatması esnasında olağanüstü gök hadiseleri gördüğünü yazar.Ay uzunca bir müddet tutulmuş, iklim değişmiş, anormal ve şiddetli havalar olmuş, gökte garip ışıklar görülmüş, güneşin doğuşunda ve batışında alışılmamış manzaralar oluşmuş.

 

17 Ağustos büyük depreminden kısa bir müddet önce de güneş tutulmuştu. Hattâ bunu gözlemek için dünyanın çeşitli ülkelerinden gazeteciler ve gözlemciler gelmişti.

 

Gök hadiseleriyle, iklim değişiklikleriyle; alışılmamış, görülmemiş normal dışı hadiselerle küçük kıyametlerin yakın alakası vardır.

 

İzlanda`daki volkan patlaması olağanüstü bir hadisedir. Bakalım peşinden ne gelecek.

 

Büyük İstanbul depreminin eli kulağında olduğu söyleniyor. Şehirde üç milyon bina varmış. Bunun iki milyonu çürükmüş. 50 bin bina ise şiddetli bir depremde yassıkadayıf gibi çökecekmiş.

 

Resmî ağızlar büyük depremde İstanbul`da 37 bin ile 70 bin arasında insan öleceğini söylüyor. 50 bin bina çökecek, iki milyon bina ağır veya hafif hasar görecek ve sadece 37 (En fazla 70 bin) insan ölecek. Bu ne biçim bir tahmindir?

 

İstanbul depremi (inşaallah olmaz) Türkiye`nin kıyameti olacaktır. Evvelce de yazmıştım, bir süper devlet yardım bahanesiyle ülkemizin bir kısmını donanması ve ordusuyla işgal edecektir. Belki de, başka bir süper devlet bunu kabul etmeyecek, savaş çıkacaktır.

 

İzlanda`da patlayan yanardağın 20 kilometre yakınında başka bir yanardağ varmış ve onun patlama ihtimali de büyükmüş. Patlarsa, birincisinden yüz misli şiddetli olacakmış.

 

Son on yıl içinde dünyanın iklimi değişti. Zelzeleler arttı, kasırgalar tayfunlar... Volkan patlamaları... Su baskınları... Kutuplardaki buzların erimesi, deniz seviyesinin yükselmesi... İki milyara yakın halkın açlıkla pençeleşmesi...Irak savaşı, Afganistan savaşı, Filistin, Somali, Çeçenistan...Bosna`daMüslümanların soykırıma maruz kalması...

 

Gökte geceleri garip hadiseler oluyor. UFO`ları inkâr edip durdular ama artık inkâr edecek mecalleri kalmadı. Ne olduğu açıklanamayan ateş topları...

 

Küçük kıyametlerden, büyük kıyametten önce ahlâksızlık, isyan, günah, bina, zina, adaletsizlik, azgınlık çok artacakmış. Artmadı mı?

 

Ateistlere bu anlattıklarımı kabul ettirmenin imkânı yoktur. Onlar mütemadiyen "Bir şey olmaz, bir şey olmaz, bu söyledikleriniz hurafedir" deyip dururlar. Dünya batarsa başka bir yıldıza veya gezegene giderlermiş. Aciz zavallılar... İzlanda volkanının külleri yüzünden uçakları kaldıramadılar, gezegene gitmekten bahs ediyorlar, bunlar gerçekten beyinsiz.

 

Bundan 500 küsur yıl önce Bizans semalarında garip gök hadiseleri görülmüş ve şehir Türklerin eline geçmişti. İstanbul büyük Kıyamet`e kadar Türklerin elinde mi kalacaktır?.. İnşaallah kalır...Lakin bu şehir Allah`ın mülklerinden biridir. O, mülkü dilediğine verir, dilediğinden geri alır.Dilediğini aziz, dilediğini zelil kılar. İstanbul, Türklere verilmiş bir emanettir. Emanetin hakkı verilmezse, emanete hıyanet edilirse geri alınabilir. Ateistlerin bu dediklerimi kabul ve tasdik etmeleri zordur da, Müslümanlar bu sözlerime itiraz edebilirler mi?Kur`ân`da sarahaten böyle bildirilmektedir.

 

İstanbul`u çok seven, kıymetli İstanbul kitaplarından oluşan bir İstanbul kitaplığı (Ayasofya`nın arkasındakiSoğukçeşme sokağında) kuran, İstanbul`a hayli hizmet eden, İstanbulla ilgili nice kitaplar yazmış olan Çelik Gülersoy ne demiş?

 

"Göreceksiniz, bir gün gelecekler ve İstanbul`u elimizden alacaklar..." (Radikal gazetesinde Mine Kırıkkanat`ın, Gülersoy`un ölümünden birkaç gün sonra yazdığı yazıdan. Tarih: 7 Temmuz 2003)

 

Sonra ne olacak? İstanbul yeniden feth edilecektir. Mehdi hazretleri zuhur edecek, korkunç savaşlar olacak, yüz kişi savaşa gidecek ancak biri sağ olarak dönecek, yer yerinden oynayacak.İsa Mesih aleyhisselâm dünyaya nüzul edecek, İslâm`ın altın çağı başlayacak, putlar yıkılacak, Deccal-perestlik son bulacak...Ondan sonra...

 

Mehdi ile başlayacak Altın Çağ yedi yahut kırk sene sürecek, sonra yine fesat ve azgınlık başlayacak ve büyük Kıyamet kopacaktır.

 

Cenâb-ı Hak Müslümanları âhir zaman fesat ve fitnelerinden korusun. Gafil olmayalım. Dünyaya aldanmayalım. Bugünkü hırsızlıklar, rüşvetler, riba salgını, lüks, israf, aşırı tüketim, her türlü fuhşiyat, nifak ve şikak, isyan ve tuğyan, yaygın ve yoğun haram yeme, bin türlü beyinsizlik ve kuduzluk kıyametlerin ve Kıyamet`in alametlerindendir. Uyanık olalım, şuurlu Müslüman olalım. Altın ve gümüşe tapar müşriklerden olmayalım. Nefislerimizi putlaştırmayalım.

 

Selâm hidayete tabi olanların üzerine olsun.

 

Hidayet nedir? Kur`ân`a ve Sünnete tabi olmaktır. İtikadını tashih etmektir. Beş vakit namaz kılmaktır? Peygamberi ve onun vekil ve halifelerini her umurda önder, reis, kaid kabul etmektir. Zekatını dosdoğru vermektir. Nefsiyle ve küffarla cihad etmektir.

 

Kur`ân`a, Sünnete, şeriata hıyanet eden bir kavim iflâh olmaz.

 

Azgınca ve kuduzca haram yiyenler iflâh olmaz.

 

Ribacılar iflâh olmaz.

 

Allah`ın sınırlarını küstahça ve çekinmeden çiğneyenler iflâh olmaz.

 

Fasık-ı mütecahirler iflâh olmaz.

 

Ümmet arasında fitne ve fesat çıkartanlar, Müslümanları birbirine düşürenler iflâh olmaz.

 

Yularlarını toptan Şeytanın eline verenler iflâh olmaz.

 

İlâhî hükümlerle hükm etmeyenler iflâh olmaz.

 

Kendimize gelmek için mühlet ve fırsat var mı? Olmaz olur mu?Güneş Batı`dan doğmadıkça, Kıyamet başlamadıkça tövbeler kabul olur.

 

Bazılarını öfkelendirecek, bazılarını üzecek şeyler yazdım. Bunları mutlaka yazmam gerekirdi, mecburdum. Bütün muteber din kitaplarımızda açıkça belirtilmiş olan uyarıların özetini (haddim olmayarak) yazmış bulunuyorum.

 

Cenâb-ı Hak akıbetimizi hayr eylesin.

 

 

 

25-04-2010

Share this post


Link to post
Share on other sites

sark böyle mübarek bir ayda bukadar beddua bir müslümana yakışıyormu arkadaşım .

 

bu sistemde vakarlı, onurlu ve namuslu kalacak kişiler önce rahle önlerinde diz üstü çok çökmüş çok ders almış olmaları lazım aksi takdirde bu sistemde bukadar kalınkitap boşluğunda dik durmak her baba yiğidin harcı değil. bence beddua yerine dua etmelisin gaflete dalanlara en güzeli budur.

Share this post


Link to post
Share on other sites
sark böyle mübarek bir ayda bukadar beddua bir müslümana yakışıyormu arkadaşım .

 

bu sistemde vakarlı, onurlu ve namuslu kalacak kişiler önce rahle önlerinde diz üstü çok çökmüş çok ders almış olmaları lazım aksi takdirde bu sistemde bukadar kalınkitap boşluğunda dik durmak her baba yiğidin harcı değil. bence beddua yerine dua etmelisin gaflete dalanlara en güzeli budur.

Efendim evvela bir yanlış anlaşılmayı açığa kavuşturalım; paylaştığım iki konu da Üstad Mehmet Şevket Eygi'nin kalemine aittir. sanırım ismini dahil etmemekle hata ettim kusura bakmayın. zaten Eygi'nin kalemi hep sorgulanmıştır. ayrıca bizzat ben de kaleme alacak olsaydım, sanırım benzer uslup takınırdım zira müslümanlığın yüzünü kara çıkaran insana iltifat edecek halimiz yoktur..

Share this post


Link to post
Share on other sites

Eyvallah, demek ki Mehmet şevket hocamıza gitti bu naciz uyarımız.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...