Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
baris erdem

Aynalar Şiiri

Recommended Posts

Aynalar, bakmayın yüzüme dik dik;

İşte yakalandık, kelepçelendik!

Çıktınız umulmaz anda karsıma,

Başımın tokmağı indi başıma.

 

Suratımda her suç bir ayrı imza,

Benmişim kendime en büyük ceza!

Ey dipsiz berraklık, ulvi mahkeme!

Acı, hapsettiğin sefil gölgeme!

 

Nur topu günlerin kanına girdim.

Kutsi emaneti yedim, bitirdim.

Doğmaz güneşlere bağlandı vade;

Dişlerinde, köpek nefsin, irade.

 

Günah, günah, hasat yerinde demet;

Merhamet, sucumdan aşkın merhamet!

Olur mu, dünyaya indirsem kepenk:

Gözyaşı döksem, Nuh tufanına denk?

 

Çıkamam, aynalar, aynalar zindan.

Bakamam, aynada, aynada vicdan;

Beni beklemeyin, o bir hevesti;

Gelemem, aynalar yolumu kesti.

 

 

NECİP FAZIL KISAKÜREK

 

 

Arkadaşlar bu şiirini çok seviyorum üstadın yanlız şiirin tam anlamını bildiğimi söyleyemem özellikle son dörtlükteki anlamını Çıkamam, aynalar, aynalar zindan.

Bakamam, aynada, aynada vicdan;

Beni beklemeyin, o bir hevesti;

Gelemem, aynalar yolumu kesti. bilen varsa,anladığı kadar açıklarsa sevinirim.selametle

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Şiiri yorumlama fırsatım olmayacak ama tekrar tekrar okuduğum müthiş bir mısrasını belirtmeliyim,

 

"Doğmaz güneşlere bağlandı vade," harikulade...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Aynalar şiiri Necip Fazıl'ın sevdiğim bir şiirdir. Aklıma gelipte okuyum derken şiirin anlamını bilmediğinizi gördüm.Dilim döndüğünce ve bildiğim kadarıyla sizlere aktarayım;

Necip Fazıl kendinden yaşça küçük bir kadın sever.Kadın Necip Fazıl'ı hiç görmemiştir.Uzun süre yazışırlar kadında Necip Fazıl'dan hoşlanır. Belli bir süre sonra kadın buluşmak ister.Herşey güzel derken Necip Fazıl aynalara takılır yaşlandığını görür ve ona uygun olmadığını düşünür,buluşmaya gitmez.İşte o zaman bu kelimeler dökülür kaleminden...

 

...Çıkamam, aynalar, aynalar zindan.

Bakamam, aynada, aynada vicdan;

Beni beklemeyin, o bir hevesti;

Gelemem, aynalar yolumu kesti.

 

Sevgilerle...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Nükte rumuzlu kardeş, bu yazdığınız şeye katılmak mümkün değil. Üstad 39 yaşında Neslihan hanımefendiyle evlenmiştir. Yani "Necip Fazıl aynalara takılır yaşlandığını görür ve ona uygun olmadığını düşünür" bu cümlenize binaen, Üstad orta yaşta iken evlenen bir insan olarak yaşlıyken de, orta yaşını geçtikten sonra da böyle bir şey yaşamadığı için yorumunuzun doğruluk derecesi eksilerde. Allah iyiliğinizi versin e mi, nereden buluyorsunuz böyle acaip garaip yorumları.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Aynalar şiiri Necip Fazıl'ın sevdiğim bir şiirdir. Aklıma gelipte okuyum derken şiirin anlamını bilmediğinizi gördüm.Dilim döndüğünce ve bildiğim kadarıyla sizlere aktarayım;

Necip Fazıl kendinden yaşça küçük bir kadın sever.Kadın Necip Fazıl'ı hiç görmemiştir.Uzun süre yazışırlar kadında Necip Fazıl'dan hoşlanır. Belli bir süre sonra kadın buluşmak ister.Herşey güzel derken Necip Fazıl aynalara takılır yaşlandığını görür ve ona uygun olmadığını düşünür,buluşmaya gitmez.İşte o zaman bu kelimeler dökülür kaleminden...

 

...Çıkamam, aynalar, aynalar zindan.

Bakamam, aynada, aynada vicdan;

Beni beklemeyin, o bir hevesti;

Gelemem, aynalar yolumu kesti.

 

Sevgilerle...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Gerçekten çok güldüm, öncelikle Üstad'ın tabiatına aykırı.

Share this post


Link to post
Share on other sites

yapılan saçma yorum bir yana :tek_dis: ustamın aynada gördüğü bize düşmez söylemesi ama belki günah yüküdür..bizimde yapmamız gereken nefis muhasebesini anlatmış..insanın kendisiyle yüz yüze gelmesi..nefsani zevklerin basitliğiyle yorumlanamayacak kadar derin bir şiir!!!

Share this post


Link to post
Share on other sites

güzel bir şiir... de ben şiirinin kadınla ilgili yazıldığını düşünmüyorum. müslüman bir insana karısını aldatmak yakışmaz... ki bu konuda üstad örnek şahsiyetlerden birisidir...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Aynalar şiiri Necip Fazıl'ın sevdiğim bir şiirdir. Aklıma gelipte okuyum derken şiirin anlamını bilmediğinizi gördüm.Dilim döndüğünce ve bildiğim kadarıyla sizlere aktarayım;

Necip Fazıl kendinden yaşça küçük bir kadın sever.Kadın Necip Fazıl'ı hiç görmemiştir.Uzun süre yazışırlar kadında Necip Fazıl'dan hoşlanır. Belli bir süre sonra kadın buluşmak ister.Herşey güzel derken Necip Fazıl aynalara takılır yaşlandığını görür ve ona uygun olmadığını düşünür,buluşmaya gitmez.İşte o zaman bu kelimeler dökülür kaleminden...

 

...Çıkamam, aynalar, aynalar zindan.

Bakamam, aynada, aynada vicdan;

Beni beklemeyin, o bir hevesti;

Gelemem, aynalar yolumu kesti.

 

Sevgilerle...

 

Ne yalan söyleyeyim verdiğiniz bilgiler pek aklıma yatmadı.Bence bu şiirin maneviyatı beşeri hislerin ötesinde..

Share this post


Link to post
Share on other sites

Üstad’ın nefs muhasebesi, hâl muhasebesi yaptığı şiirlerinden biri. Aynanın, karşısındaki her şeyi herhangi bir değişikliğe uğratmadan olduğu gibi gösteren, yani kendini, menfi şeylerle karşılaşma ihtimali olsa da bundan kaçmadan, korkmadan tepeden tırnağa incelemek, müşahede etmek isteyenler için en münasip obje olması sebebiyle, ruhunu, davranışlarını muhasebeye tutmak, hayatının her saniyesini görerek iç muhasebe yapmak için seçilen bir teşbih olduğunu düşünmek mümkün. 

 

Karşısına geçildiği zaman her şeyi olduğu gibi gösteren, bir benzetme yapacak olursak, lafı dolandırmadan hakikati en samimi şekilde söyleyiveren bir insan gibi olan ayna, Üstad’ın bu şiirindeki mahiyeti itibariyle vicdanı simgelemektedir diye düşünüyorum. Dost acı söyler misali, kişinin yaptığı hatalı davranışı kendi kendine muhasebeye çekememesi karşısında, onun iyiliğini düşünen ve hatalı tercihleriyle bir nevi uçuruma koşan arkadaşının karşısına geçerek ona göremediği hakikatleri olduğu gibi göstermeye çalışan ve bu sayede hatalarından dönmesi için onu muhasebeye davet eden bir dostun mahiyetini taşıyan ayna, insanın kendi içinde bir otokontrol mekanizması oluşturan vicdanın sembolü. 

 

 

Üstad’ın aynanın karşısında yakalanma teşbihi, kendi vicdanına yakalanmasıdır. Vicdan, kişinin kendi kendisini yargılamasının yolunu açtığından,  suçlarından dolayı vicdanına yakalanan insan, cürümlerin den dolayı kelepçelenen bir suçlu gibi de kelepçelenmiştir. Müşahhasta değil,mücerrette gerçekleşen bir yargılanma ve kelepçelenmedir bu. 

 

Gaflet içinde cürmünü işlemeye devam eden insanın birdenbire vicdanı ile karşılaşması, umulmaz bir anda karşısına bir ayna çıkartılarak kendi kendisiyle yüzleşmesine sebep olmakta ve yüzleşme neticesinde hatalarını anlayan insan, vicdan tokmağını harekete geçirerek kendi kafasına indirmektedir. Gaflet esnasında hareket etmeyen, gafletten kurtulduktan sonra kafaya vurarak şuuru uyandırma vazifesini yapmaya başlayan vicdan tokmağı, insanın hareketlerinin çıkış noktası olan baş üzerinde bulunmaktadır ve baştaki bu tokmağın başa inmesi için gaflet düğümünden kurtulması gerekmektedir.

 

Aynaya bakan, yani her hareketini vicdan mahkemesinde yargılamaya başlayan Üstad, hiçbir suçun kaybolmadığını, her suçun, atan kişinin kimliğini ele veren bir imza gibi yüzünde yazılı olduğunu, o yüze baktıkça suçlarını hatırladığını söylemektedir. Vicdan mahkemesine çıkan ve suçları ortaya dökülen insana bir ceza vermek gerekmektedir, bu durumda en büyük ceza insanın kendisi olmaktadır. Kendi hatalarıyla yüzleşen insanın duyduğu acı ve pişmanlık hâli öyle bir ızdıraba sürüklemektedir ki, hiçbir maddi cezanın veremeyeceği kadar büyük bir manevi ceza olmaktadır insan için. 

 

“Ey dipsiz berraklık, ulvi mahkeme” mısraı ile Üstad, insanın kendi kendini hesaba çektiği ulvi mahkeme olan vicdanına işaret etmektedir. 

 

İnsanoğlu, hataya dalmışken, aynı zamanda en kıymetli emanet olan vaktini de boşa harcamaktadır, insan icraatleriyle vaktini ya hayra yahut da şerre harcamaktadır. Kutsi emaneti yiyip bitirmek; dönüşü mümkün olmayan, ne verilirse verilsin bir daha ele geçirilemeyecek olan zamanın boşa harcanması manâsındadır. Bir İslam hikmeti olarak “Dün ölmüştür, yarının doğacağı ise  kesin değildir,”

 

 “Doğmaz güneşlere bağlandı vade;” mısraı, mâziyi hakkıyla değerlendiremediği için, hayırlı işleri, doğacağı kesin olmayan yarınlara bağlamanın pişmanlığını anlatmaktadır. Hem yarının geleceği kesin değildir, hem de irade, köpek nefsin dişleri arasında kıvranmaktadır. O köpek nefs ki, insanı bir saniye olsun dişleri arasından bırakmamakta, insanın iradesini ele geçirip insanı gaflete sürükleterek dışı şeker içi zehir şerrin ortasına atmak istemektedir. Ve insan bu haldeyken, iradesini köpek nefsin dişlerinden kurtarmaya çalışırken, iç âlemindeki bu düşman ile mücadeledeyken, doğmaz güneşlerin doğumunu da beklemektedir.

 

Vicdan mahkemesinde kendini muhakemeye çeken insan, yaptıklarını tek tek muhasebe etmiş ve büyük bir pişmanlığa gark olmuştur. Tohumu günah olanın hasatı ne olacaktır? Bu düşüncelerin verdiği pişmanlık ile, O’na isyan etmenin pişmanlığı ile biricik sığınağı olan Rabbine dönen insan, O’ndan af dilemekte, O’nun nâmütehani merhametine sığınmakta bulmuştur çareyi. Rabbinden büyük bir pişmanlık ile af dileyen insan, dünyadan elini eteğini çekmeyi düşünmekte, nedametinin ruhundaki patlaması olarak pişmanlık gözyaşlarını Nuh(Aleyhisselam) tufanına denk düşecek raddede akıtmak istemektedir. Üstad’ın bu mısraında müthiş bir teşbih var. Bütün dünyayı yerle bir edecek devasalıkta olan Nuh (aleyhisselam) tufanına eş gözyaşı dökme teşbihi, ne kadar büyük bir pişmanlık yaşandığının da göstergesidir. Herhalde kâinat kurulduğundan beri dünya üzerinde görülen en büyük su taşkını bu tufandır ve bu tufana eş olacak kadar gözyaşı dökmek isteyen bir insanın kendini ne büyük bir muhasebeden geçirdiğini görmek mümkündür.

 

Şiirin son kıtası, artık aynalar yani vicdan mahkemesi karşısında muhasebesini yapmış bir insanın bir daha o hatalara geri dönmeme iradesini yansıtıyor. Kendini muhasebeye çekerek suçlarını bir bir ortaya çıkarak insan, işlenen bu suçlar üzerine ve bir daha o hataları yapmamak üzere vicdanının zindanına hapsetmiştir kendini. Ne zaman ki dünyanın nefse hoş gelen süsü püsü yeniden insana bir heves verip de kendine çekmeye kalkacak olursa, aynalar(vicdan), sonu pişmanlık olan o işlerin yolunu kesecektir. Baştan sona, geçmişe yönelik yapılan bir muhasebe ve gelecekte aynı hataların işlenmemesi için iradeye giydirilen çelik bir vicdan gömleği... 

 

 Bu şiir, Üstad'ın kendi nefs muhasebesi olmakla birlikte, kendini muhasebeye çekmek isteyen, vicdan aynası karşısında kendini, ruhunu, kalbini, hayatını inceleyen insanlar için de bir pusula mahiyeti taşıyor.

 

Üstad’ın kendi nefsini muhasebeye çekme hassasına yönelikbir hikayesi için tıklayınız: Mektup

  • Like 4

Share this post


Link to post
Share on other sites

Herkese merhabalar tekrardan. Öncelikle '...bildiğim kadarı ile' sözcük grubundan ne anlıyorsunuz gerçekten merak ediyorum.Fikrinizi söylerken karşınızdakini incitmeme olgusunu küçük yaşlarda ailenizden öğrenmiş olmanız gerekirdi. Neyse edebiyat seven biri değilim aslında haliyle Necip Fazıl'ın hayatından da bihaberim.Fakat edebiyata ilgisi olmayan birinin bile böylesi bir şiiri beğenmemesi sanırım duygusuzluktan öte değildir.Fark ettiniz mi bilmem yukardaki yorumum daha sitedeki ilk yorumum çünkü söylediğim gibi bu şiiri internette ararken burada buldum sonra paylaşan arkadaşın anlamını bilmediğini gördüm. Tamamen iyi niyetimle 'bildiğim kadarını' aktarmak için üye oldum ve bildiklerimi yazdım. Ben kesin doğru demedim bildiğim kadarıyla kullanarak başladım.Ha doğrudur yahut yanlıştır bilmiyorum yıllar önce edebiyat hocamın anlattığını paylaşmak istedim.Bilgi yanlış ise bunun için kusura bakmayın niyetim kötü değildi, yönetici arkadaşlar editleyebilirler.Son olarak saygıyla yazdığımı doğru bulmayan arkadaşlara saygılarından dolayı teşekkürler diğer arkadaşlar ise edebiyattan önce kişiliklerini gözden geçirmelerini tavsiye ediyorum.

 

Selametle

Share this post


Link to post
Share on other sites

güzel bir şiir... de ben şiirinin kadınla ilgili yazıldığını düşünmüyorum. müslüman bir insana karısını aldatmak yakışmaz... ki bu konuda üstad örnek şahsiyetlerden birisidir...

bana göre de alakasız olmuş ama karısını da aldatmamış zaten..

gitmemiş buluşmaya..

Share this post


Link to post
Share on other sites

güzelim şiir. en çokta aynasızlara yakışıyor. evsiz kalmışlara. işlediği her günahı hissedenlere yani. vicdanı yangın yere olanlara..

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

ÜSTADIN HİZMETÇİSİ OLARAK BENDE ANLAMINI BEKLİYORUM...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Birisi de yaşlılık ölüm diyememiş vay be. üstadın fikir adamı oldugunu biliyosunuzdur heralde o konudaki yoldasları icin söylüyor

Share this post


Link to post
Share on other sites
Guest Cansu

Üstad’ın nefs muhasebesi, hâl muhasebesi yaptığı şiirlerinden biri. Aynanın, karşısındaki her şeyi herhangi bir değişikliğe uğratmadan olduğu gibi gösteren, yani kendini, menfi şeylerle karşılaşma ihtimali olsa da bundan kaçmadan, korkmadan tepeden tırnağa incelemek, müşahede etmek isteyenler için en münasip obje olması sebebiyle, ruhunu, davranışlarını muhasebeye tutmak, hayatının her saniyesini görerek iç muhasebe yapmak için seçilen bir teşbih olduğunu düşünmek mümkün.

 

Karşısına geçildiği zaman her şeyi olduğu gibi gösteren, bir benzetme yapacak olursak, lafı dolandırmadan hakikati en samimi şekilde söyleyiveren bir insan gibi olan ayna, Üstad’ın bu şiirindeki mahiyeti itibariyle vicdanı simgelemektedir diye düşünüyorum. Dost acı söyler misali, kişinin yaptığı hatalı davranışı kendi kendine muhasebeye çekememesi karşısında, onun iyiliğini düşünen ve hatalı tercihleriyle bir nevi uçuruma koşan arkadaşının karşısına geçerek ona göremediği hakikatleri olduğu gibi göstermeye çalışan ve bu sayede hatalarından dönmesi için onu muhasebeye davet eden bir dostun mahiyetini taşıyan ayna, insanın kendi içinde bir otokontrol mekanizması oluşturan vicdanın sembolü.

 

 

Üstad’ın aynanın karşısında yakalanma teşbihi, kendi vicdanına yakalanmasıdır. Vicdan, kişinin kendi kendisini yargılamasının yolunu açtığından, suçlarından dolayı vicdanına yakalanan insan, cürümlerin den dolayı kelepçelenen bir suçlu gibi de kelepçelenmiştir. Müşahhasta değil,mücerrette gerçekleşen bir yargılanma ve kelepçelenmedir bu.

 

Gaflet içinde cürmünü işlemeye devam eden insanın birdenbire vicdanı ile karşılaşması, umulmaz bir anda karşısına bir ayna çıkartılarak kendi kendisiyle yüzleşmesine sebep olmakta ve yüzleşme neticesinde hatalarını anlayan insan, vicdan tokmağını harekete geçirerek kendi kafasına indirmektedir. Gaflet esnasında hareket etmeyen, gafletten kurtulduktan sonra kafaya vurarak şuuru uyandırma vazifesini yapmaya başlayan vicdan tokmağı, insanın hareketlerinin çıkış noktası olan baş üzerinde bulunmaktadır ve baştaki bu tokmağın başa inmesi için gaflet düğümünden kurtulması gerekmektedir.

 

Aynaya bakan, yani her hareketini vicdan mahkemesinde yargılamaya başlayan Üstad, hiçbir suçun kaybolmadığını, her suçun, atan kişinin kimliğini ele veren bir imza gibi yüzünde yazılı olduğunu, o yüze baktıkça suçlarını hatırladığını söylemektedir. Vicdan mahkemesine çıkan ve suçları ortaya dökülen insana bir ceza vermek gerekmektedir, bu durumda en büyük ceza insanın kendisi olmaktadır. Kendi hatalarıyla yüzleşen insanın duyduğu acı ve pişmanlık hâli öyle bir ızdıraba sürüklemektedir ki, hiçbir maddi cezanın veremeyeceği kadar büyük bir manevi ceza olmaktadır insan için.

 

“Ey dipsiz berraklık, ulvi mahkeme” mısraı ile Üstad, insanın kendi kendini hesaba çektiği ulvi mahkeme olan vicdanına işaret etmektedir.

 

İnsanoğlu, hataya dalmışken, aynı zamanda en kıymetli emanet olan vaktini de boşa harcamaktadır, insan icraatleriyle vaktini ya hayra yahut da şerre harcamaktadır. Kutsi emaneti yiyip bitirmek; dönüşü mümkün olmayan, ne verilirse verilsin bir daha ele geçirilemeyecek olan zamanın boşa harcanması manâsındadır. Bir İslam hikmeti olarak “Dün ölmüştür, yarının doğacağı ise kesin değildir,”

 

“Doğmaz güneşlere bağlandı vade;” mısraı, mâziyi hakkıyla değerlendiremediği için, hayırlı işleri, doğacağı kesin olmayan yarınlara bağlamanın pişmanlığını anlatmaktadır. Hem yarının geleceği kesin değildir, hem de irade, köpek nefsin dişleri arasında kıvranmaktadır. O köpek nefs ki, insanı bir saniye olsun dişleri arasından bırakmamakta, insanın iradesini ele geçirip insanı gaflete sürükleterek dışı şeker içi zehir şerrin ortasına atmak istemektedir. Ve insan bu haldeyken, iradesini köpek nefsin dişlerinden kurtarmaya çalışırken, iç âlemindeki bu düşman ile mücadeledeyken, doğmaz güneşlerin doğumunu da beklemektedir.

 

Vicdan mahkemesinde kendini muhakemeye çeken insan, yaptıklarını tek tek muhasebe etmiş ve büyük bir pişmanlığa gark olmuştur. Tohumu günah olanın hasatı ne olacaktır? Bu düşüncelerin verdiği pişmanlık ile, O’na isyan etmenin pişmanlığı ile biricik sığınağı olan Rabbine dönen insan, O’ndan af dilemekte, O’nun nâmütehani merhametine sığınmakta bulmuştur çareyi. Rabbinden büyük bir pişmanlık ile af dileyen insan, dünyadan elini eteğini çekmeyi düşünmekte, nedametinin ruhundaki patlaması olarak pişmanlık gözyaşlarını Nuh(Aleyhisselam) tufanına denk düşecek raddede akıtmak istemektedir. Üstad’ın bu mısraında müthiş bir teşbih var. Bütün dünyayı yerle bir edecek devasalıkta olan Nuh (aleyhisselam) tufanına eş gözyaşı dökme teşbihi, ne kadar büyük bir pişmanlık yaşandığının da göstergesidir. Herhalde kâinat kurulduğundan beri dünya üzerinde görülen en büyük su taşkını bu tufandır ve bu tufana eş olacak kadar gözyaşı dökmek isteyen bir insanın kendini ne büyük bir muhasebeden geçirdiğini görmek mümkündür.

 

Şiirin son kıtası, artık aynalar yani vicdan mahkemesi karşısında muhasebesini yapmış bir insanın bir daha o hatalara geri dönmeme iradesini yansıtıyor. Kendini muhasebeye çekerek suçlarını bir bir ortaya çıkarak insan, işlenen bu suçlar üzerine ve bir daha o hataları yapmamak üzere vicdanının zindanına hapsetmiştir kendini. Ne zaman ki dünyanın nefse hoş gelen süsü püsü yeniden insana bir heves verip de kendine çekmeye kalkacak olursa, aynalar(vicdan), sonu pişmanlık olan o işlerin yolunu kesecektir. Baştan sona, geçmişe yönelik yapılan bir muhasebe ve gelecekte aynı hataların işlenmemesi için iradeye giydirilen çelik bir vicdan gömleği...

 

Bu şiir, Üstad'ın kendi nefs muhasebesi olmakla birlikte, kendini muhasebeye çekmek isteyen, vicdan aynası karşısında kendini, ruhunu, kalbini, hayatını inceleyen insanlar için de bir pusula mahiyeti taşıyor.

 

Üstad’ın kendi nefsini muhasebeye çekme hassasına yönelikbir hikayesi için tıklayınız: Mektup

Şiiri eğer siz yorumladıysanız hakkınızı helal edin proje ödevimde kullandım :) :graduated: :learn:

Share this post


Link to post
Share on other sites
Guest gizo

Çok güzel bir şiir ödevimde yardımcı oldu teşkür ederim

Share this post


Link to post
Share on other sites

Aynalar
Aynalar, bakmayın yüzüme dik dik;

İste yakalandık, kelepçelendik!

Çıktınız umulmaz anda karsıma,

Başımın tokmağı indi başıma.

 

Suratımda her suç bir ayrı imza,

Benmişim kendime en büyük ceza!

Ey dipsiz berraklık, ulvi mahkeme!

Acı, hapsettiğin sefil gölgeme!

 

Nur topu günlerin kanına girdim.

Kutsi emaneti yedim, bitirdim.

Doğmaz güneşlere bağlandı vade;

Dişlerinde, köpek nefsin, irade.

 

Günah, gunah, hasad yerinde demet;

Merhamet, sucumdan aşkın merhamet!

Olur mu, dünyaya indirsem kepenk:

Gözyaşı döksem, Nuh tufanına denk?

 

Çıkamam, aynalar, aynalar zindan.

Bakamam, aynada, aynada vicdan;

Beni beklemeyin, o bir hevesti;

Gelemem, aynalar yolumu kesti.

Necip Fazıl Kısakürek

 

http://www.youtube.com/watch?v=TN01sMtvY00

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...