Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
Emvac

Büyük Doğu Fikir Ocakları'ndan 2 İlde Anma Programı

Recommended Posts

Büyük Doğu Fikir Ocakları 25 Mayıs 2012 Cuma günü Malatya'da ve 26 Mayıs 2012 Cumartesi günü Kayseri'de Üstad'ı Andı...

 

Malatya Belediyesi Konferans Salonunda düzenlenen programda, Necip Fazıl Kısakürek’in yaşamı, fikir hayatı, şiirden romana, öyküden tiyatroya edebiyat dünyasının hemen her alanında verdiği eserleri ve siyasi yönünün anlatıldığı programda Fırat Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Hayrettin Ayaz ‘Üstadın Hayatı ve Edebi Yönü’, K.Maraş Barosu avukatlarından Haki Demir ‘Büyük Doğu’nun İnşa Fikri’, Malatya Kitapçılar Derneği Başkanı Şahin Doğan ise ‘Necip Fazıl’ın İdeal Siyaset Arayışı’ başlıklı birer sunum yaptılar.

 

Necip Fazıl’ı anma programını MHP Malatya İl Başkanı Arif Yıldız, Büyük Doğu Fikir Ocakları Genel Başkanı Mehmet Kaya, Türk Ocakları Malatya Şube Başkanı Nadir Günata, Anadolu Selçuklu Derneği Başkanı Ayetullah Geçen ve kalabalık bir vatandaş topluluğu izledi.

 

Programa bir telgraf gönderen Malatya Belediye Başkanı Ahmet Çakır, yoğun programlarından dolayı Necip Fazıl’ı anma gecesine katılamamanın üzüntüsünü yaşadığını belirterek, Necip Fazıl’ın Türkiye’nin fikir ve edebiyat dünyasının en önemli şahsiyetlerinden biri olduğunu vurguladı ve anma gecesini düzenleyen Büyük Doğu Fikir Ocakları’na teşekkür etti.

 

Necip Fazıl’ı anma programına, Belediye Başkanı Ahmet Çakır, AKP Merkez İlçe Başkanı Osman Güder, MHP İl Başkanı Arif Yıldız, Bütük Birlik Partisi Malatya İl Başkanı Cengiz Sancaktar, Malatya Hukukçular Derneği Başkanı Av. Necati Karabay ve çok sayıda sivil toplum kuruluşu da çelenk gönderdi.

 

Büyük Doğu Fikir Ocakları Genel Başkanı Mehmet Kaya: Hayatını İslam’a Adadı

 

Necip Fazıl Kısakürek’i anma programının açılış konuşmasını Büyük Doğu Fikir Ocakları Genel Başkanı Mehmet Kaya yaptı. Kaya, Necip Fazıl’ın Türkiye’de fikir ve edebiyat dünyasını derinden etkileyen bir mücadele adamı olduğuna dikkat çekerek ‘Üstad Allah ve Resulü’ne bağlı bir neslin yetişmesi için hayatını vakfetti. Onun hayatı belirli bir aşamadan sonra İslam’a hizmet için adanmış bir hayattır’ dedi. Büyük Doğu Fikir Ocakları olarak Necip Fazıl Kısakürek’in mirasının fikir çizgisinin yaşatılması için çalıştıklarını belirten Kaya, Malatya’nın yanısıra Türkiye’nin hemen her ilinde benzer programlar düzenlemeye devam edeceklerini söyledi.

 

Programda panele geçilmeden önce Anadolu Selçuklu Derneği Başkanı Ayetullah Geçen ve İnönü Üniversitesi Öğretim Görevlisi İbrahim Uzunoğlu da kısa birer konuşma yaptı. Anadolu Selçuklu Derneği Başkanı Geçen, Ayasofya’nın hala müze statüsünde olmasının kabul edilemez olduğunu belirterek ‘Necip Fazıl’ın yetiştirdiği gençlik Ayasofya’nın ibadete açılmasını sağlamakla mükelleftir’ dedi.

 

İnönü Üniversitesi Öğretim Görevlisi İbrahim Uzunoğlu ise, Necip Fazıl’ın ünlü Sakarya şiirini okudu. Uzunoğlu şiirden sonraki konuşmasında ‘Üstada layık bir gençlik yetiştiremedik maalesef. Ama mücadele etmeyi bırakmayacağız elbet. Atiyi karanlık görüp mücadele azmimizi elden bırakmayacağız’ dedi.

 

Bu konuşmalardan sonra, Necip Fazıl Kısakürek’in ‘Ayasofya Hitabesi’ sinevizyon eşliğinde sunuldu ve panele geçildi.

 

Yrd. Doç. Dr. Hayrettin Uzun: Üstadı Anlatmaya Lügatler Yetersiz Kalır

 

Panelde hem yönetici hem de konuşmacı olarak yer alan Fırat Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Hayrettin Ayaz, toplumu derinden etkileyen büyük şahsiyetlerin anlatılmasının zor bir iş olduğuna dikkat çekerek, Necip Fazıl Kısakürek’in de bu anlamda bütün yönleri ile anlatılmasının güç bir uğraş olduğunu söyledi. ‘Büyük insanları anlatmak için kullandığımız kelimeler ve cümleler çoğu zaman kifayetsiz kalıyor. Necip Fazıl da böyle bir şahsiyettir. Üstadı bütün yönleri ile anlatmaya lügatler yetersiz kalır’ şeklinde konuşan Yrd. Doç. Dr. Hayrettin Ayaz Necip Fazıl’ın yaşamını, eserlerini düşünce ve edebiyat dünyasını anlattı. Necip Fazıl’ın Nazım Hikmet’le Denizcilik Okulu’nda okul arkadaşı, eski cumhurbaşkanlarından Fahri Korutürk’le sınıf arkadaşı olduğunu belirten Ayaz, ‘Üstad, hem edebiyat ve düşünce hayatında hem de özel hayatında toplumun tüm kesimleri ve o kesimlerin kanaat önderleri ile yakın diyalog içindedir. 1930’lu yılların ortalarında tanıştığı Abdulhakim Arvasi hazretleri onun dünya ve düşünce tasavvurunda köklü değişimler yaşamasına yol açmış ve tasavvuf ile tanışmasına vesile olarak Üstadın düşünce dünyasını radikal anlamda değiştirmiştir’ dedi.

 

Necip Fazıl’ın özellikle tek parti döneminde büyük sıkıntılar yaşadığını ve sık sık soruşturmalara uğrayarak hapishaneye girdiğini ifade eden Hayrettin Ayaz, Necip Fazıl’ın Türk şiirine ve edebiyat hayatına yeni ve tamamen orijinal bir ahenk kazandırdığını söyledi. Necip Fazıl’ın büyük ekonomik sıkıntılar yaşadığına da vurgu yapan Ayaz “Ama o Çile’sini satmadı. Asla değerlerimizi istismar etmedi ama o çok istismar edildi. Çile kitabını 100 bin basan yayınevleri ona 5 bin adet kitap bastık diyerek, onun sırtından elde ettikleri büyük kazancın çok az bir bölümünü üstada verdiler. Bu da bizim çizgimize ait büyük bir ayıptır. Üstad fakr-u zaruret içinde yaşadı. Mehmet Şevket Eygi bir yazısında, ’Necip Fazıl hapiste iken eşinin ve çocuklarının durumunu öğrenmek için birgün Erenköy’deki evine gittim. Kış günü, evin içi buz gibi. Üstadın eşi Neslihan Hanım gaz ocağını yakmış, küçücük çocuklarının ellerini bu gaz ocağında ısıtmaya çalışıyordu. O gün karşılaştığım ve içimi burkan o manzarayı asla unutamam’ diye yazar. İşte böyle bir dava adamıdır, hiçbir maddi güç karşısında eğilmeyen insandır Necip Fazıl” şeklinde konuştu.

 

Necip Fazıl’ın 1930’lu yılların ortalarından itibaren İslam’a evrilen fikir dünyasının ve yaşamındaki değişmenin o dönemin yazı hayatında çokça eleştirildiğini hatırlatan Ayaz ‘Onu dünya görüşü kristalize olmadan önce baştacı eden sanat ve edebiyat çevresi, Necip Fazıl’daki değişimden sonra onu yok saymaya başlıyor. Süper Mürşid filan gibi nitelemelerle dalga geçiyorlar’ dedi. Ayaz, Necip Fazıl’ın karşıt fikirdeki düşünce ve edebiyat insanları ile çok yakın diyalogları olduğuna da dikkat çekerek, Büyük doğu Dergisi’nin zengin yazar kadrosunun bunun bir göstergesi olduğuna dikkat çekti. Aziz Nesin’le olan diyalogunu da anlatan Ayaz, ‘Aziz Nesin’in Necip Fazıl’a 1983’de eski yazı el yazısı ile yazdığı ve ‘Üstad’ hitabıyla başlayan mektubu karşıt dünyaların iki edebiyat ismi arasındaki diyalogu anlatması bakımından önemlidir’ dedi.

 

Avukat Haki Demir: Necip Fazıl Kıyıma Uğrayan Bir Dehadır

 

Panelde daha sonra Necip Fazıl araştırmaları ile tanınan K. Maraş Barosu’na mensup avukat Haki Demir söz aldı. Türkiye’nin en önemli sorunlarından birinin deha istihdamı olduğunu söyleyen Haki Demir ‘Bu topraklarda artık deha keşfetme ve deha istihdam kültürü kalmadı. Necip Fazıl da bu ülkenin kıyıma uğramış bir dehasıdır’ diye konuştu.

 

Cumhuriyet döneminde siyasi ve fikir deha arayıcılığı geleneğinin yok olmaya yüz tuttuğunu belirten Haki Demir, ‘Bir-iki siyasetçi hariç deha arayıcılığı gayretinde olan kimseye tanık olmadık bugüne kadar. Aksine artık Türkiye’de orta zekâlı bir siyaset anlayışı egemen kılınmaya başlandı. Dolayısıyla yüksek zekalar kıyıma uğradı. Bu ülkenin zeka kaymağını Amerika yiyor. Bü ülkenin yüksek zekaları ya hastanelerin psikiyatri servislerine mahkum ediliyor ya da NASA’da istihdam ediliyor. Necip Fazıl Kısakürek de aynı akıbete uğradı. Hiçbir devlet kurumu ona itibar göstermedi. Türkiye’nin sanat-edebiyat ve düşünce hayatında yetiştirdiği nadir dehalarından biri olmasına rağmen devleti yöneten güçlerle doku uyuşmazlığı onun hayatının hemen her döneminde kıyıma uğramasına neden oldu’ dedi.

 

İslam kültüründe deha istihdam eden kurumun tasavvuf olduğunu söyleyen Haki Demir, ‘Zaten Necip Fazıl’ı çerçeveleyen tek güç tasavvuf olmuştur. Hayatını dikkatle analiz ederseniz, hiçbir kalıba sığmayan, hiçbir klişeye uymayan bir güçlü kişiliği vardır Üstadın. Ama onu dingin bir düşünce iklimine ulaştıran tek şey tasavvuf kurumu olmuştur’ diye konuştu..

 

Malatya Kitapçılar Derneği Başkanı Şahin Doğan: Necip Fazıl Sadece Düşünce Değil Aynı Zamanda Mücadele İnsanıdır

 

Panelin son konuşmacısı Necip Fazıl Kısakürek’le hayatta iken tanışan ve sohbetlerinde bulunan Malatya Kitapçılar Derneği Başkanı Şahin Doğan’dı. Sunumunda Necip Fazıl Kısakürek’in siyasi arayışlarını analiz eden Şahin Doğan şöyle konuştu: “Üstad Necip Fazıl çeşitli sebeplerle yalnızca şairliği ile öne çıkmış olsa da bir nesli yoğuracak entellektüel birikimin oluşmasında otuz yıl kaleminden ciğerlerine kan çekerek emek sarfetmiştir. Üstad, bir düşünce ve edebiyat abidesi olduğu kadar bir mücadele insanıdır. Necip Fazıl mürşidi Abdulhakim Arvasi ile hayatını kökten değiştirecek tanışmasından sonra hayatını inandığı davası uğruna yaşamaya başlar. Bu uğurda çetin mücadelelere girer, çileler çeker, davası uğrunda zindanlarda yıllarını geçireceği uzun bir yol açılır onun için. İşte böyle bir kavşakta siyasi yorumları nedeniyle siyasetle yolu kesişir. Üstad Necip Fazıl siyasete doğrudan girmez ve siyaseti bir vasıta olarak görür çünkü fert varsa toplum vardır. Toplum varsa idare vardır. İdare varsa siyaset vardır. Dolayısıyla Üstad için siyaset önemlidir. 17 Eylül 1943' de Büyük Doğu Dergisi'ni çıkarmaya başlar. Fakat 8 ay sonra rejime itaatsizliği teşfik gerekçesiyle kapatılır ve kapatma artık seriye bağlanmıştır. Fakat dönemin tek parti yönetimine en sert muhalefeti yine Büyük Doğu ortaya koyar. CHP Milli Şef Dönemi ile asla uzlaşmaz. İnönü ile yaptığı siyasi mücadele döneme damgasını vurur”

 

Necip Fazıl Kısakürek’in Demokrat Parti’den bağımsız olarak dönemin Başbakanı Adnan Menderes’e özel bir önem atfettiğini vurgulayan Doğan, ‘Üstadın Süleyman Demirel’le ise, hiçbir zaman yıldızı barışmadı ve onun renksiz politikalarına muhalefet etti” dedi. Malatya Kitapçılar Derneği Başkanı Şahin Doğan daha sonra, ‘Üstadın Prof. Dr. Necmeddin Erbakan’ın MNP ve MSP’si ve Alparslan Türkeş’in MHP’si olan ilişkisi siyasette ideal olana ulaşma yolunda bir arayıştır. Bu arayış bir çelişki olarak değil, en güzel olana ulaşma yolunda entelektüel ve düşünsel bir çaba olarak değerlendirilmelidir’ Şahin Doğan “Üstad Necip Fazıl içinden çıkıp geldiği çevreyi çok iyi tanıdığından olsa gerek, aşağılanmaya, küçümsenmeye, hafife alınmaya hiçbir zaman fırsat tanımadı. Üstad sindirilmiş ve susturulmuş bir toplumun pervasız dili, yokluğa itilen bir uygarlığın sanatta, edebiyatta, düşüncede en güçlü sözcüsü oldu” diye konuştu.

 

Şahin Doğan, konuşması sırasında Necip Fazıl’ın Kaldırımlar şiirini de okudu.

 

Necip Fazıl Kısakürek’i anma programı, dinleyicilerden gelen soruların cevaplandırılması ile sona erdi.

 

Malatyahaber.com

 

VTS_01_1%20916.jpg

 

VTS_01_1%20273.jpg

 

 

Üstad Necip Fazıl Kısakürek, doğumunun 108. yılında Büyük Doğu Fikir Ocakları’nın düzenlediği “Üstad Necip Fazıl ve Büyük Doğu İdeali” programıyla anıldı. Büyük Doğu Fikir Ocakları Kayseri temsilcisi avukat Abdullah Özbek, açılış konuşmasında Büyük Doğu’yu dava yolunda bir reçete olarak tanımladı ve Necip Fazıl Kısakürek’i mukaddes iman gençliğinin yol haritasını çizen adam olarak nitelendirdi. Özbek ayrıca, bu programı halka değil Hakk’a adanan, Hakk’a köleliğe talip olanların hazırladığını vurguladı.

 

Önemli olan Necip Fazıl’dan ne anladığımız

 

Necip Fazıl Kısakürek’in “Gençliğe Hitabe”si katılımcılara dinletildikten sonra söz verilen Erciyes Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Veysel Aslantaş konuşmasında “manalara suret giydiren adam” dediği üstadı anlatırken terkib usulünü kullandı. Aslantaş’a göre önemli olan, ondan ne anladığımız, onun dehasından aldığımızı hayatımıza nasıl yansıttığımız idi. Konuşmasında “Gaye nedir?”, “Neye inanıyoruz?”, “Niçin inanıyoruz?”, “Pazarlıksız ve mutlak bir teslimiyet içinde miyiz?” sorularına Üstad ile cevap aradı.

 

Önemli olanın zaman ve mekân kavramını zapt ederek Kur’an ve sünnet doğrultusunda bir dünya görüşü oluşturmak olduğunu söyleyen Aslantaş, asıl olanın, İslam’ın verdiği hükümlere uymak, yaşadığımız anın hesabını vermek için İslam’ı her devirde, her mekânda yaşamak olduğunu ifade etti. Üstaddan asıl almamız gereken buydu. Ona göre, yeni doğmuş bir bebeğe nasıl “bir buçuk adana” ısmarlanmazsa, alt yapısı olmayan insana da dava açıklanamazdı. Bu ilginç bir benzetmeydi.

 

Şahsiyetin gelişimi için çile çekmek şart

 

Veysel Aslantaş, kısaca şunlara temas etti: Önemli olan İslam’ın belli tanımlarını iyi anlamak. Ahlak tanımı da bunlardan ilki. Müslüman hem inanıp hem de gayrimüslim bir şekilde yaşayamaz. Yaşarsa ona tavır alınması gerekli. Üstadın yaptıklarından biri de tavır koymaktı.

 

Üstadı tanıdıkça aklımızın ne kadar cüce ve güdük kaldığını anlıyoruz. Akılla hüküm yürütmek yerine bilenlere danışmak gerekir, çünkü akıl eksik, şaşırır. Nefsi putlaştırdığımız şu zamanda birçok şeyi bilmiyor, bilmediğimizi de bilmiyoruz. Anlamıyor ve anlamadığımızı da anlamıyoruz. Oysa ne kadar gayemiz olursa, ne kadar çile çekersek, ne kadar meşakkat yaşarsak o kadar çözüm sunarız hayatımıza. Çünkü şahsiyetin gelişmesi için çile çekmek şart. Problemsiz insan çözümsüz insandır. Peygamberler dahi ne kadar büyük sıkıntılar çekmiştir. Üstad da aynı şekilde bir çile insanıdır.”

 

“Necip Fazıl’ın ideolojisini bünyemize sindirirsek sağduyumuzu koruyabiliriz” diyen Aslantaş, Batılı enstrümanlarla çalınan sanat musikisini bu konuya örnek verdi. Bu arada Hoca, bilim, psikoloji, sosyoloji ve felsefe açısından da üstadın fikriyatını inceledi ve günümüze uyarladı, “ne aradığını bilmeyen, bulduğunun aradığı olduğunu ne bilsin?” tespiti eşliğinde.

Büyük Doğu ideali, İdeolocya Örgüsü’ne vakıf olunca anlaşılır.

 

Yazar Erdinç Trabzon ise konuşmasına üstadın İdeolocya Örgüsü kitabındaki önsözü okuyarak başladı. Programa Düzce’den katılan konuşmacı tek tek ve üzerinde dura dura geçti her bir cümleyi. Bu eserin hakkının verilmesi gerektiğini söyleyen Trabzon, şiirleriyle önde tutulmaya çalışılan bu dehanın fikir boyutunun da idrak edilmesi gerektiğinin altını çizdi. Erdinç Trabzon ardından şu soruyu sordu: “Ömrünü davasına vakfeden adamın ‘her şeyim’ dediği İdeolocya Örgüsü ne kadar anlaşıldı? İşin ruhuna ne kadar inildi?” Trabzon, mutlak ölçülerin değişmeyeceği hakikatini de göz önünde bulundurarak, 21. yüzyılda Allah resulüne verilmiş bir cevap olarak nitelendirdi bu kitabı. “Necip Fazıl bir güzel söz koleksiyoncusu değil, dünya çapında hayatını ihtilal ve inkılaba adamış bir insandı. İşte bu yükü sırtlanarak ve onun ruhuna ererek Büyük Doğu anlaşılır.” diye ekledi Erdinç Trabzon.

 

Ardından şunları söyledi: “Bir fikir manzumesi olan İdeolocya Örgüsü ile yıllardır unuttuğumuz zafer sevincine de erebiliriz. Dünya görüşü ve hakikat aynı çizgide gittikçe fikirde ve zikirde paralellik yakalayabiliyorsak işte o zaman İslam’ı devletsiz de yaşayabiliriz. Zafer yolunda okumak, okuduğumuzla dertlenmek, derdimizle hayal kurmak, rüyalarımızı gerçeğe dönüştürmek için teşkilatlanmak gerekir.” Bu teşkilatlanmanın adresi olarak da Büyük Doğu Fikir Ocakları’nı gösterdi Erdinç Trabzon.

 

Konuşmacı sözlerini şöyle sürdürdü: “Mademki İslam kalbin yolu, o zaman kişisel menfaatlerden sıyrılarak İslam davasının menfaatlerini gözetmeliyiz. Kalp yoksa Allah ve peygamber de yoktur. Dava yoksa insan da yoktur. Bir fikri güderken onun erdemine, ahlakına, faziletine güvenmek gerekir. İstikbal yine Büyük Doğu Fikir Ocakları’ndadır. Bu yolda tenkitçi olmak, düşünceleri çekinmeden dile getirmek gerekir. ‘Olmak’ gibi bir derdimiz olmalı. Şeksiz şüphesiz bir teslimiyet içinde eşya ve hadiseleri kuşatıcı bir şekilde tez sahibi olmak ve buna bağlı bir politikanın içine girmekle ancak hakikat bulunur.” Erdinç Trabzon, Müslümanın demokrasiyle işinin olmadığının ve fikrî hareketi ile öne çıkmasının gerekliliğini vurguladı ve gençleri aksiyona davet ederek tamamladı konuşmasını.

 

Programın sonunda 28 Şubat sürecinde açılan davaların iptali için hazırlanan dilekçeler gelen misafirlerin imzasına sunuldu. Ayrıca mutlak fikir yoluna sloganıyla yayınlanan ve ilk sayısı bu ayın başında çıkan İfade isimli dergi ve Üstad Necip Fazıl’ın “Kayseri Hitabesi” de gelen misafirlere hediye edildi.

 

Sergül Vural / Dünyabizim

 

 

2-1.jpg

Share this post


Link to post
Share on other sites

Biraz konudan muğayir olacak ama, sanırım orada saygı duruşu olmuş. Ben karşıyım ona. Bakıyorum millet ayağa dikilmeye başlıyor fıyıyorum oradan. Kime saygı duruşu, bir yanda putlaştırılmış resim diğer yanda derneğin genelde ablami olur.

 

Bu kuranda mı var, hadistemi var? Ashap Efendimiz geldiğinde ayağa kalkarmış. Efendimiz bunu nehyediyor.

 

Zaruri devlet programı tamam prosedür diye tutturur. Fahri olarak yapılan programlarda bu geleneksel bir putlaştırmadır. Soralım kime karşı ayakta duruyor, saygı duruşunun mantığı ne ve Kur'anı kerim tilaveti ile başlamak mı haktır ulusal marş ile mi?

 

Sadece değinmek istedim. Hassas olalım.

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Saygı duruşu olmamıştır. İstiklal Marşı okunurken görüntü alınmıştır. Türk-İslam davası yolunda canlarını feda etmiş şehitlerimiz ve Üstadımız Necip Fazıl'ı rahmet ve saygı ile anarken, Anadolu topraklarının yeniden İman ve Ahlak coğrafyasına dönüşmesi duası ile İstiklal Marşı direk okunmuştur.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...