Muvazene 190 Report post Posted March 8, 2009 ŞÂİRLER SULTÂNI NECİP FAZIL Abdullah Öztemiz Hacıtâhiroğlu Ancak Üstün sezgiden parlar dehâ Bir dehâ dünyaya gelmez bir daha Hâmid, Akif, Hâşim onlardan üçü Kimsenin aşmak için yetmez gücü Tırmanılmaz bir doruk Yahya Kemâl Şi'rin öztahtında gerçek bir kral İşte bunlardan Necip Fâzıl biri Şi'ri solmaz gür çiçeklerden diri Altun iplikler eğirmiştir iği Var mı Nef'î'den, Nedim'den eksiği? Naili, Bakî, Fuzûlî benzeri Kimseden kalmaz Necip Fâzıl geri Mesnevî'den dinleyip çok kez neyi Söylemiş söylenmedik pek çok şeyi O'nda her söz beylik anlamdan kaçış Gergefinden çıktı en solmaz nakış Özlü her şi'rinde kök Yûnus'dadır Tartışılmaz, söz götürmez ustadır Söz biçip gür tarlasından sözlüğün Baktı ardından özel bir gözlüğün Yakut, elmas çağlatır bir çeşmeden Söyler en güç şi'ri güçlük çekmeden O'nda giz vermez duvarlar camlaşır Buzlu camlar durmadan saydamlaşır Duyduk O'ndan en seçilmiş sözleri O'ndan üstün söyleyen gelsin beri Şi'ri şairlik özünden giz taşır Bizde binbir şair O'ndan iz taşır Kof kabuktan sıyrılıp öz söyledi kül değil, marsık değil, köz söyledi Şi'ri şi'rin, nesri nesrin özgesi Yerde dinlerken gelir gökden sesi Sözden öz süzdükçe altun imbiği Tartışılmaz şi'rinin eşsizliği Oldu kaynak çook yazar, çook şâire Böyledir yekpare öz, vermez fire Buldu gerçek şi'ri üstün yetkisi Sürdü yıllardır silinmez etkisi Şi'ri hem Ahmed Muhîb'in yaylağı Hem de Cahit Sıtkı'nın baş kaynağı Bizde en şâir olan bir O'ydu O, Duygudan, düşten anıtlar oydu O Şi'ri som altun, yitirmez hiç değer Rilke, Baudelaire, Rimbaud, Verlaine baş eğer Kuşkusuz, tartışmasız gerçek budur Çağdaş en son, en büyük şâir O'dur Bizde gerçek son dehâ, söz sahibi Nerde bir şâir Necip Fâzıl gibi?! Quote Share this post Link to post Share on other sites
Muvazene 190 Report post Posted March 8, 2009 N.F.K. Dursun Ali Tökel Necip Fazıl Kısakürek On fasıl eser, bin fasıl ek Şehirler sorulsa hayatından Batıdan Paris, Doğudan Mekke Buralardan İstanbul, ötelerden Bişkek Meydan okumuş ne kadar varsa dağ Azmi kazma eylemiş, sabrı kürek İstenilse eğer ömrünün hülasası Bitimsiz çile, nihayetsiz emek Cennetten taamlar sunar mânâda âlemi Maddede ziyafet ancak şişkin bir göbek İhtişama inat, tevazua davet; Bir sofrası var ki hanesinin Bir tabak çorba, kurumuş bir dilim ekmek Eleyivermiş sükûnu, tutuvermiş kibri Mazluma müşfik anne, zalime posbıyıklı erkek Bağırır, açmış kollarını tok bir ses: "Kalk ey millet, pek süründün pek!" Fil olur yürür mağrura, zalime çift başlı kartal Nerde bir çilekeş görmüş, yanında kelebek Haller ona yakışır, bir kararsız dev Sabırda ihtiyar, harekette genç, saflıkta bebek Hışmına uysal ceylandır, hasmına kükremiş aslan Hasmı şeytan idi, dilinde kudurmuş köpek Üşenmez bir beden, hiç dinmeyen bir ruh Yorulmak küfürdü lügatinde, durmak ne demek Acıyı bal eylemişti, zindanı menzil, evi gurbet Ukbâya dikmiş gözünü, dünya indinde bir pinek Sözü yakuttur, sesi Davud, Eyyub'dur ömrü Haline ağlardı, "zıp zıp" beyinlereydi gülmek Bir uysal koyundur dilinde kükremiş lügatler Bir ses bıraktı ki susmaz tâ mahşee dek Şairse böyle olur ağ eder yüzünü milletin Haline tercümandır, kahrına ortak, sesine mihenk "Salmış âvâzeyi âleme Dâvûd gibi" Ölüm bir muştudur katında, kabir yumuşak bir döşek Yürür gider ardından "demir kuşaklı cihan pehlivanları" Dosta teselli olurlar, ahbaba güven, sinsiye kor bir yürek Tanır riyakârı yüzünden, tükürür hâl bilir Ağyara yedi başlı ejderhadır, ahbaba ürkek Bir âdem ki şâd etmiş ruhunu Âdem'in Aşinalar haz bulur sesinde, ağyar kötek Ey kesilmez sözü öteden, sanırlar kaybolup gittin sen "Şeref verir bir mısraın millete", mısraın ölçek ölçek Kıskanır sesini sesler, etrafın insandan bir hâle Yüreği atar efendisine, kutsar bu hali bin melek Ey sesi göklerden, anlamı derin, efendisi sözün Sesine ses katmağa çırpınır kaç bin yürek Necip Fazıl Kısakürek Hülasası Ömrünün "çile" demek "Kutsal" faslından bir çile Başka bir söz düşmez dile. Quote Share this post Link to post Share on other sites
Muvazene 190 Report post Posted March 8, 2009 NECİP FAZIL'IN ÖLÜMÜ İÇİN TARİH KITASI M. Orhan Okay Erdi artık ruh sükûna derviş-i kamil gibi Öldü, el açmaksızın nâdâna bir sâil gibi Çille çille üstüne düştü mücevher tarihi "Var mı şair çilleden çıksın Necip Fazıl gibi Quote Share this post Link to post Share on other sites
adıdeğmez 18 Report post Posted March 14, 2009 ÜSTAD Erol Başçı Aynı kıza sevdalı rakip gibi O ve Ben Çöle inen nur için, meftunuydu çilenin Sabır taşıydı adın, ben habbedeki şuben Kaç para umurunda, hesaplaşma bilenin Yazdıkça sanıyordum, sildikçe doluyormuş İhtilaller yaşamış yorgun kafa kağıdı Ruhla aramızdaki mektubat kolu yormuş Gece geçirmemiş el, yazmaz şafak ağıdı Bütün bir ömür meğer bir adam yaratmakmış Sürgün fışkırsa eğer, tohum mu yeniçeri ? Toprak katmasa değer hasadın zar atmakmış Aynadaki yalan sır, göstermeyen içeri Quote Share this post Link to post Share on other sites
kemterani 4 Report post Posted March 14, 2009 NECİP FAZIL'A DAİR Selim Adım Bir millet düşünün içinde Necip olan, Fazileti ilim,ilimi Çin'den alan, Onu anlamak,yaşadığını bilmektir, Yazdıklarını anlamak,onu görmektir. Kaldırımlarda ararken,Çile'de buldum, Çileyle geçti ömrüm,kaldırımlarda öldüm. Kelimeler onda tamamına ermişti, Ne var ne yoksa da önümüze sermişti, Sakarya Türküsünü yıllarca söyledik, 'Özyurdum da garibiz'bunu geç öğrendik. Yüce rabbim makamını cennet eylesin, Gençler seni okusun,sözlerin söylensin, Garip Selim'im yolunda, tozum üstad, Seni anlatmaya yetmez, sözüm üstad. Quote Share this post Link to post Share on other sites
Muvazene 190 Report post Posted May 12, 2009 ÜSTAD Şâkir Arslan Üstad Necip Fazıl için Gönül sızlar için için ** Büyük randevu ânı, Ecel geldi Necib'e... Onu hayırla anmak Üstümüze vecîbe... Şiirden ve nesirden, Eser etti hîbe... Doğan nurlu gençliğe, Necip Fazıl'dır ebe... Bir gençlik ki öğrendi: Ne imiş «Muhasebe»... «ÇÎLE» başta olarak, Tüm eserler tasvibe Değer arkadaş değer, Hele hele «HİTABE» Ya o «ÇÖLE İNEN NÛR» Baştan sona kitabe... Bir daha rastlar mıyız, Onun gibi hatibe? Hakkı göğe çıkarır, Batılları da dibe... Gerçek değeri bitçi: Sultan «ABDÜL HAMİD»e... «İDEOLOCYA ÖRGÜSÜ», Bir hazine gömüde... «DEVRİN DÎN MAZLUMLARI» Anlatıldı hemi de... «TARİHİMİZDE MOSKOF» İbretlere âmâde... «PEYGAMBER HALKASI»nda, Yıldız yıldız Sahabe... «1001 ÇERÇEVE»leri, Ne yaman muhasebe... Çağ firavunlarına, Sanki o bir Mûsâ be!.. «ESSELÂM» şanlı destan, Efendim: «MUHAMMED'e»... «İMAN İSLAM ATLASI», Dermandır her derde de... «SENARYO ROMANLARI», Yankı beyaz perdede... Güzelim «HİKAYELERİ», Eşi var mı, nerde de? «BÂB-I ÂLλ Jandarma, Kim yaparsa arbede! «SAHTE KAHRAMANLAR» da Yıkıldı bir darbede... «O VE BEN» bir türbedar, Tacıdır bir türbede... «BATI TEFEKKÜRÜ VE İSLAM» da bir âbide... «MÜDAFALARIM» ise, Sahasında nadide... «333 HALKA» Öğüttür her zâhide... «AYNADAKİ YALAN»ı Bir gerçektir vadide... «TARİH BOYU MAZLUMLAR», İbrettir mücâhide... «HAZRET-İ ALİ» ise: Örnek her muvahhide... Oku bak da ibret al! «SULTAN VAHİDÜDDİN»e... Üstad'da bu velûdluk, Muhakkak ki mevhîbe... «HACDAN RENKLER VE SESLER» Gel! Gel! eyler Tevhide... «İHTİLAL» sevgiyledir, Yönelinmez tahribe... «YENİÇERİ ROMANI», İbretâmiz tarih be!.. «NUR HARMANI»nda Hadis: Benzer derde tabibe... Yâ Râb Üstadımızı, Komşu kıl ol Habîbe... Çünkü bize gösterdi: «Tek istikamet Kabe! Ve tek örnek Sahabe...» Üstadın eserleri, Sanki çölde vaha be!.. Bu kadar şaheseri, Ancak yazar dehâ be!.. Bunların haricinde, Eseri var daha be!.. Okuyucum yorduysam, Susacağım aha be!.. Bak ne diyor kulak ver! Üstadımız NECİB'e: «Bir nesil bekliyoruz, Büyük nizama gebe... Nedir o nizam nedir? Boyun eğmektir Rabbe... Milliyet rûha bağlı, Kıymet sadece kalbe... Davet gücü İSLAMDA: Komünisti edebe... Herşey, herşey İSLAMDA: Ferde ve kavme rütbe... Bizde kutsî emanet, Bizde yarın galebe...» Diyen böyle Üstada, Olur isen talebe, Taleple çalışırsan: İslediğin gele be!.. Ümitsiz olma sakın, Hele davran hele be!.. Aldırma sağdan soldan Ters ters eden yele be!.. Surda gedik olur da, Alınmaz mı kale be!.. İnananlar üstündür, İnananda galebe!.. —İnananda galebe! Quote Share this post Link to post Share on other sites
Muvazene 190 Report post Posted June 22, 2009 26.5.1983 Tekbirle uğurladık Fatih'den, Necip Fazıl'dın, Eyyub Ensari tümeni kadrosuna yazıldın. Demiştin: «Namazın hakikati, bin saflı namaz» Bin saflı namazda gönül levhasına kazıldın. Fehmi Kuyumcu * ER KİŞİ NİYETİNE Y. Muhammed Aktürk Necip Fazıl'a Yıkan ve hazırlan, o dost ki her an gelir Kesilir kaldırımlarda ses ve o zaman gelir Sürüp gitsin gürültüler, dinlesin deniz ve dağ Omuzlarında dört mü'minin huzura kumandan gelir O çile ki yüreklere işlenmiş tüm haşmetiyle O çile ki, onunla ölmüş yüreklere can gelir Omuz omuza yiğitler, gözleri keskin ve kararlı Bir ses Nil'den yükselir, öbürü Sakarya'dan gelir Selselbil edilmiş tarih, yıkılmış hanüman ah Şimdi kaleme gözyaşı, katil duvar ve zindan gelir İstanbul'dur tarihin bir ucu, bir ucu nur sütunu Zaman durlanır ellerinde erlerin, nice bin mekan gelir Biz ki korunduk küfürden kılıçlarla, kollandık Huzuruna ilâhi, şimdi bir kahraman gelir Quote Share this post Link to post Share on other sites
hafakan 195 Report post Posted June 22, 2009 elinize sağlık sevgili reyhan. şuan itibariyle aklımda kalan üstada dair küçük biir şir mehmedin babası sakaryanın ustası sevgi dolu bir ömür, umut dolu bir yürek seni yetiştirdiğin bu gençlik unuturmu Şairler sultanı Kısakürek____ Quote Share this post Link to post Share on other sites
nurulhak 22 Report post Posted August 13, 2009 arama yaparken bir siyasetçinin mısralarına rastladım Necip Fazıl'a lafınada dostuz, sanada, inan. çoktur bizim köyde, fikrinden kan ağlayan. İrfan Topçu pek bir iddialı olmuş sanırım, ben Üstadın bu şiirini ne zaman okusam, içim burkulur. Quote Share this post Link to post Share on other sites
Muvazene 190 Report post Posted August 24, 2009 YENİ SELAMLAR BESTELERİZ YENİ SEVDALARA Bahattin KARAKOÇ Acının sıra dağlarını yüreğimizde Kırmızı bulutlar döver ateşten kamçılarla Ateşten de harlı yağmurlar varmış meğer Ki söndürmek mümkün değilmiş yamçılarla Bir göç başladı bu bahar, giden gidene Mor sümbüller gibi gülücükler dağıtarak Kemiklerimiz ıslanıyor yağmurların yalımından Ama hasret çemberinde gönlümüz kurak Bir beyaz şairin ölüm haberi Sapan taşları gibi vınladı tâ ciğerimde Bir şiire tutunmak istedim en sarı ahlarla Bin çeşmelik yaş oldu gözlerimde Dün Erol Güngör'ü kapıp kaçan alıcı kuş Bugün de Necip Fazıl'a atmış en çevik pençesini Yeryüzü yükünü boşaltmış bir tekne gibi hafif şimdi Toprak kutluyor vuslatın kına gecesini Bu iri yıldızları böyle kim kaydırır yerlerinden Ve nerelere götürür bu aşk kurbanlarını? Her soru hayret yüklü sancılı bir çocuk yüzüdür Aha, deyip ortaya sürmüşler canlarını "Esselâm, esselâm, esselâm" beriden ötelere Dağlar sizler bu yükü taşıyamazsınız Firakın kara gülleriyle uyuştu zaman Bunu haritanıza yazamazsınız Dünya ki sır yüklü bir otel odası Ne kaderler sergilenmiş çivi yaralarında Unutulmuş eşya gibi göz ve parmak izleri Geçmişlerini sayıklarlar tavan aralarında "Kaldırımlar"da başlayan büyük "çile" Doğura doğura işte bitti Dil aksak, kelimeler çobanlarını yitirmiş sürü gibi Şiir bahçelerinde perişan şimdi Acının sıra dağlarını yüreklerimizde Kırmızı bulutlar döver ateşten kamçılarla Bu acı da diner, bu ateş de söner elbet Yeni selâmlar besteleriz yeni sevdalara Quote Share this post Link to post Share on other sites
KafKartalı 0 Report post Posted November 10, 2009 Bunu forumda rastlamadım ve hoşumada gitmişti biryerlerden. ŞAKIR ARSLAN ÜSTAD GITTI Gitti Üstad da gitti; Siirde tat da gitti... Ve doğduğu tarihte, Yürüdü Hakka gitti... Neymis top arabası? Tahta tabutta gitti. Sarılmadı ipeğe, Beyaz kaputta gitti... Bir iyi insan daha, Bir iyi atta gitti... Siiri kursun gibiydi, Kursun, barut da gitti. Yüzde fikir çizgisi Ömür beratta gitti... Sakarya'yla beraber Nil de fırat da gitti... Müslüman gençlik için, Hamur karıp da gitti... Mukaddes emâneti Yumak sarıp da gitti... Küfür çelik kal'aydı Bir bir kırıp ta gitti... Elde Hak mesalesi Sisi yarıp da gitti... Hakkı çöpe atana, Hesap sorup ta gitti... BÜYÜK DOĞU neslini. Büyür görüp te gitti... Yâ Rab bu nesli koru Diye yalvarıp gitti... Bu hayat danteline ÇÎLE'yi örüp gitti... Bindi küheylanlara, EYÜB'e sürüp gitti... Hakk için, İslâm için Yanıp, eriyip gitti... Küfür defterlerinin, Hepsini dürüp gitti... Durun kalabalıklar! Diye haykırıp gitti... «ESSELÂM»da selâmdan Siirler derip gitti... Bu din ki garip geldi Diyerek garip gitti... Asr-ı Sâdet Özlemi İle muzdarip gitti... Kalemi kılıç gibi Olan muharip gitti... San'atın her dalında Eserler verip gitti... Susuzduk hakikata Bizi suvarıp gitti... Batı yara açmıstı, Yarayı sarıp gitti... «SONSUZLUK KERVANI»nın İzini sürüp gitti... İnsallah Cennet'teki Makamın görüp gitti... Gitti Üstat da gitti, Siirde tat da gitti... Quote Share this post Link to post Share on other sites
Eşref Bey 58 Report post Posted March 5, 2010 Yeri gelmişken bende Üstad için yazılmış çok beğendiğim bir şiiri yazmak istedim. NECİP FAZIL KISAKÜREK Necip insan, fazıl şair Fasih lisan, bize dair Hastalıklı bir çocukluk Çepeçevre darlık, yokluk Birde Selma’nın ölümü O yaşın acı bölümü Önce Mektebi Bahriye İlk ilgi diğer âleme Ardından Felsefe dedi Daha yaşı da on yedi İlkin 'Yeni Mecmua'da Başladı şiir yazmaya Sonra 'Sorbon', kayıp yıllar Gerçek anne kaldırımlar Düşünce “Örümcek ağı” Bu şairin Bohem çağı Yirmi dörtte “Kaldırımlar” Patlar birden yıldırımlar Sırada “Ben ve Ötesi” Netleşiyor bilmecesi “Şirketi Hayriye”, hızır Gitmek için adres hazır Ve hidayet yaş otuz üç Artık onu tutmak çok güç Artık dik duruyor “ağaç” Olsa da çoğu zaman aç Çeşitli memuriyetler Ödenen onca diyetler Zorluğun görünmez dibi Eser 'çile' hayat gibi Kırk bir yılında evlendi Evi ocağı şenlendi Erzurum’da yazdı yazı Hapse girdi ilk cezası Elbette son da değildi Daha çok girecek belli Geç kalınmış mücadele “Büyük Doğu” ve velvele Kapattılar dergisini Ve sürdüler kendisini Daha nice eziyetler Nice haksız vaziyetler Yine bu seneler idi Bir de “Borazan” üfledi Kırk dokuzda Cemiyeti Kurdu çekti eziyeti Büyük Doğuyu kuranı Suçladılar Türk düşmanı Hâlbuki suçlayanların Hepsi düşmanı vatanın Bitmek bilmez takibatlar Abuk sabuk tevkifatlar Yıldırmadı tüm tazyikat Otuz altı yıllık inat Nihayet mayıs seksen “Şairler Sultanı” derken O senenin eş zamanlı “Fikir ve sanat adamı” Bizse her an sevdik seni Tekrar ettik dediğini Ruhun şad olsun 'Mustarip' Zanneyleme davan garip Hala yaşar 'Büyük Doğu' Bilir artık tanır çoğu Dolgun akıl, cesur yürek Necip Fazıl Kısakürek İhsan POLAT Quote Share this post Link to post Share on other sites
nameless 53 Report post Posted April 27, 2010 CAHİT ZARİFOĞLU FİL YÜREĞİ GİBİ BİR YÜREK Bir sesti öyle Kıskıvrak bir zaman urgan gibi boynuna dolalı Belleten Heheyleyen Höreleyen Üstadım kırk ağzınız Fil yüreği gibi bir yüreğiniz olmalı Belleten Eşeleyen külleri İşte bir küçük köz İşte bir nine parmağı Bir sesti öyle Bir çırpıda hem kiriş ve ok Göğsünü yaymadınsa yay önüne Üstadım bir elif kılıcınız olmalı İnce uzun bir merhametle Bir gürzünüz olmalı dolgun bir kaf Yedi devi arka arkaya yollamalı Zırhsız ve kalkansız Bir kılıç ve gürz Kıraç toprak Obasız bir çöl O ses ıssız dolaşan bir sesti öyle Bir sesti öyle Bastı apansız kalabalaık evler dolusu uykuları Ta ki vakit saat Sanki güz İklim sapsarı Anılar Ne çok dostun var Hatırladık Kaldırımlar'ı Tek dosdumuzdu Hani çocuktuk ve sevdalı Bir gün baktık bir sesti öyle Hapishanede Zırhsız ve kalkansız Kılıç dizlerinin üzerinde Gürz yerde Baktık Bir nazar Besinliyor üçünü de Bir damar denize açılan Salan küçük çaylara derelere Büyük ırmaklara da suları * *Cennette bir su Quote Share this post Link to post Share on other sites
nameless 53 Report post Posted April 27, 2010 İBRAHİM SADRİ GÖZLERİNDEN YÜREKLERE gözlerinden en kavi gençlikler sadalarla ölmenin aziz kılındığı konumdan kalem çeşmelerinden herdemüzre çile yürüyor gözlerinden sen ey Mehmed evet sen zindanda gül yetiştirirken namı ayan olurdu mahpus pencerelerinden insan ve fikir alınlarında baharlar terleyen insan sevdasız yaşama avuçlar dolusu fikir hasretle yükselirken omuzlarda yer eden gözlerinden bir kelâm imanın temiz lehçelerinden bir selâm bağlum bahçelerinden... Quote Share this post Link to post Share on other sites
Muvazene 190 Report post Posted October 11, 2010 NECİP FAZIL KISAKÜREK Mehmet Emre Özer Bahçede dikerken çiçek Elimde bir kısa kürek Çağırdı beni mübarek Necip Fazıl Kısakürek Ey şair, Gelmek için yanına Atıldım suya Geçiyorum nehri yüzerek Beni sevenleri üzerek Dayanmaz buna yürek Kaderimin sesini dinleyerek Geliyorum yanına, mübarek Necip Fazıl Kısakürek Ey Şair, yüzerken suda, aklıma geldi türkün "Sakarya" İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya Bir yanda akan sensin, ama etrafımda Sakarya Açıklama: Ben Necip Fazıl Kısakürek'i çok geç tanıdım. Kendisini ne lisedeki edebiyat derslerimden ne de basın ve medyadan hatırlıyorum. Ya ben denk gelmedim veya geldim ancak hatırımdan çıktı. Ancak anlaşılıyor ki, medya ve basın Necip Fazıl'a, Nazım Hikmet'e verdikleri önemi vermiyorlar. Ben Necip Fazıl'ı 2002 senesinden sonra 3 numaralı şiirimde bahsettiğim Cem isimli arkadaşım sayesinde tanıdım. Kendisine burada teşekkür etmeyi, bir borç bilirim. (Beyaz Üstüne Eflatun - Mehmet Emre Özer - s.46) Quote Share this post Link to post Share on other sites
Eşref Bey 58 Report post Posted October 12, 2010 Ustayı Unutma Kör kuyulardasın Ay ışığı bekleyen dardasın Hatrın soran yok Bahtına şıvan düşmüş pusulardasın Bir çınara yaslanmışın Çocuk gözlerinden ne yaşlar bırakmışın Rüya görmüşün Baharda yaprağa durmuş hatıraları yakmışın Sen kendini yakmışın usta Şu cihanın tam ortasında bir başına kalmışın Sevda yüklü trenin firar etmiş istasyondan Ağlamışın ne yazar Unutmasan kaç para Ömrünün hercaisi olmuşun | Kan yürümüş damarlarına şu hasret denilen zehrin Sevdakar adın kalmış Sokaklara düşmüş namın Gece susmuş gün susmuş usta Çırılçıplak kalmışın Kör kuyulardasın usta Ay ışığı bekleyen dardasın Hatrın soran yok Bahtına şıvan düşmüş pusulardasın Bütün ihbarlara alışkın Sonsuz yalnızlıkların peşinde Her siren sesinde Çürümüş kadavralar kentinde Öyle aslan öyle adam durmuşun Usta Ya aşka durmuşun Ya kavgaya Seni böyle kaç kere vurmuşlar Seni kaç kere sınamışlar Sırlarını dökmüş aynalara bakma usta Yürüyüşün gibi zemheri Yumma gözün gibi serseri Sen deli alem yangın yeri usta Bir de sakallarına ak düşmüş görmeyeli Kör kuyulardasın usta Ay ışığı bekleyen dardasın Nefesin nefese değerse eğer Eğer hatıralar hesap sorarsa Ya bir de bulurlarsa seni Yaslandığın çınarın yanında Saati gelir fecri atar derdi düşerse aşkın Bir ince vurgun gibi kan sızarsa alnından Kapatırsın kapıyı usta Köpeklerin arsız seslerine Bütün geceleri kapatırsın Bütün hesapları Bütün yeminleri antları sarılmaları kapatırsın Geriye sen kalırsın usta Ama ne kalırsın Güneş doğar saçlarının arasından Her gece cebinden bir ay çıkarırsın Şimdi kör kuyulardasın Yakamoz bekleyen dardasın Hatrın soran yok Bahtına şıvan düşmüş pusulardasın Bir sabahın evvelinde Senin de payın olsun merhamet Usta Bari hakkını helal et Yücel Arzen Şiirin Üstad'a yazılıp yazılmadığını tam olarak bilemiyorum. Fakat O'nun için hazırlanmış bir slaytı var ve dinlediğim zaman başkası aklıma gelmiyor. O yüzden paylaşmak istedim. Saygılarla... Quote Share this post Link to post Share on other sites
Muvazene 190 Report post Posted October 22, 2010 ÜSTAD Arif Ay ahşap konağın mermer merdivenlerine akşam güneşi gibi düşen annelerin titrek solgun sesinden hüznün ve şiirin hendesesini kurduğun odalarını Kur'an sesi, karanfil kokusu dolduran sabahlarda Yunus çeşmesinden sular içtin kulluğun çeliğinde attı kalbin çile ocaklarında piştin tüm inanmışların haritasıdır yüzün işgal ve talandan sonra bir tarih ki her sayfası yalan-dolan sahte kahramanlar ve filan bir bir düşürüp maskelerini öfkesini alanlarda dağ gibi gezdiren yürek sen şiire sığmadın, sığmazsın Necif Fazıl Kısakürek kıyamete bir an kalmış da ördüğün ebediyet duvarına son taşı koymanın telâşında bir ömre bin yılı sığdıran deha katıldın sonsuzluk kervanına gittin gece sürüyor gün doğmadı daha Quote Share this post Link to post Share on other sites
Ya-Leyl 333 Report post Posted July 2, 2013 NECİP FAZIL Yalnız ve muztarip bir adam varmış; Fikirle beslenir,aşkla yaşarmış... Hamurkârım, Hamurkârım... Yalnız ve muztarip bir adam varmış; Konuştu mu vakit büyür,uzarmış... Hamurkârım, Hamurkârım... Yalnız ve muztarip bir adam varmış; Güneşte üşümüş,gül'de kızarmış... Hamurkârım, Hamurkârım... Yalnız ve muztarip bir adam varmış; Kapkara kömürden elmas çıkarmış... Hamurkârım, Hamurkârım... Yalnız ve muztarip bir adam varmış; Bakteriye nisbet servi kadarmış... Hamurkârım, Hamurkârım... Sebahattin Şentürk (1984) Quote Share this post Link to post Share on other sites