Üstad'ın Bir Yazısını Arıyorum

[TSerenad 4]

Konuyu bu bölümde açmak münasip olur diye düşündüm. Şayet öyle değilse de sevgili yöneticilerimiz uygun yere taşır, gerekli düzeltmeyi yaparlar artık. :(

 

Dün akşam Kanal 7’de Ekmek Ve Gazete adlı programı izliyordum. Nazmiye Yılmaz ve Süleyman Çobanoğlu, Türkiye’nin son 1 hafta içindeki gündemiyle alakalı haberlerini yorumluyorlardı. İlk olarak Muhsin Yazıcıoğlu’yla başladılar. Süleyman Çobanoğlu’nun, Muhsin Yazıcıoğlu’nu anlatırken söylediği bir şey dikkatimi çekti. Cümleleri aşağı yukarı şöyleydi: “Necip Fazıl’ın Atatürk’ün vefatından sonra yazdığı, çok da bilinmeyen bir yazısı vardır. Yazının başlığı da hayli etkileyicidir. Yazının başlığı ‘Her evin ölüsü olan kahraman’ dır. İşte Muhsin Yazıcıoğlu da böyle oldu Türkiye için.”

 

Üstad’la alakalı neredeyse her şeyi burada bulabilmek mümkün. Ben rastlamamış olabilirim, Üstad’ın bu yazısı burada yayınlanmışsa link vermenizi yahut bu yazıyı okuyabileceğim bir kaynak göstermenizi rica ediyorum.

 

Saygılar.

[Muvazene 190]

Selamlar,

Öncelikle başlığı, mevzuya daha uygun olan "Üstad Hakkında Diğer Konular" bölümüne taşıdığımı bildireyim. Çünkü bahsedeceğimiz mahut yazı, "Üstaddan" değil :(

Bu suale şöyle cevap vermeliyiz. Bildiğiniz gibi Üstad; fikir, sanat ve tümüyle ruh cephesini belli bir dönemden sonra tam olarak İslam kalıbına oturtmuştur. Bu dönemden evvelki bazı şiirleri, fikirleri, yazıları İslam davasına hizmet etme merhalesindeki zamanlarında olduğu gibi tamamıyla İslam dairesi içinde değildi, ki Üstad, en üst İslam şuuruna ulaştıktan sonra bu şiirlerini, yazılarını artık İslama ve İslama bağlı olan ideolocyasına uygun olmadıkları için çöpe atmıştır ve bunları kitaplarına almayarak da bu konudaki tavrını net olarak çizmiştir. Üstadı, onun çıkarıp attığı elbiselerine bakarak anlamaya çalışmayı veya Üstadın adını anarken onun attığı bu yazılarını veya şiirlerini zikretmeyi, tam anlamıyla Üstadın bu tavrına bir başkaldırı, bir saygısızlık olarak görüyorum.

Sualdeki yazıya gelecek olursak, Atatürk'ün ölümünden sonra Üstadın Atatürk ile ilgili yazdığı birkaç yazısı olmuştur lakin Üstad bu yazıları eserlerine almayarak onların da kendi fikir mihverine uygun olmadıklarını, çöpe attıkları arasında olduklarını göstermiştir. Süleyman Çobanoğlu’nun mezkur programda belirttiği başlıkta bir yazıyı Üstad, 1938 yılında kaleme almıştır, doğrudur, fakat Üstad bu yazısını kitaplarına almayarak bu yazısını da reddedilen yazılar mezarlığına gönderdiğini izhar etmiştir. Keşke Sayın Çobanoğlu, Üstadın kitaplarına almadığı bir yazının isminden yola çıkmasaydı. Bir fikir adamının kesin olarak belirlediği çerçeveden koparak çöplüğe gönderdiği bir yazısını örnek olarak dahi vermemek lazım. Çünkü Üstad, şiiri, yazıyı, tefekkürü iman için bilmiştir ve bu telakkiye aykırı olan eski dönemine ait kendi şiir ve yazılarına da bir kıymet biçmemiş, onları insanlara sunmamak için kitaplarına almamış, reddetmiştir.

 

Tabi sevgili TSerenad kardeşim, bir Üstad sever ve Üstad okuyucusu olarak Üstad ile ilgili her şeye ilgi ve merak duyduğunuz için buradaki kardeşlerinizle bir fikir alış verişi yapmak istediniz, yazdıklarımın sizin şahsınıza yönelik olmadığını belirteyim. Biz Üstad severler, Üstadın A'dan Z'ye her şeyini bilmeliyiz, onu tanımalıyız ve hangi yazılarını niçin reddettiğini de bilmeliyiz ki, Üstada olan sevgimizin şuuru artsın ve Üstadı anlama çabamızın idrak yolu daha da açılsın.

Saygılarımla

[TSerenad 4]

Sevgili Reyhan, cevabınız için teşekkür ederim. Bir Üstad sever olarak Üstad ile ilgili her şeye ilgi ve merak duyduğum doğrudur, lakin NFK ile birçoğunuz kadar hemhal olmadığım da apaçık bir hakikat. İzlediğim programda hayranı olduğum ismi duyunca pür dikkat kesilmiş, bahsi geçen başlığı duyunca da Atatürk'ün, Üstadın iltifatına bu denli mazhar oluşuna şaşırmıştım. Hatta kafamda hemencecik bir kronoloji oluşturdum. Bildiğim kadarıyla Üstad'ın fikri değişimi 1934'lü yıllardı, Atatürk ise 1938 yılında ölmüştü. Yani, Üstad'ın İslami dönüşünden sonra kaleme alınmıştı bu yazı. Sonra, mevzubahis başlığın zihnimde oluşturduğu intiba ile yazının muhtevası arasında ne kadar alaka var cidden çok merak ettim. Her neyse efendim, hafızamdan geçen düşünce zincirini film şeridi gibi uzun uzadıya anlatmanın manası yok değil mi? :(

 

Kendimi büyük bir kabahat işlemiş gibi hissediyorum şu an :( . Üstad'ın, bir takım şiir ve yazılarını İslam şuuruna eriştikten sonra çöpe attığını, "şahsıma mal edilemez" dediğini biliyorum. Belki zihnimde oluşturduğum yanlış kıyas, belki de izlediğim kanalın verdiği imaja binaen NFK ile ilgili yanlış bir değerlendirme yapılmayacağına dair bende oluşan kanıdan, malum başlıklı yazının Üstad'ın çöpe attıkları arasında olduğunu düşünemedim. Dediğim gibi, şaşırmıştım ve bu yazı için müthiş bir merak uyanmıştı bende. Üstad'ın reddettiği, çöpe attım dediği hiçbir şiiri, yazıyı karıştırmaya hevesli olmadığımı belirtmek isterim. Benimki sadece "Üstad yazmışsa bir bildiği vardır" inancından yola çıkarak, anlayabilmek iştiyakıydı.

 

Merakımı gidermek adına aklıma gelen ilk muteber kaynak n-f-k.com'du. İyi ki varsınız. Saygılarımla.

[Muvazene 190]

Sevgili kardeşim, hakikatin peşinden koşma, doğru olanı öğrenme isteği asla bir kabahat değildir, estağfurulah, kabahat işlemediniz. Sizi takdir ediyorum ki, duyduğunuzu olduğu gibi kabul etmeyerek bir süzgeçten geçirme işlemine tabi tutmuş ve bu bilgiyi irdelemeye başlamışsınız.

Üstadın 1934 senesinde mürşidini tanıdığı, o kutlu kapıya ulaştığı ve fikrî çerçevesinin İslamî cihette inkişafa intikal etmeye başladığı gerçeği ile birlikte, Üstadı Üstad yapan hakikate bağlı fikir hamuru yani bütün değişimi birkaç yıl içerisinde ortaya çıkıvermemiştir. Yani 1934 yılı bir sihirli değnek değmişçesine anında her yönden Üstadı değiştirdi diyemeyiz. Üstadın otobiyografik mahiyet taşıyan kitaplarından kronolojik olarak nasıl bir değişim içinde olduğu müşahede edilebilir. Üstadı öncesiyle ve sonrasıyla öğrenmek ve bilmek, Üstadı sadece ilk döneminden ibaret sayan ve o dönemin ürünlerini gözönünde bulundurmak isteyenlere karşı bir set çekmek içindir aynı zamanda.

Saygılarımla