Herkese Ve Bana Göre Ben

[NFK-Fan 285]

HERKESE VE BANA GÖRE BEN

 

Yardakçıya göre ben:

 

— Vatansız, soysuz, inkılâp düşmanı!

 

Su katılmamış (veledi zina) ya göre ben:

 

—Bir (mum söndü) âleminde meydana gelmiş piç!

 

Dinsize göre ben:

 

— Softa, yobaz, kara mürteci, örümcek kafalı!

 

Züppeye göre ben:

 

— Garabet ve (orijinalite) olsun diye sofuluk taslayan bir (snob)!

 

Meyhane ruhiyatçısına göre ben:

 

— Namaz kılmaz, oruç tutmaz, rakı içer, kumar oynar, kadın düşkünü; bizzat yapamadıklarının müdafii ve bizzat bütün yaptıklarının münekkidi bir samimiyetsiz!

 

(Babıâli) esnafına göre ben:

 

— Kaskatı gurur heykeli! Majüskülle yazılacak bir (BEN)!..

 

Dönmeye göre ben:

 

— Hayatı rezaletlerle doluyken hak suretinde görünüp saf ve cahil dindarları istismara kalkan bir tüccar!

 

Muhalefet murabahacısına göre ben:

 

— Her tenkit ve tecavüzün üstündeki muazzam hedeflere saldıran ve her şeyden evvel muhalefeti gücendiren mel'un!

 

Akıllılık iddia etmeyenlere göre ben:

 

—Tek kelimesi anlaşılamayan (abuk sabuk)cu!

 

Akıllılık iddia edenler göre ben:

 

-Deli!

 

(Selâmet derkanarest)çilere göre ben:

 

— Daima fincancı katırlarını ürküten patavatsız!

 

Komüniste göre ben:

 

— Kara kaplı kitabın, cesur, atılgan, sistemli, samimî; fakat kafası testereyle kesilecek (1) numaralı propagandacısı!

 

Türkçüye göre ben:

 

— Irkçılığa düşman, geri ümmetçi!

 

(Sanat için sanat)çıya göre ben:

 

— Ruhundaki büyük şair ve sanatkârı öldürmüş bir müntehir!

 

Ve bazı müminlere göre ben:

 

— Hakkında her şey söylenen, kavliyle fiilinin birbirini tutup tutmadığı şüpheli garip bir adam!

 

Ve nihayet bana göre ben:

 

— Tek müdafaa kelimesi olmayan ve şahsına her ne kadar süfliyet çamuru atılıyorsa hepsini gayesinin ulviyetinden bilen, buna rağmen gerçekten süflî şahsıyla bu kadar şerefe lâyık olmayan basit ve alelade adamcağız!

 

9 Ocak 1948

[rembo 2]

ellerinize sağlık...

[nevbahar 5]

"Tek müdafaa kelimesi olmayan ve şahsına her ne kadar süfliyet çamuru atılıyorsa hepsini gayesinin ulviyetinden bilen, buna rağmen gerçekten süflî şahsıyla bu kadar şerefe lâyık olmayan basit ve alelade adamcağız!"

 

bana göre NECİP FAZIL;GENÇLİĞİMİN EN TEHLİKELİ DÖNEMLERİNDE YOLUMA AYDINLIK,RUHUMA IŞIK,MANEVİYATIMA DESTEK,İMANIMA KUVVET,NAMAZIMA ŞEVK,YAŞAMAMA İSTEK...SEN BENİM AYDINLIĞIMSIN ÜSTADIM;HİÇ SÖNMEMİŞ VE DAİMA AYDINLIK KALACAK IŞIĞIM,GÖNÜL YARIM,EŞ RUHUMSUN..

 

arkadaşlar; ben içimden geçenleri yazdım, bana göre NECİP FAZIL'I yazdım. sizlerden de beklerim inşAllah, çok olmazsam eğer..

 

dua ile kalınız

vesselam

[hafakan 195]

ALLAHIN ÜMMETE ARMAĞANIDIR ÜSTAD NECİP FAZIL KISAKÜREK

[NFK-Fan 285]

BEN O'NUN KÖLESİNİN KÖLESİYİM!

 

Bana mektup geliyor:

 

— Sen bir peygambersin!

 

Yüzüme karşı söyleyen oluyor:

 

— Senin için asrı peygamber diyorlar!

 

Eğer Allahın bu yazının son satırlarını bana yazdırmak lûtfunda bulunacağına itimadım olmasaydı; dünyada bu başlangıç kadar iğrenç ve erzel telâkki edeceğim bir iş olamazdı. Zira insanoğlu, çok defa, kendisini lâyık görmeyerek bile reddettiği tevcihlerin herkesçe duyulmasından gizli bir zevk devşirir. Bu zevk, hâlâ gözlerinin o tevcihte olmasından başka ne türlü tefsir edilebilir ki?.. Bense, beni bir işkence masasına yatırıp her zerremi cımbızla koparmaktan daha çok acıtan bu hitaplar karşısında, nefsim hesabına değil, böyle tevcih üstü tevcihleri ucuza kullananlar hesabına, yukarıdaki başlangıcın ezasını memnuniyetle yükleniyorum.

 

Ben kimim, biliyor musunuz? Bir bakıma kendisini en zavallı köylünün çarığı altındaki topraktan daha değersiz gören, birbakıma da gelmiş ve gelecek fanilerden hiçbirisinin derecesine hasret çekemeyen bir mahlûk!.. (Sokrat)tan (Bergson)a, (Konfuçyus)tan (Karl Marks)a, (Omeros)tan (Pol Valeri)ye kadar ölümsüzlüğü arayan büyük fânilerin eserleri içinde tek satır bilmiyorum ki, "Keşke bu lâfı ben söylemiş olsaydım!" tarzında bana bir ihtiyaç ve hasret telkin edebilmiş olsun... Evet, ben buyum; ve bu ben, tam 30 yaşımda, kanlı bir fikir çilesinden ve nefs muhasebesinden sonra, her bakımdan tek kurtuluş yolunu Müslümanlıkta görmüş bulunuyorum! Öyleyse ben, O'nun, Peygamberin, Peygamberler Peygamberinin; bütün renkleri ve şekilleri ve bütün mânaları ve keyfiyetleriyle kâinatın, yüzü suyu hürmetine yaratıldığı insanlık ufkunun, Allah Sevgilisinin en küçük hizmetçisi olmaktan üstün hangi fazileti tanıyabilirim? Ve işte ben buyum; vazifem de, âlemde bir eşi görülmemiş fikir ve sanat buluşlarının, insan ve cemiyet mimarîlerinin, yalnız O'nun yolundan gelecek nur altında aydınlanabileceğini göstermek... Ve belki de samimî ve hâlis, bu kadar fahr hissi ve nefs itimadı duyuşumun tek sebebi, O'nun kölesi olduğunu iddia eden her insanın kölesi olabilmek için, bir Necip Fazıl'ın vasıfları üstüne sayısız Necip Fazıllar ilâve etmek gerektiği için... Ben, sadece, ezelle ebedi birleştirici yekpare ebediyet ânının sahibi olan Peygamberler Peygamberinin kölesiyim! Ben sadece, O'nun kölesi olmak iddiasındaki her adamın, eğer Allah bu köleliğe bir liyakat şartı biçmiş olsaydı buna lâyık tek kişi bulunamıyacağını bilen ve bildiren kölesiyim! Şimdi anlaşıldı mı ben neyim ve benim işim nedir?..

 

19 Temmuz 1946

[EŞREF 2]

"-Sen bir peygambersin!"

ya bide bu söz kendine söylendiğinde tebessüm edenler varmış. tebessüm, İKİ CİHAN SERVERİ'NİN mübarek ağızlarında ne kadar yüceldiyse bu dudaklarda da o kadar alçaldı herhal.

 

ALLAH RAZI OLSUN.

[NFK-Fan 285]

Selamlar,

 

Paylaştığım ikinci yazının ilk satırları gerçekten çok acı. Malesef ne diyeceğini bile bilemeyen bir cemiyet haline gelmişiz bir dönem. Bu, söylenebilecek laf mıdır? Bu ifadeyi kullanan birisi bizim cenahtan olmalı, diğerlerinden böyle bir ifadeyi beklemek yanlış olur. Peki bizim cenaha gönül vermiş olanlar inançlarıyla ilgili bu kadar galiz bir hatayı yapabiliyorsa, ülkenin o yıllardaki genel hali nasıldır? Düşünemiyorum bile!.. Allah'a binlerce şükürler olsun ki, o dönemin kapkara cehalet bulutları, aralarında Üstadın da çok önemli bir mevkiye sahip olduğu bir avuç kanaat önderi vasıtasıyla büyük ölçüde dağıldı. Fakat bu milletin neler gördüğünü anlatma hususunda, "Ben O'nun Kölesinin Kölesiyim" başlıklı yazının ilk kısmı müthiş ve çok acı bir fotoğraftır.

 

Aslında Rasim Özdenören Bey'den dinlediğimiz bir anekdot bu cehalet halinin 1970'lerde de bir şekilde devam ettiğini ihtar ediyordu. O dönemde Mehmet Şevket Eygi'nin çıkarmakta olduğu bir gazetede (ismini hatırlayamadım), dönemin muhafazakar aydınları toplanmıştır. Bu gazetede büyük müceddid İmam-ı Rabbanî (K.S)'nin meşhur Mektubat'ıntan da parçalar yayınlanmaktadır. Nitekim her gazetede olduğu üzre, bu gazeteye de okur mektupları yağmaktadır. Mektuplardan bazılarının, şu cümle ile bitmesi ne kadar acı, değil mi?

 

"- Kıymetli İmam Rabbani hocamızın da ellerinden öpüyoruz, Allah onun gibi alimleri başımızdan eksik etmesin!"

 

Buyurun, ne derseniz deyin.

 

Üstad, bir nesli uyandırmış ve bu gençliğin önünü açmış, bilinçli bir mukaddesatçı gençliğin yetişerek bir yerlere gelmesinde doğrudan ve çok büyük bir tesir sahibi olmuştur. Allah onun gibi büyük bir aksiyon, tefekkür ve edebiyat insanını bu ülkeye bağışlamasaydı, şu anki halimiz de belki de o yıllardaki gibi olacaktı. Bu meyanda üstadı övmek, hakşinaslık iddiasındaki herkese boyun borcudur. Övgülerimizde ileriye gitmek değil de, hududu aşmak gerçekten çok büyük bir tehlike. Mevzubahis sözleri, belki de büyük bir samimiyet ile dile getiren kişileri de Cenab-ı Hak, korkunç cehaletleri sebebiyle affeylesin diyelim artık...

 

Saygı ve selamlarımla