eda 6 Report post Posted January 22, 2008 Sanki... Para babası, kendisiyle evlenmek gayasindeki kadına sorar:"Beni seviyorsun değil mi?" Sanki kadının: "Hayır,seni değil, paranı seviyorum!"demesi mümkünmüş gibi. Müşteri bakkala sorar: " Sattığın mallar halistir, değil mi?" Sanki bakkalın:" Hayır, hepsi çürüktür!. demesi mümkünmüş gibi. Okuyucu muharrire sorar: " O harika buluşlar, hergün senin kafandan doğuyor, değil mi?" Sanki muharririn: "Hayır, ben onları filan Avrupa gazetesinden araklıyorum!" demesi nümkünmüş gibi. Gafil CHP'li genç, İnönü'ye sorar: " Hep bu vatan uğrunda çırpınıyorsunuz, değil mi?" Sanki İnönü'nün: " Hayır, hırs-ı piri ve nefs-i aziz yolunda didiniyorum! demesi mümkünmüş gibi... Necip Fazıl KISAKÜREK Quote Share this post Link to post Share on other sites
BDG 76 Report post Posted January 22, 2008 Üstadın yine işi akıl zemininde anlayıp düşünce pencerisinden çok net bir olay halinde ortaya koyduğu ve benzer örnekler eşliğinde nasıl olduğunu değerlendirdiği, şu anda da aynı olayları yaşadığımızı bildiğimiz ama o devir dolayısı ile o zamanki devreyi teşbihe bağlayan ve ufak bir numune. Quote Share this post Link to post Share on other sites
kopzan 8 Report post Posted January 22, 2008 Dünyaya perde arkasını görmeden baktığımız gibi..ya da gördüğümüzde gerçeklerin soğuk teninden kaçtığımız gibi..itiraf edemediklerimizle inanmaya devam ettiğimiz gibi...ve yıkıntılar önümüze yığılmasına rağmen,içinde hazine aramaya devam gibi...VAR EDEN var iken olmaz demek ne mümkün?Hayırlısı... Quote Share this post Link to post Share on other sites
Muvazene 190 Report post Posted January 23, 2008 Gafletin pençesinde kıvranmak... Nasıl ki su kenarındaki bir binanın gölgesi suya dökülür, insan ruhunun tereddisi, tereddiye bulaşmış gafleti, gafletle yoğrulmuş aymazlığı, aymazlığa bağlı safdilliği de kelimelere böyle dökülüyor işte. Sorulan suallerin altyapısında içten içe beslenen tereddüdün giderilmesi ihtiyacı da yatıyor diyebiliriz. Sanki alınan cevap, cevap verenin hamurundan bir parçayı tattırmayacakmış gibi, beklenen müspet cevap gönül rahatlaması için yeterli olabiliyor bazıları için. Hâlbuki çare soruyu bu şekilde sormak değil, yapılmasından rahatsızlık duyulan fiiliyatın üzerine çöreklenmek. –Neden para için evleneceksin? Neden çürük mal satıyorsun? Bu araklamanın sebebi nedir, neden kafanın velut keyfiyetini kullanmıyorsun? ve sen neden hakikatin hakikatine kilitlenmek varken, nefs-i azizini palazlandırıyorsun? Suallerin ferd ferd sorulduğu ve cevapların muhataplardan alındığı dem, harap bâtınların mâmur olduğu, ahlak yaralarının sarılmaya başlandığı ve ruhun kurtarıldığı dem olacaktır. Quote Share this post Link to post Share on other sites