Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
ilcege

Üstad Ve Kuvantum

Recommended Posts

Necip Fazıl Kısakürek

Zamâne şairlerimizin cüceliğine inat, dev bir “zaman” şâirimizdir Necip Fazıl Kısakürek...

Zamanın raksını, var oluş hikmetini sorgulayan bir üst dehadır o...

Metafizik ürpertiler içindeki çilekeş varlığını Mâvêra’ya taşıyan, anlamlandıran bir sûfi; bir mürid, bir muhip, bir derviş; ve sırası gelince bir küheylan...

Modern fizik teorisyenlerinin âdetâ ilham kaynağı, Kuvantum belirsizliğinin doğu dünyasındaki ilk belirleyicisi ve tanıtıcısı..

***

Atomlarda cümbüş, donanma şenlik

ve çevre çevre nur, çevre çevre nur.

İç içe mimari, iç içe benlik,

bildim seni Ey Hak, bilinmez meşhur.

Atom kelimesinin çile şiirinde “cümbüş”, “donanma”, “şenlik” ile yan yana ifade edilmesi kuvantum teorisini öğreninceye kadar beni hep düşündürmüştür..

Büyük deha 1939’larda bize kuvantumu bir mısra ile anlatırken, ilk felsefecimiz Prof. Şekip Tunç hâlâ “Mezheb-i İspatiye” olarak tercüme ettiği pozitivizm paradigmasında kalmıştır.

***

Duymayanlar için anlatayım.. Kuvantum atom altındaki parçacıkların belirsizliğini, akıl ve mantık ilkelerine aykırılığı belirtilir ve bir üst yapıda moleküler boyutta bu parçacıkların nasıl kendiliklerinden bir düzene kavuşdukları, donandıkları daha ilk mısrada anlatılır..

Atomlarda cümbüş, donanma, şenlik..

Burada parçacıkların belirsiz cümbüş hali; moleküler bazda donanma ve dünyanın oluşumundaki şenlik hali anlatılıyor.

Dahası var..

“Ve perde perde nur, perde perde nur.”

Londra Üniversitesi emekli profesörlerinden David Bohm’un dediği gibi kuvantum aynı zamanda holografik bakış açısı getiriyor.

“İç içe mimari, iç içe benlik” mısrası ile hem Büyük Birlik teorisini, hem de holografik bakış açısını, parçacıklarla bütün arasındaki birliği ne güzel anlatıyor..

***

Ve nihayet;

Ben ki toz kanatlı bir kelebeğim,

ufacık gövdeme yüklü Kafdağı.

Bir zerreciğim ki; arşa gebeyim,

Budur dev sancılarımın kaynağı.

Çile şiirinin her dörtlüğü bir kitap konusudur.

Genç edebiyatçılarımızın el ele, kafa kafaya vererek çile şiirini harf harf, kelime kelime incelemelerini ve yorumlamalarını dileyelim, bir büyük anıt olarak onu da “ufuk-millet” tahtına oturtalım.

 

Ömer ÖZTÜRKMEN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Necip Fâzıl Kısakürek

 

O bir dehâydı.. Bizim gençliğimiz onun gür sesiyle uyandı, onun şiirleriyle beslendi, onun estetiğiyle yaşadı..

Bir başka insandı o, ufkumuzu açan..

Kültür ve düşünce yapımızda Tanzimatla başlayan yozlaşmanın ve kendi köklerine yabancılaşmanın çarkını, yüreğinden kalemine kan çekerek durduran ve bir muşamba dekor boşluğunda hapsolmuş insanımıza kendi kimliğini yeniden hatırlatan gerçek bir dehâydı rahmetli Necip Fazıl Kısakürek..

Türlü entrikalarla, çeşitli oyunbazlıklarla kilitlendiğimiz bu eğreti dünyada bir mâverâ kapısı aralamıştı bize..

Onyedinci ölüm yıldönümünde onu rahmetle anarken onun Türk şiirine olduğu kadar, belki de daha fazla, fikir hayatımıza ve metafizik ürpertilerle dokuduğu estetik dünyamıza derin etkileri olduğunu minnetle hatırlamamak mümkün değil..

Öyle ki, 1930’lardan beri akıp gelen Türk şiiri İkinci Yeniler de dahil, hâlâ onun etkisiyle, onun nefesiyle sürüp gidiyor..

Metafizik ürpertiler ve rûhî tırmanışlarla hakikatı, mutlak hakikatı arayan bir şairdi o.. Med ve cezirler şairi.. “Şiir en büyük tecrid işidir” diyordu, öyle bir tecrid ki “yokluk bile yok orada”

Çile şiiri şüphesiz en büyük eseri.. Dünya nimetlerinin sel gibi aktığı bir ortamı elinin tersiyle iten ve bütün ruhuyla kendisini ötelerin ötesindeki sonsuzluğa bırakmıştı..

Öteler, öteler gayemin malı.

Mesafe ekinim, zaman madenim

Gökte saman yolu benim olmalı

Dipsizlik gölünde inciler benim.

Herkesin sustuğu, sindiği bir dönemde yumruğunu masaya vurarak İslam’ı gündeme getiren oydu..

İslam davasına düştüğü andan itibaren gençliğinde ona övgüler yağdıran kalemler zehir saçmaya başlamışlardı.. “Tek mısraı bütün Türk edebiyatına bedeldir” diyen Falih Rıfkı ona karşı âdetâ savaş açmıştı..

O ise, herşeye boş veriyor, söylenenleri ve yazılanları kaale almıyordu.. Dünya ile ilgili herşeyi ikinci plana atmıştı.. Gözü samanyolunda, ruhu mâverada yaşayan bir insandı artık..

Kaçır beni âhenk al beni birlik

Artık barınamam gölge varlıkta

Ver cüceye onun olsun şairlik

Benim gözüm büyük sanatkârlıkta

Şiir anlayışına gelince onu kendi ağzından anlatalım:

“Şiir derin bir çiledir.. Acemiliğin ve kolaylığın değil, hatta ustalık ve çetinliğin de ötesinde geçme cehdini yaşatmaktır.. Üstün bir nizâmın sırrına ermeyenler onu başaramazlar...

Metafizik ürperti, yakıcı hayal, kuşatıcı hassasiyet ve çilekeş tecrid, şiirin doğurucu unsurlarıdır..

Bizce şiir mutlak hakikatı arama işidir.. Eşya ve hadiselerin bütün mantık yasaklarına rağmen, en mahrem, en mahcup, en nazik ve en hassas nahiyesini tutarak ve nisbetlerini bularak mutlak hakikatı arama işi..

Mutlak hakikat Allah’tır. Şiir, Allah’ı sır ve güzellik yolunda arama işidir..

Şiirde başlıca iki mühim unsur vardır: His ve fikir.. Şiir düşüncenin duygulaşması, duygunun düşünceleşmesi şeklinde bu iki unsurdan her birinin öbürünü kendi nefsine irca etmek isteyişindeki mesut med ve cezirden doğar..

Üstün sanatkâr, sabit kalıp ve şekil bağlılığı içinde her an, her mısra ve kelimede eski şekli ve kalıbını yenileyebilendir..

 

Bu Yağmur

Bu yağmur, bu yağmur, bu kıldan ince

Öpüşten yumuşak, yağan bu yağmur

Bu yağmur, bu yağmur, birgün dinince,

Aynalar yüzümü tanımaz olur.

 

Bu yağmur, kanımı boğan bir iplik

Tenimde acısız yatan bir bıçak,

Bu yağmur yerde taş ve bende kemik

Dayandıkça çisil çisil yağacak.

 

Bu yağmur, delilik vehminden üstün,

Karanlık kovulmaz düşüncelerden.

Cinlerin beynimde yaptığı düğün,

Sulardan, seslerden ve gecelerden. Necip Fazıl

 

Ömer Öztürkmen

26 Mayıs 2000 Cuma

Share this post


Link to post
Share on other sites

paylaşım için teşekkürler. İkinci yazı hoştu ama ilki biraz komik olmuş. 1-mevzu bahis teoriyi bilimsel magazin kitaplarından okumuş gibi. 2- üstadın şiirinden böyle bir mesaj çıkarmak benim kanaatimce şiiri mundar etmektir. :D. Ben bu şiiri okurken sadece manevi haz almak ve düşünce planında da bu doğrultuda derinlere dalmak istiyorum.

Share this post


Link to post
Share on other sites
paylaşım için teşekkürler. İkinci yazı hoştu ama ilki biraz komik olmuş. 1-mevzu bahis teoriyi bilimsel magazin kitaplarından okumuş gibi. 2- üstadın şiirinden böyle bir mesaj çıkarmak benim kanaatimce şiiri mundar etmektir. :D. Ben bu şiiri okurken sadece manevi haz almak ve düşünce planında da bu doğrultuda derinlere dalmak istiyorum.

 

Rica ederim, ne demek.Yorumlarınızla katkıda bulunduğunuz için ayrıca teşekkür ederim.

 

Tenkitlerinize değinecek olursak:

 

1)Efendim mevzu bahis teoriyi (kuvantumu), bu ülkede iyi bir şekilde bilen ve anlatan ender isimlerden biridir Ömer Öztürkmen.Kendisi Üstad'ın yanında da bulunmuş, Büyük Doğu dergilerinin neşredilmesinde emek vermiştir.Ayrıca bırakın magazinel kitapları, en ciddi fikir adamlarının kitaplarını mütalaa etmiş ve onlardan elde ettiği bilgileri bizlerin anlaması için sade bir dilde yazıya aktarmıştır.Ki yazıda dikkat ederseniz çok ince noktalara temas etmiş ama bunu sade bir dille yapmıştır.Bu hususları görebilmek için Karl Popper'dan F.Hayek'e, Werner Heisenberg'ten Carl Gustav Yang'a ve daha bir çok önemli ismi okumak lazımdır.Bu isimlerin kitapları çok ciddi ve keyfiyetli eserlerdir.Birçoğu Nobel almıştır.Takdir ederseniz ki; bu isimleri okuyan bir insanın magazinel bilgiyle işi olmaz/olamaz.

 

2)Efendim şiirden herkes istediği manayı çıkarabilir, bu hususta serbestlik vardır.Size göre şiiri mundar etmek manasına gelen anlatımlar, algılayışlar ve şiirden çıkarımlar, benim için şiirin ruhuna temas etmek manasına gelebilir.Görüş farklılıklarının olması gayet tabiidir.

Şöyle söyleyeyim: Üstad'ın Çile şiiri aslında bizim toplumumuzun alışık olduğu tarzda değildir.İçinde kavranması zor mevzuları ihtiva eder.Düşünün ki kuvantum mevzuunu işlemiştir.Maverayı anlatmıştır.Atom altına inmiştir.Paradigmaları yıkmıştır.Benim yazıdan çıkardığım bunlar.Zaten fikri sahamızda da bu mavera duygusunu, kuvantum düşünceyi yakalayan birkaç isim vardır.Mesela; Üstad, Yahya Kemal Beyatlı ve Ahmet Hamdi Tanpınar bunlardan birkaçıdır.

Share this post


Link to post
Share on other sites

"Efendim mevzu bahis teoriyi (kuvantumu), bu ülkede iyi bir şekilde bilen ve anlatan ender isimlerden biridir Ömer Öztürkmen."

 

Ama hasib kardeşim, bu teori gelmiş geçmiş en başarılı fizik teorisi. Bunu en iyi anlatanlardan birisidir dediğinde önce fizik profesörü olduğunu düşündüm. Ama bu zatı biraz araştırdığım ve diyorum ki belki bu teoriyle akademik olarak ilgilenenlere biraz haksızlık yapmış olabilir misin? Şimdi şöyle bir durum var, kuantumun elbette maddeyi ele alış biçimine binaen felsefi bir yönü var. Fakat bu işle gerçek manasıyla uğraşan birilerinden dinlediğim kadarıyla işin heyecan verici felsefesini yapanların neredeyse tamamı konunun sadece kabuğunda kalıyorlar. Kuantumu anlayabilen fazla insan yok ne yazık ki.

 

"Kendisi Üstad'ın yanında da bulunmuş, Büyük Doğu dergilerinin neşredilmesinde emek vermiştir.Ayrıca bırakın magazinel kitapları, en ciddi fikir adamlarının kitaplarını mütalaa etmiş ve onlardan elde ettiği bilgileri bizlerin anlaması için sade bir dilde yazıya aktarmıştır.Ki yazıda dikkat ederseniz çok ince noktalara temas etmiş ama bunu sade bir dille yapmıştır.Bu hususları görebilmek için Karl Popper'dan F.Hayek'e, Werner Heisenberg'ten Carl Gustav Yang'a ve daha bir çok önemli ismi okumak lazımdır.Bu isimlerin kitapları çok ciddi ve keyfiyetli eserlerdir.Birçoğu Nobel almıştır.Takdir ederseniz ki; bu isimleri okuyan bir insanın magazinel bilgiyle işi olmaz/olamaz."

 

Bilimsel magazin normal magazinden farklı ve çok zevklidir. hatta gerçekten çok faydalı. Her kesimden insanın işin erbabı olmasa bile meselelerin ne hakkında olduğuna dair bi fikir sahibi olmasını sağlar. Bahsettiğiniz yazarlar ya da eserleri eğer nobel almışlarsa, onlar ancak akademik makalelerdir ve fizik arkaplanı olmayan bi insanın onları anlaması imkansızdır. (abartı içermez). Ama aynı yazarların işin kuantitatif değil de kualitatif (bu aşırma kelimeleri seçtiğim için özür diliyorum, dar bi kelime haznem var) kısmını anlattıkları kitapları elbette vardır ki bunlar da bilimsel magazin oluolar.

 

"Efendim şiirden herkes istediği manayı çıkarabilir, bu hususta serbestlik vardır.Size göre şiiri mundar etmek manasına gelen anlatımlar, algılayışlar ve şiirden çıkarımlar, benim için şiirin ruhuna temas etmek manasına gelebilir.Görüş farklılıklarının olması gayet tabiidir."

 

Madem herkesin bildiği bu gerçeği tekrar etme ihtiyacı duydunuz, o halde aynı şemsiyeye ben de sığınıyor ve bu yorumu komik bulmaya hakkım olduğunu, herkesin görüşlerini açıkça söyleme hakkına sahip olduğunu tekrarlamak istiyorum.

 

Üstad çok değerli bir zat burası açık. Benim komik bulduğum nokta, "üstat, kaldırımlar şiirinde marsta su olabileceğini öngörmüş" ya da "Zindan'dan Mehmed'e Mektup'ta ışığın hızına ve dünyanın güneş etrafındaki hareketinin aslında bilinenden çok farklı olduğuna işaret etmiş" (dikkat ironi içerir!) şeklinde sadece Kur'an'da olabilecek bir çok yönlülük arayanların aslında şiirin anlatmak istediklerini nasıl perdeledikleri. Üstad zannımca hikmet sahibi bir zat ve söyledikleri "bence" yalnız tasavvuf ışığı altında değerlendirildiğinde derin manalar içermekte. Dinî kaidelerin bilimsel tevilinin yapılması gibi bişi bu. Ve artık kullanmış olduğum kelimenin "komik" değil "trajikomik" olması gerektiğini düşünüyorum.

 

özeleştiri: gayet gereksiz ve ükelaca bir cevap olduğunu kabul ediyorum. bu da böle bi paradoks olmuş oldu.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Çok ilginç yahu çok şaşırdım. Üstadın bukadar derine girmesi gözümde bu İslam Kahramanını bir derece daha yükseltti. Paylaşım için teşekkürler.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Kuvantum teorisi, bana soracak olursanız birkaç şeyi farkında olmadan ifşa eden bir teoridir. Bunlardan biri, maddenin, belli bir hudut içinde oluşunun ispatıdır. Bu hudut, aynı zamanda insanın, varlık ve hakikat karşısında akıl ile varılabilecek en nihai hududa da tekabül eder. Çünkü (madde) ne kadar hudutlu ve mevcudiyetini farklı bir kudrete borçluysa, akıl da hakikat karşısında o kadar hudutlu, muteber olması için o kadar üstün bir kudrete muhtaçtır.

 

Bir diğer ve en mahrem vesikası ise, mutlak (yok)luğun yokluğunu, onun (var)ı değil, (var)ın onu ihata ettiğini, farkında olmadan ispat eden levhasıdır. Bu levha, maddeyi varlığın biricik mihrakı olarak kabul edip, onun nihai merhalesinin (yok)luk olduğunu iddia eden materyalist felsefenin, mutlak (var)lığın kaynağı ve biricik mesnedi olan Allah’ı hedef aldıkları (madde) silahıyla, aslında kendilerini vurduklarının esrarlı ve hazin bir göstergesidir. Akıldan başka bir rehber kabul etmeyip, (madde)yi o mesnet ve o minvalle kurcalayıp varlığı onunla izah etmek sevdasındaki (çağdaş) batı kafasının varabileceği son kerte, Kuvantum ile nihayet bulmuştur. Çünkü onlar, mutlak (var) olan Allah’ı, (yok)un ana direği belledikleri (madde) ile inkâr ederken, onun donuk ve muammasız sathından özüne indikçe, sürekli bir hareket ve sır dolu atom mimarisine ulaştılar. Yani (madde)den hareket ederek (yok)u mihrak bellerken, onun aslında (var)ın mihrakında olduğunu farkında olmadan ispat ettiler. Bu, mutlak (var)lığın kaynağı olan Allah’ın, (yok)un da yaratıcısı olduğunun delilidir. Üstadı dediği gibi, "O, (var)ın ta kendisi, (yok)un da yaratıcısı"dır...

 

 

Bu mefhumlar Üstadın bütün eserlerinde ya bedahet hissi ve sezgi yoluyla fark edilebilecek kadar gizli, ya da Çile şiirinin yukardaki kıtasında olduğu gibi aşikar bir hüviyette olabilir. Üstadın eserlerinde bunlar, kendi başına bir fizik teorisi olması hasebiyle doğrudan (Kuvantum Teorisi) olarak değil, o teorinin madde penceresinden gösterdiği, asıl tetkike şayan olan varlık ve hakikat cepheleriyleişlenmiştir. Üstad, gerek Arvasi Hz.leriyle birlikte ana mesnedine kavuşturmadan önce, gerekse ondan sonra sağlam bir fikir zeminine getirdiği mutlak hakikati arama yolunda, madde, ruh ve akıl mefhumlarıyla sürekli, samimi ve çetin bir temas halinde olmuştur. Üstad, bunları hem fikir çilesiyle kefaretini ödediği akıl, hem de teslimiyetle yolunu açtığı bedahet hissiyle yaşamış, edebi zeminde müşahhaslaştırmış ve fikir örgüsüyle mefkureleştirmiştir.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...