Lö Sid

LÖ SİD

Yahya Kemal Harbi Umumî senelerinde Bahriye Mektebinde bir müddet tarih muallimliği etmiştir. O zaman yine muallimlerimizden olan Hamdullah Suphi Bey, Yahya Kemal’in bize muallim tâyin edildiğini bildirdi ve dedi ki:

– Bahtiyarsınız efendiler, temiz Türk dilinin, her mısraı yontulmuş bir mermer kadar traşide olan heyecanlı şairi, sîzin tarih hocanız oluyor. Yahya Kemal şiirinde titîz ve hasis olduğu kadar sözlerinde cömert ve hararetlidir. Ne saadet ki, tarihi, onun sonu gelmez heyecanlı lisanından dinleyeceksiniz.

Hamdullah Suphi bey, sonu gelmez demekte haklıydı. Çünkü altı aydan fazla bize hocalık eden Yahya Kemal bu müddet zarfından bir menkıbe pasajının bile sonunu getiremedi.

Derse ilk girdiği gün kendisini bütün kuvvetimizle heyecanlandırmaya çalıştık. Sınıfın kırk talebesi birden “Bak!” kumandasıyla bir hamlede ayağa kalktı ve eller alınlara yapıştı. Bu hareketi bütün sınıfın hayranlık tezahürleri takib etti. Söyledik, mırıldandık, rica ettik; bize heyecanlı bir kahramanlık menkıbesi anlatsın diye…

Yahya Kemal sınıfın bu yalvarışını, samimî mi, değil mi diye düşünceli gözlerle uzun uzun süzdükten sonra birden coştu, parladı. Bir ayağını ileri attı, bir elini kılıca dayanıyormuş gibi mütekallis bir vaziyette yere uzattıktan sonra haykırdı:

– Size meşhur Lö Sid efsanesini anlatacağım. Kurunu Vusta’daki kahramanlık psikolojisinin remzi olan “Lö Sid”i…

Ve başladı anlatmaya… Yumrukları sıkılarak, gözleri sulanarak, saçları dikilerek, ağzı köpürerek…

Bütün sınıftan çıt çıkmıyor, yalnız havada inkıtasız müsellesler çizen üç sinek, sani Yahya Kemal’in heyecanlı takriri etrafında hislerin nasıl bir sağa bir sola kıvrandığını bir remz halinde yaşatıyordu.

Herkes küçük dilini yutmuş dinlerken, birden “ders bitti” borusu Ötüverdi. Hem de takririn en mühim bir yerinde…

LÖ Sid küçücük boyuyla tam ayağını atının üzengisine attığı ve ata bineceği sırada… O anda öyle bir şey oldu ki, şaştık… Yahya Kemal son süratle giderken dört frenini birden bastıran bir otomobil gibi takririni oracıkta bıraktı ve eliyle bir sivil temennası çakarak sınıftan firar edercesine dışarıya fırladı.

Ertesi ders, daha ertesi ders, tam altı ay her ders, Yahya Kemal Bey sınıfa her girişinde şu suali soruyordu:

– Efendiler, dersin neresinde kaldık? Kırk kişi bir ağızdan cevap veriyordu:

– Efendim Lö Sid tam ayağını atın üzengisine atacağı vakit boru çalmıştı.

– Hahaha, orada mı? Ama onun başı var, oradan başlayalım ve devam edelim?

Ve Lö Sid menkıbesini tekrar ilk başladığı yerden alarak mahut noktaya getiriyor ve kahraman tam ayağını üzengiye attığı zaman borazan çavuşu vazifesini unutmuyordu.

Altı ay sonra bir gün öğrendik! Yahya Kemal mektepten alâkasını kesmiş, hem de ne zaman? Tam Lö Sid’in ayağını üzengiye atıp ata bineceği zaman…

(Kafakağıdı’ndan)

Share

You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.