Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
NFK-Fan

Süleymanname'den Ecevitname'ye

Recommended Posts

‘Süleymannâme’den ‘Ecevitnâme’ye..

 

Dünyamızdan ayrılışının 23. yıldönümü vesilesiyle bugünlerde tekrar andığımız rahmetli Necîb Fâzıl’ın 70’li yılların başında Demirel için yazdığı ‘Süleymannâme’ isimli hicviye (yergi)si, Demirel’in 40 yıldır sergilediği tutarsızlıkları, siyasî manevraları ve laf canbazlıkları dolayısıyla tekrar hatırlandı.. Demirel, inancının gereği olarak örtünen müslüman kızların üniversitelerde okuyamayışı hakkındaki görüşleri sorulduğunda, henüz 1 ay önce, ‘Okuyabilecekleri yerlere, Arabistan’a vs.’ye gitsinler..’ gibi laflar etmişken; şimdilerde, ‘Benim öyle söylediğimi iddia etmek namussuzluktur..’ gibi, mantıkî ve ahlâkî açıdan hangi noktaya ulaştığını gösteren ölçüsüz laflar edebiliyor..

 

Ülkeye ve halka verebileceği hayırlı bir hizmeti kalmamışken, kendisini umut gibi göstermeye kalkışanların pohpohlamasıyla ‘muhalefet liderliği’ne heveslenen ve bu ‘entrikacı lider’ tipinin en tipiklerinden olan Demirel’in de, ondan çare umanların da düştüğü durum gerçekte, komikliğin çok ötesinde, ‘İsmail Dümbüllü’lük bir durum..

 

*

 

Benzer bir çaba, Ecevit için de sergilenmeye çalışılıyordu.. Hele, üzerinde etkisini ve mührünü hep hissettirmiş olan eşi Rahşan’ın Ecevit’i bir ‘idol’ haline getirip, laik siyasete yön vermeye çalışmaktan el çekmemesi; Danıştay Saldırısı’ndan sonraki cenaze törenine, onun adetâ sürüklenerek getirilmesi bunun içindi.. Milliyet’ten F. Bila, onu henüz hayattayken, ‘devrim şehidi’ ilan etmişti.. ‘..Çünkü, o cenaze törenine, demokratik, laik Cumhuriyet için, onu korumak için, halkı uyarmak için gitti. Görev bildiği için gitti. İstediği gibi uykuya daldı..’ diyordu, Bila..

 

Ecevit şimdi, ‘Gülhane Askerî Tıb Akademesi’ ‘GATA’da 10 günü aşan bir zamandır süren koma halinde.. Ama, hakkında söylenip yazılanlara bakınca; nasıl da ‘şehlâ (süzgün) bakışlı ‘ olduğunu hatırlamak elde olmuyor.. Hele, ‘Türkiye Ecevit’siz olamaz!’ gibi pankartları tv.’lerden gösterenlerin, gerçekleri kavramamakta, Ecevit gibi hayâl âleminde olduklarını ve hâlâ nerelerde dolaştıklarını görmek ilginç..

 

Ve şimdi Ecevit, belki de -Ariel Sharoon’unki gibi- uzuuuun sürebilecek bir son ‘derin uyku’ dönemini geçiriyor, bu dünyada..

 

Ölümün eşiğinde olan bir kişi için, bir şeyler yazmak zor.. (Kaldı ki, ölümün eşiğinde olmayan kim vardır?) Ama, ona genelde anlaşılan mânasıyla ‘şif⒠dilemek de komik olabilir.. Çünkü, onun için ‘şifâ’, geldiği son tören sırasındaki hâli de değildir..

 

Onun ve herkesin daima muhtaç olduğu ‘manevî şif⒠bahsine gelirsek.. Öyle bir ‘şif⒠dileğimiz herkes için de geçerlidir. Ama, Ecevit’ler o sahaya çok uzak idiler..

 

‘İnsanlar uykudadırlar, öldüklerinde uyanırlar..’ meâlindeki ‘hadîs’ rivayeti onun hakkında da geçerli olacağına göre, ‘uyandığı’nda, ‘şifâ’lı bir noktada olacak mıdır?

 

Ecevit, fiilî siyasetten ayrıldığında, F. Gülen’in yayınladığı mesajı ve onu ‘örnek alınacak siyaset adamı ‘olarak göstermesine bakılarak, hadîste işaret olunan şekildeki ‘uyanması’ halinde kimlerin neler söyleyeceği tahmin edilebilir..

 

1957’de Meclis’e giren Ecevit’in 50 yıla yaklaşan siyasî hayatına şöyle bir bakılacak olunursa, ortaya Süleymannâme’den sonra bir ‘Ecevitnâme’ de çıkabilir:

 

27 Mayıs Askerî Darbesi sonrasında, ihtilalcileri alkışlayan, devrilenleri en hırçın ifadelerle suçlayan yazıları../ 1965-71 arası, en hırçın ideolojik tartışma ve çatışmaları tahrik edenlerin başında yer alması,/ 12 Mart 1971 Askerî Darbesi’nin kendisinin iktidara gelmesi ihtimalini önlemek için yapıldığını söylemesi.. /İsmet İnönü’yü bertaraf edip, CHP Gn. Başk. olması.. / 1973 sonunda, Erbakan’la anlaşıp, CHP+MSP koalisyonunu kurması.. / Ancaaak, ‘1974-Kıbrıs Çıkarması’ sonrasında, hemen erken seçim gitmek niyetiyle, koalisyonu 9 ay sonra bozması; ama, erken seçimi de gerçekleştirememesi üzerine kapıldığı hırçınlıklar.. / 1975-80 arasında, ülkeyi adetâ bir ‘iç-savaş’a sürükleyen ve binlerce insanın birbirini öldürmesiyle sonuçlanan sağ-sol çatışmalarının içinde sol cebhenin lideri olarak, akıtılan her damla kanda, karşıtları olan Demirel ve Türkeş kadar olan sorumluluğu../ 1978 başında, ünlü ‘Güneş Motel’ pazarlıklarıyla Adâlet Partisi’nden 11 milletvekilini çalıp, onların herbirine Bakanlık vererek yeniden hükûmet olmasındaki çirkinlikler ve sonunda o hükûmetini de yitirmesi.. / Ve 1980 Askerî Darbesi, ve uzuuun bir yasaklılık dönemi.. /Sonra, bütün ömrünce içinde olduğu CHP’yi, ‘halkın değil egemen güçlerin partisi’ olarak niteleyip ‘redd-i mirâs’ eyliyerek terketmesi ve DSP’yi kurması../ 1998 sonunda, en küçük partinin lideri olduğu halde, Demirel tarafından Başbakanlığa getirilmesi.. / İslamî eğilimli Fazîlet Partisi’nin seçimi kazanmasının engellenmesi için, Öcalan’ın Amerika eliyle Türkiye’ye teslim edilmesiyle, nasyonalist duyguların galeyana getirilmesi ve Nisan-1999 seçimlerinde yüzde 22 ile, birinci parti olması.. / Seçimlerde 3. parti durumuna geriletilen Fazîlet’in hanım milletvekili Merve Kavakçı’nın Meclis’e İslamî örtüyle gelmesi üzerine, kürsüye fırlayıp, ‘Bu kadına haddini bildirin!.. Burası devlete meydan okuma yeri değildir!.’ diye haykırması../ Ve sonra, DSP, MHP ve ANAP arasında kurulan koalisyon döneminde, ‘Demirel beni başbakan yaptı, ben de onu tekrar C. Başkanı seçtireceğim..’ diye çırpınmaları../ Başarılı olamayınca, Anayasa Mah. Bşk. A. Necdet Sezer’i seçtirtmesi../ Ama, kısa süre sonra, Sezer’le arasında birbirleri üzerine anayasa broşürünün fırlatıldığı ünlü kavgayla patlak veren ve Türkiye’nin tarihinde yaşadığı belki de en büyük sosyo-ekonomik buhran../ Haklarını koruduğunu iddia ettiği işçi kesimi dahil, bütün bir milletin çaresizliği../ 3 Kasım 2002 seçiminde, yüzde 1 oy alarak dibe vurması.. /Ve son dönemlerde en ilginci, ‘Bizim haberimiz bile yokken, Öcalan’ı bize vermeyi Amerika kendiliğinden teklif etti.. Çünkü, ben Amerikalılara hiç yalan söylemedim..’ ve önceleri ‘kürd yok!’ derken, sonra, ‘kendisinin de kürd olduğu’nu açıklaması gibi yığınla şaşırtıcı açıklamaları..

 

‘Ecevitnâme’, onun şairliği ve devlet adamlığı iddiası gibi, işte böyle tadsız-tuzsuz!.

 

S. Çakırgil / HaberVakti

Share this post


Link to post
Share on other sites

bir iki yıl öncesinde iktibastan ecevit fıkraları toplamıştık en sevdiklerimden birisi :

 

Muhteşem Cerrahlar

 

Uluslararası Cerrahlar Konferansı bittikten sonra bir Amerikalı, bir İngiliz, bir de Türk cerrah birlikte birşeyler içmeye giderler.

 

İngiliz başlar anlatmaya:

-Geçen gün bir iş kazası geçirmiş birini getirdiler. Adam presin içine sıkışmıştı. Sadece sol küçük parmağı vardı. Bizim elemanlarımız öyle iyi çalıştılar ki önce parmağa bir el, sonra kol, sonra da vücut yaptılar. Adam taburcu olunca o kadar verimli bir işçi oldu ki onun yüzünden 5 işçi işsiz kaldı.

 

Amerikalı söz alır:

-Bana ise geçen gün saç getirdiler. Adam nükleer reaktörün içinde kalmış. Sadece saçı vardı. Oldukça iyi bir çalışma ile önce saça bir baş, sonra vücut vs yaptık. Adam taburcu olduğunda o kadar verimli oldu ki onun yüzünden 20 kişi işsiz kaldı.

 

Türk söz alır:

-Geçen yolda gidiyordum. Bir de baktım, yerde bir tik kendi kendine atıyor. Hemen yerden alıp çantama koydum. Laboratuvara gidip önce o tike uygun bir göz sonra o göze uygun da bir baş, o başa uygun da bir vücut yaptık. Ortaya bir adam çıktı. Adamın adını Ecevit koyduk. O kadar verimli oldu, o kadar verimli oldu ki bütün ülke onun yüzünden şimdi işsiz...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...