Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

ebrinisan

Üye
  • Content Count

    19
  • Joined

  • Last visited

Posts posted by ebrinisan


  1. Arkadaşlar can yücelin şiirlerini okumakla birşey kaybetmeyiz.

    insanlar sevmedikleri şeyleri de öğrenmelidir ki niye sevmediğinin farkında olsun.

    önyargı bize zarar verir.

    teşekkürler süvari...

    teşekkürler cihat...

    ve can yücelin sevdiğim bir şiiri:

    Bağlanmayacaksın

    Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.

    Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.

    "O olmazsa yaşayamam." demeyeceksin.

    Demeyeceksin işte.

    Yaşarsın çünkü.

    Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.

    Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın.

     

    Ve zaten genellikle o daha az sever seni,

    Senin onu sevdiğinden.

    Çok sevmezsen, çok acımazsın.

    Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.

    Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.

    Senin değillermiş gibi davranacaksın.

    Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de

    korkmazsın.

    Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.

    Çok eşyan olmayacak mesela evinde.

    Paldır küldür yürüyebileceksin.

    İlle de bir şeyleri sahipleneceksen,

    Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.

    Gökyüzünü sahipleneceksin,

    Güneşi, ayı, yıldızları...

    Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.

    "O benim." diyeceksin.

    Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan birşeylerin...

    Mesela gökkuşağı senin olacak.

    İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait

    olacaksın.

    Mesela turuncuya, yada pembeye.

    Ya da cennete ait olacaksın.

    Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yaşayacaksın.

    Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, Hem

    de hep senin kalacakmış gibi hayat.

    İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak...


  2. YAŞAMAYA DAİR

     

    1

     

    Yaşamak şakaya gelmez,

    büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın

    bir sincap gibi meselâ,

    yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,

    yani, bütün işin gücün yaşamak olacak.

     

    Yaşamayı ciddiye alacaksın,

    yani, o derecede, öylesine ki,

    meselâ, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,

    yahut, kocaman gözlüklerin,

    beyaz gömleğinle bir laboratuvarda

    insanlar için ölebileceksin,

    hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,

    hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,

    hem de en güzel, en gerçek şeyin

    yaşamak olduğunu bildiğin halde.

     

    Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,

    yetmişinde bile, meselâ, zeytin dikeceksin,

    hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,

    ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,

    yaşamak, yani ağır bastığından.

     

    1947

     

    YAŞAMAYA DAİR

     

    2

     

    Diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız,

    yani, beyaz masadan

    bir daha kalkmamak ihtimali de var.

    Duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini

    biz yine de güleceğiz anlatılan Bektaşi fıkrasına,

    hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden,

    yahut da yine sabırsızlıkla bekleyeceğiz

    en son ajans haberlerini.

     

    Diyelim ki, dövüşülmeye değer bir şeyler için,

    diyelim ki, cephedeyiz.

    Daha orda ilk hücumda, daha o gün

    yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün.

    Tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu,

    fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz

    belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu.

     

    Diyelim ki, hapisteyiz,

    yaşımız da elliye yakın,

    daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.

    Yine de dışarıyla beraber yaşayacağız,

    insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgârıyla

    yani, duvarın arkasındaki dışarıyla.

     

    Yani, nasıl ve nerde olursak olalım

    hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak...

     

    1948

     

    YAŞAMAYA DAİR

     

    3

     

    Bu dünya soğuyacak,

    yıldızların arasında bir yıldız,

    hem de en ufacıklarından,

    mavi kadifede bir yaldız zerresi yani,

    yani, bu koskocaman dünyamız.

     

    Bu dünya soğuyacak günün birinde,

    hattâ bir buz yığını

    yahut ölü bir bulut gibi de değil,

    boş bir ceviz gibi yuvarlanacak

    zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız.

     

    Şimdiden çekilecek acısı bunun,

    duyulacak mahzunluğu şimdiden.

    Böylesine sevilecek bu dünya

    "Yaşadım" diyebilmen için...

     

    Şubat 1948

    Nazım Hikmet Ran


  3. BU ZÜLUM NE ZAMAN SONA ERECEK..

    DUA EDELİM ARKADASŞLAR.

    VE BİR ALINTI DAHA..

    ADI:

    BİZ DIŞARDAKİLER BURDAYIZ

     

    Biz içeriye almadıklarınız, kapıdan döndürdükleriniz, dışarı attıklarınız, adamdan saymadıklarınızız.

     

    Biz, sınavlarınıza, derslerinize, toplantılarınıza, törenlerinize almadıklarınızız.

     

    Biz, kimi zaman soğukta, kimi zaman güneşin altında, kimi zaman yağmurda, karda, kimi zaman kalabalıkların gözü önünde, kimi zaman tenhada gözyaşları içinde, ama nihayetinde dışarıda beklettikleriniziz.

     

    Biz, onurunu vestiyere bırakıp içeri girmekten de, hakkını bir kenara atıp yoluna devam etmekten de, yalvarmaktan da, bana ne demekten de kaçınanlarız.

     

    Ne kapıda lütuf bekleyen, ne içeriye gıptayla bakan, ne hoşgörünüze sığınarak içeride kalmak isteyen, ne başını uzatıp dışlandığımız dört duvar arasında ne olup bittiğini merak edenleriz.

     

    Biz dışarıdakileriz. Bizim için eğitim de, tören de, ağıt da, neşe de, hayat da o kapının ardındakilerden ibaret değildir.

     

    Konuşmak için kürsüye, kutlamak için protokollü törenlere, öğrenmek için duvarların aşılması gerektiği binalara ihtiyacımız yok.

     

    Yok saysanız da varız.

    Küçümseseniz de kocamanız.

     

    Değersiz görseniz de değerliyiz.

     

    Yüzdelerde küçük rakamlarla ifade etseniz de, ifade edemediğiniz rakamlardayız.

    Biz dışarıdakileriz.

    Ve dışarısı her zaman o güvenlikli girişi olan içerilerden daha büyüktür.

     

    İçeri daha güvenli görünse de, tüm güvenliği en ufak bir sarsıntıyla riske girecek kadar güvensizdir.

     

    Sıcaklığı da, serinliği de kendinden değildir. Üstündeki çatı semayla bağlantıları keser, daima arzîdir. Hangi pencere açılmışsa, hayata ancak o pencereden bakabilecek kadar, bakış açısı sınırlanmıştır.

    Dışarısı ise geniştir. Emniyetlidir. Gökyüzüyle ilişkisi daimidir. Her şeyi tüm boyutlarıyla gösterir, araya duvarlar koymaz.

     

    Dışarıdakiler, kapısında bekçiler olan sizin içerilerinizden daha kalabalıktır. Daha eğlencelidir. Daha öğreticidir. Daha kuşatıcıdır. Daha samimidir. Daha bizdendir. Ve daha özgürdür.

     

    Biz dışarıdakiler. Buradayız.

    Murat Çetin


  4. atilla ilhanını çok sevdiğim bir şiiri daha...

     

     

    KIMI SEVSEM SENSIN

     

    kimi sevsem sensin / hayret

    sevgi hepsini nasıl değiştiriyor

    gözleri maviyken yaprak yeşili

    senin sesinle konuşuyor elbet

    yarim bakışları o kadar tehlikeli

    senin sigaranı senin gibi içiyor

    kimi sevsem sensin / hayret

    senden nedense vazgeçilemiyor

     

    her şeyi terk ettim / ne aşk ne şehvet

    sarışın başladığım esmer bitiyor

    anlaşılmaz yüzü koyu gölgeli

    dudakları keskin kırmızı jilet

    bir belaya çattık / nasıl bitirmeli

    gitar kımıldadı mı zaman deliniyor

    kimi sevsem sensin / hayret

    kapıların kapalı girilemiyor

     

    kimi sevsem sensin / senden ibaret

    hepsini senin adınla çağırıyorum

    arkamdan şımarık gülüşüyorlar

    getirdikleri yağmur / sende unuttuğum

    hani o sımsıcak iri çekirdekli

    senin gibi vahşi öpüşüyorlar

    kimi sevsem sensin / hayret

    in misin cin misin anlamıyorum


  5. ya râb belayı aşk ile kıl aşina beni

    bir dem belâ-yı aşktan etme cüdâ beni

     

    az eyleme inâyetini ehli derdden

    yani ki çok belâlara kıl mübtelâ beni

     

    oldukça ben götürme belâdan iradetim

    ben isterim belâyı çü ister belâ beni

     

    gittikçe hüsnün eyle ziyâde nigarımın

    geldikçe derdine beter et müptelâ beni

     

    öyle zaîf kıl tenimi firkatinde kim

    vaslına mümkün ola getürmek saba beni

     

    nahvet kılıp nasib fûzûlî gibi bana

    ya râb mukayyed eyleme mutlak bana beni

    fuzuli


  6. ÜSTADIN BÜTÜN SİİRLERİ GİBİ SON SİİRİDE BIR TEK KELIMEYLE İNSANA HAYATI ANLATAN BIR ŞİİR...

     

    YOKSUN,SEN DE YOKSUN BİR VAR BİR YOKSUN

    İNSAN OĞLU KENDİ VARINDAN YOKSUN

     

    GERCEKTEN COK GÜZEL...


  7. İnsan üç beş damla kan, ırmak üçbeş damla su,

    Bir hayata çattıkki hayata kurmuş pusu.

    **

    geldi ölümlü yalan gitti ölümsüz gerçek

    siz hayat süren leşler sizi kim diriltecek

     

    ellerinize sağlık :)

×
×
  • Create New...