kaldırım
-
Content Count
8 -
Joined
-
Last visited
Posts posted by kaldırım
-
-
Onu Anlat İşte
İsmini almış tüm bebekler büyüdüğünde bir gün
diyecekler geride kalanlara
onu anlat işte!
Her adımında bir cemre bırakarak yeryüzüne
bir şehid bin acıyı boğarak geliyor
gözlerinde alışık olduğumuz o ışıltı
kervana eklenen bir yolcu gibi şahlanıyor
ve haykırıyor:
aydınlıktır, karanlığı yıkacak olan
aydınlıktır, muhtaç olduğumuz
Bize suikastler yazılmış
- dün de öyleydi
Kimbilir
belki yarında öyle olacak
kurnaz, modern, kahpe tuzaklar
elimizde patlıyor
ensemizde hissettiğimiz ihanetin soluğu
ağıtlarla susturmak isteyecektir
sert kayaları deşen
engin denizlerde köpüren dalgalara yazılmış
yürek sesimizi
Ama biz ö ağıtlara sürgün gitmeyeceğiz
ve o ihanet suretlerinin yanından
Gördük ve yaşıyoruz
artık bütün ölümlerimiz şiirlerle sırdaş
artık ölüm boy veriyor Filistin cephesinde,
dualarımızla suladığımız ve kızıla boyadığımız topraklarımızda...
anımsadığımız tüm destanlardan biriktirdiğimiz yiğitliği
alnında okuduk satır satır
biz şehadet dedik,
soğuk bir kış gününü sıcağa kardeş kılarak gidişine
Tüm sözcükler yetersiz kalıyor seni anlatmakta
zorlanıyorum
bu yüzden yapacağım tek şey var
gözlerindeki o ışıltıya yöneltmek tüm imgeleri
ve seni tanıyanları bulup,
ONU ANLAT İŞTE
Diyebilmek
-
Yüce Sevda
Artık kıyamlara gebedir bekleyişlerimiz
Adı konulmuş gecenin sabahında
Saçlarımızda ay ışığı
Başımız dimdik
Yumruğumuz sımsıkı
Ve dudaklarımızda dökülüyor
O kutlu günlerin parolası
Artık hissediyoruz
Damarlarımızı titreten kanın sıcaklığını
Artık
Kur'an'la öğreniyoruz
Suskunluğu ellerimizle öldürmeyi
Artık
Tevhidi bir gülümseyiştir
Solgun yüzlerimizde usul usul beliren
Ne yüce sevdadır
Yüreklerden yüreklere taşan
Erişildikçe erişilmez olan
-
Dünün Eskimiş Kirleriydi Gözlerimde Kanattığım Düşler
Kendimden uzak yılların
Utançlığıyla uyandım bir sabah
Beynim çakırkeyf
düşüncelerim dumura uğramış...
yüzümde,
hırçın dalgaları eriten kulaçlarla
yüzdüğümüz denizin çirkefliği
boğazımda,
ütopyaya attığımız sloganların açtığı yaranın sancısı
geçmemiş henüz...
çıplak, yalnız ve çürümüş bedenimin
aynaları kirleten görüntüsünden iğrendim artık
ve fecr-i sadığın bakire ağartısında yıkanıp
La kılıcının bitmez dövüşkenliğiyle silkindim...
Silkindikçe birer birer döküldü
yanılgılarla tükettiğim ömrün ağırlığı
yüreğim,
ilk nefesimi çekerken ağladığım gün gibi atarken
yürüdüm aydınlığa
ardında fırtınalar estiren bir dünya bırakarak.
-
Dünün Eskimiş Kirleriydi Gözlerimde Kanattığım Düşler
Şeni, dünün burgacına gömdüm
Çünkü, uzakça kaldın sevdanın şahikasına
Çünkü, haykırtı indirdin geceme
Dostluğun da batkın çıktı, şaşmaz.
Sen, yanağımda bir ığıl serinliği
Bir silgeçte eriyiveren
Sen, ilk yazımın şergili
Güneşimden kaçkın.
Düşümün ürkek yazgısıymış
Gönlüme açtığın bıçılgan
Bak, nasılda siliverdim nazını
Ördüğün perdelerde şavkı vuran gürlek çığlığımla
Ve suskun görüngünde koptu ılgımın hengamesi
Nihayet soluk alabildim.
İşte, buradayım, izhara gerek yok
Doğrulup adım attığımda umuda
Göreceğim elbet
Güleç yüzüyle bekleyen sevda kucağını.
-
Bir Gece Mezarlıkta Çözülen Bilmece Gibi Masalım
Fakat ey derviş sözlü şairler
çoğunuz unuttunuz dönemeci
yanıldınız!..
Ölüm bir bilmeceydi hep çocuksu düşlerimi yoran
bir dönemeçtir derdi rahmetli dedem
yolumuzun üstünde bizi habersiz bekleyen
neden tüccar kesilirdi mezarlıkta imamlar
neden hep alıngandı suratlar
merasim sonu telkinleri sordukça
neden ilgisiz kalmazdım
dâvûdî makâmıyla arkaya atılana
inadına
ve neden ölüler, fatihalar dilenirdi dirilerden
neden ?
söyleyin bana ey derviş sözlü şairler
ölüm bana ne kadar uzak
ve ne kadar yakın bana ölüm
Derken
günler ve geceler hep böyle sürerken
bir kovalamaca noktalandı, bir gece mezarlıkta
korktum ilk kez ölümden
hangisini seçsem acaba, şu mezarlardan hangisine
yatsam, oracıkta donakalsam upuzun
farketmez hepsi birbirinden felaket!..
Kaçsam, nereye kaçsam?
bu sûr öncesi sessizlik yakalar boğar bent
oysa bir zamanlar sultan değil miydi
şimdi burada yatan bendegân...
zaman inadına akışkandır mezarlıkta
bir geriye akar, bir ileriye
meğer gurbetteymişim ben
mezara girmeden önce
isyankâr bedenim yavaş yavaş bükülür
anladım ki
işte bilmece böyle çözülür:
Şiirdeki mısra gibidir mezarlar
ardısıra gelen, birbirini bütünleyen
anlama anlam katan
anlamı çoğaltan
virgülse eğer, mezar taşları ölümün
şu selviler de ünlem işareti
hayat? hayat zaten üç noktadan ibaret
Beyhude deli gönlüm
beyhude debelenme
ramak kaldı artık hazırlan
bir tesadüf değil bu
bir lütuftur sana sunulan...
safra atıyorum artık nefsime, geçmişime gülerken
yapmalıyım artık bîr yığınak
ve boş kalmamalı bu sığınak
fakat ey bağışlaması bol rabbim
dinsin artık bu sağanak
dinsin.
-
Seyelan
Kaç kez vurdular beni... kaç kez
Yürünmeden önce kızıllığına fecrin
Gömerim yüreğime heyecanlarımı
Ve tüm acılarım soluklanır bedenimde
O kutlu vaade koşarken her an
İyi bilirim,
Yeni yolcular beklerken bir kervan
Hep birlikte söylenen
Asırlardır bildiğimiz ezgidir bizi çeken
...
Şimdi
Kanımın her damlası bir seyelan
Şirkin sığınaklarında patlayan
El değmemiş tek kitabı açsan
Derki:
Bu O'nun vaadidir
Ulaşılacaktır bir an...
Sabret bu vaade, sabret...
Sabret ki, gelsin geciktirdiğimiz özlem...
...
Şimdi,
Haykır sen de!..
Haykır ey!
Sözleri nehirler gibi çağlayan, haykır
Haykır da gel yanımıza
T.ŞEN
-
İlk kayıt olur olmaz sitede aradığım konuya ulaşmanın mutluluğu içerisindeyim.
Forum gerçekten dolu dolu.
lise yıllarımızda NFK yı seven abilerimizin dilinden ezbere dinlerdik gençliğe hitabesini.
duygulandım. yıllar öncesine döndüm. tüylerim o yıllardaki gibi yeniden ürperdi.
forumu hazılayan herkesden allah razı olsun..
T.Şen Şİİrlerİ
in Kendi Yazdıklarınız
Posted · Report reply
Tanıklık
İsyan kucağında bir başkadır tanıklık
sesi gürdür
geçit vermez ihanetine yüzsüzlüğün
rengi aldır
merhem olur dünün yaralarına
ey şehid
senin tanıklığında perçinleşiyor sevdamız