Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

Emvac

Üye
  • Content Count

    16
  • Joined

  • Last visited

Posts posted by Emvac


  1. Büyük Doğu Yayınevi tarafından Büyük Doğu Fikir Ocakları Derneği ve Büyük Doğu Haber ( www.buyukdogu.net )e karşı açılan kapatma davaları sonuçlandı.

    28 Haziran 2013 tarihinde açılan ve 16 Ekim 2014 tarihinde yapılan son duruşmada İstanbul 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk mahkemesi Büyük Doğu Yayınevinin, Büyük Doğu Fikir Ocakları Derneğinin kapatılması talebini reddetti.

    Böylelikle Büyük Doğu Fikir Ocaklarının aynı isimle faaliyetlerine devam etmesinin önündeki hukuki engel kalkmış oldu.

    Öte yandan Büyük Doğu Haber sitesinin ise davacının telif haklarını koruma adına erişiminin engellenmesine karar verildi.

     


  2. Büyük Doğu Fikir Ocakları Kocaeli Temsilciliği tarafından 25 Mayıs Pazar saat 20:00'da Tütün Çiftlik Kültür Merkezi Salonunda Üstad Necip Fazıl'ı anmak gayesi ile program tertiplenecek.

    Şiir dinletisi ve slayt gösterisininde sunulacağı programa tüm halkımız davetlidir.

    Etkinlik ile gelişmeleri www.buyukdogu.org / www.büyükdoğu.com adreslerinden takip edebilirsiniz.

     

    10245385_1421677938094329_34956645923952


  3. 1507614_1421235011471955_510243839662708

     

    Büyük Doğu Fikir Ocakları tarafından 23 Mayıs Cuma saat 20:00'da Malatya Büyükşehir Belediyesi Konferans Salonunda Üstad Necip Fazıl'ı anmak gayesi ile "Büyük Doğu ve Anadolu Ruhunun Yeniden Dirilişi" programı tertiplenecek.

    Şiir dinletisi ve slayt gösterisininde sunulacağı programa Araştırmacı Yazar Selim Gürselgil ve BDFO Yön. Kur. Bşk. Mehmet Kaya konferans konuşmacıları olarak katılacaklardır.

    "Büyük Doğu ve Türk Ruhu Etrafında Milliyetçilik Anlayışı" konusu üzerine Selim Gürselgil ve "Necip Fazıl, Büyük Doğu ve Yeni Nesil İnşası" üzerine Mehmet Kaya'nın konuşmacı olarak katılacağı programa tüm Malatya halkı davetlidir.

    Etkinlik ile gelişmeleri https://www.facebook...lan_user_joined adresinden ve gelecek haftadan itibaren www.buyukdogu.org / www.büyükdoğu.com adreslerinden takip edebilirsiniz.


  4. Büyük Doğu Fikir Ocakları tarafından 23 Mayıs Cuma saat 20:00'da Malatya Büyükşehir Belediyesi Konferans Salonunda Üstad Necip Fazıl'ı anmak gayesi ile "Büyük Doğu ve Anadolu Ruhunun Yeniden Dirilişi" programı tertiplenecek.

    Şiir dinletisi ve slayt gösterisininde sunulacağı programa Araştırmacı Yazar Selim Gürselgil ve BDFO Yön. Kur. Bşk. Mehmet Kaya konferans konuşmacıları olarak katılacaklardır.

    "Büyük Doğu ve Türk Ruhu Etrafında Milliyetçilik Anlayışı" konusu üzerine Selim Gürselgil ve "Necip Fazıl, Büyük Doğu ve Yeni Nesil İnşası" üzerine Mehmet Kaya'nın konuşmacı olarak katılacağı programa tüm Malatya halkı davetlidir.

    Etkinlik ile gelişmeleri https://www.facebook.com/events/611158548979412/?notif_t=plan_user_joined adresinden ve gelecek haftadan itibaren www.buyukdogu.org / www.büyükdoğu.com adreslerinden takip edebilirsiniz.


  5. Büyük Doğu Fikir Ocakları 25 Mayıs 2012 Cuma günü Malatya'da ve 26 Mayıs 2012 Cumartesi günü Kayseri'de Üstad'ı Andı...

     

    Malatya Belediyesi Konferans Salonunda düzenlenen programda, Necip Fazıl Kısakürek’in yaşamı, fikir hayatı, şiirden romana, öyküden tiyatroya edebiyat dünyasının hemen her alanında verdiği eserleri ve siyasi yönünün anlatıldığı programda Fırat Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Hayrettin Ayaz ‘Üstadın Hayatı ve Edebi Yönü’, K.Maraş Barosu avukatlarından Haki Demir ‘Büyük Doğu’nun İnşa Fikri’, Malatya Kitapçılar Derneği Başkanı Şahin Doğan ise ‘Necip Fazıl’ın İdeal Siyaset Arayışı’ başlıklı birer sunum yaptılar.

     

    Necip Fazıl’ı anma programını MHP Malatya İl Başkanı Arif Yıldız, Büyük Doğu Fikir Ocakları Genel Başkanı Mehmet Kaya, Türk Ocakları Malatya Şube Başkanı Nadir Günata, Anadolu Selçuklu Derneği Başkanı Ayetullah Geçen ve kalabalık bir vatandaş topluluğu izledi.

     

    Programa bir telgraf gönderen Malatya Belediye Başkanı Ahmet Çakır, yoğun programlarından dolayı Necip Fazıl’ı anma gecesine katılamamanın üzüntüsünü yaşadığını belirterek, Necip Fazıl’ın Türkiye’nin fikir ve edebiyat dünyasının en önemli şahsiyetlerinden biri olduğunu vurguladı ve anma gecesini düzenleyen Büyük Doğu Fikir Ocakları’na teşekkür etti.

     

    Necip Fazıl’ı anma programına, Belediye Başkanı Ahmet Çakır, AKP Merkez İlçe Başkanı Osman Güder, MHP İl Başkanı Arif Yıldız, Bütük Birlik Partisi Malatya İl Başkanı Cengiz Sancaktar, Malatya Hukukçular Derneği Başkanı Av. Necati Karabay ve çok sayıda sivil toplum kuruluşu da çelenk gönderdi.

     

    Büyük Doğu Fikir Ocakları Genel Başkanı Mehmet Kaya: Hayatını İslam’a Adadı

     

    Necip Fazıl Kısakürek’i anma programının açılış konuşmasını Büyük Doğu Fikir Ocakları Genel Başkanı Mehmet Kaya yaptı. Kaya, Necip Fazıl’ın Türkiye’de fikir ve edebiyat dünyasını derinden etkileyen bir mücadele adamı olduğuna dikkat çekerek ‘Üstad Allah ve Resulü’ne bağlı bir neslin yetişmesi için hayatını vakfetti. Onun hayatı belirli bir aşamadan sonra İslam’a hizmet için adanmış bir hayattır’ dedi. Büyük Doğu Fikir Ocakları olarak Necip Fazıl Kısakürek’in mirasının fikir çizgisinin yaşatılması için çalıştıklarını belirten Kaya, Malatya’nın yanısıra Türkiye’nin hemen her ilinde benzer programlar düzenlemeye devam edeceklerini söyledi.

     

    Programda panele geçilmeden önce Anadolu Selçuklu Derneği Başkanı Ayetullah Geçen ve İnönü Üniversitesi Öğretim Görevlisi İbrahim Uzunoğlu da kısa birer konuşma yaptı. Anadolu Selçuklu Derneği Başkanı Geçen, Ayasofya’nın hala müze statüsünde olmasının kabul edilemez olduğunu belirterek ‘Necip Fazıl’ın yetiştirdiği gençlik Ayasofya’nın ibadete açılmasını sağlamakla mükelleftir’ dedi.

     

    İnönü Üniversitesi Öğretim Görevlisi İbrahim Uzunoğlu ise, Necip Fazıl’ın ünlü Sakarya şiirini okudu. Uzunoğlu şiirden sonraki konuşmasında ‘Üstada layık bir gençlik yetiştiremedik maalesef. Ama mücadele etmeyi bırakmayacağız elbet. Atiyi karanlık görüp mücadele azmimizi elden bırakmayacağız’ dedi.

     

    Bu konuşmalardan sonra, Necip Fazıl Kısakürek’in ‘Ayasofya Hitabesi’ sinevizyon eşliğinde sunuldu ve panele geçildi.

     

    Yrd. Doç. Dr. Hayrettin Uzun: Üstadı Anlatmaya Lügatler Yetersiz Kalır

     

    Panelde hem yönetici hem de konuşmacı olarak yer alan Fırat Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Hayrettin Ayaz, toplumu derinden etkileyen büyük şahsiyetlerin anlatılmasının zor bir iş olduğuna dikkat çekerek, Necip Fazıl Kısakürek’in de bu anlamda bütün yönleri ile anlatılmasının güç bir uğraş olduğunu söyledi. ‘Büyük insanları anlatmak için kullandığımız kelimeler ve cümleler çoğu zaman kifayetsiz kalıyor. Necip Fazıl da böyle bir şahsiyettir. Üstadı bütün yönleri ile anlatmaya lügatler yetersiz kalır’ şeklinde konuşan Yrd. Doç. Dr. Hayrettin Ayaz Necip Fazıl’ın yaşamını, eserlerini düşünce ve edebiyat dünyasını anlattı. Necip Fazıl’ın Nazım Hikmet’le Denizcilik Okulu’nda okul arkadaşı, eski cumhurbaşkanlarından Fahri Korutürk’le sınıf arkadaşı olduğunu belirten Ayaz, ‘Üstad, hem edebiyat ve düşünce hayatında hem de özel hayatında toplumun tüm kesimleri ve o kesimlerin kanaat önderleri ile yakın diyalog içindedir. 1930’lu yılların ortalarında tanıştığı Abdulhakim Arvasi hazretleri onun dünya ve düşünce tasavvurunda köklü değişimler yaşamasına yol açmış ve tasavvuf ile tanışmasına vesile olarak Üstadın düşünce dünyasını radikal anlamda değiştirmiştir’ dedi.

     

    Necip Fazıl’ın özellikle tek parti döneminde büyük sıkıntılar yaşadığını ve sık sık soruşturmalara uğrayarak hapishaneye girdiğini ifade eden Hayrettin Ayaz, Necip Fazıl’ın Türk şiirine ve edebiyat hayatına yeni ve tamamen orijinal bir ahenk kazandırdığını söyledi. Necip Fazıl’ın büyük ekonomik sıkıntılar yaşadığına da vurgu yapan Ayaz “Ama o Çile’sini satmadı. Asla değerlerimizi istismar etmedi ama o çok istismar edildi. Çile kitabını 100 bin basan yayınevleri ona 5 bin adet kitap bastık diyerek, onun sırtından elde ettikleri büyük kazancın çok az bir bölümünü üstada verdiler. Bu da bizim çizgimize ait büyük bir ayıptır. Üstad fakr-u zaruret içinde yaşadı. Mehmet Şevket Eygi bir yazısında, ’Necip Fazıl hapiste iken eşinin ve çocuklarının durumunu öğrenmek için birgün Erenköy’deki evine gittim. Kış günü, evin içi buz gibi. Üstadın eşi Neslihan Hanım gaz ocağını yakmış, küçücük çocuklarının ellerini bu gaz ocağında ısıtmaya çalışıyordu. O gün karşılaştığım ve içimi burkan o manzarayı asla unutamam’ diye yazar. İşte böyle bir dava adamıdır, hiçbir maddi güç karşısında eğilmeyen insandır Necip Fazıl” şeklinde konuştu.

     

    Necip Fazıl’ın 1930’lu yılların ortalarından itibaren İslam’a evrilen fikir dünyasının ve yaşamındaki değişmenin o dönemin yazı hayatında çokça eleştirildiğini hatırlatan Ayaz ‘Onu dünya görüşü kristalize olmadan önce baştacı eden sanat ve edebiyat çevresi, Necip Fazıl’daki değişimden sonra onu yok saymaya başlıyor. Süper Mürşid filan gibi nitelemelerle dalga geçiyorlar’ dedi. Ayaz, Necip Fazıl’ın karşıt fikirdeki düşünce ve edebiyat insanları ile çok yakın diyalogları olduğuna da dikkat çekerek, Büyük doğu Dergisi’nin zengin yazar kadrosunun bunun bir göstergesi olduğuna dikkat çekti. Aziz Nesin’le olan diyalogunu da anlatan Ayaz, ‘Aziz Nesin’in Necip Fazıl’a 1983’de eski yazı el yazısı ile yazdığı ve ‘Üstad’ hitabıyla başlayan mektubu karşıt dünyaların iki edebiyat ismi arasındaki diyalogu anlatması bakımından önemlidir’ dedi.

     

    Avukat Haki Demir: Necip Fazıl Kıyıma Uğrayan Bir Dehadır

     

    Panelde daha sonra Necip Fazıl araştırmaları ile tanınan K. Maraş Barosu’na mensup avukat Haki Demir söz aldı. Türkiye’nin en önemli sorunlarından birinin deha istihdamı olduğunu söyleyen Haki Demir ‘Bu topraklarda artık deha keşfetme ve deha istihdam kültürü kalmadı. Necip Fazıl da bu ülkenin kıyıma uğramış bir dehasıdır’ diye konuştu.

     

    Cumhuriyet döneminde siyasi ve fikir deha arayıcılığı geleneğinin yok olmaya yüz tuttuğunu belirten Haki Demir, ‘Bir-iki siyasetçi hariç deha arayıcılığı gayretinde olan kimseye tanık olmadık bugüne kadar. Aksine artık Türkiye’de orta zekâlı bir siyaset anlayışı egemen kılınmaya başlandı. Dolayısıyla yüksek zekalar kıyıma uğradı. Bu ülkenin zeka kaymağını Amerika yiyor. Bü ülkenin yüksek zekaları ya hastanelerin psikiyatri servislerine mahkum ediliyor ya da NASA’da istihdam ediliyor. Necip Fazıl Kısakürek de aynı akıbete uğradı. Hiçbir devlet kurumu ona itibar göstermedi. Türkiye’nin sanat-edebiyat ve düşünce hayatında yetiştirdiği nadir dehalarından biri olmasına rağmen devleti yöneten güçlerle doku uyuşmazlığı onun hayatının hemen her döneminde kıyıma uğramasına neden oldu’ dedi.

     

    İslam kültüründe deha istihdam eden kurumun tasavvuf olduğunu söyleyen Haki Demir, ‘Zaten Necip Fazıl’ı çerçeveleyen tek güç tasavvuf olmuştur. Hayatını dikkatle analiz ederseniz, hiçbir kalıba sığmayan, hiçbir klişeye uymayan bir güçlü kişiliği vardır Üstadın. Ama onu dingin bir düşünce iklimine ulaştıran tek şey tasavvuf kurumu olmuştur’ diye konuştu..

     

    Malatya Kitapçılar Derneği Başkanı Şahin Doğan: Necip Fazıl Sadece Düşünce Değil Aynı Zamanda Mücadele İnsanıdır

     

    Panelin son konuşmacısı Necip Fazıl Kısakürek’le hayatta iken tanışan ve sohbetlerinde bulunan Malatya Kitapçılar Derneği Başkanı Şahin Doğan’dı. Sunumunda Necip Fazıl Kısakürek’in siyasi arayışlarını analiz eden Şahin Doğan şöyle konuştu: “Üstad Necip Fazıl çeşitli sebeplerle yalnızca şairliği ile öne çıkmış olsa da bir nesli yoğuracak entellektüel birikimin oluşmasında otuz yıl kaleminden ciğerlerine kan çekerek emek sarfetmiştir. Üstad, bir düşünce ve edebiyat abidesi olduğu kadar bir mücadele insanıdır. Necip Fazıl mürşidi Abdulhakim Arvasi ile hayatını kökten değiştirecek tanışmasından sonra hayatını inandığı davası uğruna yaşamaya başlar. Bu uğurda çetin mücadelelere girer, çileler çeker, davası uğrunda zindanlarda yıllarını geçireceği uzun bir yol açılır onun için. İşte böyle bir kavşakta siyasi yorumları nedeniyle siyasetle yolu kesişir. Üstad Necip Fazıl siyasete doğrudan girmez ve siyaseti bir vasıta olarak görür çünkü fert varsa toplum vardır. Toplum varsa idare vardır. İdare varsa siyaset vardır. Dolayısıyla Üstad için siyaset önemlidir. 17 Eylül 1943' de Büyük Doğu Dergisi'ni çıkarmaya başlar. Fakat 8 ay sonra rejime itaatsizliği teşfik gerekçesiyle kapatılır ve kapatma artık seriye bağlanmıştır. Fakat dönemin tek parti yönetimine en sert muhalefeti yine Büyük Doğu ortaya koyar. CHP Milli Şef Dönemi ile asla uzlaşmaz. İnönü ile yaptığı siyasi mücadele döneme damgasını vurur”

     

    Necip Fazıl Kısakürek’in Demokrat Parti’den bağımsız olarak dönemin Başbakanı Adnan Menderes’e özel bir önem atfettiğini vurgulayan Doğan, ‘Üstadın Süleyman Demirel’le ise, hiçbir zaman yıldızı barışmadı ve onun renksiz politikalarına muhalefet etti” dedi. Malatya Kitapçılar Derneği Başkanı Şahin Doğan daha sonra, ‘Üstadın Prof. Dr. Necmeddin Erbakan’ın MNP ve MSP’si ve Alparslan Türkeş’in MHP’si olan ilişkisi siyasette ideal olana ulaşma yolunda bir arayıştır. Bu arayış bir çelişki olarak değil, en güzel olana ulaşma yolunda entelektüel ve düşünsel bir çaba olarak değerlendirilmelidir’ Şahin Doğan “Üstad Necip Fazıl içinden çıkıp geldiği çevreyi çok iyi tanıdığından olsa gerek, aşağılanmaya, küçümsenmeye, hafife alınmaya hiçbir zaman fırsat tanımadı. Üstad sindirilmiş ve susturulmuş bir toplumun pervasız dili, yokluğa itilen bir uygarlığın sanatta, edebiyatta, düşüncede en güçlü sözcüsü oldu” diye konuştu.

     

    Şahin Doğan, konuşması sırasında Necip Fazıl’ın Kaldırımlar şiirini de okudu.

     

    Necip Fazıl Kısakürek’i anma programı, dinleyicilerden gelen soruların cevaplandırılması ile sona erdi.

     

    Malatyahaber.com

     

    VTS_01_1%20916.jpg

     

    VTS_01_1%20273.jpg

     

     

    Üstad Necip Fazıl Kısakürek, doğumunun 108. yılında Büyük Doğu Fikir Ocakları’nın düzenlediği “Üstad Necip Fazıl ve Büyük Doğu İdeali” programıyla anıldı. Büyük Doğu Fikir Ocakları Kayseri temsilcisi avukat Abdullah Özbek, açılış konuşmasında Büyük Doğu’yu dava yolunda bir reçete olarak tanımladı ve Necip Fazıl Kısakürek’i mukaddes iman gençliğinin yol haritasını çizen adam olarak nitelendirdi. Özbek ayrıca, bu programı halka değil Hakk’a adanan, Hakk’a köleliğe talip olanların hazırladığını vurguladı.

     

    Önemli olan Necip Fazıl’dan ne anladığımız

     

    Necip Fazıl Kısakürek’in “Gençliğe Hitabe”si katılımcılara dinletildikten sonra söz verilen Erciyes Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Veysel Aslantaş konuşmasında “manalara suret giydiren adam” dediği üstadı anlatırken terkib usulünü kullandı. Aslantaş’a göre önemli olan, ondan ne anladığımız, onun dehasından aldığımızı hayatımıza nasıl yansıttığımız idi. Konuşmasında “Gaye nedir?”, “Neye inanıyoruz?”, “Niçin inanıyoruz?”, “Pazarlıksız ve mutlak bir teslimiyet içinde miyiz?” sorularına Üstad ile cevap aradı.

     

    Önemli olanın zaman ve mekân kavramını zapt ederek Kur’an ve sünnet doğrultusunda bir dünya görüşü oluşturmak olduğunu söyleyen Aslantaş, asıl olanın, İslam’ın verdiği hükümlere uymak, yaşadığımız anın hesabını vermek için İslam’ı her devirde, her mekânda yaşamak olduğunu ifade etti. Üstaddan asıl almamız gereken buydu. Ona göre, yeni doğmuş bir bebeğe nasıl “bir buçuk adana” ısmarlanmazsa, alt yapısı olmayan insana da dava açıklanamazdı. Bu ilginç bir benzetmeydi.

     

    Şahsiyetin gelişimi için çile çekmek şart

     

    Veysel Aslantaş, kısaca şunlara temas etti: Önemli olan İslam’ın belli tanımlarını iyi anlamak. Ahlak tanımı da bunlardan ilki. Müslüman hem inanıp hem de gayrimüslim bir şekilde yaşayamaz. Yaşarsa ona tavır alınması gerekli. Üstadın yaptıklarından biri de tavır koymaktı.

     

    Üstadı tanıdıkça aklımızın ne kadar cüce ve güdük kaldığını anlıyoruz. Akılla hüküm yürütmek yerine bilenlere danışmak gerekir, çünkü akıl eksik, şaşırır. Nefsi putlaştırdığımız şu zamanda birçok şeyi bilmiyor, bilmediğimizi de bilmiyoruz. Anlamıyor ve anlamadığımızı da anlamıyoruz. Oysa ne kadar gayemiz olursa, ne kadar çile çekersek, ne kadar meşakkat yaşarsak o kadar çözüm sunarız hayatımıza. Çünkü şahsiyetin gelişmesi için çile çekmek şart. Problemsiz insan çözümsüz insandır. Peygamberler dahi ne kadar büyük sıkıntılar çekmiştir. Üstad da aynı şekilde bir çile insanıdır.”

     

    “Necip Fazıl’ın ideolojisini bünyemize sindirirsek sağduyumuzu koruyabiliriz” diyen Aslantaş, Batılı enstrümanlarla çalınan sanat musikisini bu konuya örnek verdi. Bu arada Hoca, bilim, psikoloji, sosyoloji ve felsefe açısından da üstadın fikriyatını inceledi ve günümüze uyarladı, “ne aradığını bilmeyen, bulduğunun aradığı olduğunu ne bilsin?” tespiti eşliğinde.

    Büyük Doğu ideali, İdeolocya Örgüsü’ne vakıf olunca anlaşılır.

     

    Yazar Erdinç Trabzon ise konuşmasına üstadın İdeolocya Örgüsü kitabındaki önsözü okuyarak başladı. Programa Düzce’den katılan konuşmacı tek tek ve üzerinde dura dura geçti her bir cümleyi. Bu eserin hakkının verilmesi gerektiğini söyleyen Trabzon, şiirleriyle önde tutulmaya çalışılan bu dehanın fikir boyutunun da idrak edilmesi gerektiğinin altını çizdi. Erdinç Trabzon ardından şu soruyu sordu: “Ömrünü davasına vakfeden adamın ‘her şeyim’ dediği İdeolocya Örgüsü ne kadar anlaşıldı? İşin ruhuna ne kadar inildi?” Trabzon, mutlak ölçülerin değişmeyeceği hakikatini de göz önünde bulundurarak, 21. yüzyılda Allah resulüne verilmiş bir cevap olarak nitelendirdi bu kitabı. “Necip Fazıl bir güzel söz koleksiyoncusu değil, dünya çapında hayatını ihtilal ve inkılaba adamış bir insandı. İşte bu yükü sırtlanarak ve onun ruhuna ererek Büyük Doğu anlaşılır.” diye ekledi Erdinç Trabzon.

     

    Ardından şunları söyledi: “Bir fikir manzumesi olan İdeolocya Örgüsü ile yıllardır unuttuğumuz zafer sevincine de erebiliriz. Dünya görüşü ve hakikat aynı çizgide gittikçe fikirde ve zikirde paralellik yakalayabiliyorsak işte o zaman İslam’ı devletsiz de yaşayabiliriz. Zafer yolunda okumak, okuduğumuzla dertlenmek, derdimizle hayal kurmak, rüyalarımızı gerçeğe dönüştürmek için teşkilatlanmak gerekir.” Bu teşkilatlanmanın adresi olarak da Büyük Doğu Fikir Ocakları’nı gösterdi Erdinç Trabzon.

     

    Konuşmacı sözlerini şöyle sürdürdü: “Mademki İslam kalbin yolu, o zaman kişisel menfaatlerden sıyrılarak İslam davasının menfaatlerini gözetmeliyiz. Kalp yoksa Allah ve peygamber de yoktur. Dava yoksa insan da yoktur. Bir fikri güderken onun erdemine, ahlakına, faziletine güvenmek gerekir. İstikbal yine Büyük Doğu Fikir Ocakları’ndadır. Bu yolda tenkitçi olmak, düşünceleri çekinmeden dile getirmek gerekir. ‘Olmak’ gibi bir derdimiz olmalı. Şeksiz şüphesiz bir teslimiyet içinde eşya ve hadiseleri kuşatıcı bir şekilde tez sahibi olmak ve buna bağlı bir politikanın içine girmekle ancak hakikat bulunur.” Erdinç Trabzon, Müslümanın demokrasiyle işinin olmadığının ve fikrî hareketi ile öne çıkmasının gerekliliğini vurguladı ve gençleri aksiyona davet ederek tamamladı konuşmasını.

     

    Programın sonunda 28 Şubat sürecinde açılan davaların iptali için hazırlanan dilekçeler gelen misafirlerin imzasına sunuldu. Ayrıca mutlak fikir yoluna sloganıyla yayınlanan ve ilk sayısı bu ayın başında çıkan İfade isimli dergi ve Üstad Necip Fazıl’ın “Kayseri Hitabesi” de gelen misafirlere hediye edildi.

     

    Sergül Vural / Dünyabizim

     

     

    2-1.jpg


  6. BDFO Kayseri Açılışı Gerçekleştirildi

    untitled-1(21).jpgBüyük Doğu Fikir Ocakları Kayseri Temsilciliği Açılışı Yoğun Katılım İle Gerçekleşti15.05.2011 / 10:17

    Büyük Doğu Fikir Ocakları'nın ilk temsilciliği düzenlenen bir program ile gerçekleştirildi. Kayseri ve çevre illerden gönüldaşlarımızın katılım gösterdiği etkinlik, Kur'an-ı Kerim okunması ile başlarken, Büyük Doğu Fikir Ocakları Kayseri il temsilcisi Sayın Av. Abdullah Özbek'in konuşması ile devam etti. Ahmet Ümit Bayram isimli gönüldaşımızın ney dinletisi ise programa renk kattı. Akabinde bir çok ilden gelen gönüldaşlarımızın da iştiraki ile karşılıklı sohbet şeklinde geçen program, iyi dilek ve hayır duaları ile sona erdi.

     

    Kayseri Temsilciliğinin açılışına, Bahçelievler Eski Belediye Başkanı Sayın Muzaffer Doğan, Furkan Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Sayın Saadettin Ustaosmanoğlu, Anadolu Yazarlar Birliği K.maraş Başkanı ve sitemiz yazarlarından Sayın Av. Haki Demir, Kayseri Vakıflar Bölge Müdürü ve İlçe Belediye Başkan Yardımcısının'da katıldığı programa, Malatya'dan, Büyük Doğu Fikir Ocakları Genel Başkanı Mehmet Kaya ve Yönetim Kurulu Üyeleri ile beraber, İstanbul, Düzce, Nevşehir, Yozgat, Konya, Kahramanmaraş ve Adıyaman'dan gönüldaşlarımız iştirak etmişlerdir. Etkinlikten Fotoğraflar aşağıdadır.

     

    Bizler de Büyük Doğu Haber olarak organizasyonun gerçekleşmesinde ve Kayseri temsilciliğinin açılmasında katkısı bulunan tüm gönüldaşlarımızı tebrik ediyor ve kutluyoruz. BDFO camiası ve Anadolu hakkında hayırlara vesile olmasını diliyoruz.

     

     

    FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYINIZ

     

     

    veya görüntülerin orjinal boy ve kaliteleri içinhttp://www.facebook.com/media/set/?set=a.165448243515615.40359.10000151

     

    Haberin son güncellenen halinde eklenen cümle "Ayrıca Alperen Ocakları, TÜMSİAD Kayseri Şubesi, Nakşibendi ve Kadiri Dergah temsilcileri, Üstad'ın talebesi İbrahim ULUEREN hocamız, birçok cemaat müntesibi gönüldaşlarımız da davetimize icabet ettiler."

    • Like 1

  7. Aslında böyle bir yazıyı kaleme almak ne kadar doğrudur bilinmez, zira vefat etmiş birinin arkasından, mümkün olduğunca hayır konuşmak ve hayır dilemek gerek. Ancak iki yüzlülük ve adeta halkla alay edici riyakâr kokan söylemler, çileden çıkaracak cinsten olunca dayanamayıp yazma gereği duyduk. Aslında sadece bu olay için değil, maalesef Türk Milleti’nin artık klasikleşmiş ruh hallerinden birini sürekli yaşıyoruz. Kişinin ölümü ile birlikte hak ettiğinin üstünde değer kazanması ve methiyeler düzülmesi artık alışılagelmiş bir durum oldu. Hem de öyle methiyeler ki, “Ulan bizimle dalga mı geçiyorsunuz?” diye haykırmak geliyor adamın içinden.

    Evet, Necmettin Erbakan’ın vefatından bahsediyoruz. Öyle bir vefat ki, vefatının ardından nasıl bir tehlike ile baş başa kaldığımızı görmemek için kör olmak icap ediyor. Adları Ulusalcı, soyadları sahtekâr olan bir güruh var, bunların vefat sonrası yaptığı açıklamalar, bu adamların nasıl bir ruh haline sahip olduklarını göz önüne seriyor. Sebahattin Önkibar adlı Yeniçağ gazetesi yazarının açıklamalarına dikkatli bakın

    [i“Yüzsüzlüğün arsızlığın bu kadarına pes! Merhum Erbakan’ın Hakk’a yürümesini fırsat bilip mal bulmuş mağribi gibi ekranlara koşuyorlar.

    Neymiş efendim, o bir dava adamı imiş!

    Neymiş efendim, Prof. Erbakan iman kalesi imiş!

    Neymiş efendim, merhum Erbakan inanç abidesi imiş!

    Söylenenlerin hepsi doğru!

    Eksiği var, fazlası yok!

    Ama söyleyenler yanlış!

    Öyle çünkü bugün timsah gözyaşlarını akıtan bu güruh, Erbakan Hoca’yı arkadan hançerleyenler değil mi?

    Sevgili Erbakan madem iman ve inanç adamı idi, neden terk ettiniz onu?

    Niçin ihanet ettiniz?

    Neden yaşarken karşısına dikildiniz?

    Ve bunu yapan siz şimdi hiç utanıp sıkılmadan onun naşı üzerinden istismarlar yapıyorsunuz!

    Bu yaptığınız ayıptır, günahtır, riyadır, çarpıtmadır!”[/i] diye sesleniyor AKP’lilere.

    Emin Çölaşan’ın dediği gibi “Şok Oldum”!.. Evet, AKP’lilerin, methiyelerini az buluyor ve “Eksiği var fazlası yok” diyerek kat be kat Erbakan’a övgüyü hak görüyor. Şimdi, bu zatın, AKP’lilere sorduğu soruyu bende kendisine soruyorum; “Sebahattin efendi, madem “Eksiği var, fazlası yok” idi, 28 Şubatta Erbakan’ı yerle yeksan eden zihniyetin yanında şimdi ne işin var. Bugün “Eksiği var, fazlası yok” dediğin adamı, 28 Şubat’ta hançerleyenlerden biride sen değil misin?” Tayyibe yaranmak için Erbakan’a dil uzatanları kınıyorsun da, sırf Tayyibe olan düşmanlığından ötürü, Erbakan’ı sahiplenmeye utanmıyor musun? 28 Şubatta Şeriatçı, Laiklik düşmanı diye nitelediğiniz adam, bugün ne oldu da Millici-Ulusalcı oldu?

    Hayırdır…? Yoksa aranızda başka bir ilişki mi var. Haaa ne dersiniz? Yoksa 28 Şubatı Erbakan’a yapılmış gibi göstererek, bu halka mı asıl darbenizi indirdiniz?

    Şunu da belirteyim, sahiplenmenizden rahatsız mıyım? Tövbe… Alın sizin olsun, hatta kim istiyorsa onun olsun. Sadece Sebahattin Önkibar’ın yazısında değil, o camiaya mensup tüm şahıslar Erbakan hakkında övücü hatta aslında Ulusalcı olduğunu belirterek kendilerine dâhil edecek kadar ileri gitmişlerdir. İşte böyle bir iki yüzlülükle karşı karşıyayız.

    Bu yönü ile AKP’lilerin ikiyüzlülüğü, Ulusalcıların ikiyüzlülüğü yanında gayet temiz kaldığı için, işin AKP boyutuna girmeye gerek yok. Zira eski dostlarını ve liderlerini yalnız bırakmamışlardır, bundan daha doğal bir katılım olamaz. Hatta şunu da söyleyeyim, vefat olayını en az derece de suiistimal eden kesim AKP olmuştur, hatta başbakan’ın haberi alması esnasında yaptığı açıklama, sıradan bir vatandaşın vefat haberini verir gibiydi. En azından Muhsin başkan ile kıyaslandığında gözleri dolan başbakan yerine, bir an önce açıklamayı yapayımda gideyim dercesine bir açıklama oldu. Ulusalcı tayfa ise hep bir ağızdan, “Millici-Ulusalcı Erbakan” türküleri söyleyerek daha ilk günden suiistimale başlamıştı.

    Evet, işin iki yüzlülük boyutu bu…

    Gelelim asıl mevzuya, yani bizi ilgilendiren kısmına…

    Büyük Doğucu olmamız hatta resmi yönü ile “Büyük Doğu”yu temsil eden kurum yönümüzün de olması hasebiyle, “Siyasi hırs” ve “nefs abidesi” olarak tanımladığımız Erbakan’ı nasıl değerlendirmek gerektiği hususunda yegâne ölçütümüz Üstad Necip Fazıl’dır. Şimdi Üstad Necip Fazıl’ın çeşitli eserlerinden Erbakan ile alakalı bazı alıntıları yazayım;

    “Kapattığımız, Hicri asrın irşad kutbu büyük veli Abdulhakim Arvasi Hazretleri, ermişlik ve eriştiricilik taslayan bazı sahtekârlar hakkında, “Allah’ın yolunu kesenler” tabirini kullanır ve bunların öbür âlemde en büyük cezaya çarptırılacaklarını kaydeder. Onların istihkakı olan cezaya bu dünya ölçüleri yetemez. Aynı ölçüyü, Erbakan’ın siyasi ve içtimai sahada İslam davasını saptırdığı bataklık noktasından kendisine bağlayabiliriz. O, İslami hikmet, fazilet, feraset, fedakârlık ve ahlak kıymetlerinden yoksunluğu bakımından tam manası ile bir sahtecidir ve kör nefsinden başka hiçbir gaye sahibi değildir. Yarım asırdan beri türlü baskılar altında kıvranırken bugün muazzam bir doğruluşla şahlanmaya istidat kazanmış İslam davasını en nazik zaman ve mekânda harcayan, onu vicdanlarda bulandıran ve aksiyon sahasına girişini engelleyen ve tekrar zuhurunu erteleyen mahkum adam… Erbakan budur ve tavanda salıncak kurmuş oturan bu adamı tabanına anlatmak çok zordur”

    “Kendi başbakanlığını hiçbir nefsaniyet duygusuna yer vermeden kalbinde planlaştıracağı, ona göre dava uğrunda fedakar ve vaitkar bir strateji tutturacağı ve akametli demokrasi yollarından ayrı bir iş ve hareket çizgisi üzerinde yürüyeceği yerde, aciz ve sefil bir pazarlık zemininde her kalıba girmekte ve Başbakan ünvanına malikiyet şartiyle vermeyeceği taviz ve feda etmeyeceği prensip olmadığını göstermiş bulunmakta. Bu tavır manevi “Setr-i Avret” ihlaline varır ve öyle bir tavır ki, küfür partisine bile tiksinti verecek kadar çirkin ”

    “Dinini, onun bütün icaplarını takdir ehliyetinde olanları, Erbakan isimli yol kesiciden, yüz çevirmeye davet ederim”

    “Daha ilk temasta belliydi ki, bu zat, kendi öz nefsi içinde gizlenmiş her türlü, cesaret, samimiyet ve heyecan seciyesine yabancı, üzerinde dikkatle ve şüphe gözüyle durulması gereken bir kişiydi. Davamız yolunda şahsiyle vaat ettiği fayda çapında zarar ve tehlike de belirtebilirdi. “(Üstad’ın Erbakan ile ilk görüşmesinden sonra iki isteğinin Erbakan tarafından Mossad’dan korktuğu için reddedilmesi üzerine sarf ettiği sözler)

    Konya mitinginden sonra Erbakan’ın halka seslenişi ile alakalı sözleri “Konuşmasında ne bir aşk, ne bir his, ne bir düşünce ve derinliğine görüş… Tam bir simsar ve tezgahtar ağzı”

    Üstad direkt Erbakan’ın yüzüne şu sözleri söylüyor “Sizde bu davanın gerektirdiği, ilim, irfan, aşk, fedakarlık, zeka ve ahlak gibi şartlardan zerre bile göremiyorum!” ve devam ediyor “Bu fikir ve teşhislerde iştirak etmediğiniz bir nokta var mı?” Ve Erbakan’dan cevap “İştirak etmediğim hiçbir nokta yok! Her noktada beraberiz”

    Ve işte efsane hüküm “İslam düşmanları, dine fenalık mevzuunda fabrikaya adam ısmarlasalar, bu zattan daha elverişlisini bulamazlar…”

    Ve yalancılığı; “Sene 1969… Büyük Doğu’nun 14. Devresi… Malum zat evimize kadar geliyor ve Ağustos sıcağında bahçemizin gölgelik bir yerinde koltuğa kurulup o zamanlar alakası bulunduğu “Odalar Birliği” hakkında, Büyük Doğu sayfalarında yayınlanması İstirhamıyle, bir röportaj yazdırıyor. Röportajın hedef tuttuğu şahıslar arasında Bedii Faik’de vardır. Bedii Faik sözcü olarak Erbakan’ı ve yayıncı olarak beni dava ediyor. Mahkeme de Erbakan şöyle müdafaa veriyor “Ben Büyük Doğu’ya böyle bir mülakat vermedim! Laflarımı Necip Fazıl uydurmuş olsa gerek…Ve iki yalancı şahit tedarik ediyor. Balmumu adamlarından Hüsamettin Akmumcu ve Hüseyin Abbas”

    “Slogan İşportacısı Hoca efendinin “Milli Görüş” diye ıydurduğu ve yerine oturttuğunu sandığı tabir de ne sahte bir nikab!...

    “M.S.P’nin salim ve sağlam tabanı, hasta ve çürük tavanını yıkmadıkça, bu partiye düşen son İslami borç, meydan yerini boşaltmak ve “Ben çekiliyorum, ehli gelsin ve benim manada ve madde de harcayıp tükettiğimi kurtarsın”

    “Erbakan’ın yapması gereken yegane şey şudur “Ey Müslümanlar ben Muazzez ve Mukaddes İslam davasını çamura batıran bir rezilim, çekiliyorum ve işi ehline veriyorum” demektir.”

    Ve bazı sıfatlar… Şerbakan, İslam’ın içindeki Ur, Komik-i Şehir…

    Alıntılamaya kalksak onlarca sahife eder… Üstad’ın tavrı ne ise, bugünde bizim tavrımız ve bakışımız bu yönlüdür. Vefat öncesi böyleydi, vefat sonrası da böyledir. Hakikatin hatırını ve tavrımızı belirlemek açısından belirtiyoruz. Biz esnaf değiliz ki şurdan burdan gelecek adam hesabı yapalım… Açık ve net söylüyoruz, İslam ihtilalının önünde, dünya çapındaki engel ortadan kalkmıştır. Gelen İslam ayak seslerini sürekli bu zevatla engelleyenler tabi ki ağıtlar yakacaklardır. Ne zaman ki Anadolu, mayasını kazanmaya ve hakiki manasına bürünmeye kalkmıştır, birileri bu adamı iktidara getirerek, Müslümanların başına musallat eylemişlerdir. Hem de öyle bir musallat ki, her ne hikmet ise, irtica bu adam sayesinde geliyor, fakat, her ne hikmetse müdahale halka yapılıyor ve Anadolu’nun Müslüman halkı mağdur oluyor. Peki hoca ne oluyor. Bir daha ki dönemin başkanlık hesabını yapıyor. Nefesinin son damlasını da siyaset denen meletle veriyor. Öyle ki, methiyeler dizen genel başkan yardımcısı aynen şunları söylüyor “O ömrünü siyasete adayan biriydi, hatta ölmeden bir gün evvel toplantı düzenlemiştik”. Ne güzel Allah mübarek eylesin. Siyaseti araç değil de, gaye edinenleri de zaten hâşâ Allah cennet ile müjdeliyor.

    Şimdilik tavır alma açısından bu kadarını belirteyim.

    Konuyu diğer yazılarımızda detaylandırırız inşallah.

    Kaynak : www.buyukdogu.net

    Yazı Linki : http://buyukdogu.net/haber/koseyazisi-84-uol-cxsivi.html


  8. Not: Büyük Doğu Ocakları tarafından sorulara cevaben yazılmış resmi cevaptır.

    Büyük Doğu Ocakları, 2007 yılından bugüne 2009 yılı hariç, faaliyetlerini üst düzeyde tutmuştur. Elde olan imkanlar neticesinde 2008 yılı içinde 3 sayı Büyük Doğu Ocakları dergisi çıkartılmış, Konya'da 1 Kermes tertiplenmiştir. 2010 yılı içerisinde ise 2 Konferans ve Mayıs ayında Üstad'ı Anma Gecesi tertiplenmiştir. Malatya merkez olmak üzere, Konya ve İstanbul'da şubeler açılmış ancak kapanmak zorunda kalmışlardır. 2011 yılında ise inşallah işin teorik ve pratik yönleri tecrübe edilmiş bir şekilde yeni bir teşkilatlanma modeli uygulamaya konulmuştur.

    27 Şubat 2011 tarihinde (Yarın) Olağanüstü Genel Kurul gerçekleştirilecek olup, tüzük değişikliğine gidilecektir. Tüzük değişikliği neticesinde "Büyük Doğu Ocakları Eğitim, Kültür, Sanat ve Dayanışma Derneği"nin ismi "BÜYÜK DOĞU FİKİR OCAKLARI DERNEĞİ" olarak değiştirilecektir. Tespit edilen yaklaşık 10 ilde temsilcilik ve 2 ilde şube boyutunda teşkilatlanacaktır.

    Büyük Doğu Ocakları maalesef yine Büyük Doğucu iddiasında bulunan şahısların tüm engellemelerine rağmen 4. yılında hala ayakta kalabilmiştir. Bunu dahi başarı olarak kabul ediyoruz.

    Büyük Doğu Ocakları hiç bir kesimi ve şahsı dışlamadan faaliyetlerini sürdürmesine rağmen hem dışarıdan hem de içeriden haksız eleştirilere maruz kalmıştır. Bunun en bariz örneği olarak Büyük Doğu Yayınevinin tavrı gösterilebilir. Derneğimizle irtibata geçmek isteyenlerin, derneğimize ulaşamaması neticesinde Büyük Doğu Yayınevini arayıp hakkımızda bilgi alma talepleri, sürekli Büyük Doğu Ocaklarını karalayıcı bir şekilde cevaplanmıştır. (Geçen hafta içerisinde de bu durum tekerrür etmiştir.)

    İBDA ile alakalı soru soran arkadaşa ise şu cevabı verebiliriz; BÜYÜK DOĞU OCAKLARI hiç bir kesime düşmanlık veya dışlayıcı bir tavır içerisinde değildir, hele de bu kesim Büyük Doğucu ise böyle bir durum asla kabul edilemez. Büyük Doğu Ocakları, bağımsız ve hiç bir grupla bağlantısı olmayan bir yapılanmadır. Bünyesinde farklı siyasi görüşleri barındırmaktadır. Hangi gruptan olursa olsun Büyük Doğu Ocakları içerisinde bulunan herkes, Büyük Doğu Ocakları mensubu olarak kabul edilir. Her gruptan mensubumuz bulunduğu gibi İBDA fikriyatına mensup arkadaş ve gönüldaşlarımızda ocağımıza mensuptur. Büyük Doğu Ocakları, Büyük Doğucuyum diyenlerindir. İBDA ya bakışımızı böyle değerlendirebilirsiniz.

    Salih Mirzabeyoğlı ile alakalı ise Üstad'ın son dönem dostu olması ve Üstad tarafından hakettiği şekliyle övgüye mazhar olması hasebiyle Büyük Doğucu bir fikir adamı olarak görüyoruz.

    Büyük Doğu Ocakları sizin saydığınız Ülkücü, Akıncı, İslamcı kavramlarınıda içine alan daha geniş bir kelime ile kendisini tanımlamaktadır. Bu anlamda kendimizi "Mukaddesatçı" olarak niteliyoruz.

    Üye kaydı almayan derneğimiz geçen ay itibari ile üye alımına başlamıştır. Üye olmak isteyenler www.buyukdogu.net/uyelikformu.doc linkinden üye başvuru formunu doldurup posta ile tarafımıza ilettikleri takdirde üyelik yaıtları yapılabilir.

    Üye Başvuru Adresi : Saray Mah. Saray Sokak Akbulut İş Merkezi Kat:1 Daire:2 MALATYA

    Tel: 0422 322 23 00 / 0534 981 42 34

    E-Posta: [email protected]

    • Like 1
×
×
  • Create New...