Nesli Han
-
Content Count
12 -
Joined
-
Last visited
Posts posted by Nesli Han
-
-
Bu dünyadan ayrıldığında 43 yaşındaydı Oğuz Atay... Kendi dönemindeki silik ve belki de kendi tercihi olduğu için kenarda duran kişiliğiyle pek hatırlanmayan ünlü yazar, 22 yıl önce vefat ettiğinde, geride sadece iki tamamlanmış bir de yarım kalmış roman, bir hikaye kitabı, bir oyun ve günlükleri kalmıştı. Hâlâ çok satan ve ilgiyle okunan ilk romanı “Tutunamayanlar” (1969), 1970’de TRT Roman Ödülü’nü aldığında bile, kendini benliğinin emrine vermiş olmasına rağmen, sistemi inceden inceye eleştirmekten geri kalmadı. Çok ciddi okurlarını dahi, romanlarını okurken hiç ummadığı bir anda kahkahalara boğmayı başarabildi. Mizahı, sanat ve dil ustalığıyla kullanmayı başaran ender yazarlardan biri olan Oğuz Atay, “Tutunamayanlar”da, “ben”i ön plana çıkarırken, Türk aydın tipinin acımasız eleştirisini yapmaktan da kaçınmamıştır. Fikrî münafıkları kalemine pelesenk etmekten büyük zevk alan yazara, bugün bile bu kadar ilgi gösterilmesinin en büyük sebebi, şüphesiz, her aydının kitapta kendini bulmasıyla açıklanabilir.
Kitaplarında anlatım ve kurguya da çok önem veren Atay, “Tutunamayanlar” romanında 83 sayfalık noktasız ve virgülsüz bir bölümle, okuyucunun dikkatini adeta imtihan eder. Yine aynı romanda Selim’in ölmesini çok sıradan bir olay gibi anlatan yazar, romanın asıl kahramanı Turgut Özmen’i bir bilinmez çukuruna iterek, okuyucu ve roman arasında interaktif bir irtibat kurmayı başarmıştır; okuyucuyu, Özmen’i bulması için zorlar...
Oğuz Atay, sadece sözünü ettiğimiz romanıyla değil, “Oyunlarda Yaşayanlar” ve “Tehlikeli Oyunlar” kitaplarıyla da sistemle hesaplaşmasını sürdürür.
‘CANIM İNSANLAR!’
Oğuz Atay’ın günlükleri de ilgi çekicidir. “Selim (Tutunamayanlar’ın kahramanı) gibi, günlük tutmaya başlayalım bakalım. Sonumuz hayırlı değil herhalde onun gibi. Bu defteri bugün satın aldım. 25 Nisan 1970.” diyerek, sanki birkaç yıl sonra noktalanacak dünya hayatının ilk vuslat tohumlarını atmış oluyordu. Kendini anlamayan insanların arasında olmaktan çok sıkıldığını şu sözleriyle dile getiriyordu yazar:
“Kimse dinlemiyorsa beni -ya da istediğim gibi dinlemiyorsa- günlük tutmaktan başka çare kalmıyor. Canım insanlar! Sonunda bana bunu da yaptınız.”
Bir mühendis olarak meslek hayatını devam ettirdiği dönemlerde “Topografi” ve “Yol Yapımı” gibi meslekî kitaplara da imza atan Oğuz Atay, Türk edebiyat tarihinde gururlu, unutulmuş ve anlaşılmamış fotoğrafıyla daha uzun yıllar yerini alacak. Biz okuyucular, değeri anlaşılmayan bu yazarı tanımaya çalışırken, onun ruh dünyasını ve bize göstermeye çalıştığı anekdotların nasıl yorumlanması gerektiğini de öğrenmeliyiz.
Anlaşılmayan yazar
Oğuz Atay, 1934’te İnebolu’da doğdu. 1970’te “Tutunamayanlar” ile TRT Roman Ödülü’nü kazandı. 1973’te yazdığı “Tehlikeli Oyunlar” ikinci romanıydı. Hikayelerini “Korkuyu Beklerken” başlığı altında bir kitapta topladı. 1911-1967 yılları arasında yaşamış olan Prof.Dr. Mustafa İnan’ın hayatını ele alan “Bir Bilimadamının Romanı” ve Devlet Tiyatrosu’nda sahneye konulan “Oyunlarla Yaşayanlar” tiyatro oyunlarıdır. Tamamlanmamış denemelerinden oluşan “Eylembilim” birkaç yıl önce yayımlandı.
Atay, 13 Aralık 1977 yılında vefat etti... Eserleri İletişim Yayınları arasında çıkıyor. Ömer Madra’nın hazırladığı “Oğuz Atay Fotobiyografisi”, yazar hakkında yapılmış en geniş çalışma olarak biliniyor.
-
HABİBULLAH'I SEVMEK
Habibullah'ı sevmek
Hz. Amine gibi
son nefesinde elinden şevkatle tutup
seslenmişti ona
ey dehşetli ölüm okundan
ALLAH'IN yardım ve ihsanıyla
yüz deve karşılığında kurtulan zatın oğlu
ALLAH seni aziz ve devamlı kılsın
eğer rüyada gördüklerim doğruysa
sen celal ve ikram sahibi olan ALLAH tarafından
Ademoğlullarına peygamber gönderileceksin
Sen ceddin İbrahim'in teslimiyet ve dinini tamamlamak için gönderileceksin
ALLAH seni putlardan koruyacak ve alıkoyacaktır.
her yaşayan ölür her yeni eskir
evet bende öleceğim
fakat ismim ebedi olarak yad edilecektir
çünkü tertemiz bir evlat doğurmuş
arkamda hayırlı bir yad edici bırakmış bulunuyorum
ve huzurla kapanan anne gözleri
ve acıyla ıslanan minik gözbebekleri
seneler sonra
bir sefer dönüşünde
Ebva'dan geçerken
aziz ve muhterem annesinin kabrini ziyaret ediyor ve ağlıyordu
onun ağladığını görünce sahabede ağlamaya başladı
ve gözyaşlarının sebebini söyledi
annemin bana şevkat ve merhametini hatırladım
Habibullah'ı sevmek Necaşi gibi
Habeşistan'a hicret eden Mekkeli müslümanları dinleyince
kendini tutamadı
sizi ve yanından geldiğiniz Zat'ı tebrik ederim ki
o Allah'ın Rasulüdür
zaten biz O'nun vasıflarını kitabımız olan İncil'de okumuştuk
O peygamberi Meryem oğlu İsa'da insanlığa müjdelemişti
Allah'a yemin olsun ki
eğer O benim ülkemde bulunmuş olsaydı
ayakkabılarını taşır ayaklarını yıkardım
Rasulallah'ı sevmek Varaka bin Nevfel gibi
duyunca Hira Nur Dağındaki geceyi
ihtiyar bir haykırışa döndü kelimeler
Kuddüs, Kuddüs
bu gördüğün melek Yüce Allah'ın Musa Peygambere gönderdiği
Ruhul Kudüs'tür Namusu Ekberdir
sen ise bu ümmetin peygamberisin
ahh ne olurdu yeni dine halkı çağırdığın günlerde
bende genç olsaydım
kavmin seni yurdundan çıkaracakları zaman sağ olsaydım
eğer senin davet gününe yetişirsem bütün gücümle sana yardım edicem
O yetişemedi davet gününe ama yetişenler vardı
çekirdekten filize daldan meyveye doğru yetişenler vardı
Ashab vardı
Habibullah'ı sevmek
Ashab-ı Güzin gibi
ama hangi birini örneklesin zaman
Ehli Beyt'i mi, Aşere-i Mübeşşere'yi mi, Ensar'ı mı, Muhacir"i mi?
Ashab-ı Güzine örnek Ammar bin Yasir olsun
babası ve annesi islamın ilk şehitleri
Ammar bin Yasir'e islama girdi diye
çöl güneşinin altında demirden bir gömlek giydiriliyor
o kavurucu sıcaktan ilikleri eriyor
bir başka işkence
ateşle dağlanıyor Ammar küfre zorlanıyor
ve Ammar bu azaptan gözünü açınca
Efendimiz'in yanında buluyor kendini
işkencenin her türlüsünü tattık Ya Rasulallah diyor
önce Peygamber duası "Allah'ım Ammar ailesinden hiç kimseye
Cehennem azabını tattırma."
sonra Peygamber müjdesi "Ey Ammar sen bu işkencelerle ölmicek
uzun bir müddet yaşıcaksın. Senin ölümün
azgın bir topluluğun eliyle olcak"
sevmek Habibullah'ı
Ashab-ı Güzin gibi
"geceye adım adım yürüdüler
korkuya adım adım yürüdüler
onlar öndeler onlar öncüler
hiç düşünmeden bir an onlar öldüler"
"yılmadan yıkılmadan direndiler
Yaradan adına can verendiler
onlar öndeler onlar öncüler
hiç düşünmeden bir an onlar öldüler"
-
Hasretinden Prangalar Eskittim
Seni anlatabilmek seni.
İyi çocuklara, kahramanlara.
Seni anlatabilmek seni,
Namussuza, halden bilmeze,
Kahpe yalana.
Ard- arda kaç zemheri,
Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu
Dışarda gürül- gürül akan bir dünya...
Bir ben uyumadım,
Kaç leylim bahar,
Hasretinden prangalar eskittim.
Saçlarına kan gülleri takayım,
Bir o yana
Bir bu yana...
Seni bağırabilsem seni,
Dipsiz kuyulara.
Akan yıldıza.
Bir kibrit çöpüne varana.
Okyanusun en ıssız dalgasına
Düşmüş bir kibrit çöpüne.
Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
Yitirmiş öpücükleri,
Payı yok, apansız inen akşamdan,
Bir kadeh, bir cigara, dalıp gidene,
Seni anlatabilsem seni...
Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır
Üşüyorum, kapama gözlerini...
-
Akif'in en sevdiğim şiirlerindendir paylaşım için teşekkürler.
-
Evin içinde bir oda, odada İstanbul
Odanın içinde bir ayna, aynada İstanbul
Adam sigarasını yaktı, bir İstanbul dumanı
Kadın çantasını açtı, çantada İstanbul
Çocuk bir olta atmıştı denize, gördüm
Çekmeğe başladı, oltada İstanbul
Bu ne biçim su, bu nasıl şehir
Şişede İstanbul, masada İstanbul
Yürüsek yürüyor, dursak duruyor, şaşırdık
Bir yanda o, bir yanda ben, ortada İstanbul
İnsan bir kere sevmeye görsün, anladım
Nereye gidersen git, orada İstanbul.
Bu sevdiğim bir şiiridir ve genel anlamda da severim şiirlerini.
-
+En kahraman ilimiz hangisidir?
-Batman.
Bunu baya beğendim. :)
-
Yorum güzel olmuş fakat şahsi kanaatim şu ki şiir yazmak her baba yiğitin harcı değildir.Emek ve sabır çok lüzumludur bu hususta.
- 1
-
Merak uyandıran bir kitap okumak nasip olur inşallah.
-
Fatih Altaylı : ''Siyasi görüşlerimiz zıt olsada Necip Fazıl'ın şiirleri Nazım'ınkinden daha çok beğeniyorum.''
-
Bir edebiyat toplantısı sırasında Nazım sahnede şiir okur ve akabinde oturan topluluk içinde bulunan... Üstad’ı sahneye davet eder, Üstad’a şöyle bir teklifte bulunur:
-Bir tane ben kendi şiirimden okuyayım, bir tane de sen kendi şiirinden oku.
Üstad kendi şiirini okumayı pek doğru bulmadığını söyler ve Nazım’ı kendi sil...ahı ile vurmanın tadını hissedercesine teklife teklif ile karşılık verir:
-Ben senin şiirinden bir tane okuyayım, sen de benimkilerden bir tane oku
Nazım bu teklifi kabul eder ve başlar Üstad’ın ‘Ölünün Odası’ şiirini kendine has üslubu ile okumaya. Şiir biter salonda bir alkış patlar. Sıra Üstad’a gelmiştir. Üstad nazımın sonu ‘in-çık, çık-in” şeklinde biten Bahri Hazar şiirini düz bir şekilde okur ve bitirir. Salonda derin sessizlik….
Üstad nükteyi patlatır, noktayı koyar;
-Bak nazım! Benim gibi adam senin şiirini okuyor da yine de birşey olmuyor.
Fazla söze gerek yok bence ..
-
İşte Üstad işte Başbakan'ımız :)
En Son Okuduğunuz Kitaplar?
in Kitaplar
Posted · Report reply
Şu an Oğuz Atay'ın Tutunamayanlar adlı romanını okuyorum.Biraz zor bir dili olmasına rağmen okunabilir nitelikte bir kitap olduğunu düşünüyorum.