Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

Serhent

Üye
  • Content Count

    11
  • Joined

  • Last visited

Posts posted by Serhent


  1. Nezahat Onbaşı`nın hikayesi: Nene Hatun, Halide Edip, Erzurumlu Kara Fatma, Adile Onbaşı, Kara Ayşe ve daha nicesi… Onlar İstiklal Harbi`nin sembol kadınlarıydı. O listede adı çok anılmayan; ama daha küçük bir kız çocuğu iken cephelerde at süren, çarpışan bir de Nezahet Onbaşı vardı. Babasıyla Geyve Savaşı, Konya İsyanı, I. ve II. İnönü Savaşları ile Sakarya ve Gediz muharebelerinde gösterdiği kahramanlıklarla anılacaktı. Yaşı küçük olduğu için Cumhuriyetin kadın kahramanlarının listesine bile çok sonraları girecekti. Çünkü o, Türkiye Büyük Millet Meclisi`nin İstiklal Madalyası ile ödüllendirmeye karar verdiği ilk çocuktu. Nezahet Onbaşı`nın hikayesi aslında Çanakkale Savaşı günlerine kadar uzanıyor. Savaş yıllarında annesi Hadiye Hanım daha 24 yaşındayken ince hastalığın (verem) kurbanı olur. O günlerde İstanbul işgal altındadır, küçük kızın babası Albay Hafız Halit Bey ise cepheden cepheye koşmaktadır. Hafız Halit Bey bir müddet sonra komutasındaki 70. Alay ile Anadolu`daki Milli Mücadele saflarına katılma kararı alır. Tabii kızını da yanında götürmek zorunda kalır. Böylece kader Küçük Nezahet`i daha 9 yaşındayken cephelerle tanıştırır. At sırtında geçen ilk günün gecesinde donma tehlikesi atlatır. El bebek gül bebek büyüyeceği bir dönemde öksüz kalmıştır çünkü. Hafız Halit Bey küçük kızını kimseye emanet edemeyeceğini düşünerek adeta cephelerde büyütür. Küçük Nezahet, askerlerden at binmeyi, silah tutmayı öğrenir. Tam üç sene cephelerde bilfiil babasının katıldığı her muharebeye katılır. 70. Alay`ın simgesi olur adeta. Cephede Mustafa Kemal Atatürk`ün ve İsmet İnönü`nün de dikkatini çeker. BEN BABAMLA ÖLMEYE GİDİYORUM, SİZ NEREYE GİDİYORSUNUZ? İstiklal Savaşı başladığında Alay Komutanı Albay Halit`e, Yunan askerleriyle en çetin çarpışmaların yaşandığı Gediz hattını müdafaa görevi verilir. Minik Nezahet, yanı başında süngü süngüye çarpışan Mehmetçik`in şehit oluşunu görecek kadar savaşın içindedir artık. Gediz Cephesi Yunanlılara karşı ilk yenilginin alındığı cephelerden biridir. Ancak Türk askeri düşmanın lojistiğini kesmek için verdiği mücadeleyi sonuna kadar sürdürür. Zor anlar yaşanır. Tarihe kaybedilen muharebe olarak geçen Gediz Cephesi`nde sadece bir alay başarılı olmuştur. O da Hafız Halit Bey`in kumandasındaki 70. Alay`dır. Küçük Nezahet`i onbaşı yapacak, daha sonra onu Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsülerindeki tartışmalara taşıyacak en önemli olaylardan biri de bu sırada vuku bulur. Türk askeri Yunan saldırıları karşısında zor anlar yaşamaktadır. O sırada cepheden kaçmayı düşünenler bile olur. Yaklaşık 600 kişilik alayı ile en zor sınavı veren Hafız Halit, umutların tükendiği noktada atıyla askerlerin önünü kesen küçük kızı Nezahet`i bulur. Minik, ama vatan sevgisiyle dolu yürek cephe gerisine kaçmaya çalışan askerlerin karşısına duvar gibi dikilir ve ağzından şu sözler dökülür: `Ben babamın yanına ölmeye gidiyorum, siz nereye gidiyorsunuz?` Babasına destek olmak isteyen bir çocuğun çırpınışlarının ötesindedir gayreti. Atın üstündeki küçük kız, askerlerin yüzüne tokat gibi bir gerçeği, `vatan sevgisini ve şehadeti` haykırınca hepsi geri döner. Çoğu cephede şehit düşer, ancak Gediz muharebesi kaybedilse de Yunan askerinin Anadolu`nun içlerine kolay sızması geciktirilir. Küçük Nezahet, sınavı kazanmıştır. Artık o elinde oyuncaklarıyla askerin arasında gezen bir kız çocuğu değil, 70. Alay`ın Nezahet Onbaşısı`dır.


  2. Çakma Lider

    Yalan hakikatti sana hakikat yalan,yenilgileri zafer sanardın

    Mirastı sana diktatörlük hitlerden stalinden kalan,ne adamdın ne ata damdazlak şamandın…

    Padişah olamadın diye uyduruk bir cumhuriyet kurdun tek partili..

    Domuz nefsinin en sadık kuluydun,hainin ta kendisi…

    Sen zamanın dipsiz cahili,Meymetsiz çehren sena azaptı yetmedi,

    Astırdın binlerce deha alimi,sen zamanın dipsiz zalimi…

    Doğru sen de bir ataydın piç bir neslin soysuz atası,

    Boş kalan mukaddes koltuğun,hain yaması…

    İyi ki vardın öğrettin cihana nedir küfür,

    Öyle ya zulüm altında tek partiyle şapkasıyla herkes hür…

    Kurdun haremini ankarada

    Ne de çok sevenin var,anlıyoruz ki o kadar çok adi var…

    Sen ne zorluk görsen aşardın,

    Sanma ki olsan bu devirde çok yaşardın….

    (Serhent Galip)


  3. 12 Aralık 1925 İstanbul

    Şiirin şiir,şairin olduğu şehir…Öyle ki tüten her mana mesut halinden,rüzgar mesut,deniz dalgalarıyla mesut.Ölmenin bile güzel olduğu,tenin ruhunu terk edip özleşmek istediği,sevginin aşkın gözyaşlarını bırakıp sıcak bir tebessüme karışırken,günah,kara,kir kendinden memnun,en değersizin bile değer bulduğu şehir İstanbul.

    Bu şehrin dertli tarafını ancak yanmışlar bilir.Bir aşkın potasında erimiş küllerine yıllar eklenmiş aşıklar.Şuan istanbul’da öyle insanlar öyle başsız ve cansız insanlar dolaşıyor ki bu yüzden bizar ve ağlama sesini ancak onun dertli tarafını bilenler duyuyor…

    Koskaca bir uygarlığın torunları,vatanı için canını vermeyi kendine minnet sayan,maddeyi bir sandığın içine kitleyip saklayan ve sadece manada yoğrulan,bildikleri,söyledikleri ve yaptıkları inancına eş olan bir ecdadın torunları üç beş çapulcunun arada nemalanarak ele geçirdiği ülkede onlara zıt çıkıp devrim yapması yerine onlar ne dese en önde bulunuyorlar.Dedelerini gaddar ve barbar olarak anıyorlar…İstanbul şahit olanlara…

     

    Saat 13:00 yer Sultanahmet civarı

    Caminin önünde seyyar satıcılar eski feslerin yerine şapkaları getirmiş ve Frenk dükkanların yarı fiyatına verdiğini bas bas bağırıyorlar…Uzunca bir kuyruk olmuş o seyyar bankoların önünde,oğulları ise diğer meydanlarda aynı işle meşgul …Çöplerde bir yığın fes herkesin başında bir şapka öyle ki hangisi erkek hangisi kadın şapkası bilmediklerinden bir çok erkeğin başında kadın şapkası,

    Düşmanlık boş yere yobaz,akim akılların sadece içinde ki kendileri gibi seviyesiz yersiz nefretler öyle gözlerini kapıyor ki burnun ucunda ki hakikatleri görmelerine engel oluyor…Dehalar için en acı şey büyük düşüncelerinin önünü küçük taşların kapamasıdır..Öyle bir zamanın ta kendisindeydi…Mananın,maveranın büyük eksikliğini küçücük şeylerle kapatmaya çalışan asalak bir zihniyet vardı.Her aykırı ve alçak fikirler gibi bunlarda yandaş buldu.Satılmış yazar,zengin ve seçilmiş mebusan takımı gibi…Şehrin asıl sahipleri ise tenlerini cephelerde bırakıp sonsuzluğa kanat açmışlardı..

    Küfür cephesinin kulu köpeği olan bu sistem başkanları dili değiştiremedikleri için harfleri uyduruk bir hale getirip millete sundular,elbise devrimi gibi nerde İslami simgelere giden bir yol var onları kaldırdılar.Söylediklerine uymayan deha çapında ki insanları ise vahşice öldürdüler..

    Ve bir devir böyle kapandı.Tarih uyduruldu,sanat atıldı,şeref,namus kavramları zihinden silinmeye çalışıldı..Yıllar boyu iyiyle kötünün,şerefsizle şereflinin savaşı sürdü..Bu yıllar sonunda şehir hem kendi kültürünü hem basit batı kültürünü,hem kendi insanını hem de ikinci el fikirlerle donatılmış piç bir neslin özünü yansıtıcı virane bir şehir kaldı….


  4. Sanat Nedir ?

     

    Kavurucu bir arayışla başlayan en ulvi bulma,yoğurma ve tekrarda muşahhas bir şekilde vücuda getirme işine sanat denir…

    Arayış zeka arama kabul etmek ise aklın işidir sanatsa bunların ikisi arasında peyda olur…

    Aklın aramakta beş dış beş de iç oyuncağı vardır bunlar Hissi müşterek,vehim,hayal,mutasarrıfa ve hafızadır…

    Hissi müşterek: Anlaşılabilir her şeyi bir süzgeçten elekten geçirip insanın ruhsal kişiliğine göre idrak eden araçtır…Bu araç derine inmede idrak edilen bilgileri birleştirip yeni bir meyve bilgisine ulaşma yolunda ki ilk tohum atma işleminin yapıldığı merkezdir

    Vehim: Vehim ise Hissi müştereğin tamamlayıcısı Anlaşılamayan dış duyu organıyla algılayamayan bir takım manaları algılayan bölümdür…Dostluk,sevgi,ruhi bağları hisseden araçtır…

    Hayal:Hissi müşterek foto ise hayalde grafik kısmıdır,Hissi müştereğin bilgilerini depolayan ve gerektiğinde belli sıralamalara göre çıkaran araç ve bölümdür…

    Mutasarrıfa:Hissi müşterek ve vehmin güç kaynağı diye bileceğimiz onların öğrendiği şeyleri belli bir düzene terkibe koyan nadide oluşumdur mutasarrıfa

    Hafıza: Hafıza ise bu dört organın en büyük yardımcısı o bütün manaları terkipleri ezberleyen,depolayan organdır…

    Bu beş organında somut şeyleri daha iyi anlaması ve tatması için beş de dış oyuncağı vardır bunlar görmek,işitmek,dokunmak,tatmak ve koklamaktır…

    Akıl ise bu saydığımız varlıkların bir biri arasında ki ilişki neticesinde beliren,anlaşılan bilgileri kabul yada ret ettiği valıktır…

    Peki burada Sanat nerede şimdi bunun izahına girişelim…

    Sanat iki evre işidir iç dış organlar arasında ki taalluk ve sonrasında ki akıl süzgecinden geçme işidir…

    Bu iki evre içinde de üç bölüm vardır

    1:İçten alıp içe hitap edici bilgiyi yoğurup yeni bir mana mana ile tekrar vücuda getirmek.

    2:İçten alıp dışa hitap edici sanatı elde etmek

    3:Dıştan alıp içe veya dışa hitap edici sanatı ortaya çıkarmak…

    Sanat asıl bu evrede ki tekrar peyda etme işinde saklıdır…o hazmediş,yoğuruş ve biçime sokma işi sanatın ta kendisidir…

     

     

     

     

     

    Peki Aşk Nerde ?

     

    Aşk ise bütün bu saydığımız hislere,organlara ve akla gerdirilen veyahut kaldırılan bir perdedir….Tam bir anlam kaymalarının ve yahut anlam kazanmaların sağlayıcısı,değer ifadelerinin değiştiği bir tam doğruluk veyahut büsbütün yanılgı halidir sanat için aşk…Aynı zaman da sanatın zirveye çıkmasında ki en büyük araçtır kimi zaman…

    İlham…

     

    İlham ise bahsettiğimiz hazmetme,yoğurma ve tekrar vücuda getirme fiillerinden birisinin ve ya tamamının zihnin kendiliğinden ve kimi zaman alışkanlığından meydana getirdiği durumdur…Sade ilhamla sanatkar olanlar yarım sanatkarlardır

     

    Sanat Öğretilebilir mi ?

     

    Şiir öğrenilebilir mi ? herhangi bir sanat dalı öğrenilebilir mi

    Biliyoruz ki her sanatın ve sanatkarın kendi biçimlendirme ve meydana getirme kuralları vardır fakat bu bir yetenektir yoğurma,hazmetme ve meydana getirme üçlüsü sanatta bu olduğuna göre bu yeteneği barındırmayana öğretilemez sadece kalıpsal kullanılacak veriler öğretilebilir onlarsa saydığımız üçlü olmaksızın faydasız ve boşa uğraştır

     

    Sanat Dalları

     

    Mimari…:ikinci ve üçüncü bölüme ait sanat dalına girmektedir

    Resim…:Bir iki ve üçe girebilen bir sanattır

    Heykel…:İki ve üçe

    Edebiyat.:Bir iki ve üçe

    Müzik,tiyatro,ve sinema bir iki ve üçe giren sanatlardandır

    Bir sanat dalı beş iç ve beş dış organdan sadece herhangi birisine de hitap edici olabilir….

    Örneğin işitsel bir sanat sadece işitmeye hitap edebiliyorsa tek yönlü eksik bir sanattır….


  5. Selam Aleyküm.

     

    Konu başlığınız pek hoş durmamış bence :)

     

    Siteye gelirsek, inceledim biraz. Daha da inceleyeceğim. Gözüme ilk çarpanlar, sitedeki Wordpress güzel bir tercih, fakat flash temalı altyapınızı yersiz buluyorum. Türkçe karakter desteğini de sağlayamamışsınız. Bu arada Android işletim sistemi artık flash desteği de vermeyecek. Yani mobil ile sitenize bağlantı olanaksız hale gelecek. iOS zaten flash desteği vermiyordu.

     

    Yani temanızı değiştirmenizi şiddetle tavsiye ediyorum.

     

    Son olarak ta ilk başta da değindiğim gibi Türkçeleştirmeleri bir an önce yapmalısınız. Yeterli editleme bilgisi olan arkaşlar umarım iletişime geçerler sizinle. Gerçi kendiniz de yapabilirsiniz, Wordpress desteği veren siteleri gezinmenizi tavsiye ediyorum.

     

    Forum düşünüyor musunuz sitenizde bu arada? Bence artık forumlar eskisi kadar işlevsel ve popüler değiller.

     

    Allah kolaylık versin.

     

    çok teşekkür ederim ilk önce

     

    başlığın sebebi aslında herkes baksın diyeydi çünkü tek ümidim büyükdoğuca düşünen bir bu sitemiz var çok şükür ama bunun için özür dilerim..

    aslında benim düşünmediğim aceleye getirdiğim hatta bu konuda tek olduğum için yetersiz kaldığım şeyleri siz düşünmüşsünüz çok sağolun....

    inşallah dikkate alıcaz...

    yalnız forum meselesine gelince biz forumu medrese yapıcaz çünkü eğitimimiz eski usul medrese olarak aldım ve bu bilgiler halkla buluşmalı fakat forumda fazla kalabalıktan ziyade verdiğimiz dersleri takip edicek bir auç insan da olabilir o yüzden forumu düşünüyoruz....

    Fakat ilginecek arkadaşlar arıyoruz şuan benimle olduğunu söyleyenlerin hiç birisi yok....kodromuzu tamamladıktan sonra inşallah bütün düzenlemeleri bitircez ne kadar sabahlasamda eksikler çok fazla..

    selamtle


  6. Arkadaşlar Allahın izniyle yeni bir site kurduk fakat yazar eksiğimiz ve forumla ilgilenicek arkadaş eksiğimiz var

    sitemiz bu daha önceden de bildirmiştik

    http://www.siradanaykiri.com/

     

    iletişime geçmek isteyenlere tel: 543 511 62 11

     

    veyahut faceden https://www.facebook.com/serhent

    eklerseniz arkadaşlar çok yardıma ihtiyacımız var tanıdığınız filan da olabilir ama büyük doğu mefkuresine bağlı birisi olması şart selametle


  7. Ruyeyn ! Beni kızıl hasrete çalan Sevgilim

    Yine bir umuttur belki ,bu sarhoşluktan kalma

    Gün batımı yaklaştıkça Ruyeyn! bilemezsin!

    Özlemin yavaş yavaş başlıyor lambalarını yakmaya

    Perdeler Ruyeyn perdeler, ardında saçlarının dalgalanmadığı perdeler…

    Ya canımı al ya da git diyorum gözünün değmediği bulutlara

    Sen yoksun ama onlar var sensizce konuşan kaldırım,

    Sen yoksun ama onlar var her yerde

    Yangınında beni kül etmeye and içmiş onca kıvılcım,

    Ben geldim deyişini

    Özledim Ruyeyn

    Gel deyişini

    Bu gün geçtiğin yollarda paramparça olasım var !

    *

    Esen bu kış rüzgarı öylesine tasasız,öylesine çelişkisiz

    Her esişinde isminin olduğu kurşunlar bana doğru !

    Üşüyorum Ruyeyn!sen de üşüyor olmalısın

    Senin eksikliğin bu kış rüzgarını dondurmaya yetiyor

    Beklenişin olmasa yaşanacak pek bir şey kalmadı

    Yürüyorum hatırımda bir sen vasın

    Hayalinle yürümek bir kişi görmeden koskoca şehirde

    Yollarında ihtiyarlamak,gençlik nedir bilmeden,seni görme ümidiyle

    Üşüyorum Ruyeyn!sen de üşüyor olmalısın

    Bir bakışın yeter,kar altında kalan kardelenlerimi ısıtmaya

    Gelmelisin ! yanında ölüm de getirsen olur,ama gelmelisin

    Önce kuşlar gelmeli,kalbim kaburgalarımdan taşmalı

    Belirsiz bir bakışla alev gözlerinle beni ısıtmalısın sabaha kadar

    Sonra tekrar ve tekrar kollarımda tutuşmalısın !

    Sana Sen demeyi

    Özledim Ruyeyn

    Bana sen demeni

    Bu gün bu şehri terk edip yollarına düşesim var !

    *

    Nazlı parmakların,en büyük eziyet sakınışların

    Bastığı toprağa baş koyduğum sevdam

    Olmadığın günler,hayatımdan hayat çalıyor

    Güller senin yoluna Ruyeyn! Bir hasret dört gözle seni bekliyor

    Alevini gözlerinden alan saçların,katıksız yanan bir lezadır

    Revhanımdan başkası yok,ben sessizce yanıyorum.

    Seni merak etmek durdurak bilmeden,

    Bilmemek ne büyük bir sızı bırakıyor,damla damla kan bağrımda !

    Sev beni Ruyeyn ! tüm sevgini bende tüket

    Avucumdan parmak uçlarına kadar Sev !

    Uzak durma sakın,eğer gideceksen beni saatlerce öldürmelisin

    Gidişini görmemliyim !

    Gözlerinin gözlerimde kapanışını

    Özledim Ruyeyn

    Gözlerimin gözlerinde kapanışını

    Bu gün ismine gömülesim var !

    *

    Aniden gelen bir rüyasın bazen,ne kadar kaçınılmaz !

    Zaman seninle kopuyor,ben seninle doğuyorum

    Uyanmamalıyım Ruyeyn !

    Uyanacaksam gözlerim bir denizin dibinde açılmalı

    Ya da taşlarla örtülü bir mezar altından.

    Bir rüya deyip geçme sakın !

    Ben öyle rüyalar biliyorum ki uğruna ne hayatlar fedadır

    Ve ben öyle rüyalar biliyorum ki cennet onların yanında sadece cezadır !

    Ne olur uyandırma !

    Dokunma üstüm örtülmesin bu uykuda, titreyeyim

    Saçlarımdan eksilmesin şebnem taneleri,

    Küllerimle örtüneyim !

    Senden esen bir merhamet istiyorum

    Kokunda kokumu

    Özledim Ruyeyn

    Kokumda kokunu

    Bu gün seni sayıklarken tükenesim var !

    *

    Mutluluk bazen senin için hüzünlenmektir sevgilim !

    Dalgalar usulca kayalıkları eritirken

    Belki de çalkantıda bir martı boğulur

    Gecenin ortasında çığlığım bozar sessizliği,

    Bir namlu sıcaklığından.

    Bana dön ! diye bağırırken istasyonda tren ıslıkları

    Yine Sen der,bir senin için yeminli dudaklarım.

    Sabaha çıkmayan gülüşler de olur hani

    Söylediğin bir söz girer kapı aralığından

    Peşine kalmaz duman duman hayalinden başkası

    Gülmem de ağlamamdır !

    Unutma !

    Kaç gece isminle biçilmiş bir ağızdan

    Sana ‘Ölümsüz’ bir şarkı bırakıyorum

    Ben Ruyeyn ! Seni ben gibi seviyorum !...

    Canının kıyısında beni

    Özledim Ruyeyn !

    Canımın kıyısında Seni

    Bu gün süzülürken ismim,dudaklarında kaybolasım var !!!

     

    Serhent Galip

×
×
  • Create New...