Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

herhangi biri

Üye
  • Content Count

    25
  • Joined

  • Last visited

  • Days Won

    1

Posts posted by herhangi biri


  1. Hani derler ya taht mı istersin baht mı diye sormuşlar da adam Allah baht versin taht kendiliğinden gelir demiş diye. Bununki de aynı mesele arkadaş, adam ne halt yese siyaseten yiyor, siyaseten çalıyor, siyaseten yasaklıyor, siyaseten müslümanı müslümana düşürüyor, siyaseten yalan söylüyor, siyaseten, siyaseten... Ne güzel kılıf değil mi siyaseten? Diğer siyasetçiler ne halt yiyor öyleyse? Yıllarca bu memlekette din düşmanlığı yapan chp siyaseten yaptı deseler ne diyeceğiz? Pkk siyaseten insanları öldürüyor deseler ne diyeceğiz? Siyaseten, siyaseten, siyaseten, ne güzel kelimeymiş, yenilen her haltta kullan da aklan ooohh bee, siyaseten yazıyorum bunları ben.

     

     

    Sayın hacegan o yazının bulunduğu internet sitesinin linkini yukarıda verdim ben, ingilizceniz yoksa da google translate kullanın diye de not düştüm. Bunu bir deneyin, sonra o yazı hakkında tekrar konuşalım, okuduktan sonra üstteki arkadaş gibi eee siyaseten demeyecekseniz tabi.

    Yazının gerçekliğinden şüpheniz olmasın, Wall Street Journal'de yayınlanmış ve başbakan on yıldır bu konudaki eleştirilere tek bir kez çıkıp yalan söylüyorsunuz dememiş. Yalan olsaydı ne derdi hazret, bunlaaar bize iftiraaa atıyorlaaar, bunlar vatan hainliği yapıyor başbakanı itham ettikleri şeye bakıınn vs vs diye uzatabiliriz. Lütfen araştırın değerli gönüldaşlar.

     

    Yok efendim tutukluluk süreleri falan da filan, geçelim efendim. İstediklerini salıp istediklerini tutukluyorlar işte, cemaatle ters düşünce cemaatle birlikte hapse attıkları ile anlaşıp hapisten salıverdi, Perinçek'in hapisten çıktıktan sonraki açıklamasına bakın, ilk olarak tarikat ve cemaatlere giydiriyor, ne tuhaf değil mi?

     

    Kemal Sunal bir filminde "kendi başını ye" derdi, evet Akp, cemaat ve hapisten saldıkları kendi başlarını yesinler, memleket ne kadar temizlenirse kardır.

     

    Son mesajınız da klasik Akp'li komikliği, mevzuyu çarpıtmakta ustasınız malum. Ne güzel konuştu Van'da Diyarbakır'da gördünüz mü?

     

    Yukarıda bir video eklemiştim, onu görebiliyor musunuz peki?

    Yassaah gardaş.


  2. Geliyorum kullanıcı adlı misafir arkadaş: Okuduğunu anlamakta güçlük çektiğini düşünüyorum, benim bunlar başörtüsü sorununu çözmedi dediğimi yazdıklarımdan nasıl çıkarabildin?

     

    Hayır arkadaş anlamıyorum ben diyorum ki adam Amerikan askerine dua ediyorum diyor, sadece yahudilerin aldığı ödülü alıyor, o diyor ki yol yapmış, şunu yapmış, bunu yapmış, kusura bakma arkadaş bunların hepsini devletin kurumlarını satarak yaptı zaten. Çaldıkları da yanlarına kar kalanlardır.

     

    Arkadaş anlatamıyorum ben derdimi herhalde, bakın başbakan olabilir, ülkenin menfaatlerini düşünmüş de olabilir ama arkadaş bu nasıl bir omurgasızlıktır? Kahraman veya cesur ne farkeder? Mevzu kahraman veya cesur olmalı mı yoksa bizim omurgasızın onlar için dua etmesi midir? Arkadaş makale yaz, yağla falan, mecbursun belki bilemeyiz ama adamlar bizim askerlerimize dua et de öyle görelim işini demiş olamazlar ya?

     

    Savunması olamaz bunun kusura bakmayın.

     

    Bakın çok güzel bir örnek vermişsiniz, Erbakan'ın anıtkabir defterine yazdıklarında omurgasızlık göremezsiniz. Yaptıklarını asla unutmayacaktır, zaten unutmuyoruz. Ey burada yatan sana sabah akşam dua ediyorum bu memlekete yaptıkların için demiyor, bu ayrımın farkına varınız.

     

    İdeolojik muhalefet derdinde değilim zaten, görünürde millete gösterildiği şekli ile bu başbakan arasında ideolojik ayrımım olduğunu düşünmüyorum. Bakın millete gösterildiği şekli ile diyorum. İnsanlara yaptığı bu omurgasızlıklardan bahsediyorsun inanmak istemiyorlar, inanmıyorlar. Öyle bir imaj çizilmiş ki insanların gözünde, sorsan yanlışı yok diyecekler, o derece.

     

    Yahudi cesaret madalyasına muhalefet edilmediğine göre hemfikiriz, yine Çin meselesinde de hemfikiriz sanırım. Bunlar eleştirilecek konular değil midir değerli gönüldaşlar? Riyakarlık değil midir bu yaptıkları?

     

    Başörtüsü meselesine tekrar değinelim, darbe planlarından bahsetmişsiniz. Arkadaş görüyorsunuz ki darbe darbe diye tutukladıklarının hepsini, dün kara dediklerini bugün salıp aklıyorlar ya? Yeni yeni içtihatlarda bulunup hukuken yol açıyorlar ya, bunlar başörtüsüne karşıydı madem ne diye aklayıp salıyorsunuz arkadaş? Nereye elinizi atarsanız rezillik.

    Yok Erdoğan'ı tasfiye planıymış, falanmış, filanmış bunları yaptıkları iddia edilenlerin hepsini salıveren şimdi bu hükümet değil midir? Artık bu konudan nemalanamazlar.

     

     

    Yok bana baba demeyin diyormuş, hizmetkarız diyormuş, çiftçiye ananı al git diyen de bendim değil mi? Yahu adamın bakanı Faruk Çelik çıkar der ki "Asgari ücretle geçinilmez diye bir şey yok. Geçinirsiniz. Ona mahkumsanız 800 TL de büyük bir paradır. Netice itibariyle peynirin kilosunun fiyatı bellidir, ekmeğin fiyatı bellidir.", 800 lira alan adam da buna kaptırıp trilyonlar çalan adamı savunur, buna çok şaşırıyorum işin aslı.
    İşin diğer bir boyutu bu nasıl hizmetkardır ki hizmet ettiği adamın binlerce katı daha çok paraya sahiptir? Samimiyetsizlik dolu sözlerle savunmayın bana bunları.
    Mitinglerde konuşan siyasetçiler şarkıcılar gibidir, milleti ne coşturuyorsa onu söylerler. "Rahmetimiz gazabımızı aşacak" derken kendi de coştu herhalde.
    Bu sözün savunulacak bir tarafı yok arkadaşlar, merhamet değil rahmet, ben de yanlış yazmıştım.
    Son olarak başka bir lider olsaymış, tomayla değil tankla dağıtırmış... Başka bir lider olsaydı insanların içerisinde uyuduğu çadırları ateşe verdirir miydi? Bir de bunu düşünün bakalım.

  3. Ne anlatıyorsun arkadaş? Kasetlere konu olan başbakan ve kendisi kasetlerin gerçekliğini kabul etmişken sen neyi ispatlamak derdindesin?

    Hani şöyle de acayip bir savunmanız var, çok basit programlarla yapılabilecek şeyleri getirip delil olarak sunuyorsunuz, üstelik teknoloji çok gelişmiş montaj bunlar montaj diye bağırırken. Çelişiyorsunuz kendinizle.


  4. Öncelikle bir düzeltme yapayım, üste yazdığım söz "Merhametimiz gazabımızı aşacak" şeklinde, sözün aslı "Rahmetimiz gazabımızı aşacak", tayyip'in söylemi de bu şekilde, ben bir insan bu kadar uçamaz deyip öyle yazmışım herhalde.

    https://www.youtube.com/watch?v=GpkLFvTFAhs

    Adam sonuna da inşallah ekliyor utanmadan, izan mı dedin arkadaşım? İzansızlık budur.

     

    Bakın değerli gönüldaşlar ufak bir liste daha yapalım:

     

    Aşağıdaki linke bakınız, tayyip erdoğan'ın yazdığı bir makalenin linkidir bu.

    Makalede çok malzeme var fakat bir tanesi var ki rezalet arkadaş.

    Makalenin sonuna bakın:

    “Irak’ta savaşan ABD’li kahraman bay ve bayan askerlere, en az zayiatla ülkelerine mümkün olan en kısa zamanda dönmeleri arzusuyla dua ediyoruz.”

    http://online.wsj.com/news/articles/SB104907941058746300

     

    Yok arkadaş kesin sen paralelsin, sevmiyorsun başbakanımızı da uyduruyorsun bunları diyorsanız bakın link de verdim, tıklayın varsa ingilizceniz görürsünüz zaten, yok ise eğer google translate kullanın, o yardımcı olur size.

     

    Baştan sona yağlayıp durmuş adam, dünya lideri maşallah. Ulan dik dur arkadaş hadi yağladın durdun da bu kadar alçalma bari. Şu kahraman askerler Irak da müslüman kadınların ırzına geçip, 1.5 milyon müslümanı katledenler değil miydi?

    Siyaseten de olsa insan bu kadar alçalabilir mi? Sen nasıl bir müslümansın ki müslüman kardeşini katledenin selameti için dua ediyorsun?

     

    Pek çok kez duymuşsunuzdur yahudi cesaret ödülü meselesi, kulak asmamışsınızdır belki, amaaaan canım kesin yine karalıyorlardır sayın başbakanımızı demişsinizdir, 5 şubat 2004 tarihinde taha kıvanç Yeni Şafak gazetesinde yazmış, şu an Akp'nin borazanı olan gazetelerden bilirsiniz, alıntılayayım buyurun:

     

    Başbakan Tayyip Erdoğan da gezisinde çeşitli Musevi kuruluşlarıyla ilgilendi, bazılarının dâvetine katıldı, birinden ödül aldı. Tayyip Erdoğan'a 'cesaret ödülü' veren kuruluşun adı 'American Jewish Congress' (AJC)... World Jewish Congress, Theodore Herzl tarafından 19. yüzyıl sonunda kurulmuştu ve birkaç yıl önce 100. yıldönümü kutlandı. Dünya Musevilerini bir 'ulusal yurda' kavuşturma amaçlı kurulmuş ve İsrail ile amacını gerçekleştirmiş örgütün bir türevi Amerika'daki...

     

    Yazıda rezaletin detayları da mevcut ama mesajım çok uzasın istemiyorum, okumak isteyenler yazının tamamına şuradan ulaşabilirsiniz: http://yenisafak.com.tr/arsiv/2004/subat/05/tkivanc.html

     

    Yine tayyip erdoğan yine bir rezalet, okuyalım:

    Erdoğan genel başkan sıfatıyla gittiği Çin’de şöyle dedi: “Tek Çin anlayışını destekliyoruz. Çin'in toprak bütünlüğü konusunda Türkiye'nin herhangi bir tereddüdü yok, saygısı vardır. Terörün dini, milleti, ırkı olamaz.”

     

    Doğu Türkistan'ı Çin kendi toprağı sayıyor, anlaşılan tayyip Doğu Türkistan'lıların değil Çin'lilerin destekçisi. Orada özgürük mücadelesi veren Uygurlar da terörist oluyor herhalde.

     

    Başbakan, askerlerimizin başına çuval geçirilmesiyle ilgili soruya yani, “ABD’ye nota verecek misiniz?” sorusuna şöyle cevap verdi: “Bu müzik notası değil. Öyle aklınıza her estiğinde verilmez. Ağırlığı ve ciddiyeti vardır.

     

    İş Suriye'ye gelince müzik notası gibi verip duruyorlar ama, gerçi sallayan da kalmadı pek, müzik notasına çevirirsen olacağı bu.

     

    Ne dersiniz gönüldaşlar Tayyip'in 4 hak din var dediği konuşmalarının linklerini de sizlerle paylaşmamı ister misiniz?

    Bop eş başkanıyım dediği (bunun pek bir esprisi kalmadı, artık herkes kabullendi herhalde) konuşmasının linklerini ister misiniz?

     

    Başörtülülerin üniversiteye girememesi ile ilgili "Peruk taksınlar da girsinler" deyip şimdilerde meydanlarda biz başörtüsünü serbest bıraktııııık diye bağırmasındaki samimiyetsizliğe ne dersiniz?

     

    Sorayım sizlere, elinizi vicdanınıza atınız, başörtüsünün serbest bırakılması akpnin oylarını düşürecek olsaydı akp serbest bırakmak için uğraşır mıydı?

     

    Bu listeyi daha da uzatabiliriz değerli gönüldaşlar, oturup acaba diye bir düşünmez misiniz?


  5. Arkadaş okumadınız mı, ilk bir kaç satırı mı okudunuz ne oldu anlamadım. Ben finali tayyip efendinin sözü ile yapmıştım halbuki.

     

    "Rahmetimiz gazabımızı aşacak" sözü kimin? Yazmışız arkadaş oraya, söyledikten sonra bir de notere mi onaylatması gerek bu söz tayyip efendinin demeniz için?

     

    Gözünüzde o kadar yüceltmişsiniz ki böyle bir çirkefliği yapacağına inanamıyorsunuz değil mi?

     

    Merhametimiz gazabımızı aşacak diyor adam, maşallah.

     

    Ay canım yaa bir daha okusan, anlamadıysan bir daha bir daha?

     

    Arkadaş bu sözlerin hepsini akpliler bizzat söyledi, akpnin internet sitesinden açıklama mı yapılmalı sizin ikna olmanız için?

     

    Bu listeyi genişleteyim ben kesinlikle, sebeplerin sadece bunlar olmadığını ama bunların en önemli sebepler olduğunu belirteyim.


  6. Arkadaş bu videoyu ben de hazırlarım, zor bir şey değil, kes kırp yaz oraya bilali ver alttan tayyipimin sesini al sana bunlar montaja gül gibi kanıt.

     

     

    Mevzuumuz ses kayıtlarının gerçekliği ise eğer bunu tayyip efendi itiraf etti zaten, tartışmamıza bile gerek yok, bakın:

     

    "Dün bir tane daha yayımladılar, Adalet Bakanımla benim görüşmem, bugün malum gazete yayınlamış, çünkü kendileriyle ilgili. Dönen dolapları tabii biz biliyoruz. Benim Adalet Bakanıma 'Bunu yakından takip et' dememden daha doğal, daha tabii ne olur. Bana ilgili kuruluşumun verdiği bilgiler, SPK'nın verdiği bilgiler çok çok tehlikeli bilgiler ve paralel yapı veya paralel yapının dışında yapılar, bu kirli ilişkiler, ister istemez 'Burayı yakından takip et' dememi gerektiriyor. Bunu ben ülkem için milletim için istiyorum."

    Miralay neden kesin konuştuğumu anladın mı?

    Siz büyük ihtimalle yoook o öye demek istemedii, şunu şunu kastetti gibi açıklamaya çalışacaksınız, adamın kendi açıklamadığını hem de, geçelim efendim.
    Ben cemaatçi değilim arkadaşlar, defalarca söylemem mi gerekiyor bunu? Cemaatten de hazzetmiyorum, hazzetmediğim akpye saldırıyorlar diye ak pak olacak değiller. Yedikleri nanelerin hepsini biliyoruz, dinler arası diyalog diye bir nane yiyorlar ki rezalet, sınav sorularını çalmaktan başlayın da yaptıkları kayırmalara kadar her şey ortada. Müslümanlıktan, dinden, imandan bahsedip sınava giren gençlerin emeğini gasp edenlerin ne halt olduklarını izaha gerek var mıdır?
    Önce şu akp'yi sevmeyenlerin cemaatçi veya herhangi bir parti mensubu olduğu yargısını kıralım, öyle değil zira.

  7. Yahu arkadaş şurada ağız kavgası yapmak derdinde değilim, illa birilerini savunmak zorunda da değilsiniz. Söyleyeceğiniz bir şeyler varsa, bakış açımı değiştirmeye faydası olacaksa, birilerinin günahını alıyor da beni bu yanlışımdan döndürecekse lütfen buyurun, bunun aksi kreş çocuklarının yaptığından farklı bir şey olmuyor zira.


  8. "Sen kimsin de senin neden sevip sevmediğin bizi ilgilendirsin arkadaşım?" diyebilirsiniz, var buna hakkınız. Sarı çizmeli Mehmet ağa diyelim, yapıyorum bir hadsizlik bunu da hoş görelim.

     

    "Tayyip'i üzmek Allah'ı üzmektir." dediklerinde, ne tabandan ne tavandan adam akıllı bir tepki gelmediği için sevmiyorum. Müslüman buna sessiz kalabilir mi?

     

    "Başbakanın yaptığını yapmak sünnettir." diyen yalakalar bu partide barınabildiği için. İşin dini boyutu ile ilgili yorum yapmaya gerek var mıdır?

    "Başbakanımız bizim için adeta ikinci peygamber gibidir." diyen de yine Akp'lilerdi, ne oluyoruz arkadaş? Aynı peygamberin ümmeti değil miydik?

     

    "Sayın başbakana dokunmak bile bence ibadettir." Bu sözü söyleyen arkadaş milletvekili, işi ehline veriyoruz der hep Tayyip Erdoğan, haksız değil, yalakalık konusunda daha iyisini bulabilir mi?

     

    Son olarak peygamber gibi görmek yetersiz geldi herhalde yine yalaka bir milletvekili çıkıp dedi ki "Erdoğan Allah'ın bütün vasıflarını üzerinde toplayan bir liderdir.".

     

    Bunu duyan Tayyip durur mu? "Rahmetimiz gazabımızı aşacak" diyerek işi son noktaya vardırdı.

     

     

    Arkadaş ben dinini en değerli varlığı olarak gören, dini hassasiyetleri olan bir insan olarak bunlara tahammül edemiyorum.

    Müslümanım diyenler, siz nasıl ediyorsunuz?

     

     

     

    Bu liste uzar gider daha, nasipse uzatırız.


  9. SıyrılamazSINIZ derken?

     

    Ben cemaatçi değilim arkadaş, cemaati de akp yi de sevmem, din tüccarlarını sevmem, asıl mesele bu.

     

    Bizim en değerli varlığımız dinimizken, bu insanlar bunu sermaye olarak kullanıyor ve müslümanlar hala bunları destekliyorsa da şaşarım.

     

    Velhasıl oku yanlış adrese attın arkadaş!

     

     

    İlginçtir 12 yıl kolkolasın, hocaefendi hocaefendi diyorsun, sonra senin hırsızlığını açığa vurunca vay efendim haşhaşi, hain vs vs...

     

    Cemaatin de akp den farkı yok, madem çaldıklarını görüyorsun neden senin yediğine el atılınca ifşa etmeye başlıyorsun arkadaş?

     

    Dini hassasiyet bu işin neresinde? İnsanlar müslümansınız diye güveniyor size hani?

     

    Zamanlama manidar tayyip efendinin dediği gibi.

     

    Özetle al birini vur ötekine.


  10. Bilal'in sesinin yerine Tayyip'in sesinin koyulduğunu farkeden bi sensin herhalde, hani biz farkedemedik, bir elin parmakları bir değil ya her insan da bir olamıyor neticede, sen gösteriver arkadaşım de ki şurada şurada böyle yapılmış.

    Biz de diyelim ki başbakan gibi montaj bunlar montaaaj.

    Gerçi montaj montaj deyip sonra da kabul etti ya gerçek olduklarını, o da ayrı mesele.


  11. İnsanların halktan gizleyerek özel mekanlarda işledikleri günahlar ve ayıpları görenler ne yapacaklar?

    İslam ahlakına göre "ayıp ve günahlarını gizleyenleri teşhir etmek, bunları örtmek yerine açmak ve haberini yaymak" makbul bir davranış değildir. Ama bunun manası ayıba ve günaha müdahale etmemek de değildir. Çünkü müminlerin bir de "iyiyi yayma ve yaşatma, kötüyü engelleme ve düzeltme" vazifeleri vardır.

    Şöyle bir misal verilir:

    Bir mümini meyhanenin sokağına girerken görürsen "orada meşru bir işi vardır" de; meyhaneye girerken görürsen "orada birini arıyordur" de, masaya oturup içmeye başladığını görürsen "eyvah, kardeşim günaha girdi, onu bundan nasıl vazgeçirebilirim" diye düşünmeye başla, ıslahı için dua et ve elinden gelen başka ıslah tedbirlerine de başvur.

    Eğer ayıp ve günahını gizleyerek işleyen bir mümin kamu görevlisi veya kamu görevine talip biri ise bu takdirde "halkı onun zararından koruma" vazifesi, ayıbı örtme vazifesinin önüne geçer ve ilgililere durum açıklanır; yani bu durumda ayıp ve günah gizlenemez.

    Kamu görevi dışında iki kişi arasındaki bazı ilişkiler de ayıp ve günahın açıklanmasını gerekli kılabilir. Mesela dindar bir ailenin kızına talip olan, kendini de dindar gösteren, halbuki gizli gizli günah işleyen birini düşünelim; bunu bilen kimseye sorulduğunda durumu açıklamazsa soranların güvenlerini kötüye kullanmış, onları yanlış yola sevk etmiş olur. Bu misalde günahın ve ayıbın açıklanması daha dar bir sınır içinde kalır.

    Kanunların izinsiz dinleme ve görüntüleri kaydetmeyi yasaklaması durumunda -aksine bir zaruret bulunmadıkça- bu yasağa uymak gerekir. İslam ahlakına göre de insanların gizledikleri davranışlarını bilmek ve görmek için teşebbüste bulunmak (tecessüs) menedilmiştir. Ama gizlenen kusur ve günah kamuyu ilgilendiriyor ve bilinmemesi kamuya zarar veriyorsa devreye "zaruret" girer ve zaruri olarak tespit ve gerektiği kadar teşhir edilir.

    Ülkemizde ve dünyada zaman zaman gizliliklerin ortaya çıkarıldığı, rezaletlerin haber veya görüntü olarak teşhir edildiği oluyor. Bu teşhirler, yukarıda açıklanan kurallara uygun -bu manada meşru- ise denecek bir şey yoktur; gereken yapılmıştır. Uygun değilse elbette yapılan da ayıptır, günahtır. Bu "ayıp ve günah" ifade edilirken yapılanın sükutla geçiştirilmesi de tasvib edilemez; şahıslar anılmasa bile yapılan ayıpların ve günahların mahkum edilmesi, ahlaksızlığa prim verilmemesi ayrı bir ahlaki ödevdir.

    Dikkatimiz çeken husus şudur: Adam kamu hizmetine talip, kendini namuslu, iffetli, dürüst... gösteriyor, halbuki öyle değil ve bu da birleri tarafından tespit edilip açığa konuyor. Bu durumda insanlar ikiye ayrılıyor: Bir grup yalnızca skandalı diline dolayıp bundan faydalanmaya bakarken diğer grup da yalnızca tespit ve teşhir edenleri kınamakla meşgul oluyor.

    Doğrusu olaylara daha geniş bir çerçeveden bakmak, tarafsız olmak, hakkın ve erdemin gerektirdiği gibi davranmaktır.

     

    12.05.2011 / Hayrettin Karaman


  12. İşin teknik kısmı konusunda uzmanlığım yok, senin var mı?

    Benim dinlediklerim -uzman olmayan biri olarak- kes parçala yapıştırlık kasetler değildi.

    Bilal'in anlamadım babacığım dediği kaydı dinlemiştim mesela veya Efkan Ala ile emniyet müdürü arasındaki kayıt kes parçala yapıştır gibi durmuyor, bak durmuyor diyorum kesin konuşmuyorum çünkü konunun uzmanı değilim. Sen nasıl bu kadar emin olabiliyorsun kes parçala yapıştır olduklarına peki?


  13. Bakın samimiyetle söylüyorum ben bunda kötü hiç bir şey göremiyorum, mahkeme kararı ile dinlenene zaten kimsenin bir şey demeye hakkı yok. Mahkemelerin geçerliliği ayrı bir konudur, zira aşağıda anlatacağım üzere mahkeme kararı olmadan dinlense de duruma bağlı hoş görülebilir.

     

    Mahkeme kararı ile dinlenmeyenlere gelirsek, ben bunu bir yerde okumuştum -ki neresi olduğunu hatırlamıyorum, maalesef araştırırsak buluruz illaki- iki kişi arasında kamunun zararına olacak bir şeyi konuşuyorsa bunu ifşa etmek caizdir şeklindeydi.

     

    Durun durun hatırlar gibi oldum -eğer yanlış hatırlamıyorsam- bu fetvayı bizzat hükümetin ihtiyaçlarına göre fetva veren Hayrettin Karaman vermişti taaa Chp ve Mhp'lilerin kasetlerinin çıktığı zaman.

     

    Onların şahıslarını ilgilendiren- daha deşersek temsil ettikleri kitleleri de işin içine zor da olsa katarız- günahların ifşası caiz ise paraları sıfırla evlat ve anlamadım babacığım'ın ifşası hayli hayli caiz olmalı değil mi?

     

    Bununla ilgili farklı şahısların da fetvası var zira, işin dini kısmı böyle.

     

    İşin ahlaki yanına gelirsek, hırsızlığın ifşası mı ahlaksızlıktır gizlenmesi mi? Bunu da sizin vicdanınıza bırakalım, -yorumsuz- olarak.


  14. Zannımca yanlış anlaşıldım. Mesele Mehmet akif'i eleştirmek değil, elbette eleştirilebilir ama bu iş küfür boyutuna geliyorsa sıkıntı var demektir.

    Şu videoyu izleyin lütfen:

    http://www.youtube.com/watch?v=wHuw-ocVRVc

     

     

    Bu adama Üstad diyenler de var, videoda Yavuz Bahadıroğlu Akif'in neden korkma dediğini açıklamış görüldüğü üzere.

    Eğer buna Üstad deniyorsa, bunun işin bu boyutunu bilmesi gerekmez mi?

     

    Üstad Necip Fazıl eleştirmiş ama küfretmemiştir, bu farkı görmek lazım.

     

    Gülen'e gelirsek; o videonun çekildiği tarihi tam olarak bilmiyorum ama 2000 öncesi muhtemelen. Dönemin şartlarını biliyorsunuzdur az çok, bugün ile kıyaslayamayız. O dönemde eğer çıkıp bunları söylemeseydi açıkça hedef haline gelirdi.

    Yine de söylediklerinin elle tutulur tarafı yok, işin orası ayrı mesele. Üstte de söylediğim gibi anlarız ama hak veremeyiz.


  15. Açık konuşmak gerekirse eleştiren de eleştirilen de pek itibar sahibi değiller şahsımca.

     

    Kadir Mısıroğlu'nun Üstad hakkında söylediklerini okuduktan sonra daha önce çeşitli açıklamalarla zedelemiş olduğu itibarı tükendi gözümde.

     

    Keza Mehmet Akif hakkında söyledikleri de kendisi hakkında fikir vermektedir.

     

     

    Gülen'in MKA hakkında söylediklerine gelirsek, bu açıklamasına hak vermem ama anlarım. Korumak zorunda olduğu bir kesim var, şahsı üzerinden o kesim hedef alınacak iken çıkıp bu gibi bir açıklamayı yapması anlayışla karşılanabilir.


  16. Yazının bitiş kısmında Hayrettin Karaman'ın şu ifadesi :

    Kamuya (ve bu arada ümmete) ait zararı önlemek için bir şahıs, bölge veya gruba ait zarar göze alınır, sineye çekilir.

    Siyasette olan selim akıl ve kalb sahiplerine de bu kuralı hatırlatıyor ve örnek olarak merhum şehid Muhsin Yazıcıoğlu'nu dua ile anıyorum.

    Muhsin Yazıcıoğlu'nun -sözde kamuya- gelecek zararı önlemek amaçlı öldürüldüğü söyleniyor çok açık.

    Muhsin Yazıcıoğlu'nun öldürülmesi ve ondan sonra gelişen olaylara bakarsak:

    İlk olarak demokratik açılım dedikleri hadise başladı.

    Teröristlerle masaya oturup zamanla terör örgütüne meşruiyet kazandıranların Muhsin Yazıcıoğlu'nu bu sürecin önünde engel olarak görüp ölümünde rol aldığını düşünebilir miyiz?

    Yazı biraz eski (yaklaşık 2 ay) fakat siz değerli gönüldaşların fikirlerini merak etmekteyim açıkçası.



  17. Uluslararası ilişkilerde ne dostluk ne de düşmanlık sürekli oluyor; birgün 'savaş ilan edecek duruma gelenler' kısa bir süre sonra el sıkışıyor, dostluktan, dayanışmadan, işbirliğinden dem vuruyorlar.


    Şu günlerde dostumuz var mı, bilmiyorum; ama 'ümmetin toparlanması, hak ve adaletin gerçekleşmesi, mazlumların adalete kavuşması, zayıfların ezilmemesi' için çabalayan ve uçuşa geçmek üzere olan Türkiye'nin muhalifleri ve düşmanları oldukça çok.


    Değerli Dışişleri Bakanımız 'komşularla sıfır problem' hedefini açıkladı ve bunu gerçekleştirmek için olağanüstü çaba harcadı, harcamaya devam ediyor. Ama 'Yurtta sulh, cihanda sulh' sloganıyla yola çıkan, fakat içeride sulhu darağaçları ve zindanlarla sağlayan, cihanda sulhu da kabuğuna çekilerek, Lozan'da isteneni vererek, İngilizlerin paylaşma teklifine rağmen Musul'u bile almaya cesaret edemeyerek... sağlayanlar yeni politikanın da böyle olmasını bekliyorlar. Halbuki yeni politikanın merkezinde 'hak, adalet, haklının yanında mazlumun karşısında olmak, gerektiğinde değerleri çıkarların önünde tutmak' gibi bizim temel değerlerimiz var. 'Tek bizim ve bizimle problem olmasın da kim kime ne yaparsa yapsın, dünya nereye giderse gitsin' diyen bir politika ile 'sıfır problem' elde edilecekse 'istemez, kalsın' demek elbette bize düşen ve bize yakışan tercih olacaktır.


    Bir de problemin bizden mi, komşulardan mı, yoksa dünyanın iri (büyük değil) oyuncularından mı kaynaklandığına bakmak gerekiyor:


    İri devletler tarafından, Ortadoğu'da İsrail'in güvenliği ile 'petrol, gaz, uranyum' gibi kritik maddelerin en ucuz ve güvenli bir şekilde temini amacına yönelik bir düzen kurulmuş. Bu düzenin devamı, mazlum ve mağdur halkların uyanmamasına, birleşmemesine ve güçlenmemesine bağlı. 'Uyanma, güçlenme ve birleşme'nin gerçekleşmesi bir lider/öncü devlet gerektiriyor ve son yıllarda Türkiye bu amaca uygun tek devlet olarak sivriliyor.


    İşte sıfır probleme de, Türkiye'de istikrara da, AK Parti iktidarına da karşı kurulan komplolar, tuzaklar, oyunlar tahkil edilirken bu 'iri devletler ile Türkiye arasındaki' örtülü mücadelenin daima göz önünde tutulması gerekiyor.


    Akl-ı selim ve kalb-i selim sahiplerinin bir dönüp sağlarına ve bir daha dönüp sollarına bakmaları gerekiyor; bu iktidar kadrosunun yerine koyabilecekleri


    başka bir kadro varsa –ki, bana göre yoktur- bir diyeceğim olamaz, yoksa kimse pire için yorgan yakmamalıdır.


    Mecellemizin 26. Maddesi şöyle der: 'Zarar-ı âmmı def'içün zarar-ı hâss ihtiyor olunur'.


    Gençler de anlasın diye günün diline çevirelim:


    Kamuya (ve bu arada ümmete) ait zararı önlemek için bir şahıs, bölge veya gruba ait zarar göze alınır, sineye çekilir.


    Siyasette olan selim akıl ve kalb sahiplerine de bu kuralı hatırlatıyor ve örnek olarak merhum şehid Muhsin Yazıcıoğlu'nu dua ile anıyorum.


    Hayrettin Karaman / 19.12.2013


    • Like 1

  18. Bakın eğer temizlik amacı güdülüyorsa o bakanları kabine revizyonu beklemeden görevden almak gerek. Gerçi revizyonda da görevden alınıp alınmayacakları meçhul, o da ayrı mesele.

     

    Halkbank meselesi çok çarpıtılıyor, insanlar da bakın bankamıza operasyon yapılıyor, memlekete yapılıyor bu vs vs diye düşünüyorlar. Enerji bakanı Taner Yıldız (yanılmıyorsam dün idi) yapılan antlaşmalarda Halk bankın adının geçmediğini açıkladı. Yani herhangi bir kamu bankası ile de bu antlaşmaların gerekleri yerine getirilebilmekte. Halk olmaz Ziraat olur, ne farkeder? Neden "Acaba gerçekten bir yolsuzluk var mı yok mu?" diye düşünmeyelim?

     

    ----

    Taner Yıldız'ın açıklamasından bir bölüm:

    Irak ile yapılan enerji anlaşmalarında Halkbankası' kilit rol oynadığı belirtilerek, bu konuda sıkıntı yaşanıp yaşanmayacağının sorulması üzerine de Bakan Yıldız, şunları söyledi:

     

    "Irak ile alakalı konuda Halkbank, Ziraat Bankası veya Vakıfbank'la alakalı verilmiş bir karar henüz yok. Biz kamu bankası olarak söyledik. Biz o manada da sürecimize devam ediyoruz.

     

    ----

     

     

    Meseleyi Halkbank ekseninde ele almak çarpıtmaktır kanaatimce, bu söylediklerim şahsınıza değil şu olaylar başlayıp hükümet şoku atlattıktan sonra topluma verilen izlenime yöneliktir.

     

     

    Ben haramzadeleri bulup defedecek samimiyeti görmüyorum şahsen başbakanda.

     

    Cemaat iyi kötü işin orası ile zerre ilgilenmem, bu başbakan değil miydi şu 12 yıllık hükümeti boyunca (son birkaç ayı çıkaralım) cemaatle birlikte hareket eden. Yukarıda Ahmet Hakan'ın yazısında da mevcut, madem kötüydüler neden bu zamana kadar tuttunuz?

     

    Bu duruş samimi değil, üstte de belirttiğim gibi haramzadeler konusunda da samimiyet beklemiyorum.

     

     

    Şahsınızın eleştirileri ile alakalı olarak, evet zamanlama eleştirilebilir, bu operasyonların kimin ekmeğine yağ sürdüğü de eleştirilebilir amma haramzadelerden de iki satır bahsetmek gerekmez mi? Yine aynı noktaya geldik... Hırsızın hiç mi suçu yok?


  19. Hakikatten memlekette bakanlar ve çocuklarının vurgunu (veya vurgun yaptıkları iddiası diyelim) konuşulacağına hadise çok farklı bir noktaya çekilip mazlumiyet çığlıkları ile örtbas edilmeye çalışılıyor.

     

    Yahu tamam sen mazlumsun, saldırıya uğruyorsun falan da filan, bunları kabul ettik diyelim. E arkadaşım sen neden malzeme veriyorsun? Sen neden hırsızlık edersin de düşmanına koz verirsin?

     

    Hadi operasyonun zamanlamasını konuşalım, hırsızın hırsızlığını değil.


  20. Hırsızın hiç mi suçu yok?
    BAŞINIZA gelen her belada...
    Karşınıza çıkan her arızada...
    Sizi zor durumda bırakan her olayda...
    Çözemediğiniz her sorunda...
    “Dış güçler, dış güçler” diyebilirsiniz.
    “Erdoğan’ı bitirmek isteyen güçlerin oyunu bu” diyebilirsiniz.
    “Bütün suç Cemaat’in” diyebilirsiniz.
    “Amerika var işin arkasında” diyebilirsiniz.
    “İsrail” ya da “Yahudi lobisi” diyebilirsiniz.
    “Komplo var komplo” diyebilirsiniz.
    *
    Bir tek ama bir tek...
    Hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet iddialarının alıp başını gittiği bir durumda bunları söyleyemezsiniz
    Çünkü bu toprakların bu tür durumlar için ürettiği şöyle bir soru vardır:
    “Hırsızın hiç mi suçu yok?”
    *
    Çok bitirici bir sorudur bu...
    O kadar ki...
    Bu soru devreye girdiği anda tüm komplo teorileri aniden “çöp” olur.
    İbretlik cümlelerin bir numarasını açıklıyorum, SAĞDA solda çok “ibretlik cümle” uçuşuyor.
    *
    Ama bir tanesi var ki...
    Gerçekten “bir numara”.
    *
    İşte o cümle:
    “Polis durup dururken kimseyi gözaltına almaz... Polis beni niye gözaltına almıyor?”
    İçişleri Bakanı Muammer Güler.
    Gezi’deki gözaltı olaylarını yorumlarken....
    Hiçbirinin aklına gelmedi
    “İSKİ skandalı” patlak verdiğinde...
    Hiçbir yetkili, “Bu işin arkasında dış güçler var, İngiltere var, Fransa var” demeyi aklına getirmedi.
    *
    “Çiller’in mal varlığı skandalı” ortaya çıkarıldığında...
    Çiller bile “Bunların hepsi Çiller nefretinden kaynaklanıyor” demeyi aklının ucundan geçirmedi.
    *
    “Yeğen Yahya skandalı” gümlediğinde...
    Demirel’in aklına bir savunma refleksiyle bile olsa “Bu sivil siyasete vurulmuş bir darbedir” demek gelmedi.
    *
    “Beyaz Enerji operasyonu” başladığında...
    Mesut Yılmaz çıkıp da “Bu operasyonu yapanların burunlarından getireceğim” demedi, diyemedi.
    *
    “Cem Uzan olayı” gündeme güm diye düştüğünde...
    Hiç kimse ama hiç kimse Cem Uzan’ın pisliklerini savunmak için tek bir cümle bile kurmadı, kuramadı.
    *
    Bunlar gerçekten de işi biliyor.
    ‘Devlet içinde devlet’ soruları
    BİR ülkenin başbakanı “Devlet içinde devlet var” diyorsa...
    Çok ama çok mühim bir şey söylüyor demektir.
    *
    Bu mühim açıklama üzerine...
    O ülkenin başbakanına sorulur:
    12 yıldır iktidardasınız, bu devlet içinde devleti yeni mi keşfettiniz?
    Genelkurmay başkanlarını bile tutuklayan hapse atan bir iktidar, devlet içinde devlet yapılanmasına nasıl kayıtsız kalabildi?
    "Devlet içinde devlet olanlar" sorunu, yeni bir sorun mu?
    Eğer yeni bir sorun değilse... Neden bu zamana kadar dile getirmediniz?
    Eğer yeni bir sorunsa... Böyle bir oluşum nasıl oldu da devletin içine sızabildi?
    Sizin bile kendinizi korunaklı görmediğiniz böyle bir yapılanma karşısında vatandaş kendisini nasıl koruyacak?
    Ergenekon ve Balyoz sürecinde birçok kişi “Devlet içinde devlet var” derken... Siz neden bu tür açıklamaları hiç ama hiç ciddiye almadınız?
    “Devlet içinde devlet var” açıklamanız, 12 yıldır iktidarda olan bir başbakan açısından büyük bir yönetim zafiyetine işaret etmiyor mu?
    Daha acı bir şey
    BÜLENT Arınç soruyor:
    “Bir içişleri bakanının, oğlunun gözaltına alındığını basından duyması kadar acı bir şey olabilir mi?”
    *
    Oysa daha acı olan bir şey var...
    Bir içişleri bakanının, oğlunun gözaltına alındığı bir soruşturma yürütülürken bazı polis müdürlerinin görevden alınma talimatı vermesi, verebilmesi...
    *
    Bu olayın acılığı Bülent Arınç’ın söz ettiği olayın acılığından bin kat fazladır.

     

     

     

    Ahmet Hakan / 20 12 2013

    Hürriyet


  21. Vuran gayrimüslimler, vurulanlar ise müslümanlar olduğu sürece birşey değişeceğini sanmıyorum. Bizim devletimizin işin içinde olması da insanı rahatlatan bir durum değil.

     

    Suriye 2. Irak olmaz ve bölünmek yerine bütünleşirse Suriye'yi vuracak olanların işine gelmeyeceği açık, bu saatten sonra da öyle bir bütünleşmeyi beklemek hata olur zaten.

     

    Bizim devletimiz ve batı sayesinde Suriye cephelere bölünüp birbirine düşürüldü.

     

    Dahası maalesef tek misyonumuz batının taşeronluğunu yapmak gibi görünüyor, Suriyeli muhalifleri silahlandıranların timsah gözyaşlarına inanmıyorum ben.

     

    Eğer sen büyük devletsen gider muhaliflerle Esad'ın arasını yapardın, muhalifleri silahlandırıp müslümanı müslümana kırdırmazdın.

     

    Özetle akacak olan yine müslüman kanı olduktan sonra, Suriye 2. Irak olmuş olmamış çok birşey farketmiyor.


  22. veliahd alimlik söylenen laf yanlış olduğunda o yanlışını düzeltmekle olur, yanlışın arkasında durmakla değil. Hata yapmaya gelince kısa keseyim, htasız kul olmaz.

     

    Cübbeli Ahmet Hoca kanaatimce son zamanlarda televizyonlara çıkarılan az sayıda ehl-i sünnet çizgisinde şahıstan biridir. Bu yönüyle görmemiz gerek kendisini.

     

    Adnan Oktar, Abdülaziz Bayındır gibi adamların karşısında duran neredeyse tek şahıs ne yazık ki Cübbeli Ahmet Hocadır, sadece bu yönüyle bile takdir edilmeye değerdir.

     

    Atatürk meselesine gelelim, siz kendisinden tv de "Atatürk kafirdi" diye bir şey söylemesini vs mi bekliyorsunuz? Ölmüş gitmiş neticede, günahım kadar sevmesem de kötü yanını değil iyi yanını söylemeyi yeğlerim. Hoca da bence bunu yapmıştır.

    • Like 1
×
×
  • Create New...