Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

teymullah

Üye
  • Content Count

    11
  • Joined

  • Last visited

  • Days Won

    1

Posts posted by teymullah


  1. Selamun aleykum arkadaşlar.

     

    Eleştirilerin ve karşı cevapların hepsini haklı buluyorum. (haklı bulma hakkımıda haklı buluyorum. :yes: )

     

     

    Artı bir eleştiriye layık konuda bence filmin mantık yapısında ki 'KAHPE BİZANS' algısı ve bunu bizlere gereğinden fazla bir şekilde dikte etme gayretiydi. Bana göre 'KAHPE BİZANS' söyleminden uzak durması daha iyi olurdu. Filmin bütün 'delikanlı' karakterleri Osmanlı ordusunda yer alıyordu. ve tam tersi bütün 'Kahpeler' Bizans surlarının gerisinde idi.

     

    Eğer Fatihin karşısanda sülük karakterli, halkı ve devleti için kritik önemli kararları hamam sefalarında çengilerin eşliğinde alan bir İmparator olmasaydı Fetih daha büyük bir imaja sahip olabilirdi. Şu mantalite önemli düşmanınız ne kadar güçlüyse sizin zaferinizde doğru orantıda büyüktür. Kaldı ki yine bana göre Fatihin karşısında 'KAHPE BİZANS' yoktu. Şimdi aynayı kendimize çevirip bakalım İstanbul 1453'ten beri bizim. Dedelerimizin aziz kanı ile sulanmış topraklarda huzur içinde yaşıyoruz. Bugün İstanbul kuşatılsa hangimiz türlü türlü 'KAHPELİK'ler yaparak bu kutsal toprağı korumayız? Bu koruma ve sahip çıkmanın adı 'KAHPELİK' değil 'SAVAŞ HİLEKARLIĞI'dır. Herkesçe malum Savaşta hile mubahtır.

     

    Hülasa artık Bizansı kahpe sıfatından çıkartıp sadece 'sade güçlü düşman' kimliğine sokarsak ki bana göre öyledir. Fethin Şanı daha büyük olur. Kaldı ki sülük gibi bir imparatorun yönettiği kahpe bizans devletinin Fatihin ve askerlerinin zaferini 40 küsur gün ertelemiş olması bu zaferi yüceltmez acziyetini gösterir. Vesselam

     

     

    Y.E.K


  2. Yegane Ve Değişmez Yarim....

     

     

    Önce annemin kokusunda sandım huzuru, ne zaman korksam sığınacak limanımdı annem.

     

    Babam olmalıydı beni koruyan şefkatli yüreğiyle her zaman yanımda olan.

     

    Yaktım gemileri bırakıp geride her şeyi, Senin yokluğunda buldum yarimi.

     

    İşte Aşkım dedim. Sığındığım varlık dedim. Olmadı.

     

    Bir dostun omzunda ağlarken buldum, karşılıksız sevmenin lezzetini. O da yetemedi bana…

     

    Geceler daha bir karardı sökmeyen şafakta hilalde buldum güzelliği.

     

    Yine mağlubiyet;

     

    Geçte olsa sökülünce şafak kızıl bir sevdaya saldım kendimi. Bu sefer Güneşti.

     

    Annem kadar sıcak, babam gibi büyük, dostum kadar yakın, yarim gibi yakıcı.

     

    Güneşti benim yarim.

     

    Hilal geldi yarim gitti…. Vuslat olmadı yine… Koyamamıştım yerine hiç bir şeyi.

     

    Daraldı göğsüm iç içe girdi kavramlar.

     

    Ruhumun derinliklerinde hüküm ederken Deccallar.

     

    Kovulmuş olanla bastım mührü ruhuma….

     

    Damarlarımda gezindi, her şey istediğim gibiydi…

     

    İyiler kötü, çirkinler güzel, yakınlar uzak oldu. Onunla iken….

     

    Olmadı, olmadı, olmadı, verdiğim sözün karşılığı bu olamazdı.

     

    Zatınla kovdum. Lanetlenmiş olanı taht-ı kalbimden.

     

    Annemin kokusu, babamın yüreği, yarimin ateşi, dostumun omuzu, hilalin ve güneşin nuru,

     

    İyiliğin ve güzelliğin gerçeğini hepsini Sende buldum.

     

    Ey RABBİM sensin benim her şeyim. Beni sensiz bırakma…

     

    Sen bırakırsan beni kim tutar?

     

     

     

    Y.E.K

    • Like 2

  3. Arkadaşlar umarım hemen önyargı ile yaklaşıp; nasıl olurda burada Nazım Hikmetin adı geçer diye üzerime gelmezsiniz. Ama bu bölümde Nazım HİKMET başlığının olmaması beni üzdü... Siyasi olarak değil Edebiyat yönünden konuyu buraya taşımak istedim. Vakti zamanında Üstadımız ile çok sürtüşmeler yaşamış olan Nazım Hikmeti'in de Edebi yönü ile ele alınıp burada anılması gerekir diye düşündüm. Ayrıca ikiside zamanında atışmalarının yanında birbirlerine saygı duymayı ihmal etmemiştir. Bunun en iyi örneğini Üstadın Nazım Hikmeti cezaevinde ziyareti sırasında dile getirdiği ve onun da Üstada verdiği cevapta gizlidir.

     

    Üstad: Benim devrimim olsaydı seni asarlardı Nazım. Ama fikriyattan bu kadar yoksun aptalların sana yaptıkları baskılara pek üzülüyorum.

     

    Nazım: Benim devrimim olsaydı seni asarlardı ama darağacının önünde üç gün ağlardım.

     

    Şimdi efendim müsaade edersiniz ortak yönlerini ortaya koymaya çalışacağım (Mersin Üniversitesinin yapmış olduğu bir araştırmadan alıntıdır.)

     

     

    *Nâzım Hikmet yurt dışında Moskova'da eğitim alır. Edebiyat dışında bir eğitimi vardır. Politik Bilimler ve Ekonomi okur. Fransızca ve Rusça bilir.

     

    *Necip Fazıl, yurt dışında Fransa'da eğitim alır. Edebiyat dışında bir eğitimi vardır. Hem Türkiye'de, hem Fransa'da felsefe okur. Fransızca bilir.

     

    *Nâzım Hikmet, düşünsel dönüşümünü 19 yaşında yaşar. Türkçede "sosyalist romantik" duyuş tarzının temelini atar.

     

    *Necip Fazıl, düşünsel dönüşümünü 30 yaşında yaşar. Bugünkü anlamda İslami duyarlığın temelini, tohumunu atar.

     

    *Nâzım Hikmet'in, annesiyle babası ayrılıp babası başka bir kadınla evlendiğinde, Nâzım 15 yaşındadır.

     

    *Necip Fazıl'ın babası, annesinden ayrılıp başka bir kadınla evlendiğinde, Necip Fazıl 13 yaşındadır.

     

    *Nâzım Hikmet'in 'evladım' diye seslendiği biri öz, beş çocuğu vardır.

     

    *Necip Fazıl beş çocuk babasıdır.

     

    *Nâzım Hikmet ailenin tek erkek çocuğudur, bir kız kardeşi vardır.

     

    *Necip Fazıl ailenin tek erkek çocuğudur, bir kız kardeşi vardır.

     

    *Nâzım Hikmet geç bir yaşta -49 yaşında- baba olur.

     

    *Necip Fazıl, geç bir yaşta -39 yaşında- baba olur.

     

    *Nâzım Hikmet 12 yıl kalp hastası olarak yaşar.

     

    *Necip Fazıl, yaklaşık 35 yıl şeker hastası olarak yaşar.

     

    *Nâzım Hikmet'in ilk şiirlerinde 'dindar' bir hava vardır. Gençlik dönemlerindeki 'Dikkat', 'Kırk Haramilerin Esiri', 'Yaralı Hayalet' gibi şiirlerinde milliyetçi bir söylemi vardır.

     

    *Necip Fazıl'ın son şiirlerinin neredeyse tamamı 'dindar' bir bakışın ürünleridir. Yaşlılık dönemlerinde milliyetçi bir söylemi vardır.

     

    *Nâzım Hikmet 11 kez yargılanır. 14 yıl, 4 ay hapis yatar.

     

    *Necip Fazıl, 11 kez yargılanır. 3 yıl 8 ay 3 gün hapis yatar.

     

    *Nâzım Hikmet'in Rusya'da bulunduğu yıllarda sınıf arkadaşı Fahri Korutürk de 'Büyükelçi'dir.

     

    *Fahri Korutürk, Bahriye Mektebi'nden Necip Fazıl'ın okul arkadaşıdır.

     

    *Bülent Ecevit, özellikle gençlik dönemlerinde 'sıkı' bir Nâzım Hikmet okuru ve hayranıdır.

     

    *Bülent Ecevit, Robert Koleji'nde Necip Fazıl'ın, pek de hatırlayamadığı bir öğrencisidir.

     

    *Nâzım Hikmet, Bahriye Mektebi'nde Yahya Kemal'in öğrencisi olarak elle yazılmış, tek nüsha bir dergi çıkarır.

     

    *Necip Fazıl, Bahriye Mektebi'nde Yahya Kemal'in öğrencisi olarak elle yazılmış tek nüsha 'Nihal' adlı bir dergi çıkarır.

     

    *Nâzım Hikmet Bâbıâli'de gazetecilikle uğraşır. 1928'de Cumhuriyet gazetesinde yazardır.

     

    *Necip Fazıl Bâbıâli'de 43 yıl gazetecilikle uğraşır. 1928'de Cumhuriyet gazetesinde yazardır.

     

    *Nâzım Hikmet 'Putları Yıkıyoruz' dizisini başlatır.

     

    *Necip Fazıl 'Sahte Kahramanlar'ı ifşa eder.

     

    *Nâzım Hikmet, Orhan Selim, Mümtaz Orhan gibi takma adlarla metinler kaleme alır.

     

    *Necip Fazıl, Ahmet Abdulbaki, Neslihan Kısakürek gibi takma adlarla metinler kaleme alır.

     

    *İkisi de şiir dışında birçok alanda ürün verir.

     

     

     

    Sürç-i lisan ettiysem af ola....

     

     

    Y.E.K

    • Like 1

  4. REÇETE

     

    Derinden ama güçlü yükseldi. Tek nefeste ama aynı ahenkte ‘Gazabına uğramış ve sapıtmışların yoluna değil’ sözünün ardından amin sesi.

     

    Hepsi birden dimdik ayakta Sultanın huzurunda, betondan değil, gök kubbenin altında.

     

    Yüzlerde hep aynı ifade, işte buradayım Ya İlah, yine seninle buldum. Felah.

     

    Nur-i çeşmiler tek noktada sanki son nefes o müthiş anda. Aşık ile Maşukun hal olduğu, bilmeyenlerin bir garip olduğu içtima-i ademin terk-i Dünyası, teslimiyetin işaret-i şerifi Mü’minin secdesi.

     

    Ardından Rahman ile izzeti muhabbet, Ya Rab ne olur sen bizleri af et.

     

    Tekrardan yükselen tekbir; Kalk ayağa dimdik dur, titresin Ruh-i zemin.

     

    Öyle dur ki; sanki SEN denilince yayından fırlayan ok gibi, zalimin üstüne yağan yıldırım gibi, her an hazır olda bekleyen mücahitler gibi…..

     

    Tekrarladı durdu bunları kafasında, var mıydı? Böyle kılınan bir namaz. Amin de hep en cılız ses, kıyamda beli bükük kafası yamuk, aklında bin bir fikr-i şeytan.

     

    Birer birer yükselirken kıyamda o bembayaz o nurdan ruhlar arş-ı alaya tek onun ki tek onun ki zift-i kara.

     

    Yanındaki mübareğin süzülürken nur-i çeşmisinden pak-i yaş o güzel sakala, mühürlenmiş kalbinden geçirdi yine derinden bir aah. Acep var mıdır bu sefile felah.

     

    Yuvarlak küçük pencerelerden içeri yağan nur ışığı aydınlatırken cemaati, o hep gölgede, karanlıkta hep en geri.

     

    İşte böyle olurken pişman ve de perişan, sanki söylenmişti onun için o kutlu ferman.

     

    Ne güzel tane tane dökülmüştü o mübarek dudaklardan. İşaretiyle Nur-u Ay’ı parçalayan, bir nazarıyla gönülleri yakan, O Enbiya-yı Sultan.

     

    Buyur muştu ki; ‘ Hakk Teala bir cemaate rahmet edince, ( kötü olan) birini af etmemekten haya eder’

     

    İşte bu olmalıydı umudu şahanesi, sanki görmüştü onu Hatem-ül Enbiya, sanki onu rahatlatmak için terennüm etmişti bu cümleyi mübareği.

     

    İlahi reçete artık elindeydi. Şöyle yazıyordu derdine derman olan şifalı kağıtta;

     

    Hergün 5 vakit namaz cemaatle kılınacak!! Gam-ı kederden, bela-yı afetten, şeytanın şerrinden, Dünyanın gafletinden kurtuluşun bu ilacı şerif ile olacak.!!

     

     

    Y.E.K


  5. ŞİZOFREN

     

    Şizofren hayatlar yaşıyorum,

     

    Paranoyak ruhumda;

     

    Aklım Kaf dağının ucunda sırıtmakta

     

    Ve ben susuyorum

     

     

    Diken tarlaları ekiyorum,

     

    Sonsuz azap toprağıma

     

    Kalbim kafama çıkmış atıyor hızla

     

    Ve ben susuyorum

     

     

    Ateşten güller satıyorum

     

    Varyemezler pazarında

     

    Çeşm-i siyahım kan tutmuş duruyor aynada

     

    Ve ben susuyorum

     

     

    İpekten zincirler örüyorum

     

    Deliler koğuşumun kapısına

     

    Tırnaklarım meşgul gözlerimi oymakla

     

    Ve ben susuyorum

     

     

    Kurdeşen hayatlar biçiyorum

     

    İki ucu sivri tırpanımla

     

    Şakağım delikli demirin ucunda

     

    Ve ben susuyorum

     

     

    Ezelden mermiler görüyorum

     

    Kanatlanmış uçuyorlar bana doğru hızla

     

    Göğsüm siper olmuş bekliyor ayakta

     

    Ve ben haykırıyorum;

     

     

    Del de geç içimden bir kerede

     

    Dökülsün Ab-ı hayatım yeryüzüne

     

     

    Her damlasından bir can kalksın,

     

    Her canda bir tek SEN OLASIN.

     

     

    Y.E.K

     

    Selamun aleykum dostlar değerli eleştirilirinize gerçekten çok ihtiyacım var. Lütfen düşüncelerinizi esirgemeyin vesselam veddua


  6. YENİ ACEMİDEN KARALAMA

     

    Anlamsız gelen

    Devrik cümlelerimin

    Sonu olmayan

    Eksik dizelerimin

    Öznesi belirsiz

    Yarım tümleçlerimin

    Noktalaması hatalı

    Bozuk imlamın

    Kafiye ölçüsü bozuk

    Bu garip şiirin

    Tutarken kalemi

    Titreyen ellerimin

    Şiir yazacam diye

    Kendini yiyen beynimin

    Sigara dumanına kattığım

    Karışık hislerimin

    Sebebi hep SEN

     

    Bir sen ki; her şeyi yarım

    Bir sen ki; eksikliğe mahkum

    Geçit vermediğin

    Bu zorlu yolun

    Adı Sen

    Seraplar peşinde koşan

    Yolcusu Sen

    Hiç varılmayacak

    Durağı Sen

    Gaddar, hain, güçlü

    Haramisi Sen

    Kurbanın boğazına

    Bıçağı dayayan

    O bıçağın altına

    Seve seve atlayan

    Ve sonunda

    Katil olan

    Soluksuz kalan

    Yine Sen

     

    Cenaze başında imam

    Musallada cansız yatan

    Tabutun yanında ağlayan

    Mezara kazmayı vuran

    Çukurda yalnız bırakılan

    Gözleri şimşekten

    Nefesi alevden

    Münker Nekir olan

    Yine Sen

     

    Aynada bana bakan

    Ben’ dediğim ayakta duran

    Ten elbisesi yırtılan

    Ateşe pervane

    Cansıza Can

    Sonsuza liman olan

    Ben’Ben’ desemde yine de

    Sen Olan SEN

     

    Ya Gel;

    Kopar at benden kendini

    Ya da; git gelme

    Bırak artık bende SENİ

     

    Selamun aleykum arkadaşlar, forumda yeniyim lütfen değerli eleştirilerinizi esirgemeyin.

×
×
  • Create New...