-
Content Count
11 -
Joined
-
Last visited
-
Days Won
1
Posts posted by teymullah
-
-
Yegane Ve Değişmez Yarim....
Önce annemin kokusunda sandım huzuru, ne zaman korksam sığınacak limanımdı annem.
Babam olmalıydı beni koruyan şefkatli yüreğiyle her zaman yanımda olan.
Yaktım gemileri bırakıp geride her şeyi, Senin yokluğunda buldum yarimi.
İşte Aşkım dedim. Sığındığım varlık dedim. Olmadı.
Bir dostun omzunda ağlarken buldum, karşılıksız sevmenin lezzetini. O da yetemedi bana…
Geceler daha bir karardı sökmeyen şafakta hilalde buldum güzelliği.
Yine mağlubiyet;
Geçte olsa sökülünce şafak kızıl bir sevdaya saldım kendimi. Bu sefer Güneşti.
Annem kadar sıcak, babam gibi büyük, dostum kadar yakın, yarim gibi yakıcı.
Güneşti benim yarim.
Hilal geldi yarim gitti…. Vuslat olmadı yine… Koyamamıştım yerine hiç bir şeyi.
Daraldı göğsüm iç içe girdi kavramlar.
Ruhumun derinliklerinde hüküm ederken Deccallar.
Kovulmuş olanla bastım mührü ruhuma….
Damarlarımda gezindi, her şey istediğim gibiydi…
İyiler kötü, çirkinler güzel, yakınlar uzak oldu. Onunla iken….
Olmadı, olmadı, olmadı, verdiğim sözün karşılığı bu olamazdı.
Zatınla kovdum. Lanetlenmiş olanı taht-ı kalbimden.
Annemin kokusu, babamın yüreği, yarimin ateşi, dostumun omuzu, hilalin ve güneşin nuru,
İyiliğin ve güzelliğin gerçeğini hepsini Sende buldum.
Ey RABBİM sensin benim her şeyim. Beni sensiz bırakma…
Sen bırakırsan beni kim tutar?
Y.E.K
- 2
-
evet muhalif kardeşim senin cevabından önce o linke ulaştım güzel bir tartışma ortamı olmuş. ama bu konu başlığında da ikisi arasında ki benzer noktalara değinmiş olduk. selam ve dua ile.....
Y.E.K
-
Arkadaşlar umarım hemen önyargı ile yaklaşıp; nasıl olurda burada Nazım Hikmetin adı geçer diye üzerime gelmezsiniz. Ama bu bölümde Nazım HİKMET başlığının olmaması beni üzdü... Siyasi olarak değil Edebiyat yönünden konuyu buraya taşımak istedim. Vakti zamanında Üstadımız ile çok sürtüşmeler yaşamış olan Nazım Hikmeti'in de Edebi yönü ile ele alınıp burada anılması gerekir diye düşündüm. Ayrıca ikiside zamanında atışmalarının yanında birbirlerine saygı duymayı ihmal etmemiştir. Bunun en iyi örneğini Üstadın Nazım Hikmeti cezaevinde ziyareti sırasında dile getirdiği ve onun da Üstada verdiği cevapta gizlidir.
Üstad: Benim devrimim olsaydı seni asarlardı Nazım. Ama fikriyattan bu kadar yoksun aptalların sana yaptıkları baskılara pek üzülüyorum.
Nazım: Benim devrimim olsaydı seni asarlardı ama darağacının önünde üç gün ağlardım.
Şimdi efendim müsaade edersiniz ortak yönlerini ortaya koymaya çalışacağım (Mersin Üniversitesinin yapmış olduğu bir araştırmadan alıntıdır.)
*Nâzım Hikmet yurt dışında Moskova'da eğitim alır. Edebiyat dışında bir eğitimi vardır. Politik Bilimler ve Ekonomi okur. Fransızca ve Rusça bilir.
*Necip Fazıl, yurt dışında Fransa'da eğitim alır. Edebiyat dışında bir eğitimi vardır. Hem Türkiye'de, hem Fransa'da felsefe okur. Fransızca bilir.
*Nâzım Hikmet, düşünsel dönüşümünü 19 yaşında yaşar. Türkçede "sosyalist romantik" duyuş tarzının temelini atar.
*Necip Fazıl, düşünsel dönüşümünü 30 yaşında yaşar. Bugünkü anlamda İslami duyarlığın temelini, tohumunu atar.
*Nâzım Hikmet'in, annesiyle babası ayrılıp babası başka bir kadınla evlendiğinde, Nâzım 15 yaşındadır.
*Necip Fazıl'ın babası, annesinden ayrılıp başka bir kadınla evlendiğinde, Necip Fazıl 13 yaşındadır.
*Nâzım Hikmet'in 'evladım' diye seslendiği biri öz, beş çocuğu vardır.
*Necip Fazıl beş çocuk babasıdır.
*Nâzım Hikmet ailenin tek erkek çocuğudur, bir kız kardeşi vardır.
*Necip Fazıl ailenin tek erkek çocuğudur, bir kız kardeşi vardır.
*Nâzım Hikmet geç bir yaşta -49 yaşında- baba olur.
*Necip Fazıl, geç bir yaşta -39 yaşında- baba olur.
*Nâzım Hikmet 12 yıl kalp hastası olarak yaşar.
*Necip Fazıl, yaklaşık 35 yıl şeker hastası olarak yaşar.
*Nâzım Hikmet'in ilk şiirlerinde 'dindar' bir hava vardır. Gençlik dönemlerindeki 'Dikkat', 'Kırk Haramilerin Esiri', 'Yaralı Hayalet' gibi şiirlerinde milliyetçi bir söylemi vardır.
*Necip Fazıl'ın son şiirlerinin neredeyse tamamı 'dindar' bir bakışın ürünleridir. Yaşlılık dönemlerinde milliyetçi bir söylemi vardır.
*Nâzım Hikmet 11 kez yargılanır. 14 yıl, 4 ay hapis yatar.
*Necip Fazıl, 11 kez yargılanır. 3 yıl 8 ay 3 gün hapis yatar.
*Nâzım Hikmet'in Rusya'da bulunduğu yıllarda sınıf arkadaşı Fahri Korutürk de 'Büyükelçi'dir.
*Fahri Korutürk, Bahriye Mektebi'nden Necip Fazıl'ın okul arkadaşıdır.
*Bülent Ecevit, özellikle gençlik dönemlerinde 'sıkı' bir Nâzım Hikmet okuru ve hayranıdır.
*Bülent Ecevit, Robert Koleji'nde Necip Fazıl'ın, pek de hatırlayamadığı bir öğrencisidir.
*Nâzım Hikmet, Bahriye Mektebi'nde Yahya Kemal'in öğrencisi olarak elle yazılmış, tek nüsha bir dergi çıkarır.
*Necip Fazıl, Bahriye Mektebi'nde Yahya Kemal'in öğrencisi olarak elle yazılmış tek nüsha 'Nihal' adlı bir dergi çıkarır.
*Nâzım Hikmet Bâbıâli'de gazetecilikle uğraşır. 1928'de Cumhuriyet gazetesinde yazardır.
*Necip Fazıl Bâbıâli'de 43 yıl gazetecilikle uğraşır. 1928'de Cumhuriyet gazetesinde yazardır.
*Nâzım Hikmet 'Putları Yıkıyoruz' dizisini başlatır.
*Necip Fazıl 'Sahte Kahramanlar'ı ifşa eder.
*Nâzım Hikmet, Orhan Selim, Mümtaz Orhan gibi takma adlarla metinler kaleme alır.
*Necip Fazıl, Ahmet Abdulbaki, Neslihan Kısakürek gibi takma adlarla metinler kaleme alır.
*İkisi de şiir dışında birçok alanda ürün verir.
Sürç-i lisan ettiysem af ola....
Y.E.K
- 1
-
REÇETE
Derinden ama güçlü yükseldi. Tek nefeste ama aynı ahenkte ‘Gazabına uğramış ve sapıtmışların yoluna değil’ sözünün ardından amin sesi.
Hepsi birden dimdik ayakta Sultanın huzurunda, betondan değil, gök kubbenin altında.
Yüzlerde hep aynı ifade, işte buradayım Ya İlah, yine seninle buldum. Felah.
Nur-i çeşmiler tek noktada sanki son nefes o müthiş anda. Aşık ile Maşukun hal olduğu, bilmeyenlerin bir garip olduğu içtima-i ademin terk-i Dünyası, teslimiyetin işaret-i şerifi Mü’minin secdesi.
Ardından Rahman ile izzeti muhabbet, Ya Rab ne olur sen bizleri af et.
Tekrardan yükselen tekbir; Kalk ayağa dimdik dur, titresin Ruh-i zemin.
Öyle dur ki; sanki SEN denilince yayından fırlayan ok gibi, zalimin üstüne yağan yıldırım gibi, her an hazır olda bekleyen mücahitler gibi…..
Tekrarladı durdu bunları kafasında, var mıydı? Böyle kılınan bir namaz. Amin de hep en cılız ses, kıyamda beli bükük kafası yamuk, aklında bin bir fikr-i şeytan.
Birer birer yükselirken kıyamda o bembayaz o nurdan ruhlar arş-ı alaya tek onun ki tek onun ki zift-i kara.
Yanındaki mübareğin süzülürken nur-i çeşmisinden pak-i yaş o güzel sakala, mühürlenmiş kalbinden geçirdi yine derinden bir aah. Acep var mıdır bu sefile felah.
Yuvarlak küçük pencerelerden içeri yağan nur ışığı aydınlatırken cemaati, o hep gölgede, karanlıkta hep en geri.
İşte böyle olurken pişman ve de perişan, sanki söylenmişti onun için o kutlu ferman.
Ne güzel tane tane dökülmüştü o mübarek dudaklardan. İşaretiyle Nur-u Ay’ı parçalayan, bir nazarıyla gönülleri yakan, O Enbiya-yı Sultan.
Buyur muştu ki; ‘ Hakk Teala bir cemaate rahmet edince, ( kötü olan) birini af etmemekten haya eder’
İşte bu olmalıydı umudu şahanesi, sanki görmüştü onu Hatem-ül Enbiya, sanki onu rahatlatmak için terennüm etmişti bu cümleyi mübareği.
İlahi reçete artık elindeydi. Şöyle yazıyordu derdine derman olan şifalı kağıtta;
Hergün 5 vakit namaz cemaatle kılınacak!! Gam-ı kederden, bela-yı afetten, şeytanın şerrinden, Dünyanın gafletinden kurtuluşun bu ilacı şerif ile olacak.!!
Y.E.K
-
ŞİZOFREN
Şizofren hayatlar yaşıyorum,
Paranoyak ruhumda;
Aklım Kaf dağının ucunda sırıtmakta
Ve ben susuyorum
Diken tarlaları ekiyorum,
Sonsuz azap toprağıma
Kalbim kafama çıkmış atıyor hızla
Ve ben susuyorum
Ateşten güller satıyorum
Varyemezler pazarında
Çeşm-i siyahım kan tutmuş duruyor aynada
Ve ben susuyorum
İpekten zincirler örüyorum
Deliler koğuşumun kapısına
Tırnaklarım meşgul gözlerimi oymakla
Ve ben susuyorum
Kurdeşen hayatlar biçiyorum
İki ucu sivri tırpanımla
Şakağım delikli demirin ucunda
Ve ben susuyorum
Ezelden mermiler görüyorum
Kanatlanmış uçuyorlar bana doğru hızla
Göğsüm siper olmuş bekliyor ayakta
Ve ben haykırıyorum;
Del de geç içimden bir kerede
Dökülsün Ab-ı hayatım yeryüzüne
Her damlasından bir can kalksın,
Her canda bir tek SEN OLASIN.
Y.E.K
Selamun aleykum dostlar değerli eleştirilirinize gerçekten çok ihtiyacım var. Lütfen düşüncelerinizi esirgemeyin vesselam veddua
-
hoş bulduk kalemdar kardeşim
-
Hosbulduk dostlar. Efendi hazretlerine sormuslar. "Efendim evliyanin en buyuk kerameti nedir?" Cevap dort kelime "En buyuk keramet istikamet" Insaallah bu dustur uzere oluruz da belki o.zaman kurtuluruz
-
hoşbulduk kardeşim tavsiyenize ziyadesiyle katılıyorum İnşaallah daim oluruz. Allaha emanet
-
Bunca zaman şu internet denizinde rotasız, yönsüz ne kadar boşa savrulup gitmişim. Elhamdüllillah doğru limanda doğru insanların arasına geldim İnşaallah bu eğri odunuda aranıza kabul buyurursunuz. vesselam veddua
- 4
-
YENİ ACEMİDEN KARALAMA
Anlamsız gelen
Devrik cümlelerimin
Sonu olmayan
Eksik dizelerimin
Öznesi belirsiz
Yarım tümleçlerimin
Noktalaması hatalı
Bozuk imlamın
Kafiye ölçüsü bozuk
Bu garip şiirin
Tutarken kalemi
Titreyen ellerimin
Şiir yazacam diye
Kendini yiyen beynimin
Sigara dumanına kattığım
Karışık hislerimin
Sebebi hep SEN
Bir sen ki; her şeyi yarım
Bir sen ki; eksikliğe mahkum
Geçit vermediğin
Bu zorlu yolun
Adı Sen
Seraplar peşinde koşan
Yolcusu Sen
Hiç varılmayacak
Durağı Sen
Gaddar, hain, güçlü
Haramisi Sen
Kurbanın boğazına
Bıçağı dayayan
O bıçağın altına
Seve seve atlayan
Ve sonunda
Katil olan
Soluksuz kalan
Yine Sen
Cenaze başında imam
Musallada cansız yatan
Tabutun yanında ağlayan
Mezara kazmayı vuran
Çukurda yalnız bırakılan
Gözleri şimşekten
Nefesi alevden
Münker Nekir olan
Yine Sen
Aynada bana bakan
‘Ben’ dediğim ayakta duran
Ten elbisesi yırtılan
Ateşe pervane
Cansıza Can
Sonsuza liman olan
Ben’Ben’ desemde yine de
Sen Olan SEN
Ya Gel;
Kopar at benden kendini
Ya da; git gelme
Bırak artık bende SENİ
Selamun aleykum arkadaşlar, forumda yeniyim lütfen değerli eleştirilerinizi esirgemeyin.
Sinema Ve Fetih 1453
in Kültür-San'at
Posted · Report reply
Selamun aleykum arkadaşlar.
Eleştirilerin ve karşı cevapların hepsini haklı buluyorum. (haklı bulma hakkımıda haklı buluyorum. :yes: )
Artı bir eleştiriye layık konuda bence filmin mantık yapısında ki 'KAHPE BİZANS' algısı ve bunu bizlere gereğinden fazla bir şekilde dikte etme gayretiydi. Bana göre 'KAHPE BİZANS' söyleminden uzak durması daha iyi olurdu. Filmin bütün 'delikanlı' karakterleri Osmanlı ordusunda yer alıyordu. ve tam tersi bütün 'Kahpeler' Bizans surlarının gerisinde idi.
Eğer Fatihin karşısanda sülük karakterli, halkı ve devleti için kritik önemli kararları hamam sefalarında çengilerin eşliğinde alan bir İmparator olmasaydı Fetih daha büyük bir imaja sahip olabilirdi. Şu mantalite önemli düşmanınız ne kadar güçlüyse sizin zaferinizde doğru orantıda büyüktür. Kaldı ki yine bana göre Fatihin karşısında 'KAHPE BİZANS' yoktu. Şimdi aynayı kendimize çevirip bakalım İstanbul 1453'ten beri bizim. Dedelerimizin aziz kanı ile sulanmış topraklarda huzur içinde yaşıyoruz. Bugün İstanbul kuşatılsa hangimiz türlü türlü 'KAHPELİK'ler yaparak bu kutsal toprağı korumayız? Bu koruma ve sahip çıkmanın adı 'KAHPELİK' değil 'SAVAŞ HİLEKARLIĞI'dır. Herkesçe malum Savaşta hile mubahtır.
Hülasa artık Bizansı kahpe sıfatından çıkartıp sadece 'sade güçlü düşman' kimliğine sokarsak ki bana göre öyledir. Fethin Şanı daha büyük olur. Kaldı ki sülük gibi bir imparatorun yönettiği kahpe bizans devletinin Fatihin ve askerlerinin zaferini 40 küsur gün ertelemiş olması bu zaferi yüceltmez acziyetini gösterir. Vesselam
Y.E.K