Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

Ahmet Kayakesen

Üye
  • Content Count

    13
  • Joined

  • Last visited

Posts posted by Ahmet Kayakesen


  1. İlâve:

     

    Ayrıca, Üstâd'ın her kitabını fâhîş fiyata satan BD Yayınları, ne hikmetse, bir set hazırlayıp, üstâdın tüm kitaplarını (97 kitap) 852 liraya satabiliyor!...

     

    97 kitap için 852 lira mükemmel bir fiyattır. Zira kitapların tanesi, her biri 8,5 TL'ye geliyor. Hani şu 25 TL'ye sattıkları Ulu Hakan II. Abdülhamid Hân eseri de dahil olmak üzre.

     

    Tanesini 8,5'tan satınca dahi zarar etmedikleri kitapları (ki koskoca kitabı 8,5'a satsınlar demiyorum, yanlış anlaşılmasın, sonuçta set olduğu için indirime uğruyor) milletin önüne bu fiyatlarla sunmak... Ne büyük garabet!


  2. Öncelikle, işbu ihtar öyle bir hakikâttir ki bunu dillendirmek bellibaşlı insanlara nasîb olur. "Bu mesajın altına ben de imzamı atarım!" demekten utandım; zirâ bu, kendi adıma,"Niçin bu mesajı ben yollamadım?" mevzuna dönüşür.

     

    Büyük Doğu yalnız yayıneviyle değil, cemiyyet ortamıyla da merhûm Üstad'tan sonra hızla bozulmaya başlamıştır. Zirâ, İstanbul'da bulunup bir kere olsun Büyük Doğu binasını ziyâret edenler bilirler ki derin bir soğukluk vardır, birçok genç de soğumaktadır.

     

    Tâb mevzuna gelince!.. Az bile söylemişsiniz. Üstâd-ı merhûmun hâtırâ'yı mühîmine saygısızlığın en dip noktası anca ve ancak bu kadar olabilirdi!

     

    Örneğin, üstâd-ı merhûmun "İdeolocya Örgüsü" kitabını ele alalım. Şiir olmadığı için, sayfa sayısını bahane edemesinler. Bu eser, tam 576 sahifedir. Üstelik "3. Hamur Kâğıt"tır ki, kullanılabilecek en düşük kalitedeki kâğıttır. Etiket fiyatı kaç kuruştur? 25 Lira! El-insaf...

     

    Fahiş fiyatlariyle mâlûm Yapı Kredi Yayınları ise, James Joyce'un mâlûm Ulysses adlı "844 sayfalık" romanını (ki kırk küsur senede çevrilmiştir, Türkçe'deki ilk tercemedir ve şamuha kâğıttır!) 25 liraya satabiliyor.

     

    Bir yanda 844 sayfalık, kırk küsur senede çevrilen (yani çevirmenin naz etmeye hakkı olan!), şamuha kâğıt ve hatta "Özel Seri"ye dahil edilen bir eser.

    Bir yanda 576 sayfalık, tercümana ihtiyaç duyulmayan, 3. Hamur kâğıda basılmış başka bir eser.

     

    İkisi de 25 Lira... Baylar, iyi misiniz?

     

    Kaldı ki fahiş fiyatlarının yanı sıra çok büyük -tabirimi mâzur görünüz- "densizlik" yapmaktadır bu yayınevi.

     

    Evvelâ Üstad'ın kitaplarından "Salih Mirzabeyoğlu" ismini kazıdılar; ona ilişkin bölümleri çıkardılar. Mesela, yine İdeolocya Örgüsünün ek kısmında (akıncı güç kadrosuna ithâf!) yazardı. Üstâd'ın el yazılarına rağmen, parantez içini kaldırdılar.

     

    Daha sonra Üstâd'ın son dönemlerinde çıkardıkları "Büyük Doğu - Rapor" adlı kitapçıklardan "NECİP FAZIL VE YENİ DOSTLARI" imzasını kaldırdılar. Bunların içinde Salih Mirzabeyoğlu'nun yazdığı mak'aleleri çıkardılar.

     

    Sonra bu işi daha da ileriye götürdüler!.. Üstâd'ın kendilerince beğenmedikleri fikirlerini keyfekeder makaslamaya, kitaplarından çıkarmaya başladılar. Bazı yerlerde utanmadan dipnotlar düştüler:

     

    "Üstâd Necip Fazıl burada, her ne kadar bu şahıs hakkında böyle şeyler söylemişse de, bu o şahıs hakkındaki nihaî kararı değildir."

     

    Sonra, bundan da ileriye giderek, dipnotları da, Üstâd'ın sözlerini de kaldırdılar. Kafalarına göre tasnif etmeye, düzenlemeye, kırpmaya, kelimenin tam mânasıyla sansürlemeye başladılar.

     

    Bunu yapanlar, herhangi bir yayınevi olsa anlarım. Ancak bunları yapanlar yabancı değil!.. Üstâd'ın çocukları ve ailesi... Yanlarında bir grup İBDA kaçkını, polis işbirlikçisi falan da var. Ve güle oynaya, Büyük Doğu'ya ihânete devam ediyorlar; ihânet dedim, yine mâzur görünüz!

     

    Bu satırları pervâsızca yazıyorum. Çünkü artık illallah! Siz neymişsiniz yahu? Şeytan diyor ki, tut, hangi kitapta, nereler tahrif edilmiş dök ortaya. Ama buna bile değmez!..

     

    Sırf satış oranları düşmesin diye ......... ........... hakkındaki fikirlerini bile (bir İslâmcı lider) kitaplarından çıkarmaya teşebbüs etmişlerdir.

     

    Ne diyelim? Allah ıslah etsin.

    • Like 1

  3. Yalan Söyleyen Tarih Utansın - Mustafa Müftüoğlu

     

    Yaklaşık üç ay evvel başladığımız yolculukta, on iki ciltlik uzun bir serüven oldu; yer yer katıldığım, yer yer ise şiddetle tenkît ettiğim yerler mevcuttu. İsminin çarpıcılığı apayrı bir bahis zaten. Sokollu'nun haîn gibi gösterilmesi, artık çürümüş bir ırkçı yalanıdır, buna nasıl inandı Mustafa hoca merhûm, bilemiyorum. İlmî açıdan pek öyle kıymetli bir eser değil, onu baştan söyleyeyim. Genelde birtakım eserlerden/hatıratlardan alınan derlemelerle doldurulmuş; Müftüoğlu'nun bizatihi kendi yazdığı yerler, şahsî yorumları ve aktardığı tarihî portreler. Kaynaklar nadîren belirtilmiş.

     

    Ciddî mânâda "tarih ilmi"ne ait bir kitap olmasa da, pek çok doğruyu ihtivâ eden ve tarih okumaları için hızlı, ser'i bir başlangıç. En azından ne idüğü belli.

     

    Buddenbrooklar - Thomas Mann

     

    XX. yüzyılın en büyük yazarlarından biri -kuşkusuz!- Mann'dır. Büyülü Dağ ile başlayan okur-yazar ilişkimiz, bu kitabının okunuşuyla külliyatının tamamlanmasına sebep oldu. 1929 Nobel Ödülü'nü aldığı kitabı neden en sona aldım bilmiyorum; 666 sayfalık, bir destan gibi geldiği için sürekli olarak gözümü korkuttu.

     

    Bir ailenin üç kuşak boyunca çöküş öyküsünü anlatan bu harika yapıtı okurken, romanın Mann'ın ilk eseri olduğuna ve henüz 25 yaşında yazdığına inanmak oldukça güç... Özellikle gerçekçi üslûbu ve net betimlemeleriyle çok kaliteli bir eser olmuş, modern klasiklerimiz arasında yer edinmiş.

     

    Watt - Samuel Beckett

     

    İlk defa Beckett okudum. Joyce'dan ve Musil'den bilinçaltı tekniğine idmanlı olduğum için pek kasmadı. Ancak kara mizahına yer yer katılarak güldüğüm dahi oldu. Olay yok, karakter yok, bol bol saçmalama var, 216 sayfalık bir kafa şişirmece... Eğlenerek okudum.

     

    Ve tabi, kitabın sonuna kadar tüm bu anlayamadığım şeylere "imge" dedim ve "vardır bir manası" diyerek geçiştirdim. Kitabın son cümlesi de şuydu:

     

    "Yazdıklarımda simgesel anlam arayanların boynu altında kalsın"

     

    Keşke kitabın arka yazısını okusaydım, orada da yazıyormuş.


  4. Eyvallah, Allah razı olsun açıklama için; dinî mânâda kullanıp kullanmadığınızı merak etmiştim yalnızca, yazdıklarınızdan birkaçını takiple bu başlığa eriştim, az evvelde Neyzen hakkında, sertçe bir yazı kaleme almıştım, bilmediğim "Hazret"lik dinî bir tarafı var mı yok mu, vebâle girmiş olmayayım diye sual ettim.

     

    Allah razı olsun, hayırlı günler, vesselâm.

    • Like 1

  5. Kolaylı'nın birtakım şiirlerini severek okusam bile; bu asla, onu sevdiğim mânâsına gel(e)miyor. Kimileri Melamîliğin de, kimileri gizli bir yönü olduğundan, kimileri ezeldeki aşinâlıktan söz etmiş. Kimileriyse şâirden ziyâde şiirin muhakeme edilmesi gerektiğinden bahsederek, Neyzen'e karşı tavır alanları eleştirmiş...

     

    Allah Resûlünün pâk sünnetine, bir medrese öğrencisiyken dahî isyân ederek, nihâyetinde medrese kapısından ayrılan, o! Mason Şeyhülislam Musâ Kâzım Efendi'nin pek mübârek (!) rahle-i tedrîsinden geçerek, Hacı Ârif Bey'le tanışan ve her plak dolduruşunda zil zurna sarhoş olduğu için işi güçleştirerek kendinden bıktıran, o! Ulu Hâkân Abdülhamid Hân'a hakaret eden, onu zâlim olarak gösteren, bu yüzden otuzbeşi aşkın kez hapse düşen, o! Namık Kemâl ile Beyoğlu meyhânelerinde duta dönüp, Fatîh kadar mukaddes bir Hâlife-Sultan'a küfürle düzen, o! Sirkeci'de, elinde İttihat-Terakkî Bayrağıyla, şaki ve serseri grubunun sözcüsü olarak basbas "Hürriyet!" diye bağıran, o! Allah aşkı bahanesiyle, mahvedilmiş ve içi boşaltılmış, Hacı Bektâş-ı Velî Hazretleri'nin öz mayasından çoktan beridir kopmuş olan bir uyduruk tarîkate, Bektaşiliğe intisâb edip, içtiği mel'aneti din-i mübîne isnâd etme hadsizliğinde bulunan, o! Ferîde adlı Lübnânlı bir kadınla iki ay boyunca zinâ edip duran, o! "Abdülhamid'in Ağzından Bir Nutk-u Hümâyun" adlı hicviyle ipe sapa gelmez küfürler edip duran, o! Her hakaret ve pislik dolu düşüncelerinin kâğıda yansımış hali olan hicivlerinin ardından Bektaşî şeyhlerine sığınarak imdâd taleb eden, o! Yunan Harbi sırasında, Mustafa Kemâl'e ilk dalkavukluğu yapan, methiyeler düze, o! İçkiden nihâyet kafası zedelenip Toptaşı Tımarhanesi'ne yatırılan, o! Abduh ve Efganî meraklısı, Abdülhamid'e aleyhtar, lakin bizim güruhumuz tarafından İslâm Şairi olan Âkif'i Mısırlara kadar ziyâret eden, o! En nihâyetinde Bakırköy'de tescilli meczup damgası yiyen, o! Cenâzesi kendisine lâyık bir biçimde, sarhoş ve sokak serserileri tarafından uğurlanan, yine o!

     

    O, o, o; hep o, yine o!

     

    Şiirlerinin beğenilmesini anlarım, saygı da duyarım!

    Lakîn birileri çıkıp onu "Ruha aşinâlık, büyük tasavvuf adamı, zekî insan" olarak sunmaya kalkışırsa, karşısında duranlardan olurum; zira Neyzen esrarkeş, ayyaş, Mustafa Kamâl dalkavuğu, üç kuruşluk bir adamdan gayrısı olamayacak kadar rezil ve sefil bir ruha sahip, rakıdan çürümüş fikirleri bugün özellikle hicvi seven birtakım kişiler tarafından baştacı edilen biri...

     

    Allah, örnek alacağımız, seveceğimiz kişileri doğru belirlesin; zira "Kişi sevdiğiyle beraberdir" Hafazanallah! Neyzen'le birlikte sarhoşlar, esrarkeşler cehenneminde olmak gibi bir sonuç da var!


  6. Dâvamızın en büyük problemlerinden biri budur: Kokuşmuş üniversiteler! Cemil Meriç'in ifâdesiyle:

     

    "Ne bekliyorsun? Medreselerin dâvaları vardı; üniversitenin yok. Medresenin kökleri vardı, dalları vardı, çiçeği vardı; üniversitenin yok. Samîmiyeti, sıcaklığı vardı; üniversitenin yok. Cevdet Paşa'yı medrese yetiştirdi; üniversite Özcan'lar yetiştiriyor. Nesillerin idrâkten mahrûm edildiği, şuurdan iğdiş edildiği bir ameliyathâne. Bir büyücü kazanı, bir darülaceze. Bütün felâketlerin senaryosu üniversitelerde yazıldı! Bina değil, şankr. Memleketi için için yiyen bir ur! Edebiyât Fakültesinde bir öğrencinin mezuniyeti 290 bin liraya mâl oluyormuş! Tımarhanede kendimi çok daha rahat hissedeceğimden şüphe etmiyorum; muhakkak ki oradakiler daha vatansever, daha dost!"

     

    Sırf bu yüzden dahî tebrik eder lâzım bu insanları, bu üniversiteyi! Müspet ilimler sahasında da eğitim vermesi ayrı bir hususiyeti.

     

    Tebrikler! Dilerim ki İslâm'ın nur saçan güneşinin hakikat parıltılarına karşı örülen seti yıkacak, o bereketli, o nurlu, o 'arşın gölgesindeki' nesil buralardan yetişecektir. Sayılarının artması temennîsiyle.

    • Like 1

  7. Esselâmu aleykûm!

     

    Allah-u Teâlâya binler hamd, Resûlüne binler sâlât. Peygamber-i Zişân ile aynı adlardan birini paylaşmak bahtiyârlığında her ân yaşayan bir abdüzzelil'ul fakir'ul acîz: Ahmet ben. Mütenâhi bir vücûdda namütenâhi bir dâvanın fikir sancısını çekmekten ötürü şevk duyan bir genç. Boğaziçi - Tarih; son sınıf.

     

    Selâm, hidâyete tabî olanlara olsun! Hoş gelmiş olmam, dileklerimi; yine kendime iletiyorum. Mâzûr görünüz, gecenin bir vakti de şu başlığı açma hadsizliğinde bulunuyorum.

×
×
  • Create New...