Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

diyamandi

Üye
  • Content Count

    19
  • Joined

  • Last visited

Posts posted by diyamandi


  1. arkadaşlar bence hüsn-ü zanımızı kaybetmemek çok hoş olabilir. siteye çokça yazı yazmasam da genelde başlıkları takip ederim ve a-nfk arkadaşımızın bu cümlesini okuduğumda "iki büyük şair" adlı başlıktaki ufak bi tartışmayı hatırladım. hala var mı bilmiyorum ama bi arkadaşımız (adını hatırlayamıyorum)-zannediyorum şu an en azından aynı takma isimle aramızda değil- benzer şeyleri biraz yanlış anlaşılmaya müsait bir üslup ile yazmıştı ve yine çok tepki almıştı. bence bu tür çıkışlara (belki haklı olarak) ani tepkiler verirsek, yeni arkadaşların heveslerini kırabilir ve Allah kelamına dair bu siteden nasibinin büsbütün kesilmesine sebep olabiliriz. burada her ne kadar insanlar, zihinlerimizde günlük hayattaki gibi bir kimlik ve şahsiyet temsil etmese de (en azından benim için öyle), yine de her konuda sabrı elden bırakmayalım ve hatta kendime bir kez daha söylemek isterim, bırakmayayım :)

     

    bu arada merak ediyorum, belki yeri burası değil ama mesajlarımızı silemiyor muyuz? yoksa ben mi bulamadım??


  2. merhaba yazanel kardeşim. bu mevzuda etrafımdan topladıklarımı paylaşmak isterim :rolleyes:

     

    mühendisliklerden başlayabiliriz. makina, malzeme (materyal bilimi, nanoteknoloji vs) bölümleri için almanca tavsiye edilir; zira sanıldığının aksine bu alanlarda---özellikle malzeme bilimi---avrupa çok daha fazla yatırım ve araştırma yapmaktadır. (sanılan derken amerikayı kastediyorum :) ) bunun dışında diğer avrupa ülkelerinde ingilizce işinizi rahatlıkla görür.

     

    mekatronik, mikroelektronik gibi bölümler için japoncanın faydasını ziyadesiyle görürsünüz :D

     

    sözel bir bölüm düşünüyorsanız eğer, uluslararası ilişkiler veya ekonomi ile ilgilenecekseniz ispanyolca önemli bi avantaj olabilir

    felsefe, sosyoloji vs düşünüyorsanız fransızca ve almanca tercih edilen ikinci yabancı dillerdir.

     

    diğer alanlarla ilgili herhangi bişi sölemek istemiyorum. inş bunlar yanlış yönlendirme olmaz sizin için.


  3. Esat hocadan dinlemiştim Allah razı olsun. ilk fırsatta arapçasını da bulup paylaşmak istiyorum; zira arapça kelimelerin de manadan ziyade kuvvetleri olduğunu düşünüyorum.

     

    bu dua birinden bişeyler istemeye niyet edip de sizin gururunuzu kıracak herhangi bir muamele ya da cevabın gelmesinden korkanlar için. (istek parçası gibi oldu :rolleyes: esat hocadan tüm müminlere gelsin efendim :D ) :

     

     

    Allah'ım ben senin kulunum. Annem babam da senin kulun. Avucunun içindeyim. falanca zat da senin kulun. o da senin avucunun içinde. Alnının perçemi senin elinde. Sen ne istersen o ondan ziyadesini yapamaz, senin emrine tabidir. Allah'ım nasıl firavunu Hz. Musa 'ya karşı mülayim kıldıysan, nasıl ateşi Hz. İbrahim ' e karşı sakinleştirdiysen, bu falanca zatı da bana karşı mülayim ve sakin eyle.

    amin.

     

     

    bu arada Allah razı olsun, hoş bi fikir olmuş.


  4. emektar kardeşim Allah razı olsun emeğiniz için. :) siz beni yanlış anladınız. ben hayatının bu dönemine kadar açık dolaşmış bir insan için örtünmenin zor olabileceğinden dem vuruyordum. yoksa ben sizin çok acı çektiğinizi, çok büyük zorluklara göğüs gererek tesettürden ayrılmadığınızı biliyorum. hatta daha önce söyledim mi bilmiyorum ama üniversitede okuyup da tesettürlü olan kardeşlerimi çok "asil" buluyorum. ama tahmin ediyorum ki siz şimdiye kadar tesettürü öğütleyen bi aile ya da çevredeydiniz ya da tesettür geçmişiniz var. siz zaten olayı aşmışsınız efenm. ama ilk defa kapanma olgusuyla karşı karşıya gelen birisi için bu ilk adımı atmak biraz zor olur diye tahmin ediodum. yoksa kesinlikle haklısınız, evet bu Allah ın emridir, ve evet bahane kabul etmez.

    bi de inşaallah son gelişmeleri takip edebildiğim kadarıyla yakında biraz olsun rahatlayacağınızı düşünüyorum. Allah hepimizin yardımcısı olsun.


  5. :):):)

     

    ertesi gün, x ve y kişisi birdaha görüşmemek üzere ayrılırlar... :)

     

    efenm bu muhtemelen mizaç meselesi. mesela ben biraz daha hırçınım bu tür uyarılara karşı. ortaokul ve lise hayatım boyunca babamların bana "ders çalış" manasında herhangi bir uyarısına çok sinirlenirdim; zira bunu "sen sorumsuz bir çocuksun ve sana bu görevini hatırlatmak zorunda kaldık" şeklinde algılardım :)

     

    bu arada kovayı bilmem ama bende de oğlak var :)


  6. slm arkadaşlar,

     

    bu başlığı açan kardeşimize teşekkür ediyorum. ufak bi düşüncemi paylaşmak istedim. özellikle bu büyük harfle yazılan kısımları çok kabaca tasarlanmış "derlemeler" olarak değerlendirmek istiyorum. üniversiteye gelene kadar bu konuda (tesettür) çok katı idim. fakat şu anda kampüs atmosferini idrak ettiğim kadarıyla, değil açık bir bayanın tesettüre girmesi, kapalı bir arkadaşımızın bunu devam ettirmesinin bile gerçekten hiç kolay olmadığını düşünmekteyim. sorunlar, bahaneler çok güzel tespit edilmiş ama bence cevaplar ya iman derecesi muazzam olan biri tarafından verilmiş ya da bu işin sıkıntısından bihaber olanlar tarafından kaleme alınmış. bu bahanelere verilecek cevapların bu kadar yüzeysel olamayacağına, ya da mutlak manada olmaması gerektiğine inanmak istiyorum.

     

    olayın bir başka boyutu ise şudur: bize bu bahanelerden biri ya da birkaçıyla bir kardeşimiz gelse, acaba diklenircesine bu cevapları verebilir miydik? bence bu özendirici olmaktan çok rahatsız edici, uzaklaştırıcı bir üslup içerirdi. en azından empati yapabildiğim kadarıyla bu sonuca varıyorum.

     

    selametle


  7. :rolleyes: bunların çoğunun ingilizce versiyonlarını görmüş olduğumdan en azından türk efsanesi olmadığını biliyorum. hatta bazılarını çok net hatırlıyorum. mesela o lastiği patlayan araba olayı bizim "strateji oyunları" adlı ders kitabımızda (partiye giden öğrenciler şeklinde) vardı ve biz bu öğrencileri kötü not almaktan kurtarıyorduk. sonuncusu amerikadaki piyango şirketinin bir reklam filminden araklama. daha çok fıkra tadında, hoş şeyler...


  8. muhtemelen çok yakın şeyleri savunuyoruz ama maksat muhabbet olsun esvedeyn arkadaşım. :D

     

    bu kişinin söylediklerini yanlış anlamış olabilirim. eğer dediğiniz gibi zulüm altında inleyen topraklardaki direnişlere atfen böyle bir fetva verdiyse, kendisine itimat edecek derecede cahil insan heralde bu forumlara takılmaz. ben sadece kafamı kurcalayan diğer anlamıyla ilgilenmek istemiştim. gündemi çok yakından takip edemiyorum. belirli olaylar üzerinden konuşmak isterdim ama ne yazık ki şu an için mümkün değil. ama 11 eylül üzerinden de konuşaibliriz. açıkçası amerikanın o şekilde bir acı yaşaması hoşuma gitmişti ama sonuçlar itibariyle islama çok zarar geldi. şimdi insanlar Efendimizin cihat emrini terörizm olarak biliyor. müslümanları ilkel, yağmacı ve vahşi kimseler olarak biliyor. müslümanlardan korkuyorlar. (bu korku """şahsi""" bir korku olduğu için bununla gururlanmak ahmaklık olur. zira Allah ın dinini bu insanlar arasında yaymamıza büyük bir engel teşkil ediyorlar. müslüman olduğunuzu söylediğinizde karşınızdaki otomatik olarak kendini geriye çekiyor ve anlatmak istediğiniz Allah ın emrini dinlemek bile istemiyor. halbuki bu insanlara disiplinli yaşantımız ve güzel ahlakımızla örnek olmalıydık ve bu kişiler kendileri bizimle irtibata geçmek istemeliydiler. )

     

    dolayısıyla, islama verdiği zarar, o eylemin ümmete sağladığı yarardan fazladır. aslında terörün özünde bu kar-zarar dengesizliği var. intihar eylemleri falan, bunlar bence çok yanlış. o yüzden eğer bunları kasten söylediyse bence bi kere daha düşünmek lazım


  9. valla ben bu adamı ilk defa gördüm ve nedir ,kimdir, birilerinin uşağı mıdır yoksa sıradan bi din adamı mıdır bilmem. fakat bazen medya yapar ya hani, adamın 1 saatlik konuşmasından 2 cümleyi alır haber yapar ve o iki cümle de aslında adamın anlatmak istediğinin tam tersidir. şimdi forumda bu adamın geçmişini, aksiyonunu ,ideolojisini bilen arkadaşlar varsa onların görüşüne başvurmak isterim ama eğer hepimiz ilk defa bu haberle adamı tanıyosak, bence şu anda adamın gıybetini ediyor bile olabiliriz.

     

    2. abdülhamit arkadaşımıza hitaben:

    Allah tan mı korkulması lazım, yoksa amerikalı avrupalıdan mı? masum insanları cezalandırmak cihat mıdır acaba? Efendimizin "kimse kimsenin yaptığının cezasını çekemez" mealinde bir hadisi yok mudur? acaba amerika, avrupa da birçok masum insanın, hatta daha anlamlı olması için şu şekilde söyleyelim; yeri gelince birçok masum çocuğun da ölmesine sebep olan terör eylemleri aynı zamanda birçok potansiyel müslümanı (belki Allah içlerinden bazılarına hidayet nasip edecekti) da hedef almış olmaz mı. ayrıca Taif te taşlanan Efendimiz e Allah, "istersen şu dağı başlarına indirivereyim" dediğinde "hayır, olur ki içlerinden bana iman edecek biri çıkar" diyerek bu teklifi reddederken acaba hata mı etmiştir? (haşa)

     

    şahsi kanaatim şudur ki; kan dökerek ve terörizmle masum insanları da hiçe sayarak islamı savunmaya çalışmak en kolayı ve sorumsuzca olanıdır. aslolan onları kendi silahlarıyla vurmaktır. müslümanlar gidip quantum öğrense, nanoteknolojiyi yeniden yazsa, amerikanın önemli üniversitelerinde ateist profesörlerin işgal ettiği makamları ele geçirse ve tüm dünyaya müslümanın ne olduğunu gösterse, siz o zaman cihadı görün.

     

    cihat, kelime anlamı itibariyle aradaki engelleri kaldırmak demektir. kan dökmek ya da fiziksel güç kullanmak bunun sadece önemsiz ve kolay bir parçasıdır, hatta "küçük cihat" tır. madem o kadar hırslısınız ve gücünüzü imanınızdan alıyorsunuz, bu zor yolda cihat edin de islam alemi kurtulsun.

     

    türk-ay arkadaşıma hitaben: şimdi söyleyeceklerimin yukarıda resmi olan kişiyle alakası yoktur. sadece bir analoji, bir benzetme yapmak ve türkay arkadaşımın hatalı olduğunu düşündüğüm görüşünü eleştirmek için bu örneği veriyorum. yoksa yukarıdaki kişinin yüce bir şahıs olduğunu falan iddia etmiyorum.

    hallac-ı mansur da "en-el Hak" derken birçok din adamı kendisine en sert itirazlarda bulunmuştu. eğer o zamanda yaşasaydınız, tasavvufi derinliğe haiz olmadığı için şer'en haklı olan bu din adamlarına inanan müslümanlara da acır mıydınız? yoksa şer'en söylenmesi kesinlikle caiz olmayan lafzı haykıran Mansur u dinleyenlere mi acırdınız?


  10. bence adamı tek kalemde silmeyin arkadaşlar. şimdi sayacağım konularda görüşlerinizi merak ediyorum, lütfen paylaşın.

     

    çeçenistandaki müslüman kardeşlerimizin yapmakta olduğu cihattır. bundan eminiz. filistindeki kardeşlerimizin uğraşıları da cihattır.

     

    peki avrupa ülkelerinde ve bazen amerikada islamın adının terörizm gibi bir kelimeyle anılmasına sebep olanların yaptıkları?


  11. Çat pat okuyordu, ilkokuldaki bir çocuktan farksızdı. Harfler o kadar yabancıydı ki, sanki her biri görür görmez ismini hatırlaması ve telaffuz etmesi gereken birer insandı. Bazı simaların ismini ilk bakışta hatırlayamadığınız olur ya hani, hani dilinizin ucundadır da söyleyebilmek için birkaç saniye zihninizi zorlamanız gerekir; işte aynı derecede yoğun bir eylemle karşı karşıyaydı. Fakat birden yapmakta olduğu eylemi düşündü, birşey farketti: ağzından çıkan her kelime, hayır kelime değil her harf, her seferinde bir yapbozun son taşını yerine koyuyormuş gibi haz veriyordu. Sanki o an kullandığı tüm uzuvlar ona teşekkür ediyordu, dili hayatının en kıymetli kavislerini çizerken ağız boşluğunda, halinden öyle memnundu ki. Gözleri satırları kucaklarken öyle mutluydu ki… tek sorun zihnindeydi, her seferinde tutukluk yapıyor, her tutukluk yapışında hevesi kırılıyordu. Bu eylemi bir an önce bitirmek istiyordu. Fakat bitiremezdi, utanıyordu; yanında ona yapmakta olduğu eylemde eşlik eden arkadaşından utanıyordu. Zihnini ihmal etmeliydi, yaptığı işi bu kadarcık naza terketmek hainlik olurdu. İçinden, içerilerden, çok derinlerden bir dua fışkırdı: bu eylemin ve tüm eylemlerin yaratıcısı!! Bana yardım et. O ‘nun yüzü suyu hürmetine, O’na vahyettiğinin hakkını vermek üzere yardım et… Birden daha da rahatladı, rahatladı, rahatladı…

     

    Çat pat okuyordu, ilkokuldaki bir çocuktan farksızdı. Harfler o kadar yabancıydı ki, sanki her biri görür görmez ismini hatırlaması ve telaffuz etmesi gereken birer insandı. Bazı simaların ismini ilk bakışta hatırlayamadığınız olur ya hani, hani dilinizin ucundadır da söyleyebilmek için birkaç saniye zihninizi zorlamanız gerekir; işte aynı derecede yoğun bir eylemle karşı karşıyaydı. Belli ki zorlanıyor, belki bir an önce bitsin istiyordu. Bir ihtimal benden çekiniyor ve sonuna kadar tahammül etmeye çalışıyordu. Birden kelimeler ağzından daha çabuk kurtulmaya başladı. Derken daha da akıcı hale geldi. Derken ses tonu değişti, artık kelimeler ağzından hoş bir tonlamayla çıkmaya başladı. Yavaşça gözlerini kapadı. O da ne!! Hala devam ediyordu. Hem de çok tatlı bir seda ile, nasıl da güzel okuyordu… az önceki kekeme ve ürkek ses tonu yerini muhteşem bir tilavete bırakmıştı. Ah ne de güzel okuyordu!! İkimiz de ağlamaya başladık. Fakat o gözleri kapalı, sesinde en ufak bir titreme ve bozulma göstermeden ağlıyordu. Hayretler içerisindeydim donup kalmıştım. Olanı biteni izlemek ve işitmekten başka bir pay kalmamıştı bana. Derken o surenin sonuna geldi. Rahman suresinin… yavaşça son kelimeyi telaffuz etti ve kafası hafifçe arkaya düştü. Gözleri hala kapalı… ben buz gibi olmuştum, sanki kanım donmuştu. O da öyle görünüyordu. Elini tuttum; ikimizin de teni buz gibiydi. Şoktaydım, dakikalar sonra kendime geldiğimde kanımın yeniden akmaya başladığını hissettim. Tenim yeniden ısınmıştı; elini tekrar tuttum, fakat hala soğuktu…

×
×
  • Create New...