Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

duru

Üye
  • Content Count

    61
  • Joined

  • Last visited

Posts posted by duru


  1. Bu eseri okuduktan sonra meğer ne gereksiz arzuların pençesine yem etmişiz kendimizi bunu anlamak mümkün.Gözünüzde büyüttüklerinizin minik detaylar,önemsemediklerinizin ruhunuzu zamanı gelince kemirecek vicdan azabı olacak köşe taşları olduğunu görmek de mümkün.Ama kitabın etkisini bütün anlarınıza nasıl yayarsınız o anki ruh halinizi nasıl dinç tutarsınız bunu çözmek şimdilik mümkün değil galiba...


  2. BU BİR UYARIDIR!

    BahaaaaaaaaaaaaarrrrrrRRRRRR

    NevbaharrrrrrrrrRRRRRRRRRRRRRRRR...

    Ya bu organizasyondaki arkadaşlardan klonlayacağız tek tek dileyenlerin memleketlerine postalıyacağız böyle özel günlerde paketlerinden çıkıp "hadiiii iftara gideliiim,şiir dinletisi düzenleyelimmm,gezelim,görelim,öğrenelimmm" nidalarında bulunacaklar ya da klonlanacak bir aslınız bile kalmayacakk!!

    Nazar falan değecek mazaallahh!!

    Etmeyin güzel kardeşim eylemeyin bizim de canımız bizim de böyle hoş buluşmalarla şenlenmeyen durgun bir hayatımız var:((...

    BİR DOST..


  3. ağlamak için gözden yaş mı akmalı?

    dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı?

    sevmek için güzele mi bakmalı?

    çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı?

    hasret; özlenenden uzak mı kalmaktır?

    özlenen yakındayken hicran duyulamaz mı?

    hırsızlık; para, malmı çalmaktır?

    saadet çalmak, hırsızlık olamaz mı?

    solması için gülü dalından mı koparmalı?

    pembe bir gonca iken gül dalında solmaz mı?

    öldürmek için silah, hançer mı olmalı?

    saçlar bağ, gözler silah, gülüş, kurşun olamaz mı?

     

    victor hugo


  4. İrfan, bilgi sahibi olmaktan ziyade bilinen şeyler vasitasiyle bilme hassasına ermektir.bilme hassasına eren, bir nevi bilmediği şeylerin de alimi olur.

     

    Her ağacın damarlarında toz yığını halinde sayısız tohum olduğu gibi,her tohumun içinde de ağaç vardır.

     

    Ruhumuza iman ve eser cehdini getirecek yepyeni bir soluğa muhtacız!onu üfleyebilecek olan kurtarıcımız olacaktır.

     

    Ahlak zaafımızın tarihi,fikir zaafımızın tarihinden hemen sonra başlamıştır.

     

    İdrâkin aczini idrâk ,idrâkin ta kendisidir.(bu söz benim için ayrıca önemli:)


  5. aleyküm selâm;

    ve hoşgeldiniz ayn-el-hayat..

    çok sakıncalı bir söz etmişsiniz kardeşim şöyle ki;

    "dar kafalı" olanların üstadın kitabını okumak,onun yoluna girme girişiminde bulunmak,ve onun yazdıkları üzerine kafa yormak harcı değildir.bırakın o sıfat layıklarını bulsun.size ve buradaki hiç kimseyi niteleyemez o söz.öncelikle bu hatanızı düzeltip inş. sorunuza "çöle inen nur"dan cevap vermeye çalışayım:

    Allah kur'ân'da hiç bir defa sevgilisine hâs ismiyle,nida edatıyle "Ya M....!" diye hitap etmedi.bunu biliyor musunuz? eritici bir edep ve hayâ tecellisi...halbuki en eski çağlarda bile,derin aşk ve yüksek ilim devrine yakın tefsircilerden çoğu şu müstesna gaamızayı,inceliği görememiş,ham ve kaba kalmış ve bazı ayet başlarında "De ki ..." hitabından sonra "Ya M.....!" diye,o'nun hâs ismini kullanmak cü'retini göstermiştir."De ki..." emrinden sonra bizzat Allah'ın kullanmadığı ismi nasıl kullanırlar ve sırrı çiğnemiş olmaktan nasıl ürpermezler?..

    anlayın,kur'ân tefsirine mahsus ehliyet ne demektir!

    "çöle inen nur sf.547"

    selametle..


  6. Sivilay abla, gençlerin dertlerine derman olmaya devam ediyor. Güzin abladan farklı olarak Sivilay Abla, politik ve sosyolojik konulardaki sorunlara ışık tutuyor. Bu hafta Sivilay Hanım'a yazanlardan biri Çiyse. Çiyse üniversiteye giren başörtülülerin kendisini kapatacağından korkuyor. İşte Sivilay Abla'nın cevabı...

    Sivilay Abla/ Taraf

     

    4444 kez 'Çiyse laiktir laik kalacak'

     

    Bu hafta başörtüsü ile ilgili çok sayıda soru aldım. Kısaltarak buraya koyduğum sorularınıza kısa cevaplar vereceğim. Zira bugünlerde olan bitenler benim de ruh sağlığımı bozdu. Size ne kadar yararlı olacağımı bilemiyorum.

     

    Soru: Türbanlılar neden babaannelerimizin taktığı gibi takmıyor. O zaman bir sorun kalmayacak. (Şebnem Balaban-Aydın)

     

    Cevap: Şebnem kızım güzel söyledin. Örneğin benim torunlarım görücü usulüyle evlenmeyi düşünüyor. Belleri ağırınca kupa çektiriyorlar. Yemeklerinde vitadan başka yağ kullanmazlar. Ancak ben örtülü olmadığım için başları örtme şansları yok. Bu konuda kara kara düşünüyoruz. Başlarını örtmeye karar verirlerse senin babaanneni onlara ödünç verir misin?

     

    Soru: CHP Genel Başkanı Sayın Deniz Baykal, "türban bizim geleneksel kıyafetimiz değil. Bir Arap üniformasıdır " diyor. Türk kızları neden geleneksel Anadolu giysilerini tercih etmiyor da bu Arap üniformasını giymekte ısrar ediyor? (Ankara Olgunlaşma Enstitüsü son sınıf öğrencisi)

     

    Cevap: Baykal yine çok haklı. Halbuki biz sadece geleneksel kıyafetlerimizi giyeriz. Örneğin; blue jean Selçuklu döneminden kalma bir mahalli kıyafetimizdir. Göbek piercingi çok kadim bir şaman ritüelidir. Bildiğimiz tüm geleneksel Anadolu kıyafetlerinde sırt dekoltesi standarttır. Ayrıca bu Arap kıyafetleri Suudi Arabistan'ın Bursa eyaletinde ve Mısır'ın Denizli kentinde dokunuyor. Ben de anlamıyorum niye bu ısrar?

     

    Soru: Üniversitede Türbanı serbest bırakan kanun çıkarsa kampusumuzun ve sınıflarımızın laikliğini korumak için ne yapmalıyız? (Rumuz: Doçent Dr. Kaygılı)

     

    Cevap: Sayın Hocam, türbanlılar takımının hücum oyuncularını durdurmak için önce üniversite nizamiyesinde dokuz kişilik bir baraj kurun. Yine de barajı aşıp sınıfa girenler olacaktır. Örneğin; sınav tarihini değiştirin ama türbanlılara söylemeyi unutuverin. Bir şekilde sınavı öğrenip girenlerin kağıdını okurken yakın gözlüğünüzü bir türlü bulamayın. Bana ayrılan yer yetmediği için daha fazlasını sizin yaratıcılığınıza bırakıyorum.

     

    Soru: Ben bir üniversite öğrencisiyim. Türbanlılar üniversiteye girerse üzerimde baskı kuracaklar ve beni de kapatacaklar diye çok korkuyorum. Acaba şimdiden ne gibi tedbirler almalıyım? (Çiyse)

     

    Cevap: Sevgili Çiyse, Çantanda mutlaka biber gazı bulundurmalısın. Sana yaklaşıp beynini yıkamaya çalışan bir türbanlıyla karşılaştığında yüzüne sıkabilirsin. Tabi bu işi telepatik yollardan da yaptıkları oluyormuş. Tıpkı şofbenden zehirlenenler gibi hiç hissetmiyormuşsun. Bu konuda en tesirli şey bir zikir matik almak, otobüste, tramvayda, ders aralarında olmak üzere günde 4444 kez "Çiyse laiktir laik kalacak" çekmek.


  7. ahhh ahh güzel günlerdi...

    özellikle kardeşimle dalga geçenleri pataklamak ayrı bir zevkti napalımm benim de tercihlerim her kızınkinden birazcık farklıydı:)misket oynamak,inşaatların önündeki kumlardan yeni eseler vucuda getirmek,maç yapmak gibi...

    de bu tercihlerime tuhaf bir tevafuk eşlik etti...

    yine okuldan dönüyoruz yığınlar halinde,biri kardeşime sataştı...

    ne haddineydi o kimdii!!üstüne üstüne yürüyorum öfkeden o kadar deliye dönmüşüm ki ne diyeceğimi bilemiyorum

    "en sonunda ne diyorsun sen beee eneeeeeess!!" diye bir nida benden..ama ben nedendir bilinmez "enes" ismini ürkütücü bir söz sanmaktayım...

    çocuk dondu kaldı yüzüme bakıyor...

    "nerden biliyorsun adımıı??"

    "ne adı??ben bir şey bilmiyorum..."

    "benim adım enes"

    "AAAAAAAAA!!!???..."

    velhasılı o gün bana çok şeyler kattı öncelikle "enes"in bir isim olduğunu öğrendim.birinin ismi size malum olunca da yaşı kaç olursa olsun size saygı duyuyor onu anladım eee tabiki bahsi geçen enes de okulda kardeşimi benimle koruyanlardan ve de arkadaş kafileme dahil olanlardandı artık:)....

    eee şeyy erkeklere sataşmamayı da ortaokulda dövme girişiminde bulunduğum bir arkadaştan öğrendim nacizane

    meğer zamanla onlara bizden azıcık daha fazla kuvvet bahşediyormuş Allah...


  8. esselam;

    eko öncelikle teşekkür ederim sayende bu konuyu araştırdım.

    öncelikle âşûrâ'nın hikmetine değinecek olursak cenab-ı hakkın on peygambere on değişik ikramı ihsan ettiği tarih olarak bilinmektedir:

    hz. Musa(a.s)'ın firavunun kurtuluşu,hz.Nuh (a.s)'ın gemisinin cudi dağına demirlenmesi,hz.Yunus (a.s)'ın balığın karnından kurtulması,hz.Adem (a.s)'ın tevbesinin kabulu,hz.Yusuf (a.s)'ın kuyudan kurtulması,hz.İsa (a.s)'ın o gün dünyaya teşrifleri ve semaya çakilişleri,hz.davut(a.s)'ın tevbesinin kabulu,hz. ismail (a.s)'ın doğumu,hz.Yusuf (a.s)'ın o âşûrâ günü görmeye başlaması, hz. Eyub(a.s)'ın şifa bulması.

    Âşura gününün manevi ve berraklığı üzerinde Kerbela karanlığının kesafeti de görülmektedir. 61. hicret yılının Muharrem'ine ait 10. gününde Hazret-i İmam Hüseyin (r.a.) 55 yaşında iken Sinan bin Enes isimli bir hain tarafından Kerbelâ'da hunharca şehit edilmiştir. Bu gadr ve zulmün arkasında Emevi Halifesi Yezid, onun Küfe valisi İbni Ziyad vardır. Yarım asır öncesinden Peygamberimizin bizzat haber verildiği bu ciğerleri yakan olay Hazret-i Hüseyin'i Cennet gençlerinin efendisi olma şanına yüceltmiştir.

     

    Şehitler mükâfatını almış en yüce mertebelere ulaşmıştır. Yüce Allah'ın da zalimlere hak ettikleri cezayı en âdil bir şekilde vereceğinden şüphemiz yoktur. Kader hükme boyun eğen her mü'min bu olaya üzülür, ancak itidalini ve soğukkanlılığını kaybetmez. Duyguları yanlışlara ve taşkınlıklara götürmez. Çünkü meydana gelen bütün olaylar ezelî takdirin bir hükmüdür. Bu açıdan bunu bir "yas merasimi" haline dönüştürmek ehli-i sünnetin itikat ve inancına aykırıdır.

     

    kaynak:http://www.islamiyet.gen.tr/mubarek_gun_ve_geceler/muharrem_ayi_ve_asure_gunu.php

     

     

    bütün bu açıklamaların haricinde benim de bildiğim kadarıyla (okuduklarım ve büyüklerimden duyduklarım) âşûrâyı boş geçirmemek bol bol sadaka vermek,oruç tutmak ve bu aya ayrı bir ihtimam göstermek gerekmektedir.aynı zamanda yemek olarak verilen aşureyse evin bereketini artırır,yakınlarla ilişkileri geliştirmede yardımcı olur diye yapılıyor yoksa hz. hüseyn efendimizin şehadetlerine haşa nispet olsun diye aşurenin keşfedildiğini sanmıyorum...

     

    Saygılar.


  9. NEFES ALMAK

     

     

    Nefes almak, içten içe, derin derin,

    Taze, ılık, serin,

    Duymak havayı bağrında.

     

    Nefes almak, her sabah uyanık.

    Ağaran güne penceren açık.

    Bir ağaç gölgesinde, bir su kenarında.

     

    Üstünde gökyüzü, ufuklara karşı.

    Senin her yer: Caddeler, meydan, çarşı...

    Kardeşim, nefes alıyorsun ya!

     

    Koklar gibi maviliği, rüzgârı öper gibi,

    Ananın sütünü emer gibi,

    Kana kana, doya doya...

     

    Nefes almak, kolunda bir sevgili,

    Kırlarda, bütün bir pazar tatili.

    Bahar, yaz, kış.

     

    Nefes almak, akşam, iş bitince,

    Çoluk çocuğunla artık bütün gece,

    Nefesin nefeslere karışmış.

     

    Yatakta rahat, unutmuş, uykulu,

    Yanında karına uzatıp bir kolu,

    Nefes almak.

     

    O dolup boşalan göğse...

    Uyumak, sevmek nefes nefese,

    Kalkıp adım atmak, tutup ıslık çalmak.

     

    Sürahide, ışıl ışıl, içilecek su.

    Deniz kokusu, toprak kokusu, çiçek kokusu.

    Yüzüme vuran ışık, kulağıma gelen ses.

     

    Ah, bütün sevdiklerim, her şey, herkes...

    Anlıyorum, birbirinden mukaddes,

    Alıp verdiğim her nefes.

     

    ZİYA OSMAN SABA


  10. Necip Fazıl, Serdengeçti ve Nazım ayni koğuştadır N.Fazıl dertlidir bir ora bir bura volta atar sigara üstüne sigara yakar durur, Serdengeçti gayet neşeli ve Nazım ise tuttuğuna komünizmi anlatır durur. Bir gün yine Nazım birine komünizmi anlatırken, Serdengeçti yanına yaklaşır derki:

     

    —Üstat bu komünizm nedir?

     

    Nazım kendinden gayet emin derki;

     

    —Elini sol cebime at

     

    Bizimkisi hemen atar Nazım der

     

    —Ne buldun

     

    —İki 25 kuruş der

     

    Nazım der birini al Serdengeçti alır Nazım, gururla

     

    —İste komünizm bu der

     

    Bizimkisi alışır her gün elini Nazım’ın cebine atar ne çıkarsa yarısını alır. Bir gün Nazım’a 50 lira gelir bizimkisi sormadan hemen elini Nazım’ın cebine atar ve yarısını almak ister Nazım hemen müdahale eder

     

    —Hop hop ne oluyor der.

     

    Serdengeçti:

     

    —Üstat yarısı benim değimliydi der. Nazım:

     

    —O kadar da uzun boylu değil der Serdengeçti orada taşı gediğine kor:

     

    —İste! Komünizm dedikleri 25 kuruşluk bir şeymiş…

    • Like 1

  11. Serdengeçti malumunuz bi ara milletvekilliği yapmıştır.Sabah meclise gitmek üzere Hüseyin Üzmez'le birlikte yola çıkar.Hüseyin Üzmez anlatıyor:

    meclisin kapısı döner kapılardan,girdim,Osman abi de arkamdan girdi.Ben çıktım bir sağıma baktım,bir de soluma Osman abi yok....

    baktım ki kaptırmış dönüyor kapıda bizimkisi.Çektim kolundan çıkardım.

    Ulan dedi daha girmeden kapısında başladı döneklik.....


  12. Serdengeçti, kelimenin her iki manasıyla ‘garip’ bir adamdır. Hayatında bir kerecik olsun kravat takmamış, palto giymemiş, içki içmemiş ila ahiri…

    Fakülte de bir gün arkadaşları onu sıkıştırırlar. Bunlar arasında kızlar da var “Etme Osman ne olursan, bir kerecik olsun kravat tak… Bizim hatırımız için.”

    Osman “şimdiye kadar ben neyi taktım ki kravatı takıyım, vazgeçin bu sevdadan” dediyse de kar etmez. Takacaksın da takacaksın… Bakar ki olacak şey değil bu.”Peki” der söz verir; yarın sabah fakülteye kravatlı gelecek.

    Fakültenin bir başından öbür başına bu haber yayılır: “Hani felsefede şu karışık saçlı Osman var ya o kravat takacakmış!”

    Sabah olur arkadaşları Osman’ı beklemekteler.

    Birde bakarlar ki seninki yine kravatsız, baş açık, sine üryan çıkar gelir.

    Arkadaşları: aşk olsun, sen erkek adamsın, sözünün erisin, hani kravat?

    —Taktım canım, taktım… Bakın işte…

    Osman takmış, takmış ama neresine… Kravatı donuna bağlayıvermiş! Bir kahkahadır gider… Bunun üzerine arkadaşı Arif Emre, Osman Yüksel için bir şiir yazar. Palto giymez, şunu yapmaz, bunu yapmaz, dedikten sonra sözü kravata getirerek şiirini şu iki mısra ile bitirir:

     

    Kravat takmaz desem, istisnalıdır,

    Ya kuşak yapmıştır ondan, ya donuna bağlıdır


  13. elbette ki amaç hem dinini bilen hem de bilimden geri kalmayan gençler olmaktı....

    bunu İ.H.L her şeye , herkese ve sisteme rağmen körükledi...

    yaşamayan bilemez tabi insanların üzerimize sürekli olarak giydirmeye çalıştıkları sadece "imam" sadece"hatip" olabilecek olmanın arkasında oradaki parlak gençlerin başka ne gibi hedefleri olabileceğini...

    ihtimal de verilmez zaten...

    madem okuyacaktın ne işin vardı orada diyeni bile çıkar aralarından

    her şeye rağmen oradan mezun olup da çok iyi üniversitelerde hedeflediğiniz bölümde okumak mümkündür.hak edilen hakkıyla düzensiz düzene rağmen alıyordur inş. hiç şüpheniz olmasın.


  14. bir veli şöyle dedi:

    -"hiç bir günah,günahsızlık gururundan,günahsızlık iddiasından daha büyük olamaz."

    bir başkası da şöyle dedi:

    -"günahkara kibir gözüyle bakmaktan ve günahkarı hakir görmekten büyük günah yoktur."

    ve islam büyükleri şu ölçüyü şiirle heykelleştirdiler:

    "günah ki, sahibine nefsini hor görme ve Allah'a sığınma hissini verir;nefse izzet ve kibir veren isabetten daha hayırlıdır."

    Allah'ın bildidiğini kuldan saklamanın manasız olduğunu sanan şeytani teselli,uydurma bir samimiyet rolü içinde dünyanın en misilsiz ahmaklığına yuvarlandığını bilmez.bu teselliyle cemiyet meydanına çıkarılan günahın alenilik planında belirttiği cür'et ve bir nevi iftihar edası başka...birinde dayanılmayan bir nefs zoru,ötekisinde günahla varılan keyif edası var.ikincisi,derecesine göre,günahı aşar.


  15. bugünlerdeki tartışmalara cevaben geçmişten beri süregelen hesaplaşmaların kimin işi olduğunu üstadın anlatımıyla efendimizin ve ashabın yaşadıklarından bakalım istedim...

    bir yahudi kuyumcusunun dükkânında oturan arap kadını...genç ve güzel kadın örtülü...kuyumcu,kadının yüzünü açıp görmek istiyor.kadın razı değil...kuyumcu bir şey demiyor ve usulca yerinden kalkıp,kadının sarkan örtüsünün ucundan,arkada bir yere iliştiriyor.kadın işini bitirip de ayağa kalkar kalkmaz üzerinden örtüsü düşüyor,başı ve vucudu açılıyor.kadın çığlığı basıyor.YAHUDİLER üşüşüyor ve iğrenç kahkahalarını koyuveriyorlar.

    yoldan geçen bir müslüman manzarayı görüyor,atılıyor ve bir vuruşta yahudiyi öldürüyor.yahudiler de onun üzerine atılıyorlar ve müslümanı parçalıyorlar.

    işte müslümanlar ve yahudiler arasındaki ilk hâdise...hâdise,beni kaynkağ topluluğundan çıkma...

    heyhat söz mü kalır bu manzara karşısında yine yeni ve yeniden...


  16. esselam;

    sevgilil kardeşim 'yorumyok' yapma Allah aşkına şuraya herkesin tasvip etmeyeceğini bildiğin şeyleri yazıp da insanların damarına basma.farkında olmayabilirsin ama konuşmalarında sürekli birilerini(ki onlardan biriyim)sürekli yaralıyorsun

    misal;"başka bir konu açmak istemiyorum ama buradan bir kayıp ilanı vermek istiyorum : akp ikdidara gelmeden önce kızlarımızın milli ve manevi duyguları ile oynayıpokul önlerine zincerletilmesi, sıksık eylemler yapılması sözkonusu iken, akp ikdidara geldikten sonra dişe dokunur bir eylem yapılmaması, hatta eylemlerin durma noktasına gelmesi bizlerin bazı "komplo teorilerine" maalesef kapılmasına yol açıyor. herneyse ben bu eylemleri yapıp altı senedir ortalarda gözükmeyen arkadaşlarımızı duyan gören varsa haber vermesini istiyorum."bak burada yoklama yapmışsın ya buyrun efenim ben hitap ettiğiniz zümredeyim ve buradayım.ihl'de okurken neler yaşadığımızı bir biz biliriz siz utanmadan o günleri başımıza mı kakıyorsunuz??yaptığımız protestolar nasıl içinize battıysa artık hep aynı teraneleri söyleyip duruyorsunuz ama bizim o günlerde çektiklerimizin müsebibi olarak hesap veremezsiniz sütten çıkmış ak kaşıksınız çünkü....

    sayın başbakan döneminde de okuyorum aradaki 7 farkı tahmin edin bakalım;)kimse bizim örtümüzü okul önleride çekiştirmedi kimse bahçede örtülü geziniyor diye okuldan atılmadı kimse hakarete uğramadı tamam yeterli çoğunluğunuz yoktu ama bunlara mani olabildiniz mi şimdiki kabadayılıklarınızı o günlerde de görebilseydik keşke!!!kaldı ki konyaya geldiklerinde "başörtüsü namuz meselemizdir çözmezsek namerdiz" deyip oyları toplayan zevat küfreder gibi kendi vekilinin başını açtırmadı mı??ve şimdi size güvenmediğimiz için biz suçluyuz!!!e ama yavuz hırsız ev sahibini bastırırmış boşuna dememişler....

    kavramlarla oynamışsınız ya hani samimi olduğunuzu ancak köşeye sıkışınca böyle yaptığınızı düşünüyorum zira madem ümmetçi demeyecek kadar bu konuya ehemmiyet veriyorsunuz neden aynı hassasiyeti konunun çözümüne bu kadar yaklaşılmışken tutumlarınızda göremiyoruz??neden sürekli bir ranta dönüşüyor bu mesele??sadece sizin değil hepimizin acısıysa eğer bu nasıl bizi suçlayıcı cümleler kurabiliyorsunuz??"biz milletimize oy oranımız için chp gibi sırt dönmedik" demiştiniz bence sizin durumunuz daha tehlikeli zira sol gösterip sağ vuruyorsunuz... yazık ne deyim...

    son olarak kardeşim!!

    abdülhamidi "cımbızlamakla" suçlarken bir sonraki cümlenizde bu gafa asıl düşenin siz olduğunu görmeyecek kadar gaflet içersindesiniz ne yazık ki....

    Allah biribirimize tahammül edebilmeyi her birimize nasip eder inş.....

    selametle....

×
×
  • Create New...