Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

M-B-U

Üye
  • Content Count

    34
  • Joined

  • Last visited

Posts posted by M-B-U


  1. Üstadım..

     

    Said Nursi hazretleri dahil, o devrin nur talebeleri asla kendi şahıslarını öne çıkarma cüretinde bulunmamışlar, tüm feyzin, ilmin, rahmetin sadece risalelerden kaynaklandığı defalarca ve üstüne basa basa söylemişlerdir..

     

    Peki bu kadar önemli olan Risale-i Nur nedir ?

     

    Risale-i Nur bir Kur`an tefsiridir ve asrın tüm sapkınlıklarına tek başına meydan okuyabilecek derecede bir menbadır..

    Risale-i Nur`ların müellifi ise Said Nursi hazretleri olup, kerametvari hadiseler çerçevesinde eserlerini kaleme almıştır..

     

    Risale-i Nurların bu kadar önemli olmasının bir sebebi de, son müceddinin eserleri olmasıdır..

     

    Müceddir nedir ? Müceddid; Efendimiz sav öldükten sonra her asır da bir gelecek olup o devrin şartlarına göre İslam`ı muhafaza edecek ve İslama gelen saldırılara karşı kalkan vaziyeti görecek kitaplar yazıp, gerektiği yerde bedenini siper eden mübarek zat-ı muhteremlerdir..

     

    Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri`de bu müceddidlerin en sonuncusu olduğu hasebiyle, Risale-i Nurlar bu derece önemlidir ve sadece Nur cemaatlerini değil bütün İslam alemini muhattab kabul etmektedir..

     

    Okuyalım, okutalım.. İslam`a muhalif birşey gördüğünüzde gelin başımı koparın !

     

    Selametle..


  2. ''Benim bir dinim yok ve bazen bütün dinlerin denizin dibini boylamasını istiyorum. Hükümetini ayakta tutmak için dini kullanmaya gerek duyanlar zayıf yöneticilerdir, adeta halkı bir kapana kıstırırlar. Benim halkım demokrasi ilkelerini gerçeğin emirlerini ve bilimin öğretilerini öğrenecektir. Batıl inançlardan vazgeçilmelidir. İsteyen istediği gibi ibadet edebilir. Herkes kendi vicdanının sesini dinler. Ama bu davranış ne sağduyulu mantıkla çelişmeli ne de başkalarının özgürlüğüne karşı çıkmasına yol açmalıdır.. '' Atatürk-1926 (Andrew Mango, Atatürk Syf. 447)

     

    ''Aziz Millet Vekilleri,

    Dünyaca malum olmuştur ki, bizim devlet idaresindeki ana programımız, Cumhuriyet Halk Partisi programıdır. Bunun kapsadığı prensipler, idarede ve siyasette bizi aydınlatıcı ana hatlardır. Fakat, bu prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların doğmalarıyla asla bir tutmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz. Söylev ve Demeçler / Cilt 1 / Syf. 389

     

    ''Türkler Arapların dinini kabul etmeden evvel de büyük bir millet idi. Arap dinini kabul ettikten sonra, bu din, ne Arapların, ne aynı dinde bulunan Acemlerin ve ne de Mısırlıların vesairenin Türk'lerle birleşip bir millet teşkil etmelerine hiçbir şekilde tesir etmedi.. Bilakis, Türk milletinin milli rabıtalarını gevşetti, milli hislerini, milli heyecanını uyuşturdu. Bu pek tabii idi. Çünkü Muhammed'in kurduğu dinin gayesi milliyetlerin fevkinde şamil bir Arap milliyeti siyasetine müncer oluyordu. Bu arap fikri ümmet kelimesi ile ifade olundu. Muhammed'in dinini kabul edenler, kendilerini unutmağa hayatlarını Allah kelimesinin her yerde yükseltilmesine hasr etmeğe mecburdular. Bununla beraber, Allah'a kendi lisanında değil Allah'ın Arap kavmine gönderdiği Arapça kitapla ibadet ve münacatta bulunacaktı. Arapça öğrenmedikçe Allah'a ne dediğini bilmeyecekti. Bu vaziyyet karşısında Türk Milleti bir çok asırlar ne yaptığını ne yapacağını bilmeksizin adeta bir kelimesinin manasını bilmediği halde Kuran'ı ezberlemekten beyni sulanmış hafızlara döndüler.'' (Dil Tarih Yüksek Kurumu-Atatürk'ün El yazmaları 1998/ Prof Afet İnan)

     

    “Evet Karabekir, Arapoğlu’nun yavelerini Türk oğullarına öğretmek için Kuran’ı Türkçe’ye tercüme ettireceğim ve böylece de okutturacağım, ta ki budalalık edip de aldanmakta devam etmesinler..” (Atatürk-Kazım Karabekir Paşaların Kavgası, Syf 159)

     

    Kuran diyor ki:

    " Allah’ın kanununda asla bir değişme bulamazsın, Allah’ın kanununda kesinlikle bir sapma da bulamazsın." Kuran - Fatır/43.

    Atatürk diyor ki:

    ''Zaman süratle ilerliyor. Milletlerin, toplumların, kişilerin mutluluk ve mutsuzluk anlayışları bile değişiyor. Böyle bir dünyada, asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve ilmin gelişmesini inkar etmek olur.."

     

    ''Kimi yerlerde kadınlar görüyorum ki, başına bir bez, ya da bir peştemal ya da benzer bir şeyler atarak yüzünü, gözünü gizler ve yanından geçen erkeklere karşı ya arkasını çevirir, ya da yere oturarak yumulur. Bu durumun anlamı, gösterdiği nedir?

    Efendiler uygar bir ulus anası, ulus kızı bu şaşırtıcı biçime, bu vahşi duruma girer mi? Bu durum ulusu çok gülünç gösteren bir görünüştür. Hemen düzeltilmesi gerekir."

    Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri,

    Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Yay., C. II., s. 217.


  3. Hz. Üstad ne güzel anlatmış..

     

    Anlayana winamp saz, anlamayana media player az ;)

     

    Hatta ve hatta Hz. Ömer şöyle demektedir;

    "Namaz kılmayan müslüman değildir"

     

    Burada biraz ağır bir itham gibi görünsede, manayı biraz deştiğimiz zaman görürüz ki;

    "İslam`ın şartlarından birisi olan namazı yerine getirmeyen bir insan, nasıl kendine İslam dinine mensup şahıs anlamına gelen müslüman diyebilir"

     

    Ayrıca Hz. Musa zamanında şöyle bir olay vuku bulmuştur.

    Bir kadın Hz. Musa`nın yanına gelip, ben çok büyük bir günah işledim, zina yaptım ve bu zinadan doğan çocuğumu öldürdüm. Benim için Allah`a dua et deyince Hz. Musa hiddetlenip kadını yanından kovar. Bunun üzerine Cebrail a.s yeryüzüne gelerek Hz. Musaya neden öyle yaptığını sorunca o da kadının yaptıklarını anlatır. Bunun üzerine Cebrail a.s şöyle buyurmuştur: "Ya Musa sana ondan daha büyük bir günah söyleyim mi ? Namazı kılıp daha sonra terketmek ondan daha günahtır"...

     

    Namaz dinin direğidir, lütfen gerekli hassasiyeti gösterelim...


  4. Kafire hevesli müslüman! Artık uyan!

     

    BismillahirRahmanirRahim

     

    Şu dünyayı tümüyle elesek...acaba kaç tane hakiki müslüman elekte kalır bilemiyorum doğrusu...

     

    Hergün yollardayım........inan başımı kaldıramıyorum....yürürken....korkuyorum

     

    Müslümanların münafıklaşan hallerini görmekten korkuyorum....onlar gibi olmaktan korkuyorum...

     

    Karşıma her yaşta insan çıkıyor......görüntüler beni çıldırtıyor.....10 yaşında 20 yaşında...40 50 60 yaşında...ki aynı kafadan insanları görünce....miğdem bulanıyor.

     

    Altlarında kafirlerin modası daracık kot pantolon, üstlerinde müslümanların bayrağı gözümüzün nuru tesettür.....

     

    Üstü müslüman altı kafirler, giyinik çıplaklar, kafirlerin modasına uyan müslümanlar, dinini gizleyen korkaklar, ben müslümanim!Rabbim Allah!diye haykiramayanlar, Allahtan değil.....fanilerden korkanlar cehennemde ne yapacaklar!

     

    Nerde Hz. Fatima nerde Hz. Meryem nerde...o nurlu peçeliler....nefsine yedirip dünyayı gözlerine haram edenler nerde......Nerde o analar..babalar...evlatlar...şimdi nerde...

     

    Efendimiz s.a.v. şalvar giyen müslümanları çok severmiş....ey müslüman...şu an Efendimiz s.a.v. karşına çıksa.....ne hissedersin??......Üzerindekileri atıp...sarığa cübbeyemi sarılırsın?...yoksa...Hanslardan mı utanırsın!?

     

    Bir kafire küçük bir zarar geldiğinde...dünyada kıyamet kopar....müslümanlar kale yapılırlar......lakin...ISLAM ehlinden mübarek zatlara bombalar yağıyor!!!.....müslümanlar bırak ses çıkarmayı.... kafirlere destek oluyor.......

     

    Dünyanın bütün sınavlarına hazirlaniyoruz.....ekmeksiz kalmayalım diye...iş buluyoruz....geleceğimizi garanti etmek için..bir değil...10 diploma alıyoruz........bu kadar meşkuliyet arasında tabiki...Ahirete azık hazırlamayı unutuyoruz...

     

    Bazen.....Rabbim neden beni insan olarak yarattın.....keşke..taş olsaydım...keşke....ağaç olsaydım...keşke toprak olsaydım...keşke keşke...diyorum...keşke hiç doğmasaydım.......bu hayasız dünyayla karşılaşmamış olsaydım...diyorum......Ama...şükürler olsun...O Latif c.c. nun inceliklerini gördüğümde....sakinleşiyorum......

     

    Müslüman Allahu Tealaden başkasına güvenmemeli....içinde koca bir nefis bulunduğunu bilen insan kendine nasil güvenebilir?....En büyük düşman..içimizde...o düşmanı yenersek..bütün düşmanları yenmiş oluruz Biiznillah.

     

    Efendimiz s.a.v. kendi ailesine bile garanti vermedi...Ey Resulallahin kızı Fatima! Benden dilediğin kadar mal iste ama Allahın azabına karşı sana yardımcı olamam ve birşey yapamam! Buyurmuştur....Ey müslüman....sen veya ben...Hz.Fatima kadar olabilirmiyiz?? ...o halde...nasıl kendimize güvenebiliriz....Eğer birazcık akilli isek...Efendimizin şefaatine mazhar olabilmek icin..elimizden gelen herşeyi yaparız...Bunların en başındada cihad gelmelidir..

     

    Işimiz çok çetin....hesabımız çok zordur...herkes kendi derdine düşmüş....sonumuz ne olur?

     

    Kafirlere heveslenmeyelim...onların dünyası yalnızca bu dünyadan ibarettir...oda fanidir...halbuki....müslümanlığın şerefine nail olan insanlara ebedi kalacakları bir dünya müjdelenmektedir...

     

    Kafirlere uyan müslümanların...hidayet bulmasını diliyor...ümmeti Muhammedin uyanmasını istiyorum.

     

    Ya Melik herşeyi sana havale ediyor burada susuyorum.

     

    Kaynak: Turksestudent


  5. Türkan Hanım dindar bir ailede büyümüştü. Annesi her fırsatta ona ve kardeşlerine namaz kılmalarını söyler, hatta kızarak onları uyarırdı. Türkan Hanım namazın kılınması gerektiğine inanır, ama yine de kılmazdı, çünkü kılmak nefsine zor geliyordu. Bazen başlar, sonra terk ederdi.

     

    Evlendi ve çocukları oldu. Annesi her geldiğinde aynı şekilde namaz kılmaları için ikaz etmeyi sürdürüyor, o da ısrarla kılmamaya devam ediyordu. Çok istemesine rağmen bir türlü nefsine galip gelemiyordu. Bir gün arkadaşları ona oturmaya geldi. İçlerinden biri annesini de yanında getirmişti. Teyze çok mübarekti. Öyle tatlı konuşuyordu ki, onu dinleyen saatler geçse usanmazdı. Teyze bir ara namaz konusuna değindi. O anlatırken, Türkan Hanım annesini hatırlamış ve annesinin eski günlerdeki namaz ikazlarını düşünüyordu. Misafirler de teyzeyi zevkle dinliyordu.

     

    Türkan Hanımın küçük oğlu Zekeriya, dört yaşındaydı. Oynadığı oyunu bırakmış, teyzenin koltuğu dibinde iki elini yumruk yapıp yüzüne dayamış bir şekilde, kıpırdamadan dinliyordu. Annesi ikram için mutfakla salon arasında koşturup dururken mevzu değişmişti. O da onların yanına oturup sohbetin güzelliğine kapılarak çayını yudumlamaya başladı.

     

    “Anne, senin yerine ben namaza başlayacağım”

     

    Tam bu sırada mutfaktan bir gürültü geldi. Arkasından da oğlunun çığlığı duyuldu. Telâşla mutfağa koştu Türkan Hanım. Misafirler de korkuyla peşinden gittiler. Oğlu bir sandalye koyarak lavaboya çıkmıştı. Bir ayağı lavabonun içinde, diğeri ise dışarıdaydı. Sandalye devrilmiş yerde dururken, oğlu da lavabonun kenarında korkmuş bir şekilde asılı duruyordu. Koşup kucağına aldı. Su içeceğini zannederek:

     

    “İsteseydin ben verirdim yavrum, ya düşüp bir yerine zarar verseydin” diye çıkıştı.

     

    Türkan Hanım oğlunun verdiği cevabı, uzun yıllar geçmesine rağmen hâlâ unutamaz; çünkü şöyle demişti çocuğu:

     

    “Anne, ben abdest alacaktım. Teyze dedi ya, namaz kılmayanlara Allah ceza verecekmiş diye. Ben de, sen ceza almayasın diye senin yerine namaza başlayacaktım.”

     

    O an Türkan Hanım, tepeden tırnağa titrediğini hissetti. Allah, yıllarca namaz kılmayan Türkan Hanıma oğlunun davranışıyla müthiş bir ders vermişti. Yavrusuna sarılıp dakikalarca ağladı.

     

    Bu hikâye birçok bakımdan ders verici. Aslında çocuklar büyüklere değil, anne babalar evlâtlarına namazı öğretmeli. Çünkü, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) çocuklarımıza yedi yaşına geldiklerinde namaz kıldırmamızı ve on yaşına geldiklerinde ise ciddi bir şekilde üzerinde durmamızı emreder.

     

    Çocuklarımıza -küçük yaşlarda gerek camilere götürerek, gerek ise evde cemaat yaparak- namazı sevdirmeli ve onlara örnek olmalıyız. Namaz çocuklara tatlı bir üslûpla, sevdirilerek anlatıldığı takdirde çocukların namaza karşı ilgi ve sevgileri kaçınılmaz olur.


  6. Akşam ve Sabah Yaptığı Dualar - 1

     

    --------------------------------------------------------------------------------

     

     

    ـ1ـ عن ابن مسعود رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قال: ]كَانَ رسولُ اللّه # يقُولُ إذَا أمْسى: أمْسَيْنَا وَأمْسَى المُلْكُ للّهِ وَالْحَمْدُ للّهِ. َ إلَهَ إَّ اللّهُ وَحْدَهُ َ شَرِيكَ لَهُ لَهُ المُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُ، وَهُوَ عَلى كُلِّ شَئٍ قَدِيرٌ. رَبِّ أسْألُكَ خَيْرَ مَا في هذِهِ اللَّيْلَةِ، وَخَيْرَ مَا بَعْدَهَا، وَأعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ هذِهِ اللَّيْلَة. وَشَرِّ مَا بَعْدَهَا. رَبِّ أعُوذُ بِكَ مِنَ الْكَسَلِ وَسُوءِ الْكِبَرِ. رَبِّ أعُوذُ بِكَ مِنْ عَذَابٍ في النَّارِ، وَعَذَابٍ في الْقَبْرِ، وَإذَا أصْبَحَ قالَ ذلِكَ: أصْبَحْنَا وَأصْبَحَ المُلْكُ للّهِ وَالْحَمْدُ للّهِ[. أخرجه مسلم وأبو داود والترمذى .

     

     

     

    İbnu Mes'ud (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) akşam olunca şu duayı okurdu:

     

    "Elhamdulillah geceye erdik.

     

    Mülk de, Allah için geceye erdi.

     

    Allah'tan başka ilâh yoktur.

     

    Tektir, ortağı yoktur.

     

    Mülk O'nundur, hamdler O'nadır,

     

    O, her şeye kâdirdir. Rabbim!

     

    Bu gecede olacak hayrı, bundan sonra olacak hayrı senden taleb ediyorum.

     

    Bu gecede olacak şerden ve bundan sonra olacak şerlerden sana sığınıyorum.

     

    Rabbim! Tembellikten, yaşlılığın kötülüklerinden sana sığınıyorum.

     

    Rabbim! Cehennem azabından, kabir azabından sana sığınıyorum!"

     

    İbnu Mes'ud (radıyallâhu anh) devamla, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın sabah olunca şu duayı okuduğunu söyledi:"Elhamdulillah sabaha erdek. Mülk de Allah için sabaha erdi". [Müslim, Zikr 75, (2723); Tirmizî, Daavât 13, (3387); Ebû Dâvud, Edeb 110, (5071).]

     

     

    Kütub-u Sitte Şerhi, Prof.Dr. İbrahim Canan, Cilt 16-17


  7. Mehmed'im, sevinin, başlar yüksekte!

    Ölsek de sevinin, eve dönsek de!

    Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!

    Yarın elbet bizim, elbet bizimdir!

    Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir

    ------------------------

     

    S.A

     

    Beni en çok etkileyen mısralar bunlardır... Sağolasın paylaşım için...

     

    Selametle

×
×
  • Create New...