Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

tüten_ruh

Üye
  • Content Count

    38
  • Joined

  • Last visited

Posts posted by tüten_ruh


  1. SEBEB-İ TELİF

     

     

    başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız

    yaprakla yağmurun aşkı meselâ

    kim olsa serpilen coşturuyor bizi

    imreniyoruz başkalarının mahvına.

    yağmur mahvoluyor çarparak

    kendini parçalıyor mâşukunun açılan kıvrımında

    yaprak dirimle irkiliyor nazlı mağrur

    silkiniyor vuran her damlayla.

     

    başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız

    bakıp başkasının başkayla kurduğu bağlantıya

    aşka dair diyoruz ilk anı bu olmalı

    ilkönce damarlarımızda duyuyoruz çağıltısını

    uzak iklimlerin

    kokusu gitmediğimiz şehirlerin önceden

    bir baş dönmesiyle kabarıyor hafızamızda

    sonra ayrılıklar düşüne dalıyoruz:

    bize ait olan ne kadar uzakta!

     

    başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız

    başkalarının düşünceleriyle değil.

    "üstümde yıldızlı gök" demişti könisberg'li

    "içerimde ahlâk yasası".

    yasa mı? kimin için? neyi berkitir yasa?

    ister gözünü oğuştur, istersen tetiği çek

    idam mangasındasın içinde yasa varsa.

    girmem, girmedim mangalara

    yer etmedi adalet duygusu

    içimde benim

    çünkü ben

    ömrümce adle boyun eğdim.

    yıldızlı gökten bana soracak olursanız

    kösnüdüm ona karşı

    onu hep altımda istedim.

     

    başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız

    ve devam ediyor başkalarının hınçlarıyla

    düşmanı gösteriyorlar, ona saldırıyoruz

    siz gidin artık

    düşman dağıldı dedikleri bir anda

    anlaşılıyor

    baştan beri bütün yenik düşenlerle

    aynı kışlaktaymışız

    incecik yas dumanı herkese ulaşıyor

    sevinç günlerine hürya doluştuğumuzda

    tek başınayız.

     

    diyorum hepimizin bir gizli adı olsa gerek

    belki çocuk ve ihtiyar, belki kadın ve erkek

    hepimiz, herbirimiz gizli bir isimle adaşız

    yoksa şimdiye kadar hesapların tutması lâzımdı

    hayatımıza kendi adımızla başlardık

    bilmediğimiz bu isim, hesaptaki bu açık

    belki dilimi çözer, aşkımı başlatırım

    aşk yazılmamış olsa bile adımın üzerine

    adımı aşkın üstüne kendim yazarım.

     

     

    İsmet Özel'in sesinden ve fonda Farid Farjad'ın bestesi ile dinlemek için

     

     

    EDİT// Link yenilenmiştir.


  2. ÇOCUKLUĞUM

     

    Çocukluğum, çocukluğum...

    Uzakta kalan bahçeler.

    O sabahlar, o geceler,

    Gelmez günler çocukluğum.

     

    Çocukluğum, çocukluğum...

    Gözümde tüten memleket.

    Artık bana sonsuz hasret,

    Sonsuz keder çocukluğum.

     

    Çocukluğum, çocukluğum...

    Habersiz ölen kardeşim,

    Mezarı bilinmez eşim,

    Her bir şeyim çocukluğum.

     

    Çocukluğum, çocukluğum...

    Bir çekmecede unutulmuş,

    Senelerle rengi solmuş,

    Bir tek resim çocukluğum...

     

     

     

     

     

    Ziya Osman SABA


  3. BİR MASA

     

    Bize bir masa ayır Yankimu

    Aleksandra´mla benim için

    Bir masa.

    Üstü çiçeksiz

    Örtüsü gazeteden

    Şarabı aşktan

    Hem hülyadan.

    Aleksandra´m mızıka çalsın

    Siyaha çalar parmaklarıyla

    Güftesi bayağı şarkılar

    Adi havalar.

    Meyhane acı zeytinyağı koksun

    Sen hoşnut ol Yanakimu.

     

     

    Sait Faik Abasıyanık


  4. AĞZIMIN TADI

     

     

    Ağzımın tadı yoksa, hasta gibiysem,

    Boğazımda düğümleniyorsa lokma,

    Buluttan nem kapıyorsam, vara yoğa

    Alınıyorsam, geçimsiz ve işkilli,

    Yüzüm öfkeden karaya çalıyorsa,

    Denize bile iştahsız bakıyorsam,

    Hep bu boyu devrilesi bozuk düzen,

    Bu darağacı suratlı toplum!

     

     

    Oktay Rifat HOROZCU


  5. GECE YARISI

     

     

    Dizilir ince ince, alnına bir soğuk ter!

    Gâvur mahallesidir evimin yukarısı,

    Rüzgârın salladığı bir çan durmadan öter.

     

    Bu ses aynı şekilde uzayacak yarın da!

    Bazan bir ışık gezer, tamam gece yarısı,

    Karşıdaki bir evin pencere camlarında...

     

    Şimdi gözyaşlarımla karanlığı delerim;

    Bana hatırlatıyor uzun uzun her akşam

    Simsiyah servileri bembeyaz perdelerim!

     

    Korkudan büzülürüm usulca bir kenara;

    Yatmak için yerimden azıcık kımıldasam,

    Gölgem bir hırsız gibi tırmanır duvara.

     

     

     

     

     

    Cevdet KUDRET


  6. SELÂM OLSUN

     

    Selâm olsun bizden güzel dünyaya

    Bahçelerde hâlâ güller açar mı?

    Selâm olsun sonsuz güneşe, aya

    Işıklar, gölgeler suda oynar mı?

     

    Hepsi güzeldi kar, tipi, fırtına

    Günlerin geçişi ardı ardına.

    Hasretiz bir kanat şakırtısına

    Mavi gökte kuşlar yine uçar mı?

     

    Uzak, çok uzağız şimdi ışıktan,

    Çocuk sesinden, gül ve sarmaşıktan,

    Dönmeyen gemiler olduk açıktan,

    Adımızı soran, arayan var mı?...

     

     

     

    Ahmet Hamdi TANPINAR


  7. Sıdharta

     

    nigrôdhâ

    koskoca bir ağaç görüyorum

    ufacık bir tohumda

    o ne ağaç ne tohum

    om mani padme hum (3 kere)

     

    sidharta buddha

    ben bir meyvayım

    ağacım âlem

    ne ağaç

    ne meyva

    ben bir denizde eriyorum

    om mani padme hum (3 kere)

     

     

    Asaf Halet Çelebi


  8. SUSKUN

     

    Sus, kimseler duymasın,

    Duymasın, ölürüm ha.

    Aymışam yarı gece,

    Seni bulmuşam sonra.

    Seni, kaburgamın altın parçası.

    Seni, dişlerinde elma kokusu

    Bir daha hangi ana doğurur bizi?

    Ruhum... Mısra çekiyorum haberin olsun.

    Çarşıların en küçük meyhanesi bu,

    Saçları yüzümde kardeş, çocuksu.

    Derimizin altında o ölüm namussuzu...

    Ve Ahmedin işi ilk rasgidiyor.

    İlktir dost elinin hançersizliği...

    Ağlıyor yeşil.

     

    Rüya, bütün çektiğimiz.

    Rüya kahrım, rüya zindan.

    Nasıl da yılları buldu,

    Bir mısra boyu maceram...

    Bilmezler nasıl aradık birbirimizi,

    Bilmezler nasıl sevdik,

    İki yitik hasret,

    İki parça can.

    Çatladı yüreği çakmaktaşının,

    Ağıyor gökkuşaklarının serinliğinde

    Çağlardır boğulmuş bir su...

    Ağıyor yeşil.

     

    AHMED ARİF


  9. SİTEM...

     

    Önde zeytin ağaçları arkasında yar

    Sene 1946

    Mevsim

    Sonbahar

    Önde zeytin ağaçları neyleyim neyleyim

    Dalları neyleyim.

    Yar yollarına dökülmedik dilleri neyleyim.

     

    Yar yar!..Seni kara saplı bir bıçak gibi sineme sapladılar

    Değirmen misali döner başım

    Sevda değil bu bir hışım

    Gel gör beni darmadağın

    Tel tel çözülüp kalmışım.

    Yar yar

    Canımın çekirdeğinde diken

    Gözümün bebeğinde sitem var

     

    BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU


  10. RUSTU ONUR (1920-1942)

     

    Rustu Onur 1920-1942 yillari arasinda kisacik yasamina guzel siirler sigdirdi. Devrek'te dogdu. Hastalandigi icin liseyi bitiremedi. Tedavi icin geldigi Istanbul'da veremden oldu. Olumunden sonra siirlerini ve diger yazilarini Salah Birsel 1956'da Rustu Onur adli bir kitapta topladi.

     

    Rustu Onur cok kisa yasadi ve hastaligi nedeniyle yasaminin cok kisa olacagini bilerek yasadi. Siirlerine bu duyguyu yansitti.


  11. HULASA

     

    Ben ölsem be anacigim

    Nem var ki sana kalacak

    Ceketimi kasap alacak,

    Pardösömü bakkal

    Borcuma mahsuben...

    Ya asklarim

    Ya siirlerim ne olacak

    Ya sen ele güne karsi

    Nasil bakacaksin insan yüzüne

    Hulasa anacigim

    Ne ambarda darim

    Ne evde karim var.

    Çiplak dogurdun beni

    Çiplak gidecegim

     

    Rüstü Onur


  12. İstiklâl Marşı adayı şiiri

     

     

    Gözyaşına veda et ey güzel Anadolu

    Hakkını korur elbet Türk'ün bükülmez kolu

    Cenk ederiz genç koca bugün değil yarın da

    Yadımız ağladıkça İzmir ezanlarında

     

    Hakk yolunda kan olur dünyalara taşarız

    Ya şerefle vurulur ya efendi yaşarız

    Her gün yeni bir hile arkasından satıldık

    Her gün yeni bir dille yurdumuzdan atıldık

     

     

    Yeter ey Kâbe'mizi elimizden alanlar

    Alıkoyamaz bizi yolumuzdan yalanlar

    Hangi alçak el alır el zinciri boynuna

    Kim Yunan'ı bırakır Türk kızının koynuna


  13. "Diğer Şairler" adı altında belli bir çizgide belli bir kalıpta olan şairlerin eserleri ele alınacak demekki.

    Tamam Üstad'ın sahiplenmediği şiirleri aktarmak uygun değilmiş burda onu öğrendik.Ama şair ayırtmakta benim garibime gitti.Şu şu şairlerin dışındakiler burada paylaşılamaz denilsin o halde ve ya "Diğer Şairler" başlığında bir düzenlemeye gidilsin ki sonraki paylaşımlara dikkat edilsin.

     

     

    Saygılar...


  14. GURBET GECELERİ

     

    Bekçisiyim, bu serin

    Bu siyah gecelerin

    Gurbetten daha derin

    Bir yara yok içimde!

     

    Korku bilmez ölümden

    Her gün yeniden ölen

    Bir bade gibi neden

    Biteyim bir içimde!

     

    Ne aşkım, ne emelim

    Soluk bir karanfilim

    Ben gurbette değilim

    Gurbet benim içimde!

     

    Kemalettin Kamu


  15. Hikmet R'nin son dönemlerinde kaleme aldığı bir şiir.Bir makina gibi değilde artık iç dünyasının ve az da olsa maneviyatın,milli bilincin koktuğu satırlar.

     

     

     

    DAVET

     

    Dörtnala gelip Uzak Asya'dan

    Akdenize bir kısrak başı gibi uzanan

    Bu memleket bizim!

    Bilekler kan içinde, dişler kenetli

    ayaklar çıplak

    Ve ipek bir halıya benzeyen toprak

    Bu cehennem, bu cennet bizim!

    Kapansın el kapıları bir daha açılmasın

    yok edin insanın insana kulluğunu

    Bu davet bizim!

    Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür

    Ve bir orman gibi kardeşçesine

    Bu hasret bizim!


  16. KEMALETTIN (KAMİ) KAMU (1901-1948)

     

    Bayburt'ta dogdu. Istanbul Erkek Ogretmen Okulu'ndayken Anadolu'ya

    gecti, Anadolu Ajansi'nda calisti. Okulunu bitirdikten sonra Paris'e

    gitti ve Siyasal Bilgiler Okulu'nda ogrenim gordu. Erzurum ve Rize

    milletvekili olarak BMM'ye girdi. 1948'de Ankara'da oldu.

     

    Siirleri, Rifat Necdet Evrimer'in ``Kemalettin Kamu, Hayati, Sahsiyeti

    ve Siirleri'' (1949) baslikli kitabinda toplanmistir.

     

    ``Kemalettin Kami Kamu, yetenegi bosa gitmis bir sairdir. Daha iyi

    soylemek gerekirse, kendisine, yaradilisina uygun olmayan bir doneme

    rastlamis bir sairdir. Incedir, kirikgonulludur, incinmelerin ve

    gurbetin sairidir... Ne var ki, bir savas donemine rastlamistir yasami...

    Savasin buyuklugunu ve garipligini sezer, gosterisli olmayan bir

    kahramanligi, ince bir iclenmeyle, bir aciyla aktarir.''

    (Turgut Uyar, 1983)

     

     

    GURBET

     

    Gurbet o kadar acı

    Ki, ne varsa içimde

    Hepsi bana yabancı

    Hepsi başka biçimde

     

    Eriyorum gitgide

    Elveda her umide

    Gurbet benliğimi de

    Bitirdi bir biçimde

     

    Ne arzum ne emelim

    Yaralanmış bir el'im

    Ben gurbette değilim

    Gurbet benim içimde

     

    Kemalettin Kamu


  17. Kitap, edebi bir üslupla ele alınmadığı için pek,hatta hiç akıcı değil.Yahudilerin karakterini,o dönemde Almanya'da nasıl bir ekonomik güç olduklarını ve Hitler 'in bundan ne denli rahatsız olduğunu içermektedir.

    Nietzsche'den etkilendiği de doğrudur.Ki Nietzsche zayıfın yaşamaya hakkının olmadığını ve insanın gelişiminin güçlünün acizi yok etmesinden geçtiğini savunmuştur.

     

     

    Saygılar...


  18. HİCRET

     

     

     

    I

     

    Damlara bakan penceresinden

     

    Liman görünürdü

     

    Ve kilise çanları

     

    Durmadan çalardı, bütün gün.

     

    Ve geceleri.

     

    Tren sesi duyulurdu yatağından

     

    Arada bir.

     

    Bir de kız sevmeye başlamıştı

     

    Karşı apartımanda.

     

    Böyle olduğu halde

     

    Bu şehri bırakıp

     

    Başka şehre gitti.

     

     

     

    II

     

    İmdi kavak ağaçları görünüyor,

     

    Penceresinden,

     

    Kanal boyunca.

     

    Gündüzleri yağmur yağıyor;

     

    Ay doğuyor geceleri

     

    Ve pazar kuruluyor, karşı meydanda.

     

    Onunsa daima;

     

    Yol mu, para mı, mektup mu;

     

    Bir düşündüğü var.

×
×
  • Create New...