Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

mirasyedi2

Üye
  • Content Count

    22
  • Joined

  • Last visited

Posts posted by mirasyedi2


  1. Bütün bu sorunlar veya sorun gibi görünenler, müslüman ahlakından yoksunluğun sonucudur.yoksa gerçek müslüman vatanının bölünmesini ister mi, devletine düşman olur mu?Ve cehalet...özellikle güneydoğuı bölgesine hakim olan cehalet kürt kökenli vatandaşlarımızın en büyük hatası.töre cinayetleri,kan davaları,kadınlara ve kızlara yapılan kötü muameleler ve yoksulluk ordaki insanlarımızı pkknın veya pkk zihniyetinin tam ortasına itmektedir.Devletin yapacağı en güzel ve en yerinde çözüm eğitim-öğretimin yaygınlaştırılması,cehaletin önüne geçilmesidir.

    Eğitim konusundaki en güzel çalışmayı gülen cemaati yapmaktadır.Dersaneleriyle,kolejleriyle,yurtlarıyla,etüt merkezleriyle ve özellikle ışık evleriyle ordaki gençlerimizi en güzel şekilde yetiştirmeye ve maddi manevi zırhlarını giydirmeye çalışmaktadırlar.Bu da pkkya yapılan en güzel anti-propagandadır.

    GEçtiğimiz kurban bayramında,kimse yok mu derneğinin başlattığı güzel kampanya,ordaki vatandaşlarımızın yarasını bir nebze hafifletmiştir.örneğin bir aileye götürel yardım paketini verme sonrasında,evin hanımı şu ibretvari cümleyi söylemiş:''demek Türkler bizi seviyorlarmış''.Bu demek oluyor ki o bölgedeki kardeşlerimiz tamamen cehaletten dolayı pkkya sempati duyuyorlar.

    yalnız şöyle bir gerçek de var.pkkyı savunan bi insanın müslüman olduğundan ben şüphe ederim.Cehalet meşru bir sebep değildir.ondan dolayıdır ki eğitim ve öğretime o bölgede ayrı önem vermek gerekiyor.


  2. Yazınız, keyfiyet ve kemmiyet bakımından takdire şayan.Çoğu arkadaşların düşüncelerine katılmamak elde değil.Atatürk yaptıkları bakımından,arkadaşın dediği gibi sathi boyutlardadır ve halkta o zemin olmasa yaşayış tarzı bu kadar değişmezdi.Üstadın da dediği gibi hayvandan da aşaği cüce taklitçilerin var olması ve kabuk anlamında avrupai değişmelerin Atatürk öncesi devirlere rastlaması, sorumluluğu sadece Atatürkün üzerinde olmadığını güneşi görmek kadar hakikat derecesinde gösterir.

    Peygamberimiz ve ashabının üzerindeki zulümleri,baskıları hepimiz biliyoruz.Aç bırakılmışlar,çölde sıcaklığın 40-50 derece olduğu zamanlarda güneşin altında bırakılmışlar ve sayamadığım türlü türlü eziyetler yapmışlardır.Ama hiçbirisi de davalarından vazgeçmemişler,aksine imanları daha da artmıştır.peki bütün bunlar neyi gösteriyor?Türk toplumu yüzyıllar süren pörsümelerden ve İslamdan uzaklaşmaları sonucu bu hale gelmişler ve hayatlarını islam ölçülerinden bertaraf etmişlerdir.

    ''nasılsanız öyle yönetilirsiniz'' hadisi de tartışmayı aydınlığa götürecek en önemli tespittir.


  3. Ensar ve muhacir hepsi ufuk insanlar...onlardan alacağımız sonsuz hasletler var.Peygamberimiz demiyor mu ''benim ashabım yıldızlara benzer.Hangisine ulaşırsanız doğru yolu bulursunuz''. Hal böyle iken bize ne oluyor da Peygamber halkasından haleler teşkil eden bu ufuk insanları kendimize rehber edinemiyoruz ve hala yolumuzda zikzaklar çiziyoruz.

    Kainatının yüzüsuyu hürmetine yaratıldığı Ruhul Seyyid-il en'am,Sahibül şeriatın ashabını tanımak bizim için en büyük manevi kazançlardan olacaktır.

    Allah bize, O'nu ve Ashabını tanımayı tanıtmayı nasip eylesin...


  4. Üstadla ve BÜYÜK DOĞUYLA tanışmam lisenin ilk yıllarına dayanır.Tabi daha ortaokulda ufak

    tefek bilgilerim vardı Üstadla ilgili.Ama Büyük Doğuyu tanımak lisede nasip oldu çileli bir dost sayesinde.

    ilk öğrendiklerim benim kafamı hep meşgul eden konulara cevap niteliği taşıyordu.Üstad diyordu ki Osmalı imparatorluğunun çöküş sebebi Osmanlının islamdan uzaklaşmasıydı ve batı medeniyetinin kendinde bulamadığını işte bu batı adamında bulduğunu sandığını belirtiyordu.Hep sorular vardı aklımda.filistinin,çeçenistanın ve orta asyadaki ırkdaşlarımızın hali geliyordu aklıma hep...Nedendi bütün bunlar ya rabbim?Kimdi bunların sorumlusu?bir zamanlar bir mektupla avrupayı titreten ecdadımız kahrından ölmezmiydi ülkemizin ve müslümanların şu halini görse...yeis batağındaydım.(şimdi de umudum az ama yeis asla)fakat bütün bunların yanında kendimin ataleti,kalbimin kaskatı olması ve de elimden birşey gelmemesi yiyip bitiriyordu benliğimi...tezatlar ülkesinde bir insan diye tanımlıyorum kendimi.Birşey yapmak gerekiyordu.ama Üstadın dediği gibi fikir çilesi çekmek gerekiyordu.

    Üstadın şahsiyetini,hayatını,çilesini tanıya tanıya içimde ümid tohumları oluştu.belki neşvü nema bulacak tohum belki kurak ve verimsiz toprak olmam sebebiyle asla yeşermeyecek bir tohum.

    GENÇLİĞE HİTABEYİ üstadın sesinden ilk dinlediğimde şimdi anladığım kadar anlayamamştım.ama anladığım tek şey vardı o zaman:BÜYÜK DOĞU davası İslam davasının ta kendisi.Bu dava sahipsiz kalmadğı sürece bu millet batmaz.

    O gün bugündür yeis yok bende.Davaya sıkı sıkı sarılmasam bile, beni mıknatıs gibi çeken bir ulvilik var BÜYÜK DOĞUda.hala hamım hala fikir çilesi yok bende.hala Üstadın attığı tohumun yeşermesi ümidindeyim.dava bu kadar büyük ben ise o kadar küçük.ne güzel demişsin Üstad,çelikten bir yük binmiş köpükten gövdesine...

    Bekliyorum bendeki bu köpükten de zayıf gövdemin kuvvetli olmasını

    Bekliyorum bir inkilabı

    Bekliyorum BÜYÜK DOĞUYU haykıracağımız zamanı...

     

    YARIN ELBET BİZİM, ELBET BİZİMDİR

    GÜN DOĞMUŞ,GÜN BATMIŞ EBED BİZİMDİR...

     

    Allahın selamı üzerinize olsun...Duanızı eksik etmeyin


  5. Ah üstad ah...! İdrakine belagatine gurban olam... sen ne büyüksün.şu an dizlerimin üzerine çöküp hüngür hüngür ağlamak istiyorum.şimdi internet kafedeyim zor tutuyorum kendimi.paylaşmak istedim hislerimi.hislerimden dolayı bağışlayın beni.


  6. Yalnızlığı tarif edemiyorum ama her yalnız kalışımda Allaha yaklaştığımı düşünüyorum.Kişi yalnızlık sayesinde tefekkür ede ede ufku genişliyor.yoksa derd-i maişetle veya insanlarla(tabi baktığın zaman Allahı hatırladığın insanlar müstesna) vakit geçirdiğini zaman nerdeyse ibadetleri unutuyorsun.yalnızlık her zaman beni olgunlaştırmıştır bu da ayrı boyutu.

    şu an aklıma bir tarif geldi:

    Yalnızlık gayesiz kalabalıklardan bir soyutlanma,uzaklaşma.

    Yalnızlık,öze dönme,ruhunla Allaha yönelme.

    Yalnızlık karakterde bir soyluluk...


  7. Arkadaşım ben bu olay üzerine bile hala bu gazeteyi okumaya devam ediyorum.1.si VAKİT 2.si ZAMAN gazetesi haberlerini genel olarak beğeniyorum.

    bu arada gazeteyi bu durumdan haberdar ettim ama hala cevap bekliyorum.

    yani sen hiç merak etme Ü.Y kardeş biz üzerimize düşeni yaparız.ama başkalarının da duyarlı olmasını bekleriz.

     

    Ü.Y kardeş Allah yardımcın olsun...


  8. ARKADAŞ

    Beylerbeyi'nde oturuyorduk. Hayatı boyunca bana fazla bir alâka göstermemiş olan babam, ben daha Üniversiteye girmeden ve 33-34 yaşlarında ölmüştü. Ben daima annem ve küçük dayımla beraberim. Bir de, malûm mübarek anneannem...

    Beylerbeyi'nin yalılar boyu caddesindeki çınarlar arasında ve şiir hummaları içinde gidip gelirken, daima bir gölgeye rastlıyordum. Elleri arkasında, benim gibi koca kafalı, üstelik cılız vücutlu, hep düşünceli spor ceketli ve gri pantalonlu, ihtiyarla çocuk bulamacı bir genç... Onun için, muharrir, romancı demişlerdi.

    Bir gün Boğaziçi vapurunda, Hasan Ali Yücel, onu bana takdim etti.

    - Peyami Safa Bey...

    Ve aramızda hemen büyük bir dostluk tutuştu. İkinci Dünya Harbine kadar süren, derken siyasî görüş ayrılığından gölgelenen, hele benim mürşid eşiğinden içeri göz atışımdan sonra büsbütün tavsayan; Türkiye'nin en büyük şairi bilinirken Müslümanlıktan başka gaye tanımayışım meydana çıkınca, benden teker teker el çekenlerle bir hizada pörsüyen, tekrar canlanan ve aynı gayede buluşuyormuşuz hissini veren; yine, çatlayıp kuruyan ve öylece kalan mahzun bir dostluk... Ama gençliğimin en sıcak dostluklarından biri. Boyuna çizgisine girer gibi olup, sonra çizgisinden çıkar gibi olan, fakat hiç bir zaman tam zıddına dönmeyen bu eski dostluğu, arada bir tersine çevirici tek saik, daima Peyami'nin değişmeleri olmuştur. Biz sabit kaldık ve hep yerimizde bekledik. Zira yerimizi bulmuştuk.

     

     

    O ve Ben kitabından.


  9. her türlü eleştiriyi saygıyla karşılamak şiarımızdandır.ve de Ü.Y adlı arkadaşımızı mazur görüyorum çünkü bilgisi olmayabilir.

    Daha önceki bu gazetede çıkan yazılarını da biliyorum bejan maturun nasıl yazdığını hangi düşünceye sahip olduğunu...

    geçen seneki, üstadımızın vefat yıldönümünde 25 mayıs 2007 tarihli ZAMAN gazetesinde üstadla ilgili hiçbir habere rastlayamazsınız.ancak 3 gün sonraki sayısında küçük ruhsuz bir haberle karşılaşırsınız.

    BÜYÜK DOĞU gibi yüce mefkureler Sahibini ÜSTAD NECİP FAZILI anmamak veya geçiştirme bir haberle anıyor gibi yapmak SKANDAL değil de nedir?

    Okuyan araştıran bilir bunu.bilmeyen de araştırabilir.

    Bilginize....


  10. Üstad Necip Fazıl, Türk tarihinde gelmiş geçmiş gelmeyecek büyük mütefekkirdir.

    İman ve aksiyonu derinlemesine bütünleştirmiş, ne idüğünü ve nasılını her yönüyle

    göstermiş iman ve aksiyon kahramanı...

    Gençliğe hitabede 'annesi, babası, ninesi ve dedesi de içinde olsa, gelmiş ve

    geçmiş bütün eski mümin nesillerden hiçbirini beğenmeyecek, onlara

    “siz güneşi ceplerinizde kaybetmiş marka müslümanlarısınız !

    Gerçek müslüman olsaydınız bu hallerden hiçbiri başımıza gelmezdi!”

    diyebilecek kadar engin feresat sahibi...

    Bu açıdan Üstad, tespitleriyle tahkikleriyle temkinleriyle,kemmiyet ve keyfiyet bakımından

    muhasebesiyle tekdir.


  11. Zaman gazetesinin 19 şubat 2008 tarihli sayısının bir yorum sayfasında bir şahıs.

    ADI:BEJAN MATUR.

    öyle bir yazı kaleme almış ki akıllara zarar.

    Bölücüğü tahrik had safhada.Yazısına Avustralya Başbakanı Kevin Rudd'un, parlamento kürsüsünden yaptığı konuşmayla başlıyor zat-ı şahaneleri(!)ve anlatmaya başlıyor avustralyanın aborjinlere yaptığı yozlaştırmadan ve başka milletlerin yaptığı zülümlerden.buraya kadar anlattıkları güzel doğru.Fakat asıl mesele bundan sonra.

    şu hayali kuruyor:başbakanın meclisde çıkıp kürtlerden ve ülkemizdeki diğer unsurlardan özür dilemesinin hayalini kuruyor.

    size soruyorum ne özrü?Türk tarihini en ince detaylarıyla incelediğimizde,içinde barındırdığı hiçbir etnik unsura zulüm uygulamamış ve hiçbir şekilde kültürlerine baskı uygulamamış ve sindirmeyi düşünmemiştir.

    hangi aklı selim mantığa sığar ki bu zaman gazetesi bu yazıyı yayınlamış.

    bölücü faaliyetlerin süreklilik kazandığı şu zamanda boyle küstah bir yazıyı yayınlamak (hem de trajı 750 bin civarında olan bir gazete) ne derece doğru.

    isterseniz yazıyı okuyabilirsiniz.eminim ki bana hak vereceksiniz.

     

    http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=6...16E206D61747572

     

     

    BÖYLE ADİ VE KÜSTAHCA BİR YAZIYI YAYINLADIĞI İÇİN ZAMAN GAZETESİNİ PROTESTO EDİYORUM.


  12. Aslımın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek:

    İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek.

     

    diyen Mehmet Akifin bahsettiği nesil bu gençlik olsa gerek.

    ''bu gençliği karşımda görüyorum'' demişse son yüzyılın hatibi

    ''kökü ezelde dalı ebedde bir gençlik'' demişse zamanın çilekeşi

    mekan da zaman da hazırsa bu gençliğin inkişafı için,

    emin olun Allahın fethi gerçekleşecek, gerçekleşek de

    cihan hayran kalacak ve hep bir ağızdan

    ''EL MİNNETİ LİLLAHİ VE RESULİHİ'' diyecekler.

    yani minnet Allah ve Resulune aittir diyecekler.

     

    RABBİM BİZİ ÜSTADIN VE MEHMET AKİFİN BEKLEDİĞİ

    GENÇLİK SİLSELİSİNİN BİR HALKASI OLMAMIZI CÜMLEMİZE NASİP VE MÜYESSER EYLESİN.

    ALLAHIN SELAMI ÜZERİMİZE OLSUN...


  13. "Üstad İstanbul'a gelince sanki bütün İstanbul halkı Akşehir Palas Oteline boşaldı. Hergün yüzlerce insan Üstadı ziyaret ediyordu. Bu arada bir çok tanınmış zevat da bu ziyaretçiler arasındaydı. Necip Fazıl da Üstadı ziyarete gelmişti. Üstad, kendisini alaka ile karşıladı. Bir sandalyeye oturttu.

     

    "Necip Fazıl, kendisinin yanına gelip giden gençleri Üstad Bediüzzaman'ın yanında ve hizmetinde görünce (ben tahmin ediyorum) üzülmüş olacak ki, Üstad kendisine:

     

    "Üzülme! Üzülme! Ben Doğucuları, Risale-i Nur talebesi olarak kabul ettim. Ben seni Risale-i Nur'a yirmi senelik hizmet yapmış olarak kabul ediyorum' dedi.

     

    "Yine Necip Fazıl'la olan görüşme sırasında Üstadın şöyle dediğini hatırlıyorum.

     

    "Biz bir ağacın meyveleriyiz. Aramızda ayrılık-gayrılık yoktur. Ders almak ve kaynak bakımından aynı yere gidiyoruz.'

     

     

     

    "Reşadiye Otelinde"

     

    "Üstad Akşehir Palas Otelinden sonra, Fatih'teki Reşadiye Otelinde kalmaya başladı. Burada da çok ziyaretçiler gelmişti. Bunlardan birisi de Osman Yüksel Serdengeçti idi. Osman Yüksel'e şöyle demişti:

     

    "Seni oğlum gibi kabul ediyorum. Oğlum olsaydı senin ismini koyardım. Yazılarında şahıslarla, bilhassa menfî şahıslarla uğraşma.'

    KAYNAK: www.risale-inur.org/yenisite/moduller/sonsahitler/bolgeindex.php?id=85

×
×
  • Create New...