Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

cellman

Üye
  • Content Count

    14
  • Joined

  • Last visited

Posts posted by cellman


  1. uzun uzun yazmisiniz tesekkurler. ancak, selefilik ile bugunku vahhabi arap yonetimi arasindaki benzerlikler, selefiligi son birkac yuzyil icerisinde turemis, kokeninde ehli sunnete aykiriymis gibi tanitmaniz, ya da amaciniz bu degilse bile iddialarinizdan cikan bu mana, selefiligin nereye dayandigini, 4 imamin selef oldugu, selefiyenin ayetlerin aynen kabul etmesine, hadislerin sahihligine, tevhid-sirk kavramlarina, musluman-musrik tercihine verdigi onemi golgeler nitelikte olmustur.

     

    selefi oldugunu iddia edip arap milliyetciligi, vahhabi taskinligi yapanlari anlatmanin yolu selefiyeyi karalamak veya bu intibayi birakacak sekilde yazmak degildir.

     

    http://www.islah.de/akide&tevhid/akd00001.pdf

     

    rica ederim okuyunuz.


  2. RASULÜLLAH ŞİRKİ BİLDİRİYOR

    Reislere, efendilere, ileri gelenlere, yöneticilere, emirlere, alimlere, helali haram, haramı helal kıldıklarında ve Allah-u Teâlâ'nın şeriatine muhalefet ederek kanunlar koyduklarında onlara itaat etmek onlara ibadet etmektir.

     

    Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

     

     

    "Onlar Allah’ı bırakıp hahamlarını, rahiplerini (yani din adamlarını) ve Meryem oğlu Mesihi rab edindiler. Oysa tek olan Allah’ tan başkasına ibadet etmemekle emrolunmuşlardı. O’ndan başka ibadete layık ilah yoktur. Allah koştukları eşlerden münezzehtir." (Tevbe: 31)

     

    Bir gün Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bu ayeti kerimeyi okuduğu sırada daha önce hristiyan iken sonradan İslam’la şereflenen Adiyy İbn Hatem Radıyallahu Anhu (boynunda haç olduğu halde) Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in yanına girdiğinde bu ayeti kerimeyi duyunca Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e:

     

    "Onlara ibadet etmiyorlar ki" dedi.

     

    Bunun üzerine Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem:

     

    "Onlar Allah-u Teâlâ'nın helal kıldığı birşeyi haram, haram kıldığı bir şeyi helal kıldıkları zaman onlara itaat etmiyorlar mı?" diye sorunca Adiyy İbn Hatem:

     

    "Evet" dedi.

     

    Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem:

     

    "İşte böylece onlara ibadet ediyorlar" buyurdu.

     

    (Cem'ul-Fevaid: Tefsir bah.) (Tirmizi Hadis No:3095 Bu hadisi Tirmizi 3095, El-Hüseyin b. Yezid an Abdisselam an Zeyd b. Sellam an Ebi sellam ani'n Nu'man asl-l senedi ile tahriç etti. Ahmed de rivayet etti Tirmizi de hasen


  3. Dikkat et, halis din Allah'ındır. Onu bırakıp kendilerine bir takım dostlar edinenler, "Onlara, bizi Allah'a yakıştırsınlar diye kulluk ediyoruz" derler. Doğrusu Allah, ayrılığa düştükleri şeylerde aralarında hüküm verecektir. Allah şüphesiz, yalancı ve inkarcı kimseyi yola iletmez.

     

    Zümer (39) - 3


  4. Bakara Suresi 193. ayet, yeryüzünde din tamamen Allah'ın oluncaya kadar (onlarla) savaşılmasını müslümanlara emrediyor. Sizce bugün din Allah'ın mı? Müslümanlar dini yeryüzünde Allah'a has kılmak için savaşıyorlar mı?

    Bu konudaki görüşlerinizi paylaşırsanız sevinirim.

     

    Not: Sorumun amacı kesinlikle fetva yada kinaye amaçlı değildir. Tamamen araştırma amaçlıdır. Samimi cevaplarınızı bekliyorum.

     

    Abdullah


  5. "(Ey Muhammed!) Şüphesiz biz Kitabı sana hak olarak indirdik. Öyle ise sen de dini Allah'a has kılarak ona kulluk et. İyi bilin ki, halis din yalnız Allah'ındır. Onu bırakıp da başka dostlar edinenler, "Biz onlara sadece, bizi Allah'a daha çok yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz" diyorlar. Şüphesiz Allah ayrılığa düştükleri şeyler konusunda aralarında hüküm verecektir. Şüphesiz Allah yalancı ve nankör olanları doğru yola iletmez." (Zümer, 2-3)

     

    "Allah bir tek ilah olarak anıldığında ahirete inanmayanların kalpleri daralır. Allah'tan başka ilahları anıldığında bakarsın sevinirler. " (Zümer, 43)

     

    Arkadaşım, kimsenin senin neyi din kabul ettiğine bir itirazı yok. Merak ediyorsan benim kulluğum yukarıda anlatılıryor elhamdülillah.

     

    Abdullah


  6. öncelikle yazımı okuyan herkesten özür diliyorum.

     

    ben şeyh sait ten bahsettim, dalgınlıkla şayh bedrettin ile karıştırdım. Şeyh sait hakkında yazdıklarımın farkındayım. Ancak şeyh bedrettin konulu ahmet kaya yı da dinlemiştim daha önce. Kendisi hakkında bilgim yoktur.

     

    Her neyse, belki hayra vesile olur, ileride şeyh sait de konuşulur bu vesileyle.


  7. babalarkulu üye olduktan sonra galiba ilk kez sana tam olarak katılıyorum.

     

    Şeyh bedrettin, aslında güçlük çıkarmak istemeyip düzen adamı olacak biri değildir, olmamıştır da. Bastırılmaya çalışılan, İngiliz casusu değil Allah yolunda savaşan bir müslümandır. Zira 1925 senesine gelindiğinde ülkedeki gerçek İslam alimlerinin birçoğu İstiklal mahkemelri tarafından asılmış, Şeyh bedrettin ise henüz o şerbeti içmemişti. Ona da zorla içirdiler, ancak ona ölü diyemeyiz, Allah yolundaydı zira o.

     

    İsmini telaffuz etmenin abes olacağı bir zat ise, aynı davadan, "Beni modern türk mahkemeleri yargıladığı için onurluyum " dediği için yırtmış, sonradan asrın en önemli adamlarından biri oluvermiştir. Şeyh bedrettin ise, müslümanlar arasında bile casus olarak bilinir. Kısacası, o ayaklanmada bedrettin e uyup Allah yolunda cihada katılanlar asılmış, 180 derece dönüp tağuta boyun eğenler ise yırtmıştır.

     

    Müslümana şehadet yeter, şöhret önemli değil.

     

    Belge arayan arkadaş, sağlam kaynak için boşuna yorulma, o kaynaklar kimsede yok, elinde olan bir avuç müslüman kişi ise 80 darbesi sırasında elindekileri yaktı, yırttı. İşte böyle bir medeniyet kurduk biz. İslam'ı kötüleme ve kötü gösterme pahasına. Sinelerde olanı ancak Allah bilir.

     

    Abdullah


  8. yazınızı okuduktan sonra size katılmamak elde değil. Ancak ben de değinmediğiniz şu noktalara vurgu yapmak isterim:

     

    İnsanlar ve cinler, ancak Allah'a kulluk etmek için yaratılmışlardır. Dolayısıyla, müslüman şahıs Allah'ın emir ve buyruklarına boyun eğmeli, Allah'ın insanlar için indirdiği düzen (şeriat) den başka düzene tabi olmamalıdır. Yaşadığımız çağda zulüm ve zorbalığın hakim olmasının nedeni ise, însanların Allah'ın onlar için seçtiği düzene tabi olmayıp, kendi heva ve heveslerine göre kurdukları düzenleri hakim kılmalarıdır. (demokrasi, monarşi, komünizm, oligarşi, halk egemenliği, laiklik, vs. )

     

    Böylesi bir ortamda yaşıyor olmak, müslüman kişiye cihadı gerekli kılmaktadır. Dolayısıyla, müslümanın 'din Allah'ın oluncaya kadar' mücadele etmekle görevli olduğu bu zamanda 'barıştan yana olmak' tuzağını çok iyi anlaması gerekir. Müslüman tabii ki barışı, huzur ortamını temin etmelidir. Ancak, bu ortamı temin etmesinin koşulu, dinini ve Allah'ın hükümlerini serbestçe yaşıyor, müslümanca yönetiyor, müslümanca yönetiliyor olmasıdır.

     

    Yaşadığımız bu günde şayet ki müslüman bir toplum kurulamıyorsa (Allah'ın düzeni ile yönetilen, İslam devleti), müslümanın bu zulmün devamı pahasına 'tağut' ile, sahte rablerle, müstekbirlerle barış masasına oturmasından söz edilemez. Müslümanca yönetilememeye rağmen barış kabul edilemez.

     

    Nitekim rasulullah sav, hudeybiye de barış yaptığı müşriklerle, kendi öz akraba ve hemşerileri olmasına rağmen, yeri geldiğinde Allah yolunda savaşmıştır. Rasulullah şirk ile savaşırken, müslümanlar bugün nasıl şirk düzenleriyle (bize İslam'a göre yönetilme imkanı vermedikleri sürece ) barış halinde olabilir, nasıl onların hukukuna boyun eğebilirler?

     

    Not: Yaşanılan düzen olarak vurguladığım toplum sadece Türk toplumu değil, bugünkü tüm dünya düzenleridir.


  9. Mevdudi ' yi kendisine ait şu cümleler anlatabilir ancak:

    "Eğer Allah'ın kitabı vepeygamberi hakkında hiç bir araştırma yapmadığınızı ve onların gösterdikleri yoldan yürümediğinizi itiraf ediyorsanız müslüman olduğunuzu ve O'nun lütfunu hakettiğinizi nasıl iddia edebilirsiniz?

     

    Kafirler Kuran okumaz ve içinde ne yazdığını bilmezler. Eğer sözde müslşümanlar da onlar kadar cahillerse niçin onlara müslüman deniliyor? Kafirler Allahın öğrettiklerinin yerine kendi isteklerinin peşinden giderler. Eğer müslümanlar da onlar gibi söz anlamaz ve disiplinsizseler , kendi fikirlerini üstün görüp Allaha karşı kayıtsız kalıyor ve nefislerinin esiri oluyorlarsa kendilerine müslüman demeye ne hakları var?" (Gelin Müslüman olalım, pınar yay, 2006, istanbul)

     

    "Din kelimesinden maksat insanın bağlı bulunduğu kanun, sınır, şeriat, yol, fikri ve ameli düzendir. İster bir kanuna, isterse bir düzene olsun, eğer kişi bunlara ilahi otoriteye dayalı olduklarından dolayı uymakta ise, bu durumda şüphesiz Allahın dini üzerindedir. Şayet bu otorite, meliklerden birinin otoritesi ise, kişi, melikin dini üzerinde demektir. Eğer bu otorite, şeyhler ve ruhban sınıfının otoritesi ise , kişi onların dini üzeredir. Sözün kısası: Eğer bir kimse, herhangi bir şahsı en üstün dayanak, hükmünü de nihai hüküm kabul eder ve onun çizdiği yola ayniyle tabi olarak, istekleri doğrultusunda hareket ederse, şüphesiz ki bunu yapan kişi onun dinine, yoluna girmiş demektir." (Kurana göre 4 terim, beyan yay, 2005, istanbul, sf. 115-116)

     

    Bunun ötesinde, mevdudi ne sapıktır, ne de yolunu şaşırmış. Buradaki olay, insanların onu okumaması, okuyan bazılarının da kendileriyle muhalefet eden fikirleri dolayısıyla mevdudi yi sapık ilan etmesidir.

     

    Kısaca mevdudi, yaşadığımız düzenin küfür ve zulüm üzerine kurulu olduğunu, bu düzenin hükümlerine boyun eğenlerin ise kimliklerinde müslüman yazmasına karşılık bu düzenin kulları olduğunu hatırlatır. Cihad adamıdır kısaca. Mistisizmle, uysal düzen insanı olmayla, birtakım şeyh ve liderlerin hevalarına uymayla müslüman toplumu oluşturulmayacağının farkındadır, uyandırır nesilleri de.

     

    Ayrıca, S. kutub ve H. el Benna hakkında ısrarla sapkınlar olarak bahsedilmesi, mevdudi ye aynı sıfatları kullanılması ile aynı sebeplere dayanır. Mücadele ile geçmiştir bu adamların hayatı. İslam'ı yaşamak ve yaşatmak için. Kendilerini müslüman toplumu gören kitlerler tarafından lanetlenmek için değil.

     

     

    Abdullah.


  10. Sevgili babalarkulu,

     

    İslam'ı toplum yönetimiyle, hukukla ilişkilendirmeme lüksü hiçbirimizde yoktur.

     

    Cevap vermeye ilk cümlenizle başlayabilirim. Öncelikle "din" kelimesinin sözlük anlamına bakalım. 4 adet manası vardır:

     

    1. Hakimiyet ve egemenlik.

    2. Hakimiyet karşısında boyun eğme ve itaat.

    3. Söz konusu hakimiyetin etkisi altında kurulan fikri ve ameli düzen.

    4. Bu düzene bağlılık ve itaat sonucu elde edilen mükafat ya da isyan ve karşı çıkmanın neticesi olarak, yüce egemenlik tarafından verilen mükafat yada ceza. (Kuran'a göre 4 terim, Beyan Yayınevi, 2005, İstanbul)

     

    Şimdi, bu cümlenizle ilgili olarak Kuran'a başvuralım:

     

    "Kim Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar kafirlerin ta kendileridir." (Maide,44)

     

    "Kim Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar zalimlerdir." (Maide,45)

     

    "Kim Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar fasıklardır." (Maide,47)

     

     

    Bütün yazım boyunca bu işin radikalliğinin olmayacağını, bunun sadece bir etiket olduğunu ben de savundum, size katılıyorum, radikallik olmaz İslam'da. Ancak üstteki ayet ve açıklamalardan sonra bu etikete maruz kalanlara halen "dini siyasete karıştıranlar" diyebiliyorsanız bir kardeşiniz olarak üzülüyorum.

     

    Sizin "dini siyasete karıştıranlar" dedikleriniz, ancak Allah ' ın indirdiği ile hükmetmek istedikleri için dışlanıyorlar toplum tarafından. Hakimiyeti millete (demokrasi), belli bir zümreye (oligarşi), bir saltanat sahibine (monarşi) değil de yalnız Allah'a (İslam) verdikleri için dışlanır bu insanlar.

     

    Bir de, ortada halife olmadığı için rahat rahat uyuyup vuslatı beklemeyi tavsiye eden cümlenizi yorgunluğunuz ve dalgınlığınıza veriyorum.

     

    "(Ey Müminler!) Yoksa siz, sizden önce gelip geçmiş kavimlerin başlarına gelenler size de gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? " (bakara, 214)


  11. Bu konuda kısa yazmak istiyorum.

     

    Şurası kesin ki "İslamcılık" veya "Radikallik" denilince benim aklıma Cihad, Tağuta boyun eğmeme, Kafirleri dost edinmeme gibi terimler geliyor genellikle. Ama niye?

     

    Radikallik her şeyde geçerlidir. İslam için radikallik varsa, başka şeyler için de vardır. Neden İslam?

     

    Eğer bir insan ya da o insanın yazdıklarından ve hayatından etkilenenler İslam'ı insanlara gönderildiği gibi yaşamayı gaye edinmiş, Allah ' tan başka kişi ya da kurumları ilah edinmemiş, mevcut cahiliye düzenlerine başkaldırmışsa hemen RADİKAL etiketine maruz kalıyor maalesef. (SEYYİD KUTUB dan bahsediyorum).

     

    Oysa ki müslüman ılımlı, radikal, kökten dinci, gerici, muhafazakar, laik, anti-laik, muhafazakar, milliyetçi, sağcı-solcu (günümüzdeki anlamıyla), elit, yobaz, demokrat, yeşil sermaye,vs. hiçbir gruba dail edilemez, edilmemelidir.

     

    İnsan müslümansa, müslümandır, o kadar. Çünkü İslam, yalnızca vicdanlara hitab eden ve sadece mescidlerde, gizli toplantılarda, belli vakitlerde anılacak; hayatın diğer alanlarında ve gündelik yaşamda unutulacak bir olgu değildir.

     

    İslam, bizzat müslümanın her anında birlikte olduğu, insana Allah'ı hatrılatan, unutturmayan yaşantı biçimidir. Müslüman, yaşayış biçimini, giyim tarzını, kazancını, dostunu-düşmanını, ekonomik faaliyetlerini, vs. İslam'dan soyutlamamalıdır.

     

    İslam, müslümanın partisidir, başka partiye ne hacet.

     

    İslam, müslümanın hukuk sistemidir, başka düzene ne hacet.

     

    İslam, müslümanın yaşam tarzıdır, başka yaşam tarzına ne hacet.

     

    İslam, kılavuzudur partisidir, başka kılavuza ne hacet.

     

     

    .....

     

     

    İşte yukarıdaki sıralı maddeler gibi düşünen kişiler RADİKAL ler olarak yansıtılıyor. Oysa bu insanlar ne radikal olmak üçün çaba sarfeder, ne de olmamak için. Toplum öyle görür onları. Bu insanlara, yukarıdaki fikirleri Kuran ve sünnet ışığında aktaran insanlardan biri olan SEYYİD KUTUB ise, radikallerin ilham kaynağı olarak gösterilir.

     

    Kısacası, radikaller diye birileri yok aslında. İster çoğunluk (Kendisini İslam toplumu farzeden toplumlar da dahil) kabul etsin veya etmesin, bu insanlar düpedüz müslümandır. Onlar, birileri kendilerinden sürekli bahsetsin diye bu yolu seçmemişlerdir. Bilakis o birileri, bu insanlar kendileri gibi günlğk yaşantılarıyla İslam'ı ayırmadığı için bu insanlara bu kadar yüklenirler.

     

    Aslında bu insanların birçoğunun vicdanında, 'radikaller' sapkın değildir, ancak; kendi yaşam tarzlarıyla çok farklı oldukları için ve esas kendilerinin yanlış yolda olma ihtimallerini akıllarına getirmek istemedikleri için kötülerler 'radikaller' i. Birçoğu bilir ki İslam’ı ilk indiği günkü şekliyle yaşamak, tağutla savaşmak, kafiri dost edinmemektir ‘radikal’lerin yaptığı.

     

    Artık tırnak işareti kullanmaya gerek yok. Müslümanlar, asla müslümanları bırakıp tağuta dost olmazlar, Allah ‘I bırakıp ona ortak koşmazlar.

     

    Yukarıda bahsettiğim iki grup (tırnak içinde ‘radikaller’ ve onları, sadece kendilerinden farklı oldukları için yanlış yolda görenler), Seyyid Kutub ‘ un YOLDAKİ İŞARETLER inde tek tek ele alınmışlardır, hem de her yönleriyle. O tırnak içerisindeki ‘radikal müslümanlar’ (ki Allah’ın selamı üzerlerine olsun), son dönemde Kuranın mesajını anlamak için birtakım kafaların yorumundan değil, bizzat Yoldaki İşaretler’ deki Kuran ve sünnet alıntılarından yola çıkarkar, zira bu kitapta başka bir kaynağa referans yoktur.

     

    Sözün özü, ‘radikal’ olmak kolay değildir bu dönemde. İnsanlar bu kesimi Cuma kılmadıkları için hor görür, hem de hor gören bu kesimin çoğunluğu bizzat ‘radikal’ lere aslında içten içe gıpta eder, onalr gibi olması gerektiğini düşünür, ancak günlük kaygılar, İslam ‘ dan kopmuş yaşam tarzları nedeniyle vicdanlarına kötülerler ‘radikaller’ i. Onların birçoğu da bilir ki ‘radikallik’ bir parti veya özenle seçilmiş bir ad değildir. Müslümanların yolunu baltalamaya çalışanların hazırlayıp sunduğu bir etikettir. ‘Radikal’ olarak gösterilernler ise, dosdoğru yolda olanlardır. (istisnalar hariç).

     

    Seyid Kutub’un hayatını ancak YOLDAKİ İŞARETLER anlatabilir. Tavsiyem okumayanların okuması.

     

    NOT: Uzun yazdığımın farkındayım, yukarıda geçen kesin ifadelere ayet ve hadislerden referans verme vaktini bulamadım. Allah yanlışlardan bizi korusun.

     

    Abdullah


  12. Kardeşim Onların Kim olduğu Üzerinde O kadar çok çalıştım ve aralarında bir Tasavvufçu olarak Sırf onları tanımak için girdim ve uğraştım ,

     

    Bu Cemaatlerin Günümüzde ki dağınık halde ki adları:

    a)Vahhabiler

    b)Selefiler

    c)Ensarlar

    d)[Tarikat-i Muhammedi] adı altında da tanıtabilirler bu bir yalandır.

     

    1.Bu insanlar Ehli Sünnet Vel Cemaatiz derler.

    2.Hiç bir Mezhebe inanmaz ve kabul etmezler.

    3.İslamı ve hadisleri kendi yorumlarınca ve İbn-i Teymiyye'yi Örnek alarak açıklarlar.

    4.Tasavvuf Onların gözünde bir sapıklık ve bir Bid'attir.

    5.[4.Büyük İmam'ın itikadını kabul etmezler.]

    6.Mücizeye Dolaylı yoldan inanırlar.

    7.Keramete asla inanmaz ve bu konuda alaylı bir tavır alırlar.

    8.Kabirlerin üzerine Fatiha-i Şerif okumak onlara göre Bid'attir.

     

     

     

    Ayrıca bu Vahhabi be Teymiyyeci Grupların Geniş anlamda açıklama yaptıkları Resmi Web site adresleri :

     

    www.tasavvufason.com adresinden bu Fikir ve düşüncelerini apaçık açıklıyorlar.


  13. s.a.

     

    formunuza yeni üye oldum

     

    arkadaşlar evvela sizden ricam gidin YOLDAKİ İŞARETLER i alın, okuyun, sonra formunuzda Seyyid Kutub'a küfreden abilerinizi dinleyin.

     

    Önce Seyyid Kutub'un hapis hayatı esnasında nasıl bir dönüşüm içerisine girerek geçmişteki yanlış düşüncelerini düzelttiğini araştırın, sonra üstadınızın fikirlerine sarılırsınız.

     

    Allah aşkına üstadınızın sözlerinden yola çıkarak Kutub'un küfrettiği yalanına bu kadar kolay kanmayınız. S. Kutub'un yazılarında pek tabi üstadınız ve benzeri İslam-milliyetçilik, İslam-20. yy, İslam-Demokrasi, İslam-Tasavvuf sentezi yapanlara açık ve net eleştirileri göreceksiniz.

     

    Tek ricam doğru yolun üstadınız ve izindekilerin yolu olduğu varsayımıyla yola çıkmamanız. Gerisi iplik söküğü gibi gelecektir, çünkü Yoldaki İşaretler Kuran ve sünnetten başka referans içermez. Şimdiye kadar okuyup geçtiğiniz ayetlerin size Seyyid Kutub'un satırlarında ve hayatında nasıl açık açık anlatıldığını göreceksiniz.

     

    Allah şahit ki, kendisi aslında İslam'ı yaşamak ve insanların yaşamasını sağlamaktan öte hiçbir iddiaası olmayan biridir. Özellikle Türk dünyasında ve tasavvuf çevrelerinde kendisine çamur atılmasının tek nedeni vardır: Seyyid Kutub ' un yazdıklarında birçoklarının kendi imanlarını sorgulamalarını ve yaşam tarzlarını değiştirmelerini gerekli kılan gerçekler dizisi tüm çıplaklığıyla bünyelerini sarar. Sonra kitabın kapağını kapatır, üstatları-şeyhleri-ailelerinin-vs. telkinlerine kulak vererek Seyyid Kutub un küfrüne karar verirler, kendilerinin ataları gibi doğru yolda olduklarını düşünür, vicdanlarını rahatlatmak ve sizi kaybetmemek için bu gibi forumlarda kötülerler S. Kutub 'u.

     

    Sizden de benim beklediğim ve milyonda bir çıkan insan tipi de Allah'ın bahşı ile şunu yapar: Kuran ve sünnet ışığında Yoldaki İşaretler'i bir daha okur, sonra yüzünü Kuran ve sünnete çevirir, Selef-i Salihin e çevirir. Babasının kimlik kartında müslüman yazanın, şeyhi NFK olanın kurtulmuş olduğu varsayımından kurtulur, Allah ' tan başkasının kulu olma zincirlerinden kurtulur. Yaşanılan düzenin İslam düzeni olmadığının, yaşanılan toplumun İslam ümmeti olamayacağının farkına varır. Kendisine bu düzen içerisinde para ve mevkii sağlayan sahte rableri bırakır, sadece Allah'ın kulu olur.

     

    S. Kutub'un idam ssehbasındaki son sözlri gibi: "...Namazda Allah'ın şehadeti için kalan parmağım tağutu onaylayan tek bir harf bile yazmayacaktır."

     

    Hayatı: http://tr.wikipedia.org/wiki/Seyyid_Kutub

     

    Yoldaki İşaretler: http://www.cehaletmazeretdegil.com/mkporta...hane/index2.htm

     

    Size söz veriyorum formunuzda gereksiz tartışmalra girmeyeceğim. Ancak samimi sorulara bildiğim kadarıla da cevap veririm. Tabi abieriniz bidat ehli olduğuma karar verip beni forumdan atmazlarsa.

     

    Abdullah

×
×
  • Create New...