Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

byhakki

Üye
  • Content Count

    37
  • Joined

  • Last visited

Posts posted by byhakki


  1. Necip Fazıl Kısakürek'in 1954'lü yıllarda çıkardığı Büyük Doğu mecmuasının bir sayısının kapağında, Osmanlı arması işlemeli sanat eseri bir kumaş resmini yayınlayınca, "padişahlık propagandası yapmak " gibi saçma bir gerekçe ile derginin o sayısının toplatılmış ve kendisi de suçlanarak mahkemeye sevkedilmişti.

     

    Necip Fazılın mahkemede kendisini suçlayan savcıya gayet ibretli bir şekilde:

     

    -İçinde adalet işlerine bakılan bu binanın tepesinde aynı Osmanlı arması var Siz de mi padişahlık propagandası yapıyorsunuz?" diye cevap vermişti

     

     

    kaynak : Kısakürek, N. Fazıl; Cinnet Mustatili, Büyük Doğu Yay., İst?1983, s.281

    • Like 1

  2. Hep aklımı kurcalamıştır sevdaya ayrılık dahilmidir diye..

    Benim savunduğum madem seviyorum o zaman hep benimledir .. Gün gelir cisimler ayrılır ama sevda bir bedendemi saklı .. Öyle olsaydı ölenleri neden gömüyoruz. Saklayalım .. Bizimle kalsın o bedenler ..

     

    Kim o deme ?

    Benim Ben ..

    Öyle bir Ben ki

    Baştan sona SEN

     

    Değerli fikirlerinizi bekliyor olucağım

     

    Selam ve muhabbetle kalın

    :D


  3. Yavuz Sultan Selim zamanında, İran şahı kıymetli mücevherlerle süslü bir sandık hediye gönderiyor Sultan Selim'e. Sandık açılıyor. İçinden çeşit çeşit değerli taşlar, kıymetli atlas, kadife kumaşlar çıkıyor. Fakat bir de pis bir koku yayılıyor. Dehşet bir koku, herkes burnunu tıkıyor. Neyse en alttaki bohçadan insan pisliği çıkıyor.. Yani Osmanlıya acayip bir hakaret!!!!!

     

    Cihan padişahı emir veriyor, herkes düşünsün, buna ince bir şekilde cevap vermemiz gerekir ve cihan padişahı yine çözümü kendisi buluyor. Aynı şekilde değerli mücevher ve kumaşlarla süslü bir sandık hazırlatıyor. İçine o zamanın Osmanlı İstanbul"unda imal edilen gül kokulu en nadide lokumlardan bir kutu hazırlatıyor, en altına da küçük bir pusula ve bir satır yazı. Gönderiyor. Şah sandığı açıyor. Açtıkça güzel bir koku ve en altta bir kutu lokum. Anlam veremiyorlar tabii. Bizim elçi yiyor önce, sonra oradakilere ikram ediyor.

     

    Kutunun içindeki pusulayı Şah okuyor: "Herkes yediğinden ikram eder" !!!

    :lol:


  4. Şimdi...bildiğin her şeyi unut, yanlış çünkü bildiklerin ve hiçbiri doğru değil bilmediklerinin.Bir aptal gibi, sana anlatıldığı kadarıyla yaşıyorsun hayatı, buna ''iyi'' diyorlar, inanıyorsun, şuna ''kötü'' diyorlar, inanıyorsun, sen; kusursuz bir aptalsın.

     

    Gökten düşenleri düşün meselâ, hep üç elma düşer dediler, niye teki armut değil, demedin.

    Kuşlar sâdece uçar, raks etmez dediler, hayır bakın, şu kuş vals yapıyor, demedin.

    ''Bir gün bir gün bir çocuk, eve de gelmiş kimse yok, açmış bakmış dolabı, şeker de sanmış ilacı, yemiş yemiş bitirmiş, akşama sancı başlamış, kıvrım kıvrım kıvranmış, yaptığından utanmış'' gibi saçma bir şarkıyı sana ezberletip, uslu durmanı istediler, çocuk eve geldiğinde niye annesi yokmuş, demedin.

    Sevdâlar nadasa bırakılmaz dediler, olmaz, ben seneye dinleneceğim, âşık olmayacağım, demedin, diyemedin.Dedim ya kusursuz bir aptalsın sen!

     

    Ve bu aptallıkların yüzünden, küresel kalp spazmları yaşıyoruz milletcek, âile içi şiddete mâruz bırakılıyorum senden sebep, cemiyete ters düştüğüm konuşuluyor orda burda, hâlbuki ters düşen cemiyet iken bana...

    Sen diyorum, ben diyorsun, biz diyorum, siz diyorsun, kuru bir muhaliflik işin gücün.

    İstersen bırakalım artık şu zamirleri, sıfatlara geçelim, niteleyelim birbirimizi.Meselâ ben, tüm bilinmeyenli denklemlerinin bilirkişisi olayım, vitessiz arabamın debriyajı ol sen de, niceleyelim birbirimizi.

     

    Âşık olalım sonra...mevsim normalleri üstünde seyretsin aşkımız, zaman zaman etkilensin balkanlardan gelen soğuk hava dalgalarıyla, ah şu balkanlar, ah şu soğuk hava...

    Ucuz haber bültenlerine konuk olalım seninle, boğaz şâhit olsun yine yeni bir intihar şova, prim olsun köprüye aşkımız.

    Saatler hep seni ben geçsin, kaynasın semâverde, demlensin aşkımız, konuk olsun ince bellilere...

    Sen; 69'dan tavşan yapmayı öğret bana, ben; kırpıp kırpıp yıldız yapayım cemâziye'l-evveli.

    Sen; fesleğen kok, ben ıhlamur açayım.

    Uzasın, uzasın, şehirlerarası yol olsun aşkımız, Ankara-İzmir hattında, midemiz bulansın uzadıkça yol, ya da bulandıkça midemiz, yol uzasın.

    Namlusunda aşk olsun silâhının, düşsün kirpiklerinden aşk, aşk düşsün, düşsün, düşsün...

    ''Bence'' si olmasın, ''sence'' si olamasın aşkımızın.

    Aşkın -e hâlini, -de hâlini, -den hâlini çalışalım dilbilgisi dersinde.

    Yemeklerden sonra aç karnına, prospektüs dışı kullanalım aşkı, alerji yapsın bünyemize, kabarsın cildimiz.

    Protez kalpler taktıralım, duygu nakli yaptıralım, aldıralım aşklarımızı.

    Bir yanı hep kuzeye baksın aşkımızın, güneş almasın odaları ve griyeçalsın rengi.

    Bubi tuzakları kuralım aşka, ummanlarla çevirelim dört yanını, çıkıp bize gelmek istesin, ama yüzme bilmesin, bize gelemesin.

    Ateşlensin aşkımız, havâle geçirsin, başı çatlasın ağrıdan, zonk zonk olsun, âcile kaldıralım bir gece.

    Sabotaj düzenleyelim, vuralım aşkı, KÜT! ölsün bir sabah ya da kriz geçirsin prestij kaybından, gözden düşsün.

    Paslı bahçe makasıyla budayalım aşkı, derin derin keselim, öyle ki, toparlanıp filizlenemesin bir daha.

    Gömelim aşkı hisar sırtlarına, boğazı görsün makberi, mışıl mışıl uyusun aşk.

    Saklayalım onu, bulamasınlar, bulunmasın, elma dersek çıksın, armut dersek çıkmasın.Armut diyelim hep, hiç elma demiyelim.

    Yalnız bırakalım aşkı, küssün bize, aramayalım sormayalım, holde bir halısı, fânusta bir çift japonu olmasın.

    Allem edelim, kallem edelim düşürelim aşkı karaborsaya, rahat edelim....

×
×
  • Create New...