Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

matrix

Üye
  • Content Count

    7
  • Joined

  • Last visited

Posts posted by matrix


  1. BENİM BURAYI TAKİP EDENLERDEN BİR RİCAM VAR.İMKANI OLANLAR YAKINLARINDAKİ KİSİLERE EGER SAHİP DEGİLLERSE BİR ADET CİLE HEDİYE ETSİNLER.BEN O SATIRLARIN EDEBİ YÖNÜNÜN YANINDA MANEVİ HAVASI OLDUGUNADA İNANIYORUM.RUH MIKNATISI GİBİ İNSANIN İCİNİ ALIP MANYETIK ALANLA GÜZELLESTIRIYOR.İMKANI OLANLARDAN BİR RİCA SADECE.

     

     

    SAYGILARIMLA


  2. • TURGUT ÖZAL

     

    TAVSİYE VE TALİMATLAR

     

     

    (Partisinin kuruluş döneminde, kendisini sık sık evinde ziyaret ederek fikirlerine başvuran Turgut ÖZAL'a yazdırdığı bir nottan bölümler)

     

     

     

    MANZARA

    Bugünkü manzara en büyük ümit ile en derin imkansızlığı kavuşturacak kadar çetindir. Yani asla parti kurmaktan vazgeçmenin şartları ile, vatan kurtarıcılığı mahiyetinde ince ve dahiyane bir stratejiye sahip bir parti kurma mecburiyeti bir araya gelmiş gibidir. Bu bakımdan askerî idarenin Partilere müsaadesi bayram yerinde eğlencelik satan çığırtkanların hep birden ileriye atılması şeklinde mahrem manalara zıt bir rezalet ifade etmiştir. Cumhurbaşkanının bu manzarayı "yerden mantar biter gibi" tabiri, esasta kendi kendisini suçlandırdığı halde nasıl bir parti beklendiğini göstermesi noktasından yerindedir.

     

    Tanzimat inkılabından beri Yeniçerilik hortlamakta devam etmiş ve aslında Avrupalı bir ithal malı olan ve dehasına malik bulunulmayan parti "Genç Osmanlılar"dan başlayarak "İttihat ve Terakki", "Hürriyet ve İtilaf", "Halk Partisi" ve etraflarındaki sürfe teşekküllerle beraber "Demokrat Parti", "Adalet Partisi" ve yine etrafındakilerle beraber içten doğma, aslî ve orijinal bir köke ulaşamamış bir fesat ve tereddi ocağı rolünü oynamakta devam etmiştir. Bunun iç ve dış müessirlerini saymaya değmez. Fakat Batı Adamı'nın bizi içimizden devirmek ve çürütmek gayesi bütün bu partileşme cakasıyla yüzde yüz gerçekleşmiş ve nihayet bugünkü manzara doğmuştur. Bugünkü manzarada ana müessir, Demokrat Parti'nin işi inkılap çapında ele alamaması yüzünden Yeniçerilik ruhunun (sivil) insana karşı, ismine "Gece Baskını" dediğimiz bedavacı hareketiyle kendisini belirtir. Bu hareketin bütün oluş sebebi ise eski bir teşbihimizle "Yoğurttan bir hükümete mukavvadan hançer saplamak" marifetinden başka birşey olmamıştır. Hiçbir dünya görüşüne sahip olmıyan ve ne getirip ne götürdüğünü bilmeyen darbeci kadro dâvayı ezbere bir demokrasi düzenine bağlayıp bir kenara çekilmiş; ve işte ondan sonradır ki, bilhassa 1968 - 1980 arası müthiş bir hâile kopmuştur. Artık operet ihtilalleri halinde kapılar generallere açık tutulduğuna göre de 1980 teşebbüsü, hatta geç kalmış olarak meydana gelmiştir..

     

    Bu meydana gelişte, 1960'a göre fark şu kadarcıktır: 1960 kadrosunun hatalarını görmek ve ona göre hiçbir yanlışa düşmeksizin halk iradesinin en abes şekilde sahipliğine yeltenmek…

    Böylece isminin başında Cumhurbaşkanlığı ile Genel Kurmay Başkanlığını her cümle başında tekrar ettiren, kumpanyasına da aynı rolü oynatan misli ve menendi görülmemiş bir Devlet hezeyanı doğmuş oluyor.

     

     

    YOL

    Manzaranın ifade ettiği bu şartlar karşısında sırf dış politika alemine göstermelik diye çıkarılan Partiler reçetesinden hiçbir şey ümit etmemek lazımdır. Dış âlem gayet tabii olarak bu reçeteyi yutmayacak ve Türkiye'ye beslediği nefret hissini olup-bitenlere inanmış gibi görünerek devam ettirecektir. Askerî idare ise, "Ben parti-marti diye birşey takmam! Memleketi kuvvet kumandanları idare edecektir!" diyebilecek kadar cesaret ve samimiyet göstermeksizin saçma sapan olsa da rolünü sürdürmekten geri kalmayacaktır.

    Bu yüzdendir ki, vatanı kurtarma dâvasında her fedakarlığa hazır ve bir kök telakkiye malik bir Partiye düşen borç, kimya tabiriyle "renksiz, kokusuz, tadsız" bir dış yüz peçesi altında, her tarafa güler yüz göstererek gayesini kalbinde muhafaza etmek, fincancı katırlarını ürkütmemek ve fırsat doğduğu, günü geldiği zaman nihaî atılışa girmektir.

    Şurası muhakkaktır ki, bugünkü idare, tanzimattan beri gelen sahte inkılaplara zıt köklü ve dünya ötesi bir telakkiye sahip bir Parti'ye asla tahammül edemez ve o partiyi labaratuarda muayene etmeksizin imha eder. İhya etmek için ne kadar ilim lazımsa imha için de o kadar cehalet kafidir.

     

    İşte bütün bunları bilmek yeniden doğacak partinin strateji ve tabiyesini tayin etmekte biricik kıstas mevkiindedir.

     

     

    İSİM

    İsim bahsinde fazla bir koku vermeden (Nötr) olmak ve ideolojik mânada bir dâva sahibi olunmadığını göstermek şarttır. Buna rağmen dâvadan yana bazı izler de bulundurmak yerinde olur.

    12 isim takdim ediyorum:

    Millî Güdüm

    Toplum

    Hizmet

    Aydıntürk

    Hak

    Millî Kök

    Hürriyet

    Millî Düzen

    Liberal

    Millî Dâva

    Doğruluş

    Anadolu

     

    Bu kelimelerin sonuna "Parti" ve "Partisi" eklerinin ilavesi gerekir. Seçmekte serbestsiniz.

     

     

    TEŞKİLAT

    34 İlde teşkilatlı olmak mecburiyeti karşısında fazla bölümlere ayrılarak her noktada zayıf kalmaktansa bu 34 şubeyi teşkilden sonra aralarından 10-15 kadarını seçip kat'i netice cephesi olarak faydalanmaya bakmak gerekir. Bugün için, sadece 4-5 aylık bir devre içinde partiye büyük bir başarı ümidi ile bakılamaz. Elverir ki, meclise kuvvetlice bir grupla girilebilinsin ve asıl ondan sonra büyük faaliyet başlasın…

    Bu 4-5 aylık faaliyet içinde broşür, reklam, propaganda, slogan gibi halka nüfuz vasıtalarına pek büyük ehemmiyet atfetmek lazımdır. Bunların hususi ve emin kalemlere tevdii ve bir merkezden idaresi… Ayrı bir plan işi…

     

    (………………….)

     

    Meclise belli başlı bir kadro ile girdikten sonra orduda ve bilhassa ordunun gençlik kademesinde yetiştirici ve geliştirici bir rol sahibi olmak başta gelir. Bu gençlik kademesini ifade eden rütbeler Yüzbaşı -Albay arasıdır. Ayrıca ve en başta mukaddesatçı ve Anadolucu yüksek tahsil gençliğini hedef tutmalı…

    Bütün meclis ve hükümet faaliyetlerine karşı sırasında kaypak ve çevik, sırasında atak ve gözü kara olma zamanlarını son derece ayarlı bir gözle yürütmek icap eder. Bunlar (statik) olmaktan ziyade (dinamik) meseleler teşkil ettiği için kararlar daima muayyen zaman ve mekanlarda ittihaz edilmelidir.

     

    Hemen her parti başına bir General eskisi çıkardığına göre tavsiye edebileceğimiz emekliler arasında mazi ve şahsiyet sahibi tek insan Faik Türün Paşa'dır ve kendisi yüzde yüz tesir ve güdümümüz altındadır. Fakat bu zata doğrudan doğruya parti genel başkanlığı ve güdümcülüğü verilemez.

     

     

    DIŞ POLİTİKA

    Mukaddes gayeye erişmek için "El-harbü Hüd'atün" - Harp hiledir" kaidesince her yola başvurmak mübah ve hatta emir olduğuna göre, dış politikada partiyi desteklendirmek için Amerikan nufuzunu kullanmak ve bu mağrur, aynı zamanda ahmak filin ağırlığından faydalanmak gerekir. Arap ve İslâm âlemiyle temasta Amerikalıları ve Sovyetleri gocundurmayacak bir edaya bürünmek başlıca hedeftir.

     

     

    MALİ KAYNAK

    Partinin kendi içinde bir havas zümresi dokumaya bakmalı ve kanunla yasaklanan yardımlara mukabil bir takım yan teşekküllerle bol para tedarikine girişmeye dikkat edilmelidir. Malum kodaman gazetelerde ümit yoktur. Gazete ve dergi gibi mevkutelerin kabil olup olmıyacağını zaman ve mekan tayin edecektir. Bizim, çırıl çıplak isim ve hüviyetimizle peşinizde olduğumuzu göstermemeğe bilhassa dikkat olunmalı ve en mahrem temaslar neticesinde, meydan, tavsiye ettiklerimize bırakılmalıdır.

     

     

    NETİCE

     

    Netice olarak vecize şeklinde bir hükümle, Parti, başlangıçta bir solucan gibi kendisini araziye uydurarak ilerde tank halinde açacağı yolları her an düşünmek ve en "dinamik" çapta günü gününe tedbir sahibi olmak borcu altındadır.

    Muvaffakiyet Allahdan…

     

     

     

    ( alıntıdır )


  3. Necmeddin Bey;

     

    İslâm'da hak ihtar 3 ise size aziz gaye uğrunda en aşağı 300 kere baş vurmuş olan fikir babanız mevkiindeki bu adama, en son, Adalet Bakanı Müftüoğlu'nun evindeki nihaî toplantıdan sonra takındığınız daimî ve cibillî "boş verme" tavrından, artık bu dâvayı kurtarmak değil, harcama yolunda olduğunuza inanıyor; ve dâvanın gerçek kurtuluşunu, onu yanlış ve kötü temsil edenlerden kurtulmakta buluyorum.

     

    Umumî efkâr karşısına çıkmadan bu kısa mektubumu, veda mahiyetinde size göndermeyi fikir namusu gereği bilir ve herşeyi Hakkın takdirine havale ederim.

     

    Necip Fazıl

     

     

     

    alıntıdır


  4. Mehmed'im sevinin başlar yüksekte;

    Ölsek de sevinin, eve dönsek de.

    Sanma bu tekerlek kalır tümsekte...

     

    Yarın elbet bizim, elbet bizimdir.

    Gün doğmuş, gün batmış ebed bizimdir.

     

     

     

     

     

     

     

    21.12.1943 - 22.12.1943

    (1 gün) Bir Günlük Hapis: Askerken (16.1.1943 - 16.4.1943 / Erzurum) siyasî bir yazı kaleme aldığı için disiplin cezası mahiyetinde verilen 1 günlük hafif hapsin infazı... (1)

     

     

     

     

     

    9.6.1947 - 5.8.1947

    (1 ay, 27 gün) "Türklüğe Hakaret Davası"nın Tutukluluk Devri: Necip Fazıl, Büyük Doğu Mecmuası'nın 30 Mayıs 1947 tarihli 65'inci sayısında, Rıza Tevfik'e ait "Sultan Abdülhamîd'in Ruhaniyetinden İstimdat" başlıklı bir manzume yayınlamıştır. Herhangi bir özel isme yer verilmediği halde şiirin mecmuada neşri bazı zümreler tarafından Atatürk'e hakaret kabul edilmiş ve iktidar partisi tarafından Büyük Doğu aleyhine İstanbul ve diğer bazı vilayetlerde nümayişler tertiplenmeye çalışılmıştır.(2) O tarihte ilgili bir kanun maddesi bulunmadığı için de, "Padişahlık Propagandası Yapmak - Türklüğe ve Türk Milletine Hakaret"ten, mecmuanın sahibi görünen zevcesi F. Neslihan hanım ile beraber Necip Fazıl hakkında takibata başlanmıştır.

    Savcılık Basın Bürosu Şefi Hicabi Dinç, takibata başlayabilmek için kanunen Adalet Bakanlığı'ndan izin verilmesi gereken bir suç mevzuunda, Necip Fazıl'ı kanunsuz olarak 9 Haziran Pazartesi günü tevkif ettirmiştir. (3)

    29 Temmuz'da 1. Ağır Ceza Mahkemesinde gerçekleştirilen ilk celsede duruşmanın gizli yapılmasına karar verilmiş, iddia ve sanığın ilk itirazları ve müdafaası dinlenmiş ve dava ileri bir tarihe ertelenmiştir. 5.8.1947 Salı günkü, Savcılık makamınca hakkında tevkif müzekkeresi kesildiği halde bulunamayan F.Neslihan hanımın da iştirak ettiği 2. celse sonunda ise Mahkeme Reisi Nefi Demirlioğlu'nun okuduğu kararla,(4) Temyiz yolu açık olarak, Necip Fazıl ve eşi beraat etmiş, kapatılan Büyük Doğu Mecmuası'nın neşri serbest bırakılmıştır.

     

     

     

     

    21.4.1950 - 15.7.1950

    3 ay, 25 gün Türklüğe Hakaret Davasının Mahkûmiyet Devri: Büyük Doğu Mecmuası'nın 27.1.1950 tarihli 16'ncı sayısında yayınlanmış "Altıparmak" isimli yazıda, Hükümetin manevî şahsiyetini tahkir ve tezyif ettiği gerekçesiyle 19.4.1950 tarihinde, hakkında Tevkif Müzekkeresi (5) kesilen Necip Fazıl, iki gün sonra tutuklanmış ve hapse atılmıştır. 26.4.1950'de, Salim Başol'un reis bulunduğu ikinci ağır ceza mahkemesindeki ilk celsede beraat eden Necip Fazıl, serbest bırakılmayı beklerken, aynı gün bir mahkemeden diğer bir mahkemeye aktarılarak, (6) Türklüğe Hakaret Davası'nda vaktiyle verilmiş Beraat kararının Temyize nihaî olarak bozdurulması ve mahkemenin uyma kararı üzerine, hamile ve hasta zevcesi F.Neslihan hanımla birlikte, tekrar hapishaneye gönderilmiştir.

     

    14.5.1950 Genel Seçimlerini büyük ekseriyetle kazanan Demokrat Parti'nin çıkardığı Af Kanunu ile 15.7.1950'de hapishaneden ilk tahliye edilen kişi Necip Fazıl'dır. (7)

     

     

     

     

    31.3.1951 - 18.4.1951

    19 gün 1951 Mahkûmiyeti: Basına "Kumarhane Baskını" olarak akseden bir hâdise sebebiyle 23 Mart 1951 Cuma günü 18 saat süreyle karakolda gözaltında tutulan (8) Necip Fazıl, tertiplenen komplonun ardından hazırladığı 30 Mart 1951 tarihli meşhur 54'üncü sayının daha bayilere verilmeden matbaadan toplatılmasını müteakip, çıkmamış mecmuanın, imzasız bir yazısının, içinde hiç bir suç olmayan ifadesinden ve üstelik tevkifli muhakeme usûlü kaldırılmış olmasına rağmen tevkif edilmiş ve 19 gün tutuklu kalmıştır.

     

     

     

     

     

     

    12.12.1952 - 30.9.1953

    9 ay, 12 gün

    1951 Mahkûmiyetinin İnfazı: 54'üncü sayıda yayınlanan bir yazı sebebiyle 9 ay 12 günlük kesinleşmiş mahkumiyeti bulunan Necip Fazıl, Savcılık selahiyetiyle infazı 4 ay tehir ettirmiş, bu dört ay bitince de Haydarpaşa Numûne Hastahanesi Sıhhî Heyetinden 3 aylık bir tecil raporu almıştır. (9) Tam da bu raporun müddetinin bittiği bir dönemde Ahmet Emin Yalman'ın 22 Kasım 1952 Cumartesi günü vurulmasiyle "Malatya Hâdisesi" patlak vermiştir. Hâdise kısa zamanda Büyük Doğu Cemiyeti Reisi Necip Fazıl'ı da içine alacak şekilde büyütülmüştür.

    İkinci defa Haydarpaşa Numûne hastahanesine müracaat eden Necip Fazıl bir önceki raporun aynını almış; fakat bu defa rapora "sinir vaziyeti üzerinde ihtisas taalluku dolayısiyle Bakırköy Akıl Hastahanesinin hüküm vermesi" şeklinde bir kayıt ilave olunduğu için, arzusu hilafına sözkonusu hastahaneye başvurmak zorunda kalmıştır.

    Bakırköy Akıl Hastahanesi, Haydarpaşa'nın şeker hastalığı teşhisini aynen kabul ettiği halde, "infaza mâni bir durum" olmadığı hükmünü vermiştir. Bunun üzerine Necip Fazıl Adalet Bakanlığı'na müracaatla, dahili hastalığından başka hiçbir rahatsızlığı bulunmadığını ve eğer bu hastalık infaza mâni ise Adlî Tıp kurumunun hakkında ona göre, değilse yine ona göre karar vermesini talep etmiştir.

    Adlî Tıp Kurumu'nun, "zeka ve aklî melekeleri tamamen yerinde ve tabii.. Musap olduğu şeker hastalığı ise infaza mani değil" şeklinde rapor vermesi neticesinde, (10) Necip Fazıl kesinleşmiş mahkumiyetin infazı için, 12 Aralık 1952 Cuma günü Üsküdar Toptaşı hapishanesine girmiştir.

    - 23 Ocak 1953'de Malatya Sulh Ceza Mahkemesi tarafından, Necip Fazıl hakkında, T.C.K.nun 163 ve 65'inci maddeleri delaletile C.M.U.K.nun 104/2,3,108 ve 125'inci maddeleri gereğince Tevkif Müzekkeresi kesilir. Hapse girdikten tam 47 gün sonra 28.1.1953 Çarşamba günü, saat 10.10 treniyle mahfuzlu olarak Toptaşı'ndan Malatya'ya sevk olunmuştur. (11)

    - Necip Fazıl, tam 38 gece, 36 gün geçirdiği Malatya Hapishanesi'nden 8.3.1953 tarihinde, Malatya Davası ile ilgili muhakemeler Ankara'ya nakledildiği için Ankara Genel Ceza ve Tevkif Evi'ne gönderilmiştir. (12)

     

     

     

     

     

    30.9.1953 - 2. 12.1953

    64 gün

     

    Malatya Davası Sebebiyle Mevkufiyetin Devamı: 30 Eylül 1953'te bitmesi gereken 1951 mahkûmiyeti, Necip Fazıl'ın Malatya davasındaki masumiyetinin henüz anlaşılamamış(!) olması sebebiyle, tevkif şeklinde devam etmiş; neticede politikadan emir alan mahkeme, yine aynı yerden aldığı emirle, Malatya suikastıyla hiçbir alakası olmadığı daha başından belli olan Necip Fazıl'ı, 2.12.1953 tarihinde tahliye talebini uygun bularak salıvermiştir.

     

     

     

     

     

     

    24.6.1957 - 25.2.1958

    8 ay, 4 gün

    Köprülü Fuat'a Hakaret Ve... Mükerrem Sarol'u müdafaa yolunda Fuat Köprülü'ye karşı yazdığı zehir zemberek yazılardan hakkında verilen mahkûmi-yet kararının Temyizce tasdik edilmesiyle kesinleşen 1 sene 2 aylık cezasına, iki ayrı hükümden 6 aylık müeccel ceza da eklenmiş ve Necip Fazıl, 1 sene 8 ay kalmak üzere 24.6.1957'de Toptaşı Hapishanesine ikinci defa girmiştir. (13) Kısa bir müddet sonra Haydarpaşa Numûne Hastahanesine nakledilen Necip Fazıl, karar tashihi yoluyla son kurtuluş teşebbüsünün de boşa çıktığı ve tekrar gönderileceği Toptaşı cehennemini düşündüğü bir anda, ziyaretine gelen Abdülhakîm Arvasî Hazretleri'nin yakınlarından İlyas Ketenci'nin keramet çapındaki şu sözlerine muhatap olmuştur:

    -İki güne kadar çıkarsın inşallah... Bundan sonra kendine dikkat et!

    Ayniyle, keramet çapında bir tecelliyle, Temyiz son itirazı kabul ve karar tashihi yoliyle, Necip Fazıl'ın 8 ay 4 gün kaldığı hapisten kurtuluşunu temin etmiştir. (14)

     

     

     

     

     

    26.3.1959 - 29.3.1959

    3 gün (60 saat 51 dakika)

    Bolu Dağında Tevkif: 10'uncu Devre Büyük Doğu'larını çıkardığı 1959 senesinde, Necip Fazıl, düşmanlarına yaptığı hücûmların semeresi olarak 100 yıla varan hapis tehtidi altındadır. İşte bu hengâme-de, İstanbul Toplu Basın Mahkemesi'nden hakkında bir mahkûmiyet kararı verilmiş, o Ankara'dayken gıyabında verilen hükümle birlikte, usul ve teamüle aykırı olarak bir de tevkif kararı çıkmıştır.(25.3.195-Çarşamba) Bu kararı kanun ve usul bakımından polis vasıtasiyle evine tebliğ etmeleri gerekirken, İstanbul dışında olduğunu haber aldıkları Necip Fazıl hakkında yakalama emri verilmiştir. Durumu haber alan Necip Fazıl, hemen o gün hususi bir otomobille İstanbul'a doğru yola çıkmış, gece yarısı Bolu'da yolları kesen polis tarafından yakalanarak önce Bolu, oradan da İstanbul Emniyet Müdürlüğüne getirilmiştir. Perşembe sabahı Sulh Ceza Hakimliği tarafından gıyabî tevkif vicahiye çevrildikten sonra Sultanahmet cezaevine gönderilmiş 60 saat 51 dakikalık mevkufiyetten sonra, bizzat Başbakan Adnan Menderes'in talimatiyle gerekli formaliteler ikmâl edilerek salıverilmiştir. (15)

     

     

     

    6.6.1960 - 15.10.1960

    4 ay, 4 gün

     

    1960 İhtilali Sonrası Tevkif: İhtilalin yapıldığı tarihte Ankara'da bulunan Necip Fazıl, İstanbul'a döndükten bir müddet sonra 6 Haziran'da geceyarısı evinden alınmış, 15.10.1960 tarihine kadar, bir müddet Davutpaşa Kışlasının koğuşlarında ve ardından Balmumcu'da hakaret ve kötü muamele altında, gerekçesiz olarak tutulmuştur. (16)

     

     

     

     

    15.10.1960 - 18.12.1961

    1 sene, 65 gün

    Atatürke Neşir Yoliyle Hakaret: İhtilalin çıkardığı Basın Affı'nda hiçbir suç istisna edilmediği için üzerinde hapis yükü kalmadığını düşünen Necip Fazıl, Balmumcu'dan ilk tahliye edilenler arasında salıverildiği gün (15.10.1960), kapıda bekleyen mahkûmları taşımaya mahsus bir araç ile, karısı ve çocuklarının gözleri önünde alınarak Savcılığa götürülmüştür. Atatürk'e hakaret isnad edilen bir yazıdan mahkûmiyeti Balmumcu'dayken kesinleştiği için ve 5816 sayılı kanun maddesi sadece onun aleyhine Af Kanunu'nun kapsamı dışında tutularak, Toptaşı cezaevine üçüncü defa girmesi temin olunmuştur.

    Necip Fazıl, 18.12.1961'de ceza müddetini tamamlamış olarak tahliye edilmiştir. (17)

×
×
  • Create New...