Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

Feyzi

Üye
  • Content Count

    2
  • Joined

  • Last visited

Posts posted by Feyzi


  1. (c.c.), (s.a.v) (r.a) gibi kısaltma yapmak uygun değildir. Mirât-i kâinât kitabında diyor ki:

    Cahiller ve tembeller, saygı sözlerini kısaltarak birkaç harf yazıyorlar. Bu doğru değildir. Çok sakınmalıdır!

     

    Din kitaplarında diyor ki:

    Allahü teâlânın ismini okuyunca, yazınca, söyleyince, işitince, sübhânallah, tebârekallah, celle-celalüh veya teâlâ gibi saygı sözlerinden birini söylemek, yazmak, ilkinde vacip, tekrarında ise müstehaptır. Resulullah sallallahü aleyhi ve sellemin ismini işitenin ömründe bir defa salevat getirmesi farz, okuyunca, yazınca, söyleyince, işitince ilkinde söylemek vacip, tekrarında müstehaptır.

    Hafife almak tehlikelidir

    Sual: Kısaltmalar her tarafta kullanılıyor. Bir metini okurken (C.C.) geçtiğinde onu harf bazında söylemiyoruz, yüksek sesle Celle Celalühü diyoruz. Bu konuları konuşmakla vaktimizi boşa geçirmiş bulunuruz. Bu konular İslam’a göre sivrisinek vızıltılarıdır.

    CEVAP

    Allahü teâlânın ismini doğru yazalım, C.C. yazmayalım demeyi sivrisinek vızıltısı olarak görmek çok tehlikelidir, insanın imanını tehlikeye atabilir. Dinde bir şeyi hafife, basite almak tehlikelidir. Din kitapları C.C. yazılmamalı diyor. Ama günümüzdeki kimseler yazıyor. Her tarafta kullanılması ölçü değildir. Ölçü din âlimlerinin bildirdikleridir. Sinek vızıltısı olsaydı, din âlimleri bunu kitaplarına yazmazdı. Bir söz ile insan küfre düşer, bir söz ile imana gelir. Bir söz ile hanım boş olur, bir söz ile elin kızı elin erkeğine hanım olur.

     

    Yalnız Allah demek

    Sual: Konuşurken, vaaz ederken, (Allah diyor ki) demek uygun mu?

    CEVAP

    Uygun değildir, saygısızlık olur. Allah teâlâ demek de uygun değildir. Allahü teâlâ demelidir. Allahü teâlânın ismini söyleyince, işitince, yazınca, celle-celalüh, teâlâ gibi saygı sözlerinden birini söylemek, yazmak birincisinde vacib, tekrarında ise müstehabdır. Resulullah efendimizin ismini işitince salevat söylemek de böyledir. (Redd-ül-muhtar)

     

     

    Kaynak: http://www.dinimizislam.com/default.asp


  2. Takdim

    Allahü teala her yüzyılda bir peygamber göndererek dîni kuvvetlendirmiş, bin yılda ise bir ülülazm peygamber ile mevcud dini değiştirmiştir. Peygamber efendimiz, Muhammed "aleyhisselam" hatemül enbiyadır. O'ndan sonra peygamber gelmeyecektir. Onun için Peygamber efendimizden "sallallahü aleyhi vesellem" sonra her yüzyılda bir, vâris olarak, çok büyük bir vêlî ile son ve en mükemmel din olan islamiyeti kuvvetlendirmiştir. Yüz senede bir gelen bu büyükler, öyle kıymetlidir ki, kendi zamanında onun gibisi olmaz, o asırda yaşayanların en kıymetlisidir, en üstünüdür. Mesela; Abdülkadir Geylani hazretleri, Şah-ı Nakşibend Bahaeddin-i Buhari hazretleri, Mevlana Halid-i Bağdadî hazretleri, Abdülhakim-i Arvasi "rahmetullahi teala aleyh" hazretleri gibi zâtlar bunlardandır. Birde bin yılda gelen peygamberlerin yerini tutması için, bin yıldabir daha büyük veli ile unutulmuş olan sünnetler canlandırılır, bid'atler ortadan kaldırılır. Bu büyükler ise bin yıl içindeki evliyanın en büyükleridir. Peygamber efendimizden sallallahü aleyhi vesellem sonra bin sene geçince, bid'atler çoğaldı, sünnetler unutuldu. Allahü teala hicrî ikinci bin başında İmâm-ı Rabbani hazretleri vesilesi ile islam dinini asrı seadetteki şekli ile kuvvetlendirdi. İmam-ı Rabbani hazretleri, öyle kıymetli, öyle büyük ki, büyüklerimiz O'nun için; "İmam-ı Rabbani hazretlerini tanımadan kurtuluş olamaz." buyuruyorlar. Büyüklerimiz gene buyuruyor ki; "İmamı Rabbanî hazretlerinin yolundan gelenlerin şan ve şerefi öyle çoktur ki, deniz yanında damla kıyaslanırsa, bu da kıyaslanır...". Bir beldedeki kabristanlarda bulunan zevât-ı kiram arasında İmam-ı Rabbani hazretlerinin mensubları, Onun yolundan gelenler çok müstesna bir yer tutar. O beldenin en büyüğü Onlardır. İşte Abdülhakim Arvasi hazretleri bu müstesna büyüklerdendir.

     

     

    Abdülhakim Arvasi rahmetullahi teala aleyh hazretleri fevkalade bir gayret ile hizmet etmiş, (güneş batınca, karanlığı yıldızların aydınlatması gibi) kararmakta olan alemi aydınlatmağa çalışmış, Hüseyin Hilmi Işık "rahmetullahi teala aleyh" hazretleri gibi, asırlarda birtane gelen pek müstesna alimler yetiştirerek, dünyanın heryerine islamiyetin yayılmasına vesile olmuştur.

     

    Bir mübarek zâttan faydalanmanın iki şartı vardır. Birincisi, velinin silsilesi, Resulullaha "sallallahü aleyhi vesellem" kadar belli olmalıdır. (Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretlerinin silsilesi bellidir). İkinci şart, dinini öğrendiği zâttan zerrenin zerresinin zerresi şüphesi olmamalıdır. Resulullah efendimiz, feyzin kaynağıdır. Feyz, Allah sevgisi demektir. Onun kalbindeki feyzler bütün kainata her an devamlı olarak gelir. Ama almak ayrı bir meseledir. Peygamber efendimiz "sallallahü aleyhi vesellem" Allah sevgisinin havuzudur, orada çeşitli musluklar vardır, (bu musluklar, evliyanın kalbleridir). Abdülhakim efendi hazretleri; "pis borudan şifa gelmez" buyuruyorlar, vücudumuzun gıdasını almak da dikkat ettiğimiz gibi ruhumuzun gıdasını almaktada dikkat etmeliyiz, hatta daha çok dikkatli olmalıyız. Ruhun gıdası ilimdir, dindir, ibadetlerdir. Bedene bozuk gıda alan ölür, fakat ruha bozuk gıda alan imanını kaybeder. Yemeğin nasıl ki temiz olmasına dikkat ediyorsak, okuyacağımız kitabı da iyi seçmeliyiz. Yazan, yazdığından önemlidir.

     

    Bu sitemizde, son asırda yetişen, zahir ve batın ilimlerinde kamil ve dört mezhebin fıkıh bilgilerinde mahir, büyük âlim ve kalb ve ruh bilgilerinin mütehassısı büyük veli, Silsile-i aliyye denilen (kendi zamanlarındaki) en büyük alimlerin otuz beşinci halkası olan Seyyid Abdülhakim-i Arvasi "rahmetullahi teala aleyh" hazretlerini haddimiz olmayarak, onlara olan engin sevgi ve hürmetimiz için anlatmaya çalışacağız inşallah.

     

    Bu hizmet ile O büyükleri çok sevdiğimizi göstermek ve Allahü tealanın O velî kullarının kalblerinde bir yerimiz olmasını, sevgilerine kavuşmağı arzuluyoruz, mensublarından sayılmayı umuyoruz. Allahü teala şefaatlerine kavuşturur inşallah. Ümidimiz, dünyada ve ahiretde, kabirde ve mahşer yerinde, bilhassa son nefesde bize sahib çıkmalarıdır. (Evliyanın kalbi nazargah-i ilahidir. Böyle bir kalbde bulunana Hak teâlâ rahmet eder) buyuruluyor. Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî "kuddise sirruh" hazretleri buyuruyorki; "Evliyânın kalbleri, ilâhî nûrların çıkıp geldiği kaynaklardır. Onların hoşnut olduğundan, Hak teâlâ da hoşnuttur. Onların kalblerinde yer eden, büyük devlete kavuşmuştur"."Bu yolun büyükleri kendilerine bağlı olanlardan gâfil değildir. Onlara kimse kafa tutamaz. Onlara kafa tutanın işi de, başı da, saâdeti de gider". "Eğer bir toplulukta bir cemaatin içinde Allahu Tealanın sevdiği beğendiği razı olduğu kabul ettiği bir tek kişi varsa Allahu Teala o bir kişi hürmetine hepsini afveder... Hak kapısında ehil nâ ehil beraberdir". Mevlana Halid hazretlerinin bu mübarek sözlerinden ümidlenmekteyiz efendim.

     

    Allahü tealaya emanet olunuz efendim.

     

    ali zeki osmanağaoğlu

     

    Arkadaşlar bu siteden ayrıntılı olarak bilgi sahibi olabilirsiniz. Alıntıdır: http://arvasi.huzurpinari.com/

     

    Fotoğraflara buradan bakabilirsiniz: http://arsiv.huzurpinari.com/index.php?opt...ory&catid=2

×
×
  • Create New...