Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

esfer

Üye
  • Content Count

    53
  • Joined

  • Last visited

Posts posted by esfer


  1. efendımız buyururkı persembe gunu harıc benım ıcın yapılan salavatları melekler bana haber eder.ümmetınden falanca kişi senın ıcın salavat getırdı dıye..

    persembe gunu ıse ummetımın sesınden bana getırılır getırdıgı salavatı serıfe duyarım o sesı ben...

    bu ummet mahser gunu cehennemlıkse hz.Allaha yakarısından efendımız buyuracakkı "Rabbım ben bu sesı hatırladım bu ses bana salavatı serıfe getırmıstı.bunun yuzu suyu hurmetıne rahmet et"...(yaklasık böyle)

    gönül isterdiki yüzlerce hatmı serıflerle karsılayalım o günü...

    mevla kabul buyura!

    bızden de 1000 tane

    • Like 1

  2. 84(?)tırnak kesmeye sehadet parmagından baslamak

    85-yolda bası öne egik yürümek

    86-gömleginin dügmelerini asagıdan yukarı dogru iliklemek

    -çözerken yukarıdan asagı dogru cözmek

    87-üzümle ekmek yemek

    88-cevizi peynirle yemek(şifadır)

    89-tek e rıayet etmek

    90-kıbleye dönerek oturmak

    91-mesgulıyetten cıkarken ayaklara soguk su dökmek(bas agrısına iyi gelir)

    misvak erkegin güzel konusma yetenegini artırır :shiny: (ramuz el hadis)


  3. Selamlar,

     

    Serdar Tuncer son dönemde İslami kesim arasında şöhreti yakalamış, bunu da sunumdaki başarısıyla hak etmiş kaliteli bir spiker. Kendisinin işini hakkıyla yaptığını ve kendini dinletmeyi başardığını söylemek durumundayız.

     

    Ben burada kendisiyle ilgili bir hatıramızı üzerinde fazla yorum yapmadan yazma gereği hissediyorum. Nihai değerlendirmeyi üyelerimiz yapacaktır.

     

    Bundan 1.5 yıl kadar önce Ak Parti Beykoz İlçe Gençlik Kolları ile ortaklaşa düzenlediğimiz Üstad'ı anma gecesi için Serdar Bey'e bir teklif götürmüştük. Kendisi o sıralar şu anda olduğu kadar meşhur değildi. Fakat programlarında anlattıkları kendisinin gönlü geniş bir şahıs olduğunu, ayrıca Üstad'a karşı da samimi bir muhabbet beslediğini düşündürtmüştü bize. Biz de zihnimizde oluşan bu portreye güvenerek, Serdar Bey'den programımıza gönüllü olarak katılmasını, ya da en azından düşük bir ücret mukabilinde katılabileceğini bildirmesini bekliyorduk. Kendisinden beklentimiz Üstad'a ait 2 şiiri okumasıydı.

     

    Serdar Bey, zannederim ki yoğun bir insan ve böyle programlarda aranan bir şahsiyet olduğundan 2 şiir karşılığında 1.500 TL talebinde bulundu. Dolayısıyla bu isteğini yerine getirmek bizim için mümkün olmadı. Bir miktar kırgınlık yaşamadığımızı söyleyemeyeceğim; zira gerek Mehmet Niyazi Özdemir, gerekse de İbrahim Sadri programa katılmak için hiçbir ücret talebinde bulunmadı. Özellikle pek çok eleştirinin merkezindeki İbrahim Sadri'nin, programımızın gerçekleşeceği saatlerde yurtdışından geleceğini, yetişebilirse mutlaka katılacağını ve Üstad'ın şiirlerini okumak için asla para talep etmeyeceğini vurgulaması bizi hayli şaşırtmış ve memnun etmişti. İbrahim Bey programa yetişemediğinden katılamadı. Yalnız Serdar Tuncer'in, niçin organize edildiği apaçık belli olan bir program için kendisine fazla zahmet vermeyecek böyle bir işe şartlarımıza göre yüksek denebilecek bir fiyat biçmesi üzücü bir hatıra olarak zihinlerimizde yer edindi.

     

    Bir spikerin katılacağı program için para talebinde bulunması tabii bir durumdur. Fakat biz ekranlardan aldığımız elektriğin yanıltmasıyla kendisinden tabii değil, idealist davranmasını beklemiştik. Neticede ise yanıldığımızı görmekten dolayı küçük bir üzüntü yaşadık. Bu hatıramızı da Serdar Bey'in kişiliği ile ilgili algıları tamamlaması için paylaşma gereği hissettik.

     

    Saygı ve selamlarımla

     

     

    :wacko: :Shock: :wacko:


  4. yazının tamamını okumadıgımı belırterek hatırlatmak ıstyrm ki;

    hz.Kur'anda namaz ıcın 3 vakıte ısaret buyurur hz.Allah,

    bız 5 vakıt kılarız.cunku namazın 5 vakıt oldugunu efendımızden ogrenırız tabı oda hz.cebraıl'den...

    aynı sekılde hz.Kur'anda bakara suresı bı ayetı kerımesı olsa gerek buyururki fecrde

    beyaz iplik siyah iplikten ayırt edilinceye kadar yiyip için bu ayet sonrası sahabeden bırı yastıgının altına sıyah ve beyaz ıp koyup ıkısı bırbırınden ayrılıncaya kadar yeyıp ıcıyor ama yınede gecenın bıtısını tesbıp edemıyr durumu efendımıze haber edıyor ve efendımız ayette kı sıyah ve beyaz ıp tabırının gündüzün aydınlığı ile gecenin karanlığıdır buyurarak ayetin anlamını acıklıyor.

    Insanın aklına tabı soyle bı soru gelıyor madem oyleydı efendımıze ne gerek vardı?summe hasa rabbımın aracısız bır kıtap gondermeye gucu yetmıyor muydu

    hındıstandakı bır gurup ınsan gıbı bızım aracıya ıhtıyacımız yok deyıp sadece Kuranı kerımdekı hukumlere bakıp 3 vakıt mı kılmalıydık namazlarımızı


  5. Evli olan ve Evlenecekler icin Ibretlik bir Kissa: Gençliğin sırrı !!!

     

     

    Evvel Zaman içinde Memleketin Birinde 90 yaşlarında fakat çok dinç ve genç görünümlü bir adam yaşarmış? Çevresinde bulunan herkes ona çok özenir ve sorarlarmış 'bu gençliğin sırrı nedir' diye. İhtiyar delikanlı güler geçermiş her soruldukça bu soruya.. Ama Sorular sık , soranlar çoğalınca cevap vermek vacip olmuş sanki.

     

    Düşünmüş nasıl anlatırım bu sırrımı kolayca herkese. Sonra karar vermiş tüm meraklıları yemeğe davet etmeye evine.

     

    "Bu davette size sırrımı açıklayacağım" demiş. Herkes merakla davete gelmiş. Yemekler yenilmiş, içilmiş, sohbetler edilmiş vakit iyice gecikmiş. Ama gençlik sırrı ile ilgili tek kelam edilmemiş. Herkes konu ne zaman açılacak diye merek ederken Adamcağız huri gibi sevimli hanımına seslenmiş:

     

    -"Hatun, şu kilerde bir karpuz getirir misin bize sana zahmet!.." Hanım hemen doğrulmuş kilere giderek kaş ile göz arasında gidip bir karpuz getirmiş. Adamcağız şöyle eliyle bir vurmuş tık tık diye sonra da:

     

    " Bu olmamış hanım, güzel çıkmayacak, başka getirir misin bir zahmet" demiş. Hanım onu götürmüş bir tane daha getirmiş. Adam onu da bir yoklamış yine beğenmemiş.

     

    " Hanım sana yine zahmet olacak ama bu da olmamış başka bir tane getirir misin " demiş, Başka istemiş?. Bu böylece üç dört sefer daha tekrarlamış.

     

    Neyse misafirleri ve de siz Aziz okuyucuları sıkmamak için !!! Dedemiz beşincide karpuzu beğenmiş ve karpuz kesilmiş, misafirlere ikram edilmiş?. Herkes karpuzunu afiyetle yerken bizim dedecik sormuş. "Eeee ?. Arkadaşlar iste benim gençliğin sırrı burada anladınız

    mı??

     

    Herkes birbirinin yüzüne bakmış. Kimse bişey anlamamış.."Aman dede demişler nerde? Anlamadık biz bu sırrı!" Dedecik gülmüş."Efendiler" demiş "O gördüğünüz karpuz kilerde bir tanecikti, tekti. Ben hanıma git de başka getir dedikçe o kilere gidip geliyor aynı karpuzu getiriyordu. Bir kere bile "aman be adam , deli misin nesin şu tek karpuzu ne taşıttırıyorsun bana defalarca.." demedi.

     

    Beni sizin önünüzde mahcup duruma düşürmedi. İşte ben bütün gençliğimi bu hanımıma borçluyum. Biz birbirimizi hiç başkalarının önünde zor duruma düşürmeyiz. Aile içindeki hiçbir şeyi dışarıya yansıtmayız. Hep birbirimize destek olur, dert ortağı olur, yardım ederiz. Birbirimizle ilgili olan problemleri yine birbirimize anlatırız. İyi kötü her olayı da birlikte paylaşırız.' demiş.

     

    ..................

    .....................

     

    Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, muhterem kerîmeleri Hz. Fâtıma-i Zehrâ (r.anhâ)’ya gelin olurken şu nasîhatta bulunmuşlardır: "Kızım kendini temiz tut! (Devamlı) Rabbini zikret! Efendin sana baktığı zaman Sen’den memnun olsun, büyük bir ferahlık duysun! Gözlerini sürmele! Sürme, kadınların ziynetidir. Kızım! Kocan sana baktığı zaman gözlerini ondan ayırma; Sen de mukâbele et! Böyle yaparsan sevgin fazla olur. O başka tarafa bakarken, Sen onun yüzüne bak! Bunun büyük mükâfâtı vardır.. Güzel bakışlarınla, güler yüzle onu takip edip memnun etmene bir ay nâfile orucu sevâbı yazılır.

     

    Kocanın yanında sessiz ve ilgisiz durma! Onun hoşlandığı şekilde güzelce söyle ki, sana muhabbet etsin.. Kocanın hatâlarını başkalarına söyleme! Eğer söylersen, Teâlâ sana gazab eder.. Sonra melekler, peygamberler ve nihâyet kocan sana gücenir..."

     

    *

     

    Ashâb-ı Kirâm’dan Hâris (r.a.)’ın kızı Esmâ (r.anha), gelin olup giderken annesi ona şu nasîhati yapmıştı:

     

    "Kızım, evimizden çıkıp başka bir eve, ülfet etmediğin bir kimseye gidiyorsun.. Sen kocana yer ol ki, o sana gök olsun! Sen ona hizmetçi ol ki, o sana köle olsun! Kocana yumuşak davran! Öfkeli hallerinde sessizce yanından kayboluver.. Öfkesi geçinceye kadar ona görünme.. Ağzını ve kulağını muhâfaza et.. Kocan sana fenâ söylerse, söylediklerini duyma; sakın mukâbelede bulunma! Ona karşı gelme! Dâimâ senden güzel söz işitsin, güler yüz görsün.. Bu suretle sana iyi nazarla baksın.."

     

    *

     

    Arap kabilelerinin reislerinden Avf b. Milham’ın Ümm-i Unâs adında bir kızı vardı. Bu kızını Arap meliklerinden Kinde emiri Hâris b. Amir ile evlendirmeye karar verdi. Kızın annesi Ümâme, gelin olacağı gün kızını karşısına oturtup asırlardır kıymetini ve tazeliğini muhâfaza eden şu târihî nasihatlarını yapmıştı: "Bak yavrum! Sana bazı şeyler anlatacağım. Onları belleyip îcâb ettiği şekilde hareket et ki, kocanla güzel geçinip aranız bozulmasın:

     

    1. Hâline râzı ol! Yâni kocan, yenilecek ve giyileceğe dâir ne alır getirirse kabul et! Zîrâ kalb rahatlığının ilk yolu kanâattir.

     

    2. Kocanla olan sohbetlerinde, onun sözlerine itâat ederek konuş! İtiraz ve isyan ederek hürmet ve itâatte kusûr etme!. Böyle karşılıklı anlaşma ve itâat ile yapılan sohbetlerden Teâlâ râzı olur..

     

    3. Efendinin göreceği yerlere dikkat ve ehemmiyet göster! Sakın onun gözüne çirkin birşey çarpmasın!.

     

    4. Kokusu olabilecek yerleri kolla, hassasiyet göster.. Daima güzel kokulu durmasını temin et.. Burnuna kötü koku gitmesin! Şunu unutma ki, güzellik ve temizlik getiren şeylerin en iyisi ve âlâsı budur.

     

    5. Yemek saatini iyi tesbit et.. İstediği anda hemen hazır bulundur..

     

    6. Uyuyacağı vakti geciktirme.. Adeti ne zamansa, o zamanda yemeğini ve yatağını hazırla! Zîrâ açlık, insanı huysuzlandırdığı gibi, uykusuzluk da öfkelendirir, geçiminin bozulmasına sebep olur.

     

    7. Mal ve eşyasını muhâfaza etmekte titizlik göster.. Çünkü malı muhâfaza etmek, iş bilmekten doğar.

     

    8. Akrabâ ve yakınlarına hizmette kusur etme! Kocanın hısım-akrabâsına hürmet etmek de iyi idâre ve tedbirli olmaktan ileri gelir.

     

    9. Kocanın, haberdar olduğun sırlarını sakın kimseye duyurma.. Eğer duyuracak olursan, itimâdını kaybeder, sen de ondan emin olamazsın...

     

    10. Kocanın dîne aykırı olmayan isteklerini yerine getir.. Zıddını söyleme ve karşı gelme! Eğer karşı gelip isyan edersen, kendine kinlendirip düşman edersin.. O, kederli olduğu zaman sen neşeli olmaktan; neşeli olduğu vakit de sen hüzünlü görünmekten çekin! Zîrâ onun üzüntülü zamanında senin neşeli görünmen, neşeli zamanında da kederli bulunman onu sevmemenin, hislerine ve dertlerine ortak olmamanın delilidir. Bu hal ise, sizi birbirirnizden ayırmaya kadar götüren soğuk bir davranıştır.

     

    Şunu iyi bil ki, bu nasihatlarımı yerine getirip gereği gibi hareket edebilmen için; isteklerine, eşinin isteklerini tercih etmen gerekmektedir. Onun isteklerini nefsinin isteklerine tercih edebilirsen, bu söylediklerimi kolayca yapabilirsin..."

     

    Büyüklerimizin tecrübe mahsûlü olarak kızlarına yaptıkaları bu nasihatlar; ağız tadıyla geçinmek, evini ve çocuklarını güzelce idâre etmek ve onları mutlu kılmak isteyen hanım kızlarımızın kulaklarına küpe olmalıdır.

    ............

    ............

    EVLENİNCE BİR ÇİFT AYAKKABI MI OLACAĞIZ?..

     

    Bu bir gelenekti,

    gelinlik kız kulağını kapıya dayar dinlerdi..

    genç kız kalbini kadere dayar beklerdi..

     

    Kapının pervazına dokununca, sivrilmiş bir kıymık elini hafifçe çizdi. Bir kaç kandamlası birikti, karardı ama akmadı. Küçük bir "ah" dedi ve sonra yuttu bu "ah"ı.

     

    İçeride bir dünya kurulduğunu biliyordu ama ya bu dünya kalbinin enkazı üstüne kuruluyorsa? Gittikçe sıkıntı bastı. Holde dolanıyor, biraz sonra bitecek bir mahpusluğun geçmek bilmeyen son dakikalarını yaşıyordu. Kapıların hepsi asi bir gelin gibi, gri kilitleri boyunlarına takınmıştı. Duvardaki resim çerçeveleri bu holün dış âleme açılan tek pencereleriydi sanki. Yarı karanlık bu yer belki altı metrekareydi ama içinde büyüttüğü evhamlar her kareyi doldurmaya yetiyordu.

     

    Bir an ayakkabılara ilişti gözü. Çatlamış betonun üzerine çıkarılmış, birbirinden bağımsız ama birbirinin tamamlayıcısı bir çift ayakkabı… "karı-koca gibi" dedi içinden. Biri nereye giderse öteki de oraya gider; kâh biri öndedir, kâh diğeri… Biri tenden soyununca diğeri de soyunur, biri eskiyince diğeri de eskir ama nedense biri hep diğerinden önce delinir. Arkadan vuranı da çoktur, destek olanı da… "ayakkabı işte" dedi bir çifti tutup düzeltirken… Ayrı duran "iki" yi "bir" ledi, uçlarını aynı yöne çevirdi.

     

    Gelen gencin ayakkabısıydı bunlar, biraz eskiceydi. Demek ki giyecek daha iyi bir ayakkabısı yoktu. Bunlara ihanet etmediğine ve hemen değiştirip atmadığına göre kanaatkâr birisidir diye düşündü… Demek ki bir ucu Hz. İsa'dandı...

     

    Ayakkabı bağlarına takılmış ot tohumları çarptı gözüne birden. İçinden "öndeki yoldan değil arkadaki patikadan gelmiş" dedi. Evin önü asfalttı ve tüm mahalleli bu yolu kullanırdı. Kimse kestirme olan arazi yolunu sevmezdi. Sanki toprak ve çamur kendilerine çok uzakmış gibi kaçarlardı bu patikadan. Oysa o çok severdi bu yolu, yalnızlığını yolun iki tarafına saça saça yürürdü. Saçtığı yalnızlıklar toprağa karışırdı, kendisi felaha. "o yolu kullanmış" dedi. Bu tohumlar benim de eteğime yapışır her seferinde. Toprağı seviyor dedi ve minik bir gülümseme ekledi düşüncelerine. Demek ki bir ucu Hz. Âdem'dendi.

     

    Bir ara kapı aralandı ve ellerini gördü misafirin. İri ve damar damardı elleri. Okumuş diyorlardı ama elleri neden yıpranmış acaba dedi içinden. Bu bir anlık bakışa perçinlenen resim; sanki bünyesinde mücadeleyi besliyordu. "Eller bulutlar gibi hafifse dokunmamıştır demire yahut küreğe; beyazsa ve kararmamışsa, ne mürekkep izinden nasip almıştır, ne de duvar sıvasından". Çalışan o eller sıva karmış, mala tutmuş gibiydi… Demek ki bir ucu Hz. İbrahim'dendi.

     

    Şimdi sesini duyuyordu gencin, ağır ağır konuşuyordu. Kelimeleri; bir kemalat torbasına elini daldırıp seçer gibi alıyor ve dudaklarına yerleştiriyordu. Sesi ahenkliydi. "Kaba söz, kaba bir bedenden çığ gibi düşer, düştüğü yeri hayattan koparır. Katı ve sertçe söylenmiş her harf, diğer harflerden zifte batırılarak ayrılmıştır kenara. Serkeş bir dile değdiğine pişman olup ortasından kırılır nazlı elifler…" O çok nazikti. Sesi kuşdiline çarpıp dönüyor gibiydi. Demek ki bir ucu Hz. Süleyman'dandı.

     

    Ne güzeldi dilinde en sevgili. Efendimizden bahsediyordu. Kendiyle birlikte efendimizin aşkını da getirmişti. Yastık örtüleri daha da beyazlamış, çiçekli danteller gülümsemişti. Cama meyleden sardunya, bir yaprağını bu tarafa çevirmişti. Sehpadan düşen tespih sanki vecde gelmişti. Efendimiz diline değmişti ya sanki tüm oda aydınlanmış, eşyaların özünde kandiller yanmıştı. Sevindi onun efendisini sevdiğine. Demek ki bir ucu Hz. Muhammed Mustafa'dandı. (sav)

     

    Methini çok duymuştu gencin ama yüzünü hiç görmemişti. "Boyu posu, kaşı gözü bir tavada eritmeli takva ölçeğine dökmeli dedi sessizce. Tüm beşerin gözlerini bir zindana hapsedip, hadi gönül gözlerinizi açın diye bağırmalı."

     

    Kasları yavaş yavaş gevşiyordu nedense. "çok komik dedi biz şimdi evlenince bir çift ayakkabı mı olacağız?", gülümsedi. Ben eteklerimi kapı eşiklerine değdirerek geçerken onun bir bakışından anlayacağım acıktığını ve o aynanın karşısında tıraş olurken bir bakışımdan anlayacak sofranın hazırlandığını.

     

    Sonra bir anda açıldı kapı, az önce zindana kilitlediği gözlerin içinden sıyrılan o iki göz esaretten kaçıp çoktan yerleşmişti gencin yüzüne.

     

    Bir an ruhunda yağmurlar başladı, midesinde bir dağ peydahlandı sanki dizleri sağa sola kayan ayaklarına hükmedemez oldu. Kafasını çevirdi, boynunu çevirdi, kaşlarını-ağzını-burnunu çevirdi ama gözlerini bir türlü çeviremiyordu. Kapıyı açan kimdi bilmiyordu, yine o bilinmeyen kişi kapıyı kapattı, gözleri de kapının sarı tahtasına kapandı… Dakikalardır dolanıp duran ayaklar o an sabit kaldı ve içinde yükselen dağın karları ağır ağır çözülmeye başladı… Bir koku vardı içinde… Kardelenler kokar mıydı?

     

    Güzellik;

    Hafif, esen bir rüzgâr gibi ferahlatıcı,

    Pürüzsüz bir denizde yansıyan ışık gibi sakin…

    Ay gibi haledendi…

    Ve güzelliği çocukların ellerine bölüştürülen ekmek gibi sıcacıktı. İşte o an anladı gencin demek ki bu hali de Hz. Yusuf'tandı…

     

    Ve yine anladı ki o kıymık elini neden peşinen kanatmıştı!..

    cennetyolu


  6. Kadınlar için

     

    * Esiniz sayesinde dosta düsmana sizi de begenen isteyen (üstelik nikâhina alacak kadar) biri oldugunu gösterdiniz en sonunda.

    * Belki yillarca ugrasip didinseniz de elde edemeyeceginiz bir statüye nikâh cüzdaniyla bir anda kavusuverdiniz.

    * Bozulan musluk sallanan sandalye bacayi gevsemis vidalar vs. için eve tamirci çagirmaniz gerekmez esiniz hepsini halleder.

    * Esyalarin yerini degistirmek istiyorsunuz; hepsi de çok agir. Kim tasiyacak onlari? Tabi ki de esiniz!

    * Pazar günü söyle arabayla dolasmak istedi caniniz. Özel soförünüz esiniz emrinizde.

    * Eskiden futboldan nefret ederdiniz. Esiniz sayesinde yeni bir tutkunuz oldu.

    * Gece evde yalniz kalmaktan hirsizdan ugursuzdan korkuyorsunuz; esiniz gönüllü "bodyguard''iniz.

    * Esleriniz olmasa en yakyn arkadaslarinizla kahve içerken kimi çekistireceksiniz?

    * Alisverise gittiniz evin erzagini düzdünüz. Torbaları tasimak centilmen bir erkek olarak esinizin görevi.

    * Geçiminizi temin etmek için çalismaniza gerek yok. Bunu sizin yerinize esiniz yapiyor nasil olsa.

     

    Erkekler için

     

    * Aksam yorgun argin eve geldiginizde annenizinki kadar lezzetli olmasa da sizin için hazirlanmis yiyecek bir seyler bulabilirsiniz.

    * Çamasiriniz yikanir ütüleriniz yapilir eviniz temizlenir... ''Gak'' deyince temiz atlet ''Guk'' deyince temiz çorap verilir elinize; daha ne olsun?

    "Pembe dizi''leri duyardiniz da ne oldugunu bilmezdiniz. Esiniz sayesinde ögrendiniz hatta hosunuza bile gitmeye basladi.

    * Dükkân dükkân dolasyp kendinize gömlek kravat seçmekten nefret ederdiniz. Simdi sizin yerinize bunu esiniz yapiyor. Gerçi en son aldigi sari üzerine yesil çizgili gömlek sizi hiç açmadi ama neyse.

    * Arasira yapilan küçük ufak tefek yalanlar hayatin tadi tuzudur. Bu tadi esinize borçlusunuz; esiniz olmasaydi ne saklambaçlar olacakti hayatinizda ne de yalanlar.

     

    Hem Kadınlar Hem Erkekler için

     

    * Kavga etmek de bir ihtiyaçtir. En yakininizda kim var bagirip çagiracaginiz? Esiniz!

    * Çok güzel filmler var vizyonda. Yalniz da gidilmez ki. Esiniz ne güne duruyor?

    * Davetlere icabet etmeniz gerekiyor. Kavalye/dam aramaniza gerek yok esiniz var.

    * Dogumgünü yilbasi evlilik yildönümü gibi özel günlerde size hediye verecek biri var hayatinizda.

    * Gece uyurken üstünüz açilsa sizi kim örtecek? Tabii ki esiniz.

    * Anne / baba olmak istiyorsunuz. Çocugunuzun anne/babasının bildiginiz tanıdığınız güvendiginiz ruh ve beden sagligi yerinde biri olmasini istersiniz elbet. esiniz emrinizde.

    * Küçüklügünüzden beri genis bir aileye sahip olmak isterdiniz. Iste size görümceler baldizlar kayinbiraderler eltiler kayinvalideler kayinpederler bacanaklar halalar teyzeler amcalar dayilar enisteler yengeler... (OF fenalik geldi.)

    * Basarisizliklariniza mutsuzluklariniza fatura edeceginiz biri olmali hayatinizda. Esiniz bunun için biçilmis kaftan.

    * Kimseye kendinizi yeniden ifade etmek begendirmek zorunda degilsiniz.

    * Esiniz sizi sizden daha iyi taniyor rahatiniza bakin!

    * Sizi kimsenin kiskanmadigini düsünün. Kendinizi ise yaramaz biri gibi hissetmez misiniz? Esiniz sizi tez günde bu duygudan kurtaracaktir buda farklı bir bakıs acısı.:)))[/i] :whistling: :Happyy: :lol:


  7. Hazreti Ömer zamanında da kadılık yapmış olan meşhur Kadı Şüreyh'e birgün bir genç gelerek evlenmek istediğini ve fakat evleneceği kadının tahsilli ve şehirli olmasını istediğini bildirerek nasihatta bulunmasını istedi. Kadı Şüreyh o gence Müslümanın evinin cennet olduğunu ve Hazreti Resûlüllah'ın böyle buyurduğunu naklederek başından geçen evliliği şöyle anlattı: -Gençtim artık evlenme zamanımın da geldiğini düşünmeye başlamıştım. Birgün Benî Mahzun kabilesinin çadırlarının önünden geçerken bir kız görüp ona talip oldum. Kız babası kısa bir tetkikten hemen razı olup işi bitiriverelim dedi. Kısa zamanda düğünler yapıldı dualar edildi ve evlilik hayatına ilk adımımızı atmış olduk. Fakat çok geçmeden beni bir pişmanlıktır almıştı. Çünkü ben bu bir köylü kızıdır üstelik tahsil de görmemiş bununla ben nasıl geçinebilirim diye düşünüyor bu kararımdan dolayı son derece pişman oluyordum. Çok geçmeden bizim hanım birgün bana şu sözleri söyledi: - Efendi! Sen alim ve şöhret sahibi bir kimse imişsin. Ben ise yaylalarda gezen şehir hayatından anlamayan bir köylü kızıyım. Aslında cen kendine göre bir evlilik ben de kendime göre bir hayat kurmalı idim ama kader bizi birleştirdi. Cenabı Allah benim gibi bir köylü kızını senin gibi bir şöhretli alime nasip etti. Şimdi sen bana benim bilmediğim tarafları anlat ki ben onlara dikkat edeyim mesela; senin evine benim sülalemden kimler gelebilir senin akrabalarından kimleri misafirliğe alayım kimleri kabul etmeyip onlara karşı soğuk davranarak eve gelmemelerine mani olayım dedi. Ben kadının bu anlayışı karşısında düşündüklerimden dolayı pişman olup: - Hatun sen bana öyle şeyler söylüyorsun ki eğer bunları hakkiyle yaparsan beni bahtiyar edeceksin dedikten sonra: - Dindar olmayan hiçbir kimseyi eve almayacaksın dindar olanlardan da senin tarafın çok çok gelmesin benim tarafımdan ise; şu şu şahıslar gelmesinler şunlar ise hiç gelmesinler diye gerekli talimatı verdim. Tam bir sene huzur içinde yaşadım. Bir sene sonra fetva dairesinden eve döndüğümde evde son derece mütesettire bir hanım görüp kim olduğunu sordum. Hanım annesi olduğunu söyledi. Kayın validem olduğunu öğrenince elimden gelen hürmeti esirgemedim. Bir müddet sonra kayın validem bana: -Oğlum hanımından memnun musun? Diye sordu. Ben: -Allah senden razı olsun kızınızdan çok memnunum. Bu zamana kadar hiçbir şikayetim olmadı diyerek memnuniyetimi izhar ettiğimde kayın validem bana şunları söyledi: - Oğlum kızımdan tabii ki memnun olacaksın. Çünkü biz onu cennette büyüttük. Evimiz Resulüllah'ın bildirdiği gibi bir cennetti. Kur'an ahlakından başka birşey öğretmedik ona... Yine de sen hanımın üzerindeki otoriteni eksik etme! Çünkü kadınlar iki sebepten hemen şımarıverirler: Birincisi ona olan sevgini yüzüne söylediğinde ikincisi ise bir hayırlı evlat dünyaya getirdiklerinde

     

     

    Bakmakla yükümlü olduğu kimseleri ihmal etmesi kişiye günâh olarak yeter." (Ebu Davud)

     

     

    "Kimse eşine kin beslemesin zira onun bir huyunu beğenmezse diğer huyunu beğenir." (Müslim)

     

    "Müslüman erkekler Müslüman kadınlar; mü'min erkekler mü'min kadınlar; taate devam eden erkekler taate devam eden kadınlar; doğru (sözlü) erkekler doğru (sözlü) kadınlar; sabreden erkekler sabreden kadınlar; mütevazı erkekler mütevazı kadınlar; sadaka veren erkekler sadaka veren kadınlar; oruç tutan erkekler oruç tutan kadınlar; ırzlarını koruyan erkekler (ırzlarını) koruyan kadınlar; Allah'ı çok zikreden erkekler zikreden kadınlar var ya; işte Allah bunlar için hem bir mağfiret hem de büyük bir mükâfat hazırlamıştır." (Ahzab Sûresi 33/35)

     

    O'nun (varlığının ve kudretinin) delillerinden biri de: Kendilerine ısınmanız için size içinizden eşler yaratması birbirinize karşı sevgi ve şefkat var etmesidir. Elbette bunda düşünen kimseler için ibretler vardır." (Rûm Sûresi 30/21)

     

    "Bana dünyadan üç şey sevdirildi: Güzel koku kadınlar ve gözümün nûru olan namaz." (Nesâî İşretü'n-Nisâ )

     

    "Bir kadınla umumiyetle dört hasleti için evlenilir: Malı asaleti güzelliği ve dindarlığı. Sen dindar olanı tercih et..." (Müslim)

    ....

     

    "Velisinin izni olmadan evlenen kadının evliliği bâtıldır"


  8. ve aleykum selam...

    niyet güzel insallah ama benım aklıma daha kısa yazılar geldi.

    çünkü bu herkese verılecek bır hediye.kimin okumayı sevıp kımın sevmedıgını bılmedıgımız

    için öyle seyler olsunkı eline alan kişi bir solukta bitirebilsin.bitirdigi zamanda aklında kalan olsun.

    efendımden kısa hikayeler hoş olur.aralara ayetler,hadısler

    ve evlılıge daır soylenmıs sözler eklenebilir..

    yada evlılıkte "biz" olup "ben"den gecmeye dair seyler eklenebılır.

    benim "ya da"lar bitmeyecek acaba fasikülü kitaba mı cevirsek..

    bakalım hele bi karar cıksın bizde insallah sunuda yazın dıye bilgilerimizi sunarız..


  9. güvensizlıgim soruyu tek seferde okuyup cvp vermemde :D

    peki uhut sonrası efendimizin yanına aglayarak gelip

    babamı istiyrm nerde o diye soran kişi

    hatta sonrasında efendımızden için o gun saclarımı oksadıgından saclarım hiç beyazlamadı

    dılımde kekemeydı ogunden sonra acıldı demiş


  10. yanlış görmedimse hz.atike kim diye sorulmus en son

    eger oyle ise cvp veriyrm said bin zeydın kardesi soru bu degılse kucuk bi bilgi olsun :D

    devamında 4 evlılıgı olmus

    birisi hz.ebu bekrın oglu hz abdullah ıle ki kendisi ben sehit olmadan kimseyle evlenem demiş

    dıgeri hz.ömer,hz.hüseyin ve hz.zübeyr dır


  11. Kitabı buldum sonunda ... :) Arkadaşlarla kitapçıda dolaşırken yeni gelen kitaplar fiyatlanıyodu umutsuzca sorayım dedim O ve Ben kitabı var mı diye , nihayet gelmişti..Şu anda bulunduğum şehir biraz küçük bir şehir olduğundan bulmak gerçekten güç oldu ama buldum ..Henüz okumadım o ayrı konu tabii :D

     

    İyi niyetiniz için de çok teşekkürler...:D

    hayırlı olsun umarım faydalı olur :D

×
×
  • Create New...