Yunus Emre Delioğlu
-
Content Count
11 -
Joined
-
Last visited
Posts posted by Yunus Emre Delioğlu
-
-
ben nod32 kullanıyordum. Çok yavaşlattığı fark ettim, akabinde programı silince bilgisayarımda müthiş bir hız artışı oldu. Şu an AVG kullanıyorum 30 günlük deneme sürümünü. Hız konusunda sorun yaratmıyor, virüsleri buluyor. Mis!
-
Farabi'nin yazdığı şu cümle aklımdan çıkmıyor... "Mutluluk bir his değil bir haldir"... .)
- 1
-
FADIL
Eline sopayı aldı: “Gözlerini kapa, sana aç deyinceye kadar açma!” Belli belirsiz bir ses geldi, gözünü aç sesiyle beraber. Sopa çok uzaktaydı, belki üçbeş saniye kapalı tutmuştu gözlerini: “Şu anda gözünün önünde olanlar gözünü açıp kapama ferahlığına kadar, bir anda olmayabilir. Gözlerini açtığında önündekilerin kıymetini bil” dedi Fikri abi.
Fadıl’ın daha yedi yaşında duyduğu bu hakikat onu beş yıl daha oyalayacaktı. Bilyalısının tahtasını tamir etmeyi, uçurtmasının iplerinin kesmeye, elindeki bilyeleri mahallenin çocuklarına tektek dağıtmaya karar verdiği ana kadar. Çocukken istediği üç şey vardı; bisiklet, bilye ve uçurtma. Mahallenin çocuklarını izleyip onları içinde büyüttüğü... Yağmurdan ıslanmış çocukların misket oynayışlarını, ipi germekten elleri yara içinde kalan çocukların uçurtmalarını, lastiği patlamış bisikleti tamir eden çocukları, hepsini, kıskanmıştı.
En yakın arkadaşı Atıf ile yine okul dönüşü sokak taşlarından, yol asfaltından, bina tuğlalarından bahsediyorlardı. Yedi yaşındaki bir çocuğun mantığıyla; binalar ve taşlar yerden bitme bir bitki idi onlara göre. Tohumunu kim vermişti, yağmur neresine yağmıştı, ilk fotosentezini ne zaman yaşamıştı? Bunlara girmeden bellemişlerdi binaların canlı olduğunu. Fadıl, ilk uçurtmayı da o zamanlar görmüştü.
-Koş! Koş! Koş! Şimdi düşecek! Hadi!... dedi Atıf.
Atıf’ın küçük plastik asker çalma gibi bir alışkanlığı vardı. Fadıl’ı da zoraki küçük büfelerin tıklım tıklım olduğu yerlere götürür ve nasıl çaldığını izletirdi. Arada birlikte yaparlardı bu ufak mecarayı. Biriktirdikleri Vicadansızlar ile evin bir köşesine kurulup oynarlardı; Vicdansızlar Köleler’e karşı!
Uçurtmayı bulduklarında Atıf hemen onu sahiplendi ve Fadıl’a toz kondurtmadı. Asabi bir halde uçurtmayı alıp giden arkadaşını seyretti. Fadıl alınayak adımlarla uzaklaştı oradan...
-
Danışman okur tutmaz, derviş yolun gözetmez
Bu halk öğüt işitmez, ne sarp zaman olısar
-Yunus Emre
-
Sait Faik Abasıyanık - Sarnıç
Sait Faik Abasıyanık - Semaver
-
La Belle Morte adlı şiirinden son 3 kıta. Umarım beğeninizi çeker. Amatörce çevirmeye kalkıştım affınıza sığınarak.
***
Saçların, dudakların
Ve ten rengin
Havaya karıştılar
Mevsimini arayan
*
Ve ben, hala yaşayan
Yalnız, çevresinde bünyemin
Ufak bir tını arıyorum
Tükenmiş sessizliğinde senin
*
Sana yakınlaşmak için
Yerine koyuyorum
Nerede olduğunu bilmeden
Seni keşfetmeden...
-
twitterdan haber yapan 3. kalite medya yayınları gibi olmuş bu. O şekil yani.
-
konuyla biraz alakasız olacak ama; ben milattan önce 400 küsürlü yıllarda yapılmış "dalgıcın mezarından" adlı bir freski arıyorum 2 yıldır. Duyan, bilen, çizer bir arkadaşımız varsa bana bir mesaj uzaklığında...
-
çok hoş bir başlık. Mizahi açıdan da kuvvetli. Kullanmaya başladım şimdiden .)
-
The Long Awaited - Beklenen... İnanılmaz!
Batida Tuvalet KÜltÜrÜ
in Kendi Yazdıklarınız
Posted · Report reply
Zaten batı, tualet ve hamam kültürünü bizden aldıklarını kabul ediyor. Osmanlıyla tanışır tanışmaz, daha doğrusu Osmanlı İmpratorluğu'nun batıya gittiklerinde, onların bizlerden istifade ettileri ilk şey budur. Öyle ki parfümün çıkış sebebidir de bu durum. Versay'ın etrafı o kadar pis kokarmış ki parfümün icadı ile bunu ancak en az seviyeye çekebilmişler. Neticesinde bizden aldıkları bu kültür sayesinde "oh ulan neydi o eski saray ortasına... zınk mınk " demişler(bkz. Burnu b*ktan çıkmamak).