Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
luchesse

Üstad size ne kazandırdı ?

Recommended Posts

Nitelik dedik, nicelik dedik, biz dedik vs. Lakin bakıyorum; sitenin üye profili gittikçe şekilden şekile giriyor. Kendisini alleme-i cihan görenler, Ahilikten/Erenlikten/Kalenderilikten vs ikide bir dem vurup, tasavvufi edebiyat merakı ve söz cümbüşünde bulunanlar, iki kelam etti diye; Üstad'ın yolundan/izinden gittiğini, iki Üstad eseri okudu diye derya deniz olduğunu sanan gafil ve sefil insan rolünü üstlenenleri görüyorum çoktandır.

 

Dini söze ve üsluba endeksleyip; öze, edebe, ruhiyete taarruz edenleri görüyorum birde. Burada, Üstad Necip Fazıl adına yapılmış bir sitede, üyelerinin ne olduğu veya ne yazdığı hemen hemen ayan beyan olan bir yerde, birisi kalkmış ve bir abide şahsiyete -haşa- sapık demiş. Hem de Bediüzzaman adını kullanarak. Nedir bu, ne değildir şimdi?

 

Ben cahilim, ben hiçim, ben hiç bir şeyim. Lakin küfrün ve köksüzlüğün karşısında tek başına durmuş, imanı ve iman hakikatlerini korkmadan dile getirmiş, sadece ilmihal bilgisi verilerek din anlatılmaz/yaşanılmaz eyleminde bulunarak; ruhi, sosyal, iktisadi, beşeri, tıbbi vs. konularda sayısız eserler yazmış ve bir gün bile olsa rahat yüzü görmemiş olan ''Asrın bilenine'' sapık diyen sapmış birisinin ruh halini ve ruh yapısını anlamak istiyorum.

 

Üstad Necip Fazıl'ı, risaleye bilmem kaç yıl hizmet etmiş sayan/gören, iman-küfür kıyaslamasını ve imanın neden üstün olduğunu gece gündüz anlatan, sadece yaşadığı toplumun değil; pek çok İslam ülkesinin de referans/otorite gördüğü ve adlettiği bir mübareğe -haşa- sapık diyen bir kişinin sapmışlığının gerekçesininin izahı yapılsın ya da site yönetiminin gerekli müdahaleyi yapmasını bekliyorum.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bizzat üstadın islam mazlumu, kahramanı dediği ve "son devrin din mazlumları" eserinde genişçe yer verdiği bir mübareği sapık olarak gösterirken nasıl olurda üstadın sana kazandırdığı bir fikir olarak ifade edebilirsin arkadaşım? Niçin sapık olduğunu da bize açıklamak zorundasın sanırım.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Belki de kazandıdığı en önemli vasıf;

İçimizden biri gibi görünen, dost taklidi yapan,dost maskesi takanları hemen ayırd edebilmek...

 

[siz Can87,

Bu yazdıklarınızdan Üstad'ı ne kadar anladığınız/ anlayamadığınız gün gibi aşikar...]

Share this post


Link to post
Share on other sites
Üstadın bazı kitapları da bence gereksiz...

 

Mesela tiyatroları...

 

Bazı güzel tiyatroları da var, Parmaksız Salih gibi ama saçma sapan tiyatroları da var.

 

Aşk, meşk ve para üzerine kurulu eserler. Sen Bana Ölümü Yendirdin gibi...

 

Tabii kimse kusursuz değildir, üstadın bu garipliklerini yetişdiği eğitim tarzına bağışlamak lazım.

 

Selamlar,

 

Üstadın, her biri İslam davasına ait bir meseleyi irdeleyen 15 tiyatro eserinden sadece birini gösterip, öncesinde de gereksiz kitapları arasında tiyatroları var demeniz haksızlık olmuş. Neden? Üstadın 15 adet tiyatro eserinden her birinde (tamamlanamayan 2 tiyatro eserini de katabiliriz) tiyatro sanatının İslam davası için nasıl kullanılacağını, insan, cemiyet, nefs, ruh, tarih muhasebesi ve bu mefhumların çerçevelediği mevzuların incelikli bir edebiyat ve fikriyat nakşıyla işlendiğini görmek mümkündür. Bir Adam Yaratmak piyesi varlık-yokluk, ölüm-ölüm ötesi, insan-Allah, yaratan- yaratılan ve ruha dayalı daha bir çok mücerret hususun ele alındığı, aynı zamanda da en üst kaliteden edebî kıymete sahip bir eserdir. Üstadın hiçbir eserinde, yazısında aşk, meşk, para üzerine kurulu basit ve kuru bir iskelet görmeyiz. Sen Bana Ölümü Yendirdin bir tiyatro eseri değil bir senaryo romandır. Senaryo romanları arasında benim de hoşuma gitmeyen bazı kısımlar vardır ama sebep genel olarak konu değil, konuda geçen bazı hadiselerin çerçeveleniş şeklidir. Aşk, meşk, para demişsiniz, Üstadın eserlerindeki aşk, sevgi gibi duyguların işlenişinde, günümüzde bu mefhumların düşürüldüğü derekede bir yapıya rastlanmaz, rastlanamaz. Bir Üstad okuru olarak bunları müşahede edebileceğinizi düşünüyorum. Üstadda sevgi mevzuu istisnasız olarak bakıştan, zahirden, dıştan, menfaatten müşahhastan değil; ruhtan, derin hislerden, fikrî yönlerden, fedakârlıktan, mücerretten müteşekkil bir mahiyet taşır. Aynadaki Yalan isimli romanında da görmek mümkündür bunları, tiyatrolarında da, senaryo romanlarında da.

 

Para isimli tiyatro eserinin üzerine eğildiği ve derin bir tahlile tabi tuttuğu meseleler Üstadın para üzerine kurulu olan en önemli eseridir ve para üzerine yazılmış, paranın insana nefsi, süfli ve ruhi cephelerden neden menfi bir çatı kurduğunu tahlil eden sosyolojik ve psikolojik kıymetler taşıyan bir eserdir. Para meselesinin irdelendiği diğer kitaplarında da gene bu eserinde belirttiği fikirlerden mürekkep bir çerçeve görmek mümkündür (Mesela Siyah Pelerinli Adam) Diğer tiyatro eserleri de tek tek incelense hiç birinde gariplik denecek bir noktaya rastlanamaz. O eserler fikrin edebiyat ile yoğrularak İslam davasını derk etme yolunda yazılmıştır ve hem Türk, hem de Dünya edebiyat ve fikriyat dairesi için hazine çapında kitaplardır. Senaryo romanları için bazı noktalarda size katıldığımı söylemiştim. Lakin o senaryolarda da kitaplık çapta gereksiz diyeceğimiz bir durum yoktur.

 

Üstadın bazı kitapları için gereksiz.. 'mesela tiyatroları' deyişinizin sonrasında kafalarda oluşabilecek istifhamları cevaplandırmak adına bunları yazdım, ki bence bu lafzınızla başta da zikrettiğim gibi tiyatrolara haksızlık etmişsiniz. Güzel tiyatroları var deyip sadece Parmaksız Salih’i tekellüm ettikten sonra geriye kalan 14 tiyatronun neden gereksiz olduğunu da açıklamalıydınız mesela bu iddianızın akabinde. Beğenmeme hakkınız elbette ki vardır, okursunuz, üslubunu, mevzuunu veya başka şeyleri beğenmezsiniz kitapların. Ama neden saçma olduklarını da izah etmenizi bekler insanlar. Aşk, meşk ve para üzerine kurulu eserler demeniz de yetersiz olur çünkü aşk, meşk ve para mevzuları kendi içlerinde gereksiz ve basit konular değil, işleniş şekilleri ve çıktıkları kafanın bağlı olduğu hakikate göre bir yazarın kaleminde şekil kazanan meselelerdir. Üstadda da bu mevzuların ne durumda olduklarını belirttik.

 

Saygılarımla

Share this post


Link to post
Share on other sites

İslamın kıymetini anlamamı sağladı Üstad. Ne büyük bir hazineye malik olduğumuzun, Allah'ın insana vereceği en büyük nimetin İslamla şereflenmek olduğunun şuuruna varmamı sağladı ve İslam'a göre yaşamanın da en büyük saadet olduğunu gösterdi, ruhumu yeniden kazandırdı (her nimet Allahtan gelmektedir ki bu da Allahın büyük bir lütfuydu) ve ne olduysa her şey bundan sonra oldu...

Share this post


Link to post
Share on other sites

derin düşünmeyi,meseleleri yorumlayabilmeyi,alakasız gibi görünen parçalardan bütün oluşturabilmeyi,tarihimizde birçok sahte kahraman ve bu sahte kahramanlar yüzünden iftiraya uğramış kahramanlar olduğunu,yakın tarihimizde abdulhamid han gibi bir deha yetişmiş olduğunu.

 

asıl meselenin "olmak yada olmamak" değil "ne olmak ve ne olmamak"oluduğunu,derin ve çukur arsında yer ve gök arasındaki kadar fark olduğunu,ve bir şeyleri elde etmek için birşeyleri feda etmek değil TEK BİR ŞEYE feda olmak gerektiğini,hak yolunun en köpeğinin bile küfrün kahramanından çok daha üstün olduğunu öğretti,ve bir fikrin insana ne kadar çok acı verebileceğini öğretti

Share this post


Link to post
Share on other sites

Üstad beynimi yıkadı. Kirli düşüncelerden uzaklaştırdı. Bana: ''senin de beynini yıkamışlar'' diyen kirli beyinleri karşımda gördüğümde bendeki temiz beyinin verdiği mutluluk tarif edilemez :)

Share this post


Link to post
Share on other sites
Üstad beynimi yıkadı. Kirli düşüncelerden uzaklaştırdı. Bana: ''senin de beynini yıkamışlar'' diyen kirli beyinleri karşımda gördüğümde bendeki temiz beyinin verdiği mutluluk tarif edilemez :)

 

Beynini yıkamak tabiri benim de üzerinde düşündüğüm bir kavram.

Bunu uyunca evet yıkandı pırıl pırıl oldu adeta ozonlandı diyorum.

Ya acaba bu tabiri olumsuz manada kullananlar "beynin yıkamışlar" değil de "beynini yıkmışlar" mı demek istiyorlar :)

Share this post


Link to post
Share on other sites
Beynini yıkamak tabiri benim de üzerinde düşündüğüm bir kavram.

Bunu uyunca evet yıkandı pırıl pırıl oldu adeta ozonlandı diyorum.

Ya acaba bu tabiri olumsuz manada kullananlar "beynin yıkamışlar" değil de "beynini yıkmışlar" mı demek istiyorlar :)

Tam emin değilim, duyduğum kadarıyla İhsan Kalkavan ile bir söyleşi yapmışlar:

Bay X: İhsan Bey sizinde beyninizi yıkamışlar.

İ.K. : Bu benim beynimin yıkanmış hali. Sizinki de yıkanmamış hali. Ben kendi haimden memnunum. Siz de kendi halinizden...

Duyduğum kadarıyla böyle bir söyleşi geçmiş aralarında. Yanlışım varsa düzeltin lütfen.

Share this post


Link to post
Share on other sites

üstadım bana yaşamaya değer hayatın yolunun haritasını kazandırdı daha ne olsun....

Share this post


Link to post
Share on other sites

Çile'siz insanın olmaması gerektiği, Çile'nin ne yönde olması gerektiğini kısacası Fikir cilesi edinmeyi.

Müslümanlar olarak daha cok calısmayı,bilmeyi

ham kaba softa Müslüman olmamayı! Allahsız bir müslümanlık yasamamayı

İçi boş ruhu pörsük yasamamayı,Gencliğin yasla ilgisi olmadığını

en nihayetinde Hayattaki amacımı,gayretimi,bilgimi Üstadımdan öğrendim

Allah c.c razı olsun.Her okuduğumuz satırıyla bize her anlam katan siiriyle Mevla sevaplarına sevap eklesin.Amel defteri kıyamete kadar hep iyiliklerle dolsun.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Üstad bana,

Duruşla hayata meydan okumayı öğretti...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Eskiden "popüler" bir başka deyişle ehl-i dünya'nın kitaplarını okurken içim o kadar sıkılırdı ki.

Neredeyse okuduğum 10 kitaptan 9'undan sıkılırdım ama başladığım için bitirmeye çalışırdım.

Onda bir güzel bir kitap bulunca da sevinirdim.

Ama o da ahiretime faydasız olduğu gibi dünyama da çok faydalı değil idi.

Şimdi ise öyle kıymetli kitaplar okuyorum ki Efendi Hazretleri'nin Sohbet vb. kitaplarına, Üstad'ın kitaplarına Ahmet Mahmut Ünlü kitaplarına, Mahmut Esad Coşan kitaplarına istidadım var. Ve "ah bir boş vakit bulsam da kitaplarımla başbaşa kalsam" diyorum.

 

İşte Üstad'ın kitapları bana askerde birhayli yavaşlayan okuma alışkanlığımın tekrar canlanması durumunu kazandırdı. O ve Ben'i okuduktan sonra, Allah Dostları'nın sohbetlerinde ve ilim meclislerinde bulunmalıyım diye düşündüm. Ve adeta su gibi olup insanı da bir ağaç misali yetiştiren sohbetler ve ilimlerle meşgul olmalıyım kanaatini kazandırdı. Allah Aziz Üstad'dan razı olsun. Mekanını cennet, makamını pür nur eylesin. Amin.

Share this post


Link to post
Share on other sites

'Demek böyle ölünürmüş! ..'

'Hayatım, başından beri muazzam birşeyi bulmanın cereyanı içinde akıyordu. Şu veya bu miskin vesilenin hassasiyeti içinde birini arıyordum. BİRİNİ...

O, kim mi?

Allahın Sevgilisi...

Sonsuzluk ikliminin batmayan güneşi ve ebedîlik sarayının paslanmaz tâcı...

Tek dâva O'nu bulmakta, bulduracak olanı bulmaktaydı.

Binbir istikamette seke seke, sağa sola büküle büküle, renkten renge bulana bulana, hiçbir şeyden habersiz ve insandaki bedava emniyet ve bedahat saadeti karşısında şaşkın, hep o BİR etrafında helezonlar çizen bir hayat...

Benim hayatım budur!

 

 

 

 

 

Bir Allah dostuna varmadan, Allah rasulüne ulaşılamaz gerçeği...Necip Fazıl bir insana bunu vermeli bence... Bir insana verebileceği en önemli şey böyle bir ihtiyaç duygusudur. Zaten tasavvuf ehli bir zatı tasavvuf ehlinden başkası hakiki manada anlayamaz...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bana beni kazandırdı...

 

 

Dahası, neyim ben diye boşlulta asılı olan ruhuma, kullukta kulların yaratıcısını bulma sanatından bahsetti...

 

mukaddes davanın ölümsüz silahşörlüğünü anlattı

Share this post


Link to post
Share on other sites

üstadım bana şiir okumasını ve yorumlamasını öğretti..ben üstadımla lise yılarımda tanıştım...ALLAH RAZI OLSUN ÜSTADIMDAN VE ONUN YOLUNDA İLERLEYEN KARDEŞLERİMDEN...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Fikirde çile, fikirde öfke, fikirde halisiyet, fikretmede mükemmelliyet gibi kaidelerle örgülü kendine münhasır üslubiyle hangi aşamalardan geçilerek nefste, ruhta ve sırda kemale erişileceğini öğretmiştir. Tatbikinin mümkünlüğü ise kabiliyetimiz nispetindedir.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...