barani 1 Report post Posted September 14, 2009 JİN Dr. Hakkı Açıkalın "Jin" kelimesi Kürt dilinde "kadın” mânâsına geliyor. “Kadın”ın Yunanca’daki karşılığı “Γυναίκα-Yineka". Sankritçe "gunneka" kelimesi "inek" mânâsına; Türkçe’deki “inek” kelimesi de buradan mülhem. Uluslararası Tıb terminolojisindeki “Gynécologie” (Jinekoloji) yani “kadın hastalıkları bilimi” kavramı da aynı aileden. İngilizce “Jinn” kelimesi, İslâmî bir kavram olan “Cin”in karşılığı; Fransızlar “Djin” diyorlar. Zira “Demon” (Daimonas) kelimesi “cin” kavramını karşılayamıyor. "Jun" kelimesi Farsça "Put" mânâsına. "Jiyan" Farsça "kızgın, kükreyen” mânâsına. "Jaune" (Jon) Fransızca “sarı” mânâsına. "Jeune" (Jön) Fransızca “genç” mânâsına. "Jeûner" (Jöne) Fransızca “oruç tutmak.”June” (Cüun) İngilizce, “Juni” Almanca, “Iunie” Romence, “June” (Jün) Fransızca, “Iouniou” (Yuniu) Yunanca, “Iunius” Latince “Haziran” mânâsına. "Cinnet" Arabça "çıldırma”, “Genius” (Ciniyıs) İngilizce “Dehâ-dâhi” mânâsına. Kadın, cin, put, kızgın/kükreyen, sarı, genç, oruçlu, Haziran, cinnet, fehâ, dâhi! "Femina" Latince "Kadın”, “Femme” (Famm) Fransızca “Kadın”, “Woman” İngilizce “Kadın”, “Femmina” İtalyanca “Kadın”. "Fem" Arabça" "Ağız”, “Φήμη" (Fimi) Yunanca "Şan-Şöhret”, “Φίμωσις" (Fimosis) Yunanca "Ağzını tıkama”, "Φυματίωσις" (Fimatiosis) Yunanca "Verem". Kadın, Ağız, Şan-Şöhret, Ağız tıkama, Verem! Geçenlerde uzun ve karmaşık bir rüya gördüm: Kendi kendime konuşuyorum: “Leylâk kokuları... Leylâk kokuları bir insanı bu kadar etkileyebilir mi? Nedir bu gizli kimya, ki elimi ayağımı birbirine dolaştırıyor, dizlerimin bağını çözüyor. Her tarafım Lila” Âniden, 11-12 yaşlarında bir oğlan çocuğu çıkıyor karşıma: "Leylâklardan, annenden ve Yunan aktris İrini Papa’dan hareketle “kadın”ı tarif et!” diyor. "En câhil olduğum mevzu budur” diyorum. Beni ölümle tehdit ederek konuşmaya zorluyor. Büyük bir korku içinde cevap veriyorum: "Kadın mefhumunun bende ilk uyandırdığı nesne ebruli renkte, ters dönmüş (başaşağı) bir leylâk fiğürü.” Daha sonra şöyle: "Echidna (Yunan mitolojisinde kapalı bir varlık, oklu kirpi), sonra Asur Kraliçesi Şamram (Semiramis), Pers kedisi, sığırcıklar, melez, zırh ve mask!” "Devam et" dedi, çocuk. Dedim ki: "Mevcut hâkim ideoloji tarafından nevrotik hâle getiriliyormuş, sanal süreçlerin aktrisi oluyormuş. Onun için her şey imgeden ibaretmiş, görüntüleri çarpıtarak algılıyor, farklı merceklerden süzüyor, bu nedenle gerçek tecelliler hâliyle asıllarından farklı bir biçimde yansıyormuş. Bu tesirler onu gitgide somut olgu ve hâdiselere yabancılaştırıyormuş, toplumdışı bir varlık hâline geliyormuş. Böyle tanımları ben değerlendiremiyorum. Yine mefhumları tercih ediyorum. Meselâ “likorinos” diyorum yani “kurtburnu”. Meselâ “Kuzgun Kılıcı” diyorum; “Contemplation” (Dalınç) diyorum. “Siyah bir deri montun iç cebine ite kaka sıkıştırılmış günlük bir gazete” diyorum. “Ten rengi çoraplar içindeki flu ayak parmakları” diyorum. “Difransiyal Fizik”, “Elmalı Venüs”, Pantufleli İhtiyar”, “Kerrakeli Bir Deli”, “İrtifâ” ve “Ya basta” (Yeter!) diyorum.” Ve çocuğu bir şiir okuyarak kovabildim: BİR BENEKLİ KURT ŞİİRİ Kızıl kışlara boğulduğunda Marple Sirope Aşk kaba kuyruklu bir benekli kurttur Sanattan düşmüş bir ihtiyar bekler yolda Tammus efendilerinin sahtiyan kadehlerini Zerâfet kasından yer kurşunu gönül Ve maske düşer... Sağ ayağını kunduz tuzağına kaptırır alatav ergen Aksi suya düştüğünde bir sarî bâkirenin "El’ân kemâkan" diye haykırır Dehr Ebrulî bir aynaya saklanır Apatsza Mâsum bir fahişe yıkar ayaklarını Ayazma’da... Gaflet vantuzlarıyla öper çalıları İdoller devrilir ayaklanır ifşâat Şerbetli topuğundan kıvrımlı sokakların... Avucundaki tuzu ateşe attığında Esther Beyaz bir dişi deve ıhar Demirhindi tüccarının eşiğine... Somon dudaklarından öpüldüğünde bir Jericho gülünün Kaybolan kumların vâveylâsı kopar Hazine dairesinde iğneli vatosların Kudurur samyelinin yaladığı kayalar İhtiyar ölür dirilir bir deli vaşak... Baharât râyihası karışır Kudret narının zehrine Neden yalnız genç kızlar zeytin sağar Diye hayıflanır bir palikarya Sübyancılar onaltı yaşında bir Macar kızının Yüreğini çıkarır St. Paul kuyusundan... Son lâhzada damlar ılık bir sıvı Kanı donar hırdavatçı kalfasının Hâmile bayılıp düşer Bir gümüş çatalın dişleri kırılır Sincabî bir yetimin feminde... Son yemek yenir kuşanılır armura Altından bir ustura keser işâret parmağını Muhteris bir karadulun Duha vakti Tahiyyatta yakalanır güzeller güzeli bir cadu İncil Kilisesi’ne sığınır Gece kalpazan gündüz puşt Ayyuka çıkar hınzır bir kedi İntikam gelir dayanır kapısına Kızıl göğüslü bir “Jin”in... www.duralidurmaz.blogcu.com Quote Share this post Link to post Share on other sites
onüç 89 Report post Posted September 17, 2009 :S:S:S:S :) açıkcası ne anlatmak istemiş anlamadım.... Quote Share this post Link to post Share on other sites