Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
byhakki

Ayrılık Sevdaya Dahilmi ?

Recommended Posts

Hep aklımı kurcalamıştır sevdaya ayrılık dahilmidir diye..

Benim savunduğum madem seviyorum o zaman hep benimledir .. Gün gelir cisimler ayrılır ama sevda bir bedendemi saklı .. Öyle olsaydı ölenleri neden gömüyoruz. Saklayalım .. Bizimle kalsın o bedenler ..

 

Kim o deme ?

Benim Ben ..

Öyle bir Ben ki

Baştan sona SEN

 

Değerli fikirlerinizi bekliyor olucağım

 

Selam ve muhabbetle kalın

:D

Share this post


Link to post
Share on other sites

s.a

bana göre aşk olduğunda aşk..imkansız olduğunda,ayrılık olduğunda,kavuşamadığında..yoksa ne bilim o duygu heralde gücünü kaybediyor ve eriyip yokoluyor..yada ben ve çevremdeki insanlar rastlamadık öbür türlüsüne ondan bilmiyorum..bana göre ayrılık olmazsa sevda olmazmış gibi geliyor

Share this post


Link to post
Share on other sites

ya boşverin sevdaymış aşkmış.. her şey saçma.. ne demiş Şair: dünyada ölümden başkası yalan.

Share this post


Link to post
Share on other sites
ya boşverin sevdaymış aşkmış.. her şey saçma.. ne demiş Şair: dünyada ölümden başkası yalan.

ya güzelim ya naptık biz sana böyle :D kaynadın gittin aradan ..

 

şair eksik söylemiş ölümden başkası yalan çünkü ölümün sonunda gerçek aşka kavuşmak var ..

Share this post


Link to post
Share on other sites
şair eksik söylemiş ölümden başkası yalan çünkü ölümün sonunda gerçek aşka kavuşmak var ..

beni bu kadar ezmeyin abi yaa :D zaten psikolojim bozuk.. aa lütfen :D şöyle söyleyelim.. her şey öülmden sonra gerçek. ondan öncesi yalan.. evet evet.

Share this post


Link to post
Share on other sites

:D ayrılık dediğiniz izafi bir kavram..

aşk da ayrılık olmasaydı...EFENDIMIZI kendıne hasret bırakır mıydı RAB..

Share this post


Link to post
Share on other sites

Selamlar

 

Ama aşk için ayrılığın şart olmadığını da atlamayalım şimdi (meseleyi biraz daha giriftleştirmek güzel :D ) Ölmeden ölenlerin aşkı sönmüş müdür ki? Veya cismani boyuttan ayrılan peygamberlerin, evliyanın aşkı...?

 

Hiç sanmıyorum, çünkü sonsuz beraberlikte aşk sönerse, cennette bile cehennem yaşanabilir...

 

Aşktan kasıt sadece büyük bir sevgi ise bu dünya için de geçerli olabilir yukarıda söylediğim... Mesela yakınlık, aile sevgisini arttırır.

 

Bi de burdan bakalım :D

 

Saygı ve selamlarımla

Share this post


Link to post
Share on other sites

çok olur kı aşktan maksat dert ve gam cekmektır.

kavuşmak hiç hatıra gelmez..

bu aramak derdine nasıl vakıt öldurmek denır kı..

bu dert ve elem o zavallı aşığın ömrünun sermayesi olmustur.

 

yukarda da anlasıldıgı uzere...KAVUSMAK HATIRA GELMIYOR ASLINDA..

da denebilir.yoruma epeyce acık bı konu...yenı bı konu acmadıkca kapanmaz..:D

Share this post


Link to post
Share on other sites

değerli fikirlerinizi paylaştığınız için öncelikle teşekkürlerimi sunarım..

 

hala kafa kurcalayan yanlar var bakalım cevaplarımı nerde bulucam.. belki kendi kafamada , ya da bilmediğim bi yerde bakalım artık :D

Share this post


Link to post
Share on other sites

bence ayrılık sevdaya dahildir .(hatta kendisidir)

 

misal leyla ile mecnun onlar bir araya gelseydi acaba efsane olurmuydu :D :D

Share this post


Link to post
Share on other sites

Şaşkın Yolcu-Rasim Özdenören

 

Su gümbürdeyerek, çağlayarak akıyordu. Birden gördüm onu. Bir şimşek hızıyla göründü ve yitti. Bu bir ânlık görüntü yetti..

 

Savaş başlamıştı.

 

Borazanlarımı öttürüyorum. Dağın kristal yamaçları keskin ışınlarla ırmağın gelişigüzel çırpınışları üstünde düzensiz yansımalarını oraya buraya fırlatıyor. İki ışın arasında bir ceylanın silueti görünüp yitiyor. İyi donatılmış atlar genişlemiş burun deliklerinden soluyarak atılıyor. Soylu görünüşleri, terlemiş kısa parlak tüyleri şakırdayan nalların uçuşturduğu kıvılcımlar havaya öfke, hırçınlık ve yiğitlik salıyor..

 

 

 

Bir anda düşündüğün tek şey: yakalayacağım!

 

Öyleyse dört nala koşabilirsin. Öyleyse önüne çıkan minicik bir mania karşısında şaha kalkarak yolunu açabilirsin.

 

Gördüm onu.

 

Esmer bir güzellik halinde ordaydı..

 

Ona ne kadar yaklaşabilirdim? Ona ne kadar yaklaşırsam ondan o denli ırağa düşeceğimi bilmiyordum. Toydum daha. Üstelik toyluğun bir ömür sürdüğünü de bilmiyordum. Sanırdım ki, benden bir kulaç mesafede duran bu güzelliğe, bir kulaçta ulaşabilirdim. Heyhat. O esmer güzellik dünyayı, senin olan bütün dünyayı kuşatmıştır. Nereye dönsen, hangi sesi dinlesen, o, orada durmaktadır. Seni çağırmaktadır: ses olan sesle ve görüntü olan görüntüyle. Onu gördüğünü, onun sesini duyduğunu, onun rengini kokladığını düşünürsün ve onu bağrına basmak için bir adım daha atarsın. Karşındadır. Gülümsemektedir. Bu gülümseyişte davetin bütün menevişleri oynaşmaktadır.

 

Ah, cehennemin, tam da bu güzelliğin ortasında boy verdiğini nasıl kestiremez insan? Orada da yolgöstericin bir melektir. Onun işaretiyle cehennemin diplerine doğru yol bulmaya çalışırsın. Ve düşünürsün ki, madem onun yol göstericiliğiyle yol alıyorum, madem yoldaşım odur ve madem beni oraya süren güç O'nun istemiyle yön veriyor, ne gam.. ve böyle bir yolculuk insan için ne devlet!

 

Onun esmer kızgın bağrına basıldığını, o yangının içinde hayat bulduğunu, o ateşin yol göstericiliğine muhtaç ve müştak olduğunu duyumsayarak mola yerlerini yıldırım hızıyla arkada bıraktığını biliyorsun. Çünkü gördün onu. Ordaydı: nehrin kıyısında, o ateşten nehrin buzdan ürpertisiyle yıkanan o esmer güzellik ondan başkası değildi ve bir tek bu görünüşün bile som bir çağrı halinde sudur edişini anlamamak için ahmakların en ahmağı olmak bile az gelirdi. Oysa sen, berrak bir zihinle ve apaydınlık olarak görüyordun zuhur eden güzelliği: bu güzellikten doğan her ödülün bir cezaya ve her cezanın bir ödüle denk düştüğünü.. bu yüzden koşuyordun o yakalanamaz olanın ardından.

 

Daha bilmiyordun bu gülümseyişteki iğvanın ne olduğunu: o gülümseyişi yakaladığını düşündüğün her seferinde ağlayarak ayrılıyordun ondan. Her ayrılışında onu bir kez daha yakalıyor, o gülümseyişin güzelliğinde ve o güzelliğin bağrında bir kez daha yolunu ve kendini yitiriyor ve bu yitirişle ona kavuşuyordun. Aklın karmakarışık olmuştu. Ağlayarak ondan ayrılıyor muydun, yoksa kavuşma tam da bu ayrılığın ortasında mı boy veriyordu, yahut her gülümseyişin içinden bir ayrılık ve bir ağıt mı fışkırıyordu, belli değildi.

 

Sorsan, belki bir söyleyecek bulunurdu sana her vedada bir kavuşmanın ve her kavuşmada bir veda çeşnisinin yuvalandığını ve o kekre şeyin orada olduğunu.. sense, sersemce ortalardaydın, elini her atışta ona dokunacağını vehmederek, her dokunuşta onun bağrına basılacağını ve onu bağrına basacağını düşünerek.. üstelik hikmetin bu sersemlikte ve avarelikte olduğunu da akıl edemeden kendini yeniden yollara vuruyordun umutsuzca umutlar besleyerek..

 

 

 

Yenişafak

30/07/2006

 

 

------------------------------------------------------------------------

Konuyla ilgili olduğundan belki güzel bir cevap olur .

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...