Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
Beylerbeyi

Üstad'ın Spor Hakkındaki Görüşleri.

Recommended Posts

Üstadın bu söyleşisini okudunuz mu?

 

Necip Fazıl Kısakürek kıvrak zekasıyla Milliyet Gazetesi’nin kendisine spor hakkında yönelttiği sorulara cevap vermiş 1983 yılında. Soruları soran Milliyet, cevap veren “üstat” olunca farklı bir söyleşi çıkmış ortaya. Milliyet Gazetesi’nin sorduğu sorulara bakılırsa o zihniyetin hala aynı zihniyet olduğunun genel bir fotoğrafını çekmek hiç de zor olmuyor.

 

Söyleşi de dikkatimizi çeken şey soruların önceden üstata iletilmiş ve yazılı olarak cevap alınmış olması. Üstat’ın üslübunda bir başından savma ve karşısındakini ciddiye almama seziliyor gibi. Buna rağmen oldukça keyifli bir söyleşi. 1983 yılından duyuruyoruz…

 

Gençliğinizde hiç spor yaptınız mı?

 

Kürek ve at sporu.

 

Fıkra yazarı ve düşünce insanı olarak Türkiye ile ilgili her konuda her gün, fikrinizi söylüyorsunuz. Ama spor için söylemiyorsunuz. Sporu düşünce dışı tutmanızın bir nedeni var mı?

 

Hiçbir şey düşünce dışı kalmayacağı gibi spor da onun içindedir ve bu bahse çoğu menfi tatbikat olarak temas etmişimdir.

 

Kendi çocuklarınız ve spor hakkında tercihinizi söyler misiniz?

 

Milli sporlar…

 

İspanya’daki Dünya Kupası finallerini, birçok devlet adamı, başbakan, kral ve kraliçelerin izlemesi size neler anımsatıyor?

 

Kafası meşin insanlarla meşin topu birbirinden ayırmak lazımdır.

 

Hiç spor müsabakası izlediniz mi?

 

Ömrümde bir kere stada gittim; o da birini görmek için… Güreş karşılaşmaları müstesna…

 

TV’de gözünüze ilişmiştir. “ Yaşam boyu sağlıklı kalın“ sloganı altında kitle halinde koşular düzenleniyor. Bu koşullarda yaşları 50-60 arasındaki bir kuşağı asfalta döküyoruz. Bu ülkede 10-12 yaşındaki çocukları mı yoksa 50-60 yaşına basan bir kuşağı mı koşturmak önemlidir?..

 

İşte sporun ifrada götürülmüş bir misali…

 

50-60 yaş arası bir kuşağı “spor yap“ diye asfalta döken Türkiye’ye, spor araç gereç tüketimini pompalayan dengesiz bir ülke denebilir mi?.. Veya başka ne denir?

 

Kolaylıkla böyle denir…

 

“ Daha çok okul, daha çok spor tesisi, daha az kilise” diyen Avrupa ile “daha çok cami, daha az okul, daha az spor tesisi” diyen Türkiye gerçeği konusunda görüşlerinizi öğrenebilir miyiz?

 

İslam her şeyin kıvam ve derecesini tespit etmiştir.

 

Türkiye’de sporcu deyince kaç ünlünün adını sayabilirsiniz?

 

Vaktiyle Anakara Palas salonlarında uzaktan tanıdığım birkaç siyasi sporcu dışında hiçbirini tanımam.

 

Ortaöğretimde haftada iki (o da öğretmensizlikten çoğu boş geçer) yüksek öğretimde adam yerine konmadığı için ortadan tamamen kaldırılan jimnastik dersinin hazin akıbeti sizi nasıl duygulandırıyor?

 

Eski Yunan’da kafa ile denk giden beden hareketleri ihmal edilirse sporun ruhu kaybedilmiş olur.

 

Türkiye’de aşağı yukarı 1905’lerden beri futbol oynanıyor. 1905’ten beri oynanan futbola aradan 77 yıl geçmesine rağmen doğru dürüst bir kılık veremedik. Türkiye’ye doğru dürüst bir futbol kılığı ile doğru dürüst bir yönetimi 77 yıldır getiremeyen futbol uzmanlarına bir reçete verebilir misiniz?

 

Bir reçete değil ancak bir teşhis raporu verebilirim: Anlayışsızlık ve zevksizlik…

 

İstanbul’da iki şey insanla hıncahınç dolu… Belediye otobüsleri ile futbol sahaları. Belediye otobüslerinde yankesiciler, futbol stadlarında kalitesiz profesyonel futbolcular kötü futbolla halkın paralarını devamlı çalmalarına rağmen, insanlar ne otobüse binmekten ne de stad kapısından içeri girmekten vazgeçiyor. Sizce bu vazgeçmezliğin nedenleri nelerdir?

 

Otobüs kalabalığını önleyemezsiniz. Fakat stad kalabalığını halkın ve gençliğin ruh sporundan mahrumluğuna bağlayabilirsiniz.

 

Asgari ücretin 16.200 lira olduğu Türkiye’de vasat bir futbolcu 25-30 lira ödenerek transfer ediliyor. Ekonomik denge içinde bu tersliğe ne denir?

 

Rezalet!

 

Milliyet 28 yıldır Türkiye’ye soruyor. “Yılın sporcusu kim?” Aynı soruyu ilk defa size sorarsak, bize cevap mı yoksa öğüt mü verirsiniz?

 

Öğüt veririm!.. Sporun saf aşktan çıkarılıp ihtikar ve istismar vasıtası olmaya yönelmesi

 

Çok partili rejime geçtiğimiz 1946’dan 12 Eylül 1980 yılına kadar, tüm partilerin hükümet programlarında spor olgusuna ayrılan önem 5-6 daktilo satırını geçmiyor. Bu Türk sporu için bir talihsizlik mi, yoksa siyasi iktidarlar için bir ciddiyetsizlik mi?

 

Samimi olmamanın ve modaya uymanın neticeleri…

 

Çok partili dönemde parlamenter sıfatını kazanan hiçbir milletvekilinin spor konusunda tek araştırma ve kovalama yapmaması veya başbakanlık divanına sporla ilgili tek önerge vermemesi, parlamentoda sporla ilgli tek genel görüşme açılmaması, kısacası sporun parlamentodan, kapı dışarı edilişi size neler düşündürüyor? Yoksa parlamenterlerin çok ciddi, çok kültürlü, çok evrensel insan olduklarını Türkiye’ye anlatmaları için, mutlaka spor olgusunu “kafadışı” yapmaları mı gerekirdi?

 

Yukarıdaki cevaplarım bu suale de karşılık teşkil edebilir.

 

Sporu devamlı parlamento dışı tutan siyasal kadrolatın politik takvimlerinde örneğin 1950-60’lı yıllarda, bir partinin kendi kodamanlarını meclis dışına çıkarıp F.Bahçe, G.Saray ve Beşiktaş’ın başkanlık koltuklarına oturtmaları, bir başka partinin Lefter’i İstanbul milletvekili adayı yapma girişimlerinin altında neler yatıyordu?

 

Sefil taktik, âdi hırs ve günübirlik politikacılık…

 

1982 yılı ölçülerine göre, İstanbul’da km2ye 316 vatandaş düşüyor. Aynı İstanbul’da ise kişi başına düşen yeşil alan ise 1 metre 3 santim… Türkiye nüfusunun 10’da 2’sinin toplandığı İstanbul’da seyir stadları hariç, tek spor yapılacak tesis yok, yirminci yüzyıl biterken İstanbul kentine insan mezarlığı denebilir mi?

 

Ancak işin ruhuna nüfuz edememek denebilir.

 

Münih Olimpiyatları’nda yedi altın madalya kazanan Amerikalı yüzücü Mark Spitz, tüm olimpiyat tarihinin en büyük sporcusu sayılıyor. Amerika, Mark Spitz’i olimpiyatlara hazırlamak için 1.5 yılda 750bin dolar ( yaklaşık 16 milyon Türk lirası) sarf etmiştir. Bu örnek sizce Türk vatandaşını nasıl düşündürmelidir?

 

Amerika ve biz ayrı köklerdeniz. Milli zevk ve anlayış hakim olmadıkça spor da ve bu mevzuda edilecek fedakarlıklar da söz konusu olamaz.

 

Türkiye’de profesyonel futbol yılda 10-15 lira bir para üretiyor. Buna karşılık 1983 yılında Futbol Federasyonu’na bütçe olarak ayrılan para 90 milyon lira… sonra birlikte bağırıyoruz: “Milli takım yeniliyor” Siz bu olaya nasıl tavır koyarsınız?

 

Aynı teşhis kelimelerini sıralıyorum. Haliç’in neresinden bir bardak su alırsanız alın tahlili hep aynı çıkar.

 

Bir başka istatistik söylüyor: Türkiye’de ayda bir kişinin yediği et 1900 lira. Bir kişinin yuttuğu ilaç ise 2000 lira… Bu iklim dünya çapında sporcu çıkarmaya uygun mudur?

 

Bu bir iktisadi meseledir ve altüst oluşumuzun ayrı bir tecellisidir.

 

Avrupa ülkelerinde ve özellikle Amerika’da dinsel yapıların bahçelerinde spor tesislerine rastlamak mümkün oluyor da Türkiye’de cami avlularında güvercinden başka bir şeye rastlanmıyor. Müslüman törelerine göre cami avlusunda spor tesisi yapmak günah mıdır?

 

Bu sualiniz garip ve gerçeğe zıttır. Amerika’yı bilmem ama kilise bahçelerinde Avrupa’da mevcut hiçbir spor tesisi hatırlamıyorum. Camilere gelince vecd dairesinin içine maddi hareket talimgâhları sokmak herhalde abes olur.

 

 

 

(Milliyet 27 Şubat 1983)

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bu röpotaj, Üstad ile yapılan söyleşileri ihtiva eden ve bir derleme olan Konuşmalar isimli kitapta da yer almaktadır. (Kitapta bu röportajın yayım yılı olarak 1982 tarihi geçmektedir)

Milliyet gazetesinin bilhassa son olarak yönelttiği sual kendi zihniyetinden bir parça sunmakla birlikte, Üstad'ın bu suallere verdiği cevaplar ile her yönden İslam davası ile çerçeveli olan fikriyatının da zamanında Milliyet gazetesinin mahut okuyucularına ulaştırılmış olduğunu görüyoruz.

 

Milliyet gazetesi, fikri idam ederek gazeteyi sadece basit teşhir malzemesine dönüştüren Sedat Simavi'nin kurduğu Hürriyet gazetesinin telakkisine müsavi bir yapıya sahip. Ne zaman davamıza zıt bir cenahta olan bir yayın organının veya kuruluşun Üstad'ın fikirlerini çarpıtmadan, dosdoğru olarak yayınladığını görsem, Üstad'ın Bâbâli kitabında yer verdiği şu tespiti hatırıma gelir:

 

"Bir Adam Yaratmak, ilâhî tevhidi haykırmanın eseriydi. Muhsin, aylarca Allah, Allah diye bağırdı sahnede"

 

--

 

Ayrıca tıklayınız: Fikri İdam Eden Adam: Sedat Simavi

Share this post


Link to post
Share on other sites

Asgari ücretin 16.200 lira olduğu Türkiyede vasat bir futbolcu 25-30 lira ödenerek transfer ediliyor. Ekonomik denge içinde bu tersliğe ne denir?

 

Rezalet!

 

Milliyet 28 yıldır Türkiyeye soruyor. Yılın sporcusu kim? Aynı soruyu ilk defa size sorarsak, bize cevap mı yoksa öğüt mü verirsiniz?

 

Öğüt veririm!.. Sporun saf aşktan çıkarılıp ihtikar ve istismar vasıtası olmaya yönelmesi

 

Üstad her zaman ki oldukça doğru noktalara temas etmiş.Uçuk rakamlarda ki transfer meblağları ile ekonomik durumumuz arasında ki uçurumu tek kelimeyle muhteşem bir şekilde özetlemiş Rezalet!

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ben ilk defa okudum fakat çok harika cevaplar veren üstadın zekasını ve hazır cevaplılığını bir daha takdir ettim.Bilmiyorum onun gibi bir insan ülkemize bir daha gelir mi?

Share this post


Link to post
Share on other sites

Üstad'ın röportajda suallere verdiği cevapların çok kısa ve öz olması dikkatimi çekti.

 

Yaşlı ve rahatsız olmasından mıdır yoksa Milliyet gastesine karşı tavrından mıdır, anlam veremedim.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Kısa ve hakikaten şamar gibi ama. Muhtemelen mübareğin rahatsız olmasından. Yine de dinç bir zekanın harika mümessilini görmek güç değil.

 

Üstad'da ben şu noktaya aşığım; en soyut kavramı, hani ifhamında kafanın zora düştüğü mevzuyu, ele alır size kabak gibi sunar, çarşaf gibi serer. Mesela bakınız, adamın o saçma sorusuna "niye yeniliyoruz?"a ki yanıt gayet açık teknik olarak düşük, taktikten yoksun ve de az koşuyorlar az, Terim de gidince hepten bitti. Bakalım Avcı gelir üstesinden inşallah. :) Neyse güya eleştiriyoruz ama girmeyeyim o mevzuya. Ha Üstad'ın verdiği cevap ne?

 

"Haliç’in neresinden bir bardak su alırsanız alın tahlili hep aynı çıkar"

 

Harika ya, müthiş bir örnek! Üstad bence darb-ı mesel, teşbih ve de müceli ifadede, beyanda tam bir sanatkardır. Bir şiiri yahut bir pasajı bunu anlamaya kafi gelir.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...