Fetva Kültürü

[kırkgeçit 0]

Fetva kültürü

 

05 Nisan 2010, 12:04

 

Ebubekir Sifil

 

Bu köşede zaman zaman "fetva" meselesi üzerinde duruyoruz. Fetvanın ne olduğu, fetva sormanın ve vermenin mahiyeti, önemi, hassasiyeti... gibi hususlar fetva kültürünün kaybolmaya yüz tuttuğu günümüzde daha bir önemle kavranmak durumunda. Yaptığı işin fetva sormak ve fetva vermek olduğunu bilerek ya da bilmeyerek fetva soranların da verenlerin de sayısının hayli arttığı bir vakıa.

 

En temel ve teknik meselelerde bile hayli "rahat" cümleler kuran insanların sayısındaki artış -genellikle takdim edildiği gibi- sadece "okuyan, düşün, araştıran" insanların sayısındaki artışı mı gösteriyor, yoksa dindarlığımızdaki bir "gevşeme"nin, hatta "çözülme"nin işareti olarak mı algılanmalı?

 

Mardin'de yapılan toplantı -ki "ne söylendiği"nden çok "nasıl takdim edildiği" ile hafızalarda kalacağı kesin-, fetva kültürü dediğimiz şeyin önemini bir kere daha ortaya koydu. O toplantıya katılan insanlar fiilen ve doğrudan söylememiş olsa bile, hasıl olan neticeye baktığımızda, elde kalan, "bir fetvanın kaldırılması" oldu.

 

Katolik dünyada kilise konsilleri toplanır, kararlar alır ve uygular. Bu kararlar dinî açıdan -kilisenin günahsızlığı (!) ve yanılmazlığı (!) dolayısıyla- tartışma dışıdır. Bizim için dikkat çekici olan şu nokta: Her bir konsil, daha önceki konsil-ler-de alınmış kararları onaylayıcı mahiyette karar alabileceği gibi, onu ortadan kaldırıcı mahiyette de karar alabilir.

 

Mardin toplantısının yaptığı en büyük tahribat bana göre dilimize ve bilincimize "fetva kaldırma" olgusunu yerleştirmesi oldu. Fetva, birilerinin yürürlüğe koyduğu ve başka birilerinin de yürürlükten kaldırdığı bir olgu değil oysa. Konsil kararlarını andıran bu takdim ve algı durumu, fetva bilincinde büyük bir tahribat yaptı gerçekten. En azından dilimize öyle bir kalıp yerleştirmekle yaptı bunu...

 

Yeni Şafak'tan Hakan Albayrak'ın, Rusya'daki metro eylemi dolayımında ortaya koyduğu tavır hayli ilgi çekici. İki hususta söylediklerini yan yana koyduğumuzda net olarak görülüyor ilginçlik:

 

"HAMAS, İslami Cihad yahut Lübnan Hizbullahı, işgal altındaki Filistin topraklarında sıradan İsraillileri hedef alan eylemler gerçekleştirirken, "Burada bir işgalin ve işgale karşı savaşın yaşanmakta olduğunu bile bile dünyanın dört bir yanından gelip Filistinlilerden gasp edilmiş topraklar üzerinde yaşamayı seçen her Yahudi işgalci statüsündedir ve bizim tarafımızdan hedef alınmayı peşinen kabul etmiştir" mantığıyla hareket ediyor; ama Moskova Metrosu'nu kana bulayanlar böyle bir mantığa da sığınamazlar."

 

Böyle diyor Albayrak. Paragrafın ilk kısmını dikkatle okursanız, Hamas ve diğerlerinin mücadele tarzını ifade ederken "tarafsız taraflı bir Batılı gözlemci"nin kaleminden çıkmış gibi bir intiba oluşturduğunu fark edeceksiniz.

 

Ve asıl önemlisi, ikinci kısım:

 

"Moskova Metrosu'na dönecek olursak... Çeçen direniş lideri Dokka Umarov, saldırıları üstlendi. Emri bizzat kendisinin verdiğini açıkladı. Gerekçesi özetle şöyle: 'Onlar bizim sivillerimizi katlettiler, biz de onların sivillerini katlettik.' Çok acayip bir cihad anlayışı..."

 

Karar önceden verilmiş. Son cümle bunu ifade ediyor. Bu "çok acayip bir cihad anlayışı." Sonra da Albayrak, bu "acayip cihad anlayışı"nın ortadan kaldırılmasına yönelik bir fetva istiyor el-Karadâvî ve benzeri isimlerden. Aslında fetvayı kendisi vermiş de, onlardan teyit istiyor.

 

Oysa Müslüman bilinci, bu meselenin hükmü neyse otoriteler tarafından araştırılıp ortaya konulmasını talep etmeli; bu istikamette şekillenmeli. Moskova metrosundaki eylemleri savunmak ya da kınamak değil mesele. Bu olay da -tıpkı Mardin toplantısı gibi- fetva bilincimizdeki çarpılmayı ortaya koyan bir ayna vazifesi görüyor...

[Kureyşi 61]

Cihat için bakın ne diyor alimler. Evvelinde düşmana tebliğ götürülür. İslam'a uyarlarsa ne ala. Sonra yalnız savaşa iştirak edenler ile çarpışılır.

 

E efendim adam zaten kafir. E niyeti de Müslüman katletmek, o halde tebliğe gerek kalmaz ve nasıl olsa savaşta ölünür, bağla bombayı böyle öl, daha çok zarar ver karşı tarafa...

 

Günümüz mantığı artık bu oldu. Ehl-i sünnet dışı fırkalar, yaptıklarından dönmekten çok, ehli sünneti de zan altında bırakıyorlar. haramı helale katıp, biz cihat ediyoruz diye avaz avaz bağırırlar. Sonra da ehli sünneti vicdandan afaroz ederk madem bize destek olmuyorsunuz, köstek! de olmayın diye acitasyon yaparlar.

 

E bizim yarım akıllı ehl-i sünnetlerimiz de; adamlar ölümü seçip intihar eylemi yapıyorlar, zaten savaşta ölünecek, karşı tarafa en zararlı ölüm olarak bunu belirlemişler, siz klavye başından bunları red ediyorsunuz diye ahkam kesiyorlar.

 

Halid ibni Velid'in karşılaştığı Bİzans ordusu komutanına, tebliğden sonra inkar ederlerse savaşacağını belirtmesini ne çabuk unutuyorlar.

[opus132 2]

Günümüz mantığı artık bu oldu. Ehl-i sünnet dışı fırkalar, yaptıklarından dönmekten çok, ehli sünneti de zan altında bırakıyorlar. haramı helale katıp, biz cihat ediyoruz diye avaz avaz bağırırlar. Sonra da ehli sünneti vicdandan afaroz ederk madem bize destek olmuyorsunuz, köstek! de olmayın diye acitasyon yaparlar.

 

E bizim yarım akıllı ehl-i sünnetlerimiz de; adamlar ölümü seçip intihar eylemi yapıyorlar, zaten savaşta ölünecek, karşı tarafa en zararlı ölüm olarak bunu belirlemişler, siz klavye başından bunları red ediyorsunuz diye ahkam kesiyorlar.

 

Şu iki paragraf dikkatimi celbetti. Haklısın ibni.ss. En çok da yarım akıllı ehl-i sünnet tiplerden çekiyoruz. Copy-paste yaparak aklı sıra meseleyi halletiğini düşünen cühela çok. Bunların tek bildiği budur.

[kırkgeçit 0]

Bu konuda kendi düşüncelerimden çok Ebubekir Hocanın, Hüseyin Avni Hoca'nın, kendi hocamın fikirlerine değer veririm.Kendim yazamam, zira ilmim yok, ilim sahiplerine itibar ederim.Gerisi sadece heva ve nefs.

[opus132 2]

Bu konuda kendi düşüncelerimden çok Ebubekir Hocanın, Hüseyin Avni Hoca'nın, kendi hocamın fikirlerine değer veririm.Kendim yazamam, zira ilmim yok, ilim sahiplerine itibar ederim.Gerisi sadece heva ve nefs.

 

Kuru laftan öteye geçemiyorsunuz. Sizden; okuduğu, mütalaa ettiği metinlerden bir terkip ortaya koymanızı beklemek -potansiyeliniz baz alındığında- çok şey istemek anlamına gelir ki, bunu sizden beklemiyorum. Yalnız; mevzuyu yaptığınız copy-pastelerle hallettiğinizi sanıyorsanız, bu sizin için bir hayalden öteye geçmesin derim. Çünkü hallolmadı. Bunun siz de farkındasınızdır. Hele birde, cümlenin sonuna aklı sıra mevzuyu kesinkes noktalamak cinliğini göstermek maksadıyla; ''Gerisi sadece heva ve nefs'' diye eklemişsiniz ki, asıl bu sizin heva ve nefsinizden sadır olan bir cümlenin ve anlayışın ayan beyan tezahürüdür. Siz, aklına göre ahkam kesen, meselelere dair hükmünü damdan düşer gibi iliştiren, sıkışınca da copy-paste usulüne başvurmayı tercih eden; bunlarla da kalmayıp başka insanların başlıklarına beylik cümleler yazan ve aklı sıra sosyal mesaj veren başka da bişey bilmeyen bir özel mesaj delikanlısısınız. Başka bişey değilsiniz. Maalesef..

[kırkgeçit 0]

Dini-ilmi konularda copy-paste den başka çözüm yok.

[opus132 2]

İnsanlar işine geldiği gibi yazmaya, işine geldiği çizmeye, işine geldiği gibi mevzuyu kotarmaya daha bir meyilli oluyor nedense? Eğer benimsenen usûl nakilse, bu usûlü en baştan beri takip etmek lazım. Yok eğer işimize gelince nakledip, işimize gelince de kendi kuru fikirlerimizi yazacaksak bu çok büyük bir tenakuz olur. Arada yaptığım eleştiriler de güme gitmiş. Herhangi bir cevap yok. Neyse..