kırkgeçit 0 Report post Posted May 26, 2010 O'nun Gayesi Başyücelik'ti 25 Mayıs 1983, Türk ve İslâm dünyasının hayatını mânâlandıracak, ona niçin yaşadığını ve misyonunun ne olduğunu ta ruh kökünden gelen bir reçete ile sunacak bir mütefekkirin, bir İmam-ı Gazali emsalinin 5 asırdır beklediğimiz bir insanın, Üstad Necip Fazıl Kısakürekin ötelere, ötelerin de ötesine kavuştuğu gündür. Bugün O'nun perde arkasından güzel bir haber olan hakiki diyara gidişinin 27. Yıldönümündeyiz. Evet Üstad Necip Fazıl Kısakürek vefat edeli 27 yıl oldu. Üstad, Türk edebiyatının son 2 asırdaki mücedidi-yenileyicisiydi. Üstad, Türk tarihinin son 4 asırdaki ilk ve tek ekol kurucusuydu. Üstad, Türk fikir ve siyaset hayatının yürüyen bir kalesiydi. Üstad şuydu, buydu… Üstad, bütün bunların ötesinde, hayatın bütün şubelerinde ölçülendirme ölçülerini yeniden belirleyen mütefekkir üstü bir mütefekkirdi. İşte Üstad’ı şiirde, fikirde, siyasette vs. öncü, yenileyici, ekol kurucusu yapan şeyin kaynağı, başta da ifade ettiğimiz gibi, onun misyon bakımından çağımızda, İmam-ı Gazali’ye eş bir misyonu üstlenmiş olmasıydı. Nasıl İmam- Gazali Hz.leri devrinde, İslâm dünyası büyük bir manevi- fikrî buhran içerisinde kıvranıyor, yol arıyor, yepyeni bir dünya görüşüyle, tekrar canlanıp, yürüyüşüne devam etmek istediyse, bugün de Türkiye merkezli olmak üzere, Filipinler’den Fas’a kadar bütün İslâm dünyası aynı ızdırap içerisinde kıvranıyor. İslâm Dünyası yepyeni bir ruh arıyor. İslâm dünyası, İslâm’ın hakikatlerini hayata hâkim kılacak ölçüleri, şuurumuza zerkedecek vasati ölçülerin kurucusu bir mütefekkir arıyor. Mütefekkirleri, fikir adamları yetiştiren Üstad, bir mütefekkir yetiştiren mütefekkirdir. “Güneş yenilenmez, güneşe bakan göz yenilenir” diyordu Üstad. “İslâm, eskimeyen, pörsümez yeni” diyordu Üstad. İslâm’ın ölçüleri yerli yerinde durduğuna göre, o ölçüleri çağımız müslümanının şuuruna zerkedecek vasıta sistem-tatbik fikrini kuracak bir nesli yetiştirmenin derdindeydi. Zaten, bütün mücadelesinin de “bu şuuru kuşanmış bir gençlik” olduğunu defalarca yazmış ve söylemiştir. Üstad, bütün eserlerim, İdeolocya örgüsü’nü tamamlamak için yazılmıştır, der. Hattâ daha da ileri giderek, “BU ESER, benim bütün varlığım, vücut hikmetim, her şeyim Ben, arının peteğini hendeseleştirmeye memur bulunması gibi, bu eseri örgüleştirmek için yaratıldım. Şiirlerim de, piyeslerim de, hikâyelerim de, ilim ve fikir yazılarım da sadece bu eserin belirttiği bina etrafında bir takım “müştemilât”dan başka bir şey değil… “İdeolocya Örgüsü”nün ne büyük bir gaye olduğunu anlatır, bizzat eserinin giriş bölümünde. İdeolocya Örgüsü, Müslüman Türk milletinin önderliğinde, bütün Türk ve İslâm âlemini tek bayrak altında toplayacak bir milli devletin adıdır. Bu devletin adı da, bizzat kendisinin koyduğu “Başyücelik Devleti”dir. Üstad bu eserinde, ideal bir millî-İslâmî devlet şemasını ortaya koymuştur. Yani, Tarihçi-yazar Selman Kayabaşı’nın “Teşkilat” isimli eserinde, Batılı-Amerikalıların ağzından Türk milletinin içindeki sevdayı ifade ettiği bir devlet özlemidir. Eserleri gençliğin çok büyük ilgisini çeken, onlarca baskı ve yüzbinleri aşan satış rakamlarıyla Kayabaşı, şöyle ifade etmiş Türk milletinin bu özlemini Teşkilat’ta: “Büyük millet olmanın en büyük özelliği intikam alabilmektir. Türkler, savaşın 1918 yılında bitmediğine inanıyor ve intikam hissiyle yaşıyor. Türkler, Osmanlı’dan ve Abbasi’den daha büyük sünnî bir devlet kurmak özlemi içinde yaşıyor. İşte Üstad bu özlemi fikirleştirerek, işgalci Batıcılar (liberal, laik işgalciler) 90 yıl önce idrakleri iğdiş edilmeye başlanmış Müslüman Türk milletinin idrakini tekrar kazanmasını sağlamanın kavgasını vermiştir. Bizzat kendi ifadesiyle “bütün derdi Başyücelik”ti. Bu yolda mücadele etmek, “ben Müslüman bir Türk- Anadolu çocuğuyum” diyen herkesin üzerine farzdır. Kayseri Gündem/Fazıl Duygun Quote Share this post Link to post Share on other sites