Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
BDG

En Sessiz Saat

Recommended Posts

En Sessiz Saat

 

Bana ne oldu, dostlarım? Beni tedirgin, zorlanmış, isteksiz, sözdinler, uzaklaşmaya hazır görüyorsunuz, ah, sizden uzaklaşmaya!

Evet, Zerdüşt bir daha çekilmeli yalnızlığına; fakat ayı bu kez sevinçsiz dönüyor inine!

Bana ne oldu? Bunu kim buyurdu? Ah, bunu öfkeli hanımım istiyor; benimle konuştu. Adını size andım mı hiç?

Benimle dün, akşama doğru konuştu sessiz saatim: o korkunç hanımımın adı budur.

Şöyle oldu, size her şeyi anlatayım da, birdenbire ayrılıyorum diye yürekleriniz kararmasın bana!

Uykuya dalanın yılgısını bilir misiniz?

Yer, altından kaydığı ve düş başladığı için, yılgıya kapılır tepeden tırnağa.

Bunu bir benzetme olarak söylüyorum size. Dün, en sessiz saatte, yer kaydı altımdan; düş başladı.

Yelkovan kımıldadı, hayat saatim soluk aldı, ömrümde duymadığım bir sessizlik vardı çevremde: yüreğim yılgıya kapıldı.

Derken bana dedi, sessiz: Bilir misin Zerdüşt?

Bu fısıldama üzerine, yılgıdan bağırdım; kanım çekildi yüzümden: fakat sustum.

Derken bana bir daha dedi, sessiz: Bilirsin, Zerdüşt, ama söylemezsin!

Sonunda, kafa tutarcasına cevap verdim: Evet bilirim ama söylemem!

Derken bana bir daha dedi, sessiz: Söylemez misin Zerdüşt? Doğru mu? Kafa tutmanla gizleme kendini!

Ve ağladım ve çocuk gibi titredim ve dedim: "Ah, isterdim, ama elimden gelmez ki! Bana yalnız bunu bağışla! Gücümün üstünde bu!"

Derken bana bir daha dedi, sessiz: Senin ne önemin var ki Zerdüşt! Sözünü söyle de, paramparça ol!

Ben de cevap verdim: Ah, benim sözüm mü? Ben kimim ki? Ben daha değerli olanı bekliyorum; ben o sözle parçalanacak kadar bile değerli değilim.

Derken bana bir daha dedi, sessiz: Senin ne önemin var ki! Yeterince alçak gönüllü değilsin daha. Alçakgönüllülüğün derisi yeğin sert olur.

Ben de cevap verdim: Benim alçakgönüllüğümün derisi nelere katlanmadı ki! Yüksekliğimin eteğinde oturuyorum: doruklarım nice yüksektir, kimse söylemedi bana.

Oysa iyi bilirim vadilerimi.

Derken bana bir daha dedi, sessiz: Ey Zerdüşt, dağları yerinden oynatmak zorunda kalan, vadilerle ovaları dahi yerinden oynatır.

Ben de cevap verdim: Benim sözüm dağları yerinden oynatmadı daha, söylediğim şeyler insanlara ulaşmadı. Doğru insanlara gittim, ama onlara varamadım daha.

Derken bana bir daha dedi, sessiz: Sen bundan ne anlarsın! Çiğ otların üstüne gecenin en sessiz saatinde düşer.

Ben de cevap verdim: Kendi yolumu bulup yürüdüğümde, benimle alay ettiler; doğrusu, ayaklarım titredi o zaman.

Ve şöyle dediler bana: Sen yolunu unuttun, artık yürümeyi de unutursun.!

Derken bana bir daha dedi, sessiz: Onların alayından ne çıkar!Sen söz dinlemeyi unutmuş kişisin: Sen buyruk vereceksin artık!

Herkesin en çok gereksindiği kimdir, bilmez misin? Büyük buyruklar veren.

Büyük işler başarmak güçtür: fakat büyük buyruklar vermek daha güçtür

Senin en bağışlanmaz yönün şu: gücün var, fakat egemenlik sürmek istemiyorsun.

Ben de cevap verdim: Bende buyruk verecek aslan sesi yok.

Derken bana bir daha dedi, fısıldar gibi: Fırtınayı getiren en esessiz sözlerdir.

Dünyayı, güvercin ayaklarıyla gelen düşünceler yönetirler.

Ey Zerdüşt, sen o gelmesi gerkenin gölgesi gibi gideceksin: böyle buyruk vereceksin sen, buyruk vere vere önde gideceksin?

Ben de cevap verdim: Utanıyorum.

Derken bana bir daha dedi, sessiz: Senin daha çocuklaşman ve utançsız olman gerek.

Sende daha gençlik gururu var; geç gençleştin; ama çocuklaşmak isteyen, gençliğini de altetmelidir.

Ve ben uzun bir süre düşündüm ve titredim. Fakat başta ne dediysem onu dedim sonunda: İstemiyorum.

Derken bir gülmedir koptu çevremde. Ah, bu gülme nasıl barsaklarımı parçaladı, yüreğimi geşti!

Ve son kez dendi bana: Ey Zerdüşt, senin meyvelerin olgun, ama sen meyvelerin için olgun değilsin!

Bundan ötürü yalnızlığa çekilmelisin yine; çünkü daha olgunlaşmak gerek.Ve güldü ve yine kaçtı: derken çift katlı bir sessizlik oldu çevremde. Fakat ben yerde yatıyordum ve her yanımdan ter boşanıyordu.

Artık işittiniz her şeyi ve neden yalnızlığıma dönmem gerektiğini. Hiçbir şeyi saklamadım sizden, dostlarım.

Ve insanların en suskunu kimdir ve hep kim olacaktır, onu da işittiniz benden!

Ah, dostlarım! Size söyleyecek bir şeyim daha olsa gerek! Size verecek bir şeyim daha olsa gerek! Peki neden vermiyorum? Yoksa cimri miyim?

Fakat Zerdüşt bu sözleri söyledikçe, acısının yoğunluğuna ve dostlarından ayrılmanın yakınlığına dayanamadı, hüngür hüngür ağladı da, kimseler onu avutamadı. Ama geceleyin yalnız başına gitti ve dostlarından ayrıldı.

 

Friedrich Nietzsche -Böyle Buyurdu Zerdüşt adlı eserinden.

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Gecenin bu deminde tam yerinde bir yazı oldu. Tekrar tekrar okudum, sürüklüyor adeta adamı, bu ne usluptur.. her cümlenin mi içi dolu olur ve insan azami derecede kendini bulur.. ya da ben mübalağadayım ama derinden oldu.. çok teşekkürler paylaşımınız için efendim. saygılar

Share this post


Link to post
Share on other sites

Cins kafa kabilinden kabul edebileceğimiz Niçe'nin başeseri olan "Böyle buyurdu Zerdüşt" adlı eserindeki bu yazı, okuduğum kısımlar arasında dikkatimi en fazla celbeden yer olmuştur.

Uzun bir süre önce okuduğum bu yazıda rastladığım ve beni dehşete düşüren, aynı hali kendimde de görmem, bu yazıyı sizlere de sunmamı sağladı.

Niçe, Büyük zeka. Kendisi ruhi çalkantılardan önceki devrinde istikametini inançsızlığı temellerini sağlamlaştırmak yönünde atmış, Büyük kafalarda gözlemlenen hafakanlar kendisinde de had safhada iken kendisi bunu kaldıramayacak bünyeye sahip olması sebebiyle hastalanıp erken yaşta ölmüştür. Dikkatle inceler ve karşılaştırma yaparsak Niçe'nin başından geçen bazı olayların iç yüzü, ruhi tarafı bazı Batılı kafalarda da benzer şekilleriyle gerçekleşmiştir. Batının en büyük dehalarından olan Dostoyevski veya Tolstoy, Paskal gibi şahsiyetler dehanın tabiatı doğrultusunda üstün buluşların imzacısı olup Niçe de bunların arkasından gelen, onlara nazaranla kalfa niteliğinde ama kendisinden günümüze kadarki devrede bir ekol oluşturacak çaptaki düşünürdür. Allah'ın öldüğünü iddia eden, üstinsan diye bir bakışla ideal insan tipini hakikaten çok çarpıcı ölçülerle koyan Niçe Alman ekolünde yerini almış ve bu eseriyle düşüncelerini Farslıların ünlü madde insanı Zedüşt'ün ağzından konuşturarak güçlü bir eser meydana getirmiştir. Özellikle "Böyle Buyurdu Zerdüşt" adlı eseri üzerinde uzun etütler yapmamız gerektiği, bu eserden alıntıladığım bu kısmında ise insanın akıl sınırlarının nasıl çapraşık noktalarda gezinebildiğini ve en genelleyici manasıyla Batının nasıl Batı olduğunu ve Batının buhranını işaret edici manaları görebilmekteyiz. Tipik düşünür buhranlarının prototipi kaabilinden olan bu eserde fikir çilesini görerek şahsiyetlerimize de bir ayna tutabiliriz. Okuyucuya yorumu bırakarak şimdilik bu kadar görüş belirtmeyi de yerinde görmekteyim. İnşallah anlaşılan bir yazı olur ve site müdavimlerimiz faydalanabilir.

 

Efendim ben teşekkür ederim.

 

Saygılarımızla...

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Zerdüşt cevap verdi: "İnsanları sevmiyorum." İhtiyar dedi ki:" Benim ormana ve yalnızlığa çekilmemin nedeni, insanları pek çok sevdiğimden değil mi? Şimdi tanrıyı seviyorum. İnsanları sevmiyorum. İnsan bence oldukça eksik bir varlıktır. İnsan sevmek beni yok edebilirdi.

 

 

Beni anlamıyorlar ki!.. Ben zorlasam da bu insanlara uyamam. Dağda çok kaldım galiba. Irmakların ve ağaçların o tarifi imkansız sesini çok fazla dinlemişim ve şimdi onlara, keçi çobanlarına seslenir gibi sesleniyorum. Beni anlamıyorlar, ben bu kulaklara uygun ağız değilim. Sanırım, dağda fazla kalmışım. Irmakların ve ağaçların sesini fazla dinlemişim. Şimdi onlara, keçi çobanlarına söyler gibi sesleniyorum.

 

 

Ey dostum, seni büyük adamların gürültüsünden sersemlemiş ve küçüklerin tehdidiyle rahatsızlanmış görüyorum. Dostum, yalnızlığa kaç! Orman ve kaya sana eşlik eder; çünkü onlar ağır başlıdır, susmayı bilirler. Çok sevdiğin geniş dallı ağaca benze sen yine de; çünkü o deniz kenarında susan ve dinleyen bir tavırla durmaktadır.

 

 

Bütün derin kaynakların algılanışı yavaştır.

 

 

Bazıları kendi zincirlerini çözemezler, fakat dostlarının kurtarıcıları olabilirler.

 

 

Ben kalp burkan saatleri bilirim.

 

 

Benim fakirliğim odur ki; elim armağan vermekten uslanmaz.

 

 

Niçin, niye, ne sayede, nereye, nerede, nasıl? Hala yaşamak, delilik değil mi? Ah dostlarım, içimde böyle konuşan, akşamdır. Kederime bağışlayın. Akşam oldu. Akşam oluşunu bana bağışlayın.

 

 

Bana her gün kutsal gelmeli.

 

Erdemlerimin imanını yaraladınız.

 

 

Ben kendi düşüncelerimden yanmışım.

 

 

Bizzat irade hapistir.

 

Sonunda insan ancak kendi hayatını ve kendi içini yaşar.

 

 

 

İnsanı sertleştiren şeyi övelim! Yağ ve bal akan ülkeyi sevmem!

 

 

İnsanlar arasında da en çok sinsilerdem, yarımlardan, kararsız geçici bulut tiplerinden nefret ederim!

 

 

Yalnızlık, bu dünyanın en eski asaletidir.

 

 

Saf, temiz olan hep az olur.

 

 

Derinliğimi ve son irademii kimse göremesin diye, uzun ve aydınlık susmayı keşfettim.

 

 

 

Bir yer ki, artık orada sevemiyoruz. Oradan geçip gitmeli.

 

 

Ve içime çöktüm..

 

 

 

Friedrich Nietzsche/Böyle Buyurdu Zerdüşt

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...