Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Muvazene

Ahmet Emin Yalman�ın Amerika�da Bastırdığı Kitabında Üstad�a Attığı Çift Dikişli İftira

Recommended Posts

Gazetesini, kalemini, her icraatını dönmeliğine layık şekilde Yahudi emellerine hasretmiş bir İslam düşman olan Ahmet Emin Yalman, basın özgürlüğü teranesini küfür özgürlüğü çerçevesinde kullanan Babıâli kodamanlarındandır ve bu küfür akan hâliyle Üstadın üzerine eğilip cerahatini sergilediği, Üstadın tabiriyle küfür kuduzlarındandır.

Eşref Edip 1953 yılında çıkardığı Sebilürreşad dergisinde Yalmanı şu şekilde tasvir eder:

 

Cağaloğlundaki farmason karargâhı Vatan(gazetesi), son günlerde işi azıttı. Müslümanlığa, Türklüğe karşı içindeki müthiş husumeti köpüklü, salyalı ağzından taşıyor. Hemen her yazısında, fıkrasında yobaz, mürteci, mutaassıp, gerici diye Müslüman Türk milleti efradını tahkir ediyor, tazyik ediyor.

 

Kaleminden akan küfrün yanı sıra, Müslüman Türk milleti tarafından aşkla ve şevkle takip edilen Üstadı Müslümanların gözünden düşürmek maksadıyla adi bir komplo tertipleterek, asırlar önce 2. Abdülhamid Hanı öldürmek için arabasına Ermeni maşasıyla bomba koyduran Yahudi zihniyetinin 20. yy. versiyonu olarak bu iftira ile Üstadı manevi olarak müslümanlar gözünde öldürmek istemiştir Yalman. Allahın inayetiyle Abdülhamid han ölmediği gibi, Üstad da bu çıfıt iftirasının iç yüzünü bir şahidin itirafı ile ortaya sermiştir. (Tıklayınız: Kumarhane baskını)

 

Asıl meseleye gelecek olursak; kendi attırdığı iftirayı gene kendi gazetesinde neşrederek habercilik anlayışının ne olduğunu gösteren Yalman, ABDde 1956 yılında İngilizce olarak bastırdığı Turkey in my time adlı kitabında Türkiyedeki müslüman kesimi karalamakta, bu kesimin öne çıkan isimlerini Moskova ajanı, kızıl ajanlar, mürteci, tarikatçı, yıkıcı unsurlar vs. diye nitelemekte ve ele aldığı kesim içinde Üstadı, kaleminden çıkan levsler ile Batı âlemine şikâyet(!) etmekteydi. Yani 1951 yılında attırdığı iftirayı, 1956 yılında bastırdığı kitapta da büyük bir zevkle kullanan Yalman, itham ettiği kesimlerin Moskova güdümlü olduğunu söylemek gibi bir deli saçmasını sırf kitabı bastırdığı yer olan Amerikanın damarına basmak için kullanıyordu.

 

Belki de Yalman, Moskova güdümlü olduğunu söylediği bu irtica çığırtkanlığı ile, bir zamanlar mandası altına girmek istediği Amerikayı kışkırtarak bir darbe desteği(!) bekliyordu.

 

 

Sadık Albayrakın bir kitabında[*] bahsettiği bu meseleyi yazarın kaleminden okuyalım:

 

 

Dini yayın yapanlar ile dini ve milli aksiyona geçenlere karşı sürdürülen ithamların çoğu dini ticarete alet olarak niteleniyor, buna karşı da dönme ve mason düşmanlığı yapıldığında da hemen ilerici cephe beşinci kolun yönettiği mürteciler diye yaygara koparıyordu. Bunun en belirgin yanını da Ahmet Emin Yalman, Abdde bastırdığı bir kitapla ortaya koymuştur. Yalmanın yazdığı kitap, 1956da (University of Oklahoma Pres/1956) basılıp, ortaya çıktığı tarihten bir yıl sonra, Türkiyedeki Büyük Doğu, İslam demokrat partisi Nurculuk ve Miliyetçiler Derneği hakkındaki jurnalleri dolayısıyla dava açılmasına sebep olmuştur.

 

İslam demokrat partisi kurucusu Cevat Rıfat Atilhanın avukatı M.Fazıl Akkaya, Yalman hakkında dava açtığı gibi, Said-i Nursi de İstanbul Cumhuriyet savcılığına yazdığı bir dilekçede, Ispartada ikamete mecbur olduğundan vekili Abdurrahman Şeref Laçı tatbikata memur kılmıştı.

()

Davacı avukatları, gerek Said Nursi ve gerekse Cevat Rıfat Atilhan için, adı geçen kitabın 250 ve 251. sayfalarını tercüme ettirip, istanbul 6. noterliğinde 10586 sayı ve 5 Mart 1957 tarihi ile tasdik ettirilmişlerdir. Noterde tasdik ettirdikleri bölümde Yalmanın ortaya attığı ve bir bakıma Türkiyedeki müslümanları batılılara ve dönmelere jurnal ettiği kısımlar aynen şöyledir:

 

Türkiyede halk hâkimiyetini zayıflatmak ve ihtilafı yaymak maksadı ile Moskova ajanları her türlü entrika ve çareye başvuruyorlardı. Diğer müslüman memleketlerinde olduğu gibi Türkiyede de kızıl ajanlar, aşırı milliyetçi ve mürteci (muhalif) tahrikâtçı rolünü oynamakta menfaat görmüşlerdi. Komünist sızmasının bir neticesi olarak teşkilatlanmış olan bu hareketler, Moskovanın tekniğine benzeyen gizli malzemeler kullanıyor ve umumi ve gizli bir merkezden idare ediliyor görünüyorlardı. Bu hareketlere şunlar dâhildi:

 

Büyük Doğu Partisi: Bu parti, halkı dini intibaha teşvik eden bir kimse tavrı takınan ve geniş bir sahaya yayılmış bir parti teşkilatına ve keza büyük doğu adını taşıyan bir günlük gazeteye sahip olan Necip Fazıl Kısakürek adındaki profesyonel bir kumarbaz için her taraftan para temin etmek için kurulmuş bir şebekeydi.

/diğer 3 başlık eklenmemiştir/reyhan

 

Ahmet Emin Yalmanın itham edip, Moskovaya bağlı birer irticai grup saydığı bu dört grubun önde gelenleri, bu başyazarın tecziyesi için avukatları kanalıyla yaptıkları müracaatlar hiçbir olumlu netice vermemiş, yine bu zat ile benzeri kişiler ithamlarını sürdürmüşlerdi.. "

 

[*]Sadık Albayrak Türk Siyasi Hayatında MSP Olayı Araştırma Yayınları, s.31

 

 

Sadık Albayraktan öğrendiğimize göre Büyük Doğu'yu, İslam Demokrat Partisi'ni, Milliyetçiler Derneği'ni, Nurculuğu "Moskova ajanı, kızıl ajanlar, mürteci, tarikatçı, yıkıcı unsurlar vs." diye nitelemesi ile Yalman hakkında dava açılmış ve kitabın Türkiye'de satılmasının engellenmesi istenmişse de bir sonuç alınamamıştır. (Kitabın o sıralar İstanbulda Beyoğlunda bir kitapçıda satışa sunulduğuna dair bir bilgi verilmiş.) Yalman, son hız irtica çığırtkanlığına devam etmiştir.

 

--

Tıklayınız:

Üstad'dan Ahmet Emin Yalman'a Cevap!

 

Ahmet Emin Yalman

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bu vesikaya ilk kez rastlıyorum. Doğru olmasından hiç şüphe duymayacağımız yazının şaşırtıcı gelen bir yanı da bulunmamaktadır. O dönemin bozuk cenahını tek kutup gibi kabul edersek, Ahmet Emin Yalman bu kutbun başındaki şahsiyettir. Tanzimat'ta başlayan bozulma çığrı (öncesi de vardır), meşrutiyetle Abdulhamid Han'ı devrilmesi ve eş zamanlı olarak bozulma anlayışını daha kudretli bir biçimde uygulanmaya koyulmasının ardından, bu durumun tabii bir neticesi olarak karşılayacağımız gizli cemiyet sahiplerinin Türkiye için biçtikleri ve programladıkları prototipi oluşturan bellibaşlı zihniyetler bulunmakta. Biri İslamı içten bozucu cepheden olup bizden gibi gözükürken, sızmış beyinlerin uykulu halinden faydalanarak İslam'ı iyice zedeleyen ve tahrip eden kafa, diğeri de prototipin en aleni halini temsil ve cemiyetimizin ari halinin zıttını remzlendiren ve cemiyeti bozmakta marifet sahibi Ahmet Emin gibi tiplerdir. Bu Jöntürklerden de bozuk zihniyetli Ahmet Emin tipleri için bozuk gayeleri uğruna her yolu denemek uygundur. Önlerine engel çıkmasın yeter. Necip Fazıl veya Bediüzaman gibi devrin dev şahsiyetlerine karşı devletin takındığı tutumla birlikte onların karşılaşığı zorlukların, önlerine çıkan iftiraların, yalan haberlerin, çarptırılan gerçeklerin kısacası gerçeklerin dışında olan herşeyin aydınlatılması ve ayıklaması gibi problemler de beraberinde gelmiştir. Düşman için fırsat bu fırsattır. Yere düşene biz de vuralım, çamur at izi kalsın, birşey söyleniyorsa boşa söylenmiyordur, gerçek olmasa da gerçeklik payı vardır gibisinden basit usuller ile yüce şahsiyetlere her dem saldırmaya devam edilmiştir. Ama tarih müfterilerin de defterini dürmüş ve gerçeği ortaya koymuştur. Mikrop tipli Ahmet Emin Yalmanlar gazetelerde insanların beyinlerini uyuşturak büyük şahsiyetlere iftira atıp onların itibarını zedeleme gayesine girerken akil olana düşen vazife, bu tuzaklara düşmemektir. Feraset sahibi olduğunu unutmamak ve fikrin, düşüncenin, doğruluğun, güzelliğin kısacası hayata nizam katan herşeyin çilesini çekmek. Bu güzel hasletler ile olayları daha olgun değerlendirmeyi düstur edinmek...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Üstad bu mesele hakkındaki görüşünü; Benim Gözümde Menderes adlı eserinde soylu bir duruşla şu şekilde tablolaştırıyor :

 

".... Amerikalara kadar gidip orada bastırdığı bir kitapta bize en ağır küfürleri savurmuş ve avukatlarımız bu işin onbinlerce dolarlık manevi tazminata tahammülü olduğunu söyledikleri halde tarafımızdan takibata tenezzül edilmemiştir. Biz manen öldürdüğümüzden maddi menfaat devşiremeyiz : çünkü dönme değiliz... Bütün bunları birer takas hakkı olarak tutar, işi kalemimize havale etmek mertliğini tercih ederiz; zira safkan Anadolu çocuğuyuz."

 

Üstadın kaleminden yediği darbelerin büyüklüğü New York City'i aşan bu meşhur dönmenin bu satırları okuyup okumadığı meçhul. Bu darbeyi de yemiş olmasını diler, kendisine afiyet olsun deriz. San Francisco büyüklüğünde bir yara daha.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...